Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

4647-) Süleyman el-A'meş'den (rivâyet edilmiştir:) Dedi ki: Haccâcla birlikte bir Cuma namazı kılmıştım. Bir hutbe okudu. Ebû Dâvûd haberin burasında şöyle dedi: haberi hana nakleden Şeyhim, Kain b. Nüseyr haberin bundan sonraki kısmında (4643 numaralı) Ebû Bekir b. Ayyaş hadisini (aynen) zikretti ve bu hutbede Haccâc(ın) " Allah'ın halifesi ve seçkin kulu Abdülmelik b. Mervanı dinleyiniz ve itaat ediniz" dedi(ğini söyledi ve 4643 numaralı hadisin son tarafını ise) " Eğer ben Rabia kabilesinin bütün toprakların)! Mudarr kabilesi(nin topraklan) karşılığında alsam" (bana helâl olur seklinde) rivâyet etti. (Orada geçen) Acemlerle ilgili sözü rivâyet etmedi."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4648-) Sefine'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Peygamber halifeliği otuz sene (sürecek) dir. Sonra Allah mülkü veya (kendi) mülkünü(n idaresini) dilediği kimseye verir." Sâid İbn Cümhan dedi ki: (Bu hadisi rivâyet eden) Sefine bana: (şunu) kafanda (iyi) tut. Ebû Bekir(in halifeliği) iki senedir. Ömer(inki) on, Osman'(inki) onikidir. Ali de aynı şekilde (Hazret-i Peygamberin halifelerinden)dir, dedi. Ben de kendisine (Mervan oğullarına işaret ederek:) " Ama şunlar Hazret-i Ali'nin halife olmadığını iddia ediyorlar?" dedim." oğullarını kasdederek " Zerkâ oğullarının kıçları yalan söylemiştir" dedi. fiten 48; Ahmed b. Hanbel, V-220,221.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4649-) Sefine'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): halifeliği otuz senedir. (Otuz seneden) sonra Allah mülkü - veya mülkünü- dilediği kimseye verif' buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4650-) Said b. Zeyd İbn Amr İbn Nüfeyl (in şöyle) dedi (ği rivâyet edilmiştir): Falan kimse (yani Hazret-i Muâviye) Kûfe'ye gelince, falan şahıs (yani Muğîre b. Şu'be) kalkıp bir hutbe okudu. (Bu hutbesinde Hazret-i Mâviye'yi övüp, Hazret-i Ali'yi yerdi). Bunun üzerine (cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan) Saîd ibn Zeyd elimden tuttu (ve hatibe işaret ederek): Şu zâlimi görüyor musun? Ben (sana) dokuz kişinin cennetlik olduğuna şahitlik ederim. Eğer onuncu kişinin cennetlik olduğuna da şahitlik etsem günaha girmiş olmam. …. İbn İdris dedi ki: (Bu hadisteki "günâha girmiş olmam' anlamına gelen " lem eysim" kelimesini Araplar " (lem) âsem" şeklinde okurlar. hadisi Said b. Zeyd'den rivâyet eden Abdullah b. Zâlim, hadisin burasında dedi ki): Ben (Said b. Zeyd'den bu sözleri işitince kendisine, o cennetlik olan) "dokuz (kişi) kimdir?" dedim. (Bana şöyle) cevap verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hıra (dağı) üzerinde iken dağ bir ara zelzele ile sarsılmaya başlayınca dağa hitaben: Ey Hıra dağı, sakin ol. Çünkü (şu anda) senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık, bir de şehid vardır" dedi. Bunun üzerine dağın sarsılması sona erdi. (Ben tekrar bu cennetlik olan): Dokuz (kişi) kimdir?" dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): (Bu cennetlikler) Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, ez-Zûbeyr, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Abdurrahmân b. Avf'dir" buyurdu cevâbını verdi. Onuncu kimdir?" dedim. Biraz durakladı, sonra " Benim" dedi. Davûd der ki: Bu hadisi aynı şekilde, Said b. Zeyd, Abdullah İbn Zalim, İbn Hayyan, Hilal b. Yesa'f, Mansûr, Süfyân yoluyla el-Escaî'den rivâyet etmiştir. menakıb 27; İbn Mace, mukaddime 11.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4651-) Abduırahman b. Ahnes'den (rivâyet edildiğine): Kendisi (bir gün) mescidde iken adamın biri kalkıp Hazret-i Ali'ye dil uzatmış. Bunun üzerine Said b. Zeyd ayağa kalkıp: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: On kişi cennettedir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cennettedir, Ebû Bekir Cennettedir, Ömer Cennettedir, Osman Cennettedir, Ali Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr b. Avvam Cennettedir, Sa'd b. Mâlik cennettedir, Abdurrahman b. Avf cennettedir." derken işittiğime şahitlik ederim. Eğer dikseydim (cennetliklerden) onuncunun ismini de verirdim." demiş. (Abdurrahman rivâyetine devam ederek şöyle) dedi; (Orada bulunanlar bu hadisi nakleden zata): O kimdir?" dediler. Cevap vermedi. (Sonra tekrar): Kimdir o?" dediler " Said b. Zeyd" cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4652-) Riyah b. Haris (in şöyle) dediği (rivâyet edilmiştir): Küfe mescidinde falan kimsenin (Muğire'nin) yanına oturuyordum. Yanında Kûfeli (bazı kimse)ler de vardı. Derken Said İbn Amr İbn Nüfeyl geldi. (Muğire) ona: Merhaba" dedi ve kendisini selâmladı, ayağının yanına koltuk üzerine oturttu. O sırada Küfe halkından, Kays İbn Alkame denilen bir adam daha geldi ve yönünü Muğire'ye dönüp söğmeye başladı. Said, (Mugire'ye dönerek): Bu adam kime soğuyor?" dedi. (O da): Ali'ye söğüyor" cevabını verdi. (Bunun üzerine Said): Görüyorum ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sahabilerine senin yanında söğülüyor da sen bunu kötü görmüyor ve engel de olmuyorsun. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) derken işittim - ve ben onun söylemediği bir şeyi onun adına söylemeye de ihtiyaç duymam. Çünkü yarın (kıyamet gününde) kendisiyi karşılaştığım zaman bun(un hesabın)! benden sorar: Ebû Bekir cennettedir. Ömer cennettedir..." (Said) hadisi rivâyete devam edip, bir önceki (hadisin) manasını (eksiksiz) rivâyet etti. Sonra " Muhakkak ki: Onlardan birinin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la birlikte savaşta bulunup orada yüzünün tozlanması birinizin ömür boyu (yaptığı) amelinden daha hayırlıdır. İstersen kendisine Nuh'un ömrü kadar ömür verilmiş olsun" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4653-) Enes b. Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Allah'ın rasulü (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud (dağın)a çıkmış arkasından Hazret-i Ebû Bekir'le Ömer ve Osman da çıkmış. Derken (dağ deprenip) onları sallamaya başlamış. Bunun üzerine Allah'ın rasulü dağa ayağıyla vurup: Uhud sakin ol! (Senin üzerinde) bir peygamber ile bir Siddik ve iki şehid (bulunmaktadır)" buyurmuş. Fedail'üs-sahabe 5, 6: Tirmizi, menakıb 27: İbn Mace, mukaddime II; Ahmed b. Hanbel. V.331.346.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4654-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):’'Bana Cebrail (aleyhis-selâm) geldi. Elimden tutup ümmetimin kendisinden (cennete) gireceği cennet kapısını gösterdi." buyurmuş. Bunun üzerine Ebû Bekir: Ey Allah'ın Rasulü, ben de (o sırada) seninle beraber olup o kapıyı görmeyi çok isterdim" demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Ey Ebû Bekir şunu iyi bil ki ümmetimden Cennete ilk girecek olan sensin" cevabını vermiş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4655-) Cabîr'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Ağacın altında bana biat edenlerden hiçbir kimse cehenneme girmeyecektir." buyurmuştur. fedailu's-sahabe 163; tilmizi, menakıb 57. 58; Ahmed b. Hanbel. III, 350; IV. IV, 83; V.433.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4656-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Umulur ki Allah Bedir (savaşı) mücahidlerine rahmetle bakıp (ta onlara): İstediğinizi yapın muhakkak ki ben sizi affettim, buyurmuştur" dedi. geçen ve " umulur ki" anlamına gelen " lealle" sözünü Mûsâ rivâyet etti. İbn Sinan ise (bu hadisi, " lealle" kelimesini zikretmeden) rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4657-) el-Misver b. Mahreme'den (rivâyete göre) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye (sulhu) yılında (Ka'be'yi tavaf etmek üzere yoia) çıkmıştı.," (el-Misver sözlerine devam ederek Hudeybiye sulhu ile ilgili) hadisi rivâyet etti (ve şöyle) dedi: (Müslüman askerler Hudeybiye'de Hazret-i Peygamberle birlikte bulundukları sırada) Urve İbn Mes'ud Hazret-i Peygambere gelip onunla konuşmaya başladı. Konuşurken Hazret-i Peygamberin sakalını tutuyordu. el-Muğire b. Şu'be'de (o sırada muhafız olarak Hazret-i Peygamberin) başında kılıcı ve miğferiyle birlikte dikiliyordu. (Urve'nin Hazret-i Peygamberin sakalını tuttuğunu görünce) kılıcının (kınının) alt tarafını (alt ucunu) onun eline vurup: Elini onun sakalından çek!" dedi. Bunun üzerine Urve başını kaldırıp " Bu da kim?" dedi. " Mıığire İbn Şif be'dir." dediler. cihad 59; şurût 15: Ahmed, b. Hanbel, IV. 323-329, 331.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4658-) Ömer İbn Hattab (radıyallahü anh)'ın müezzini el-Akra (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Ömer (radıyallahü anh), beni (huzuruna çağırmam için) yahudilerin din alimine gönderdi. (Ben de varıp) onu çağırdım. (Sözü geçen yahudi alimi gelince) Hazret-i Ömer, ona: da (hiç) beni (mle ilgili olan sözler) buluyor musunuz? diye sordu. O da: Evet, cevabını verdi. (Hazret-i Ömer): buldun? dedi (Yahudi alimi de): (orada) bir kale olarak buluyorum, cevabını verdi. (Hazret-i Ömer gayr-i ihtiyari olarak elindeki) kamçıyı onun üzerine kaldırıp: kale de ne demek? diye sordu. (Yahudi alimi de): ve güvenilir, demirden bir kale: dedi. (Hazret-i Ömer), sonra (halifeliğe) gelecek olan kimseyi nasıl buluyorsunuz? dedi (Yahudi alimi de): salih, fakat yakınlarını (diğer müslümanlara) tercih eden bir halife olarak buluyorum, cevabını verdi. (Bunun üzerine) Hazret-i Ömer; üç defa: Osman'a merhamet etsin, dedi, sonra: ondan sonrakini nasıl buluyorsun? dedi. (Yahudi alimi de): da demir pası olarak buluyorum, dedi. üzerine Ömer eliyle hemen onun ağzını kapadı ve: Ey kerceğizim, ey pasçağızım, diye feryad etti. (Yahudi alimi de): mü'minlerin emîri (aslında) o iyi bir halifedir, fakat o kılıcın kınının sıyrıldığı ve kanın da akıtıl (maya başla)dığı bir zamanda halifeliğe seçilecek, dedi." Dâvûd der ki: (Hadisle geçen) " Eddelru" , "‘kir" demektir. Davûd der ki: (Hadiste geçen:) " eddefnt" lafzı, " kir" demektir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4659-) İmran b. Husayn'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Ümmetimin en hayırlısı kendilerine gönderildiğim asır (da olanlar) dır. Sonra onlardan sonrakiler, sonra da onlardan sonrakilerdir." dedi ki): Hazret-i Peygamber; sonra onlardan sonrakiler" sözünü " üçüncü bir defa daha tekrarladı mı yoksa tekrarlamadı mı (iyice hatırlamıyorum), Allah daha iyi bilir. Peygamber sözlerine şöyle devam etti): Sonra kendilerinden şahitlik istenmediği halde şahitlik yapan bir kavim zuhur edecek. Söz verecekler, sözlerini yerine getirmeyecekler. Hıyanet edecekler, kendilerine güvenilmeyecek. (Allah korkusundan yoksunlukları ve oburlukları sebebiyle) aralarında şişmanlık yaygınlaşacaktır." şehadât 9: fedâil I; rikak 7: eyman 10. 27; Müslim. fedail 210. 214; Tirmizi, fiten 45; şehadet 4; menakıb 56; İbn Mace, ahkâm 27; Ahmed b. Hanbel, I, 378. 417, 434,438, 444; II. 228. 410. 479: IV. 267. 276. 277 426. 436, 440; V, 350, 357.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Allah Rasûlünün Sahabilerinin Fazileti
4660-) Ebû Said (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Sahabilerime sövmeyiniz! Varlığı elinde olan zata yemin ederim ki eğer biriniz, sadaka olarak Uhud Dağı kadar altın dağıtsa bu onlardan birinin bir müdd (lüka sadakasının sevab)ına erişmez ve (hatta bunun) yarısına da ulaşamaz" buyurmuştur. fedailu's-sahabe 5; Müslim, fedâil-u ashâbi'n-Nebiyy 221. 222; Tirmizî, menakıb 58; Ahmed b. Hanbel, 111. 11. İbn Mace. mukaddime 11.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Sahabilerine Sövmenin Yasak Olduğu
4661-) Amr b. Ebî Kurre'den (rivâyet olunmuştur); dedi ki: Huzeyfe Medayin'de idi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın öfke halinde sahabilerinden bazı kimseler için sarfetmiş olduğu sözleri (halka) aktardı. Bunları Hıızeyfe'den dinleyenlerden bazıları da gider Selman'a haber verir ve Huzeyfe'den duyduklarını ona anlatırlardı. Selman da " Huzeyfe söylediği (sözün doğruluk derecesi) ni (benden) daha iyi bilir" derdi. Sonra da Huzeyfe'ye gelip: Senin sözlerini Selman'a anlattık. Seni ne tasdik etti ne de tekzib etti." derlerdi. Huzeyfe (bir gün) sebze tarlasında bulunan Selman'a varıp; Ey Selman benim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan duyduklarımı tasdik etmekten seni engelleyen (sebep) nedir? dedi. Hazret-i Selman da (ona şöyle) cevap verdi: Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bazan) öfkelenirdi ve öfkeli iken sahabilerinden bazıları hakkında (bazı ağır) sözler söylerdi. Bazan da hoşnut olur ve hoşnutluk halinde sahabilerinden bazıları hakkında (sitayişkâr) sözler söylerdi. Artık sen (Hazret-i Peygamberden her duyduğun sözü nakletmeye) bir son vermiyor musun? (Eğer sen bu rivâyetlerine devam edersen) Bazı kimseler (in kalbin)e bazı kimselerin sevgisini, bazı kimseler (in kalbin) de bazılarının nefretini aşılarsın ve neticede bazı anlaşmazlıkların ve bölünmelerin meydana gelmesine sebep olursun. Oysa sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın bir hutbesinde: Ben, öfkeli iken Ümmetimden herhangi bir kimseye sitem ya da beddua edersem (bu bir insanlık halidir); çünkü ben de Adem oğullarından biriyim. (Binaenaleyh) onların öfkelendiği gibi (bazan) ben de öfkelenirim (fakat, Allah) beni alemlere sadece rahmet için göndermiştir. (Bu sebeple ben rabbime: Ey Allah'ım, ben ancak bir beşerim, Müslümanlardan herhangi birisine, hakketmediği halde beddua ya da sitem edersem) kıyamet gününde bunu onun için bir rahmet kıl (diye dua ettim. Rabbim de bu duamı kabul etti)" dediğini bilmektesin. Allah'a yemin olsun ki ya bu sözlerine son verirsin ya da (bunu) Ömer'e mektupla bildireceğim." davat 34: Müslim, birr, 88, 89,91,92,94; Darimi, rikak 52; Ahmed b. Hanbel. II. 390. 488. 496; II. 333. 384. 391. 400; V. 294. 437. 439; VI. 45.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Sahabilerine Sövmenin Yasak Olduğu
4662-) Abdullah b. Zem'a'dan rivâyet edilmiştir, dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem; (vefatına sebep olan) hastalığın iyice şiddetlendiği sırada ben müslümanlardan bir cemaatle birlikte (kendisinin) yanında bulunuyordum. Bilal (radıyallahü anh) kendisini namaza çağırdı (Hazret-i Peygamber de): Namazı cemaate kim kıldıracaksa (ona) emredin (de namazı kıldırsın)" buyurdu. üzerine Abdullah İbn Zem'a (dışarıya) çıktı. Bir de baktım ki Hazret-i Ömer cemaatin içerisinde bulunuyor. Fakat Ebû Bekir ortalıkta yok. Hemen (Hazret-i Ömer'e): Ey Ömer, kalk halka namazı kıldır' dedim (Hazret-i Ömer de) öne geçip (namaza başlamak üzere) tekbir getirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onun sesini duydu. Hazret-i Ömer yüksek sesli bir adamdı. (Bu sebeple Hazret-i Peygamber onun sesini uzaktan duyabilmişti. Hazret-i Peygamber onun sesini duyunca)" Ebû Bekir nerede? (Ebû Bekir hayatta iken) Ebû Bekir'den başka birisinin öne geçmesini Allah da kabul etmez müslümanlar da kabul etmedi. Bunu Allah'da kabul etmez, müslümanlar da kabul etmez" dedi ve (mescide gelip halka namaz kıldırması için) Ebû Bekir'e (haber) gönderdi. Ömer bu namazı kıldırdıktan sonra Ebû Bekir geldi ve halka namazı kıldırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Ebû Bekir Radıyallahü Anhin Halife Seçilmesi
4663-) Ubeydullah b. Abdullah b. Atabe’den (rivâyet edildiğine göre) Abdullah b. Zem’a şu (bir önceki) hadisi rivâyet etmiş ve (şöyle) demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömer'in sesini duyunca (yatağından) çıkıp başını odasından dışarı çıkardı. Sonra: Hayır, hayır, hayır, halka namazı Ebû Kuhafe'nin oğlu (Ebû Bekir) kıldırsın" dedi. (Hazret-i Peygamber) bu sözü öfkeli olarak söyledi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Ebû Bekir Radıyallahü Anhin Halife Seçilmesi
4664-) Muhammed İbn Abdullah el-Ensari ile Ebû Bekre'den (rivâyet edildiğine göre): (sallallahü aleyhi ve sellem) Hasen İbn Ali için: Benim şu oğlum Seyyiddir. Onun vasıtasıyla Allah'ın ümmetimden iki cemaatin arasını düzelteceğini ümid ediyorum" demiştir. hadisinde (bulunan ifadeye göre Hazret-i Peygamber Hazret-i Hasan için şöyle) demiştir: Umarım Allah onun vasıtasıyla, müslümanlardan iki büyük topluluğun arasını düzeltir." sulh 9; fedailü ashabi'n-nebiy 22, menakıb 25; Tirmizi, menakıb 30; Nesai, cuma 27; Ahmed, V, 38, 44, 49, 51.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4665-) Muhammed b. Şirin'den (rivâyet edildiğine göre) Huzeyfe (şöyle) demiştir: kendisine erişen fitneden korkmadığını hiçbir kimse yoktur. Muhammed b. Mesleme müstesna. ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (Muhammed b. Mesicme'yc): Sana fitne zarar vermez" derken işittim.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4666-) Sa'lebe b. Dubay'a'dan (rivâyet olunmuştur) dem Ki: kız ıiı gün) Huzeyfe'nin yanına girmiştik. Bize: Ben kendisine fitnenin zarar vermediği bir kimse tanıyorum, dedi. Bunun üzerine (oradan) çıktık. Bir de baktık ki kurulmuş bir çadır var. Hemen (içerisine) girdik. Bir de ne gördüm! Muhammed İbn Mesleme orada. Kendisine hayatını böyle halktan ayrı olarak geçirmesinin sebebini sorduk. (Şöyle) cevap verdi.’'Sizin şehirlerinizden bana bir fitne gelmesini istemiyorum (da onun için böyle halktan ayrı yaşıyorum). Ortaya çıkan (bunca fitne) ortadan kalkıncaya kadar (da böyle yaşamaya devam edeceğim.)"

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4667-) Müsedded, Ebû Avane, Eş'as b. Suleyın, Ebû Bürde, Dubey'i b. Husayn es-Sa'lebî yoluyla (da bir önceki hadisin) manası (rivâyet edilmiştir.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4668-) Kays İbn Ubad'dan (rivâyet edildiğine göre) dedi ki: Ali (radıyallahü anh)'ye " Bu seferini bize açıkla! (Bu seferin) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın senden aldığı bir söz(ün neticesi) midir, yoksa kendi görüşün(ün neticesi) midir?" diye sordum da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hususta benden hiç bir söz almadı. Fakat bu sadece benim şahsi görüşümdür" cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4669-) Ebû Said'den (rivâyet edildiğine göre), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Müslümanların (kendi aralarında meydana gelen ihtilaflar sebebiyle ikiye) bölünmeleri sırasında (içlerinden) bir (başka) fırka da ortaya çıkacak ve (müslümanların kendi aralarında bölünmesiyle meydana gelen) iki cemaatten hakka en yakın olanı onu öldürecektir." zekât 150, 152; Ahmed b. Hanbel, III, 32, 47.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Fitne Zamanında Fitneyi Körükleyecek Söz Söylemekten Kaçınmak Gerekir
4670-) Ebû Said el-Hudri'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " Peygamberlerin birini diğerinden üstün görmeyiniz" buyurmuştur. husumât, 1, diyât 32; Müslim, fedâil 163; Ahmed b. Hanbel, III, 31, 33.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4671-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'den (şöyle) dedi (ği) (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Hiçbir kula benim Yunus İbn Metta'dan dahıı hayırlı olduğumu söylemek yaraşmaz." buyurmuştur. enbiyâ 24, 35; tefsir sure 4/26, 6/4; tevhid 50; Tirmizi, salat 20.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4672-) Abdullah b. Muhammed'den (rivâyet edilmiştir): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hiçbir peygambere benim, Yunus İbn Metta'dan daha hayırlı olduğumu söylemek gerekmez" buyurdu. enbiya 24. 35; tefsir sure 4/26, 6/4, tevhid 50, Tirmizi, salat 20.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4673-) Ebû Hureyre'den (şöyle) dedi(ği rivâyet edilmiştir): Yahudilerden bir adam " Mûsâ'yı (bütün insanlardan) üstün kılan (Allah)'a yemin olsun" dedi. (Orada bulunan bir) müslüman da elini kaldırıp yahudinin yüzüne vurdu. Bunun üzerine yahudi varıp (durumu) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a haber verdi. Hazret-i Peygamber de: Beni Mûsâ'dan üstün tutmayınız. Çünkü bütün insanlar ölü iken ilk dinlen ben olurum. Bir de bakarım ki Mûsâ, Arş (in kenarından) tutmuş- Artık ölenler arasındaydı da benden önce mi dirildi, yoksa Aziz ve Celil olan Allah'ın istisna ettiklerinden miydi? Bilmiyorum" buyurdu. rikak 43; husumat 1, tevhit 31. enbiya 31; Müslim, fedail 160, 162; Ahmed b. Hanbel, II, 264, III, 41.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4674-) Enes'den (şöyle) dediği rivâyet edilmiştir: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: Ey yarattıkların en hayırlısı" diye hilabettidi (sallallahü aleyhi ve sellem) " O, İbrahim'dir" buyurdu. fedâil, 150, 151.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4675-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İten (kıyamet günü) Ademoğlunun en hayırlısıyım. Kabri ilk açılacak, ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olan da benim." fedâil 3; Tirmizî, menâkıb i: İbn Mace, zühd 37: Dârimî, mukaddime K; Ahmed b. Hanbel. 11.540: III. 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4676-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Tübba (Allah'ın rahmetinden mahrum kalmış) bir mel'un mudur, değil midir bilmiyorum ve Uzeyr peygamber midir, değil midir (bunu da) bilmiyorum" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4677-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: Meryem'in oğluna insanların en yakın olanı benim (Çünkü) Peygamberler baba bir kardeşler gibidirler ve benimle onun arasında (başka) bir peygamber de yoktur" derken işittim. enbiya 48; Müslim, fedâil, 143, 144.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Peygamberin Biri Diğerine Tercih Edilemez
4678-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: İman yetmiş küsur şu'bedir. Bunların en faziletlisi Allah'dan başka ilah yoktur, demektir. En aşağısı da (atılmış bir) kemiği (yada bir engeli) yoldan kaldırmaktır. Haya da imanın bir şu'besidir," iman 3; Müslim, iman 57, 5K: Tirmizi, iman 6; Nesai, iman 16: İtin Mace, mukaddime 9; Ahmed b. Hanbel, II, 379, 414, 455.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Mürcieyi Redd Eden Hadisler
4679-) İbn Abbâs (radıyallahü anh) (şöyle) demiştir: Abdülkays heyeti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiği zaman (Hazret-i Peygamber) onlara (önce) Allah'a imanı emretti ve: Allah'a iman nedir biliyor musunuz?" dedi. Allah ve Rasülü daha iyi bilir" dediler. (Hazret-i Peygamber de): Allah'dan başka (hakiki) bir ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik etmek, namazı kılmak, zekatı vermek, Ramazan orucunu tutmak, ganimet mallarının beşte birini vermeniz" buyurdu. iman 40; ilm 25; mevâkit 2; Müslim, iman 23; Tirmizi, iman, 5 Nesâi. iman 25.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Mürcieyi Redd Eden Hadisler
4680-) Cabir'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Kul ile küfür arasında (bulunan yol) namazı terktir" buyurmuştur. iman f 34, Tirmizi. iman; 9; İbn Mace. ikame 77; Darimi. sahil 69; Ahmed b. Hanbel. III. 370-389.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Mürcieyi Redd Eden Hadisler
4681-) Abdullah b. Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlara hitaben): Dini ve aklı noksan olup akıllı bir erkeğe sizden daha çok galebe çalan görmedim" buyurmuş, (orada bulunan kadınlardan biri): Ey Alah'ın rasulü, akıl ve din noksanlığı (mız) ne demektir?" demiş, (Hazret-i Peygamber de): Akıl noksanlığı iki kadının şahidliği (nin) bir erkeğin şahidliği (ne denk sayılması) dır. Din noksanlığı ise birinizin (hayızlı ve nifaslı iken) ramazanda oruç yemesi ve (o) günleri namazsız geçirmesidir" demiş. hayz 6; zekat 44 Müslim, iman 132: Tirmizî. iman 6; İbn Mace, filen 19; Ahmed b. Hanbel. 11,67.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4682-) İbn Abbâs'dan (rivâyet edilmiştir) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (namazda) Ka'be'ye yönelmeye başlayınca (sahabeden bazıları): Ey Allah'ın Rasulü (şimdi içimizden daha önce hep) Beytü’l-Makdis'e doğru namaz kılarken vefat etmiş olan kimselerin hali ne olacaktır?" dediler. Bunun üzerine yüce Allah: Allah, sizin imanınızı (daha önce kılmış olduğunuz namazlarınızı) boşa çıkarıcı değildir" Bakara (2). 143. âyet-i kerimesini indirdi. Tefsir 2/4.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4683-) Ebû Ümame'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Kim (sevdiğini) Allah (rızası) için sever, (verdiğini) Allah (rızası için ) verir, (vermediğini de) Allah (rızası için) vermezse, imanı(nı) kemale erdirmiş olur."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4684-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Müminlerin iman bakımından en olgun olanları ahlâk bakımından en güzel olanlarıdır." edeb 38, 39; Tirmîzî. redâ 11. îman 6; İbn Mace, zühd 31: Dârimi, rikak 74; Ahmed b. Hanbel. II, 185, 250, 369. 403. 467. 469. 472. 403. 481. 527; V, 89. 99; VI, 47, 99.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4685-) (Âmir) babası Sa'd İbn b. Vakkas'dan (rivâyetle) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (müellefe-i külûbden) bazı kimselere (ganimet mallarından bir şeyler) verdi (müellefe-i kulübden olmayan) bazı kimselere ise, (bu mallardan hiç) birşey vermedi. Bunun üzerine Sa'd: Ey Allah'ın rasulü (ganimet mallarından) falana, falna (bir şeyler) verdin. Falana ise (hiç) bir şey vermedin. Oysa, o (vermediğin kimse diğerlerine nisbetle daha olgun) bir mü'mindir" dedi. (Hazret-i Peygamber de) " Yahut da müslümandır (diyebilirsin)" dedi. (Sa'd) bu soruyu üç defa tekrarladı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (her defasında): Yahut da müslümandır (diyebilirsin)" dedi. Sonra da" " Ben (verilmediği takdirde) yüzleri üstüne ateşe düşecekleri korkusuyla (bu mallardan) bazı kimselere veriyorum. Bana onlardan daha sevimli olan kimseleri de (haklarında böyle bir tehlike sezmediğim için) bırakıyorum, onlara hiç bir şey vermiyorum" buyurdu. iman 19, zekat 53: Müslim, iman 150: zekat 131.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4686-) ez-Zührî " De ki: Siz inanmadınız. Fakat İslâm olduk deyin." Hucurat (49), 14. ayet-i kerimesi hakkında şöyle dedi: Biz (bu ayetin) İslâmın kelime-i şehadet (getirmek) olduğu, imanın da bununla amel etmek olduğu anlamına geldiğine inanırdık."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4687-) (Âmir b. Sa'd'ın) babasından (yani Sa'd b. Ebî Vakkas'dan rivâyet edilmiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet mallarını halka bölüştürmüştü. (Bazı kimselere çok mal verdiği halde bir müslümana hiç vermemişti) Bunun üzerine ben, (Ey Allah'ın rasulü)! Falan kimseye de versen. Çünkü o mü'mindir, dedim. " Yahut ta müslimdir, Ben bir adama başkası bana ondan daha sevimli olduğu halde, (cehenneme) yüz üstü düşeceği korkusuyla bağışta bulunurum (Bu sayede onun kalpteki imanının artmasına yardımcı olurum. Diğerinin imanına güvendiğim için ona bağışta bulunma ihtiyacı duymam)1' buyurdu. iman 19; zekat 53; Müslim. iman, 150; zekât 131.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4688-) (İbn Ömer'den rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Benden sonra dönüp birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayınız." ilim 43; hacc; 132; meğazi 77; etlâhi 5. edeb 95: hudud 9: fiten 8; tevhit 24; Müslim, iman 118-120; kasame 29: filen 50: Tirmizi, filen 28; Nesâi. tahrim 29; İbn Mace, filen 5; Darimî, menâsik 76: Ahmed b. Hanbel, 1,230,402; 11,85,87; 104: 111,477: IV 76, 351. 358. 363. 366; V. 37. 39. 44, 45, 49, 68. 73.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4689-) İbn Ömer (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Bir müslüman diğer bir müslümanın kâfir olduğunu söylerse (bakılır); eğer (kafir dediği kimse gerçekten) kâfirse (bu sözün vebalinden kurtulur. Fakat kâfir) değilse kendisi kâfir olmuştur." feraiz 29; Müslim, iman 26-27: Tirmizi, iman 16: Çuvalla, kelam I; Ahmed b. Hanbel. II, 18, 44. 47. 124.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4690-) Abdullah b. Amr'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur; (Şu) dört şey kimde bulunursa o (kimse) an duru münafıktır. de bunlardan bir nesne varsa onu bırakincaya kadar kendisinde münafıklıktın huy var demektir:

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4691-) Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Zina eden kimse zina ederken mü'min olarak zina edemez. (Hırsızlık yapan kimse) hırsızlık yaparken mü'min olarak hırsızlık yap(a)maz (Şarap içen de) şarabı içerken mü'min olarak içmez ve Tevbe (kapısı) ona açıktır" buyurmuştur." mezâlim 30; eşribe 1: hudud 1.2.14: Tirmîzi. iman 11: Nesai, kastime 49; sârik 1; eşribe 46; İbn Mace, fiten 3; Dârimi, eşribe 11; Ahmed b. Hanbel, II, 243. 317, 376. 386.479; III 356: VI. 139.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4692-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurdu(ğunu) söylemiştir: İnsan zina edince iman kendisinden çıkarak (başının) üstünde bir bulut gibi olur (orada bekler durur). Zinadan çekilince iman da ona döner."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İmânın Artıp Eksildiğinin Delili
4693-) İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kaderiyye (fırkası mensupları) bu ümmetin mecusileridir. Eğer (onlar) hastalanırlarsa ziyaret etmeyiniz, ölürlerse cenazelerinde bulunmayınız" buyurmuştur. kader 13: İbn Mace. mukaddime 10; Ahmed b. Hanbel, 86, 125.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kader
4694-) Huzeyfe (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Her ümmetin bir mecusisi vardır. Bu ümmetin mecusisi de " kader yoktur" diyenlerdir. (Binaenaleyh) onlardan kim ölürse cenazelerinde bulunmayın, onlardan kim hastalanırsa onu ziyaret etmeyin. (Çünkü) o (nlar) Deccalin ordularıdır. Allah kesinlikle onları Deccale kavuşturacaktır."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kader
4695-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî(nin) haber verdi (ğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Allah, Adem'i yeryüzünün her tarafından avuçladığı bir avuç topraktan yarattı. Bu sebeple Ademoğulları (dünyaya, renk ve tabiat cihetiyle) yeryüzü (nün renkleri ve karakterleri) kadar (değişik şekillerde vücuda) geldiler. Onlardan kimisi kızıl, kimisi beyaz, kimisi siyah, kimisi de bunların karışımı, kimisi yumuşak, kimisi sert, kimisi kötü kimisi de iyi (huylu olarak dünyaya) geldi." tefsir 2/1; Ahmed b. Hanbel. IV 400, 406. Dâvûd der ki): Yahya (b. Said)’in rivâyetinde " (Kimisi de) yumuşak ile sert ve kötü ile iyi arası" ilavesi (vardır). Yezidin rivâyetinde de bu hadis " ihbar" lafzıyla nakledilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kader
4696-) Ali (radıyallahü anh)’ın (şöyle) dedi(ği rivâyet edilmiştir): Biz " Bakiu'i-Garkad" (denilen mezarlık)da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in de bulunduğu bir cenazede idik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yanımıza) gelip oturdu. bir de baston vardı. Bastonla yeri çizmeye başladı. Sonra başını kaldırıp: Sizden hiçbir kimse ve dünyaya gelen hiçbir nefis yoktur ki: Allah onun cehennemden, ya da cennetten yerini yazmamış olsun; şaki ya da said olarak yazılmamış olsun" buyurdu. üzerine (orada bulunan) cemaatten bir adam: Ey Allah'ın peygamberi, yazgımız üzerinde durup ameli (mizi) bırakıvermeyelim mi? (Çünkü nasıl olsa yazgısında) saadet ehlinden olan cennete gidecek, şekavet ehlinden olan da cehenneme gidecek" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de: Çalışınız, herkes (ne için yaratıldı ise ona) kolayca eriştirilecektir. Saadet ehline saadet ehlinin ameli, şekavet ehline de şekavet (ehlinin ameli) kolaylaştıracaktır" buyurdu. Sonra (şu ayet-i kerimeyi) okudu: Bundan dolayı kim (fakirlere) verir (günahlarından) korunursa ve en güzel (söz)ü doğrularsa, ona en kolay (en rahat şeylerin yolun)u kolaylaştırırız. kim cimrilik eder, kendini zengin görüp (Allah'a kulluğa) tenezzül etmezse ve en güzel sözü de yalanlarsa, ona en güç şeylerin yolunu kolaylaştırırız." (92). 5, 10; Buharî, cenaiz 82, H3; Tefsir, sure 92/67; Müslim, kader 60Tirmizî, kader 6; Tefsir, sure 92; Ahmed b. Hanbel !, 29; II, 52, 77.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kader