Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

3554-) Bize Ahmed b. Ebi'l-Havârî haber verdi, bize Velid Evzaî'den naklen haber verdi. Evzaî Zührî'den, Zührî Ebî Seleme ve Urve'den, onlar Câbir'den, Câbir de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu (önceki) hadisi aynı mana ile rivâyet ettiler. Dâvûd dedi ki: Leys b. Sa'd, Zührî'den Zührî Ebû Seleme'den, o da Câbir'den böylece rivâyet etti."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Umra Konusu
3555-) Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)'dan, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Herhangi bir kimseye ve çocuklarına ömürlük bir mal verilse o mal, verilen kimsenindir, verene geri dönmez. Çünkü o, kendisinde miras cereyan eden bir şey vermiştir." hibât 20, 21, 22; Tirmizî, ahkâm 15; Nesâî, umrâ 3; İbn Mâce, hibât 3; Mâlik, akdıye 43; Ahmed b. Hanbel, III, 312,-360, 386, 399.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ömürlük Mal Verirken; ...ve Çocukları İçin Diyen Kişinin Durumu
3556-) Bize Haccâc b. Ebî Ya'kub haber verdi, bize Ya'kub haber verdi, bize Ya'kub'un babası (İbrahim b. Sa'd) Salih'ten, Salih de İbn Şihâb'tan önceki hadisi aynı isnad ve aynı mana ile rivâyet etti. Dâvûd dedi ki: aynı şekilde Ukayl ve Yezid b. Ebî Habîb de İbn Şihâb'dan rivâyet ettiler. Evzaî'nin İbn Şihâb'dan rivâyetinin lafzında ihtilâf edildi. Mâlik'in hadisinin benzerini Füleyh b. Süleyman da rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ömürlük Mal Verirken; ...ve Çocukları İçin Diyen Kişinin Durumu
3557-) Câbir b. Abdillah'ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın caiz gördüğü umrâ: Bu senin ve çocuklarınındır" denilerek yapılandır. Fakat: Yaşadığın müddetçe bu mal senindir" denildiğinde, o mal sahibine döner. hibât 23.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ömürlük Mal Verirken; ...ve Çocukları İçin Diyen Kişinin Durumu
3558-) Câbir (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: yapmayınız, Rukbâ: Bir kimsenin, başka birine: Şu evimi oturman için sana veriyorum. Eğer ben senden evvel ölürsem ev senin, sen evvel ölürsen ev benim" diyerek bir malını vermesidir. Bundan sonra gelecek olan babın hadisleri bu konudadır. Orada daha geniş İzahat verilecektir. Hadis, umrâ ve rukbâyı menetmektedir. Bu men, yasaklama manasında değil, " rukbâ ve umrâ yoluyla mal vermeniz doğru değildir, bu malın zayiine sebeptir" demektir. Ama yapılırsa sahihtir. hadisin, umrâ ve rukbâya cevaz veren hadislerden evvel varid olup, onlarla neshedilmiş olması da muhtemeldir. hadisin manasında değişik bir mütalaada bulunmuştur. Şöyle ki: Sonradan geri almak ümidi ile rukbâ veya umrâ yoluyla mal vermeyiniz. Çünkü o mal, verildiği kimse ölünce size geri dönmez, onun vârislerine İntikal eder." anlayışa göre; rukbâ da umrâ hükmündedir. Umrâda mal, kendisine mal verilen kişinin vârislerine geçtiği gibi, rukbâda da, rukbâ yapılanın vârislerine geçer. Ancak konu ihtilaflıdır. Meselâ, İmam A'zam'a göre rukbâ ariyet hükmündedir. Bundan sonraki babda konu izah edilecektir. umrâ yapmayınız. Her kime rukbâ veya umrâ yolırile bir şey verilirse o vârislerine aittir." rukbâ 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ömürlük Mal Verirken; ...ve Çocukları İçin Diyen Kişinin Durumu
3559-) Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: bir kadına oğlu bir hurma bahçesi vermişti. Kadın öldü. Oğlu: ben hayatı müddetince vermiştim, dedi. Oğlanın kardeşleri de vardı. hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle hüküm verdi: O bahçe, hayatında da ölümünde de kadına aittir." Ben bahçeyi ona sadaka olarak vermiştim, dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu (tasadduk) sana daha uzaktır, (sadakadan dönmen, hibeden dönmenden daha uzaktır)." buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ömürlük Mal Verirken; ...ve Çocukları İçin Diyen Kişinin Durumu
3560-) Câbir (radıyallahü anh)'den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Umrâ, ehli için caizdir (mal, kendisine hibe edilen kişiye aittir). Rukbâ, ehli için caizdir." ahkâm 16; İbn Mâce, hibât 4; Nesâî, umrâ 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Rukbâ
3561-) Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Kim bir malı umrâ yoluyla (ömürlüğüne) verirse, o hayatında .'a ölümünde de verildiği kişiye aittir. Malınızı rukbâ yoluyla vermeyiniz. Her kim bir malını rukbâ yoluyla verirse o mal kendi yolunda-t ir (mal miras olur)." umrâ I, 3; İbn Mâce, hibât 4.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Rukbâ
3562-) Mücâhid şöyle demiştir: Bir adamın başka birisine: O mal yaşadığım müddetçe sana aittir" demesidir. böyle dediği zaman, mal o şahsın ve vârislerinindir. Bir insanın: O (mal) ikimizden sonraya kalanındır" demesidir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Rukbâ
3563-) Semüre (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: El, aldığı malı ödeyinceye kadar ondan sorumludur." El'den maksat, müsteîrin elidir. Yani kişi ariyet olarak aldığı malı sahibine verinceye kadar onu iade İle mükelleftir. Hadisi Semüre'den nakleden ravi Hasen; onun " O eminindir, kendisine sorumluluk yoktur" dediğini rivâyet etmiştir. Hadisi Hasen'den nakleden Katâde ise; Hasen'in bu sözü unutarak yanlışlıkla söylediğine dikkat çekmekte ve aslında ınüsteîrin sorumlu olduğunu söylemektedir. Ancak, Katâde'nin söylediği bir zandır, delil olamaz. Hasen unuttu ve: O eminindir, kendisine sorumluluk yoktur." dedi. büyü 39; İbn Mâce, sadakat 5; Ahmed b. Hanbel, III, 348, V, 8, 12, 13.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3564-) Ümeyye b. Safvân b. Ümeyye'nin, babasından (Safvân) rivâyet ettiğine göre; (sallallahü aleyhi ve sellem), Huneyn gününde ondan (Safvân'dan) ariyet olarak zırhlar aldı. Safvân: gasb mı Ya Muhammed?! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayır, aksine telef olduğu takdirde de bedeli ödenmek üzere alınan bir ariyettir" dedi. Dâvûd dedi ki: Bu rivâyet; Yezid'in Bağdat'taki rivâyetidir. Vâsıt'daki rivâyetinde ise bundan ayrı bazı değişiklikler yardır." b. Hanbel, III, 401, VI, 465.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3565-) Abdullah b. Safvân'ın, ailesinden (bazı) kişilerin rivâyet ettiğine göre; (sallallahü aleyhi ve sellem): Ya Safvân! Sende silah var mı?" dedi. Safvân: olarak mı, gasb olarak mı (istiyorsun)? dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayır (gasb olarak değil), ariyet olarak." dedi. Bunun üzerine Safvân, otuzla kırk arası silahı ariyet olarak verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn savaşını yaptı. Müşrikler hezimete uğrayınca, Safvân'ın zırhları toplandı, ama onlardan bazıları kayboldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safvân'a: Biz senin zırhlarından bazılarını kaybettik. Sana bedellerini ödeyelim mi?" dedi. Safvân: Ya Resûlallah, çünkü bugün kalbimde o gün olmayan şeyler var, dedi. Dâvûd: Safvân, zırhları müslüman olmadan önce ariyet olarak vermişti, sonra müslüman oldu" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3566-) Bize Müsedded haber verdi, bize Ebû'l-Ahvâs haber verdi, bize Abdü’l-Aziz b. Râfi' Atâ'dan naklen haber verdi, Atâ da Safvân ailesinden olan kişilerden şöyle rivâyet etti: (sallallahü aleyhi ve sellem), ariyet olarak aldı- Râvi önceki hadisin manasını nakletti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3567-) Ebû Ümâme (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyuyurken işittiğini rivâyet etmiştir: Şüphesiz Allah (celle celâluhu) her hak sahibine hakkını vermiştir. Vârise vasiyyet yoktur. Kadın, kocasının izni olmadan evinden hiçbir şey sarf edemez." Resûlallah, yemek de veremez mi? denildi. O bizim en değerli malımızdır (veremez)" buyurdu. Sonra da: Ariyet ödenir, minha (gelirini alıp iade etmek üzere alınan tarla, hayvan ve ağaç) geri verilir, borç ödenir, kefil borçludur." dedi. vesâyâ 5; İbn Mâce, sadakat 5.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3568-) Safvân b. Ya'lâ, babası (Ya'lâ)'nın şöyle dediğini rivâyet etti: (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana): Sana elçilerim geldiği zaman kendilerine otuz zırh ve otuz deve ver" dedi. olursa kıymeti ödenmek üzere ariyet olarak mı, yoksa telef olan ödenmeden elde kalanı geri verilmek üzere ariyet olarak mı? dedim. Telef olanı ödenmeden elde kalanı geri verilmek üzere" buyurdu. Dâvûd: Habbân, Hilâl er-Re'yî'nin dayısıdır" dedi. b. Hanbel, VI, 465.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Ariyetin Tazmini
3569-) Enes (radıyallahü anh)'den rivâyet edildi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımlarından birisi (Âişe) nin yanında idi. Mü’minlerin annelerinden biri hizmetçisi ile (Efendimize) içerisinde yemek olan bir çanak gönderdi. Âişe hizmetçinin eline vurdu ve çanağı kırdı. rivâyetinde şöyle der:- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) parçaları aldı, birbirine birleştirdi ve içerisine yemeği toplamaya başladı. Aynı zamanda da: Anneniz kıskandı" diyordu. şunları ilâve etti: (Resûlüllah yanındakilere) " Yeyiniz" dedi. Onlar da, Hazret-i Âişe, evindeki çanağı getirinceye kadar yediler. -Sonra Müsedded'in (hadisinin) lafzına döndük-: Râsulullah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yeyiniz" dedi ve onlar yeyip bitirinceye kadar yemeği getiren hizmetçiyi ve çanağı alıkoydu. Sağlam çanağı hizmetçiye verdi, kırık olanı evinde bıraktı. mezâlim 34; İbn Mâce, ahkâm 14; Nesâî, nisa 4; Ahmed b. Hanbel, III, 105, IV, 188.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Bir Şeyi Bozan Kişi Onun Mislini Öder
3570-) Âişe (radıyallahü anhâ)'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: kadar (güzel) yemek yapan birisini görmedim. O, Resûlüllah için bir yemek yapıp gönderdi. Beni bir titreme aldı ve kabı kırdım, (sonra): Resûlallah, yaptığınım keffareti ne? dedim. Kabın misli kap ve yemeğin misli yemek" buyurdu. nisa 4.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: Bir Şeyi Bozan Kişi Onun Mislini Öder
3571-) Haram b. Muhayyisa’nın, babası (Muhayyisa'dan) rivâyet ettiğine göre; b. Âzib'in devesi bir adamın bahçesine girdi ve oraya zarar verdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); bahçe sahiplerinin, bahçelerini gündüz, hayvan sahiplerinin de hayvanlarını gece korumalarına hükmetti. Mâce, ahkâm 13.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: İnsanların Ekinine Zarar Veren Hayvanların Durumu
3572-) Berâ b. Âzib'den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: ekinlerde otlamayı âdet edinen bir devesi vardı. Deve bir bahçeye girdi ve oraya zarar verdi. Hâdise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a haber verildi. Resûlüllah da: Bahçelerin gündüz beklenmesinin bahçe sahiplerine, hayvanlara geceleyin sahip olunmasının hayvan sahiplerine ait olduğuna ve hayvanların gece verdikleri zararın sahiplerine ödettirilmesine hükmetti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, İcare Bölümü
Konu: İnsanların Ekinine Zarar Veren Hayvanların Durumu
3573-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet olunduğuna göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Her kim hâkimlik görevini üzerine alırsa bıçaktan başka bir şeyle boğazlanmış olur" buyurmuştur. ahkâm 1; İbn Mâce, ahkâm 1; Ahmed b. Hanbel, II, 230, 365.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimlik Görevi İstemenin Hükmü
3574-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet olduğuna göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): İnsanlar arasında hâkimlik yapmakla görevlendirilen kimse bıçaktan başka bir şeyle boğazlanmış olur" buyurmuştur. ahkâm 1, Mâce, ahkâm 1; Ahmet b. Hanbel, II. 230, 365.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimlik Görevi İstemenin Hükmü
3575-) Abdullah b. Büreyde'nin, babasından rivâyet ettiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Hâkimler üç kısımdır: Biri cennette, ikisi de cehennemdedir. Cennette olan, hakkı bilip ona göre hüküm verendir. Hakkı öğrendiği halde hükm(ün)de zulmeden (hâkimler) ile, hakkı bilmeden insanlar hakkında hüküm veren (hakimler) de cehennemdedir." Dâvûd dedi ki: Bu " Hâkimler üç sınıf tır- " diye başlayan İbn Büreyde hadisi, bu mevzuda gelen hadislerin en sağlamıdır. Mâce, ahkâm 3.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkim Verdiği Hükümde Yanılabilir
3576-) Amr b. Âs; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etti: Hâkim hüküm verir(ken) ictihad eder de (içtihadında) isabet ederse, kendisine (bu içtihadından dolayı) iki sevap vardır. Eğer hâkim hüküm verir (ken) ictihad eder de (içtihadında) yanılırsa kendisine (bu içtihadından dolayı) bir sevap vardır." Yezid b. Abdülah b. el-Hâd dedi ki:) Ben bu hadisi Ebû Bekir b. Hazm'e haber verdim de; (Bunu bana) Ebû Seleme de Ebû Hureyre'den aynen böyle nakletmişti" cevabını verdi. i'tisâm 20, 21; Müslim, akdiye 15, Nesâî, ahkâm 2, kudât 3; İbn Mâce, ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, IV, 198, 204, 205.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkim Verdiği Hükümde Yanılabilir
3577-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: Her kim müslümanlar arasında hâkimlik yapmak ister ve bu arzusuna erişir, sonra da (onun) adaleti zulmüne baskın gelirse cennetlik olur. (Hâkimlik makamına gelip de) zulmü adaletine baskın gelen kimse de cehenemlik olur."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkim Verdiği Hükümde Yanılabilir
3578-) İbn Abbâs'dan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirler onlardır" (5) 44. (âyetinin) " ...yoldan çıkmışlardır" (5) 47. âyetine kadar olan (Mâide süresindeki 44,45,47 numaralı) üç âyet, özel olarak (yahudilerden) Kureyza ve Nadîr (oğullan) hakkında inmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkim Verdiği Hükümde Yanılabilir
3579-) Abdurrahman b. Bişr el-Ensarî el-Ezrak'den rivâyet olunmuştur, dedi ki: Mes'ud el-Ensarî (bir gün insanlardan oluşan) bir halka içerisinde otururken, Kinde kapılarından iki adam yanlarına girerek: (İçinizde) bizim aramızda hüküm verecek bir kimse yok mudur? diye sormuşlar. Halka (da bulunanlar) dan birisi de: Ben (varım) demiş. Bunun üzerine Ebû Mes'ud (yerden) bir çakıl taşı alarak o adama atmış ve: Vazgeç, çünkü (Hazret-i Peygamber zamanında) hâkimliğe heves etmek iyi karşılanmazdı, demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimliğe Talip Ve Hırslı Olmak
3580-) Enes b. Mâlik'den, şöyle demiştir: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyurduğunu işittim: - Kim hâkimlik görevi (ni üstenmek) ister ve bu göreve talip olmaz ve onu elde etmek için (aracılardan) yardım istemez (fakat liyakatından dolayı bu göreve getirilir) ise; Allah ona, doğru hareket etmesine yardımcı olacak bir melek indirir." Dâvûd dedi ki; (Bu hadisi) Vekî İsrail'den, Abdü'l-A'lâ'dan, O Bilâl b. Ebû Mûsâ'dan, o Enes'ten, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etti. Avâne ise Abdü'l-A'lâ'dan, o Bilâl b. Mirdâs el-Fezârî'den, o Hayseme el-Basrî'den, o da Enes'ten rivâyet etti. ahkâm 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimliğe Talip Ve Hırslı Olmak
3581-) Ebû Mûsâ (el-Eş'arîyden; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Biz bu görevimize onu isteyeni hiçbir zaman getirmeyiz" yahutta " getirmeyeceğiz" icâre 1, mürteddîn 2, ahkâm 7; Müslim, imâre 15; Ebû Dâvûd, hudüd 1; Ahmed b. Hanbel, IV, 409.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimliğe Talip Ve Hırslı Olmak
3582-) Abdullah b. Amr'dan, demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), rüşvet verene de alana da lanet etti. ahkâm 9; İbn Mâce, ahkâm 2; Ahmed b. Hanbel, II, 164, 190, 194, 212, 387, 388, V, 279.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Rüşvetin Çirkinliği
3583-) Adiyy b. Amîre el-Kindî'den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Ey insanlar, sizden birisi bizim bir işimizin başına getirilir de o işten (hasıl olan) bir iğneyi veya daha küçüğünü bizden gizlerse bu (gizlediği şey onun boynuna geçecek) bir bukağıdır. (Bu kimse) kıyamet gününde Allah'ın huzuruna onunla beraber gelir. sözlerine şöyle devam etmiştir:) Ensar'dan siyah bir adam ayağa kalktı, (şu anda ben) o adamı görüyor gibiyim. Allah'ın Rasûlü, görevim benden geri al, dedi. (Hazret-i Peygamber de ona): Bu (sözü söylemenin sebebi) nedir?" diye sordu. seni şöyle şöyle derken işittim; karşılığını verdi. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber): Ben bu sözü (yine de) söylüyorum. Bizim bir işte görevlendirdiğimiz kimse (bu görevi esnasında halktan almış olduğu malların) azını da, çoğunu da (bize) getirsin. Bu iş (in)den dolayı (kendisine) verileni alsın. Alınması yasaklanan şeyi de almasın" buyurdu. b. Hanbel IV, 192.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Devlet Memurlarının Hediye Kabul Etmelerinin Hükmü
3584-) Ali (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni Yemen'e hâkim olarak göndermişti. (Kendisine); Allah'ın Rasûlu, sen beni gönderiyorsun ama ben daha çok küçüğüm ve nasıl hüküm vereceğimi bilmiyorum, dedim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: Allah senin kalbini (doğru hüküm verebilme yoluna) eriştirecek, dilini (doğru hüküm vermede) sabit kılacak. Binaenaleyh (mahkeme olmak üzere) huzuruna iki hasım geldiği zaman, birincisini dinlediğin gibi diğerini de dinleyinceye kadar hüküm verme. Bu (vereceğin) hükmün aydınlığa kavuşması için daha uygundur." Ali sözlerine devamla: O günden beri hâlâ bu tavsiyesine göre) " hâkimliğe devam ediyorum." yahutta-: Bir daha hüküm vermekte tereddüte düşmedim" dedi. ahkâm 5; Ahmed b. Hanbel, I, 111, 149, 150.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hüküm Nasıl Verilir?
3585-) Ummü Seleme'den, demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Ben ancak bir insanım. Siz davalarınıza bakmam için bana müracaat ediyorsunuz. Bir kısmınız (hakkı savunurken) delilini ifade etme hususunda bir kısmınızdan daha güç'" olabilir, ben de ondan dinlediklerime göre hüküm veririm. Binaenaleyh ben (bu şartlar içerisinde) herhangi bir kimse için kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem o kimse bu şeyi almasın. Çünkü ben (bu şekilde verdiğim hükümle) ona ateşten bir parça kes(ip ver)mişim (demek)tir." şehâdât 27, hayt 10, ahkâm 20; Müslim, akdiye 4; Ebû Dâvûd, edeb 87; Tirmizî, ahkâm 11, 18; Nesâî, kudât 12, 33; İbn Mâce, ahkâm 5; Muvatta, akdiye 1; Ahmed b. Hanbel, II, 332, VI, 203, 290, 307, 308, 320.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi
3586-) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'den şöyle dediği rivâyet olunmuştur: ait bir miras hususunda ihtilâfa düşen iki kişi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldiler. (Davalarını isbata yarayacak) bir belgeleri yoktu, sadece (kendilerine göre) bir iddiaları vardı. (Bunun üzerine) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (onlara bir önceki hadisin) benzeri sözler söyledi. (Bu) iki adam (Hazret-i Peygamber'in konuşmasını dinleyince) ağla(maya başla)dılar. Her biri (diğerine): Benim hakkım senin olsun" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de; (Şu) davranışı gösterdiğinize göre; malınızı kendi aranızda bölüşme yoluna gidiniz. Bunu yaparken önce (malı) iki eşit parçaya bölünüz, sonra (aranızda) kur'a çekiniz (sonunda birbirinizle) helâllesiniz" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi
3587-) Abdullah b. Râfi'den; dedi ki: Ümmü Seleme'yi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şu (bir önceki) hadisi (rivâyet ederken) işittim. b. Râfî' sözlerine devamla şöyle) dedi: Miras ve kaybolup gitmiş bir takım mallar hususunda (iki şahıs Hazret-i Peygamber'e müracaat ederek birbirlerinden) davacı oldular. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber): Ben, hakkında bana (bir vahiy) inmemiş olan hususlarda kendi re'yimle hüküm veririm" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi
3588-) Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) minber üzerinde iken şöyle demiştir: insanlar, ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'nı içtihadında kesin isabet yardır. Çünkü Allah ona (doğruyu bizzat kendisi) göstermiştir. Bizden (çıkan) içtihad (lar ise, doğruyu çıkarmak için gücümüz nisbetinde ortaya konmuş fikrî) bir gayret (in semeresinden ibaret)tir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi
3589-) Muaz b. Muaz dedi ki: bir önceki hadisi) bana Ebû Osman eş-Şâmî de haber verdi. Ben ondan yani (Ebû Osman eş-Şâmî künyesiyle tanınan) Harîz b. Osman'dan daha faziletli birini gördüğümü sanmıyorum.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi
3590-) Abdullah b. ez-Zübeyr'den, (şöyle) dediği rivâyet olunmuştur: (sallallahü aleyhi ve sellem), davacı ile davalının hâkimin önünde oturmalarını emretti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Davacı İle Davalı Mahkemede Hakimin Önünde Otururlar
3591-) Abdurrahman b. Ebî Bekre'nin, babası (Ebû Bekre)'den naklettiğine göre; Bekre, (Sicistan'da hâkimlik görevinde bulunan Ubeydullah isimli) oğluna bir mektup yazarak, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir: Hâkim öfkeli iken iki kişi arasında hüküm veremez." ahkâm 13; Müslim, akdiye 16; Tirmizî, ahkâm 7; Nesâî, kudât 32; İbn Mâce, ahkâm 4; Ahmed b. Hanbel, V, 36, 38, 46, 52.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hakimin Öfkeli İken Hüküm Vermesi
3592-) İbn Abbâs'tan, şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Sana gelirlerse ister aralarında hükmet, ister onlara yüz çevir" Mâide, (5) 42. (âyeti kerimesi) neshedilmiştir. (Çünkü Yüce Allah daha sonra indirdiği başka bir âyet-i kerimesinde): Ve aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet" buyurmuştur. Mâide, (5) 49.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimin Müslümanların İdare Ve Himayesi Altında Yaşaman Gayri Müslimlerin Davasına Bakması
3593-) İbn Abbâs'tan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver ister onlardan yüz çevir" Mâide, (5) 42. âyet(i ile) bunun devamı (olan), " Ve eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adalet yapanı sever." âyet(i) indiği sırada Nadîr oğullan Kureyzâ oğullarından (birini) öldürdüklerinde (onlara) diyetin yarısını öderlerdi. (Fakat) Kureyza oğullan Nadîr oğullarından (birini) öldürdüler mi (onlara) tam diyet öderlerdi. (Bu âyetlerin inmesi üzerine) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onların arasında adaletle hüküm verme esasını getirdi. b. Hanbel, I, 363.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimin Müslümanların İdare Ve Himayesi Altında Yaşaman Gayri Müslimlerin Davasına Bakması
3594-) Hıms halkından ve Muaz b. Cebel (radıyallahü anh)'in arkadaşlarından (olan) bir takım insanlardan rivâyet olunduğuna göre; (sallallahü aleyhi ve sellem) Muaz'ı Yemen'e göndermek istediği zaman ona şöyle sormuştur: Bir dava ile karşılaşırsan nasıl hüküm vereceksin?" da şöyle cevap vermiştir: Kitabıyla hüküm vereceğim. " Allah'ın kitabında (bir hüküm) bulamazsan? (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sünnetiyle. Ya Resûlallah'ın sünnetinde ve Allah'ın Kitabında da (bir hüküm) bulamazsan?" görüşümle ictihad ederim, (hüküm vermekten) geri dönmem. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Muaz'ın) göğsüne vurarak: Allah Rasûlünün elçisini Allah Rasûlü'nün arzusuna (muvafık hareket etmeye) muvaffak kılan Allah'a hamdolsun" demiştir. ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236. 242.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimin Hüküm Verirken İctihadda Bulunması
3595-) Muaz b. Cebel’den, diğer bir rivâyete göre de; Hazret-i Peygamber onu Yemen'e göndereceği zaman- (aralarında geçen konuşmayı anlatırken) bir önceki hadisin manasını zikretmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Hâkimin Hüküm Verirken İctihadda Bulunması
3596-) Ebû Hureyre'den rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Müslümanlar arasında sulh caizdir." (b. Abdulvahid ed-Dımışkî bu hadise) ilâve (olarak şu cümleyi de rivâyet) etmiştir: Ancak bir haramı helâl kılan ya da bir helâli haram kılan sulh müstesnadır." Süleyman b. Dâvûd da (bu hadise) ilâve (olarak şu cümleyi rivâyet) etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Müslümanlar şartları üzerindedirler buyurdu." ahkâm 17; İbn Mâce, ahkâm 23; Ahmed b. Hanbel, II, 366.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Sulh
3597-) Kâ'b b. Mâlik'in haber verdiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında, İbn Ebî Hadred'de olan alacağını, (ondan) mescidde sert bir şekilde istemiş, ikisinin sesleri de evinde bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) işitecek kadar yükselmiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlar(ın yanın)a çıkmak isteyip odasının (önünde gerili bulunan) perdesini açarak Kâ'b b. Mâlik'e; Ey Kâ'b!" diye seslenmiş. (O da), " Buyur Ya Resûlallah" diye cevap verince, ona " alacağının yarısını düş" diye eliyle işaret etmiş. Kâ'b da: Ey Allah'ın Rasûlu, (bu tavsiyeyi derhal) yerine getiriyorum" diye cevap vermiş. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (borçluya dönerek): Kalk, (kalan) borcunu (derhal) öde" buyurmuştur. salât 71, 83, husûmât 4, sulh 14; Müslim, müsâkât 20; Nesâî, kudât 20; İbn Mâce, sadakat 18; Dârimî, büyü 49; Ahmed b. Hanbel, VI, 390.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Sulh
3598-) Zeyd b. Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: Size şahitlerin en hayırlısını haber vereyim mi? (Kendisinden şahitlik etmesi) istenmeden önce şahitlik (görev)ini (yerine) getiren -ya da gördüğünü haber veren- kimsedir." Abdullah b. Ebî Bekir, (babasının bu son iki cümleden) hangisini rivâyet ettiğinde şüphe etmiştir. Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen’'şahitlik etmesi kendisinden istenmeden önce şahitlik görevini yerine getiren kimse" sözünü) Mâlik, " (Taraflardan) lehine yarayacak kimsenin bilme(yip de kendisinin bil) diği bir delili (kendiliğinden) haber vermesidir" diye açıkladı. el-Hemedâni (bu cümleyi), " Bu delili sultana iletir" diye açıkladı. İbn Şerh ise, " Bu delili hâkimlere getirir" diye açıkladı. hadisinde " ahbere" (haber verdi) sözü vardır. İbn Şerh de, (Abdurrahman b. Ebî Ömer'den) " İbn Ebî Ömer" diye bahsetmiş, (fakat Adurrahman kelimesini) zikretmemiştir. akdiye 19; Tirmizî, şehadât 1; İbn Mâce, ahkâm 28; Muvatta, akdiye 3; Ahmed b. Hanbel, I, 18, IV, 115, 117, V, 192, 193.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Şahitlik
3599-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhümâ)'den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyurduğunu duyduğu rivâyet edilmiştir: Aracılığı Allah'ın cezalarından bir cezanın yerine getirilmesine engel olan kimse Allah'a savaş açmış olur. Bile bile haksız bir davayı savunan kimse bu davadan dönünceye kadar, Allah'ın gazabına uğramaya devam eder. Bir müslüman hakkında onda olmayan şeyleri söyleyen kimseyi de Allah, söylediği (bu) sözden dönünceye kadar, cehennem ehlinin vücudundan akan irinle toprak karışımı olan bir bataklıkta tutar."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Aslını Esasını Bilmediği Bir Davada Taraflardan Birine Yardımcı Olmaya Çalışması
3600-) İbn Ömer de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (bir önceki hadisin) manasını (rivâyet etmiştir. İbn Ömer'in bu rivâyetinde Hazret-i Peygamber) şöyle buyurmuştur: Her kim bir davada zulme yardımcı olursa, kuşkusuz Aziz ve Celîl olan Allah'ın gazabına uğrar."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Aslını Esasını Bilmediği Bir Davada Taraflardan Birine Yardımcı Olmaya Çalışması
3601-) Hureym b. Fâtik'den; dedi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), (bir gün) sabah namazını kıldı, (namazı) bitince ayağa kalkarak üç defa: - Yalan şahitliği Allah'a şirk koşmaya denk tutulmuştur." buyurdu. Sonra, " Artık -siz Allah'ı birleyen ve O'na şirk koşmayan kimseler olarak -o pis putlardan ve yalan sözden kaçının" (22) 30. âyetini okudu. şehadât 3; İbn Mâce, ahkâm 32; Ahmed b. Hanbel, IV, 178, 233, 321, 322.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Yalan Şahitliği
3602-) Amr b. Şuayb'in dedesinden şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (emanete) hiyanet eden erkek ve kadın ile kardeşine kin besleyen kimsenin şahitliğini kabul etmedi (ği gibi, geçimini temin etmekte) bir ev halkına bağımlı olan kimsenin şahitliğini de reddetti. (Fakat bu kimsenin, bağımlı olduğu aile halkından) başkasının lehine yaptığı şahitliği geçerli saydı. Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen) " el-gimru" ya da " hinne" kelimesi -" eş-şahnâü" kelimesiyle eş anlamlıdır. el-Kâni' kelimesi de (bir kimsenin kendi işinde ücretle çalıştırdığı) " el-ectrü'l-hass" gibi, (kişinin kendi işine ve emrine bağlı) ücretli kimse demektir. şehadât 2; İbn Mâce, ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, II, 204, 208, 225.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Şahitliği Kabul Edilmeyen Kimseler
3603-) Süleyman b. Mûsâ'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Hain erkeğin, hain kadının, zina eden erkeğin, zina eden kadının, (din) kardeşlerine kin besleyen kimsenin şahitliği geçerli değildir." şehadât 2; İbn Mâce, ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, II, 204, 208, 225.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Davalar Bölümü
Konu: Şahitliği Kabul Edilmeyen Kimseler