Sünen-i Tirmizî Hadis Kitabı
3565-)
Abdullah b. Selam (radıyallahü anh)’in kardeşinin oğlundan rivâyete göre, şöyle demiştir: Osman’ın canına kastedildiği zaman Abdullah b. Selam onun yanına gelmişti. Osman ona neden geldin? Diye sordu. O da sana yardıma geldim dedi. Osman, sen bana başkaldıran insanların yanına çık onları benden uzaklaştır. Senin dışarıda olman içeride olmandan benim için daha hayırlıdır. Bunun üzerine Abdullah b. Selam, isyan eden insanların arasına çıkıp şöyle konuştu: Ey İnsanlar! Cahiliyye’de benim adım falandı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana Abdullah adını verdi ve benim hakkımda Allah’ın kitabından Ahkaf sûresi 10. âyet nazil olmuştu. Yine Ra’d sûresi 43. ayette benim hakkımda nazil olan âyetlerdendir. size karşı kınında bir kılıcı vardır. Peygamberin gönderildiği şu memleketinizde melekler size komşu olmuşlardır. Bu adam ve onu öldürmek hususunda Allah’tan korkunuz. Eğer onu öldürürseniz komşularınız olan melekler sizden uzaklaştırılacak ve size karşı kınındaki Allah’ın kılıcı da kınından çıkarılacak ve kıyamete kadar da kınına sokulmayacaktır. Abdullah b. Selam’ın kardeşinin çocuğu dedi ki: Bu sözü dinleyen o insanlar Yahudi’yi de Osman’ı da öldürün dediler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. b. Safvân bu hadisi Abdulmelik b. Umeyr’den, İbn Muhammed, İbn Abdullah b. Selam’dan ve dedesi Abdullah b. Selam’dan rivâyet etmektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahkaf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3566-)
Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir yağmur bulutu gördüğü zaman bir ileri bir geri gelir giderdi o bulut yağmur indirince rahatlardı. Kendisine bunun sebebini sordum şöyle buyurdu: Bilemem belki de bu bulut, Allah’ın Kur’ân’da Ahkaf sûresi 24. ayette bildirildiği bulut olabilir: “Nihayet gelecek azabı, ufukta geniş bir bulut halinde, vadilerine doğru geldiğini görünce: “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur” dediler. Hûd peygamber de: “Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir, acıklı azabı getiren rüzgardır.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Salat-ül İstiska: 17) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahkaf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3567-)
Alkame (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Sizden herhangi biriniz cin gecesi peygambere arkadaşlık etti mi? Abdullah şöyle dedi: Bizden kimse ona arkadaşlık etmedi. Fakat bir gece onu Mekke’de kaybetmiştik. O’na suikast yapıldığına veya kendisine işlenen cinayetin örtüldüğüne hükmettik. Bu yüzden de bir cemaatin geçirdiği en kötü geceyi geçirmiştik. Nihayet sabaha vardığımızda ve sabah üzere iken birden onun Hirâ tarafından gelmekte olduğunu gördük. İçersinde bulundukları hali ona anlattılar. Bunun üzerine buyurdular ki: Cin davetçiler bana geldi. Ben de kendilerine gidip onlara Kur’ân’dan âyetler okudum. Sonra gidip bize onların izlerini ve ateşten eserlerini gösterdi. Şa’bî diyor ki: Cinler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e azıklarından sordular -kendileri Cezîre cinlerinden idi- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Et bakımından bol etli olarak elinize geçen üzerine besmele çekilmiş her kemik sizin azığınızdır. Her türlü tezek ve ters de hayvanlarınızın yiyeceğidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sözünü şöyle sürdürdü: Bu iki madde ile taharetlenmeyiniz çünkü onlar cin kardeşlerinizin yiyeceğidir. (Müslim, Salat: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Ahkaf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3568-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Muhammed sûresi 19. ayeti nazil olması üzerine: “Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur gerçek İlah olarak ancak Allah vardır. Hem kendi kusurlarından, hem mü’min erkek ve kadınların kusur ve günahlarından dolayı bağışlanma dile. Çünkü Allah, sizin dönüp dolaşacağınız yeri de bilir, varıp duracağınız yeri de bilir.” Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ben hergün Allah’a yetmiş kere istiğfar eder bağışlanmamı isterim. (Buhârî, Deavat: 27; İbn Mâce, Edeb: 17) Bu hadis hasen sahihtir. Hüreyre’den, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: Ben, her gün Allah’a yüz kere istiğfar eder bağışlanmamı isterim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değişik bir şekilde: “Ben günde yüz kere Allah’a istiğfar eder bağışlanmamı dilerim.” Muhammed b. Amr, Ebû Seleme’den ve Ebû Hüreyre’den aynı hadisi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Muhammed Kıtal Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3569-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gün Muhammed sûresi 38. ayetinin sonunu okudu. Ashab, bizim yerimize kimler getirilecek diye sordular. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Selman’ın omzuna vurdu ve sonra: “Bu ve bunun toplumu” buyurdu. (Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 17; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Bu hadis garibtir. Senedinde söylenti vardır. Abdullah b. Cafer aynı şekilde bu hadisi Alâ b. Abdurrahman’dan rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Muhammed Kıtal Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3570-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bazı kişiler Ey Allah’ın Rasûlü! “Allah’a itaatten yüz çevirdiğimiz takdirde yerimize getirilecek olan ve bizim gibi olmayacak olanlar kimlerdir.” (Muhammed 38) Selman, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Selman’ın dizine vurdu ve şöyle buyurdu: “İşte bu ve bunun adamları canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki iman Süreyya yıldızında olsa bile İranlılardan bazı kişiler onu elde ederler.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’an: 17; Müslim, Fedail-üs Sahabe: 27) Abdullah b. Cafer b. Necîh, Ali İbn’ül Medîni’nin babasıdır. Ali b. Hucr, Abdullah b. Cafer’den pek çok hadisler rivâyet etmiştir. Ali bu hadisi bize İsmail b. Cafer’den, Abdullah b. Cafer’den aktarmıştır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Muhammed Kıtal Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3571-)
Bişr b. Muâz, Abdullah b. Cafer vasıtasıyla Alâ’dan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup şöyle demiştir: “iman Süreyya yıldızına asılı olsa bile…”
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Muhammed Kıtal Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3572-)
Zeyd b. Eslem (radıyallahü anh)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’ın şöyle dediğini işittim: Seferlerinden birinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikteydik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuştum, sustu tekrar konuştum yine sustu sonra tekrar konuştum yine sustu. Ben de devemi hareket ettirdim ve bir kenara çekildim. Kendi kendime: “Ey Hattâb’ın oğlu, anan acına yansın. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile üç kere ısrar ettin üçünde de seninle konuşmadı, dolayısıyla hakkında bir Kur’ân ayeti inmesine ne kadar da layık hale geldin” dedim. Tam bu durumda iken beni çağıran birini duydum, derhal Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Hattâb’ın oğlu! Allah bu gece bana bir sûre indirdi ki bu sûre karşılığında güneşin doğduğu her şey benim olsun istemem; “Şüphesiz biz senin için apaçık bir zaferin önünü açtık” (Feth 1) (Buhârî, Meğazî: 27) Bu hadis hasen sahih garibtir. bu hadisi Mâlik’den, mürsel olarak rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Feth Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3573-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Hudeybiye dönüşünde (Feth sûresi 2. ayeti); “Böylece Allah senin hem geçmişte, hem de gelecekteki bütün hatalarına karşı bağışlayıcılığını gösterecek, yani her türlü sıkıntı ve tasalardan seni kurtaracak ve sana kafa tutanları, sana baş eğdirmek suretiyle nimetini sana tamamlayacaktır ve gönderdiği son din ile Cennete götüren yola seni iletecektir.” İnmişti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana bir âyet indi ki; Yeryüzünde olan her şeyden bana daha sevimlidir. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabına bu ayeti okudu Onlar da “Sağlık ve saadetle…” dediler. Allah sana nasıl muamele yapılacağını açıkladı ya bize nasıl muamele edilecektir? Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Feth sûresi 5. ayeti) indirildi: “ve Allah’ın mü’min erkek ve kadınları, içinden ırmaklar akan Cennetlere sokması, günah ve kusurlarını örtmesi içindir. Bu Allah katında gerçekten büyük bir kurtuluştur.” (Buhârî, Meğazî: 27; Müslim, Cihâd: 17) Bu hadis hasen sahihtir. konuda Mücemmi’ b. Cariye’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Feth Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3574-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Sabah namazı vaktinde müşriklerden silahlı seksen kişi Ten’ım bölgesinden Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın ashabının üzerine indiler. Bunlar, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i öldürmek istiyorlardı. Hepsi yakalandı. ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bunların hepsini serbest bıraktı. Bunun üzerine Allah Feth sûresi 24. ayetini indirdi: “O Allah ki, sizi onların üzerine galip getirdikten sonra, Mekke’nin göbeğinde onların elini sizden, sizin elinizi onlardan çeken O’dur. Allah ne yaparsanız hepsini görür.” (Müslim, Cihâd: 27; Ebû Dâvûd, Cihâd: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Feth Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3575-)
Übey b. Ka’b (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), “Onları takva kelimesine bağladı” (Feth sûresi 26) sözcüğünü “Lailahe illallah” sözüdür, buyurdu. (Müsned: 20301) Bu hadis garibtir. Bu hadisi merfu olarak sadece Hasan b. Kazae rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Zür’aya bu hadisi hakkında sordum merfu olarak sadece bu şekliyle bilinmektedir, dedi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Feth Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3576-)
İbn ebî Müleyke (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Zübeyr, bana şöyle anlattı: Akra b. Hâbis, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmişti. Ebû Bekir: Ey Allah’ın Rasûlü! dedi: “O’nu kendi kavmine lider tayin et.” Ömer’de: “O’na liderlik verme” Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Bunun üzerine ikisi de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda karşılıklı konuşup tartıştılar sesleri de hayli yükselmişti. Ebû Bekir Ömer’e dedi ki: Senin maksadın sadece bana muhalefet etmekti. Ömer de sana muhalif olmak istemedim, dedi. Bunun üzerine Hucurat sûresi 2. ayeti indirildi: iman edenler! Sesinizi peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin, yani şahsi görüş ve tercihleriniz, peygamber buyruklarının üstüne çıkmamalıdır. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, O’na yüksek sesle hitap etmeyin. Yoksa bütün güzel ve iyi işleriniz, siz farkında olmadan bilmediğiniz ve anlamadığınız bir sebeple boşa gidebilir.” Bu ayetin inmesinden sonra Ömer, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda o kadar sessiz konuşurdu ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun sözünü işitemez ve anlamak için tekrar sorardı. (Buhârî, Meğazî: 27; Nesâî, Adab-ül Kudat: 17) ebî Müleyke dedi ki: Abdullah b. Zübeyr dedesini yani Ebû Bekri râvîler arasında zikretmedi. Bu hadis hasen garibtir. bu hadisi İbn ebî Müleyke’den mürsel olarak rivâyet etmekte ve senedinde Abdullah b. Zübeyr’i zikretmemektedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3577-)
Berâ b. Âzib (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Hucurat sûresi 4. ayeti hakkında şöyle dedi: Bir adam kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü, benim övgüm yükseltici yergim ise alçaltıcıdır” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “O özellikte olan Allah’tır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3578-)
Ebû Cübeyre b. Dahhak (radıyallahü anh)’den aktarıldığına göre, şöyle demiştir: Bizden bir kimsenin iki veya üç ismi olurdu bu isimlerden biri ile çağrılınca bundan hoşlanmayabilirdi. Bunun üzerine Hucurat sûresi 11. ayeti indirildi: “Siz ey iman edenler! Hiçbir insan başka insanları alaya alıp küçümsemesin, belki o alaya alıp küçümsedikleri, kendilerinden daha hayırlı olabilirler ve hiçbir kadın da, başka kadınları küçümseyip alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler. ve hiç biriniz başka birinde ayıplar arayıp karalamasın, kınamasın. Kötü lakaplarla sataşıp, atışıp birbirinizi aşağılamayın. İman ettikten sonra, kötü bir ad sahibi olmak ne çirkin şeydir. Artık her kim bu şekilde Allah’ın yasak ettiği şeylerden tevbe edip dönmezse, işte onlar yaratılış gayesine aykırı yaşayanlardır.” (Nesâî, Eşribe: 27; İbn Mâce, Edeb: 17) Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Cübeyr ve Sabit b. Dahhâk b. Halife el Ensarî’nin kardeşidir. Ebû Zeyd, Saîd b. Rabi’ Herevî’nin arkadaşı olup Basralı ve güvenilen bir kişidir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3579-)
Ebû Seleme, Yahya b. Halef, Bişr b. Mufaddal vasıtasıyla Dâvûd b. ebî Hind’den, Şa’bî’den, Ebû Cübeyr’e b. Dahhâk’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3580-)
Ebû Saîd el Hudrî (radıyallahü anh), Hucurat sûresi 7. ayetini okudu ve şöyle dedi: Bu kendisine vahiy gelen peygamberinizdir. Onun ashabı da önderlerinizin en seçkinleridir. Bu ayette onlar için böyle söylendiyse ya bugün sizin haliniz nasıl olur? (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahih garibtir. Ali b. el Medini diyor ki: Yahya b. Saîd el Kattan’a Müstemir b. Reyyan’ı sordum. Güvenilen bir kişidir, dedi.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3581-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke fethi günü insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurdu: “Ey İnsanlar! Allah cahiliyye gururunu ve atalarla övünmeyi sizden kaldırmıştır. İnsanlar iki gurubtur; Allah katında değerli, doğru, müslüman kişi ve Allah tarafından hor görülen isyankar ve inanmayan kişi bütün insanlar Ademoğullarındandır. Allah’ta Ademi topraktan yaratmıştır ve Allah şöyle buyurmaktadır. (Hucurat sûresi 13. ayeti) “Ey insanlar! Bakın biz sizi, bir erkekten ve bir kadından yarattık. Sizi birbirinizi tanıyasınız diye, milletlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz Allah katında şerefli ve itibarlı olanınız, yaşantısını, yolunu, yordamını Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışanlarınızdır. Çünkü Allah, herşeyi bilendir, herşeyden haberdar olandır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. hadisin Abdullah b. Dinar’ın, İbn Ömer’den rivâyeti olduğunu sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Abdullah b. Cafer’in hadis konusunda zayıf olduğu kaydedilmiştir. Yahya b. Main ve başkaları onun zayıf olduğunu söylemişlerdir. Abdullah b. Cafer, Ali b. el Medîni’nin babasıdır. Bu konuda Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3582-)
Semure (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Haseb” = mal demektir. “Kerem” ise takva sorumluluk bilinci demektir. (İbn Mâce, Zühd: 27) Bu hadis hasen sahih garibtir. Sadece bu şekliyle Selam b. Ebû Mutî’ rivâyetinden bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hucurat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3583-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cehennem, durmadan daha var mı? (Kâf sûresi 30. âyet) diyecek sonunda Allah ayağını Cehenneme koyacaktır. Bunun üzerine Cehennem izzetin hakkı için yeter yeter diyecektir ve böylece Cehennem bir kısmı bir kısmına sıkışacaktır.” (Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cennet: 17) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir. Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kâf Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3584-)
Rabia kabilesinden bir adamdan rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye gelerek Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdim ve onun yanında Ad’ın delegesi olarak anıldım. Bunun üzerine Ad’ın delegesine benzemekten Allah’a sığınırım dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ad’ın delegesi nedir? diye sordu. Dedim ki bu konuyu en iyi bilen kişiye düştüm. Ad kavmi kuraklığa uğrayınca Kayl adında birini gönderdi. Bu adam Bekir b. Muaviye’ye misafir oldu. Bekir ona şarap içirdi iki şarkıcı da şarkı söylediler. Sonra mehre dağlarına doğru yola çıktı ve şöyle duâ etti: Allah’ım ben sana iyileştireceğim bir hasta ve fidyesini vereceğim bir esir için gelmedim kuluna eskiden içirmekte olduğun şeylerden içir Bekr b. Muaviye’ye içir ki kendisine şarap içirdiğinden dolayı teşekkür eder. Kendisine bazı bulutlar çıkarıldı. Bunların birini seç denildi. Oda bunlardan siyah bulutu seçti. Bunun üzerine kendisine al sana ipince bir kum ki Ad kavminden hiç kimseyi bırakmayacaktır denildi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara gönderilen rüzgarın yüzük halkası olarak küçük olduğunu belirtti ve Zariyat sûresi 41.42. âyetlerini okudu: “ve tüm günahkarları yok eden kasırgayı, üzerlerine saldığımız Âd kavminin başına gelenlerde de, aynı ibretleri görebilirsiniz. Bu kasırga geçtiği her yerde, hiç birşey bırakmadı, herşeyi çürümüş kemiklere ve küle çevirdi.” (İbn Mâce, Cihâd: 27) Bu hadisi pek çok kişi Sellam Ebû’l Münzir’den, Âsım b. ebin Nücüd’den, Ebû Vâil’den, Hâris b. Hassân’dan rivâyet etmişlerdir. Hâris b. Hassân’a, Hâris b. Yezîd de denilir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zariyat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3585-)
Hâris b. Yezîd el Bekrî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye geldim ve mescide girdim. Bir de ne göreyim, mescid insanlarla dopdolu, siyah sancaklar dalgalanıyor. Bilâl de kılıcını kuşanmış Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında duruyor buldum. Bu insanların işi nedir diye sordum? Dediler ki: Amr b. Âs’ı karşılamaya gelmişler. Manaca Sûfyân b. Uyeyne’nin hadisinin bir benzerini uzunca rivâyet etmiştir. (İbn Mâce, Cihâd: 27) b. Yezîd’e, Hâris b. Hassân’da denilir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Zariyat Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3586-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Tûr sûresi 49. ayetinde geçen: “İdbar-un nûcüm” sabah namazının farzından önceki iki rekattır. Kâf sûresi 40. ayette geçen “İdbâr-us sûcûd” ise akşam namazının farzından sonraki iki rekattır. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Merfu olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Bu rivâyette Muhammed b. Fudayl’in, Rîşdin b. Küreyb rivâyetidir. Muhammed b. İsmail’e sordum. İbn Küreyb’in oğullarından Muhammed ve Rişdîn’den hangisi daha sağlamdır diye O da şöyle dedi: Birbirlerine ne kadar da yakındırlar. Ancak, Muhammed, benim yanımda daha üstündür. Abdullah b. Abdurrahman’a da aynı şeyi sordum o da şöyle dedi: Birbirlerine ne de çok yakındırlar. Ancak Rîşd’in b. Küreyb bence daha üstündür. Bana göre de Ebû Muhammed’in sözü doğrudur. Rişdînkardeşi Muhammed’den daha çok tercih edilir. Rişdîn, İbn Abbâs’a ulaşmış ve onu görmüştür.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Tûr Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3587-)
İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Sidretül Müntehaya varınca şöyle buyurdu: “Yeryüzünden çıkan ve yukarıdan inen burada son buluyor.” Allah orada ona önceden hiçbir peygambere vermediği üç şeyi ona verdi: Bakara sûresinden son iki ayeti, Beş vakit namaz, Allah’a hiçbirşeyi ortak koşmadıkları sürece ümmetin büyük günahlarının bağışlanması. Mes’ûd, Necm sûresi 16. ayetini okudu ve "Sidre altıncı göktedir” dedi. Altından pervaneler dedi eliyle işaret edip elini titretti. Mâlik b. Mığvel’den başkası da şöyle diyor: Yaratıkların bilgileri Sidre’de son bulur. Onun üstündeki bilgilerden haberleri yoktur. (Müslim, İman: 27; Nesâî, Salat: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3588-)
Şeybânî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zirr b. Hubeyş’e Necm sûresi 9. ayeti hakkında sordum şöyle dedi: İbn Mes’ûd bana bildirdi ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Cebrail’i gördü onun altıyüz kanadı vardı. (Buhârî, Bed-il Halk: 27; Müslim, İman: 17) Bu hadis hasen garib sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3589-)
Şa’bî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbâs, Arafat’ta Ka’b ile karşılaştı ve ona bir şey sordu. Bunun üzerine Ka’b öyle bir tekbir getirdi ki dağlardan yankısı duyuldu. İbn Abbâs dedi ki: Biz Haşimoğullarındanız Ka’b ta şu karşılığı verdi: Allah görünmesiyle konuşmasını Muhammed ile Mûsâ arasında taksim etti. Mûsâ Rabbi ile iki sefer konuştu. Muhammed’de Rabbini iki sefer gördü. şöyle dedi: Âişe’nin yanına girdim ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), Rabbini görmüş müdür? Diye sordum. O da şöyle cevap verdi: Öyle bir şey sordun ki tüylerim diken diken oldu. Ben de acele etmeyiniz, dedim ve Necm sûresi 18. ayetini okudum. Âişe şu karşılığı verdi. Sen yanlış yorum ve tefsirler yaparak nerelere gidiyorsun? O peygamberin gördüğü kimse Cebrail’dir. Her kim sana Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Rabbini gördüğünü veya kendisine emredilenlerden bir şeyi gizlediğini veya Lokman sûresi 34. ayetindeki bilinmeyenleri bildiğini söylerse en büyük yalanı ve iftirayı yapmış olur. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Cebrail’i görmüştür. Cebrail’i kendi şeklinde iki sefer görmüştür; biri Sidret-ül müntehada diğeri de Mekke’de mağarada ilk vahy indiği anda Ciyad mıntıkasında ki onun altı yüz kanadı vardı ve tüm ufku kaplamıştı. (Müslim, İman: 27; Buhari, İman: 17) Dâvûd b. ebî Hind, Şa’bî’den, Mesrûk’tan, Âişe’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup Dâvûd’un rivâyeti Mûcâlid’in hadisinden daha kısadır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3590-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Muhammed, Rabbini görmüştür. Bunun üzerine İkrime, En’am 103. ayetini: “Hiçbir beşerî görüş ve tasavvur O’nu anlayamaz, halbuki O her türlü beşerî görüş ve tasavvuru çepeçevre kuşatır. Zira yalnız O’dur, hikmetine tam nüfûz edilemeyen ve herşeyden haberdar olan.” Okuyup, Allah, böyle buyurmadı mı? dedi. İbn Abbâs: Yazık sana; O, Senin dediğin husus kendi nuruyla tecelli ettiği zamandır. Oysa Muhammed Rabbini iki defa görmüştür. (Müslim, İman: 27) Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3591-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Necm sûresi 9.10. âyetleri: “Aralarında iki yay mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına kadar. Böylece Allah, kuluna vahyedilmesini uygun gördüğü şeyleri vahyetmiş oldu.” Hakkında şöyle dedi: “Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), O’nu görmüştür.” (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3592-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Necm sûresi 11. ayetini okudu ve şöyle dedi: “Onu kalbi ile gördü.” (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3593-)
Abdullah b. Şakîk (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Zerr (radıyallahü anh)’e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaşmış olsaydım mutlaka kendisine sorardım dedim. Ebû Zerr, ona neyi soracaktın dedi. Ben de: Muhammed rabbini görmüş müdür? Diye sorardım, dedim. Ebû Zerr şu karşılığı verdi: Ben ona sormuştum da oda: “O bir nurdur, onu nasıl görebilirim” demişti. (Müslim, İman: 27) Bu hadis hasendir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3594-)
Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Necm sûresi 11. ayeti hakkında şöyle dedi: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Cebrail’i pırıl pırıl bir kumaştan yapılmış elbise içersinde gök ve yeryüzünü doldurmuş bir vaziyette görmüştü.” (Buhari, Bed-il Halk: 27; Müslim, İman: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3595-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Necm sûresi 32. ayeti hakkında peygamberin şöyle söylediğini aktardı: “Allah’ım bağışlarsın çok bağışlarsın senin hangi kulun ufak tefek kusurlarda bulunmamıştır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahih garibtir. Ancak Zekeriyya b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Necm Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3596-)
İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Minâ’da, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber iken ay bir parçası Hıra dağının ötesine diğeri de berisine olmak üzere ikiye bölündü. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şâhid olunuz buyurdu ve Kamer sûresinin birinci ayetini okudu.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3597-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Mekkeliler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bir mucize istediler, Ay Mekke’de iki defa yarıldı ve Kamer sûresi 1-2. âyetleri indi: “Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı. O inkârcılar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler de; “Hep olagelen bir büyüdür” derler.” Ayette geçen “Müstemir” kelimesine geçici anlamı verilmiştir. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3598-)
İbn Mes’ûd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay ikiye bölündü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şâhid olunuz” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3599-)
İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay ikiye bölünmüştü de bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Şâhid olunuz!” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3600-)
Cübeyr b. Mut’ım (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ay, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zamanda bölünerek şu dağın üzerinde iki parça oldu. Bunun üzerine Mekke müşrikleri, Muhammed bizi büyüledi dediler. Onlardan bazıları da “Bizi büyülediyse tüm insanları da büyüleyemez ya dediler.” (Müsned: 16150) Bazıları bu hadisi Husayn’dan, Cübeyr b. Muhammed b. Cüber b. Mut’ım’dan babasından ve dedesinden bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3601-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyş müşrikleri kader meselesinde peygamberle münakaşa yapmak üzere gelmişlerdi de Kamer sûresi 48-49. âyetler indi: “Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri o gün, onlara denilecek: “Cehennem ateşinin yakışını tadın bakalım.” “Şüphesiz biz herşeyi belli bir ölçüye, düzene ve plana göre yarattık.” (Müslim, Kader: 17; İbn Mâce, Mukaddime: 27) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Kamer Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3602-)
Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabının yanına çıktı ve Rahman sûresini başından sonuna kadar okudu. Ashab: sustular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Cin gecesi bu sûreyi cinlere okudum onlar cevap bakımından sizden daha olumlu idiler sûre içersindeki: “O halde siz ey iki topluluk, Rabbinizin bunca nimetlerinden hangisini yalan sayabilirsiniz.” Ayetine her geldikçe cinler: “Ey Rabbimiz, senin nimetlerinden hiçbirini inkar etmeyiniz sana hamdolsun” dediler. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Velid b. Müslim’in Züheyr b. Muhammed’den rivâyetiyle bilmekteyiz. b. Hanbel diyor ki: Şam’a gelip yerleşen Züheyr b. Muhammed sanki Irak’ta kendisinden hadis rivâyet edilen bir kimse değil sanki o başka bir adamdır. Adı değiştirilmiş ve böylece kendisinden münker hadisler rivâyet edilmiştir. b. İsmail’in de şöyle dediğini işittim: Şamlılar, Züheyr b. Muhammed’den münker hadisler rivâyet etmektedir. Iraklılar ise kendisinden makbul hadisler rivâyet etmektedirler.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Rahman Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3603-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu: Allah buyuruyor ki: Salih kullarıma hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın duymadığı hiçbir insanın kalbinden dahi geçmeyen nimetler hazırladım. Dilerseniz Secde sûresi 17. ayetini okuyunuz: “Böyle davranan mü’minlere gelince, yaptıklarından dolayı mükafat olarak, öteki dünyada onlara şimdiye kadar gizli kalan, göz aydınlığı olarak, onlar için nelerin saklanıp bekletildiğini hiç kimse bilip hayal edemez.” Cennet’te bir ağaç vardır ki binitli bir kişi onun gölgesinde yüzyıl yürürde bitiremez. Dilerseniz Vakıa sûresi 30. ayeti okuyunuz: “Uzayıp giden gölgeler.” Cennet’te bir kamçılık yer, dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır. Dilerseniz Âl-i Imrân sûresi 185. ayetini okuyunuz: “Her can ölümü tadacaktır. Böylece kıyamet günü yapıp ettiklerinizin karşılığı size tam olarak ödenecektir. Orada ateşten uzaklaştırılıp Cennete konulacak olanlar, gerçek kurtuluşa ermişlerdir. Zira bu dünya hayatına düşkünlük, aldatıcı bir zevkten başka birşey değildir.” (Buhârî, Bed-il Halk: 17; Müslim, Cennet: 27) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3604-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Cennet’te bir ağaç vardır ki binitli bir kimse o ağacın gölgesinde yüzyıl yürürde onu bitiremez dilerseniz Vakıa sûresi 30-31. âyetlerini okuyunuz: “Uzayıp giden gölgeler, fışkırıp çağlayarak akan sular.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen sahihtir. konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3605-)
Ebû Saîd (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Vakıa sûresi 34. ayeti hakkında şöyle demiştir: Döşeklerin yüksekliği gök ile yeryüzü arası kadardır. Gök ile yeryüzü arasındaki mesafe ise beş yüz yıllık yoldur. (Müsned: 11294) Bu hadis garibtir. Sadece Rişdîn rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3606-)
Ali (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Vakıa sûresi 82. ayeti hakkında şöyle buyurdu: “Yani şükrünüzü ve teşekkürünüzü Allah’a yapmanız gerekirken Falan ve filan yıldız sayesinde bize yağmur yağdı. Falan ve filan yıldızın düşmesiyle falan oldu… gibi şeyler söylüyorsunuz (Yani Allah’ı unutarak işlerinizin sebeplerini yaratan yerine koyuyorsunuz bize şükretmeniz gerekirken bizi inkar etmiş oluyorsunuz) (Müsned: 639) Bu hadis hasen garib sahihtir. hadisi merfu olarak sadece İsrail’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3607-)
Sûfyân es Sevrî bu hadisi Abdul A’lâ’dan ve Abdurrahman es Sülemî’den ve Ali’den benzeri şekilde merfu olmaksızın rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3608-)
Enes (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Vakıa sûresi 35. ayeti hakkında şöyle buyurdu: “Gözleri çapaklı kocakarılar da orada yeniden yaratılan kadınlardan olacaklardır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis garibtir. Merfu olarak sadece Mûsâ b. Ubeyde’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Mûsâ b. Ubeyde ve Yezîd b. Ebân er Rukaşî hadis konusunda zayıf kimselerdir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3609-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Bekir: “Ey Allah’ın Rasûlü! ihtiyarladın” dedi. Bunu üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Beni, Hud, Vakıa, Mürselat, Nebe ve Tekvir sûreleri ihtiyarlattı.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle İbn Abbâs rivâyetiyle bilmekteyiz. Ali b. Salih bu hadisi Ebû İshâk vasıtasıyla Ebû Cuhayfe’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Aynı zamanda Ebû İshâk yoluyla Ebû Meysere’den mürsel olarak buna yakın bir hadis rivâyet edilmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3610-)
Ebû Bekir b. Ayyaş, Ebû İshâk’tan, İkrime’den; Şeybân’ın Ebû İshâk’tan rivâyetine benzer şekilde bir hadis rivâyet etmiş olup hadisin senedinde İbn Abbâs’ı zikretmemiştir. Aynı şekilde Hâşin b. Velid el Herevî Ebû Bekir b. Ayyaş vasıtasıyla hadis rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Vakıa Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3611-)
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabıyla birlikte oturmakta iken üzerlerine bir bulut geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Diye sordu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Bu buluttur! Bu bulutlar toprağın sulayıcılarıdır. Allah onları kendisine şükretmeyen kulluk yapmayan kimselere bile gönderiyor. Sonra üzerinizde ne var biliyor musunuz? diye sordu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: O dünyamızın semasıdır, korunmuş bir tavan ve önüne geçilmiş bir dalgadır. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu gökle sizin aranızdaki mesafe ne kadardır? Diye sordu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Şöyle buyurdu: Sizinle onun arasında beşyüz yıllık mesafe vardır. Sonra konuşmasına şöyle devam etti: Onun üstünde ne var biliyor musunuz? Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Şöyle buyurdu: Onun üzerinde iki gök daha vardır ki aralarındaki mesafe beşyüz senelik yoldur… Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yedi göğün hepsini saydı her iki göğün arası dünya ile dünya göğünün arası kadardır. Sonra şöyle buyurdu: Onun da üzerinde ne var biliyor musunuz? Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Şöyle buyurdu: Onun da üzerinde arş vardır, arş ile yedinci gök arasındaki mesafe iki gök arasındaki mesafe kadardır. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), altınızda ne var biliyor musunuz? buyurdu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Şöyle buyurdu: Altınızdaki yeryüzüdür. Sonra onunda altında ne var biliyor musunuz? buyurdu Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Şöyle buyurdu: O’nun altında başka bir arz vardır ki ikisinin arasındaki mesafe beş yüz senelik yoldur. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yedi arza kadar saydı ve her arzın arasında beş yüz yıllık mesafe olduğunu söyledi. Sonra şöyle buyurdu: Muhammed’in canı kudret elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki siz en alttaki dünyaya bir ip sarkıtmış olsaydınız o ip Allah’a kadar ulaşırdı dedi ve Hadid sûresi 3. ayetini okudu. (Müsned: 8472) Bu hadis bu şekliyle garibtir. Eyyûb, Yunus b. Ubeyd ve Ali b. Zeyd’in şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir. Hasan, Ebû Hüreyre’den hadis işitmemiştir. ilim adamları bu hadisi şöyle tefsir etmişlerdir: İp ancak Allah’ın ilmi kudreti ve saltanatı üzerine iner. Çünkü Allah’ın ilmi, kudreti ve saltanatı her yerde mevcuttur. Kendisi kitabında bildirdiği gibi arşın üzerindedir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Hadid Sûresinden Tefsir Edilen Âyetler
3612-)
Seleme b. Sahr el Ensârî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Kadınlarla cinsî münasebet konusunda kimseye verilmeyen bir güç bana verilmişti. Ramazan ayı gelince karıma yaklaşır ve gün üzerime doğasıya dek bu işi devam ettiririm korkusuyla Ramazan boyunca anam gibisin diyerek zıhar yaptım. Gecelerden bir gece bana hizmet ederken bir tarafı açılıverdi de ben de hemen onun üzerine sıçradım sabah olunca erkenden kendi kavmime gidip durumu anlattım ve: Benimle beraber Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kadar gidinizde ona durumu anlatayım dedim. Hayır dediler. Vallahi bu işi yapmayız. Hakkımızda Kur’ân inmesinden korkarız veya Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hakkımızda ayıp olabilecek bir söz söylemesinden çekiniriz. Fakat sen istersen kendin git dilediğini yap… Bunun üzerine yanlarından çıktım Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kadar geldim durumu kendisini anlattım. Bunu sen mi yaptın? Buyurdu. Ben de bunu ben işledim dedim. Tekrar bunu sen mi… dedi. Ben de bunu ben işledim dedim. Tekrar bunu sen mi işledin dedi. Ben de ben işledim dedim. İşte huzurunuzdayım hakkımda Allah’ın hükmü ne ise onu tatbik et cezama katlanacağım. (sallallahü aleyhi ve sellem), bir köleyi hürriyetine kavuştur buyurdu. Bunun üzerine iki elimle boynuma vurdum ve yok dedim sizi hak üzere gönderen zat hakkı için bu boyundan başkasına sahip olmayarak sabahladım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o halde iki ay oruç tut buyurdu. Ben de Ey Allah’ın Rasûlü! başıma gelen zaten oruç yüzünden gelmedi mi? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), o halde altmış fakiri doyur dedi. Ben de seni hak ile gönderen zat hakkı için bu gecemizi aç olarak geçirdik akşam yemeğimiz bile yoktu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Öyleyse Züreykoğullarının Zekât memuruna git ve ona sana Zekât mallardan vermesini söyle bu Zekâttan kendi keffaretin yerine altmış fakiri birer ölçek hurma vererek doyur, gerisiyle de çoluk çocuğunu yedirirsin, buyurdu. Bunun üzerine kavmime döndüm ve onlara şöyle dedim: Sizlerde darlık ve kötü görüş Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında ise genişlik ve bereket buldum. Sizin Zekâtınızın bana verilmesini emretti haydi Zekâtlarınızı bana veriniz onlar da Zekâtlarını bana verdiler. (Ebû Dâvûd, Talak: 27; İbn Mâce, Talak: 17) Bu hadis hasendir. Muhammed diyor ki: Süleyman b. Yesâr bence Seleme b. Sahr’dan hadis işitmemiştir. Muhammed aynı zamanda şöyle demektedir: Seleme b. Sahr’a, Süleyman b. Sahr’da denilir. konuda Havle binti Sa’lebe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Havle, Evs b. Sâmit’in karısıdır.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mücadele Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3613-)
Ali b. ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mücadele sûresi 12. ayeti nazil olunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Bana: “Ne kadar parayı uygun görürsün, dinar yeterli midir?” buyurdu. Ben de: “Buna güçleri yetmez” dedim. “O halde yarım dinara ne dersin?” buyurdu. Ben de ona da güçleri yetmez dedim. “O halde ne kadar?” buyurdu. Ben de: “Bir arpa tanesi ağırlığı kadar altın” dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Sen de pek az dedin” buyurdular. Bunun üzerine Mücadele sûresi 13. âyet nazil oldu: “Gizli konuşmanızdan önce, sadaka vermekten dolayı, fakir düşeceğinizden mi korkuyorsunuz? Madem size emredileni yapmadınız, Allah da sizi bundan affetti, bundan dolayı, bundan sonra, sadaka vermeden de konuşup danışabilirsiniz. Öyleyse sizler bundan böyle, namazınızda devamlı ve dikkatli olun, Zekâtı verin, Allah’a ve Rasulüne itâat edin. Çünkü Allah, yapageldiğiniz her şeyden haberdardır.” Böylece Allah benim yüzümden ümmetin yükünü hafifletti. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis hasen garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Hadiste geçen bir arpa tanesi sözcüğünün manası arpa ağırlığı kadar altın manasındadır. Ebû’l Ca’d’ın ismi Rafî’dir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mücadele Süresinden Tefsir Edilen Âyetler
3614-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Bir Yahudi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabının yanına geldi; “Essâmü aleyküm” dedi. Cemaatte ona karşılık verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu adam ne söyledi biliyor musunuz?” dedi. Dediler ki: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir ama selam verdi ey Allah’ın Peygamberi.” üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “O adam şöyle şöyle dedi, dedikten sonra o adamı bana çağırınız” buyurdu. Bunun üzerine onu çağırdılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Essâmü aleyküm” mü dedin?” diye sordu. Yahudi: “Evet” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kitab ehlinden biri size selam verdiğinde siz; “Söylediğin söz senin üzerine olsun” diye karşılık veriniz” buyurdu ve Mücadele sûresi 8. ayetini okudu: “…Sana geldikleri zaman, seni Allah’ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar…” (Buhârî, İstizan: 27; Müslim, Selam: 17) Bu hadis hasen sahihtir.
Kaynak: Sünen-i Tirmizî, 3: Kur’ân’ın Tefsiri
Konu: Mücadele Süresinden Tefsir Edilen Âyetler