Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

2754-) Seleme'den (şöyle) dediği rivâyet edilmiştir: Abdurrahman b. Uyeyne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerine baskın yapıp, çobanını öldürmüş ve yanındaki süverilerle o develeri sürüp gitmişti. Bunun üzerine ben yüzümü Medine'ye doğru çevirdim sonra üç defa " yetişin" diye feryad ettim ve onları takibe koyulup (onlara ok) atmaya ve onları yaralamaya başladım. (Onlardan) Bir atlı (beni öldürmek için) geriye dönecek olursa bir ağacın dibine oturuyor (ve onlara ok atıyor) dum. Nihayet Allah'ın yaratmış olduğu develerden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ait ne varsa onu (müşriklerin elinden kurtarıp) arkama almıştım. Otuzdan fazla mızrak ve otuz (kadar) elbise bıraktılar, hafiflemek istiyolardı. Sonra Uyeyne onlara yardımcı olarak geldi ve (onlara benim hakkımda) " Sizden bir grup onun yanına var (ip onunla anlaş) sın" dedi. Bunun üzerine onlardan dört kişi bana doğru gelmeye ve dağa tırmanmaya başladılar (onların bana yaklaşmasıyla sesimi) kendilerine işittir (ebilecek bir duruma gel) ince " Beni tanıyor musunuz?" diye seslendim. Onlar da: Sen kimsin?" dediler (Ben de): Ben el-Ekvâ'nın oğluyum. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünü şereflendiren zata yemin olsun ki; sizden beni (yakalamak) isteyip de yakalayacak bir adam olmadığı gibi (içinizde) ben (yakalamak) isteyince elimden kurtulabilecek (bir kimse) de yoktur." diye cevap verdim (Onlarla konuşmaya) devam ettim. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın süvarilerini ağaçların arasına girerlerken gördüm, onların başı(nda) el-Ahram ül Esedi (var idi) ve Abdurrahman b. Uyeyne'nin üzerine varıyordu. Abdurrahman b. Uyeyne'de onun üzerine çullandı. Karşılıklı vuruştular, der: ken el-Ahram Abdurrahmanı (n atını) yaraladı. Abdurrahman da el-Ahram'ı şehid etti ve onun atma geçti. Bu esnada Ebû Katâde de Abdurrahman'ın karşısına çıktı. Karşılıklı olarak vuruşmaya başladılar. Derken (Abdurrahman) Ebû Katade' (nin atı) nı yaraladı. Ebû Katade de onu öldürdü ve el- Ahram'ın atına geçti. Sonra ben, onları kovduğum suyun başında bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldim. (Bu su) zü kared (denilen su idi) Bir de ne göreyim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beşyüz kişi ile birlikte (orada bekliyor. O gün Resûlüllah) bana hem süvari hem de yaya hissesi verdi. cihad 166, meğazî 37; Müslim, cihad 131-132; Ahmed b. Hanbel, IV, 48.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Seriyye Baskından Ele Geçirdiği Ganimetleri Orduya Gönderir
2755-) Ebû'l-Cüveyriyet'ü Cermi'den demiştir ki Muaviye'nin emirliği zamanında Rum ülkesinde, içirde dinarlar bulunan bir küpe rastlamıştım. Başımızda da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinden Süleym oğullarından Ma'n b. Yezid adında bir adam vardı. Dinarları ona getirdim (O da bunları) müslümanlar arasında paylaştırdı. Onlardan birine verdiği kadar bu dinarlardan bana da verdi. Sonra da " Eğer ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı " Nefel ancak humustan sonradır" derken işitmiş olmasaydım sana (nefel de) verirdim." dedi ve (kendi) payını bana vermeye kalktı. (Fakat) ben kabul etmedim. b. Hanbel, III, 470.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Altın, Gümüş Ve Harp Ülkesine Girince Daha Düşmanla Savaşmadan Önce İlk Ele Geçen Ganimetlerden Nefel Vermenin Hükmü
2756-) (Bir önceki hadisin) manası yine aynı senedle Asım b. Küleyb'den de (rivâyet edilmiştir)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Altın, Gümüş Ve Harp Ülkesine Girince Daha Düşmanla Savaşmadan Önce İlk Ele Geçen Ganimetlerden Nefel Vermenin Hükmü
2757-) Amr b. Absete dedi ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet olarak ele geçen develere doğru bize namaz kıldırmıştı. Selâm verince, devenin yan tarafından bir kıl aldı. Sonra " Bana sizin ganimetlerinizden şu kadarı bile helal değildir (Bana helal olan) sadece humusdur. Humus da size sarfedilir." Buyurdu. fey 8; İbn Mace, cihad 34; Ahmed b. Hanbel, IV 127-128.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Devlet Başkanı Ele Geçen Ganimetlerin Bir Kısmını Kendisi İçin Ayırabilir
2758-) İbn Ömer'den (radıyallahü anh) demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; Verdiği sözü tutmayan bir kimse için kıyamet günü, bir bayrak dikilir (ve) bu (bayrak) falan oğlu falanın ahdini bozması (nın alameti) dir, denilir." cizye 22, edeb 99, hayl 9; Tirmizî, siyer 27, fiten 26; İbn Mace, cihad 42; Ahmed b. Hanbel II, 96, 103, 112 .

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Ahdi Yerine Getirmek
2759-) Ebû Hureyre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buluştur: Devlet başkanı bir kalkandır, savaşa ancak onunla girilir." cihad 109, Müslim, imare 43; Nesâî, beyat 30.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Devlet Başkanı Savaşta Ve Barışta Kendisine Sığınılan Bir Kalkandır
2760-) Ebû Rafı dedi ki: Kureys (halkı) beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e (elçi olarak) gönderdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce kalbime İslâm (a girme arzusu) düştü. Bunun üzerine " Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'a yemin olsun ki ben Kureyşlilere asla bir daha dönmeyeceğim" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Ben ahdimi bozmam ve (bana gelen) elçilere baskı yapmam. Fakat sen (Kureyşe) geri dön. Eğer şu anda kalbine gelen (İslâm'a girme arzusu orada yine) kalbine gelecek olursa (o zaman buraya) dön gel" buyurdu. Bunun üzerine (gerisin geriye Mekke'ye) gittim. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e (tekrar) geldim ve müslüman oldum. (Bu hadisin ravilerinden) Bekir dedi ki: (Hasen b. Ali) bana Ebû Rafi nin (islam'a girmeden önce) kipti olduğunu bildirdi. Dâvûd der ki: Bu (hüküm, Hazret-i Peygamberin yaşadığı) zamanda (geçerli) idi. Bu gün (için bu hüküm) uygun değildir. b. Hanbel, VI, 8.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Devlet Başkanı Savaşta Ve Barışta Kendisine Sığınılan Bir Kalkandır
2761-) Himyer (kabilesin) den olan Süleym b. Amir'den, demiştir ki: ile Rum (lar) arasında bir (sulh) antlaşması vardı. (Muaviye bu antlaşma süresi sona ermeden önce) Rumların ülkesine doğru yola çıkmıştı. Sulh (süresi) sona erince onlarla savaşacaktı. Derken " Allahü ekber, Allahü ekber (Hayret doğrusu size) hıyanet (etmeniz) değil (ahde) vefa" (etmeniz gerekir) diyerek, at üzerinde veya acematı üzerinde bir adam çıkageldi. Bir de baktılar ki (bu adam) Amr b. Absete (imiş). Bunun üzerine Muaviye ona (birini) gönderdi (ve huzuruna çağırttı) ve kendisine (bu meseleyi) sordu. (O da) : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı Kimin herhangi bir kavimle arasında bir antlaşma varsa, süresi sona erinceye kadar ya da karşılıklı olarak (antlaşmayı) bozduğunu onlara bildirinceye kadar bu bağı ne (yeniden) bağlasın ne de çözsün" buyururken işittim dedi. Bunun üzerine (Muaviye seferden) geri döndü. siyer 26; Ahmed b. Hanbel, IV, 386.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşmanla Sulh Yapan Bîr Devlet Başkanının Sulh Süresi Sona Erer Ermez Hemen Düşman Lkesine Erişmek Ve Düşmana Saldırmak Üzere, Daha Sulh Süresi Sona Ermeden Önce Düşmana Doğru Yola Çıkması
2762-) Ebû Bekre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Her kim (kendisiyle) antlaşma yapan bir kimseyi (antlaşma süresi sona ermeden, yani savaş) vakti dışında öldürürse Allah ona cenneti haram kılar. kasame 14; Darimî, siyer 61; Ahmed b. Hanbel, V, 36, 38. Buyurduğunu rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kendisiyle Antlaşma Yapılan Kimseye Karşı Antlaşma Şartlarına Uygun Hareket Etmek Ve Kendisine Verilen Söz Ya Da Emana Saygı Göstermek Gerekir
2763-) Nüaym b. Mes'ûd el-Eşceî'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (Müseylimenin elçileri, huzurunda) Müseylime'nin mektubunu okudukları zaman (Müseylime hakkında) siz ne diyorsunuz, derken işittim. (Onlar da) " Biz de (onun bu mektupta) dediği gibi (Peygamber olduğunu) söylüyoruz." diye cevap verdiler. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) " Şunu iyi biliniz ki: Eğer elçiler öldürülseydi ikinizin de boynunu vururdum." buyurdu. b. Hanbel, 111, 487.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Elçiler
2764-) Harise b. Mudarrab'dan rivâyet olunmuştur ki, Abdullah İbn Mes'ud (radıyallahü anh)’in yanına varıp " Bende hiçbir Araba karşı düşmanlık yoktur. Hanife oğullarının mescidine uğradım. Bir de ne göreyim, hepsi Müseyleme'ye inanıyorlar." demiş. Bunun üzerine Abdullah (b. Mes'ûd) onlara haber gönder (ip huzuruna gelmelerini iste) di. Kısa bir süre sonra hepsi (huzuruna) getirildi. (Hazret-i Abdullah) İbnü'n-Nevvaha'dan başka hepsinden tevbe etmelerim istedi (ve) İbnü'n-Nevvaha'ya dönerek -sen Müseyleme'nin elçisi olarak geldiğin zaman ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (sana hitaben): Eğer sen elçi olmasaydın boynunu vururdum." derken işittim. Sen bugün (artık) elçi değilsin- dedi ve Karaza b. Ka'b'a (İbnü'n-Nevvaha'yı öldürmesi için) emir verdi. (Karaza da) Sokakta onun boynunu vurdu. Sonra (Hazret-i Abdullah veyahut Karaza) " Kim İbnü'n-Nevvaha'yı sokakta ölü olarak görmek istiyorsa" (Gitsin onu sokakta ölü olarak görsün) dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Elçiler
2765-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Talib'in kızı Ümmü Hanî, kendisine (gelerek) -Fetih günü müşriklerden birini himayesine aldığını ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varıp bunu haber verdiğini (Hazret-i Peygamberin de) Senin himayene aldığın kimseyi biz de himayemize almışızdır. Senin eman verdiğin kimseye biz de eman vermişizdir." buyurduğunu- söylemiştir. cizye 9, Salat 21, edeb 94; Müslim, müsafirin 82; Tirmizî, siyer 25; Darimî, salat 151, siyer 58; Muvatta sefer 28; Ahmet b. Hanbel, VI, 341, 343, 423, 425.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kadının Eman Vermesi
2766-) Âişe (radıyallahü anhâ)'den demiştir ki: Eğer (müslüman) bir kadın mü'minlere karşı (bir kafire) eman verecek olursa (bu eman) geçerlidir." siyer 25.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kadının Eman Vermesi
2767-) Misver b. Mahreme'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye yılında ashabından bin küsur (kişi) ile (birlikte Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktı.) Nihayet Zülhuleyfe'ye vardıkları zaman kurbanlığına gerdanlık taktı, onu işaretledi ve umre (yapmak niyetiyle) ihrama girdi, (ravi) Hadisi (ayrıntılarıyla) sevk(e devam) etti (ve daha sonra şunları söyledi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerinden Mekkeliler (karargahın)a inilen Seniyye mevkiine gelmişti ki, burada (kasva isimli) devesi çöktü. Halk " Yürü, yürü" dedi (ler ve) iki defa " kasva huysuzlaşıp yürümez oldu." diye (bağırdılar). Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (kasva) -" Yürümemekte inatçılık etmez. Bu onun adeti değildir. Fakat onu (yürümekten) alakoyan (kuvvet) (Ebrehe'nin) Fili (ni yürümekten) alakoyan (kuvvet) tir-" buyurdu. Ve (sözlerine devam ederek) " Varlığım elinde olan zata yemin olsun ki; Mekkeliler bugün Allah'ın (haram dahilinde) muhterem kıldığı şeylere tazim kasdederek benden ne kadar müşkül talebde bulunurlarsa ben onu (mutlaka) onlara vereceğim" buyurdu, sonra deveyi (yürümeye) teşvik etti. Bunun üzerine (hayvan) sıçra (yıp kalk)dı ve Mekkeliler (in bulunduğu yön) den (aksi istikamete) döndü. (Hudeybiye'ye doğru ilerlemeye başladı) Nihayet (Peygamber Efendimiz) Hudeybiye'nin suyu az olan Semed kuyusu üzerindeki son noktasında konakladı. Bu sırada yanına Büdeyl b. Verka el-Huzaî, sonra da Urve b. Mes'ûd geldi. (Urve Arapların adeti üzere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sakalından tutarak onunla konuşmaya başladı. Muğire b. Şu'be de başında miğfer ve yanında kılıç olduğu halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunuyordu. Kılıcın sapıyla Urve'nin eline vurdu ve (Urve'ye): Elini onun sakalından geri çek!" diye haykırdı. Bunun üzerine (Urve) başını kaldırıp " Bu (da) kim?" dedi. (Oradakiler de kardeşinin oğlu) " Muğire b. Şu'be'dir" karşılığını verdiler. (Urve Muğire'ye hitaben): Ey gaddar! Ben hala senin (cahiliyyetteki) hıyanetini ödemeye çalışmakla meşgul değil miyim?" dedi. Muğire (müslüman olmadan önce) cahiliyyette (Mâlik oğullarından) bazı kimselerle yol arkadaşlığı etmiş (ve yolda) bunları öldürüp mallarını almış, sonra (Medine'ye) gelip müslüman olmuştu. (Bu mallan getirip Hazret-i Peygambere arz edince) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " Müslümanlığını kabul ediyoruz, fakat mala gelince, o hıyanet malıdır. Bizim ona ihtiyacımız yoktur." buyurdu Misver bu) hadisi (tam olarak) rivâyet etti (Fakat Mûsânnif Ebû Dâvûd onu kısaltarak nakletti. Kureyş'in Hazret-i Peygamber ile sulh yapmak üzere gönderdiği Süheyl, müslümanların yanına gelince Hazret-i Peygamber onunla on senelik bir sulh akdi üzerinde anlaştı) Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Ali b. Ebû Talib (radıyallahü anh)'ı çağırıp ona hitaben ey Ali! " Şu, Muhammed'in üzerinde karar kıldığı hükümdür, diye yaz!" buyurdu. Süheyl'in, Allah'ın peygambere indirdiği kitapları inkar ettiğini, O'na anlattı (Hazret-i Ali Hazret-i Fahr-i Kainat'ın kabul ettiği sulh akdinin metnini (yazarken) Süheyl " Bizden bir kimsenin sana sığınamayacağına, (sana sığınmak için yanınıza gelen bu kimse) Senin dininde bile olsa (derhal) onu bize iade edeceğine dair." (anlaşmaya vardığımız da yazılsın) dedi. Hazret-i Peygamber (bu metnin) yazılmasını bitirdikten sonra sahabilerine " Kalkınız (hediyelik kurbanlarınızı) boğazlayınız, sonra da tıraş olunuz." buyurdu. Sonra mü'min muhacir kadınlar geldi(ler. Nitekim Yüce Allah, ey inananlar! mü'min kadınlar göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin) bk. el-Mümtehine, (60), 10. ayet (i kerimesinde bu olaya işaret buyurmuştur. Yüce Allah mü'min kadınların muhacir olarak Medine'ye gelmeleri üzerine indirdiği bu ayet-i kerimeyle) bu kadınların Kureyşlilere geri verilmesini yasakladı ve kafir kocalarının bunlara sarfettikleri mehir kadarını onlara, müslümanların da ver(ererek onlarla evlen) melerini emretti. Daha sonra (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye döndü. Bu sırada Kureyş'ten Ebû Basir (isimli) bir adam (müslüman olarak) Hazret-i Peygamberin yanına geldi (Kureyşliler) onu istemek üzere iki elçi gönderdiler (Rasûlü-Zîşan Efendimiz de sulh hükümlerine uyarak) Ebû Basir'i (bu) iki adama geri verdi. (Onlar da) Ebû Basir ile birlikte (yola) çıktılar. Nihayet Zülhuleyfe'ye vardıkları zaman (yanlarında bulunan) hurmadan birazını yemek için oraya indiler. Ebû Basir (bu) iki kişiden birisine (yani Huneys'e): Ey falanca vallahi ben senin şu kılıcını çok güzel zannediyorum." dedi (kılıcın sahibi olan) öbür kişi de kılıcı (kınından) çekerek: Evet (öyledir) Ben de bu kılıcı (çok) denedim." diye karşılık verdi. Ebû Basir de " Onu bana göster de (iyice bir) bakayım" dedi (karşıdaki) ona bu imkanı verdi. (Ebû Basir, hemen) kılıcı ona vurdu. Nihayet (adam kılıcın darbesiyle) can verdi. (Ölünün yanında yol arkadaşı olarak bulunan) öbür adam kaçıp ta Medine'ye vardı ve koşarak mescide girdi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " Gerçekten şu adam bir korku görüp geçirmiştir." buyurdu, (o kimse Hazret-i Peygambere iyice yaklaştıktan sonra) (Vallahi) " Arkadaşım (Ebû Basir tarafından) öldürüldü (Ona engel olmazsanız) kesinlikle ben de öldürüleceğim" dedi. Bu sırada Ebû Basir de çıka geldi: Allah'ın Rasûlü vallahi) -" sana Allah ahdini yerine getirtti. Beni müşriklere geri gönderdin, sonra da Allah beni onlardan kurtardı." dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Harbi kızıştırması yönünden, Ebû Basir'a hayret doğrusu. Eğer onun yanında bir kişi daha olsa" (Kureyş ile aramızda olan sulhu bozup harbi yeniden başlatırdı) dedi. (Ebû Basir) Bu sözü işitince (Hazret-i Peygamber'in kendisini Kureyşlilere göndereceğini anladı ve hemen (Hazret-i Peygamberin) huzurundan) çıktı. (Yollara düştü) Nihayet deniz sahiline geldi. (Bu sırada) Ebû Cendel'de (müşriklerin elinden) kurtulup Ebû Basir'e iltihak etti. Nihayet (Ebû Cendel'in yanında müşriklerin elinden kurtularak kaçıp gelen) bir cemaat toplandı. cihad 59, şürût 15; Ahmed b. Hanbel, IV, 323, 329, 330.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşmanla Barış Yapmak
2768-) Mervan b. el-Hakem ile Misver b. Mahreme'den rivâyet edilmiştir ki: emniyetle yaşayacağı on sene süreyle savaşı bırakmak, içimizde (içerisine yaramaz eşyaların konulmadığı) kapalı bohça (gibi itimatsızlığın giremediği güven dolu bir kalp taşımak) ve (aramazda) hırsızlık ve hıyanet olmamak üzere (Hudeybiye'de müslümanlarla Mekke müşrikleri) barış yaptılar. b. Hanbel, IV, 325.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşmanla Barış Yapmak
2769-) Hassan b. Atıyye'den demiştir ki: ile İbn Ebû Zekeriyya (bir gün) Halid b. Ma'dan (in yanın)a gitti (ler). Onlarla birlikte ben de gittim. (Halid b. Ma'dan) bize Cübeyr b. Nüfeyr'den hadis nakletti. (Halid) dedi ki: Cübeyr (bir gün bana) -bizimle beraber gel (de) Zü Mihber'e gidelim- dedi. (Zü-Mihber) Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahabilerinden bir adam (idi). Kısa bir süre sonra yanına vardık. Cübeyr ona (ahir zamanda müslümanlarla kafirler arasında yapılacak) barışı sordu (Zü-Mihber de şöyle) cevap verdi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i (şöyle) derken işittim: Sizler Rumlarla güvenli bir barış yapacaksınız. (Sonra) Siz ve onlar (birleşip) arkanızdan (saldıran başka) bir düşmanla savaşacaksınız. Dâvûd, melahim 2; İbn Mace, fiten 35; Ahmed b. Hanbel, IV-91; V-372, 409.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşmanla Barış Yapmak
2770-) Cabir'den şöyle dediği rivâyet edilir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Ka'b b. Eşrefe (karşı) kim çıkacak? Çünkü o, Allah'a ve Rasûlüne eza etmiştir." buyurdu. Muhammed b. Mesleme kalkıp " Ben (karşı çıkacağım) Ya Resûlallah! Onu öldürmemi ister misin?" dedi. (Hazret-i Peygamber de) " Evet" (istiyorum) buyurdu. (Muhammed b. Mesleme) (onun hile ile öldürebilmek için ona sizden yakınarak) " Bir şeyler söylemem için (lütfen bana) izin verin." Dedi (Hazret-i Peygamber " evet (sana bu hususta izin veriyorum ona benim hakkımda gerekeni) söyle" (yebilirsin) buyurdu. (Muhammed b. Mesleme, Ka'b b. Eşrefin) yanına gelip (Hazret-i Peygamberi kasdederek); Bu adam bizden sadaka istedi ve bizi dara düşürdü." dedi. (Ka'b b. Eşref de) " Siz ondan daha çok bıkkınlık getireceksiniz." karşılığını verdi. (Muhammed b. Mesleme de) Biz ona (bir defa) uy(muş bulun)duk. İşinin sonu nereye varacağını görünceye kadar, onu bırakmayı uygun görmüyoruz." Ve biz (senden) bize ödünç olarak bir vesk veya iki vesk (hurma) vermeni rica ediyoruz." dedi. Ka'b da: Bana (bu borç karşılığında) rehin olarak ne vereceksin?" dedi. (Muhammed b. Mesleme) " Sen bizden (rehin olarak) ne istiyorsun?" diye sordu. (Ka'b): Kadınlarınızı" (istiyorum) dedi (Muhammed b. Esleme ile yanındakiler): Sübhanallah sen Arabın en yakışıklısısın. (Böyleyken) biz sana kadınlarımızı (nasıl) rehin olarak vereceğiz (öyle mi?). Bu bizim için bir utanç (kaynağı) olur." dediler, (o da öyleyse), " çocuklarınızı rehin verirsiniz." dedi (Muhammed b. Mesleme ile arkadaşları ise) Sübhanallah! Birimizin oğluna (birgün) sövülür de (kendisine bu) bir vesk -veya İki vesk (hurma) karşılığında rehin verildi, denir. Biz sana zırhı yani silahı rehin olarak verelim." dediler, (o da): olur" dedi. (Muhammed b. Mesleme geceleyin Ka'b'm) yanına gelince ona seslendi, O da güzel kokular sürünmüş bir halde başı(ndan kokular) saçarak, karşısına çıktı. (Muhammed b. Mesleme) üç veya dört kişiyle birlikte gelip, (Ka'b'ın) yanına oturunca ona (burunlarına gelmekte olan güzel bir kokudan) bahsetmeye başladılar. O da Benim yanımda (nikahlım olarak) falanca kadın vardır. O, halkın en güzel kokulu kadınıdır." dedi. (Muhammed b. Mesleme) Bana izin verir misin (başındaki bu kokuyu) koklayım?" dedi (Ka'b da): Evet!" (izin veririm) dedi. Bunun üzerine (İbn Mesleme) elini (Ka'b'ın) başın(daki saçlarının arasın)a soktu ve (eline bulaşan kokuyu) kokladı. (Sonra Ka'b'a bu hareketini) " Tekrar edeyim mi?" diye sordu o da da " Evet" dedi. Bunun üzerine (İbn Mesleme tekrar) elini onun başın (daki saçların arasın)a soktu Ka'b (ona) bu imkanı verince (İbn Mesleme) " Haydin!" (vurun!) diye bağırdı, onlar da hemen ona vurdular, nihayet onu öldürdüler. cihad 158, errehn 3, el-Meğazi 15; Müslim, cihad 119.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kılıklarına Girilerek Ansızın Düşman Üzerine Yapılan Baskın Hakkında Hadisler
2771-) Ebû Hureyre'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: İman ihaneti bağlamıştır. Mü'min, ihanet etmez." b. Hanbel, I, 166-167; IV, 92.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kılıklarına Girilerek Ansızın Düşman Üzerine Yapılan Baskın Hakkında Hadisler
2772-)  Abdullah b. Ömer'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (herhangi bir) savaştan veya hacdan ya da umreden döndüğü zaman, karada (rastlayıp da üzerine çıktığı) tepe üzerinde üç defa tekbir getirir ve = Allah'dan başka hakiki ma'bud yoktur. O, birdir, ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd (yalnız) O'nadır. O'nun herşeye gücü yeter. (Biz seferden memleketimize) dönenleriz, tevbe edenleriz, (sadece Allah'a) ibadet edenleriz, secde edenleriz ve (sadece) rabbımıza hamdedenleriz. Allah va'dine sadıktır. Kuluna yardım etmiş bütün hizipleri tek başına o hezimete uğratmıştır." derdi. umre 12, meğazi 29; Tirmizi, hac 104; Muvatta, hac 243; Ahmed b. Hanbel, II, 5, 10, 15, 63, 105.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yolculukta, Çıkılan Her Tepe Üzerine Tekbir Getirmek
2773-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Allah'a ve ahiret gününe inananlar -mallarıyla canlarıyla cihad etme hususunda- senden izin iste (yip geri kal)mazlar." Tevbe, (9)44. (mealinde ki) ayet-i (kerimenin hükmünü) Nûr (suresin)deki: (şüphesiz ki Allah) " - çok bağışlayan, çok merhamet edendir." sözüne kadar (devam eden) " mü'minler o kimselerdir ki; Allah'a ve peygamberine (gönülden) inanmışlardır..." Nur, (24) 62. (mealindeki) ayet(i kerime) yürürlükten kaldırmıştır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yasaktan Sonra Allah Ve Rasûlü Tarafından, Yasaklanan Fiile Tekrar Dönme İzni Verilebilir
2774-) Cerir'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) bana (hitaben ey Cerir) " Zülhalasa hakkında (hayırlı bir haber getirsen) de bizi rahatlatsan" dedi. Kays rivâyetine şöyle devam etti) Bunun üzerine (Cerir yola düştü, Zülhalasa'nın) yanına varıp onu parçaladı. Sonra Ahmes (kabilesin)den Ebû Ertât künyesiyle anılan bir adamı müjde vermek üzere peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gönderdi. cihad 154, 192; meğazi 62; Tirmizi, davat 18; Ahmed b. Hanbel, IV 360, 363, 365.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Müjdeciler Göndermek
2775-) Ka'b b. Mâlik demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yolculuktan geldiği zaman, ilk önce mescidde iki rek'at namaz kılar, sonra da halkla otururdu. (Mûsânnif Ebû Dâvûd'un şeyhi) İbnü's-Serh (Ka'b b. Mâlik'in bu hadisini sonuna kadar) nakletti. (Ka'b b. Mâlik konuşmasına devam ederek şöyle) dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müslümanlara, bizim üçümüzle konuşmayı yasakladı. Nihayet, (onların bu küskünlüğü) bana (iyice) uzayınca (birgün). Amcamın oğlu olan Ebû Katade'nin bahçesinin duvarına tırmandım ve kendisine selâm verdim. Daha sonra ellinci gecenin sabahında, sabah Alamazını evlerimizden bir evin damında kıldım ve hemen arkasından " Ey Mâlik'in oğlu Ka'b müjde sana!" diye bağıran birini işittim ve bana müjde vererek bağıran kimse yanıma gelince, (üzerimdeki) iki (kat) elbisemi çıkarıp ona giydirdim (ve) hemen arkasından (Rasûl-i Ekrem'in huzuruna varmak üzere) harekete geçtim. Nihayet mescide girdim. Bir de ne göreyim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (orada) oturuyor. Talha b. Ubeydillah kalktı, koşarak bana (geldi) benimle, müsafaha etti (elimi sıktı) ve beni tebrik etti. meğazi 79, İstizan 27; Müslim, Tevbe 53, Ahmed b. Hanbel III 459.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Müjde Vermek
2776-) Ebû Bekre'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, sevindirici bir haber ulaşınca veya kendisine bir müjde verilince Allah'a secde-i şükr ederek yere kapanırdı. siyer 24; İbn Mace, İkame 192.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şükür Secdesi
2777-) (Amir b. Sa'd'ın) babasından demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Medine'ye gitmek üzere Mekke'den (yola) çıktık. yaklaştığıız zaman (hayvanından) indi, sonra ellerini kaldırıp Allah'a bir süre dua etti, sonra secdeye kapandı, uzun bir süre (secdede) kaldı, sonra kalktı, ellerini kaldırıp bir süre daha Allah'a dua etti(kten), sonra (tekrar) secdeye varıp uzun süre (secdede) kaldı. Sonra (tekrar) secdeden kalktı, ellerini kaldırıp bir süre Allah'a dua ettikten sonra (yine) secdeye vardı. (Bu hadisi Mûsânnif Ebû Dâvûd'a nakleden) Ahmed İbn Salih Resûlüllah, ellerini kaldırıp bir süre Allah'a dua etti. Sonra secdeye vardı, anlamındaki) cümleyi üç defa zikretti ve sonra rivâyetine şöyle devam etti: Ekrem bu duaları ve secdeleri bitirdikten sonra) buyurdu ki: Ben Rabbimden (rahmet) diledim ve ümmetim (in günahlarının affolması, derecelerinin yükselmesi) için, şefaatte bulundum da bana ümmetimin üçtebirini bağışladı. Bunun üzerine Rabbime bir şükür olmak üzere secdeye vardım. Sonra başımı kaldırıp ümmetim için (tekrar) Rabbimden dilekte bulundum. Bana üçtebirini (daha) bağışladı. Bunun üzerine Rabbime şükür olmak üzere (ikinci defa) secdeye vardım. Sonra başımı kaldırıp ümmetim için Rabbimden (üçüncü defa olmak üzere bir) dilekte (daha) bulundum. Bunun üzerine bana (ümmetimin) son üçtebirini bağışladı. Rabbime şükür olmak üzere (üçüncü kez) secdeye vardım." Dâvûd der ki: (Şeyhim) Ahmed b. Salih bu hadisi bize naklederken (bu hadisin sened zincirinde bulunan) Eş'âs b. İshâk'ı (zincirden) düşürmüştür, (Fakat) bu hadisi bana Ahmed b. Salih'ten, Mûsâ b. Sehl er-Remli'de rivâyet etti.) Onun rivâyet senedinde ise, Eş'as b. İshak zikredilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şükür Secdesi
2778-) Cabir b. Abdillah'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yoldan gelen) bir kişinin ailesinin yanına (geceleyin) girmesini çirkin görürdü." nikah 120; Müslim, imare 182-183; Tirmizi, istizan 19; Ahmed b. Hanbel, III 299, 314, 355, 395, 399.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yoldan Gelen Kimsenin Evine Geceleyin Girmesi Mekruhtur
2779-) Cabir'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur. " Seferden dönen kişinin ailesinin yanına gireceği vaktin en güzeli gecenin başlangıç zamanıdır."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yoldan Gelen Kimsenin Evine Geceleyin Girmesi Mekruhtur
2780-) Cabir b. Abdillah'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir yolculukta idik (seferden dönüp ailelerimizin yanına) girmeye kalkıştığımızda (Rasûl-i Zişan Efendimiz): Yavaş olunuz, (kadınlarınızın yanına) geceleyin (yatsı vaktinde) girelim, dağınık saçlı olan (kadınlar) taransın, kocası gurbette olan (lar) da usturasını kullansın." buyurdu. cihad 196, nikah 10, 121, 122; Müslim, reda' 58, imare 181, 182; Darimi, nikâh 32; Ahmed b. Hanbel, III, 298, 303, 355. Dâvûd der ki: Zühri " Geceleyin girmekten maksat yatsıdan sonra girmektir" dedi. Akşamdan sonra girmekte de sakınca yoktur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yoldan Gelen Kimsenin Evine Geceleyin Girmesi Mekruhtur
2781-)  es-Saib b. Yezid'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebük gazvesinden döndüğü zaman, kendisini halk (yolda) karşıladı çocuklarla birlikte ben de onu Veda tepesinde karşıladım. cihad 196; Tirmizî, cihad 39.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Seferden Dönenleri Karşılamak
2782-) Enes b. Mâlik'den demiştir ki: (kabilesin)den biri (Hazret-i Peygamberin huzuruna gelip): Ey Allah'ın Rasûlü ben (Allah yolunda) savaşmak istiyorum, (fakat) benim savaş hazırlığı yapacak malım yoktur." demiş. (Hazret-i Peygamber de): Ensardan olan falan kimseye git (harp malzemelerini ondan iste). Çünkü b. gerekli hazırlığı yaptı ve hastalandı. Ona -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sana selâmı var (harp için) hazırladığın malzemeleri bana ver (eceksin) de." buyurmuş. Bunun üzerine o (genç, gidip) Ensarlı zata bu sözü söylemiş, o zat da karısına " ey kadın harp için bana vermiş olduğun malzemeyi bu adama ver, onlardan hiçbir şeyi (yanında) bırakma. Allah aşkına ondan hiçbir şey bırakma ki Allah onun hakkında sana bereket versin." demiş. imare 134.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşta Sarfetmek Üzere Hazırlanan Bir Malzemeyi Vaz Geçilince Onu Yine Allah Yolunda Bir Savaşta Harcamak Müstehaptır
2783-) Ka'b b. Mâlik'den demiştir ki Peygamber, yolculuktan ancak gündüzün dönerdi. Hasan (b. Ali ise Hazret-i Peygamberin seferden ancak) kuşluk vakti (dönerdi dediğini) ve seferden dönünce (de ilk iş olarak doğruca) mescide varıp orada iki rek'at namaz kıldıktan sonra, (Müslümanlarla görüşmek üzere orada bir süre) oturduğunu söylemiştir. meğazi 79, cihad 198; sala 59, tefsir sure 9/18; Müslim, tevbe 53, salatü'l-Müsafirin 74; Nesai, mesacid 38; Ahmed, VI, 386, 388.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yolculuktan Dönünce Namaz Kılmak
2784-) İbn Ömer'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (veda) haccından döndüğü zaman, Medine'ye girmiş, mescidinin önünde devesini çöktürmüş, mescide girip orada iki rek'at namaz kılmış, sonra evine girmiştir. hadisi İbn Ömer'den rivâyet eden) Nafi; İbn Ömer de böyle yapardı" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yolculuktan Dönünce Namaz Kılmak
2785-) Ebû Said el-Hudri(nin) haber verdiğine göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Yaptığınız bir taksimden dolayı kendinize de bir pay ayırmaktan sakınınız." buyurdu. (Ebû Said sözlerine devam ederek) dedi ki: Biz (ey Allah'ın Rasûlü) " Kusame nedir?" diye sorduk. Resûlüllah: Bir şey, bazı kimseler arasında müşterek olur (Birisi de onu paylaştırmak üzere) gelir. (Bir kısmını kendisine ayırarak) onu eksiltir." (İşte Kusame budur) buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hisselerin Ayırdetme Ücreti
2786-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (bir önceki hadisin) benzerini (mürsel olarak) Ata b. Yesar da (rivâyet etmiştir. Ata b. Yesar) Bir kimse, bir topluluk üzerinde (bilir kişi olarak görevli) olur da bir şunun bir de bunun hissesinden alır. (İşte hadiste yasaklanan budur) dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hisselerin Ayırdetme Ücreti
2787-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerinden bîr adam, Ubeydullah b. Süleyman'a (şöyle) demiştir: Biz, Hayber'i fethettiğimiz zaman (mücâhidler) mal ve esirden (ele geçirdikleri tüm) ganimetlerini (ortaya) çıkar(ıp paylaş)tılar. Bunun üzerine halk ganimetlerini değişmeye başladı. Derken (Hazret-i Peygamberin huzuruna bir) adam geldi ve " Ey Allah'ın Rasûlü! Bugün ben şu vadi halkından hiçbirinin benzerini kazanmadığı bir kazanç elde ettim." dedi. (Hazret-i Peygamber de): Vay, yazıklar olsun sana! Sen ne kazandın?" dedi. (O zat ta) " Alışverişe devam ettim. Nihayet üçyüz okka kazanç elde ettim" cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben sana kişinin kazandığı kazancın en hayırlısını haber vereyim mi? buyurdu (O zat ta): O nedir ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordu. (Hazret-i Peygamber de): (Farz olan) namazdan sonra (kılınan) iki rekat (nafile namaz) dır buyurdu. Mâce, Cihad 23.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşta Ticaret Yapmak
2788-) Dıbâb (oğulların)dan Zülcevşen lakabıyla anılan bir adamdan rivâyet olunmuştur ki: (müşrik iken) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir mücâhidlerinin işlerini bitirdikten sonra, kendisine bana ait Karha diye anılan bir kısrağın tayını götürdüm ve: Ey Muhammed sahiplenmen için sana, karhâ'nın erkek yavrusunu getirdim." dedim. Benim Ona ihtiyacım yok. Eğer sen onu Bedr'in zırhlarından seçilmiş bir zırhla değiştirmemi istersen (onu) yaparım" buyurdu. Ben de: Ben bugün onu (değil bir zırh) bir atla bile değiştirecek değilim" dedim. (Bunun üzerine) Benim (de) ona ihtiyacım yok" buyurdu. b. Hanbel, III-484, IV-68.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşman Ülkesine Silah Götürmek
2789-)  Semüre b. Cündeb'ten demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) " kim müşrikle beraber olur ve (müşrik diyarında) Onunla beraber ikamet ederse o da müşrik gibidir." buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şirk Ülkesinde İkamet Etmek
2790-) Mihnef b. Süleym demiştir ki: Biz Arafat'da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le otururken şöyle buyurdu. " Ey insanlar! Şüphesiz ki her sene her ev halkına bir uhdiyye ve bir atire vardır. Atire nedir biliyormusunuz? Atire halkın errecebiyye dedikleri şeydir. Dâvûd dedi ki; Atire neshedilmiştir. Bu (atire ile ilgili) haber neshedilmiştir. edahi 18;Nesaî 1: İbn Mâce edahi 2; Ahmed b. Hanbel IV-215, V-76.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kurban Kesmenin Vacib Olduğu Konusundaki Hadisler
2791-) Abdullah b. Amr b. As'dan demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur. Ben kurban gününü bayram gün(ler)i(ni) bayram (kabul etmek)le emrolundum, yüce Allah o gün (ler)i bu ümmet için bayram kıldı." (Orada bulunan sahabilerden) birisi " Sütünden bir süre faydalanıp, sonra sahibine geri vermem şartıyla, bana emanet olarak verilen sağmal bir hayvandan başka bir kurbanlık bulamazsam onu kurban edecek miyim? (bu hususta) ne buyurursun?" diye sordu. (Fahr-i kâinat efendimiz de): Hayır, (onu kurban etme çünkü senin kurban kesmen gerekmez) Fakat sen saç (lar) indan ve tırnaklarından biraz kesersin, bıyıklarını kısaltır, eteğini de tıraş edersin, Aziz ve Celil olan Allah katında senin kurbanının tamamı, bundan ibarettir.'' buyurdu. edahi 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kurban Kesmenin Vacib Olduğu Konusundaki Hadisler
2792-) Haneş'den demiştir ki: Hazret-i Ali'yi iki koçu (birden) kurban ederken gördüm de (kendisine) " Bu da nedir?" diye sordum. " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Sağlığında, vefatından sonra her sene) kendi yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorumk." cevabını verdi. edahi 2; Ahmed b. Hanbel I-I07, 149, 150.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Ölünün Yerine Kurban Kesmek
2793-) Ümmü Seleme Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (şöyle) buyurduğunu rivâyet etmiştir: Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhiccenin hilali yenilenince kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından asla birşey almasın." Dâvûd der ki: (bu hadisin râvileri) Mâlik (b. Enes) ile Muhammed b. Amr’ın bu hadisi aldıkları ravinin ismi) üzerinde (yani bu ravinin isminin) Amr b. Müslim (olup olmadığı) hakkında ihtilaf ettiler. bir kısmı (onun ismini) Ömer (b. Müslim olduğunu) söyledi. Ekserisi de Amr (b. Müslim olduğunu) söyledi. (Mûsânnif) Ebû Dâvûd da (Ekseriyetin dediği gibi) O(nun ismi) Amr b. Müslim b. Ükeymete -et Leysî el-Cündeiyyü(dür) dedi. edahi 39-42; İbn Mâce, edahi 11; Dârimî, edahi 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kurban Kesmek İsteyen Bir Kimsenin Zilhiccenin İlk On Günü İçerisinde Saçlarını Kısaltmasının Hükmü
2794-) Hazret-i Âişe'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), siyah içinde yere basan, siyah içinde bakan ve siyah içinde yatan boynuzlu bir koç (getirilmesini) istemiş, koç hemen getirilmiş ve onu kurban etmeye karar verirmiş ve " Ey Âişe! bıçağı getir," demiş sonra da " onu taşla keskinleşti!" buyurmuş, bunun üzerine (Hazret-i Âişe emredileni) yapmış (Hazret-i Peygamber de) bıçağı almış ve koçu tutup (sol tarafı üzerine) yatırmış ve (bizzat kendi elleriyle) onu kesmiş (önce) koçu yatırarak: bismillahi Allahümme tekabbel min Muhammedin ve Ali Muhammedin ve min ümmeti Muhammedin: Allah’ın ismiyle (başlıyorum) Ey Allah'ım! (bunu) Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul eyle" demiş sonra koçu kesmiş. edahi 19; Ahmed b. Hanbel, VI, 78.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kesilmeleri Daha Faziletli Olan Kurbanlıklar
2795-) Hazret-i Enes'den rivâyet olunduğuna göre: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi tane deveyi, ayakta (yatırmadan) kendi eliyle boğazlamış, boynuzlu ve alacalı iki koçu da Medine'de kesmiştir. dahaya 59; Buhârî, hac 27, 117,119; Ebû Dâvûd hac, 67; Ahmed b. Hanbel, VI-35, 78, 82.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kesilmeleri Daha Faziletli Olan Kurbanlıklar
2796-) Enes'den rivâyet olunduğuna göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) boynuzlu ve alacalı iki koç kurban etmiş (onları) tekbir getirerek, besmele çekerek ve sağ dizini kurbanların (sağ) yanlarına koyarak kesmeştir. edahi 9, 13-14; Müslim, edahi 17-18; Tirmizî, edahi 2; Nesâî, edahi 14, 22, 29, 30-31; İbn Mâce edahi 1, 13; Dârimî, edahi 1; Ahmed b. Hanbel, 111-115, 170, 183, 189, 211, 214, 222, 255, 272, 279.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kesilmeleri Daha Faziletli Olan Kurbanlıklar
2797-) Câbir b. Abdillah'dan demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban bayramı günü hayaları buruk, alacalı (ve) boynuzlu iki koç kesti, onları (kesime hazırlayıp da yönlerini) kıbleye çevirdiği zaman : diye dua etti ve sonra kesti. Mâce edahi 1; Ahmed b. Hanbel VI-220, 225.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kesilmeleri Daha Faziletli Olan Kurbanlıklar
2798-) Ebû Saîd (el Hudrî)'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayası burulmadık kara gözlü, kara ağızlı ve kara ayaklı bir koçu kurban etmişti" edâhî 4; Nesâî, dahaya 14; İbn Mâce, edâhî 4.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Kesilmeleri Daha Faziletli Olan Kurbanlıklar
2799-) Cabir'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bir yıllık hayvandan başkasını kesmeyiniz. Ancak (böylesini bulmak) size güç gelirse, o başka bu durumda (altı aylık) bir koyun yavrusu kesiverin." edâhi 13; Nesaî, dahaya 13; İbn Mâce, edâhi 7; Ahmed b. Hanbel, III-312-327.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Bir Hayvanı Kurban Etmenin Caiz Olabilmesi İçin Aranan Vasıflar
2800-) Zeyd b. Halid el-Cühenî'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı arasında kurbanlıkları taksim etti. Bana da bir yaşını bitirmiş bir keçi yavrusu verdi. Kısa bir süre sonra keçi yavrusunu alıp Hazret-i Peygamber'in yanına vardım ve kendisine: Allah'ın Resulü) bu (daha) yavrudur, dedim: Sen de onu kurban et!" buyurdu. Bunun üzerine onu kurban ettim. edahi 7; Müslim, edahi 15; Tirmizî, edahi 7; Nesaî, dehaya 13; İbn Mâce, edahi 7; Darimî, edahi 4; Ahmed b. Hanbel IV-149, V-194.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Bir Hayvanı Kurban Etmenin Caiz Olabilmesi İçin Aranan Vasıflar
2801-) (Asım b. Kuleyb'in) babasından rivâyet ettiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinden ve Süleym oğullarından Muşâci diye anılan bir adamla birlikte idik. (O sıralarda bir yaşını doldurmuş) koyun azalmıştı, (bu zat) bir münâdiye ilan ettirdi. (Münâdi bu emir üzerine): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şüphesiz altı ayını doldurmuş bir kuzu, bir yaşını doldurmuş bir koyunun yerini tutar buyurduğunu" ilan etti. Dâvûd der ki (metinde sözü geçen) bu (râvi) Müşâci' b. Mesûd'dur. dahaya 13; İbn Mâce edahi 7; Ahmed, V-368.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Bir Hayvanı Kurban Etmenin Caiz Olabilmesi İçin Aranan Vasıflar
2802-) Bera'dan demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban bayramı günü namazdan sonra, bize bir hutbe irad ederek: Kim bizim namazımızı kılar ve kurbanımızı keserse (bizim sünnetimize uygun olan bir) amel işlemiş olur. Kim de kurbanı namazdan önce keserse (kesilen) bu (kurbanlık alisine ziyafet için kesilmiş bir) et koyunu olur" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bürde b. Niyar kalktı ve: Ey Allah'ın Resulü vallahi ben bu günün yeme, içme günü olduğunu düşünerek Kurbanı (mı) namaza çıkmadan önce kestim ve (yine bu düşünceyle) acele edip (kurbanın etinden) yedim, aileme ve komşularıma da yedirdim" dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Bu et koyunudur" buyurdu. Bunun üzerine (Ebû Bürde tekrar kalktı ve): de bir yaşını doldurmamış (fakat semiz olması ve etinin lezizliği bakımından iki et koyunundan) daha hayırlı bir oğlak var (kurban edebilmem için bu oğlak) bana yeter mi? diye sordu. kâinat Efendimiz de: senden başka bir kimse için (böyle bir oğlağı kurban etmek) asla yeterli olamaz" buyurdu. edahi 8; Müslim, edahi 5, 8; Tirmizî, edahi 12; Nesaî, dahaya 17; Dârimi, edahi 7; Ahmed b. Hanbel IV-282, 287, 298, 303.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Bir Hayvanı Kurban Etmenin Caiz Olabilmesi İçin Aranan Vasıflar
2803-) Berâ b. Azib'den demiştir ki: Bürde diye anılan dayım namazdan önce kurban kesmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (o haliyle) Senin bu koyunun (ibadet maksadıyla kurban edilen bir koyun değil, sadece etinden istifade edebileceğin) bir et koyunudur." buyurdu. (Dayım da): Ey Allah'ın Rasûlü ben de bir yaşını doldurmuş bir keçi yavrusu vardır" (onu kurban edebilir miyim?) diye sordu. Zîşan efendimiz de): Senden başkası için uygun olmamakla beraber sen kes!" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kurbanlar Bölümü
Konu: Bir Hayvanı Kurban Etmenin Caiz Olabilmesi İçin Aranan Vasıflar