Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

2454-) Huneyde el-Huzâî, annesinin şöyle dediğini rivâyet etmiştir; Seleme (radıyallahü anhâ)’nın yanına gidip (nafile) orucu sordum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana her ay üç gün oruç tutmamı emretmişti. O günlerin ilki Pazartesi ve Perşembedir" dedi. sıyâm 70, 83; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 295.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Her Ay Üç Gün Oruç Tutmanın Pazartesi Ve Perşembe Günleri Olduğunu Söyleyenler
2455-) Muâze (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: (radıyallahü anhâ)'ye: (sallallahü aleyhi ve sellem) her aydan üç gün oruç tutar mıydı? dedim. dedi. hangi günlerinde tutardı? dedim. Ayın hangi günlerinde tuttuğuna aldırış etmezdi" , dedi. sıyâm 194; Tirmizî, savm 53; Nesâî, sıyâm 70, 82-83; İbn Mâce, sıyâm 29; Ahmed b. Hanbel, I, 406, II, 90, 246; VI, 146, 175, 287.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İ Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Üç Günlük Oruç İçin Ayın Herhangi Bir Bölümüne İtina Etmediğini Söyleyenler
2456-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Hafsa (radıyallahü anhâ)'dan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Fecirden önce oruca niyet etmiyen kimsenin orucu yoktur." savm 33; Nesaî, siyam 66, 68; İbn Mâce, savm 26 (benzeri); Muvatta; siyam 5; Darimî, savm 10. Dâvud dedi ki: Bu hadisin benzerini Leys ve îshak b. Hâzim de Abdullah b. Ebî Bekir'den rivâyet etmişlerdir. Ma'mer, Zübeydî, İbn Uyeyne ve Yunus el-Eyli ise, Zühri’den Hafsa'ya mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Oruca Niyet
2457-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma geldiği zaman! Yanınızda yiyecek bîr şey var mı?" der. Biz de " Hayır" dediğimizde, (O halde) ben oruçluyum" buyurdu. (Süfyan'dan fazla olarak) şunları da ilâve etti: Âişe devamla şöyle dedi:) bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim yanımıza geldi: Resûlallah bize Hays yemeği hediye edildi,, onu senin için sakladık, dedik. Getirin" buyurdu. Ebû Dâvûd'a iki ayrı yoldan gelmiştir. Bunlardan birisi: Muhammed b. Kesir, Süfyân, Talha b. Yahya diğeri de Osman b. Ebi Şeybe, Vekî', talha b. Yahya'dır. Bu bölüm birinci kısımdaki zâtların rivâyetinde mevcut değildir. dedi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu idi, orucunu bozdu. savm 21, 51; Müslim, siyam 169-170; Nesâî, sıyâm 67; Tirmizî, savm 34; İbn Mâce, siyam 26; Ahmed b. Hanbel, III, 188, 248; IV 95; VI, 207.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Geceleyin Niyeti Terk Konusunda Ruhsat
2458-) Ümmü Hânî (radıyallahü anhâ)'dan; nakledildiğine göre; fethi günündeydi. Fâtıma gelip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sol tarafına oturdu. Ümmü Hânî de sağında oturmakta idi. râvisi bizzat Ümmü Hâni'dir. Normal olarak onun " ben sağında idim" demesi gerekirdi. Ama o ya kendinden hikâye ederek böyle söylemiştir, ya da râvi kendi sözünü Ümmü Hânî'nin sözünün yerine koyarak hadisi mânâ olarak nakletmiştir. Bir câriye, içerisinde içecek olan bir kap getirip Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e takdîm etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan içti. Sonra kabı Ümmü Hânî’ye verdi. Ümmü Hânî de içip şöyle dedi: Ya Resûlallah, ben oruçlu idim, orucumu bozdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem). Sen, bir borcunu mu kaza ediyordun?" buyurdu. Ümmü Hânî, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Eğer nafile ise zararı yok" savm 30, Ahmed b. Hanbel, VI, 424. buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Geceleyin Niyeti Terk Konusunda Ruhsat
2459-) Âişe (radıyallahü anhâ)'den; demiştir ki: Biz oruçlu iken Hafsa ile bana bir hediye getirildi. Biz de orucumuzu bozduk, sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) odaya girdi. Kendisine: Resûlallah! Bize bir hediye getirildi, onu canımız çekti ve orucumuzu bozduk, dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Size günah yok (ancak) onun yerine başka bir gün oruç tutunuz," buyurdu. savm 35; Ahmed b. Hanbel, VI, 263; Muvatta', siyam 50.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Nafile Orucu Bozana Kaza İcabettiğini Söyleyenler
2460-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Kadın, kocası yanında iken onun izni olmadan Ramazanın dışında oruç tutmasın ve kocası yanında iken onun izni olmadan, hiç kimsenin evine girmesine müsaade etmesin." nikah 84, 86; Müslim, zekât 84; Tirmizî, savm 64; Darimî, savm 20;-Ahmed b. Hanbel, II, 316, 245, 444, 464, 500.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Kadın Kocasının İzni Olmadan Oruç Tuta Bilir Mi?
2461-) Ebû Said (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında iken bir kadın gelip, Resûlallah! " Kocam Safvan b. el-Muattal namaz kıldığım zaman beni dövüyor, oruç tuttuğumda orucumu bozduruyor ve sabah namazını güneş doğuncaya kadar kılmıyor, dedi. esnada (kocası) Safvân da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında idi. Efendimiz kadının dediklerini Safvari'a sordu. O da şöyle dedi: Ya Resûlallah! " Namaz kıldığımda beni dövüyor" demesi şundan; Çünkü o, ben nehyettiğim halde iki tane (zamm-ı) sûre okuyor. (sallallahü aleyhi ve sellem): Eğer (Kur'an'da) tek sûre olsaydı, insanlara yeterdi," buyurdu. sözlerine şöyle devam etti): Orucumu bozduruyor" sözüne gelince, Çünkü o durmadan (nafile) oruç tutuyor. Halbuki ben gencim sabredemiyorum. zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kadın kocasının izni olmadan oruç tutamaz," buyurdu. devamla şöyle dedi:) Benim güneş doğuncaya kadar namaz kılmadığım" konusundaki sözüne gelince; biz çok uyumakla tanınan bir aileyiz. Güneş doğuncaya kadar uyanamıyoruz. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Uyandığın zaman namazım kıl," buyurdu. b. Hanbel, 111, 80, 85. Dâvud dedi ki: Bu hadisi Hammâd, -yani İbn Seleme- Humeyd'den yahut da Sabit Ebû'l-Mütevekkil'den rivâyet etmiştir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Kadın Kocasının İzni Olmadan Oruç Tuta Bilir Mi?
2462-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; demiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’î " Sizden biriniz (bir ziyafete) davet edildiği zaman, davete gitsin; eğer oruçlu değilse yesin, oruçlu ise, dûa etsin." nikâh 106; Tirmizî, savm 63; Ahmed b. Hanbel, II, 279, 489, 507. buyurdu. " kelimesi dua manasınadır" dedi. Ebû Dâvûd dedi ki; Bu hadisi Hafs b. Ğıyas da Hişam'dan rivâyet etmiştir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Ziyafete Davet Edilen Oruçlu Ne Yapmalıdır?
2463-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh), " Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" demiştir: Biriniz oruçlu iken yemeğe davet edildiği zaman " ben oruçluyum" desin." siyam 159; Tirmizî, savm 63; Nesaî, sıyâm 51; İbn Mâce, siyam 57; Darimî, savm 31; Muvatta' hacc 137; Ahmed b. Hanbel, II, 242, 279, 477, 489, 507.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Yemeğe Çağırıldığı Zaman Oruçlu Ne Demelidir?
2464-) Âişe (radıyallahü anhâ)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah (celle celâluhu) ruhunu kabzedinceye kadar, Ramazanın son on gününde itikâfta bulunmuştur. Ondan sonra da hanımları itikâfta bulundular. i'tikâf 1, 6; Müslim, i'tikâf 2; Tirmizî, savm 71; îtin Mâce, siyam 58, 61; Ahmed b. Hanbel, II, 133, 281, 336, 344; VI, 50, 92, 168, 233, 279.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikaf
2465-) Übey b. Ka'b (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanın son on gününde itikafa girerdi. Bir sene itikafa girmedi. Ertesi sene yirmi gece itikafta bulundu. Mâce, siyam 58; Tirmizî, savm 78; Ahmed b. Hanbel, V, 141.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikaf
2466-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) itikafda bulunmak istediğinde sabah namazını kılar, sonra itikaf mahalline girerdi. Bir seferinde de Ramazanın son on gününde itikafa girmek isteyip çadırının kurulmasını emretti ve çadırı kuruldu. Bunu görünce ben de çadırımın kurulmasını emrettim ve kuruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın benden başka hanımları da çadırlarının kurulmasını emrettiler. Onların da çadırları kuruldu. (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kılınca çadırlara baktı ve; Bunlar da ne? Siz bununla iyilik mi diliyorsunuz?" buyurdu. Çadırının yıkılmasını emretti -çadırı yıkıldı- Hanımları da çadırlarının bozulmasını emrettiler, onların da çadırları bozuldu. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) itikafı Şevval ayının ilk on gününe te'hir etti. i'tikâf 18; Müslim, i'tikâf 6; Nesaî, mesâcid 18; İbn Mâce, sıyâm 59; Muvatta', i'tikâf 7; Ahmed b. Hanbel, VI, 84, 226. Dâvud dedi ki: Bu hadisin benzerini İbn İshak ve Evzâî, Yahya b. Said'den rivâyet ettiler. Mâlik de Yahya b. Said'den rivâyet etti. Ancak o (Şevvâl'in ilk on günü yerine) Şevvâl’den yirmi gün itikafta bulundu dedi."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikaf
2467-) Nâfi'in İbn Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet ettiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanın son on gününde i'tikâfta bulunurdu. Nâfi' dedi ki: Abdullah, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın mescidde i'tikâfta bulunduğu yeri bana gösterdi" i'tikâf I, 6, 18; Müslim, i'tikâf 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâf Nerede Olur?
2468-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem), her ramazan on gün i'tikâfa girerdi. Vefat ettiği yıl yirmi gün i'tikâf yaptı." i'tikâf 17; İbn Mâce, sıyâm 58; Darimî, savm 55; Ahmed b. Hanbel, II, 336, 355.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâf Nerede Olur?
2469-) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan ; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) i’tikafta olduğu zaman başını bana doğru uzatır, ben de taradım. O, eve ancak tabii bir ihtiyacı için girerdi. hayz 6; Tirmizi, savm 79; Muvatta, İ’tikaf 1; Ahmed b. Hanbel, VI, 181.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kişi Herhangi Bir İhtiyacı İçin Evine Gidebilir
2470-) Kuteybe b. Said ve Abdullah b. Mesleme Leys'den; Leys İbn Şihab'den, o Urve ve Amra'dan; onlar da Hazret-i Âişe vasıtasıyla Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den önceki hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir. Dâvud dedi ki: Aynı şekilde o hadisi Yunus da Zühri'den rivâyet etmiştir. Amra'dan Urve'nin rivâyet ettiği konusunda hiç kimse Mâlik'e muvafakat etmemiştir. Hadisi Ma'mery Ziyad b. Sa'd ve başkaları " Zühri, Urve ve Âişe" isnadıyla rivâyet etmişlerdir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kişi Herhangi Bir İhtiyacı İçin Evine Gidebilir
2471-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde i'tikâfta olduğunda odanın deliğinden (kapısından) başını bana doğru uzatır, ben de yıkardım." bir önceki hadisin kaynakları. Müsedded, Hazret-i Âişe'nin " hayızlı olduğum halde başını tarardım" dediğini söyledi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kişi Herhangi Bir İhtiyacı İçin Evine Gidebilir
2472-) Safiyye (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâfta idi. Bir gece kendisini ziyarete gidip konuştum. Sonra kalkıp (eve) dönmek istedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da beni evime getirmek için benimle birlikte kalktı. evi Usame b. Zeyd'in arsasında idi.-) Ensardan iki adam karşımıza çıktı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı görünce, sür'atlendiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ağır olunuz, telaşlanmayınız, o (yanımdaki), Huyeyy'in kızı Safiyye'dir," buyurdu. Adamlar: teşbih ederiz, (Hakkın ızda kötü bir şey asla düşünmeyiz) Ya Resûlallah! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şüphesiz şeytan insan(ın damarlann)da kanın aktığı gibi akar. Sizin kalbinize birşey -veya bir şer- atmasından endişe ettim." buyurdu. Bedü’l-halk 11, edebi 81, i'tikâf, 1142; Müslim, selâm 24; İbn Mâce, siyam 65; Dârimî, rikâk 66; Ahmed b. Hanbel, VI, 337, 235; III, 156, 285, 309.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kişi Herhangi Bir İhtiyacı İçin Evine Gidebilir
2473-) Muhammed b. Yahya b. Fârıs, Ebû'l-Yeman'dan, Ebû'l-Yeman Şuayb'dan o da Zührî'den, önceki hadisi, isimler aynı kalmak kaydıyla, rivâyet etmişlerdir. (Farklı olarak bu rivâyette) Safiyye (radıyallahü anhâ): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidin Ümmü Seleme'nin kapısının yanındaki kapısına vardığı zaman iki kişi ile karşılaştı" dedi. Râvi, önceki hadisi mânâ olarak (aynen) nakletti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kişi Herhangi Bir İhtiyacı İçin Evine Gidebilir
2474-) Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyli ve Muhammed b. Îsa Abdusselâm b. Harb'den, o Leys b. Ebi Süleym'den, Leys, Abdurrahman b. el-Kasım'dan o da babası vasıtasıyla Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet etmiştir. rivâyetine göre Âişe (radıyallahü anhâ) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâfta iken hiç bir tarafa sapmadan hastaya uğrar, yanında kalmadan halini sorardı." Îsa'nın rivâyetine göre de Hazret-i Âişe şöyle demiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâfta iken hasta ziyaretinde bulunurdu." sitte sahiplerinden sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kimse Hasta Ziyaretinde Bulunabilir
2475-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: ziyaretine gitmemek, cenazeye iştirak etmemek, kadına şehvetle dokunmamak, onunla cinsî temasta bulunmamak ve zarurî olanların dışında bir ihtiyâç için çıkmamak i'tikâfta olan kişi için sünnettir. Oruç olmadan i'tikâf olmaz, cemaatle namaz kılınan caminin dışında bir yerde i'tikâf olmaz. es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 321; Dârekutni, Sünen, H, 201. Dâvud dedi ki: Abdurrahman b. îshak'tan başka hiç kimse Hazret-i Âişe'nin " ...sünnettir" dediğini nakletmedi. (Başkaları) bu hadisi Hazret-i Âişe'nin sözü kabul etmişlerdir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kimse Hasta Ziyaretinde Bulunabilir
2476-) İbn Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre, Ömer (radıyallahü anh) Cahiliyye devrinde Kâbenin yanında bir gece veya bir gün - Buradaki şüphe râvidendir. - i'tikâfta kalmayı adadı. (Sonra) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordu, o da: İ'tikâfa gir ve oruç tut" buyurdu. eyman 36; Tirmizî, nuzur 12; Ebû Dâvud, eymân 25.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kimse Hasta Ziyaretinde Bulunabilir
2477-) Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Ebân b. Salih el-Kuraşî Amr b. Muhammed, (yani el-Ankariy)’den; o da Abdullah b. Büdeyl'den aynı isnad ile önceki hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir. İbn Ömer (bu rivâyette ayrıca) şöyle der: (Ömer) i'tikâfta iken insanlar tekbir getirmeye başladılar, bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh): nedir, ya Abdellâh? dedi. Abdullah; kabilesinin esirleri. Onları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) âzad etti de, dedi. (radıyallahü anh); câriye varya onlarla birlikte onu da gönder, dedi. haber önceki hadisin farklı bir rivâyetidir. Ondan fazla olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hevâzin esirlerini salıverdiği ve Hazret-i Ömer'in bunu i'tikâfta iken öğrenince oğluna yanındaki cariyesini de serbest bırakmasını söylediği yer almaktadır. Çünkü Hazret-i Ömer'in yanındaki cariye de Hevâzin kabilesinin esirlerinden idi. rivâyette ahkâma esas teşkil edecek farklı bir şey mevcut değildir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: İtikâfta Olan Kimse Hasta Ziyaretinde Bulunabilir
2478-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dân; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımlarından bir kadın onunla beraber i’tikâfta bulundu. O hanım sarılığı ve kırmızılığı görürdü. Bazan Bazı nüshalarda " altına tas koydu" şeklinde vârid olmuştur. o namaz kılarken (özür kanı için) altına tas koyardık. i'tikâf 10, hayz 10; Müslim, reda' 98; İbn Mâce, siyam 66; Dârimî, savm 81; Ahmed b. Hanbel, VI, 131.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Oruç Bölümü
Konu: Mustehaza İtikâfta Kalabilir
2479-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, bir bedevi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicreti sormuş da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); Yazık sana, hicret zor iştir. Senin develerin var mı?" buyurmuş. (O kimse de) diye cevap vermiş. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber); Peki onların zekatını veriyor musun?" buyurmuş. (O şahıs da); diye karşılık vermiş. (Resûl-i Ekrem de). Sen şehirlerden uzakta (Allah'ın emirlerini yerine getirmeye) çalış. Allah senin amelin(in sevabın)dan hiçbir şeyi zayi etmeyecektir." buyurmuştur. zekât 36, hibe 35, menakıb'ül-ensar 45, edeb 95; Müslim, imâre 87; Nesâî bey'at 11; Ahmed b. Hanbel, III, 14.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hicret Ve Bâdiye Çölde Yerleşim
2480-) Mikdam b. Şureyh'ın babası (Şureyh)'den; demiştir ki: Ben Âişe (radıyallahü anhâ)'ya kırlara geziye çıkmayı sordum. (Şöyle) Cevap verdi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu kırlardaki sel yataklarına geziye çıkardı. Bir defasında kır gezisine çıkmak istedi de bana (binilmesi) yasak olan bir zekat devesi verip; Ey Âişe! (Buna) yumuşak davran. Şüphesiz ki, yumuşak davranmak hangi işte bulunursa, mutlaka onu süsler. Birşeyden de alınırsa kesinlikle onu lekeler" buyurdu. el-birr 78; Ahmed b. Hahbel, VI, 58, 222.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hicret Ve Bâdiye Çölde Yerleşim
2481-) Muaviye (b. Ebi Süfyan)’dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı;’tevbe (vakti) sona ermedikçe hicret (vakti) de sona ermez. Güneş battığı yerden doğmadıkça da tevbe sona ermez" buyururken işittim. siyer 70, Ahmed b. Hanbel, VI, 99.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hicret Sona Ermiş Midir?
2482-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih (yani) Mekke'nin fethi günü (şöyle) buyurdu; (Artık) hicret yoktur. Fakat cihad ve niyet vardır. (Devlet idarecileri tarafından) toptan cihada çağırıldığınızda cihada çıkınız." Sayd 10; Cihad I, 127, 194; menakib'ül-ensâr 45; meğazî 53; Müslim, imâre .58; Tirmizî, siyer 33; Nesâî, bey'at 15; İbn Mâce, keffarat 12; Dârimî, siyer 69; Ahmed b. Hanbel, 1, 226, 266, 316, 355; II, 215; III, 22, 401, 430, 431, 467, 469; V, 71, 187; VI, 466.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hicret Sona Ermiş Midir?
2483-) Âmir dedi ki; etrafında bir topluluk varken Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)'a bir adam gelip yanına oturdu ve; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğin bir şey söyle dedi. Bunun üzerine (Abdullah şöyle) dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) buyururken işittim; Gerçek müslüman, müslümanların (onun), elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Gerçek muhacir de Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak kalan kimsedir." İman, 4, 5; rikâk 26; Müslim, iman 64, 65; Tirmizi, kıyâme 52; imân 12, Nesâi, iman, 8, 9, 11; Dârimî, rikak 4, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 160, 163, 187, 191, 192, 195, 205, 206, 209, 212, 215, 224, 379; III, 154, 372, 440; IV,. 114, 385, VI, 21, 22.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hicret Sona Ermiş Midir?
2484-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittim: " Hicret (edildik)ten sonra (Şam'a da) hicret olacaktır. (Hazret-i) İbrahim'in hicret yeri (olan Şam), yer yüzü sakinlerinin en hayırlı olanlarını (kendi içerisine) alacak, dünya(nın Şam'ın dışında kalan kısımların)da, dünyanın en şerli halkı kalacaktır. (Sonra) onları da kendi toprakları (dışarı) atacaktır. Allah onlardan hoşlanmayacak da (oradan oraya) atacak (sonra) maymunlar ve domuzlarla birlikte kendilerini ateş saracaktır." b. Hanbel, II, 84, 199, 209.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şamda Yerleşmenın Önemi
2485-) İbn Havâle'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: âleminde, İslâmî meselelerde) durum sizin (İslâm kelimesi etrafında toplanma yahutta İslâma tâbi olma hususunda bölük pörçük olan) ordular haline geleceğiniz bir şekle dönüşecektir. (Ordulardan) Bir ordu Şam'da, bir ordu Yemenide bir ordu da Irak'ta bulunacaktır." (Ben); Allah'ın Rasûlü, eğer ben bu (zama)na yetişecek olursam (bunlardan hangisine katılayım? Şimdi bunlardan birini) benim için tercih ediver! (dedim). Sana gereken Şam'a gitmendir. Çünkü Şam Allah'ın (kendi mülkü) olan yeryüzünden tercih ettiği (bir ülke)dir. Kullarından tercih ettiğini de orada toplayacaktır." Eğer, (Şam'a gitmekten) çekinirseniz size, Yemen (e gitmeniz) gerekir. (Oraya giderseniz, oradaki) havuzlarınızdan içiniz. Gerçekten Allah bana Şam ve Şam halkı hakkında teminat verdi." buyurdu. b. Hanbel, V, 33, 288.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şamda Yerleşmenın Önemi
2486-) İmran b. Husayn'dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Her asırda) ümmetimden bir topluluk kendilerine düşmanlık edenlere karşı üstünlük sağlayarak hak uğrunda savaşmaya devam edeceklerdir. Nihayet onların en sonuncusu (olan topluluk) da Mesih deccali öldürecektir." i'tisâm 10; Müslim, iman 247; İmare 170, 173, 174; Tirmizî, fiten 27, 51; İbn Mace, mukaddime 1; fiten 9; Ahmed b. Hanbel, V, 34,269, 278, 279.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Cihadın Kıyamete Kadar Devam Edeceği
2487-) Ebû Said (radıyallahü anh)'den rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); iman yönünden hangisi daha olgundur? diye sorulmuş da; Allah yolunda malı ve canı ile cihad eden kimse ve kuytulardan bir kuytuya çekilip de Allah’a ibâdet eden ve kendi şerrinden Halkı azade kılan kimsedir" karşılığını vermiş. cihad, 2, rikak 34; Müslim, imâre 122, 123, 127; Tirmizi, fezail'ül-cihad, " 24; Nesaî, zekal 74; Cihad 7; İbn Mace, fiten 13; Darimî, cihad 6; Ahmed b. Hanbel, I, 237, 319, 322; II, 443; III, 16, 37, 56, 77, 461, 477, IV, 234.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaşmanın Sevabı
2488-) Ebû Ümâme'den rivâyet olunduğuna göre, bir adam; Ey Allah'ın Rasûlü, bana seyahat etmek için izin ver demiş de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); Ümmetimin seyahati yüce Allah'ın yolunda cihad etmektir." buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: İbâdet Maksadıyla Seyahat Etmek Yasaklanmıştır
2489-) Abdullah b. Amr'dan rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); (savaştan sonra) " Dönüş de savaş gibi (faziletli)dir." buyurmuştur. b. Hanbel, II, 174.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaştıktan Sonra Yurda Dönmenin Fazileti
2490-) Sabit b. Kays b. Şemmas'dan; demiştir ki: Ümmü Hallad diye anılan bir kadın (yüzü) peçeli olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip şehid düşen oğlu(nun Allah yanındaki durumu)nu sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (orada bulunan) Sahâbilerinden birisi (o kadına hitaben); Oğlunu sormaya yüzün kapalı olarak mı geldin?" dedi. O da; kaybettiysem de utanma duygumu hiçbir zaman kaybetmeyeceğim, diye karşılık verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Senin oğlun için iki şehid sevabı vardır" buyurdu. Kadın; Resûlallah bu niçindir? diye sordu. (Hazret-i Peygamber de); Çünkü onu kitab ehli öldürdü" cevabını verdi. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Rum Halkı Gibi Ehli Kitap Olan Milletler İle Savaşmak Ehli Kitap Olmayan Diğer Milletlerle Savaşmaktan Daha Faziletlidir
2491-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Hacca gidecek veya umre yapacak olan kimse ile Allah yolunda savaşacak olan kimsenin dışında hiçbir kimse deniz nakliye araçlarına binemez. Çünkü denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır." Sitte içinde sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Araçlarına Binerek Savaşa Gitmek
2492-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den; demiştir ki: Ümmü Süleym'ın kızkardeşi Ümmü Haram bint Milhan'(ın) bana anlattığına göre); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Ümmü Haram'in da içlerinde bulunduğu) bir cemaatın yanında öğle uykusuna yatmış, biraz sonra gülerek uyanmış. (Ümmü Haram sözlerine devam ederek Enes b. Mâlik'e şunları) söylemiş; Allah'ın Rasûlü, seni güldüren şey nedir? dedim. Rüyamda (ümmetimden) bir cemaatı, tahtlar(ı) üzerinde (kurulu) padişahlar gibi şu denizin üstünde (yüzen gemilere) binerek (Allah yolunda savaşa çıkarken) gördüm" buyurdu. Ben: Allah'ın Rasûlü! Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et dedim. Sen onlardansın!" buyurdu. Sonra yine öğle uykusuna yattı ve hemen arkasından gülerek uyandı. Allah'ın Rasûlü! Seni güldüren şey nedir? dedim, (ilk) sözünün bir benzerini söyledi. (Ben de:) Ey Allah'ın Rasûlü, beni de onlardan kılması için Allah'a dua et!" dedim. Sen birincilerdensin" buyurdu. (Enes b. Mâlik) dedi ki: Bir süre sonra Ubâde b. es-Sâmit bu kadınla evlenip deniz savaşına katıldı, onu da beraberinde götürdü. (Denizden çıkıp da karaya) dönünce binmesi için Ümmü Haram'a bir katır getirdi. (Katır üzerinden atıp) onu yere serdi. (Bu yüzden) kadının boynu kırıldı ve öldü. tabir 12, cihad 3, 7, 63, 75, isti'zan 41; Müslim, imâre 160, 161; Tirmizi, fedailü'l-cihad 15; Nesai, cihad 40; İbn Mace, cihad 10; Darimî, cihad 28; Muvatta, cihad 39; Ahmed b. Hanbel, III, 243, 264, VI, 361, 423, 435.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Savaşının Fazileti
2493-) İshak b. Abdillah b. Ebi Talha'dan; O Enes b. Mâlik'i şöyle derken işitmiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'ya gittiği zaman Ümmü Haram'ın yanına giderdi. (O sıralarda Ümmü Haram) Ubâde b. es-Sâmit'in nikahı altında idi. Bir gün onun yanına uğradı. (Ümmü Haram da) kendisine yemek yedirdi ve oturup onun başını taramaya başladı" (Hadisin bundan sonraki kısmında İshak b. Abdullah) şu bir önceki hadisi nakletti. ta'bir 12; cihad 3, 7, 63, 74; isti'zân 41; Müslim, imâre 160, 161; Tirmizi, fedailü'l-cihad 15; Nesai, cihad 40, İbn Mace, cihad 10; Dârimî, cihad 28, Muvatta, cihad 39; Ahmed b. Hanbel, III, 243, 264; VI, 361r 423, 435. Dâvud dedi ki: Bint Milhan (Ümmü Haram), Kıbrıs'ta vefat etmiştir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Savaşının Fazileti
2494-) Ümmü Süleym'in kızkardeşi er-Rumeysâ'dan; demiştir ki: (birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), uyudu ve hemen arkasından uyandı. O sırada er-Rumeysa başını yıkıyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (uykusundan) gülerek uyan(mış)dı. Bunun üzerine (Rumeysa): Allah'ın Rasûlü! Başım(ı yıkadığım)a mı gülüyorsun? diye sordu. (Hazret-i Peygamber de): Hayır" diye karşılık verdi. hadisi Rumeysa'dan rivâyet eden Atâ b. Yesâr hadisin bundan sonraki kısmında) Şu (önceki hadisi bazı) eksiklik ve fazlalık(lar)la nakletmiştir. Abdürrezzak, el-Mûsânnef, V; 285. Dâvud dedi ki: Rumeysa, Ümmü Süleym'in süt kız kardeşidir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Savaşının Fazileti
2495-) Ümmü Haram (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet olunduğuna göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; (Allah için sefere çıkıp ta) denizde başı dönerek kendisine kusma arız olan kimse için bir şehid, boğulan kimse için de İki şehid sevabı vardır." es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 335.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Savaşının Fazileti
2496-) Ebû Ümâme el-Bâhilî'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Üç kişi vardır ki üçü de aziz ve celîl plan Allah'a emânettir. (Birincisi) Aziz ve Celil olan Allah'ın yolunda savaşa çıkan kimsedir. Bu kimse (Allah) ruhunu kabzedip de cennete koyuncaya veyahutta (savaştan) elde ettiği sevab ve ganimetle evine döndürünceye kadar Allah'a emanettir. (İkincisi de) Mescide giden adamdır. Bu kimse de (Allah) ruhunu kabzedip de cennete koyuncaya veyahat da elde ettiği sevap ve ganimetle (evine) döndürünceye kadar Allah'a emanettir. (Üçüncüsü de) evine selâmla giren kimsedir. Bu kimse de Aziz ve Celil olan Allah'ın emânetindedir." imare J03, Nesaî, cihad 14, iman 24; İbn Mace, cihad 1. buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Deniz Savaşının Fazileti
2497-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'nin rivâyet ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Bir kafir ile, onu öldüren kimse ebediyyen, Cehennemde bir araya gelmeyeceklerdir" imâre 130.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kâfir Öldüren Kimsenin Üstünlüğü
2498-) İbn Büreyde'nin babası Büreyde'den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" demiştir: Mücâhidlerin hanımları (evlerinde) oturan erkeklere anneleri gibi haramdır. (Evinde) oturanlardan bir erkek, mücahidlerden bir adama ailesi hususunda vekil olur (da sonra ona hıyanet ederse, vekil kalan kimse) kıyamet gününde mücahid için durdurulur ve (mücahide); şu (adam) ailen hususunda sana (kötü bir) vekil olmuştu. Onun iyiliklerinden dilediğin kadarını al" denir. Resûlüllah bize dönüp; (Mücahid'in onun sevabını alma hususundaki tutumunun nasıl olacağı hakkında) " Tahmininiz nedir?" diye sordu. Dâvud dedi ki: (Bu hadisin râvilerinden) Ka'neb iyi bir insandı. Ebû Leylâ ona bir iş teklif etti. Ka'neb de; (Benim) bir dirheme ihtiyacım var, onu temin etmek istiyorum. Bunun için bana yardım edecek birini arıyorum, diyerek bu teklifi reddetti. (Ebû Leylâ da); ihtiyacı için yardım istemiyor ki? diye karşılık verdi. (Ka'neb); (buradan) çıkarınız da (duruma bir) bakayım dedi. Sonra oradan çıkıp gözden kayboldu. Süfyan dedi ki; Tam gözden kaybolduğu sırada üstüne duvar yıkıldı da öldü" imare 139; Nesai, cihad 47, 48; Ahmed b. Hanbel, V, 352, 355.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşa Giden Mücahidlerin Hanımları Savaşa Gitmeyen Erkeklere Haramdır
2499-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh), " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" demiştir: Allah yolunda savaşıp da ganimet elde eden (her) savaşçı, (birlik) ahiret (teki) sevablarının üçte ikisini peşin olarak (dünyada) almış olurlar. Kendileri için (ahirete sadece) üçte bir (nisbetinde sevap) kalır. Eğer herhangi bir ganimet elde edemeden dönerlerse (ahirette) sevabları tam olarak Verilir." imare 153; Nesâî, cihâd 15; İbn Mâce, cihad H; Ahmed b. Hanbel, II, 169.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Ganimetsiz Olarak Dönen Bir Seriyyenin Fazileti
2500-) Sehl b. Muaz'ın babası (Muaz)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Namaz, oruç ve zikr(in sevabı) Allah yolunda harcanan mal(ın sevabm)dan yedi yüz kat fazladır." buyurdu. cihâd 45; Ahmed b. Hanbel, III, 438.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Yapılan Zikrin Sevabının Kat Kat Olacağı
2501-) Ebû Mâlik el-Eş'arî'den; demiştir ki: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim" : Her kim Allah yolunda (savaşa) çıkar da (aldığı bir yarayla) ölürse veya öldürülürse o kimse şehiddir. Yahut da atı ya da devesi onu (yere çarpıp) boynunu kırar, veya zehirli bir hayvan onu sokar ya da yatağında ölürse veya Allah'ın dilediği bir ölümle ölürse, o kimse şehiddir. Ve onun için cennet vardır." Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaşırken Hayatını Kaybedenler
2502-) Fedâle b. Ubeyd'den rivâyet olunduğuna göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Ölen her kişinin amel (defter)i kapanır. Ancak (Allah yolunda) nöbet tut(arken hayatını kaybetmiş ol)an kimse müstesna. Onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ve o kimse kabir imtihanının acısın)dan emin olur." fedailü'l-cihad, 2; Darimi, cihad 32; Ahmed b. Hanbel, IV, 146, 150, 157; VI, 60.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Nöbet Tutmanın Fazileti
2503-) Sehl b. el-Hanzaliyye şöyle anlatmıştır: (Hazret-i Peygamberin sahabilerinden) bir cemaat Huneyn (savaşı) günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la birlikte yürüdüler. Yürüyüşü uzattılar. Nihayet akşam üstü oldu. Ben de Resûlüllah'ın yanında (ikindi) namaz(ın)da hazır bulundum. O anda atlı bir adam geldi ve; Allah'ın Rasûlü, ben sizin önünüzden gitmiştim şöyle bir dağa çıktım. Bir de baktım ki Havazin kabilesi develerine binili kadınları, develeri ve koyunlarıyla birlikte hiç kimse geri kalmamak kaydıyla Huneyn'de toplanmışlar, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de gülümsedi ve; İnşallah onlar yarın müslümanların ganimeti olacaktır" buyurdu. Sonra, Bu gece bizi kim bekleyecek?" diye sordu. Enes b. Ebû Mersed el-Ganevi; (bekleyeceğim) Ya Resûlallah cevabını verdi. (Hazret-i Peygamber ona); Bin!" dedi. O da kendisine ait bîr ata binip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Resûlüllah da ona (şöyle) emretti: Şu boğaza git tepesine çık. Bu gece senin tarafından (gelecek) bir pusuya düşmeyelim" . Sabahladığımız vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazlarını) kıldığı yere çıkıp iki rekat naımaz kıldı. Sonra; Atlınızı gördünüz mü?" dedi. Ya Resûlallah, diye karşılık verdiler. Namaz için kamet getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza durdu ve boğaza da bakıyordu. Nihayet namazı bitirip de selâm verince: Müjde size (işte) atlınız geldi!" buyurdu. Biz ağaçların arasından boğaza (doğru) bakmaya başladık. Bir de ne görelim (atlı) gelip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna durdu. Selâm verdi ve (şöyle) dedi: gittim şu boğazın tepesine, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in emir buyurduğu yere kadar çıktım. Sabah olunca boğazın iki yanındaki tepelere çıkıp (etrafı) gözetledim kimseyi göremedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona; Bu gece (atından hiç) indin mi?" diye sordu. (O da); Ancak namaz kılmak veya abdest bozmak için inmem hariç diye cevap verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona; Sana (cenneti) kazandıran bir amel işledin. Bundan sonra (başka) bir amel işlemesen de zararı yok." buyurdu. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Aziz Ve Celil Olan Allah Yolunda Nöbet Tutmanın Fazileti