Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

966-) Muhammed b. Amr el-Âmirî'den nakledilmiştir ki: Bir mecliste idim..." deyip bu(ndan önceki) hadisi nakledip şöyle dedi: (ilk) iki rekâtte(n sonra) oturduğu zaman sol ayağının tabam üzerine oturur, sağ ayağım dikerdi. Dördüncü rekât olunca da sol kabasını yere koyar ve ayaklarını bir taraftan çıkarırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Dördüncü Rekatten Sonra Teverrükden Sözedenlerin Delilleri
967-) Abbâs -veya Ayyaş- b. Sehl es-Sâidı'den rivâyet edildiğine göre; o, babasının da bulunduğu bir mecliste idi... hadiste (Ebû Humeyd'in) şöyle dediğini zikretti: - Hazret-i Peygamber, otururken kelime secdenin halini beyan etmektedir. " Otururken" diye terceme ettiğimiz ) kelimesi aslında 733 no’lu hadiste olduğu gibi " secde ederken" mânasına olmalıdır. Çünkü oturmanın secde hali ile alâkası yoktur. avuçları, dizleri ve ayağının ön kısmına dayanıp secde yaptı. Akabinde sol kabası üzerine oturup diğer (sağ) ayağını dikti. Sonra tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekrar tekbir alıp doğruldu, fakat bu sefer kalçasının üzerine oturmadan kalktı ve diğer rek'atı kıldı. Aynen birinci rek'atte olduğu gibi tekbirini aldı, iki rek'atten sonra oturdu. (Bu ilk teşehhüdden sonra) ayağa kalkmak isteyince, tekbir alarak kalktı. Sonra diğer (son) iki rek'ati de kılıp sağına ve soluna selâm verdi. Dâvûd buyurdu ki: (Îsa b. Abdillah) hadisinde; teverrük ve ikinci rek'atten kalkarken elleri kaldırma hususunda Abdülhamid'in söylediklerini söylemedi. Dâvûd, salât 117.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Dördüncü Rekatten Sonra Teverrükden Sözedenlerin Delilleri
968-) Abbâs b. Sehl'den nakledilmiştir ki: Ebû Humeyd, Ebû Üseyd, Sehl b. Sa'd ve Muhammed b. Seleme bir araya geldiler. bu (evvelki) hadisi söyleyip iki rek'atten sonra kalktığı zaman elleri kaldırdığını ve (ikinci) oturuşu anmadan, şöyle dedi: (rek'atleri) bitirdi ve sol ayağım büküp, sağının ucunu kıbleye çevirerek oturdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Dördüncü Rekatten Sonra Teverrükden Sözedenlerin Delilleri
969-) Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: - Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte namazda oturduğumuzda, " selâm, kullarından önce Allah'a olsun selâm (meleklerden) filâna filâna olsun" derdik. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Selâm Allah'adır, demeyiniz. Çünkü Allah'ın kendisi selâmdır. Lâkin ka'deye oturanınız; her türlü tahıyye, bütün ibadetler ve güzel sözler sadece Allah içindir. Her türlü selâm, Allah'ın rahmeti ve bütün hayırlar da sana olsun ey nebî, selâm bize ve Allah'ın sâlih Kullarına olsun." -(Selâm salih kullara olsun, sözünü kastederek) " Sizden her kim bunu söylerse yerdeki ve gökteki, veya - Şekk Musedded'e aittir. - yer ve gök arasındaki her sâlih kula isabet etmiştir.- Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın onun kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik ederim" desin" buyurdu. devamla: sonra beğendiği herhangi bir duayı seçip onunla duâ etsin buyurdu. ezan 48, 150, isti'zan 3, 28, deavat, VI, tevhîd 5; Müslim, salât 56, 60, 62; Nesâî, tatbik 100, sehv 56, 43, 41; İbn Mâce, ikâmet 34; duâ 10; Tirmizi, salât 100, Deavât 82; Dârimî, salât 84; Muvatta' nida 53, 55; Ahmed b. Hanbel, I, 413.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
970-) Abdullah (b. Mes'ûd)'dah; demiştir ki: Biz namazda oturduğumuzda ne diyeceğimizi bilmezdik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'â da (bizim bilmediğimiz) öğretilmişti. Temîm b. el-Muntasır bundan sonra, önceki hadisi mânâ olarak anlattı. râvilerinde Şerîk bu hadisi iki ayrı yoldan almıştır. Hadisin bu bölümü Ebû İshak, Ebû’l-Ahvas ve Abdullah b. Mes'üd senediyle yapılan rivâyettir. Bu bölüm; Nesâî, İbn Mâce ve Tirmizî tarafından da rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
971-) Şerîk ise, Câmî -yâni İbn Şeddâd- Ebû Vâil ve Abdullah (b. Mes’ud) târîkeyle önceki hadisi aynen nakledip şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bize bazı sözler öğretiyordu. Fakat onları, teşehhüdü öğrettiği gibi (itinalı) öğretmiyordu. Bu sözler şunlardır: Allah'ım, bizim kalplerimizi(n arasını) birleştir. Aramızdaki halleri düzelt ve bize kurtuluş yollarını göster. Bizi (küfrün) karanlıklarından (İslâm'ın) aydınlığ(ın)a çıkar ve büyük günahların görüneninden ve görünmeyeninden uzaklaştır. Bize, kulaklarımızda, gözlerimizde, kalbimizde eşlerimizde ve çocuklarımızda bol hayır ver. Tevbelerimizi de kabul et. Çünkü sen, tevbeleri kabul edensin, merhametlisin. " Bizi nimetlerine şükredenlerden, onları itiraf edenlerden, razı olanlardan eyle! Ve bize nimetlerini tamamla!" Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
972-) Abdullah b. Mes'ûd'dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah'ın elini tutup namazda (okunacak) teşehhüdü öğretti. Râvi A'meş'in hadisindeki duanın aynısını zikretti. (Bahsi geçen Â'meş hadisine ilâve olarak, Resûlüllah veya İbn Mes'ûd şöyle dedi): Bunu (teşehhüdü) söylediğin -veya şekk râvilerden birine aittir. tamamladığın- zaman, namazını tamamladın (demektir). (Bundan sonra) istersen kalk, istersen otur. Sünen, I, 379; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II, 175.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
973-) İbn Ömer (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan, teşehhüd hakkında şunu rivâyet etmiştir: Her türlü tahiyye, bütün ibâdetler, güzel sözler sâdece Allahadır. Selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi sana olsun ey Nebî!" dedi ki; İbn Ömer; Teşehhüde " Allah'ın bereketleri" kelimesini ben ilâve ettim" dedi. Selâm bize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine olsun. Şehâdet ederim ki Allah'dan başka ilâh yoktur." Ömer, " ona (o birdir, ortağı yoktur) sözünü de ben ekledim." dedi. yine şehadet ederim ki, Muhammed, Onun kulu ve elçisidir." Sünen, I, 353.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
974-) Hıttân b. Abdillâh er-Rekâşi’den nakledilmiştir ki: Ebû Mûsâ el-Eş'ari bize namaz kıldırdı. Namazın sonunda oturunca, cemaatten birisi: Namaz (Kur'an'da) her türlü hayır ve zekâtla birleştirilmiştir, dedi. Cümlesine verdiğimiz mânâ Nihâye'nin izahına uygundur. Buradaki kelimesinden maksadın, temizleme olması da mümkündür. Buna göre’cümlenin manâsı: Namaz hayır ve temizleyici olarak sabit olmuştur." şeklinde olmalıdır. Mûsâ namazı bitirince cemaate dönüp; önceki o sözleri hanginiz söyledi? dedi. Kimse cevap vermedi, Ebû Mûsâ tekrar: sözleri hanginiz söyledi? dedi. Cemaatten yine ses çıkmadı. Bu sefer Ebû Mûsâ bana: Hıttân, herhalde bunu sen söyledin, dedi. ben söylemedim. Zaten ben azarlamandan korkmuştum, dedim. bir adam, Ebû Mûsâ'ya (dönüp) ben söyledim, ama hayırdan başka hiçbir şey dilemedim, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz? (Bu tip konuşmalar namazı bozar). Şüphesiz, Resûlüllah bize hitâb edip, (dindeki) yolumuzu açıkladı, namazımızı öğretti, bu hutbesinde efendimiz şöyle buyurdu: Namaza kalktığınız zaman önce saflarınızı düzeltiniz. Sonra size biriniz imâm olsun. İmam tekbir aldığında siz de tekbir alınız. =Gazaba uğrayanlardan ve dalâlette olanlardan değil) âyetini okuyunca " amin" deyiniz. Allah duanızı kabul eder. İmam (rükû' için) tekbir alıp eğilince siz de tekbir alıp rükû' yapınız, şüphesiz imam, sizden önce rük'u yapacak ve sizden evvel doğrulacaktır. Sizin rukûda imamdan sonraya dalmanız, doğrulmada ondan sonraya kalmanıza mukabildir. İmâm = Allah kendisine hamdedeni işitti) deyince, siz = Rabbimiz, hamd sana mahsustur) deyiniz. Allah sizi duyar. Çünkü Allah (azze ve celle) Nebisinin dili ile, " Allah kendisine hamd edeni duydu" buyurdu. (Bunu, Nebisinin dili ile öğretti). İmâm, tekbir alıp secdeye kapanınca siz de tekbir alıp secde ediniz. Şüphesiz imam sizden önce secdeye kapanır ve sizden önce başını kaldırır. Sizin imamdan sonra secde yapmanız, başınızı ondan sonra kaldırmanıza mukabildir. Namaz kılan kimse ka'de yapınca (oturunca) ilk sözü: her türlü hayır, bütün ibâdetler ve güzel sözler Allah içindir. Ey Nebi selâm sana, Allah'ın rahmet ve bereketleri de sana. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına da selâm olsun. Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet ederim" olsun." salât 62; mesâcid 149; fedâil 137, Nesâî, imame 38; ıfîitah, 19; Dârimî, salât 92, Ahmed b. Hanbel, III, 191; 252, 489. b. Hanbel, (rivâyetlerinde) demedi, (sadece dedi) Yine Ahmed demedi, dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
975-) Ebû Gallâb, Katâde'ye, Hıttân b. Abdillah er-Rekâşî'den naklen önceki hadisi anlatmıştır. (Râvilerden Süleyman et-Teymî) ondan fazla olarak (Resûlüllah'ın); İmam okuduğu zaman susunuz" (buyurduğunu) ve teşehhüdde dedikten sonra, dediğini de ilâve etmiştir. Dâvûd dedi ki: susunuz" sözü, mahfuz değildir. Onu, bu hadiste Süleyman b. et-Teymî'den başka kimse rivâyet etmemiştir." salât 63; Nesâi, iftitah 30; İbn Mâce, ikâme 13; Ahmed b. Hanbel, II, 376, 420; IV, 415.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
976-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, Kur'ân'ı öğrettiği gibi, teşehhüdü de öğretir ve şöyle derdi: Her türlü selâmlar, bol hayır ve bereketler, bütün ibâdetler ve güzel sözler Allah içindir. bu kelimelerin aslında birbirine ma'tuf olduklarını fakat aralarındaki atıf vavlarınm ihtisar için olduğunu söyler. Terceme, Nevevî'nin bu sözleri göz önüne alınarak yapılmıştır. Allah'ın rahmet ve bereketi sana olsun ey Nebi! Selâm, bizim ve Allah'ın sâlih kullarının üzerine olsun. Şehâdet ederim ki Allah'dan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın Resûlüdür." salât 60. Tirmizî, salât 100; Nesâî 103; İbn Mâce, ikâme, 24; Ahmed b. Hanbel, I, 292.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
977-) Semure b. Cündüb (radıyallahü anh) (oğluna yazdığı bir mektupta) şöyle demiştir: İmdi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize " (namaz kılan) namazın ilk kadesinde veya sonunda olduğu zaman demeden önce = (Bütün selâmlar, güzel sözler, ibâdetler ve mülk Allah'ındır) deyiniz. Sonra, sağınıza, imamınıza ve birbirinize selâm veriniz" diye emretti. Dâvûd buyurdu ki: Süleyman b. Mûsâ aslen Küfeyidir, fakat Dımask’ta (kalır) idi. Ebû Dâvûd buyurdu ki: Bu mektup Hasan (el-Basrî)’in, Semure ile görüşüp ondan hadis aldığına delildir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdle İlgili Hadisler
978-) Ka'b b. Ücra (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Allah'ın Resulü, Bize, sana salavât getirmemizi ve selâm vermemizi emrettin. Selâmın ne olduğunu bildik. Peki, ya selavâtı nasıl getireceğiz? dedik (veya dediler) Şekk râvilerden İbn Ebî Leylâ'ya aittir. Müslim'de seksiz olarak " dedik" denilmektedir. Hazret-i Peygamber, şu karşılığı verdi: Ey Allah'ım! İbrahim'in sânını yücelttiğin gibi Muhammed'in ve âlinin sânım da yücelt, İbrahim'e bol hayırlar verdiğin gibi Muhammed'e ve âline de bol hayırlar ver. Çünkü sen hamd edilensin, şerefli ve ulusun" deyiniz. enbiyâ 10: deavat, 31, 32; Müslim, salat 65, 66, 69; Nesâi, sehv 49, 50, 51, 54; Tirmizi, tefsiru sure, (33), 34. Dârimî, salat 85; Muvatta\ sefer 66, 67; Ahmed b. Hanbel, I, 162; III, 47; IV, 118; V, 274.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
979-) Müsedded, Yezid b. Zürey' kanalıyla Şu'be'den şu (önceki) hadisi rivâyet etmiştir. (Râvi bu rivâyette) şöyle dedi: İbrahim'in âlini yücelttiğin gibi, Muhammed’i ve âlini de yücelt." salât 66; Tirmizî, Tefsiru sûre (33), 34.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
980-) Mis'ar el-Hakem'den, Hakem'in (976. hadisteki) isnadı ile (iki) önceki hadisi rivâyet edip şöyle demiştir: Ey Allah'ım! İbrahim'i yücelttiğin gibi Muhammed'i ve onun âlini (aile ve ümmetini) de yücelt. Çünkü sen hamdedilensin, şerefli ve ulusun. Ey Allah'ım! İbrahim'in âline bol hayırlar verdiğin gibi, Muhammed'e ve onun âline de bol hayırlar ver. Çünkü sen, haınd edilensin, şerifli ve ulusun." Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Zübeyr b. Adî, İbn Ebî Leylâ’dan, Mis'ar'ınki gibi rivâyet etmiş ancak şunu da söylemiştir: İbrahim’in âlini yücelttiğin gibi- sen övülensin, şân ve şeref sahibisin. Muhammed'e bol hayır ver- " Zübeyr, Mis'ar'tn hadisinin benzerini şevketti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
981-) Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh)'den rivâyet edilmiştir ki, sahabiler: Resûlallah, sana nasıl salât edelim? dediler, Resûlüllah: Ey Allah'ım! İbrahim'in âlini yücelttiğin gibi Muhammed'i, hanımlarını ve zürriyetini yücelt! İbrahim'in âline bol hayırlar verdiğin gibi, Muhammed'e, hanımlarına ve zürriyetine de bol hayırlar ver. Çünkü sen hamdedilensin, şereflisin" deyiniz" buyurdu. enbiyâ 10; Müslim, salât 69: Nesâî. sehv 54; İbn Mâce, ikâme 25; Muvatta' sclcr 66; Ahmed b. Hanbel, V, 274, 434.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
982-) Ebû Mes'ud el-Ensârî'den nakledilmiştir ki: Biz Sa'd b. Ubâde'nin meclisinde iken Hazret-i Peygamber yanımıza geldi. Beşîr b. Sa'd, kendisine: Resûlallah! Allah bize, sana salavât getirmemizi emretti, sana nasıl salât edelim? dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç karşılık vermeden sustu. O kadar ki biz Beşîr'in bu soruyu hiç sormamış olmasını istedik. (Bir müddet) sonra Resûlüllah: Şöyle deyiniz..." buyurdu... Ka'nebî (bundan sonra) Kâ'b b. Ücra hadisinin mânâsını nakledip sonuna " âlemlerde, sen hamdedilensin, şereflisin" kelimelerini ilâve etti. salât 65; Tirmizî, tefsiru sûre (33), 34; Nesâî, sehv 49; Dârimî, salât 85; Muvattâ, sefer 67; Ahmed b. Hanbel, V, 274.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
983-) (Ebû Mes'ud el-Ensâri'nin) önceki haberi Ukbe b. Amr’dan aynen rivâyet edilmiştir. Farklı olarak bunda Resûlüllah; Allah'ım! Ümmî Nebî Muhammed'i ve âlini yücelt" deyiniz buyurmuştur. es-Sünenü'l-kübra, Iı, 378, Darekutnî, Sünen, I, 355.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
984-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Peygamber (aleyhisselâm)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Her kim bize, ehl-i beyte salavât getirdiği zaman tam ve bol ecir almak isterse; Allah'ım Nebi Muhammed'în, mü’minlerin anaları olan hanımlarının, zürriyetinin ve ehl-i beytinin sânını, İbrahim'in âlinin şanını yücelttiğin gibi yücelt. Çünkü sen hamd edilensin, şereflisin, " desin." Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Peygambere Salavât Okumak
985-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Biriniz son teşehhüdü bitirdiği zaman dört şeyden; Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve mesih-deccâl'ın fitnesinden Allah'a sığınsın." mesâcid 128, 130, 132, zikir 50, 52; Nesâî, sehv 64, cenâiz 115; İbn Mâce, ikâme 26; Dârimı, salat 86; Ahmed b. Hanbel II, 237.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Kılanın Teşehhüdden Sonra Söyleyeceği Söz
986-) Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anh)'dan; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in teşehhüdden sonra şöyle duâ ettiği rivâyet edilmiştir: Allah'ım, cehennem azabından, kabir azabından, Deccâl'in fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Kılanın Teşehhüdden Sonra Söyleyeceği Söz
987-) Mihcen b. el-Edra (radıyallahü anh)'den; rivâyet edilmiştir: Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide girmişti ki teşehhüd halinde namaz kılan bir adam gözüne ilişti. Bu zat şöyle diyordu: Ey tek olan, her ihtiyaçta kendisine müracaat edilen, doğmayan, doğurmayan ve kendisinin hiç dengi olmayan Allah'ım! Senden benim günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Çünkü sen bağışlayıcısın, merhametlisin. diyor ku: (Bunu duyan) Resûlüllah üç defa; Muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı." buyurdu. sehv, 58 - 59.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namaz Kılanın Teşehhüdden Sonra Söyleyeceği Söz
988-) Abdullah (b. Mes'ud)’dan nakledilmiştir ki: Teşehhüdün gizli okunması sünnettendir." salât 101; Hâkim, el-Müstedrek, I, 230, 267.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdün Gizli Olması
989-) Ali b. Abdurrahman el-Muâviye’den nakledilmiştir ki: Abdullah b. Ömer beni namazda çakıl taşlan ile oynarken gördü. Namazım bitince bundan nehyedip; yaptığı gibi yap, dedi. nasıl yapardı? dedim. oturduğu zaman sağ elini sağ uyluğunun üzerine koyar, bütün parmaklarını yumar ve işaret parmağı ile işaret ederdi. Sol elini de sol uyluğu üzerine koyardı, karşılığını verdi mesâcid 116; Nesâî, sehv 33; Muvatta', nida 48; Ahmed b. Hanbel, II, 65.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdde Parmakla İşaret Etmek
990-) Abdullah b. ez-Zübeyr (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda oturduğu zaman sol ayağını sağ bacağının altına koyar, sağ ayağını da yere yayardı. Sol elini sol dizinin üstüne, sağ elini de sağ uyluğu üstüne koyar ve parmağı ile işaret ederdi. (Affân der ki:) Abdulvâhid bunu bize gösterir ve şehâdet parmağı ile işaret ederdi. mesâcid 112.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdde Parmakla İşaret Etmek
991-) Abdullah b. ez-Zübeyr (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre: Hazret-i Peygamber (ka'dede) duâ ettiği zaman parmağı ile işaret eder onu hareket ettirmezdi. Cüreyc dedi ki: Amr b. Dinar şunu da ilave etti: Âmir'in babası (Abdullah b. ez-Zübeyr)'den rivâyet ettiğine göre, o (Abdullah) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i böylece (hareket ettirmeden) işaret ederken ve sol kolu sol uyluğunun üzerine yüklenirken gördü. " sehv 35.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdde Parmakla İşaret Etmek
992-) Muhammed b. Beşşâr, Yahya'dan, Yahya İbn Aclân'dan, İbn Aclân, Âmir b. Abdullah b. ez-Zübeyr’den o da babasından bir önceki hadisi rivâyet etmişlerdir. Yahya bu (rivâyetinde) İbnu'z-Zübeyr'in: Resûlüllahın gözü işaretinden ayrılmazdı" dediğini de söyler. Haccâc’ın (bundan önceki) hadisi, (Yahya'nın bu hadisinden) daha tamdır. sehv 39; Ahmed b. Hanbel, IV, 3, 60.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdde Parmakla İşaret Etmek
993-) Mâlik b. Numeyr el-Huzâî babası Numeyr'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı sağ kolunu sağ uyluğunun üzerine koymuş ve işaret parmağını kaldırmış bir vaziyette gördüm. Ancak parmağını birazcık bükmüştü. sehv 38; Ahmed b. Hanbel, III, 471.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Teşehhüdde Parmakla İşaret Etmek
994-) İbn Ömer (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Ahmed b. Hanbel'in rivâyetine göre- insanın namazda eli üzerine dayanarak oturmasından; -İbn Şebbûye'nin dediğine göre- namazda eli üzerine dayanmasından, -İbn Râfi'in dediğine göre ki, o bunu secdeden (başı) kaldırma konusunda zikretmiştir-, adamın eli üzerine dayanarak namaz kılmasından - İbn Abdilmelik'in rivâyetine göre ise- kişinin namazda ayağa kalktığı zaman eli üzerine dayanmasından nehyetti. el-Müstedrek, I, 230.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazda El Üzerine Dayanmanın Keraheti
995-) İsmail b. Ümeyye'den nakledilmiştir ki: Parmaklarını birbirine geçirmiş olarak namaz kılan adamın durumunu Nâfi'den sordum. Ömer, " bu gazaba uğrayanların namazıdır" dedi, cevabını verdi. Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazda El Üzerine Dayanmanın Keraheti
996-) İbn Ömer'den rivâyet edildiğine göre " namazda otururken sol eli üzerine dayanan -Hârûn b. Zeyd, " sol yanına düşen" der- bir adam görüp kendisine: şekilde oturma, çünkü azab edilecek olanlar böyle oturur, dedi. b. Hanbel, II, 116.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazda El Üzerine Dayanmanın Keraheti
997-) Ebû Ubeyde babası (Abdullah b. Mes'ud)'dan rivâyet etmiştir ki; (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk iki rekatten sonra otururken sanki kızgın taş üzerinde imiş gibi otururdu. dedi ki; biz (Sa'd b. İbrahim'e); kalkıncaya kadar (böyle) mi?" dedik. O da; evet) kalkıncaya kadar" dedi. salât 153; Nesâî, latbîK 105; Ahmed b. Hanbel, I, 386, 410, 428, 436, 460.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazda Kısa Oturmak
998-) Abdullah (b. Mes'ûd radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanağının beyazı görününceye kadar sağına ve soluna (dönüp); Allah'ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun" diye selâm verirdi. Dâvûd dedi ki: Bu Süfyan'ın hadisinin lâfzıdır. İsrail'in hadisi ise, selâmı tefsir etmemiş, selâmın şeklinde olduğunu söylememiştir. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi, Züheyr Ebû İshâk'dan; Yahya b. Âdem İsrail'den o Ebû İshak'tan, Ebû İshale, Abdurrahman b. Esved'dent o da babası ve Alkame'den, (yahut da Ebû İshak Alkame’den) onlar da Abdullah (b. Mes'ud)'dan rivâyet etmişlerdir. Ebû Dâvûd, Şu’be, bu Ebû İshak hadisinin (merfû olduğunu) kabul etmezdi, demiştir. tatbîk 83, sehv 68, 70, 71;İbn Mâce, ikâme 28; Dârimî, salât 87; Ahmed b. Hanbel, I, 172, 18i, 386.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Çıkış İçin Selâm
999-) Alkame b. Vail, babası Vâil'den; onun şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte namaz kıldım. Efendimiz sağına ve soluna " Esselâmü aleyküm ve rahmetullahı ve berekâtühü" diyerek selâm verirdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Çıkış İçin Selâm
1000-) Câbir b. Semure'den nakledilmiştir ki: Biz Resûlüllah'ın arkasında namaz kılıyorduk. Bir adam sağındaki ve solundakine eli ile işaret edip selâm verdi. Resûlüllah namazını bitirince: Sizden birinin bu hâli ne? Sanki o azgın atın kuyruğu gibi elini sallıyor. kelime bazı nüshalarda " atıyor" manasına şeklinde sabittir. sizden birinin şöyle yapıvermesi kâfidir. -Kâfi değil mi?-" deyip (elini dizine koydu ve) parmağı ile işaret etti. (Resûlüllah bundan sonra şöyle buyurdu:) " sağındaki ve solundaki kardeşine selâm verir." salât 119, 120, 121; Nesâî, sehv, 5, 69, 72; Ahmed b. Hanbel, V, 86, 88, 93, 101, 102, 107.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Çıkış İçin Selâm
1001-) Muhammed b. Süleyman el-Enbârî, Ebû Nuaym vasıtasıyla aynı hadisi önceki isnad ile Mis'ar'dan aynı manada nakletmiştir. (Bu rivâyette) Resûlüllah şöyle buyurmuştur: Sizden -veya şekk râvîlerden birine aittir. onlardan- birisine elini dizine koyması sonra da sağındaki ve solundaki kardeşine selâm vermesi yetmez mi? (yeter).

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Çıkış İçin Selâm
1002-) Câbir . Semure (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Cemaat (selâm verirken) ellerini kaldırmış bir vaziyette iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza girdi. Züheyr, (A'meş'in) " namazda" dediğini zannediyorum, dedi ve şöyle buyurdu: Bana ne oluyor ki, sizi azgın atların kuyrukları gibi ellerinizi kaldırmış bir halde görüyorum? Namazda sakin olunuz." salât 119, 120, 121; Nesâî, sehv 5, 69, 72.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Çıkış İçin Selâm
1003-) Semure'den nakledilmiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize imamın selâmına karşılık vermemizi, birbirimizi sevmemizi ve biri birimize selâm vermemizi emretti. el-Müstedrek, 1, 270.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İmamın Selâmına Karşılık Vermek
1004-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazının bittiği, tekbirle bilinirdi. ezan 155; Müslim, mesâcid, 120, 121; Nesâî, sehv 79; Ahmed b. Hanbel, 1,222.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Sonra Tekbir Getirmek
1005-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'in haber verdiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde cemaat farz namazı bitirince zikirde seslerini yükseltirlerdi. (Hatta) İbn Abbâs demiştir ki: Ben o sesi duyar ve cemaatin namazdan çıktığını bununla bilirdim." ezan 155.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazdan Sonra Tekbir Getirmek
1006-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Selâmı uzatmamak sünnettir." salât 107; Ahmed b. Hanbel, II, 532.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Selâmı Uzatmanın Hükmü
1007-) Ali b. Talk (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Sizden biri namazda sessizce yellenirse ayrılsın, abdest alsın ve namazını iade elsin." radâ' 12; Ebû Dâvûd, talıâre 81.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Namazda Abdestı Bozulan Namazını İade Eder
1008-) no'lu hadis. (İbn Ömer rivâyetinin sonunda da) " Resûlüllah sonra selâm verdi, sonra da sehv secdelerini yaptı" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma
1008-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Biriniz" -(Müsedded'in) Hammâd'dan yaptığı rivâyetteki ziyâdeye göre -" namazı (yani nafile) için" - Müsedded'in Abdulvâris rivâyetine göre- " ileriye geriye veya sağa-sola gitmekten âciz mi? (gitsin)." b. Hanbel, II, 425.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Farz Kıldığı Yerde Nafile Kılmak
1009-) Ezrak b. Kays dedi ki: Künyesi Ebû Rimse olan bir imam bize namaz kıldırıp şöyle dedi: namazı - veya Bu şekk Ezrak b. Kays'tandır. - bu namazın benzerini- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber kıldım. Ebû Bekir ve Ömer ilk safta Hazret-i Peygamber'in sağında duruyorlardı. Bir adam vardı o da namazın ilk tekbirine yetişmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirdi, bizim yanağının beyazlığını görebileceğimiz şekilde sağına ve soluna selâm verdi. Sonra Ebû Rimse'nin -kendisini kast ediyor- döndüğü gibi (yönünü kıbleden) döndü. Bu esnada onunla birlikte namazın ilk tekbirine yetişmiş olan adam iki rekat (nafile - sünnet) kılmak üzere kalktı. Bunu görünce Ömer yerinden fırlayıp adamın omuzunu tuttu ve silkeledi sonra da: çünkü ehl-i kitab ancak namazları arasında fasıla olmadığı için helâk oldu, dedi. Peygamber gözünü kaldırıp: bu davranışınla Allah, bir hakkı ortaya çıkardı, ey Hattâb'ın oğlu" buyurdu. Dâvûd buyurdu ki: Ebû Rimse yerine Ebû Ümeyye de denilmiştir. ilâve bazı Ebû Dâvûd nüshalarında yoktur. Hâkim, el-Mustedrek, I, 270.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: Farz Kıldığı Yerde Nafile Kılmak
1010-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize aşiyy -öğle veya ikindi- namazlarından birini kıldırdı. İki rekatten sonra selâm verdi. Sonra mescidin ön cephesindeki tahtanın yanında durup ellerini biri biri üstüne gelecek şekilde o tahtaya koydu. Yüzünde hiddet (belirtileri) görülüyordu. Bu ara " namaz kısaldı, namaz kısaldı" diyerek acele ile mescitten çıkanlar oldu. Cemaat içinde Ebû Bekir ve Ömer de vardı. Fakat bu ikisi, Resûlüllah'a birşey söylemekten çekindiler. Bu esnada, Resûlüllah'ın zülyedeyn (iki elli) adını taktığı bir adam kalkıp: Resûlallah! Unuttun mu? Yoksa namaz kısaltıldı mı? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); Unutmadım, namaz, kısaltılmadı da" buyurdu. Adam: Ya Resûlallah! Unuttun dedi. Hazret-i Peygamber cemaate dönüp: Zülyedeyn doğru mu söyledi?" dedi. diye işarette bulundular. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yerine dönüp kalan iki rekatı kıldırdı, sonra selâm verdi, tekbir aldı ve her zamanki secdesi gibi veya ondan daha uzun secde yapıp başını kaldırdı, tekrar tekbir aldı ve normal secdesi gibi veya ondan daha uzunca bir secde daha yaptı, sonra başını kaldırdı ve tekbir aldı. dedi ki: Muhammed'e " yanılmada selâm verdi mi?" dendi. O da: Bunu Ebû Hureyre'nin söylediğini hatırlamıyorum ama İmrân b. Husayn'ın " Sonra selâm verdi" dediğini haber aldım" dedi- salât 88, sehv 5, ezan 69; Müslim, mesâcid 97, 99; Tirmizî, mevâkît 175; Nesâî-sehv 22, İbn Mâce, ikâme 134; Dârimî, salât 175, 202, Muvatta' nida 58, 60.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma
1011-) (Önceki hadisi) Abdullah b. Mesleme, Mâlik'den; Mâlik Eyyûb'dan o da Muhammed'den, Muhammed'in (önceki hadisteki) isnadıyla rivâyet etmişlerdir. Ancak Hammâd'ın (bundan önceki) hadisi daha tamdır. (bu rivâyette): (Önceki hadisteki) " Bize" sözünü söylemeden " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı" dedi. " İşaret ettiler" sözünü " insanlar evet dediler" şeklinde ifade etti. Mâlik (rivâyetine) şöyle devam etti: Sonra Resûlüllah (başını) kaldırdı" (dedi, fakat)-" tekbir aldı" demedi- sonra (sehv için) tekbir aldı ve diğer secdeleri gibi veya onlardan daha uzun secde etti ve başım kaldırdı. hadisi (bu şekilde) tamamlandı. Bundan sonrasını zikretmedi. (Önceki rivâyetteki) - " işaret ettiler" sözünü Hammâd b. Zeyd'den başkası söylemedi. kaldırırken " tekbir aldı" demedi. Dâvûd buyurdu ki: sözünden evvelki) " tekbir aldı" ve " (Resûlüllah yerine) döndü" sözlerini bu hadisin râvilerinden (Hammad'dan başka) hiç biri söylememiştir. Dâvûd'un bu sözü bazı nusnalarda mevcut değildir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma
1012-) Bize Müsedded rivâyet etti. (Dedi ki) bize Bişr yani İbn el-Mufaddal rivâyet etti. (Dedi ki) bize Seleme yani İbn Alkame, Muhammed vasıtasıyle Ebû Hureyre'den, Ebû Hureyre'nin söylediğini haber verdi. (sallallahü aleyhi ve sellem) bize namaz kıldırdı- (diye başlayıp) " İmran b. Husayn'ın; Sonra selâm verdi" dediği bana haber verildi" cümlesinin sonuna kadar, tamamen Hammâd'ın (bir evvelki) hadisinin manasını (nakletti). (devamla) dedi ki: (Muhammed b. Sîrîn'e) teşehhüd de (zikredildi) mi?" dedim. hakkında birşey işitmedim ama bana teşehhüdde bulunmuş olması daha uygun geliyor, dedi. (Hammâd'ın hadisinde zikredilen) " Resûlüllah ona Zülyedeyn adını takmıştı" " işaret ettiler" ve (Resûlüllah'in yüzünde) hiddet (vardı)" ifadelerini zikretmedi. (1008 no'daki) Eyyûb'dan rivâyet ettiği hadisi bundan daha tamdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma
1013-) Bize Ali b. Nasr haber verdi, ona Süleyman b. Harb haber vermiş, Süleyman'a da Eyyüb'dan naklen Hammad b. Zeyd haber vermiş, o da Hişâm'dan, Hişam Yahya b. Atik vasıtasıyla İbn Avn'dan, İbn Avn, Muhammed'den o da Ebû Hureyre'den, Ebû Hureyre, Resûlüllah'dan Zülyedeyn hâdisesini rivâyet etmiş ve (bu rivâyette) " Resûlüllah tekbir aldı ve secde etti" denilmiştir. Hişâm, -yani İbn Hassan- " (Sehv secdesi için) tekbir aldı, sonra tekrar tekbir aldı ve secde etti" dedi. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi aynı şekilde Hubeyb b. eş-Şehîd, Humeyd, Yûnus ve Âsim el-Ahvel, Muhammed'den o da Ebû Hureyre'den rivâyet etmiştir. Bunlardan hiç birisi Hammâd b. Zeyd'in Hişâm'dan naklen söylediği, " Resûlüllah (sehv secdesi için başlama) tekbir(i) aldı. Sonra tekbir aldı ve secde etti" sözlerini zikretmemişlerdir. Hammâd b. Seleme ve Ebû Bekir b. Ayyaş bu hadisi Hişâm'dan rivâyet etmişler ve Hammâd b. Zeyd'in ondan naklen söylediği, " tekbir aldı, sonra yine tekbir aldı" sözünü söylememiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma
1014-) Muhammed b. Yahya b. Fâris -Muhammed b. Kesir- Evzâî, -Zühri,- Said b. el-Müseyyeb -Ebû Seleme- Ubeydullah b. Abdullah senediyle gelen bir rivâyette Ebû Hureyre (bu babtaki hadislerde haber verilen) hâdiseyi nakledip " Allah kendisine kesin olarak bildirinceye kadar Resûlüllah sehiv secdelerini yapmadı" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Namaz Bölümü
Konu: İki Rekatten Sonra Yanılma