Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

365-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir; Havle bint Yesâr, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip: Resûlallah! Benim sadece bir tane elbisem var, ben o (elbisem) üzerimde iken hayız oluyorum, ne yapayım? dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) şu cevabı verdi: zaman onu yıka ve onda (onu giyerek) namazını kıl." dedi ki: çıkmazsa (ne yapayım)? Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem); Kanı yıkamak sana yeter, izi zarar vermez" buyurdular. b. Hanbel, II, 380.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Kadın, Hayızken Giydiği Elbisesini Yıkar
366-) Muâviye b. Ebî Süfyân'dan rivâyet edilmiştir; O, Peygamberimizin hanımı olan, kızkardeşi Ummu Habîbe'ye: (sallallahü aleyhi ve sellem) cima ederken üzerinde bulunan elbisesi ile namaz kılar mıydı? diye sordu. Ummu Habîbe (Radıyallahü anhâ): O elbisede pislik görmediğinde (kılardı) dedi." tahâre 185; İbn Mâce, tahare 83.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Hanımıyla Cinsi Temasta Bulunurken Giydiği Elbise İle Namaz Kılmanın Hükmü
367-)  Âişe (radıyallahü anha)'dan demiştir ki (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim çamaşırlarımız da veya çarşaflarımızda namaz kılmazdı. Dâvûd, salât 86; Nesâi, ziynet 115; Tirmîzî, cuma 64; Ahmed b. Hanbel, VI, 101. Babam (çamaşır mı, yoksa çarşaf mı olduğunu) şüphe etti" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Kadınların İç Çamaşırları İle Namaz Kılmak
368-) Âişe (radıyallahü anhâ)'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim elbiselerimizde (veya çarşaflarımızda) namaz kılmazdı." b. Ebi Sadaka’nın şöyle dediğini duydum demiştir: hadis-i şerifi Muhammed b. Sirin'e sordum, rivâyet etmedi ve " Ben onu eskiden beri duydum. Fakat kimden duyduğumu bilmiyorum. Güvenilir birinden mi, yoksa başkasından mı duyduğumu hatırlayamıyorum. Onu (başkasına) sorunuz" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Kadınların İç Çamaşırları İle Namaz Kılmak
369-) Meymûne (radıyallahü anhâ)’dan; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir bölümü kendi üzerinde, diğer bölümü hayız hâlindeki bir hanımının üstünde olan bir elbise ile namaz kıldığı" rivâyet edilmiştir. salât 274; İbn Mâce, tahare 131; Ahmed b. Hanbel, VI, 67, 99, 129, 137.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Kadınların İç Çamaşırları İle Namaz Kılma Ruhsatı
370-) Âişe (radıyallahü anha)’dan nakledilmiştir ki; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yakınında, hayızlı bulunduğumda, üzerimdeki elbisenin bir kısmı Resûlüllah'ın üzerine (sarkmış) bir vaziyetteyken geceleyin namaz kılardı." Mâce, tahâre 131; Ahmed b. Hanbel, VI, 204; ayrıca bk. Buhârî, salat 19, Müslim, salat 273, 274.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Kadınların İç Çamaşırları İle Namaz Kılma Ruhsatı
371-) Hemmam b. Haris'ten rivâyet edilmiştir: (Bir gün) Hemmâm Hazret-i Âişe'nin yanında (misafir) iken ihtilâm olmuştu. Elbisesini veya - Buradaki şüphe, râvilerden birine aittir. - elbisesindeki cenabet eserini (meniyi) yıkarken Hazret-i Âişe'nin cariyesi onu gördü ve Hazret-i Âişe'ye haber verdi. Bunun üzerine Âişe (radıyallahü anhâ) şöyle dedi: anda) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elbisesinden onu ovaladığını görür (gibiyim). tahâre 105, 106, 45; Nesâi, tahâre 187; İbn Mâce, tahare 82 (mânâ olarak); Tirmizî, tahâre 85 (mânâ olarak);Ahmed b. Hanbel, VI, 35 97, 135. Dâvûd: Bunu, Hakem rivâyet ettiği gibi, A'meş de rivâyet etmiştir" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbiseye Bulaşan Meninin Hükmü
372-) Âişe (radıyallahü anhâ) şöyle demiştir: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın elbisesinden meniyi ovalardım. Resûlüllah da o elbisede namaz kılardı." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. Dâvûd buyurdu ki: bu rivâyetinde Muğîre, Ebû Ma'şer ve Vâsıl muvafakat ettiler.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbiseye Bulaşan Meninin Hükmü
373-) Süleyman b. Yesâr Âişe (radıyallahü anhâ)'yı şöyle söylerken dinlemiştir: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın elbisesinden meniyi yıkardım daha sonra elbisedeki temizleme izlerini görürdüm." vudû' 65; Müslim, tahâre 108 (benzeri); Tirmizî, tahare 86 (benzeri);Nesaî tahâre 186; İbn Mâce, tahâre 81 (benzeri); Ahmed b. Hanbel, VI, 142, 235.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbiseye Bulaşan Meninin Hükmü
374-) Üramü Kays bint Mihsan'dan rivâyet edilmiştir ki: O, (bir gün) henüz yemek yemeye (başlamaya)n küçük oğlunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a getirdi Efendimiz de çocuğu kucağına oturttu. Çocuk Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elbisesine bevletti. Efendimiz su isteyerek (sidiğin) üzerine döktü, onu yıkamadı." vudû 59; Muslim. tahâre 101, 104; Nesâî, tahâre 188; Tirmizî, tahare 54 (benzeri) İbn Mace, tahâre 77; Darimî, vudû' 63; muvatta', tahâre 110; Ahmed b. Hanbel, VI, 356, 464.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
375-) Lûbâbe bint el-Hâris (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki; Ali (radıyallahü anh)’nin oğlu Hüseyin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kucağında idi. Efendimizin üzerine bevletti. elbise giy, izarını da bana ver yıkayayım, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Ancak kızın idrarından dolayı yıkanır oğlanın idrarından ise (üzerine) su dökülür." buyurdu. vudû' 59; İbn Mâce, tahâre 77; Ahmed b. Hanbel, VI, 239, 240, 255, 256.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
376-) Ebû's-Semh'den nakledilmiştir kişi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hizmet ederdim. Efendimiz gusletmek istediğinde bana " Yönünü çevir" der, ben de çevirir ve onu gizlerdim, (siper olurdum). (Bir gün) Hasan veya Hüseyin (radıyallahü anhümâ) getirildi. Efendimiz'in göğsü üzerine bevletti. Ben hemen onu yıkamaya geldim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kız çocuğunun idrarı(ndan dolayı) yıkanır, oğlanınkine ise, su serpilir" buyurdu. tahâre 189; İbn Mâce, tahâre, 77. (b. Abdilazîm) dedi ki; sigasıyla) Bize Yahya b. Velid haber verdi. Ebû Davûd da dedi ki; Yahya b. Velid, Ebû'z-Za'râ dır. Harun b. Ebî Temim, Hasen el-Basrî'nin " Bütün idrarlar eşittir." dediğini söyledi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
377-) Ali (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Kız çocuğun idrarı yıkanır, oğlan çocuğunun ise (sütten başka) yemek yemediği müddetçe idrarına su serpilir." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
378-) Ali (radıyallahü anh) yukarıdaki hadisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan merfûan rivâyet etmiştir. Ancak (bu rivâyette) " yemedikçe" kaydını (Katâde'nin talebesi Hişâm) zikretmemiştir. (Hişam ilâveten) Katâde'nin; Bu, yemek yemedikleri müddetçedir, yemek yerlerse her ikisi de yıkanır" dediğini de bildirmiştir. Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
379-) Hasan (el-Basrî), annesinin şöyle dediğini haber verdi: (Ben) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)’yı henüz yemek yemeyen erkek çocuğun idrarı üzerine su dökerken gördü(m). Eğer (çocuk) yerse, onu yıkardı. Kız çocuğunun idrarını da yıkardı." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Çocuk İdrarının Elbiseye Bulaşması
380-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'dan rivâyet edilmiştir ki; (sallallahü aleyhi ve sellem) Mescidde otururken bir bedevi Mescide girip namaz kıldı.(İbn Abd bu namazın iki rekat olduğunu söyler). Sonra da: bana ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e rahmet eyle, bizimle beraber bir başkasına acıma, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): olan şeyi men'ettin (Allah'ın geniş tuttuğu rahmetini daralttın), buyurdu. Aradan fazla bir zaman geçmeden bedevi Mescidin içinde (bir kenara) bevletti. Bunu gören sahâbîler bedeviye doğru koştular, fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara mâni oldu ve: ancak kolaylaştırcı olarak gönderildim, zorlaştırıcı olarak değil. O (bedevinin) bevli üzerine büyük bir kova dolusu veya doluya yakın su dökünüz" buyurdu. vudû 57, 58, edeb 35, 80; Müslim, tahâre 98, 100; Tirmızî, tahâre 112; Nesâî, tahâre 44; mjyâh 2, İbn Mâce, tahâre 78; Dârimî, vudü' 62; Muvattâ', tahâre 111; Ahmed b. Hanbel, ÎI, 282.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: İdrarın Îsabet Ettiği Toprakın Temizlenmesi
381-) Ma'kıl b. Mukarrin'den; şöyle demiştir: Bir bedevî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte namaz kıldı..." (Ma'kıl bundan sonra) Önceki hadisteki hâdiseyi (anlattı) ve şunları ilâve etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Üzerine bevlettiğî toprağı alın ve (Mescidin dışına) atın, yerine de su dökün" buyurdu. Dâvûd; Bu hadis mürseldir. Çünkü İbn Ma'kıl, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı görmemiştir" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: İdrarın Îsabet Ettiği Toprakın Temizlenmesi
382-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'dan, şöyle demiştir: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bekâr bir genç idim ve Mescidde gecelerdim. Köpekler mescide girerler, çıkarlar, bevlederler, (sahabiler de) bundan dolayı hiç bir şey (su) dökmezlerdi." ta'bir 36; fedailu ashabın-Nebi 19; Müslim, fedailu's-sahâbe 140.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Yeryüzünün Toprağın Kurumakla Temizlenmesi Hakkında
383-) Abdurrahman b. Avf'ın oğlu İbrahim'in Ümmü Veledi (Humeyde)’den rivâyet edilmiştir. O; Resûlüllah'ın hanımı Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)’ya; eteğim uzatan bir kadınım, pis yerlerde yürüyorum (ne yapmalıyım)? diye sordu. Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ); (sallallahü aleyhi ve sellem) " Onu sonraki (temiz yerler) temizler" buyurdu diye cevap verdi. Veled, Efendisinden çocuk dünyaya getiren câriyedir. Bu hanım tabiîdir. tahâre 109; İbn Mâce, tahâre 79; Dârimî, vudû 64; muvatta, tahâre 16.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbisenin Eteğine Bulaşan Necasetin Hükmü
384-) Abdu'l-Eşhel oğullarından bir kadın şöyle demiştir; (Resûlüllah'a); Ya Resûlallah! Bizim mescide giden yolumuz pis, kerih kokuludur. Yağmur yağdığında ne yapalım? diye sordum. kirli yoldan sonra daha temizi yok mu? dedi. (var) dedim, yer pis yerin pislettiğini temizler" buyurdu. Mâce, tahâre 79.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbisenin Eteğine Bulaşan Necasetin Hükmü
385-) Ebû Hureyre'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Sizden biriniz ayakkabısı ile bir pisliğin üzerine basarsa (bilsin ki) toprak onun için temizleyicidir." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Ayakkabıya Bulaşan Pisliğin Temizlenmesi
386-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) mânâ olarak öncekine benzeyen rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir. (Bir kimse) Necaset üzerine mestleri ile basarsa onların temizleyicisi topraktır." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Ayakkabıya Bulaşan Pisliğin Temizlenmesi
387-) Âişe (radıyallahü anhâ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan aynı manada bir hadis rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Ayakkabıya Bulaşan Pisliğin Temizlenmesi
388-) Ummu Câhder el-Âmiriye'den; O, Âişe (radıyallahü anhâ)’ya elbiseye bulaşan hayız kanının hükmünü sordu. Âişe (radıyallahü anhâ) şu cevabı verdi: Ben (hayızlı iken bir gece) üzerimizde şiltemiz olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Şiltenin üstüne bir elbise örtmüştük. Sabah olunca Hazret-i Peygamber elbiseyi alıp giydi, çıktı. Sabah namazını kıldırdı ve oturdu. Bir adam: Resûlallah! Bu bir kan (lekesi) parıltısı (değil mi, diye kanı gösterdi). lekeli kısmın kenarım avuçlayıri durulmuş bir vaziyette bir çocukla bana gönderdi, ve: yıka kurut ve bana gönder.' buyurdu. isteyip onu yıkadım, kuruttum ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a gönderdim. Resûlüllah öğleye doğru o elbise üzerinde olduğu halde geldi." Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbisedeki Necasetten Dolayı Namazı İade Gerekir Mi?
389-) Ebû Nadra'dan, demiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elbisesine tükürdü ve orayı biri biri üstüne (katlayıp) sürttü." tahâre 192; İbn Mâce, ikâme 61; Ahmed b. Hanbel, III, 42.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbiseye Bulaşan Tükrüğün Hükmü
390-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan önceki hadisin benzerini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Temizlik Bölümü
Konu: Elbiseye Bulaşan Tükrüğün Hükmü
391-) Talha b. Ubeydillah (radıyallahü anh)'ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: saçları dağınık bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi: Sesinin fısıltısı duyuluyor, fakat iyice yaklaşmadıkça ne dediği anlaşılmıyordu. (Yaklaşınca) bir de ne görelim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a İslâm (farzların)dan soruyor, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Gece ve gündüzde beş (vakit) namaz" (sana farzdır) buyurdu. Adam: onlardan başkası yok mu? diye sordu. Efendimiz: Hayır, ama nafile kılarsan müstesna" cevabını verdi. Peygamber Ramazan ay' ının orucunu söyledi. Adam yine: ondan başkası yok mu? diye sordu. Resûlüllah: Nafile tutmandan başka yok" buyurdu. bundan sonra zekâtı zikretti. Adam: ondan başkası yok mu? diye sordu. Hazret-i, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayır, fakat sadaka vermen müstesna" buyurdu. üzerine bu adam: ne bunu artırırım ne de eksiltirim, diyerek dönüp gitti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (arkasından); Eğer doğru söylüyorsa, kurtuldu','buyurdu. hıyel 3; iman 3; savm I; şehâdât 26; Müslim, iman 8-9; Nesâî, salât 4, siyam 1, iman 23; Muvatta', sefer 94; Dârimi, 208; Ahmed b. Hanbel, I, 162.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Farz Olan Namaz
392-) Nâfi' b. Mâlik b. Ebî Âmir, önceki hadisi ayni isnadla rivâyet edip şöyle dedi: adamın arkasından): Babasına yemin ederim ki, doğru söylediyse kurtuldu. Yemin ederim ki doğru söyledi ise, Cennete girdi (girecek)" buyurdu. Önceki hadisin kaynakları.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Farz Olan Namaz
393-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)’dan demiştir ki; (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Cebrail aleyhisselâm Kabe'nin yanında iki defa bana imam oldu. Öğleyi güneş batıya eğilip (gölge) nalının tasması kadar olduğu zaman ikindiyi, (her şeyin) gölgesi kendisi kadar olunca; akşamı, oruçlunun iftar ettiği vakitte; yatsıyı, şafak kaybolunca; sabahı da (oruçluya yemek ve içmenin) haram olduğu zaman kıldırdı. gün ise öğleyi, (her şeyin) gölgesi kendisi kadar; ikindiyi, iki misli olunca; akşamı, oruçlunun orucunu açtığı zaman; yatsıyı, gecenin üçte birine doğru; sabahı da ortalık ağarınca kıldırdı. Sonra da bana dönüp şöyle dedi: Muhammed, bu senden evvelki nebilerin vaktidir ve vakit, bu iki vaktin arasıdır. salât 1: Ahmed b. Hanbel, I, 223, 354; III, 30.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Vakitleri
394-) İbn Şihâb'ın Usâme b. Zeyd el-Leysî'ye bildirdiğine göre; b. Abdil-Aziz (bir gün) minberde oturmakta idi. Bu yüzden ikindiyi birazcık geciktirdi. Bunun üzerine Urve b. Zübeyr kendisine: et, Cebrail (aleyhisselâm), Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e namaz vakit(leri)ni haber verdi, demiş. Ömer de Ona: iyi bil - Bu cümleyi " söylediğini açıkla" manasına göre ...- şeklinde okuyanlar da vardır. - karşılığını vermiştir. Bu sefer Urve: Beşîr b. Ebî Mes'ud'dan işittim; O da Ebû Mes'ud el-Ensârî'den duymuş; Ebû Mes'ud demiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Cebrail indi ve bana namaz vakt(ler)ini haber verdi. Ben de onunla namaz kıldım. Sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım, sonra (yine) onunla namaz kıldım" buyuruyor, parmaklan ile de beş namazı sayıyordu. Mes'ud devamla şöyle dedi): öğle namazını güneş batıya eğildiği zaman kılarken gördüm. Hava sıcak olduğu zaman ise, bazan biraz geciktirirdi. İkindiyi güneş sararmadan önce beyaz ve yüksek bir halde - Bu güneşin ışık ve ısısının mevcut olduğu zamandan kinayedir. Her şeyin gölgesi bir misli olduğunda güneş bu haldedir. - iken kıldığını gördüm. Bir kimse (ikindi) namazından çıkar ve güneş batmadan önce Zu'l-huleyfe'ye - Zu'l-huleyfe: Medine'ye altı mil uzaklıkta bir yerin adıdır. Medinelilerin mîkatıdır. - gelirdi. Resûlüllah akşam güneş battığı, yatsıyı da ufuk karardığı zaman kılardı. Bazan da insanların toplanması için geciktirirdi. Sabahı bir sefer alacakaranlıkta, başka bir sefer de ortalık ağarınca kıldı. Bundan sonra, Efendimizin sabah namazı, ölünceye kadar alaca karanlıkta oldu, bir daha ortalık, ağarınca kılmadı. mevâkit 1; İbn Mâce, salât 1. Dâvûd buyurdu ki: hadisi Zuhri’den, Mâmer, Mâlik ve İbn Uyeyne, Şuayb b. Ebî Hamza, Leys b. Sa'd ve başkaları da rivâyet etti. Bunların hiç biri Resûlüllah’in namaz kıldığı vakit(ler)i zikretmediler ve açıklamadılar. Aynı şekilde, Hişam b. Urve ve Habîb b. Ebî Merzûk da Urve (b. Zübeyr)'den Ma'mer ve Ashabının rivâyetleri gibi rivâyet ettiler. Ancak Habib Beşîr'i zikretmedi. Vehb b. Keysân da Câbir kanalıyla Resûlüllah’tan akşamın vaktini rivâyet etti. (Bu rivâyette Câbir) şöyle dedi: (Cebrail) ertesi günü güneş battığı zaman tek vakit olarak akşam için geldi. Dâvûd devamla şöyle dedi: Hureyre vasıtasıyla Hazret-i Peygamber'den aynı şekilde rivâyet edilmiştir. (Bu rivâyette) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Sonra bana akşamı (yani ertesi günü -tek vakit olarak- ) kıldırdı" buyurdu. b. Amr b.-el-As'dan Hassan b. Atıyye'nin hadisi, Amr b. Şuayb’dan; O babasından, O da dedesinden Ebû Hureyre ve Câbir'in rivâyetleri gibi rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Vakitleri
395-) Ebû Bekr b. Ebî Mûsâ'dan rivâyet edilmiştir ki; adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a (namaz vakitlerini) sordu. Fakat Efendimiz hiç bir cevap vermedi. Bilâl'e (ezan okumasını) emretti, O da fecir doğduğu zaman (ezan okudu ve) kamet etti. Efendimiz (sabahı) bir kimse (yanındaki) arkadaşının yüzünü tanıyamadığı veya - Buradaki şüphe râvilerden birisine aittir. - bir kimse yanındakinin kim olduğunu tanıyamadığı bir zamanda (alaca karanlıkta) kıldı. Sonra Bilâle emretti o da öğle namazına güneş batıya eğildiği zaman kamet getirdi. Öyle ki cemaatten (en bilgili olan) biri: gündüz yarı oldu" demişti. Sonra Bilâl'e yine emretti o da güneş bembeyaz ve yüksekte iken ikindiye ikâmet etti. namazı için de güneş battığı zaman ikâmet ettirdi. Şafak kaybolduğunda Bilâl'e emretti, o da yatsı için kamet etti. günü, sabah namazını kıldı ve çıktı. (O kadar geciktirmişti ki) biz " güneş doğdu mu ne?" dedik. Öğleyi bir evvelki günün ikindi vaktinde, ikindiyi güneş sararmış bir halde iken -veya - Şüphe râvilerden birine aittir. - akşam olunca- akşamı şafak kaybolmadan biraz önce, yatsıyı da gecenin ilk üçte birinde kıldı ve: vakitlerini soran nerede? Vakit işte bu ikisinin arasındadır" buyurdu. Buhârî, mevâkıt 1: Müslim, mesâcid 176; İbn Mace, salat 1: Tirmizî, mevâkît i; Nesâî, mevâkit 1, 24; Muvatta; vakt 3; Ahmed b. Hanbel, IV, 416-.V, 349. Dâvûd buyurdu ki: b. Mûsâ Atâ'dan, Ata Câbir'den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan akşam namazı vaktini yükyandaki rivâyette olduğu gibi rivâyet etti. Câbir (devamla): Resûlüllah sonra yatsıyı kıldı, sahâbilerden bazısı onu gecenin üçte birinde bazısı da yarısında kıldığını söyledi." Büreyde de babası vasıtasıyla Resûlüllah’tan aynı şekilde rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Vakitleri
396-) Abdullah b. Amr (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Öğlenin vakti, ikindi vakti girmedikçe; ikindininki güneş sararmadikça, akşamın vakti de şafağın kırmızılığı kalbolmadıkça (devam eder); yatsının vakti gece yansına; sabah namazının vakti ise, güneş doğuncaya kadardır." mesâcid 172; Nesâî, mevâkît 15; Ahmed b. Hanbel, II, 21. 213, 223, 232.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Vakitleri
397-) Hazret-i Hüseyin'in oğlu olan Muhammed b. Amr'dan, demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın namaz kıldığı vakitleri sorduk, şu cevâbı verdi: zeval vaktinden sonra, ikindiyi güneş canlı (parlak) iken, akşamı güneş battığı zaman kılardı. Yatsıyı, cemaat kalabalık olduğunda acele eder, az olduğunda da te'hir ederdi. Sabah namazım da alaca karanlıkta kılardı. mevâkît II, 13, 18, 21; Müslim, mesâcid 233; Nesâî, mevâkît 15, 18.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Resûlüllahın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Namaz Kıldığı Vakit Ve Namazı Kılış Şekli
398-) Ebû Berze (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki; (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını zevalden hemen sonra, ikindiyi, bizden biri (namazdan sonra) güneşin parlaklığı devam ederken Medine'nin en uzak yerine gidip gelebileceği (kadar) bir zaman olduğu vakitte kılardı. cümlenin tercemesi hususunda açıklama bölümüne müracaat edilmelidir. Ebû Minhâl dedi ki: Ebû Berze'nin) Akşam namazı (hakkında hangi vakti söylediğini) unuttum. Yatsıyı gecenin üçte birine - (Ebû Minhal, Ebû Berze'nin) bir başka sererde: gece yarısına kadar" dediğini söyler- kadar geciktirmekte bir beis görmezdi. Efendimiz yatsı namazından önce uyumayı, sonra da konuşmayı hoş görmezdi. namazını ise, birimizin önceden bildiği birini (gördüğünde) tanıyabileceği bir vakitte kılar, bu namazda altmış ilâ yüz arası âyet okurdu. mevâkıt 11, 39; Müsüm, mesâcid 235; Nesâî, mevâkît 2, 16, 20.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Resûlüllahın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Namaz Kıldığı Vakit Ve Namazı Kılış Şekli
399-) Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben öğle namazını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikte kılar, elimle serinlemesi için bir avuç çakıl taşı alır, (secdede) alnım(ı koyacağım yer)e kor, sıcağın şiddetinden (dolayı onların) üzerine secde ederdim. tatb'ik 33.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Öğle Namazının Vakti
400-) Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)’den, şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın (öğle) namazını (zevalden sonraya bırakma) müddeti, (insanın gölgesi) yazın, üç ayaktan beş ayağa, kışın da beş ayaktan yedi ayağa varıncaya kadardır. mevâkıt, 6.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Öğle Namazının Vakti
401-) Ebû Zer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Müezzin öğle ezanını okumak istedi. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Serinliğe bırak" buyurdu. sonra müezzin yine ezanı okumak istedi. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) biz tepeciklerin gölgesini görünceye kadar iki veya üç defa; Serinliğe bırak, şüphesiz sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız" buyurdu. mevâkît, 9, 10; ezan 18; Müslim, mesâcid 180, 181, 183, 184, 186; Tirmizî, mevâkît 7; Nesâî, mevâkît 5; Ahmed b. Hanbel, II, 29, 238, 256, 266, 285, 318.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Öğle Namazının Vakti
402-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız" Bir önceki hadisin kaynakları. Mevheb, (rivâyetinde Efendimizin sözünü naklederken) yerine kelimesini kullanmış ve: Muhakkak sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir" dediğini ilâve etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Öğle Namazının Vakti
403-) Câbir b. Semure (radıyallahü anh): Bilâl (radıyallahü anh) öğle ezanını güneş (batıya) yıkıldığı (yöneldiği) zaman okurdu" demiştir. mesâcid 160; İbn Mace, salât 3; Ahmed b. Hanbel, V, 91, 106.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Öğle Namazının Vakti
404-) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) haber vermiştir ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi namazını güneş beyaz (parlak), yüksek ve dipdiri iken kılardı. Ve (Namazdan sonra) Avâliye giden kimse güneş daha yüksek(te) iken oraya varırdı. mevâkit, B, 18, 21; i'tisam 16; Müslim, mesâcid 176, 193, 233; Nesâî, mevâkît 8, 12, 1" 5, 18; İbn Mâce, salât 1, 5; Tirmizî, salât 1; Ahmed b. Hanbel, III , 131, 184, 209, 214, 217.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
405-) Zuhrî şöyle demiştir: iki veya üç mil (mesafedendir. (Mâ'mer b. Raşid) dedi ki: " veya dört mil" dediğini zannediyorum.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
406-) Hayseme (b. Abdurrahman) şöyle demiştir: Güneşin dipdiri olması, hararetini hissetmendir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
407-) Âişe (radıyallahü anhâ)’nın haber verdiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindiyi güneş, kendisinin odasında iken, henüz (ışığı) yükselmeden (odadan çıkıp gölge yayılmadan) kılardı. mevâkît 1, 13; Müslim, mesâcid 167, 169, Nesâî, mevâkît 8; İbn Mâce, salât. 5 (benzeri); Tirmizî salât 6; Muvatta', salât 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
408-) Ali b. Şeybân (radıyallahü anh)’dan şöyle demiştir: Medine'ye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın yanına geldik. İkindiyi güneş, beyaz ve parlak olduğu müddetçe te'hir ediyordu." hadisi sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
409-) Ali (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek günü, Bizi orta namazından (yani) ikindi namazından alıkoydular. Allah (da) onların evlerine ve kabirlerine ateş doldursun" buyurdu. Cihâd 98, meğazî 39; Müslim mesâcid 202 ?0fi: Tirmizî, tefsir-i sure(2), 31; İbn Mâce, salât 6; Nesâî, salât 14, Ahmed b. Hanbe!, I, 79, 113, 122.’26, 135, 137, İ46, 150, 152, 404, 456.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
410-) Âişe (radıyallahü anhâ)’nın azatlısı Ebû Yûnus şöyle demiştir: (radıyallahü anhâ) kendisi için bir mushaf yazmamı emretti ve, " Namazlara ve orta namazına devam edin" el-Bakara(2), 238. âyetine gelince bana haber ver dedi. Ben de o âyete varınca kendisine haber verdim. Bana o âyeti " Namazlara, orta namazına ve ikindi namazına devam edin, Allah için tevazu halinde namaz kılın" şeklinde yazdırdı. Sonra da: Ben bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den duydum" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
411-) Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını, zevalden hemen sonra kıldırırdı. Ashabına ondan daha meşakkatli hiçbir namaz kıldırmadı. ve orta namazına devam ediniz" âyeti inince, Efendimiz: Ondan önce iki namaz ve sonra iki namaz vardır" buyurdu. b. Hanbel, V, 183.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
412-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim güneş batmadan önce ikindiden bir rek'ata yetişirse, (ikindi namazına) yetişmiş olur. Kim de güneş doğmadan önce sabah (namazından bir rek'ata yetişirse (sabaha) yetişmiş sayılır." mevâkît, 28; Müslim, mesâcid 165; İbn Mâce, salât 11, Nesâî, mevâkît 11, 28; Tirmizî, mevâkît 23; Dânmî, salât 22; Ahmed b. Hanbel, II, 254, 282 muvatta, salât 5.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
413-) Alâ b. Abdurrahman şöyle demiştir: namazını kıldıktan sonra Enes b. Mâlik'in yanına girdik. Enes kalktı ve ikindi namazım kıldı. Namazını bitirince namazı erken kıldığını söyledik -yahut râvilerden birine aittir. o söyledi- Bunun üzerine Enes şu cevâbı verdi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Bu (güneş sararıncaya kadar geciktirilen ikindi namazı) münafıkların namazıdır; bu münafıkların namazıdır, bu münafıkların namazıdır. Onlardan biri güneş sararıp şeytanın boynuzları arasına -veya - Şüphe râvilerden birine aittir. - boynuzları üzerine- girinceye kadar oturur. (Sonra) kalkar ve (kuşun yem gagaladığı gibi) dört rekât namaz kılar. O namazda Allah'ı çok az zikreder" derken işittim. mesâcid 195; Nesâî, mevâkît 9; Tirmizî, mevâkît 65; muvatta, kur'ân 46; Ahmed b. Hanbel, III, İ49, 185.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti
414-) İbn Ömer (radıyallahü anh)'den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: İkindi namazını geçiren, sanki ailesini ve malım kaybetmiştir." mevâkît, 14; menâkıb 25; Müslim, mesâcid 200, 201; fiten 11; Nesâî, salat 17; mevâkît 9; Tirmizî, mevâkît 14; İbn Mâce, salât 6; Dârimî, salât 27; muvatta', vukût's-salat, 21, Ahmed b. Hanbel, II / 8, 13, 27, 48, 54, 64, 75, 76, 102, 134, 145, 148. Dâvûd dedi ki: Ubeydullah b. Ömer yerine dedi: O konuda Eyyûb'un ne dediğinde ihtilaf edildi. Zuhri Sâlim'den o da babası vasıtasıyla Resûlüllah't diye nakletti. mevâkît, 14; menâkıb 25; Müslim, mesâcid 200, 201; fiten 11; Nesâî, salat 17; mevâkît 9; Tirmizî, mevâkît 14; İbn Mâce, salât 6; Dârimî, salât 27; muvatta', vukût's-salat, 21, Ahmed b. Hanbel, II / 8, 13, 27, 48, 54, 64, 75, 76, 102, 134, 145, 148. hadisin manasının ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. İbn Abdi’l-Ber, " Bu hadisin manası ikindiyi kaçıran kimsenin ailesine ve malına intikamı gerektiren musibet isabet eden kimse gibidir. Böyle bir kimsede iki keder bulunur: Biri musibetten, diğeri de intikam alma lüzumundan doğar" der. de şöyle der: İkindi namazını geçiren ailesini ve malını eksilten ve böylece ailesiz ve malsız kalan kimse gibidir. Dolayısıyla bir kimse ailesinin ve malının elinden kaçmasını nasıl istemezse ikindiyi kaçırmaktan da öylece sakınmalıdır" demişlerdir. kaçırmaktan maksadın ne olduğu da ihtilaflıdır. Bazı âlimler bunu namazı hiç kılamama şeklinde anlarken, bazıları da onu efdal vaktinden geciktirmek ve güneşin sarardığı zamana kadar kılmamaktır, biçiminde tefsir etmişlerdir. Bundan muradın cemaate gitmemek olduğunu söyleyenler de vardır. Abdi’l-Berr, geçirme veya geciktirme yönünden bütün namazların ikindi hükmünde olduğunu, bu hadis-i şerifin ikindinin hükmünü soran bir zâta cevap olarak vârid olması dolayısıyla ikindi namazının zikredildiğini söyler. îkindi, (salat-ı vüstâ) olduğu hasseten zikredilmiştir" diyenler de vardır. İbn Hibbân'ın Nevfel b. Muâviye'den merfû olarak rivâyet ettiği, " Her kim bir namazı kaçırırsa, o kimse ailesini ve malını elinden kaçırmış gibidir" hadis-i şerifi yukarıdaki mütaleaları te'yid etmektedir. hadisin sonundaki ziyâdeleri sünen'e almasındaki maksat, yerinde ifâde edildiği üzere, bir kelime üzerindeki rivâyet farklılıklarına işaret etmektir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İkindi Namazının Vakti