Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı
3365-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ganimetler sizden önceki toplumların hiçbirine helal olmamıştır. Ganimetleri gökten bir ateş iner ve onları yakar idi.” Süleyman el A’meş diyor ki: Bu gün Ebû Hüreyre’den başkası bunu söylemiyor. Bedir savaşı bitince ganimetler konusunda insanlar değişik görüşler ortaya attılar Allah’ta Enfal sûresi 68 - 69. âyetleri indirdi: “Allah tarafından, önceden buyurulmuş böyle bir ilke olmasaydı, aldığınız bütün bu esirler yüzünden, başınıza mutlaka büyük bir azâb çökerdi. “Artık savaşta elde ettiğiniz ganimetlerden, helal ve temiz olarak kullanın ve yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve acıyandır.” (Müsned: 7124) Bu hadis A’meş’in rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Enfal Sûresinden Tefsiri Yapılan Âyetler
3366-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman b. Affân (radıyallahü anh)’e Mesânî sûreler’den olan Enfal sûresi ile âyetlerinin sayısı yüz civarında olan Berae (Tevbe) sûresinin arasını birleştirmenize, ikisi arasına besmele yazmamanıza ve yedi uzun sûrelerin arasına koymanıza sebeb nedir? Hangi sebep sizi böyle yapmaya sevketti dedim. Osman şu cevabı verdi: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e âyetler indirilmekte iken vahiy katiplerini çağırır ve bu âyetleri şu sûrelerin şurasına koyunuz buyururdu.” Enfal sûresi; Medîne’de inen ilk sûrelerdendi. Berae (Tevbe) ise Kur’ân’ın son inen sûresidir. İkisinin konusu da aynı şeyden bahseder dolayısıyla ben ikisini bir sûre zannetmişimdir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu iki sûrenin ayrı mı bir mi? olduğunu açıklamadan vefat etmiştir. Bundan dolayı bu iki sûreyi birbirine birleştirdim ve arasına besmeleyi koymadım. Yedi uzun sûre arasına koydum. (Ebû Dâvûd, Salat: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Avf’ın, Yezîdel Fârisî vasıtasıyla İbn Abbâs’tan rivâyetiyle bilmekteyiz. Yezîd el Fârisî, İbn Abbâs’tan başka hadiste rivâyet etmiştir. Yezîd el Fârisî’ye, Yezîd b. Hürmüz ve Yezîd er Rakkâşî’de denilir. Yezîd b. Ebân er Rakkaşî’de hadis râvîlerinden olup İbn Abbâs’a ulaşamamıştır. Sadece Enes b. Mâlik’den hadis rivâyet etmektedir. İkisi de Basralı olup, Yezîd el Fârisî, Yezîd er Rakkaşî’den yaş olarak daha büyüktür.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3367-)
Süleyman b. Amr b. Ahvas (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Babam, Amr b. Ahvas bana anlattı. Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte veda haccında bulunmuştu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o hutbesinde Allah’a hamdetti onu övdü, bazı şeyleri hatırlattı ve va’z etti. Sonra şöyle sordu: “Hangi gün daha mukaddestir? Hangi gün daha mukaddestir? Hangi gün daha mukaddestir?” Müslümanlarda: “Haccı ekber günü olan; Kurban bayramının birinci günüdür.” dediler. Bunun üzerine buyurdular ki: Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız, şu gününüz, şu ayınız, şu beldeniz gibi kutsal olup, haramdır. Dikkat edin! her cinayet işleyen cezasını kendisi çekecektir. Hiçbir baba çocuğunun suçundan dolayı sorumlu tutulamayacağı gibi hiçbir çocukta babasının yaptığından dolayı ceza çekemez. edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslüman, kendisi helal etmedikçe kardeşinin bir şeyi kendisine helal olmaz. Dikkat edin! Cahiliye dönemindeki tüm faizler kaldırılmıştır. Ana paralarınız sizindir. Haksızlık etmeyecek ve haksızlıkta görmeyeceksiniz. İlk kaldırılan faiz Abbâs b. Abdulmuttalib’in faizi olup hepsi kaldırılmıştır. Dikkat edin cahiliye dönemindeki tüm kan davaları da kaldırılmış olup, kaldırılan ilk kan davası Hâris b. Abdulmuttalib’in kan davasıdır. Hâris Leys oğullarında süt emzirmekte iken Hüseyl tarafından öldürülmüştü. edin! Kadınlara karşı iyi davranın onlar sizin barındırmanız altında yaşayan hiçbir şeye güçleri yetmeyen kimselerdir. Onlara zarar vermeye kalkmayın ancak apaçık bir suç işlerlerse onları yataklarında ayırınız. Yine düzelmezlerse onları yaralamamak suretiyle dövebilirsiniz. Size itâat ettikleri sürece onlarda suç bulmaya çalışmayınız. ediniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Kadınlarınız üzerinde sizin hakkınız sevmediğiniz ve hoşlanmadığınız kimseleri evinize almamalarıdır. Dikkat ediniz sizin üzerinizde onların hakkı ise yeme ve giyim konusunda iyi davranıp yediğinizden yedirip giydiğinizden giydirmenizdir. (İbn Mâce, Menasik: 27) Bu hadis hasen sahihtir. hadisi Ebû’l Ahvas’da Şebîb b. Gargade’den rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3368-)
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Haccı ekber günü hangi gündür diye sordum: “Kurban bayramının birinci günüdür.” buyurdular. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3369-)
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Haccı Ekber günü Kurban bayramının birinci günüdür. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis Muhammed b. İshâk’ın rivâyetinden daha sağlamdır. Çünkü Muhammed b. İshâk’ta aynı hadisi Ebû İshâk’tan, Hâris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. İshâk’tan rivâyet edilen dışında bu hadisin merfu olarak rivâyet edildiğini bilmiyoruz. Şu’be bu hadisi Ebû İshâk’tan Abdullah b. Mürre’den, Hâris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3370-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Berae sûresinin Ebû Bekir’le okunarak ilan edilmesini isteyip gönderdi sonra onu çağırarak şöyle dedi: Bu âyetleri benim ehli beytimden biri yerine getirmelidir. Ali’yi çağırdı ve onu Ali’ye verdi. (Müsned: 12737) Bu hadis Enes b. Mâlik rivâyeti olarak hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3371-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekir’i hac emiri olarak göndermiş ve kendisine hac süresince yapacağı işleri de bildirmişti. Sonra arkasından Ali’yi gönderdi. Ebû Bekir yoluna devam edip giderken; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devesi Kasvan’ın sesini duydu ve gelen kimsenin Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu tahmin ederek telaşlandı. Derken Ali ile karşılaştı. Ali, Ebû Bekir’e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mektubunu verdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mektuptaki bilgilerin ilan edilmesini emretmişti. Beraberce yürüdüler ve haclarını yaptılar. Ali teşrik günlerinde kalkıp şu ilanâtı yaptı: Allah ve Peygamberin koruması her müşrikten uzaktır. Ey müşrikler bundan böyle yeryüzünde dört ay daha gezip dolaşın. Ancak bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac görevini yapmayacaktır. Çıplak kişi Ka’be’yi tavaf edemeyecektir. Cennete ancak mü’min olanlar girecektir. Ali bu mesajları iletiyor yorulduğunda da Ebû Bekir bunları insanlara duyuruyordu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis bu şekliyle İbn Abbâs rivâyeti olarak hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3372-)
Zeyd b. Yüseyyi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali’ye, hac mevsiminde hangi emirlerle gönderilmiştin diye sorduk. Dedi ki: Dört şeyle gönderilmiştim; Çıplak olarak Ka’be tavaf edilmeyecektir, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir müşrik arasında bir sözleşme varsa o sözleşme bitimine kadar devam edecektir. Anlaşması olmayanların süresi dört aydır, Cennete ancak mü’min olan kimse girecektir. Bu seneden sonra hac ve umre için Müslümanlarla müşrikler bir araya gelemeyeceklerdir. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasendir. Sûfyân b. Uyeyne bu hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmiştir. Sevrî ise bu hadisi Ebû İshâk’tan, Ebû İshâk’ın bazı arkadaşlarından ve Ali’den rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3373-)
Nasr b. Ali ve pek çok kimseler bu hadisi, Süfyan b. Uyeyne’den, Ebû İshak’tan, Zeyd: b. Yüseyyi’den ve Ali’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3374-)
Ali b. Haşrem Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Ebû İshâk’tan, Zeyd b. Üsey’den ve Ali’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. İbn Uyeyne’den her iki rivâyette nakledilmiştir ve “İbn Üsey’” den veya “İbn Yüsey” den de denilmiştir. Doğru olan Zeyd b. Üsey’’dir. Şu’be bu hadisi Ebû İshâk’tan ve Zeyd’den rivâyet ederek senedinde vehme kapılmış ve senedinde Zeyd b. Üsey demiştir. Kendisine bu konuda uyan olmamıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3375-)
Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin mescidlere girip çıkıp namaz kılma alışkanlığını görürseniz onun imanına şâhid olunuz çünkü Allah şöyle buyurur: (Tevbe sûresi 18. âyet) “Allah’ın mescidlerini ziyaret etmek, yahut onarıp gözetmek, canlı tutup zirvede kalmasını sağlamak ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazlarında sürekli ve dosdoğru olan, Zekâtlarını veren, Allah’tan başka kimseden korkup çekinmeyen kimselere aittir. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3376-)
İbn ebî Ömer, Abdullah b. Vehb vasıtasıyla Amr b. Hâris’den, Derrac’tan, Ebû’l Heysem’den, Ebû Saîd’den geçen hadisin bir benzerini bize rivâyet etti ve “Mescide bağlandığını” dedi. Bu hadis hasen garibtir. Ebû’l Heysem’in ismi Süleyman b. Amr b. Abdûl Utvârî’dir. Ebû Saîd el Hudrî’nin himayesinde olan bir yetim idi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3377-)
Sevbân (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Tevbe sûresi 34. ayeti; “Ey iman edenler! Bilin ki, hahamların, rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızca yiyip yutuyor ve onları Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Fakat bütün o altını, gümüşü toplayıp Allah yolunda harcamayanlara, işte onlara sonraki hayatta çok çetin azabı müjdele.” İndiği zaman Peygamberle bir yolculukta beraber idik Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bazı ashabı Bu âyet altın ve gümüş biriktirmenin kötülüğü hakkında indi hangi mal daha hayırlıdır? Bilsek de onu edinmiş olsaydık dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “En değerli şey Allah’ı devamlı hatırlayan dil, Allah’ın nimetlerine şükrederek kulluk yapan kalb, imanı konusunda erkeğine yardımcı olan kadındır.” (İbn Mâce, Nikah: 27) Bu hadis hasendir. Muhammed b. ismail’e şöyle dedim. Sâlim b. Ebû’l Ca’d Sevbân’dan hadis işitmiş midir? Dedim hayır diye cevap verdi. O halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından kimlerden hadis işitmiştir? Dedim. Câbir b. Abdullah ve Enes b. Mâlik’den işitmiştir dedi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından birkaç kişi saydı.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3378-)
Adiyy b. Hatîm (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Boynumda altından bir haç olduğu halde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelmiştim. Buyurdular ki: Ey Adiyy bu putu üzerinden at kendileri de Tevbe sûresinin 31. ayetini okumakta idiler ve şöyle buyurdular: Gerçi onlar haham ve Rahiblerine ibadet etmiyorlardı. Fakat onlar bir şeyi haram kıldılar mı onu haram kabul ediyorlar helal kıldıklarını da helal sayıyorlardı. (İşte bu Allah’tan başkasını Rab edinmek demektir.) (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Abdusselam b. Harb’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Gutayf b. A’yan hadiste tanınmış bir kimse değildir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3379-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ebû Bekir ona şöyle anlattı: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile mağarada bulunduğumuz sırada O’na şöyle demiştim: “Onlardan biri ayaklarının ucuna baksalar mağarada bizi göreceklerdi.” Bunun üzerine “Ey Ebû Bekir üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun.” buyurdular. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Fezail: 17) Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadis sadece Hemmâm’ın rivâyetiyle nakledilmektedir. Habban b. Hilâl ve daha başka kimseler bu hadisi benzeri şekilde Hemmâm’dan rivâyet etmekteler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3380-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle diyordu: Münafıkların başı olan Abdullah b. Übey öldüğünde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Onun cenaze namazına çağrıldı ve O da kalkıp gitti. Namaz kılmak için cenazenin karşısına geçince yerimden kalkarak göğsü hizasına dikildim ve falan falan günler onun hakkında şöyle şöyle diyen sen iken Allah’ın düşmanı Abdullah b. Übey’in cenaze namazını mı kılacaksın? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tebessüm ediyordu kendisine lafı uzattığımda Ey Ömer benden geri dur! Ben iki şey arasında muhayyer bırakıldım ve birini seçmişimdir. Bana Tevbe sûresi 80. ayette; “Şimdi o münafıkların bağışlanmaları için, Allah’a ister duâ et, ister etme, hiç birşey değişmeyecektir. Onlar için istersen, yetmiş kez af dile, Allah’ı ve O’nun elçisini inkâra yeltenmelerinden dolayı Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, böylesine kötülüğe batmış bir toplumu, doğru yola çıkarmaz.” denmişti, eğer yetmişi aştığım takdirde bağışlanacağını bilmiş olsaydım yetmişten fazla istiğfar ederdim. cenaze namazını kıldı ve cenazeyle beraber yürüdü defin işi bitinceye kadar kabrin başında durdu. Ömer sözünü şöyle sürdürdü: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karşı bu cesaretime şaştım. Allah’a yemin olsun ki Allah Rasülü de bunu biliyordu. Definden bir zaman sonra şu âyet indi: Tevbe 84 - 85; “Onların dünyevî zenginlikleri ve çocuklarının çokluğundan umdukları bahtiyarlık, seni imrendirmesin. Allah bütün bunlarla dünyada onları, azaba uğratmayı ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.” “Allah’a iman edin ve peygamberiyle birlikte savaşın, diyen bir sûre indiği zaman, onlardan servet sahipleri, senden izin isterler. Bizi bırak ta, savaştan geri kalanlarla birlikte kalalım derler.” Ömer dedi ki: “Bundan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edinceye kadar hiçbir münafık’ın cenaze namazını kılmadı ve kabri başında da durmadı.” (Buhârî, Cenaiz: 27; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 17) Bu hadis hasen sahih garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3381-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Übey’in oğlu Abdullah öldüğü zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve gömleğini bana verirsen onu babama kefen yapacağım ve senden babamın cenaze namazını kılmanı ve babama bağışlanması için duâ etmeni istiyorum dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), gömleğini verdi. Techiz ve tekfin işini bitirdiğinde bana haber veriniz buyurdu. Sonra cenaze namazını kılmak istediğinde Ömer kendisine çekti ve “Allah münafıklara cenaze namazını kılmayı yasaklamadı mı?” dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Ben iki, şey arasında serbestim; “İster duâ et, ister etme…” sonra onun cenaze namazını kıldı Bunun üzerine Allah Tevbe sûresi 84. 85. âyetlerini indirdi: Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) münafıkların cenaze namazını kılmayı bıraktı. (Buhârî, Cenaiz: 27; Müslim, Fedail: 117) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3382-)
Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İki kişi Tevbe 108. ayeti; “Ey peygamber! Böyle bir yere asla adımını atma. İçine adım atacağın en uygun mescid, daha ilk günden beri, Allah’tan yana sağlam bir bilinç ve duyarlılık temeli üstünde yükseltilen mesciddir ki, orada arınmak isteğiyle dolup taşan adamlar vardır. Allah da zaten kendini arındıranları sever.” Mescid konusunda münakaşa ettiler. Biri “O Kuba mescididir” dedi. Diğeri de “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mescididir.” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); “O benim şu mescidimdir.” buyurdu. (Müslim, Hac: 27; Nesâî, Mesacid: 17) Bu hadis Imrân b. ebî Enes rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Ebû Saîd’den başka şekillerde rivâyet edilmiştir. Üneys b. eb’îl Yahya babasından ve Ebû Saîd’den bu hadisi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3383-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Şu âyet (Tevbe 108) Kubalılar hakkında inmiştir: “…Orada temizlenmek için dolup taşan kimseler vardır. Zaten Allah’ta temizlenenleri sever.” Ebû Hüreyre dedi ki: “Kubalılar su ile taharetlenirlerdi bu âyet onlar hakkında nazil oldu.” (İbn Mâce, Tahara: 17) Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu konuda Ebû Eyyûb, Enes b. Mâlik, Muhammed b. Abdullah b. Selam’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3384-)
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adamın müşrik olan anne ve babası için istiğfar ettiğini işittim ve kendisine annen ve baban müşrik oldukları halde istiğfar mı ediyorsun? dedim. O da İbrahim (aleyhis-selâm), babası müşrik olduğu halde; etmemiş miydi? dedi. Durumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e aktardım Tevbe 113. ayeti indi: “Allah’tan başkalarına ilahlık yakıştıran kimselerin Cehennemlik oldukları besbelli olduktan sonra, yakın akrabalar olsa bile, onların bağışlanmalarını dilemek, artık ne peygambere, ne de iman edenlere yakışır.” (Nesâî, Cenaiz: 17) Bu hadis hasendir. Bu konuda Saîd b. Müseyyeb ve babasından da hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3385-)
Ka’b b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedir savaşı hariç Tebük savaşına kadar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı hiçbir savaştan geri kalmamıştım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir savaşından geri kalan hiç kimseyi kınamamıştı. Çünkü o savaşa kervanı kastederek çıkmıştı. Sonra Kureyş kervanlarına imdad için çıkıp gelmişlerdi. Allah’ın Enfal sûresi 42. ayetinde buyurduğu gibi sözleşmeksizin Bedir’de buluşmuş oldular. Hayatıma yemin ederim ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müşriklerle karşılaşmasının en şereflisi Bedir savaşıdır. Buna rağmen Akabe gecesindeki buluşmamız yerine Bedir’de buluşmuş olmamı da arzu etmem çünkü Akabe gecesinde İslam üzere söz vermiştik o gün daha kıymetli ve değerlidir. Bundan sonra Tebük savaşına kadar hiçbir yerde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den geri kalmadım. Tebük Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı son savaş idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), savaşa çıkılması için insanlara ilanatta bulundu Ka’b b. Mâlik bu hadisi uzun uzadıya anlattı ve sonunda şöyle dedi: “… Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gittim. Onu mescidde oturur buldum çevresinde Müslümanlar vardı o insanlar arasında ayın ışıltısı gibi ışık saçıyordu adeta… Bir işe sevindiği zaman yüzü gülerdi. Geldim önüne oturdum; “Ey Ka’b! Annenin seni doğurduğu günden beri üzerine gelen en hayırlı güne sevin müjdeler sana… Ben de; Ey Allah’ın Rasûlü bu müjdeli haber sizden mi yoksa Allah’tan mı? dedim. Allah tarafındandır buyurdu ve şu âyetleri okudu: (Tevbe sûresi 117. 118.) “Gerçek şu ki, mü’minlerden bir kısmının, kalpleri kaymak üzereyken Allah, peygamberi sıkıntılı bir zamanda, O’na uyan Muhâcirleri ve Ensâr’ı affetti sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü o Allah, gerçekten mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” “ve savaştan geriye kalan üç kişinin (ki onlar: Ka’b b. Mâlik, Hilâl b. Ümeyye, Mürâre b. er-Rabî’dir.) de tevbesini kabul etti. Yeryüzü genişliğine rağmen, onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan, yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Bunun üzerine O da, yine merhametle o üç kişiye yöneldi ki, pişmanlık duyup tevbe etsinler; çünkü kendisine yürekten yönelen, sığınan herkesi, acıması-esirgemesiyle kuşatıp tevbeleri kabul eden, yalnızca Allah’tır.” bizim hakkımızda Tevbe sûresi 119. âyet’te nazil oldu: “Ey iman edenler! Yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın, doğrulardan olun ve hem de doğrularla beraber olun.” diyor ki: Ey Allah’ın Peygamberi dedim. Tevbemin kabul ediliş sebebi sadece doğruyu söylemem ve tüm mal varlığımı Allah ve Rasûlü yolunda bağışlamamdan dolayıdır. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Malının bir kısmını kendine ayır, bu senin için hayırlıdır.” Ben de Hayber’deki hissemi alıkoyacağım dedim. Ka’b sözlerine şöyle devam etti: Ben iki arkadaşımla birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e doğruyu söylediğim zaman gönlümde Müslümanlıktan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e doğruyu söylemekten daha büyük bir nimeti Allah bana vermemiştir. Biz yalan söylemedik. Değilse yalan söyleyenler gibi biz de helak olurduk. İçtenlikle dilerim ki Allah’ın beni doğrulukla denediği gibi başka birisini denemesin. Bu olaydan sonra bilerek hiçbir yalan söylemedim. Ömrümün geri kalan kısmında da Allah’tan beni korumasını içtenlikle isterim. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Tevbe: 17) Bu hadis Zührî’den değişik bir senedle rivâyet edilmiştir. Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik’in babası Ka’b b. Mâlik amcası Ubeydullah’tan ve Ka’b’ten denilmiş aynı zamanda başka türlü bir sened daha zikredilmiştir. Yunus bu hadisi Zührî’den, Abdurrahman b. Abdullah b. Ka’b b. Mâlik’in babası Ka’b b. Mâlik şöyle anlattı… şeklinde de rivâyet edilmektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3386-)
Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir Yemamelilerin öldürülmeleri üzerine bana adam göndermişti. Derken Ömer b. Hattâb’ı onun yanında buldum. Ebû Bekir dedi ki: Ömer bana geldi ve şöyle dedi: Yemame olayında Kur’ân hafızlarının öldürülmesiyle olay hayli kızışmıştır. Bütün bölgelerde Kur’ân hafızlarına karşı bu tür olayların olacağından endişe etmekteyim bu takdirde pek çok Kur’ân hafızı yok olup gidecektir. Bu yüzden Kur’ân’ın derlenip toplanması için emir vermeniz görüşündeyim. Ebû Bekir, Ömer’e şu karşılığı verdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yapmadığı bir şeyi ben nasıl yaparım? Ömer: Bu iş vallahi hayırlıdır, dedi. Ömer bu konuda bana müracaata devam etti. Neticede Allah, Ömer’in gönlünü açtığı konuda benim gönlümü de açtı bende Ömer’in görüşüne uydum. Zeyd dedi ki: Ebû Bekir şöyle konuştu: Sen gençsin akıllısın sana güveniyoruz. Sen Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vahiy katiplerinden idin. Kur’ân-ı araştır. Zeyd dedi ki: Vallahi dağlardan birini bana taşımayı yüklemiş olsalardı bana göre bu işten daha ağır olmazdı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yapmadığı bir şeyi siz nasıl yapacaksınız dedim. Ebû Bekir: Bu iş vallahi hayırlı bir iştir dedi. Ebû Bekir ve Ömer bu konuda bana müracaata devam ettiler neticede o ikisinin gönlünü açtığı şeye Allah benim gönlümü de açtı; Kur’ân-ı kağıt ve deri parçalarından, hurma ağacı kabuklarından, taşlar üzerindeki yazılardan ve hafızların göğüslerinden araştırmaya başladım. Tevbe sûresinin 128. 129. âyetlerini Huzeyme b. Sâmit’te buldum. (Buhârî, Cihâd: 27) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3387-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Huzeyfe b. Yemân, Osman b. Affân’a geldi, Osman Iraklılarla beraber Şamlıları Ermenistan ve Azerbeycan’ın fethi için savaşa hazırlanıyordu. Huzeyfe Kur’ân konusunda bazı ihtilaflar görmüş ve Osman b. Affân’a: Ey Mü’minlerin emiri! Dedi. Yahudi ve Hıristiyanların ihtilaf edip ayrılığa düştükleri gibi bu ümmette Kur’ân konusunda ihtilafa düşmeden yetiş ve yapman gerekenleri yap dedi. Bunun üzerine Osman, Hafsa’ya yazılmış tek nüsha olan o mushafı bize gönder çoğaltıp tekrar iade ederiz diye haber gönderdi. Hafsa mushafı Osman’a yolladı. Osman (radıyallahü anh)’de: Zeyd b. Sabit, Saîd b. Âs, Abdurrahman b. Hâris b. Hişâm ve Abdullah b. Zübeyr’e bu mushaftan mushaflar çoğaltınız diye talimat verdi. Osman üç Kureyşliden oluşan bu ekibe Zeyd b. Sabit’le ihtilaf ettiğiniz yeri Kureyş lehçesine göre yazınız çünkü Kur’ân onların lehçesiyle inmiştir. Sonunda mushafları çoğalttılar. Osman (radıyallahü anh)’da o mushaflardan her birini belli merkezlere gönderdi. (Buhârî, Cihâd: 27) dedi ki: Hârice b. Zeyd, Zeyd b. Sabit’in bana şöyle söylediğini aktardı: Ahzab sûresinden bir ayeti aradım Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu okuduğunu işitmiştim (Ahzab sûresi 23. âyet) bu ayeti Huzeyme b. Sabit’in veya Ebû Huzeyme’nin yanında buldum ve sûrenin gerekli yerine koydum. dedi ki: O günlerde “tabût” ve “Tabûh” üzerinde ihtilaf etmişlerdi. Kureyşliler Tabût diyorlar. Zeyd b. Sabit ise Tabuh diyordu. Bu mesele Osman’a götürüldü. Osman da Tabût yazın çünkü Kur’ân, Kureyş lehçesiyle inmiştir dedi. diyor ki: Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe bana şöyle anlattı: Abdullah b. Mes’ûd, Zeyd b. Sabit’in Mushafları yazma işinin başına getirilmesini pek hoş karşılamamış ve şöyle demişti. Ey Müslümanlar topluluğu ben Mushafları yazma işinden uzak tutulacağım ve bu işin başına başka bir adam mı geçecekti, vallahi o Zeyd b. Sabit kafir bir adamın sulbünde iken ben Müslüman olmuştum. Bu yüzden Abdullah b. Mes’ûd, Iraklılara şöyle konuşmuştu. Ey Iraklılar yanınızdaki Mushafları gizleyin onları saklı olarak bulundurun. Bakınız Allah, Âl-i Imrân 161. ayetinde; “Bir peygamberin ganimet malına hainlik etmesi olacak birşey değil, kim böyle bir hainlikte bulunursa, kıyamet günü hainlik ettiği o şeyin günahını yüklenerek gelir. Sonra herkese kazandığı tastamam verilir ve hiç haksızlığa uğratılmazlar.” Allah böyle buyuruyor. Siz de elinizdeki Mushaflarla Allah’a kavuşmuş olunuz. diyor ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ileri gelen bazı kimselerin İbn Mes’ûd’un bu konuşmalarını hoş görmedikleri bana ulaşan haberler arasındandır. Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Zührî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tevbe Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3388-)
Suheyb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Yunus sûresi 26. ayeti: “İyi ve yararlı işler yapmakta devamlı ve kararlı olanlara, karşılık olarak daha iyisi ve ondan da fazlası vardır. Kıyamet gününde onların yüzlerini, ne bir kararma, ne de aşağılık ve horluk kaplayacaktır. İşte bunlardır Cennetlikler, orada ebedî kalacaklardır.” Hakkında şöyle demiştir: Cennetlikler Cennete girdiğinde bir seslenici şöyle diyecektir. Allah yanında sizin için bir va’d vardır. Allah bu va’dini sizler için gerçekleştirmek istiyor. Cennetlikler de şöyle diyecekler: Yüzlerimizi ak etmedi mi? Bizi Cehennem’den koruyup Cennete koymadı mı? O esnada perde açılacaktır. Allah Cennetliklere kendisini görmekten daha kıymetli bir şey vermemiştir. (Müslim, İman: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Hammad b. Seleme’nin bu hadisini pek çok kişi Hammad’tan merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Süleyman b. Muğîre bu hadisi Sabit’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan kendi sözü olarak nakletmişlerdir. “Suheyb’den ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den” de dememişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3389-)
Mısırlı bir kimseden rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû’d Derdâ’ya Yunus sûresi 64. ayeti; “Onlar için hem bu dünya hayatında, hem de sonraki hayatta müjdeler var. Allah’ın vaadinde asla değişme yoktur. O verdiği sözü mutlaka yerine getirir. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk da budur.” Hakkında sordum. Dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorduğumdan beri bu ayeti kimse bana sormadı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuştu ki: “Bu dünyadaki müjde Müslüman’ın gördüğü Salih rüyadır.” (Muvatta: Cami: 6)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3390-)
İbn ebî Ömer, Sûfyân vasıtasıyla Abdulaziz b. Rufey’den, Ebû Salih es Semman’dan, Atâ b. Yesâr’dan, Mısırlı bir kimseden ve Ebû’d Derdâ’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3391-)
Ahmed b. Abde ed Dabbî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Âsım b. Behdele’den, Ebû Salih’den, Ebû’d Derdâ’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmış olup senedinde “Atâ b. Yesâr” yoktur. Bu konuda Ubâde b. Sâmit’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3392-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Allah, firavunu sulara gömdüğü anda firavun, (Yûnus sûresi 90. âyet) “Derken İsrailoğullarını, denizin öte yakasına geçirdik; bunun üzerine Firavun ve ordusu, zulüm ve saldırıyla onların ardına düştü, denizin dalgaları onları örtüp de, Firavun boğulmak üzereyken “Şu anda inandım, İsrailoğullarının inandığı ilahdan başka gerçek ilah yok ve ben de artık kendimi O’na teslim edenlerdenim” dedi.” Cebrail: “Ey Muhammed ona rahmet ulaşmasından korktuğum için denizin dibinde onun ağzına çamur tıkarken beni görmeliydin!” (Müsned: 2027) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3393-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Adiyy b. Sabit ile Atâ b. Sâib’den biri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den merfu olarak şöyle aktardı. “Firavunun lailahe illallah deyip bu yüzden Allah’ın ona rahmet etmesinden korkarak Cebrail, firavunun ağzına çamur tıkamaya çalışmıştı.” (Müsned: 2027) Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yunus Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3394-)
Ebû Rezîn (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü dedim. Allah mahlukatını yaratmadan önce nerede idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Altında ve üstünde hava bulunmayan, bizce meçhul ve karanlık bir yerdeydi. Arşını su üzerinde yaratmıştı.” Ahmed b. Meni’ diyor ki: Yezîd b. Harun şöyle demiştir: “Ama” kendisiyle beraber hiçbir varlık yok demektir. (İbn Mâce, Mukaddime: 19) Aynı şekilde Hammad b. Seleme, Vekî’ b. Hades’den demiştir. Şu’be ise Ebû Avâne, Hüşeym, Vekî’ b. Ades demektedir. Sahih olan budur. Ebû Rezîn’in ismi Lekît b. Amr’dır. Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3395-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, zâlime fırsat verir belki de mühlet verir sonunda onu yakaladığında yakasını bırakmaz.” Sonra Hûd sûresi 102. ayetini okudu: “İşte senin Rabbin varoluş gayesine aykırı hareket eden kentlerin toplumlarını, böylece kıskıvrak yakalayıverir. Şüphesiz ki, O’nun yakalaması çok şiddetli ve çok zorludur.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 17; Müslim, Birr: 27) Bu hadis hasen sahih garibtir. Ebû Usame, Büred’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş ve “Fırsat verir” demiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3396-)
İbrahim b. Saîd el Cevherî, Ebû Usame’den, Büreyd b. Abdullah’tan dedesi Ebû Bürde’den, Ebû Mûsâ’dan geçen hadisin bir benzerini bize rivâyet etti ve tereddüte düşmeden “Fırsat verir” dedi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3397-)
Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, “O gün gelince Allah’ın izni olmaksızın, kimse konuşamayacaktır. O gün bir araya getirilenlerden kimileri, felakete uğramış üzüntülü ve mutsuz, kimileri de mutlu ve sevinçli olacaklardır.” Hûd sûresi 105. ayeti indiği zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sordum. Ey Allah’ın peygamberi kesinleşmiş bir şey için mi amel etmekteyiz yoksa Allah tarafından takdir edilmemiş bir konum üzerine mi çalışıp çabalamaktayız? Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bilakis kesinleşmiş ve kalemlerin yazmış olduğu şey üzerinde… Fakat herkes yaratıldığı duruma kolay getirilmiştir. (Ebû Dâvûd, Sünne: 17) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdullah b. Ömer rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3398-)
Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam peygambere geldi ve şöyle dedi: “Şehrin uzak bir semtinde bir kadınla oynaştım kendisiyle cinsel temas haricinde her şeyi yaptım işte huzurundayım hakkımda dilediğin hükmü ver.” Bunun üzerine Ömer: “Kendini örtmüş olsaydın Allah’ta seni örterdi” dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), O’na hiçbir karşılık vermedi. Adam gitti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), O adamın peşinden birisini göndererek onu çağırdı ve ona şu ayeti okudu: “Gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde, namaz kılmaya devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Allah’ı hatırında tutanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır bu.” (Hûd sûresi 114) Bunun üzerine orada bulunanlardan bir adam: Bu uygulama sadece ona mı mahsustur diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bütün herkese aittir” buyurdular. (Buhârî, Mevakît: 17; Müslim, Tevbe: 27) Bu hadis hasen sahihtir. İsrail aynı şekilde Simâk’den, İbrahim’den, Alkame, Esved’den ve Abdullah’tan bir benzerini rivâyet etti. Sûfyân es Sevrî, Simak’den, İbrahim’den, Abdurrahman b. Yezîd’den ve Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.Fakat ötekilerin rivâyeti Sevrî’nin rivâyetinden daha sağlamdır. Simak b. Harb’den, İbrahim’den, Esved’den ve Abdullah’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3399-)
Muhammed b. Yahya en Neysabûrî, Muhammed b. Yusuf vasıtasıyla Sûfyân’dan, Ameş’den, Simak’den, İbrahim’den, Abdurrahman b. Yezîd’den ve Abdullah’tan mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3400-)
Muhammed b. Gaylân, Fadl b. Mûsâ vasıtasıyla Sûfyân’dan, Simak’den, İbrahim’den, Abdurrahman b. Yezîd’den, Abdullah b. Mes’ûd’tan mana olarak bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup “A’meş’den” dememiştir. Süleyman et Teymî bu hadisi Osman en Nehdî’den ve İbn Mes’ûd’tan rivâyet etmektedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3401-)
Muâz b. Cebel (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek, Ey Allah’ın Rasûlü, dedi. Şöyle bir erkek hakkında ne dersiniz? Bir erkek tanımadığı bir kadınla buluştu ve karısına yapabileceği her şeyi ona yaptı ancak onunla ilişki kurmadı. Bunun üzerine Allah: “Gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde, namaz kılmaya devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Allah’ı hatırında tutanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır bu.” Hûd sûresi 114. ayetini indirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), O kimseye abdest alıp namaz kılmasını emretti. Muâz dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! bu uygulama sadece o kimseye mi aittir? Yoksa bütün Mü’minlere mi aittir? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Bilakis tüm Mü’minlere aittir” buyurdular. (Müsned: 21096) Bu hadisin senedi muttasıl değildir. Abdurrahman b. ebî Leylâ, Muâz b. Cebel’den hadis işitmemiştir. Muâz b. Cebel Ömer’in halifeliği döneminde vefat etmiştir. Ömer şehîd edildiği zaman Abdurrahman b. ebî Leylâ altı yaşında küçük bir çocuktu. Ömer’i görmüş ve ondan hadis rivâyet etmiştir. Şu’be bu hadisi Abdulmelik b. Umeyr’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mürsel olarak rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3402-)
İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Bir adam; bir kadından haram olduğunu bildiği halde bir öpücük almıştı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip bunun keffaretini sordu ve, “Gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde, namaz kılmaya devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Allah’ı hatırında tutanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır bu.” Hûd sûresi 114. ayeti nazil oldu. O adam: Bu uygulama sadece bana mı aittir diye sordu. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sana ve ümmetimden bu duruma düşen herkese” diye cevap verdi. (Buhârî, Mevakît: 17; Müslim, Tevbe: 27) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3403-)
Ebû’l Yüsür (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bana hurma satın almak üzere bir kadın geldi. Ben de: “İçerdeki hurmalar bunlardan iyidir” dedim. Bunun üzerine kadın da benimle birlikte içeri girdi; Ben de eğilerek kadını öptüm. Sonra Ebû Bekir’e gelip durumu kendisine anlattım. Ebû Bekir: “Bu işi sakla, tevbe et hiç kimseye söyleme” dedi. Sabredemedim Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip durumu kendisine anlattım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda savaş eden bir gazinin ailesine böyle mi yapman gerekirdi?” O adam o anda “Müslüman olmamış olsaydım” dedi ve kendisinin Cehennemliklerden olduğunu sandı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), uzun bir süre başını önüne eğdi Allah kendisine: “Gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde, namaz kılmaya devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Allah’ı hatırında tutanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır bu.” Hûd sûresi 114. ayetini indirdi. Yüsür dedi ki: Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldim ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu ayeti bana okudu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı: “Ey Allah’ın Rasûlü! bu hüküm ve uygulama sadece bu kimseye mi yoksa herkese mi?” dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bütün herkesedir” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahihtir. ve başkaları Kays b. Rabi’i zayıf saymışlardır. Ebû’l Yüsür, Ka’b b. Amr’dır. Şüreyk, Osman b. Abdullah’tan bu hadisi Kays b. Rabi’in rivâyeti gibi rivâyet etmiştir. Bu konuda Ebû Umâme, Vasile b. Eskâ ve Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hûd Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3404-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İbrahim oğlu, İshâk oğlu, Yakup oğlu, Yusuf ki ikram sahibi kimselerin oğludur… Ben hapishanede Yusuf’un kaldığı kadar kalsam ve beni hapishaneden çıkarma için görevli gelse derhal kabul eder ve çıkardım. Ama Yusuf’a elçi gelince Yusuf, elçiye “Efendine dön ve ona sor: Ellerini kesen kadınların maksadı neydi?” Yûsuf sûresi 50. ayetini okudu: “ve Yûsuf’un yorumu kendisine ulaşır ulaşmaz hükümdar: “O’nu bana getirin” dedi. Ama elçiler kendilerine geldiğinde, Yûsuf dedi ki: “Efendinize gidin ve ona sorun, ellerini kesen o kadınların maksadı neydi? Bunu araştırıp ortaya çıkarsın. Çünkü Rabbim, şüphesiz o kadınların tuzaklarını bütün gerçeğiyle bilmektedir.” Lut’a rahmet etsin. Sağlam bir dayanağa dayanmış idi. Yani Allah’a güvenip dayanıyordu. Başka insanlardan güveneceği bir kimsesi yoktu. Sonra Allah diğer peygamberleri toplumun içinden en üst noktadaki kişilerden gönderdi. (Müsned: 8041)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yûsuf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3405-)
Ebû Küreyb b. Abde ve Abdurrahîm vasıtasıyla Muhammed b. Amr’dan, Fadl b. Mûsâ’nın geçen hadisin bir benzerini bize rivâyet etti. Bu rivâyette şu fazlalık vardır: “Allah, Lut’dan sonra her peygamberi kavminden servetli kişiler arasından gönderdi.” b. Amr servet: “Çokluk ve kuvvettir” dedi. Bu rivâyet Fadl b. Mûsâ’nın rivâyetinden daha sağlamdır. hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Yûsuf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3406-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Yahudiler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek; “Ey Ebe’l Kâsım! Gök gürlemesi nedir? Bize onu bildir?” dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ra’d, meleklerden bulutlarla görevi olan bir melektir. Yanında bulutları sağa sola yöneltecek ateşten kamçılar vardır.” Yahudiler: “O halde bu işittiğimiz ses nedir?” Diye sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Emredildiği yere varması için bulutu sürdüğü zaman onun zorla çıkardığı sestir” buyurdu. “Doğru söyledin” dediler. Sonra Yakup, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendine haram kıldığı şeyi bize bildir? demeleri üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Siyatik hastalığından rahatsız idi Deve eti ve sütünün kendisine iyi gelmediğini anladı ve o yüzden onları kendine haram kılmıştı. Yahudiler doğru söyledin dediler.” (Müsned: 2353) Bu hadis hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ra’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3407-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ra’d sûresi 4. ayeti olan “… Hal böyleyken yemişlerinde ve lezzetlerinde bir kısmını diğerinden farklı kılıyoruz…” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kuru ve yaş hurma, tatlı ve ekşi.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. b. Üneyse bu hadisi, A’meş’den bu şekilde rivâyet etmiştir. Seyf b. Muhammed, Ammâr b. Muhammed’in kardeşidir. Ammâr ondan daha sağlamdır. Ammâr, Sûfyân es Sevrî’nin kız kardeşinin oğludur.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ra’d Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3408-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e içinde taze hurma bulunan bir tabak hurma getirildi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Görmedin mi? Allah nasıl bir örnek getirmede: Temiz söz, tertemiz bir ağaca benzer, kökü sağlam ve sabit, dalları budakları gökte. Rabbinin izniyle meyvesini her zaman verir ve Allah düşünüp ibret alsınlar diye insanlara böyle örnekler getirir.” İbrahim sûresi 24. 25. âyetlerini okudu ve, bu ağaç hurmadır. Sonra kötü sözün misali ise: “Çirkin bir sözün durumu ise, kökü toprağın üstüne çıkarılmış, hiçbir bakımdan dayanıklılığı olmayan çürük bir ağacın durumuna benzer.” İbrahim sûresi 26. ayetini okudu ve şöyle buyurdu: “Bu Ebû Cehil karpuzudur.” Bu hadisi aynı şekilde Ebû’l Âliye’ye aktardım da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Ne güzel ve doğru söylemiştir” dedi. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: İbrahim Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3409-)
Kuteybe, Ebû Bekir b. Şuayb b. Habhab vasıtasıyla babasından, Enes b. Mâlik’den mana olarak bu hadisin bir benzerini merfu olmaksızın bize aktarmıştır. Ebû’l Âliye’nin sözünü de zikretmemiştir. Bu rivâyet Hammad b. Seleme’nin rivâyetinden daha sağlamdır. çok râvî böylece mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Hammad b. Seleme’den başka merfu rivâyet eden kimse bilmiyoruz. Ma’mer, Hammad b. Zeyd ve pek çok kişi bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet ediyorlar .
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: İbrahim Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3410-)
Ahmed b. Abde ed Dabbî, Hammad b. Zeyd vasıtasıyla Şuayb b. Habhab’tan, Enes’den, Kuteybe hadisinin bir benzerini merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: İbrahim Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3411-)
Berâ (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), İbrahim sûresi 27. ayeti; “Allah iman edenlerin durumunu dünya hayatında da, ahirette de sapasağlam sarsılmaz ve dosdoğru biçimde tutarlı söz olan, kelime-i tevhîd sözü ile dile getirilen anlayış ve inançla sağlamlaştırır. Varoluş gayesi dışına çıkanları ise, sapıklık içinde bırakır ve Allah dilediğini yapar.” hakkında şöyle buyurdu: “Kabirde kendisine Rabbin kimdir? Hangi dine mensupsun? Peygamberin kimdir? diye sorulduğu vakit.” (Buhârî, Cenaiz: 17; Müslim, Cennet: 27) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: İbrahim Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3412-)
Mesrûk (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (radıyallahü anha)’dan, İbrahim sûresi 48. ayeti olan; “Yerin başka bir yere, göğün başka bir göğe dönüştürüleceği ve bütün insanların var olan, tek olan ve herşeyin üzerinde hükümran olan Allah’ın huzuruna çıkacakları gün, Allah’ın önceden verdiği sözü yerine gelecektir.” Okudu ve Ey Allah’ın Rasûlü! o gün insanlar nerede olacaklardır diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de: “Sırat üzerinde” buyurdu. (Müslim, Sıfat-ül Kıyame: 17; İbn Mâce: Zühd: 27) Bu hadis hasen sahihtir. Âişe’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: İbrahim Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3413-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İnsanların en güzellerinden bir kadın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasında namaz kılardı. Cemaatten bazısı onu görüp ibadetine zarar gelmemesi için ön safa doğru ilerlerlerdi. Bazıları da geri kalır arka saflarda namaz kılar ve ruku anında koltuk altından bakarlardı. Bunun üzerine Allah Hıcr sûresi 24. ayetini indirdi. (Nesâî, İmame: 17; İbn Mâce, İkamet-üs Salat: 27) Cafer b. Süleyman bu hadisi Amr b. Mâlik’den, Ebû’l Cevza’dan benzeri şekilde rivâyet etmiş olup “İbn Abbâs’tan” dememiştir. Birbirine benzeyen bu iki rivâyetten bu sonuncusu Nuh’un rivâyetinden daha sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hıcr Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3414-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cehennemin yedi kapısı vardır. Bunlardan biri ümmetime veya Muhammed ümmetine kılıç çekenler içindir.” (Müsned: 5431) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Mâlik b. Miğvel rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hıcr Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler