Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

2854-) Ebû Sa'lebe'tü'l Huşenî'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) köpeğin avladığı av hakkında (şöyle) buyurdu: Köpeğini (avın üzerine) besmele çekerek göndermişsen (onun yakaladığı avı) yiyebilirsin. İsterse o avın bir tarafını yemiş olsun. Kendi ellerinle avladığını da ye!" b. Hanbel, IV-195.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2855-) Adiyy b. Hâtim'den (rivâyet olunduğuna göre) kendisi (Hazret-i Peygamber'e): Allah'ın Resulü, birimiz ava (bir ok) atıyor ve onun izini iki ya da üç gün takib ediyor, sonra onu üzerinde okuyla birlikte ölü olarak buluyor. (O kimse bu avın etini) yiyebilir mi?" diye sormuş, (Resûl-i Ekrem Efendimiz) İsterse evet" cevabım vermiş, Yahutta " isterse yiyebilir" buyurmuştur. zebâih 8.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2856-) Adiyy b. Hatim demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mi'raz (ile av avlamayı) sordum da: Eğer" (ava) sivri ucuyla değmişse (o avı) yiyebilirsin (fakat) sivri uçları arasında kalan kısmıyla değmişse o zaman (onu) yeme. Çünkü o vâkizdir" cevabını verdi. (Av üzerine) " köpeğimi gönderiyorum" dedim. Besmeleyle gönderdiğinde (o köpeğin yakaladığı avı) yiyebilirsin, yoksa yiyemezsin. Eğer (köpek yakaladığı) avdan yemişse (o avı da) yiyemezsin. Çünkü onu sadece kendisi için yakalamış (demek)tir. hadisi Aliyy b. Hâtim'den rivâyet eden Şa'bî, rivâyetine şöyle devam etti:) Daha sonra Adiyy Hazret-i Peygambere: Ben köpeğimi (avın) üzerine gönderiyorum (avın yanına vardığım zaman) avın üzerine (onunla birlikte) bir başka köpek daha buluyorum" demiş. Peygamber de o avın etini): Yeme, Çünkü sen ancak kendi köpeğin üzerine besmele çektin." buyurmuştur. buyu' 3, zebaih 1-2, 9; Müslim, sayd 3-4; Tirmizi, sayd 7; Nesâî, sayd 2, 8, 22-23; İbn Mâce, sayd 7; Darimî, sayd 4; Ahmed b. Hanbel, IV-256, 377.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2857-) Ebû İdris el Havlanî Aizullah demiştir ki; Rabia bint Yezid ed-Dimişkî'yi (şöyle) derken işittim: (Ben Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Allah'ın Rasûlü eğitilmiş olan köpeğimi, eğitilmemiş olan köpeğimle birlikte (av üzerine) salıyorum" (bunların beraberce yakalamış oldukları avın etini yiyebilir miyim?) diye sordum da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: Eğitilmiş köpeğinle avladığın av (üzerine köpeği gönderirken) besmele çek ve (o avı) ye, eğitilmemiş olan köpeğinle avladığın ve (diri iken) kesmeye yetiştiğin avı da yiyebilirsin" cevabını verdi. zebaih 4-, 10; İbn Mâce, sayd 3; Müslim, sayd 8; Nesaî, sayd 4, Ahmed b. Hanbel IV-195.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2858-) Ebû Sa'lebe el-Huşenî demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: Ey Ebû Sa'lebe! Kendi yayınla ve köpeğinle avladığın avı yiyebilirsin" buyurdu. cümleyi Muhammed b. Harb'den, Mûsânnif Ebû Dâvûd'a nakleden Muhammed b. el Mûsâffa'dır. İbn el Mûsâffa bu cümleyi Mûsânnif Ebû Dâvûd'a bir de Bakıyye'den naklen rivâyet etmiştir. Bu ikinci rivâyetin senet zinciri içerisinde Ebû Sa'lebe de vardır. Bu ikinci yolla gelen rivâyette İbn Mûsâffa (Hazret-i Peygamber'in bu cümlenin sonunda " Eğitilmiş (olan köpeğinle) ve (yahutta) kendi elinle avladığın avı (canlı olarak ele geçirmişsen) keserek (ye) ve eğer ölü olarak ele geçirmişsen) kesmeden yiyebilirsin" (dediğini de) ilâve etti. zebaih 44; İbn Mâce, sayd 5; Ahmed b. Hanbel, 11-184, IV-195.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2859-) Amr b. Şuayb'ın dedesinden (rivâyet olunduğuna göre) Ebû Sa'lebe denilen bir arap (Hazret-i Peygamber'in huzuruna gelerek...) Allah'ın Rasûlü! Benim eğitilmiş bir köpeğin var, bunun avladığı av hakkında bana fetva ver(ir misin?) demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Eğer senin eğitilmiş köpeklerin varsa onların senin için yakaladıkları avı yiyebilirsin." buyurmuş (bunun üzerine adam): avı diri olarak ele geçirince) keserek, yahut da (ölü olarak ele geçirince) kesilmeden yiyebilir miyim? demiş (Hazret-i Peygamber de:) cevabını vermiş. (Sonra adam): o avın bir tarafını yese de mi? demiş. (Resûl-i Ekrem Efendimiz de:) o avın bir tarafım yemiş olsa da, (yiyebilirsin), buyurmuş. (Daha sonra O arap): Allah'ın Resulü, bana (kendisiyle avcılık yaptığım) yayım hakkında fetva ver, demiş. Peygamber de:) avladığın avı yiyebilirsin, buyurmuş. (Adam:) elime diri olarak geçerse) " kesilmiş olarak" yahutta (ölü olarak geçerse) " kesilmeden (yiyebilir miyim) demiş. Peygamber de) Evet, cevabını vermiş. (Bu defa adam): Allah'ın Rasûlü (bu av) gözümden (bir süre) kaybolmuşsa da (yiyebilir) mi (yim?) demiş. Ekrem Efendimiz de): Evet (hayvanın) bozulup kokuşmaması ve üzerinde senin okundan başka bir ok yarası bulunmamış olması şartıyla sen(in gözün) den (bir süre) kaybolmuş da olsa (yine onun etini yiyebilirsin), buyurmuş. (Daha sonra adam): Allah'ın Rasûlü! Bir de " bana kendilerine kaçınılmaz şekilde muhtaç olduğumuz yahudi kapları hakkında, fetva versen" demiş. (Rasûl-i Ekrem Efendimiz de) yıkar ve içlerinde yemek yersin, buyurmuş. zebaih 4, 10, 14; Müslim, sayd 8; Tirmizî, sayd 1, siyer 11; İbn-i Mâce, sayd 3; Nesâî, sayd 16; Darimî, siyer 56; Ahmed b. Hanbel, 11-184, IV-193, 195.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avlanmanın Hükmü
2860-) Ebû Vakıd'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayvan canlı iken vücudundan kopardan (parça) ölü (hükmünde) dir" buyurdu. sayd 12; İbn Mâce, sayd 8; Ahmed b. Hanbel, V-218.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Canlı İken Avın Vücudundan Koparılan Parçayı Yemenin Hükmü
2861-) Bir defasında Süfyan es-Sevrî şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Çölde oturan kimse(nin huyu) sertleşir. Av peşinde gezen gafilleşir. (Fasık) sultanların kapısın)a giden, fitneye düşer" buyurdu. fiten, 69; Nesâî, sayd 24; Ahmed b. Hanbel, 1-357, 11-371, 440.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avcılığa Düşkünlük Hakkında Gelen Yasaklayıcı Hadisler
2862-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (rivâyet edilen bir önceki) müsedded hadisi bir de mana olarak Ebû Hureyre'den (rivâyet olunmuştur. Hazret-i Ebû Hureyre bu hadisi): Kim (devamlı olarak zalim) idareci ile düşer-kalkarsa fitneye düşer" (anlamına gelen lafızlarla) rivâyet etti. (Daha sonra bu rivâyetine şu manaya gelen cümleyi de) ilave etti: Kul (zalim) sultana yaklaşmakla Allah'dan uzaklaşmaktan başka birşey kazanmaz." b. Hanbel, II-371.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avcılığa Düşkünlük Hakkında Gelen Yasaklayıcı Hadisler
2863-) Ebû Sa'lebe el-Huşenî'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle buyurmuştur): Ava (okunu) atıpta, onu üç (gün üç) gece sonra (atmış olduğun) okun üzerinde olduğu haide (Ölü olarak) ele geçirecek olursan, kokuşmamış olması şartıyla onu yiyebilirsin." sayd 9; Nesâî, sayd 20; Ahmed b. Hanbel, IV-I94.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Av Bölümü
Konu: Avcılığa Düşkünlük Hakkında Gelen Yasaklayıcı Hadisler
2864-) Abdullah b. Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Vasiyyet edecek -birşeyi olupta üzerinden iki gece geçen- bir müslümanın hakkı ancak vasiyyetinin, yazılı olarak yanında bulunmasıdır" buyurmuştur. vesaya 1; Müslim, vasiyye 1, 4; Tirmizî, vasiyyet 3, cenaiz 5; Nesâî Vesaya 1; İbn Mâce, vesaya 2; Darimî, vesaya T; Muvatta, vesaya 1; Ahmed b. Hanbel, II- 4, 10, 35, 50, 57, 80, 113.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yapılması Emredilen Vasiyetler
2865-) Hazret-i Âişe'den demitir ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem (miras olarak geride) ne dinar, ne dirhem, ne deve, ne koyun bıraktı. Ne de bir şey vasiyyet etti." Megazi 83, vesaya 1; Müslim, vasiyyet 18, Nesâi, İhbas 1; İbn Mâce, vesâya, 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yapılması Emredilen Vasiyetler
2866-) (Amir b. Sa'd'ın) babasından demiştir ki: (Birgün ben Sa'd) öyle bir hastalandı(m)ki; neredeyse ölüyordu(m). Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ben Sa'd'ı) ziyarete geldi. (Sa'd O'na): Ey Allah'ın Rasûlü! Benim pek çok malım var fakat bir kızımdan başka bana varis olacak bir kimse yok (malımın) üçte ikisini sadaka olarak dağıtabilir miyim?" dedi(m) (Hazret-i Peygamber de): Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine (Sa'd): Yarısını" (dağıtabilir miyim?) diye sordu. (Hazret-i Peygamber yine): Hayır" cevabını verdi. (Bu defa Sa'd): Üçte birini" (dağıtabilir miyim?) dedi. (Hazret-i Peygamber): Üçtebir çoktur. Şüphe yok ki senin varislerini zengin olarak bırakman, onları halka elaçar bir halde bırakmandan daha hayırlıdır ve gerçekten infak edeceğin bir yiyecekten dolayı mutlaka mükafat görürsün. Hatta hanımının ağzına vereceğin lokmadan bile" buyurdu. (Bu defa ben Sa'd) Ey Allah'ın Rasûlü! Ben (yapmak istediğim) hicretimden geri mi kalacağım?" dedim. (Resûlüllah): Şüphe yok ki, eğer sen, ben (vefat ettik)den sonra (hayatta) kalıp Allah rızası için çalışırsan, bununla senin mutlaka yüksekliğin ve derecen artmış olur. Hatta (hicretten) geri kalmakla belki de (bazı) insanlar faydalanır, diğer bir kısmı da senden zarar görür" cevabını verdi ve " Allah’ım! Ashabımın hicretini tamamla, onları ökçeleri üzerinde geri döndürme. Fakat zavallı (olan) Sa'd b. Havle'dir" dedi ve Mekke'de ölmesinden dolayı da Resûlüllah onun hakkında mersiye söyledi. cenaiz 37, vesaya 2, Menakıbü'l-ensar 49, nafakat 1, merza 16; daıvat 43; Müslim, vasiyye 5; Tirmizî, vasiyye 1; Nesâî, vesaya 3; İbn Mâce, vesaya 5; Darimî, vesaya 7; Muvatta, vasiyyet 4; Ahmed b. Hanbel, 1-173, 176, 179.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Vasiyyette Bulunmak İsteyen Kimsenin Malından Vasiyyet Etmesi Caiz Olan Miktar
2867-) Ebû Hureyre'den demiştir ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek): Allah'ın Resulü! Hangi sadaka daha faziletlidir? diye sordu. (Hazret-i Peygamber de): sıhhatli ve hırslı olup da (hayatta uzun yıllar) kalmayı arzu ettiğin fakir düşmekten korktuğun halde, sadaka vermendir. Can(ın) gırtlağa gel(me zamanı yaklaş)ıp da " Falan kişiye şu kadar falan kişiye de şu kadar (vasiyyet ediyorum) deyinceye kadar bekleme(mendir.) (Çünkü o zaman malın zaten mirasçısı olan) falancanın olmuştur." buyurdu. zekât 11, vesaya 7; Müslim, zekât 93; Nesaî, vesâya 1; Ahmed b. Hanbel II, 231, 250, 415, 447; İbn Mâce, vesâya 4.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Vasiyette Haddi Aşarak Varislere Zarar Vermenin Kötülüğü
2868-) Ebû Said el Hudrî (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bir kimsenin sağlığında bir dirhem tasadduk etmesi, ölürken yüz dirhem tasadduk etmesinden daha hayırlıdır" buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Vasiyette Haddi Aşarak Varislere Zarar Vermenin Kötülüğü
2869-) Ebû Hureyre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Şübhesîz ki erkek ve kadın altmış sene Allah'a itaatle çalışıp, çabalamalardan sonra, kendilerine ölüm (vakti) gelip çatar. Bunun üzerine (mallarından bir çoğunu vasiyet ederler. Yapmış oldukları bu) vasiyette (varislerine) zarar verirler de, ateşi hakketmiş olurlar" dediğini söyledi ve " - bu hükümler, ölenin yapacağı vasiyyetten ya da borcundan sonradır." Nisa (4), 11. (mealindeki âyet) ten " işte büyük kurtuluş budur" Nisa (4), 13. (mealindeki âyet)e kadar okudu. Dâvûd der ki (senette geçen) el Esas b. Câbir, Nasr b. Ali'nin dedesidir.]

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Vasiyette Haddi Aşarak Varislere Zarar Vermenin Kötülüğü
2870-) Ebû Zer'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana hitaben şöyle) buyurdu: Ey Ebû Zer! Gerçekten ben seni zaif görüyorum ve kendim için arzu ettiğim şeyi senin için de arzu ediyorum. Binaenaleyh iki kişi üzerine (bile olsa) başkan olma ve yetim malına veli olma" buyurdu. Ebû Dâvûd der ki bu hadisi sadece Mısır halkı rivâyet etmiştir. imare (17); Nesâî, vesaya 10.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Vasiyyetlerde Vasilik Görevi Alanın Hükmü
2871-) İbn Abbâs'dan (rivâyet olunduğuna göre İslâmiyetin ilk yıllarında) vasiyyet " Eğer bir hayır (mal) bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara ve uygun biçimde vasiyyet etmek..." Bakara (2), 180. (âyetinin emrine uygun bir) şekilde yapılır idi. Nihayet miras âyetiyle neshedildi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Ana, Baba Ve Yakınlar İçin Vasiyvet Edilmesini Emreden Âyetin Neshedilmesi
2872-) Şurahbil b. Müslim'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Şüphesiz ki Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Hiçbir varise vasiyet edilemez." derken işittim. vesaya 6, buyu 88; Tirmizî, vesaya 5; Nesaî, vesaya 5; İbn Mâce, vesâya 6; Darimi, vesaya 28; Ahmed b. Hanbel, IV, 186, 187, 238, 239, 286, V, 268.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Varise Vasiyyet Etmenin Hükmü
2873-) İbn Abbâs'tan demiştir ki: Yetimin malına yaklaşmayınız; yalnız ergenlik çağına erişinceye kadar (onun malına) en güzel biçimde yaklaşabilirsiniz." En'am, (6) 152. (âyet-i kerimesi) ile " zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler, karınlarına sadece ateş doldurmaktadırlar..." Nisa, (4) 10. âyeti inince yanında yetim bulunanlar hemen Hazret-i Peygamber'in meclisinden) ayrılıp o yetimin yemeğini kendi yemeklerinden, içeceğini de kendi içeceklerinden ayırdılar. (Bu sefer de yetimin sofrasındaki) yemeğinden (biraz yemek) artmaya başladı. (Bu artıkları da) biriktiriyorlardı. Sonra yetim o yemeği yiyor ya da (bu yemek) bozuluyordu. Bu ise onlara ağır gelmeye başladı. Bu durumu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arz ettiler. Bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah " - ve sana öksüzlerden soruyorlar. Deki: Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır (onlarla bir arada yaşardanız, sizin kardeşlerinizdir..." Bakara, (2) 220. âyet-i kerimesini indirdi. Bunun üzerine yetimlerin yiyeceklerini kendi yiyecekleriyle, içeceklerini de kendi içecekleriyle karıştırdılar. Nesâî, vesâyâ, 11.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: İnsanın Kendi Yiyeceğini Yetimin Yiyeceğiyle Karıştırması
2874-) Amr b. Şuayb'in dedesinden rivâyet olunduğuna göre; Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ben fakirim, benim hiç birşeyim yok, aneak (zengin) bir yetimim var." (onun malından yiyebilir miyim?) dedi. (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de : İsraf etmeyerek (buluğ çağına girmeden fırsatı ganimet bilerek harcayıp yararlanmak gibi bir gaye taşımayarak harcamada) acele etmeyerek ve (onun malının ticaretini sana ait bir) sermaye edinme) ek yetimin malından yiyebilirsin." buyurdu. Şürût 19, vekâle 12; Müslim, vasiyye 15; Tirmizî, ahkam 36; Nesâî, vesâyâ 11; İbn Mâce, vesâyâ 9; Ahmed b. Hanbel II, 13, 216.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yetimin Velisinin Yetim Maundan Alması Caiz Olan Miktar
2875-) Ali b. Ebî Talib'(in şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şu sözü hatırımdadır: Erginlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur. Gece-gündüz susmak da yoktur." demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yetimlik Ne Zaman Sona Erer
2876-) Ebû Hüreyre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallâhu aleyhi ve sellem): Helak edici olan yedi şeyden çekininiz!" buyurmuş da (kendisine)! Ey Allah'ın Rasûlü onlar nedir?" diye sorulmuş (Hazret-i Peygamber de): şirk koşmak, sihir yapmak, haklı bîr sebep olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum gününde kaçmak, zinadan uzak hiç bir şeyden haberi olmayan müslüman kadınlara zina iftirasında bulunmak' cevabım vermiş. vesâya 23, hudud 44, muharibin 30; Müslim, imân 144; Ebû Dâvud cihad 96; Nesâî, vesaya 12, Tirmizî İsti'zân 33. Dâvûd der ki: Eb'ul Gays İbn'üt-Mutî'in azatlı kölesi olan Salim'dir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yetim Malı Yeme Hususunda Gelen Şiddetli Yasaklar
2877-) Ubeyd b. Umeyr (aynı zamanda) sahabi olan babasının kendisine (şöyle) dediğini söyledi: adam Hazret-i Peygambere (gelerek): Ey Allah'ın Rasûlü! Büyük günahlar nelerdir?" diye sordu. (Hazret-i Peygamber de): Onlar dokuzdur." buyurdu. Ve bir önceki hadisin manasını ifade etti. (Bu hadisin ravisi İbrahim b. Yakub yahutta Ubeyd' bir önceki hadise) ilave olarak (şunları da) rivâyet etti. Müslüman olan anne ve babaya karşı gelmek ve ölü iken de diri iken de kıbleniz olan beyt-i harama saygısızlık yapmaktır." edep 6, Isti'zân 35, îman 16, Istitabe 1, diyat 2, şehâdât 10; Müslim, imân 143, 144; Tirmizî, birr 4, büyü 3, şehâdât 3, Tefsir sûre III, 4-7; Nesâi, tahrim 3, kasame 49, Darımî, diyât 9, Ahmed b. Hanbel, 11-201, 203, 214, III-131, 134, 495, V-36, 38.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Yetim Malı Yeme Hususunda Gelen Şiddetli Yasaklar
2878-) Habbâb (b. Eret)'den demiştir ki: b. Umeyr, Uhud (savaşı) günü şehid edilmişti, (üzerinde) alaca yünlü kaftandan başka (bir şeyi de) yoktu. Başını örttüğümüz zaman ayakları dışarda kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman da başı dışarıda kalıyordu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Onun başını örtünüz ayaklarının üzerine de (biraz) izhir koyunuz." buyurdu. cenâiz 28, menakıb-til-ensar 45, megazi 17, 26, rikâk 16; Müslim, cenâiz 44; Nesâî, cenaiz 40; Tirmizî, menakıb 53; Ahmed b. Hanbel V-109, 112 VI-395.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Mirastan Pay Dağıtılmadan Önce Kefenin Mirastan Temin Edilmesi
2879-) Büreyde'den demiştir ki: Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek (Ey Allah'ın Rasûlü): Ben anneme bir cariye bağışlamıştım. (Şimdi ise) annem vefat etti. Bu cariyeyi (miras olarak) bıraktı" (Bu hususta ne buyurursunuz? diye sormuş da, (Hazret-i Peygamber): Senin sevabın kesinleşmiştir. Cariye miras olarak sana dönecektir." buyurmuş. (Sonra kadın: Ey Allah'ın Rasûlu): Annem üzerinde bir aylık oruç borcu olduğu halde öldü. Benim onun yerine oruç tutmam yeter mi? -yahutta onun borcunu öder mi?-" diye sormuş (Hazret-i Peygamber de): Evet!" cevabını vermiş. (Sonra kadın; Ey Allah'ın Rasûlü annem): Hacc etmedi. Benim onun yerine hacc etmem yeter mi? -Yahutta onun borcunu öder mi?-" demiş. (Hazret-i Peygamber yine): Evet!" cevabım vermiş. siyam 158; Tirmizî, hacc 85; İbn Mâce, siyam 51; Ebû Dâvûd, zekat.24, eyman 24.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Hibe Ettiği Bir Mal Kendisine Vasiyyet Edilen Yahutta O Mala Varis Olan Kimse Hakkında
2880-) İbn Ömer'den demiştir ki: Ömer (b. Hattâb)'ın hissesine bir tarla düşmüştü. Bunun üzerine (Ömer) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: (Hayber'den) Benim hisseme bir tarla düştü. Bana hiçbir zaman ondan daha güzel bir mal isabet etmedi. Bu tarla hakkında bana ne (yapmamı) emr edersiniz?" dedi. (Hazret-i Peygamber de): İstersen (tarlanın) aslını Vakfeder gelirini, tasadduk edersin." buyurdu. üzerine Ömer bu toprağın aslı satılmamak, hibe edilmemek, miras yoluyla mülk edinilmemek şartıyla gelirini fakirlere, yakınlara, köleleri (azat etmek isteyen kimseler)e Allah yolunda (çalışanlara) ve yolda kalmışlara tasadduk etti. (Çünkü Hazret-i Peygamber’in bildirdiği üzere onun aslı satılamaz bağışlanamaz. Miras yoluyla mülk edinilemez. O ancak fakirler, yakınlar, (Azat edilecek) köleler, Allah yolunda çalışanlar içindir. (Müsedded, hadisin burasına) Bişr'den (rivâyet ettiği şu kelimeyi de) ilâve etti. " ve konuk(lar)a" (tasadduk etti. Hadisin bundan) sonra(ki kısmında bu hadisi Müsedded'e nakleden kimseler şu sözleri rivâyette) birleştiler. Bu toprağa mütevelli olan kimsenin bundan mal edinmeksizin ve mülkiyetine dokunmaksızın örfe göre yemesinde, bir dostuna yedirmesinde bir günah yoktur. (bu hadise) Bişr'den (naklen şunu da) ilave etti: (Bişr) dedi ki (bana İbn Avn şöyle) dedi: Muhammed (İbn Sîrin bu hadiste geçen -gayra mutemevvilin malen kelimesinin) " Gayra müteessilin malen= aslına dokunulmaksızın" (şeklinde rivâyet edilmesi gerektiğini) söyledi. şarut 19, vesaya 22, 28, 29, eyman 33; Müslim, vasaye, 15; Tirmizî, ahkam 36; Nesâî, ihbas 2; İbn Mâce, sadakat 4; Ahmed b. Hanbel 11-11, 12.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Malını Vakfeden Kişi Hakkında
2881-) Yahya b.'Said, Ömer b. Hattab'ın vakfından (bahsederken) dedi ki: b. Abdillâh b. Abdillâh b. Ömer b. el-Hattab bana (o vakfın vakfiyesinin) bir suretini yazıverdı (ki şöyledir): Bismillahirrahmanirrahim şu (yazı), Allah'ın kulu Ömer'in (Medine' yakınlarında bulunan) semg (denilen yer) de yazmış olduğu vakfiyedir. b. Said, Hazret-i Ömer'in mallarını vakfetmesiyle ilgili haberini bir önceki) Nafi' hadisine uygun şekilde anlattı, (ancak bir önceki hadiste geçen -gayra mutemevvilin mâlen- kelimesi yerine) " gayra müteessilin = aslına dokunmayarak" (kelimesini) rivâyet etti. (Yahya b. Said rivâyetine devamla vakfiyenin kalan metninin şöyle olduğunu söyledi. Mütevelli, vakfın gelirinden bir kısmını örfe uygun bir şekilde yedikten, bir kısmını da gerekli yerlere harcadıktan sonra) meyvesinden kalan kısmı dilenci(ler) ve muhtaç(lar) içindir. el-Leys) dedi ki: (Yahya b. Said, Hazret-i Ömer'in mallarını vakfetmesi olayını olduğu gibi) anlatmaya devam etti ve şöyle dedi: Semg (deki vakfın) mütevellisi dilerse onun meyvesinden (bir kısmını satarak parasıyla vakfın) hizmeti(ni yürütmesi) için bir köle satın alabilir. (Bu vakfiyeyi) Muaykîb yazdı, Abdullah b. el-Erkam'da şahid oldu. (Birinci vakfiyye burada sona erdi, ikinci vakfiyye de şöyledir:) Bismillahirrahmanirrahim şu, Allah'ın kulu Ömer'in yaptığı vasiyyettir. Eğer kendisine ölüm gelirse Semg (denilen yerdeki arazi) ile İbn'ül-Ekva bölümü (denilen küçük hurmalık) ve oradaki (hizmetleri yürüten) köleye ve Hayberdeki (bana düşen) yüz hisse ile oradaki köleye ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vadi (el-kura)'da ona verdiği, yüz (yük ağırlığındaki yiyeceğe) (kızım) Hafsa hayatı boyunca mütevelli olacaktır. Sonra da onun ailesinden aklı başında birisi mütevelli olacaktır. (Şu şartla ki bu vakıf) satılamaz. (Onunla bir şey) satın alınamaz. (Ancak mütevelli onun gelirini) dilenci ve muhtaç (kimseler)le (kendi) yakınlar(ın)dan (uygun) gördüğü birisine verebilir. Ayrıca Vakfa mütmöm da hürriyetine kavuşturmak için) köle satın almasında bir sakınca yoktur. vesaya 22.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Malını Vakfeden Kişi Hakkında
2882-) Ebû Hüreyre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: İnsan öldüğü zaman (bütün) amel(ler)i kendisinden kesilir. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mümin evlâd." vasıyye 14; Tirmizi, ahkam 36; Meşâî, vesaya 8; Ahmed b. Hanbel 11-372; Darimî, mukaddime 46.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Ölen Bir Kimsenin Yerine Sadaka Vermek
2883-) Âişe (radıyallahü anhâ)'den rivâyet olunduğuna göre; bir kadın (Hazret-i Peygamber'e gelerek) Ey Allah'ın Rasûlü, annem ansızın vefat etti. Eğer bu ani ölüm başına gelmeseydi (kanaatimce malının bir kısmını) tasadduk (etmemizi vasiyyet) ederdi ve (mutlaka malının bir kısmını da kendi eliyle halka) verirdi. Şimdi benim onun yerine sadaka vermem yeterli midir?" diye sormuş da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Evet onun yerine sadaka ver!" buyurmuş. vesaya 19; Nesâî, vesaya 9. İbn Mâce, vesaya 8, Ahmed b. Hanbel V-285, VI-7, 51.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Kendisi İçin Sadaka Verilmesini Vasiyet Etmeden Ölen Bir Kimsenin Yerine Sadaka Verilebilir Mi?
2884-) İbn Abbâs'dan demiştir ki; bir adam (Hazret-i Peygamber'in huzuruna gelerek) Ey Allah'ın Rasûlü annem vefat etti. Onun yerine sadaka versem ona faydası olur mu?" diye sormuş (Peygamber efendimiz): Evet!" cevabını vermiş (Bunun üzerine adam): Öyleyse benim bir bostanım var, bu bostanı annemin yerine sadaka olarak verdiğime dair seni şahid tutuyorum" demiş. vesâyâ, 8; Tirmizî, Zekât, 33.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Kendisi İçin Sadaka Verilmesini Vasiyet Etmeden Ölen Bir Kimsenin Yerine Sadaka Verilebilir Mi?
2885-) Amr b. Şuayb'ın dedesi Amr b. As'dan rivâyet olunduğuna göre: b. Vail kendi hesabına (ölümünden sonra) yüz köle âzât edilmeşini (oğullarına) vasiyyet etmişti. Bunun üzerine oğlu Hişam, elli köle azat etti. Kalan elli köleyi de (diğer) oğlu Amr (b. As) azat etmek istedi ve " Ben (bunu bir) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sorayım" dedi. Sonra (Hazret-i Peygamberin huzuruna varıp): Ey Allah'ın Rasûlü babam kendi hesabına yüz köle azat edilmesini vasiyyet et(miş)ti. (kardeşim) Hişam onun hesabına elli köle azat etti. Şimdi babamın üzerinde borç olarak elli köle kaldı. (Bu elli köleyi) onun hesabına azat edebilir miyim?" dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Eğer o müslüman olsaydı da onun hesabına köle azat el şeydiniz, yahut sadaka verseydiniz, ya da hacc etseydiniz bu(nların sevabı) ona erişirdi" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Velisi Müslüman Olan Bir Harbinin Vasiyetini Yerine Getirmek Gerekir Mi?
2886-) Cabir b. Abdullah'ın haber verdiğine göre; babası bir yahudiye otuz vesk borcu varken ölmüş. Cabir yahudiden bu borcu ertelemesini istemişse de yahudi (bunu) kabul etmemiş. Bunun üzerine Cabir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidip (yahudinin alacağını ertelemesi hususunda) aracılık etmesini rica etmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de yahudiye varıp alacağına karşılık olmak üzere Cabir'in hurma ağaçlarının meyvesini almasını teklif etmiş. Yahudi bunu da kabul etmemiş sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yahudiye (borcunu ödemesi için) Cabir'e biraz mühlet vermesini teklif etmiş. (Yahudi bunu da) kabul etmemiş. (Vehb b. Keysan) bu hadisi(n tamamını sonuna kadar) rivâyet etmiştir. vesaya 36; Nesâî, vesaya 3, İbn Mâce, sadaka 20.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Vasiyyetler Bölümü
Konu: Borçlu Olarak Ölüpte Geride Borcunu Ödeyecek Kadar Parası Kalan Kimsenin, Alacaklılarından, Alacaklarını Tehir Etmeleri Ve Mirasçılara Karşı Yumuşak Davranmaları İstenir Mi?
2887-) Abdullah b. Amr b. el-As'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İlim(lerin aslı) üçtür: Bunların dışındaki ilim(ler) fazladandır). Muhkem âyet(ler) sabit sünnet (miras taksiminde) adaletli fariza (ilmi) buyurmuştur. Mâce, mukaddime 8.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Feraiz İlmini Öğrenmenin Hükmü
2888-) İbn el-Münkedir, Cabir'i (şöyle) derken işitmiş; Ben hastalanmıştım. Baygın bulunduğum bir sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebû Bekir'le birlikte yaya olarak beni ziyarete gelmiş ben (baygınlığım sebebiyle) kendisiyle konuşamayınca bir abdest alıp (abdest suyunu) üzerime serpmiş, bunun üzerine ben ayıldım. (Resûl-i Ekrem'in yanımda olduğunu görünce): Ey Allah'ın Rasûlü malım hakkında nasıl bir işlem yapayım. Benim (geride kalacak) kız kardeşlerim de var" dedim. Hemen o anda " senden fetva istiyorlar de ki, Allah sizi babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü (şöyle) açıklıyor..." 6Nisa, (4) 176. (mealindeki) miras âyet-i kerimesi indirildi. feraiz 13; Müslim feraiz 6-7; Tirmizî, feraiz 7; İbn Mâce feraiz. 5.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Kelale
2889-) Câbir (radıyallahü anh)'den demiştir ki: defasında) " Hastalanmıştım. Yanımda yedi kızkardeşim vardı. (Bir gün bayılmışım) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma gelip yüzüme üfürmüş de kendime geldim ve: Ey Allah'ın Rasûlü. (ben ölünce) kızkardeşlerime (kalacak olan malımın) üçte ikisini vasiyet edemez miyim?, dedim. kardeşlerine) iyi davran buyurdu. (Bu malın) yarısı(m vasiyet etsem olmaz mı?) dedim. (Yine kızkardeşlerine) iyi davran buyurdu. Sonra beni bırakıp çıktı. (Çıkıp giderken) Ey Cabir! Bu hastalığından dolayı öleceğini sanmıyorum, şübhesiz ki (yüce) Allah (Kurân-ı Kerim'inde miras âyetini) indirdi ve kızkardeşlerine düşecek olan payı da açıkladı. Onlara üçte iki pay ayırdı." buyurdu. (Bu hadisi Cabir'den nakleden Ebû Zübeyr) dedi ki Cabir " Senden fetva istiyorlar, de ki: Allah sîze babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkına hükmünü açıklıyor. Nisa, (4) 176. Âyeti benim hakkımda indirdi, derdi. b. Hanbel HI-372, IV-323.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Çocuğu Olmayıp Da Kız Kardeşleri Olan Bir Kimsenin Mirası
2890-) el-Bera b. Azib'den demiştir ki: (geride baba ve çocuk bırakmadan ölen kimse) hakkında inen en son âyet " senden fetva istiyorlar.De ki Allah size babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü şöyle açıklıyor:" Nisa, (4) 176. âyet-i kerimesidir. feraiz 14; Müslim, feraiz 10-13.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Çocuğu Olmayıp Da Kız Kardeşleri Olan Bir Kimsenin Mirası
2891-) Bera b. Azib'den demiştir ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek Ey Allah'ın Rasûlü kelale hakkında senden fetva istiyorlar" (âyetindeki) kelâle nedir? Dedi.(Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de): Sana (bu hususta) " yaz âyeti yeter" buyurdu. (Ravî Ebû Bekir) dedi ki " Ben Ebû İshak'a -kelâle (arkasında) çocuk ve baba bırakmadan ölen kimsedir- dedim. O da -öyledir ve (başkaları da) öyle olduğuna hükmettiler- cevabım verdi." ferâiz 9; Tirmizî, tefsir 4/5; İbn Mâce, ferâiz 5; Muvatta, ferâiz 7; Ahmed b. Hanbel IV-293.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Çocuğu Olmayıp Da Kız Kardeşleri Olan Bir Kimsenin Mirası
2892-) Hüzeyl b. Şürahbil el-Evdî'den demiştir ki: Ebû Mûsâ el-Eş'arî ile Selman b. Rabia'ya bir adam gelerek onlara kız(m mirası) ile oğlun kızı ve anne-baba bir kızkardeş(in mirasını) sordu. Onlar da (bir kimsenin mirasının) " yarısı kızma yarısı da anne-baba bir kızkardeşine düşer" (dediler). Oğlun kızına mirastan hiçbir şey düşürmediler. (ve) Bir de (bu soruyu soran kimseye) " İbn Mesud'a git. (O'na da sor) kuşkusuz (bu hususta) o da bize uyacaktır" (dediler). Bunun üzerine o adam İbn Mesud'a varıp (bu meseleyi) ona da sordu ve ona Ebû Mûsâ el-Eşârî ile Selman b. Rabia (radıyallahü anh)'ın sözlerini de nakletti. Mesud da " Eğer ben bu (hususta) onlara uyacak olursam (haktan) sapmış olurum ve hidayete erenlerden olmam. Fakat ben (bu meselede) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in verdiği hükümle hükmedeceğim (şöyle ki mirasın) yarısı (ölenin) kızı içindir. Üçte ikisinin tamlayıcısı olan altıda bir pay da (ölünün) oğlunun kızına, geriye kalanı da anne-baba bir kızkardeşe aittir." cevabını verdi. feraiz 8; Tirmizî feraiz 4; İbn Mâce feraiz 2; Ahmed b. Hanbel 1-389, 464.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Öz Evlâdın Mirası
2893-) Câbir b. Abdullah'dan demiştir ki: gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte çıkmıştık. Medine'nin hareminde ensardan bir kadının yanına vardık. Kadın (yanımıza) kendisine ait olan iki kız çocuğu getirdi ve: Ey Allah'ın Rasûlü bunlar Uhud (savaşı) günü senin yanında savaşırken şehid edilen Sabit b. Kays’ın kızlarıdır. Bunların amcaları mallarının ve miraslarının tümünü (ellerinden) aldı ve onlara hiçbir şey bırakmadı. Ey Allah'ın Rasûlü (bu hususta) ne buyurursun? Allah'a yemin ederim ki bunlar mallan olmadıkça asla evlenemezler." dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) de sabredin bakalım) " Allah bu hususta bir hüküm verir" buyurdu. Ve (bir süre sonra) Nisa suresinin " Allah size çocuklarınızın alacağı miras) hakkında erkeğe kadının payının iki mislini tavsiye eder" Nisa, (4) 11. âyeti nazil oldu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O kadınla, şikayetçi olduğu adamı çağırınız" dedi. (ve bu emir yerine getirildi kızların) amcasına (mirasın) " üçte ikisini kızlara, sekizde birini annelerine ver, kalanı da senindir." buyurdu. Dâvûd der ki (bu hadisi rivâyet) eden Bişr el-Mufaddal hata etmiştir. Bu kızlar Sa'd b. er-Rabi'in kızlarıdır. Sabit b. Kays ise (Uhud savaşında değil) Yemâme gününde şehid edilmiştir. feraiz 3; İbn Mâce feraiz 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Öz Evlâdın Mirası
2894-) Câbir b. Abdillah'dan demiştir ki: Sa'd b. er-Rebi’in karısı (Hazret-i Peygamber'e gelerek) Ey Allah'ın Rasûlü, Sa'd şehid oldu (ve geride) iki de kız bıraktı" (bu kızların hali ne olacak?) demiş. Dâvûd der ki bu (hadisin Sa'd b. er-Rebi’ ite ilgili kısmı bir önceki hadiste geçen Sabit b. Kays'la ilgili kısımdan) daha sağlamdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Öz Evlâdın Mirası
2895-) Esved b. Yezid'den demiştir ki: b. Cebel Yemen'de (vali) iken (bir ölünün) bir kız(ı) ile bir kızkardeş(in)e miras bölüştürmüş de bunlardan her birine (mirasın) yarasını) vermiş. O zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de hayatta imiş. feraiz 6.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Öz Evlâdın Mirası
2896-) Kabaysa b. Züeyb'den demiştir ki: Bir nine Ebû Bekr es-Sıddîk’a gelerek miras(tan kendisine düşecek olan pay)ım sordu. (Hazret-i Ebû Bekir de bu hususta): Senin için Allah'ın kitabında bir hüküm yok. Allah'ın Peygamberi'nin sünnetinde de (bu hususta) seninle ilgili bir hüküm bilmiyorum. Binaenaleyh sen git de ben (bunu) halka bir sorayım" cevabını vermiş ve halka sormuş. Bunun üzerine Mugîre b. Şube Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir nineye altıdabir (pay) verirken yanında bulundum." demiş. Hazret-i Ebû Bekir de (Ona) " Senin yanında başka birisi daha var mıydı? diye sorunca Muhammed b. Mesleme ayağa kalkıp Mugîre b. Şube'nin söylediklerini aynen tekrarlamış. Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekir o nineye bu hükmü uygulamış. başka bir nine de Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh)'ya gelerek ona miras(tan alacağı pay)ım sormuş o da " yüce Allah'ın kitabında seninle ilgili bir hüküm yok, (bu hususta daha önce) verilmiş olan hüküm ise senden başkasına (yani senden başka bir nineye) ait olan (özel) bir hükümdür. Ben (Allah tarafından Kur’ân-ı Kerim'de belirlenen) paylara (bir pay) ilave edecek değilim. Fakat (sahih) ninenin miras payı şu (Ebû Bekr'in kendi devrindeki nineye vermiş olduğu) altıdabir paydır. Artık bu hissede ikiniz birden bulunacak olursanız, bu hisse ikiniz arasındadır. İkinizden hangisi tek başına bu hisseye mirasçı olursa bu hisse onundur" cevabım vermiş. feraiz 10-11; İbn Mâce, feraiz 4; Darimî, feraiz 19-23; Muvatta, feraiz 4-6; Ahmed b. Hanbel V-327.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Ninenin Mirastan Alacağı Pay
2897-) (İbn Büreyde'nin) babasından rivâyet ettiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) daha aşağısında ana olmamak şartıyla nine için (mirastan) altıdabir (pay) tahsis etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Ninenin Mirastan Alacağı Pay
2898-) İmrân b. Husayn'dan demiştir ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip: oğlu vefat etti. Onun mirasından benim (payıma düşecek olan) nedir?" diye sormuş (Hazret-i Peygamber de),: Senin (payın) altıda birdir" cevabını vermiş ve (adam gitmek üzere) sırtını dönünce onu çağırıp " Senin için altıdabirden başka bir (hisse) daha var" demiş. (Adam gitmek üzere) sırtını dönünce onu tekrar çağırıp (beriki) " altıdabir (hisse) sana (esas hissenin dışında asabe hakkı olarak verilen) bir rıziktır" buyurmuş. hadisin ravisi) Katade dedi ki: Sahabe-i kiram Peygamber efendimizin bu (zatı) beriki altıdabir hissesinden dolayı vâris kıldığını bilmiyorlardı (işin aslı şudur ki). Altıdabir hisse, dedenin mirastan aldığı payın en azıdır. (Bazan dede asabe olarak ilk altıda bir hisseden başka ikinci bir altıdabir daha alabilir.) feraiz 9.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Dedenin Mirastan Alacağı Pay
2899-) Hasen (el-Basrî)’den rivâyet olunduğuna göre) Ömer (b. Hattab) (radıyallahü anh) bir gün ashab-ı kirama hitaben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in dedeye mirastan ne kadar bir pay verdiğini (içinizden) hanginiz biliyor?" demiş de Ma'kıl b. Yesar: (biliyorum) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dedeye altıda bir pay verdi" cevabını vermiş (Bunun üzerine Hazret-i Ömer' de) Kiminle beraber (bulunduğu zaman Hazret-i Peygamber ona bu payı verdi?) demiş (Hazret-i Ma'kıl da) Bilmiyorum" cevabını vermiş (bu cevabı alan Hazret-i Ömer de) Öyleyse (senin yukarıdaki cevabın bizim meselemize) bir çözüm getirmez." karşılığını vermiş. Mâce, feraiz 3; Ahmed b. Hanbel V-27.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Dedenin Mirastan Alacağı Pay
2900-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu. geride bıraktığı) " malı belirli pay sahipleri arasında Allah'ın kitabına göre bölüştürünüz., Belirli hisselerden arta kalanı da (ölüye) en yakın plan erkeğe veriniz." feraiz 5, 7, 9, 15; Müslim feraiz 2, 3; Tirmizî, feraiz, 8; İbn Mâce feraiz 10; Ahmed b. Hanbel 1-325.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Asabenin Mirastaki Hakkı Nedir?
2901-) el-Mikdam'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Kim bir yük (yani bakıma muhtaç aile ve borç) bırakırsa (o yük) bana aittir. (Hazret-i Peygamber efendimiz) bazan da (o yük) " Allah'a ve Rasûlüne aittir" buyurmuştur. (Hazret-i Peygamber sözlerine şöyle devam etmiştir:) " Kim bir mal bırakırsa mirasçılarına aittir. Ben mirasçısı bulunmayan kimsenin mirasçısı olurum. Onun diyetini öderim ve ona varis olurum. Dayı da mirasçısı bulunmayan kimsenin mirasçısıdır. Onun diyetini öder ve ona varis olur. kefale 5, istikraz II, nefakat 15, feraiz 4, 25; Müslim, ferâiz 14," 17; Ebû Dâvûd imare 15, buyu 9; Tirmizî, cenaiz 69, feraiz 1; İbn Mâce, feraiz 9, sadakat 13; Nesaî cenaiz 67; Ahmed b. Hanbel 11-290, 353, 356, III-296, 371, IV-131.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2902-) el-Mikdam b. el Kindî'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ben her müslümana kendisinden daha yakınım binaenaleyh kim bir borç ya da bakmaya muhtaç bir aile bırakırsa (bunların sorumluluğu) bana aittir. Kim de bir mal bırakırsa (bu mal) varislerine aittir. Ben varisi olmayan bîr kimsenin de varisiyim. varis olurum ben onun bağını çözerim, dayı da varisi bulunmayan kimsenin varisidir. Onun malına varis olur. Ve onun bağını çözer. Dâvûd der ki, bu hadisi ez-Zübeydî Râşid b. Sa'd'den (Râşid) İbn Aiz'den (İbn Aiz de) el-Mikdam’dan rivâyet etmiştir- Muaviye b. Salih de Râşid'den (Raşid ise) el-Mikdam'ı (şöyle derken) işittim (demek suretiyle İbn Aiz'ı atlayarak) rivâyet etmiştir, (metinde geçen) " Eddaya" (kelimesi) " çoluk-çocuk" anlamına gelir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2903-) (Salih b. Yahya b. el-Mikdam'ın) dedesinden (rivâyet olunmuştur:) dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ben varisi olmayan kimsenin varisiyim. Onun bağını çözerim ve malına vâris olurum. Dayı da varisi olmayan kimsenin varisidir. Onun bağını çözer ve malına vâris olur." dediğini işittim.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?