Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı
4597-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den; şöyle demiştir: Enes b. Nadr'ın kızkardeşi Rubeyyi' bir kadının ön dişini kırdı. Hep birlikte Resûlüllah'a geldiler. O da Allah'ın kitabı ile kısasa hükmetti. b. Nadr: Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, bugün onun (kardeşimin) dişi kırılmaz" dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): Yâ Enes! Allah'ın kitabı (hükmü) kısastır" buyurdu. Bilâhere dişi kırılan kadının tarafı diyete razı olup, aldılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna şaştı ve: Şüphesiz, Allah'ın kullan arasında öyleleri var ki Allah'a yemin etse onu yerine getirir" buyurdu. Sulh 8, Nesâi, kasâme 17, 18 İbn Mâce, diyet 16. Dâvûd şöyle der: Ahmed b. Hanbel'den işittim ki; kendisine: dişte nasıl kısas yapılır" denilmiş o da " törpülenir" demiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Diyetler Bahsi
Konu: Dişde Kısas
4598-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Yahudiler ve hiristiyanlar yetmiş bir, yahut yetmiş iki fırkaya ayrıl(mışlar)dı. Hıristiyanlar da yetmiş bir, yahut yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardı. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır." iman 18: İbn Mace, fiten 17; Ahmed b. Hanbel, II. 332. III, 120. 145; Darimî. siyer 15.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnet İn Mahiyeti Hakkında Açıklama
4599-)
Ebû Âmir el-Hevzenî'den (rivâyet edilmiştir), dedi ki: (Bugün) Muaviye İbn Ebi Süfyan, aramızda (ayağa) kalkarak dedi ki: Şunu iyi bilin ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (birgün) bize bir hutbe okumak üzere aramızda (ayağa) kalkıp (şöyle) buyurdu: Dikkat ediniz! Sizden önceki kitap ehli yetmiş iki dini fırkaya ayrılmışlardı. Bu (İslâm) ümmet(i) de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır (Bunlardan) yetmişiki fırka cehennemlik bir tanesi de cennetliktir. Bu (cennetlik olan fırka) ehl-i sünnet ve’l-cemaattir." hadisin ravilerinden) İbn Yahya ile Amr b. Osman rivâyetlerine (şu sözleri de) eklemişlerdir. " Benim ümmetimden bir takım cemaatlar zuhur edecektir ki onlara bu bidatlar, kuduz hastalığının sahibin (in için)e, işlediği gibi işleyecek, işlemediği bir damar ve eklem kalmayacak."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnet İn Mahiyeti Hakkında Açıklama
4600-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'den (rivâyet olunmuştur:) Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Kitabı sana o indirdi. Onun bazı âyetleri açık anlamlıdır" Al-i İmran (3), 7. (mealindeki) ayeti, " Akl-i selim sahibleri (nden başkası düşünüp anlamaz)" Al-i İmran (3). 7. sözüne kadar okudu ve: Kur'an-ı Kerinı'den, müteşabih olan ayetlere sarılanları gördüğünüz zaman (şunu unutmayınız ki); onlar Allah'ın, (Al-i İmran suresinin yedinci ayetinde kendilerini " kalplerinde eğrilik olanlar" diye) isimlendirdiği kimselerdir. Binaenaleyh, onlar (la oturup konuşmak)dan kaçınınız." buyurdu. tefsir sure 3/1; Müslim, ilim I; Tirmizi, tefsir 3/1; Daıimi, mukaddime 19.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sapık Kimselerden Uzak Kalmak
4601-)
Ebû Zeri (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Amellerin (Allah'a) en sevimli olariı Allah için sevmek ve Allah için öfkelenmektir." buyurmuştur.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Nefsani Arzularının Peşinde Koşan Kimselerden Uzak Kalmak Ve Onlara Buğz Etmek
4602-)
Abdurrahman İbn Abdullah İbn Ka'b İbn Mâlik dedi ki: -(Aynı zamanda) Ka'b kör olduğu zaman Ka'b'ın bakıcısı oğullarından Abdullah idi- (Abdullah şöyle) dedi. (Mûsânnif Ebû Davûd burada şu açıklamayı yaptı): Hazret-i Ka'b'ın (Tebuk savaşında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den geri kalı(p) savaşa katılmayışı hadisesini bana İbn Şerh (uzun uzadıya) anlattı) (Hazret-i Ka'b sözlerine devam ederek) dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müslümanlara bizimle -ki iki üç kişiydik- konuşmayı yasaklamıştı. Nihayet (bu durum) bana çok uzun gelmeye başlamıştı. (Bunun üzerine) amcamın oğlu olan Ebû Katade'nin avlusunun duvarına tırmanıp kendisine selâm verdim. Vallahi selâmı (mı) almadı. (Hadisin bundan sonraki kısmında İbn Şerh, (Hazret-i Ka'b'ın) tevbesinin kabulü hakkında ayet indirilmesiyle ilgili haberi rivâyet etti. megazi 79; Müslim, tevbe 53; Ebû Dâvûd, cihat 161; Ahmed, III 458; Tirmizi, tefsir 10/9.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Nefsani Arzularının Peşinde Koşan Kimselerden Uzak Kalmak Ve Onlara Buğz Etmek
4603-)
Ammâr b. Yâsir'den dedi ki: Ellerim yarılmış olarak ailemin yanına gelmiştim. Ellerime zaferan sürdüler. (Ertesi gün) sabahleyin, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardım ve kendisine selâm verdim, selâmımı almadı ve: Git, bunları yıka" buyurdu. Dâvûd, tereccül 18; Ahmed, IV, 329.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kendi Nefsani Arzularına Göre Hareket Eden Sapık Kimselere Selâm Vermemek Caizdir
4604-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'den rivâyet edildiğine göre) (hac yolculuğu esnasında, Hazret-i Peygamberin hanımı) Safiyye bintü Huyey'in devesi hastalanmış ve (Hazret-i Peygamberin diğer hanımı) Zeyneb'in yanında da fazladan (yedek) bir deve varmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Hazret-i Zeyneb'e: (Bu) deveyi Safiyye'ye ver; diye emretmiş (Hazret-i Zeyneb ise) " Ben (Bu deveyi) şu Yahudiye mi vereceğim?" karşılığını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkelenmiş ve Zilhicce ile Muharrem aylarında ve biraz da safer ayında Hazret-i Zeyneb'e küs durmuş.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kendi Nefsani Arzularına Göre Hareket Eden Sapık Kimselere Selâm Vermemek Caizdir
4605-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Kur'ân-ı Kerim hakkında (şahsi kanaate dayanarak) münakaşa etmek küfürdür." buyurmuştur.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: I Kerim Hakkında Münakaşa Etmenin Yasaklanışı
4606-)
El-Mikdam İbn Ma'dikerib'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Şunu iyi biliniz ki bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: (Sadece) şu Kur'an lazımdır onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz (yeter), diyeceği (günler) yakındır. Şunu iyi biliniz ki ehli eşek eti, yırtıcı (hayvanlar) dan köpek dişli olanlar, (bir süre kalmak üzere İslâm topraklarına pasaportlu olarak giren) anlaşmalı (kafir)lerin kaybettiği mallar size hela? değildir. Ancak sahibinin kendisine ihtiyaç duymadığı (için almadığı) yitik mallar bu hükmün dışındadır. Kim bir kavme misafir olursa o kavmin onu ağırlaması gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, o misafir ağırlama hakkını alarak onları cezalandırabilir." Dâvûd, İmare 33; Tirmizi, İlim 10; İbn Mace, mukaddime 2; Daıimi, mukaddime 49; Ahmed b. Hanbel, II. 367; IV, 131, 132; VI. 8.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4607-)
(Ebû Rafi'in) babasından (rivâyet olunduğuna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Sakın sizden birini, emrettiğim ya da nehyettiğim bir husus kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış bir halde " Benim aklım ermez. Biz Allah'ın Kitabında ne bulursak ona uyarız" derken bulmayayım." ilim III; İbn Mace, mukaddime 2.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4608-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'den (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Kim bizim dinimizde, onda olmayan bir şey ortaya atarsa, (onun ortaya attığı) o şey batıldır." İbn Îsa (bu hadisi) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); Kim bizim dinimizin dışında bir iş yaparsa (o iş) batıldır" buyurdu, (şeklinde) rivâyet etti. i'tisam 20; büyü' 60: sulh 5; Müslim, akdiye 17, 18; İbn Mace, mukaddime 2.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4609-)
İbn Amr es-Sülemî ile Hucr (un şöyle) dedi(k)ler(i rivâyet edilmiştir): Hakkında: Sen, sizi bindirecek birşey bulamıyorum deyince, harcayacak birşey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselerin aleyhine de bir yol yoktur." Tevbe (9), 92. inen el-Irbaz b. Sâriye'nin yanına varmıştık. Selâm verdik ve " Seni ziyarete, hastalığın için geçmiş olsun demeye ve (senden) ilim almaya geldik" dedik. Bunun üzerine Irbaz (şöyle) dedi: Birgün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize namaz kıldırdı. Sonra bize dönüp çok tesirli bir va'z etti. Bu va'zdan dolayı gözler yaşarıp kalpler ürperdi. Derken bir konuşmacı: Ey Allah'ın rasulü (senin) bu (va'zın yolculuğa çıkacağı için kalanlara) veda eden bir kimsenin va'zına benziyor. Binaenaleyh bize neyi tavsiye edersiniz?" (söyleyin de bilelim), dedi. (Fahr-i kainat efendimiz de): Size Allah'dan korkmanızı (başınızdaki idareciler) Habeşli bir köle olsa bile (onlan) dinleyip, itaat etmenizi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok (dini) ihtilaflara şahid olacaktır. Binaenaleyh size gereken, sünnetime ve doğru yolum üzerinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere (adeta) dişlerinizi (bir daha çıkmamak üzere iyice) hatırınız. Sizi (din adına) sonradan ortaya atılan işlerden sakındırırım. Çünkü sonradan ortaya atılan her iş bid'attır ve her bid'at sapıklıktır" buyurdu. ilim 16; İbn Mâce, mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, IV, 126, 127.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4610-)
Abdullah İbn Mes'ud'dan (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa: Taşkınlar helak oldular" buyurmuştur. ilm 7; Ahmed b. Hanbel, I, 386.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sünnete Sarılmanın Lüzumu
4611-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kim (insanları) doğru yola çağırırsa, kendisine uyanların sevabı kadar ona da sevap yazılır. Bu (kendisine) uyanların sevabından birşey eksiltmez. Kim de bir sapıklığa çağırırsa kendisine uyanların günahı kadar ona da günah yazılır. Bu (kendisine) uyanların günahından bir şey eksiltmez" buyurmuştur. i'lisam 15; Müslim, ilim 16; Zikr 1; Tirmizi, ilim 51; İbn Mâce, mukaddime 14; Muvattâ. Kur'an 41; Dârimi, fedâilu’l-Kur'an, 1.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4612-)
Amir İbn Sa'd'ın babasından rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Şüphesiz ki müslümanlar arasında en büyük günahkâr müslüman, haram kılınmamış bir hususa dair soru sorup da, (sırf) kendisi soru sorduğu için o hususun insanlara haram kılınmasına sebep olan kişidir" buyurdu. İ'tisam 3; Müslim. fedâil-üs-sahabe 132. 133: Ahmed b. Hanbel. I, 176, 179.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4613-)
(Muaz b. Cebel'in arkadaşlarından olan Yezid İbn Amira) dedi ki: (Muaz b. Cebel) vaaz etmek için her oturuşunda " Allah adaletli bir hakimdir. (Bundan) şüphe edenler helak olurlar" derdi. Bir gün de (şöyle) dedi: Muhakkak ki sizin önünüzde (birtakım) fitneler vardır. O zamanda mal çoğalır (her yerde insanlar tarafından) Kur'an (ı-Kerim) açıl (ip okun)ur. Hatta Kur'an'ı mü'min, münafık, erkek, kadın, küçük, büyük, hür, köle (herkes) al(ıp ok)ur. Bir sözcünün (herkesin böyle Kur'an okuyup ta onu anlamadıklarını ve şeytana uyup çeşitli bidatlere saptıklarını görerek kendi kendine): Bu insanlara ne oluyor da ben Kur'an okuduğum halde bana uymuyorlar? Ben (din adına) kur'an'a aykırı olan şeyler ortaya atmadıkça onlar bana uyacak değildir, diyeceği günler yakındır. Sizi (dine aykırı olarak, din adına) ortaya atılan yeniliklere karşı uyarıyorum. Çünkü din adına ortaya atılan (bu tür) yenilikler, batıldır. Sizi alim bir kimsenin sapıklığından da sakındırırım. Çünkü şeytan bazan batıl sözü alim kişinin diline söyletir. Bazan da doğru sözü münafık söyler." b. Amira) dedi ki: Ben (burada) Muaz İbn Cebel'e: Allah sana rahmet etsin (iyi ama), ben alim kimsenin bazan batıl söylediğini, münafığın da bazan doğruyu söylediğini nasıl anlayabileceğim?" dedim. (Hazret-i Muaz şöyle) cevap verdi: Evet, sen (bu hususta şöyle hareket et): Alimin herkesin gözüne batan ve hakkında (insanlar tarafından): Bu da nedir böyle? de (yip tepki göster) dikleri sözünden sakın. (İşte bu söz alimin ağzından kaçırdığı sapık sözlerdendir.) Fakat alimin bazan böyle yanılması seni on(un sözlerini dinlemek)den vazgeçirmesin. Çünkü onun (o sözünden hakka) dönmesi (her zaman için) mümkündür. Ve sen hakkı işittiğin zaman (onu kimin ağzından çıktığına bakmadan mutlaka) al. Çünkü hakkın üzerinde nur vardır. Dâvûd der ki: Bu hadisi Zührî'den Ma'mer'de rivâyet etmiştir. (Ancak Ma'mer:) " Seni vazgeçirmesin anlamına gelen: La yüsniyenneke" kelimesi yerine (" seni ondan uzaklaştırmasın" anlamına gelen) " yurt iyenneke" sözünü rivâyet etmiştir. Salih İbn Keysan da Zühri'den (rivâyet ettiği) bu hadiste " herkesin gözüne batan" anlamına gelen " el-müştehirât sözü yerine (" şüpheli" anlamına gelen)=el-müştehihat" sözünü rivâyet etmiş ve " la yüsniyenneke" sözünü de İbn Akil gibi " la yüsniyenneke" diye rivâyet etmiştir. İshak da Zühri'nin (bu hadisi) şöyle rivâyet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adamcağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür. İshak da Zühri'nin (bu hadisi) şöyle rivâyet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü) sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adamcağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4614-)
Süfyan (es-Sevri) (radıyallahü anh)'den (rivâyet edilmiştir:) Demiştir: Bir adam kaderi (mânâsını) sormak üzere Ömer İbn Abdiî-Aziz'e bir mektup yazdı. (Hazret-i Ömer İbn Abdil-Aziz de bu adama bir mektup yaz (arak şu cevâbı ver)di- " Gelelim mevzûmuza (ey mektub sahibi!) Sana Allah'dan korkmayı, Allah'ın emrin(i yerine getirme)de orta yolu (tutmanı) Peygamberinin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine uymayı ve (Hazret-i Peygamberin) sünneti yürürlüğe girdikten sonra bidatçilerin (bid'atlerine Allah tarafından) bırakılmadığı halde (din adına) ortaya attıkları bidatleri terketmeni tavsiye ediyorum. Sana gereken sünnete sarılmaktır. Çünkü sünnet, Allah'ın zniyle senin için bir güvencedir. bil ki; İnsanların ortaya attığı ne kadar bid'at varsa mutlaka bu bid'at (ortaya atılmaz)dan önce onun kötülüğüne dair (Kur'an ya da süntette) bir delil, yahutta onun hakkında bir söz geçmiştir. Çünkü (bir yol olarak) sünneti, -hatâ, sürçme, budalalık, zorluk çıkarma gibi- sünnetin ksini de bilen bir zât, ortaya koymuştur. -Ancak İbn Kesîr: bilen" anlamındaki) lafzı kullanmamıştır.- (İbn Kesir'in rivâyetine göre Hazret-i Ömer İbn Abdul Aziz'in mektubu şöyle devam ediyor: Ey mektup sahibi) sahâbe-i kiramın (kendileri için) seçtikleri yolu sen de kendin seç. Çünkü onlar (oldukları) bir bilgiye sahiplerdi. (Meselelerin aslına) nüfuz eden bir görüşle (dine aykırı olan davranışlardan) uzak kalırlar ve muhakkak ki onlar, (dini) işleri (n hakikatini) kavramakta (başkalarından) daha kuvvetlidirler. (Binaenaleyh Sahâbe-i Kiram) sahip oldukları (bu) faziletler) sebebiyle dini meselelerde (örnek alınmaya) daha layıktırlar. bidatçiler)! Eğer (sizce) hidâyet, üzerinde bulunduğunuz bid'atler ise o zaman siz, onlardan önce ona (hidayete) erişmişsiniz demek olur. (Halbuki bu düşüncenizin tamamen yanlış ve asılsız olduğu açıkça bellidir). Onlardan sonra yeni bir takım şeyler ortaya çıktı (bunun için biz de bid'atleri çıkardık), diyorsanız; şunu bilin ki, onlardan sonra ortaya çıkan (bu bid'at) lan, onların yolundan başka bir yolu takip eden ve onlardan yüzçeviren bir kimse ortaya koymuştur. Çünkü sahabe-i kiram din konusunda (gelecek nesillerin ihtiyacına) yeterli olan hususları söylemişler ve (onlara) şifa verecek açıklamayı yapmışlardır. Onlar(m daraltmalarının altında bir daraltma, onlar(ın getirdiği genişliğin üstünde bir genişlik (yapmak, doğru) olamaz. Bir topluluk, onların (kısıntılarmın) aşağısında bir kısıntı yaptılar da bir daha i'tidal sınırına erişemediler. Bir takım topluluklar da onlar(m ölçülerinin üstüne çıktılar (bunlar da) sınırı aşmış oldular. Oysa ashab-ı kiram, bu iki ölçüsüzlüğün arasında doğru bir yol üzerindedirler. (Ey mektup sahibi) mektubunda kadere imânı soruyorsun. Allah'ın izniyle (bu hususu) tam bilene sordum. İnsanların (din adına) ortaya attığı hiçbir yeniliğin ve bidatçilerin geliştirdiği hiçbir bidatin (dini bir) eser ve mesele olarak kadere imandan daha açık olduğuna inanmıyorum.’ döneminde câhiller nesirlerinde ve şiirlerinde kadere imanı dile getirirler, ellerinden kaçan nimetlere karşı kendilerini onunla teselli ederlerdi. İslâm geldi ve kaza ve kader(e iman) ancak (ona inanmayı farz kılarak) pekiştirdi. Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir iki hadisinde değil pek çok hadisinde kaderden bahsetti. Müslümanlar kadere dair açıklamaları kendisinden işittiler ve (Hazret-i Peygamberin) sağlığında ve vefatından sonra da kuvvetle inanarak ve Allah'a teslim olarak kaderden bahsettiler. Bir şeyin Allah'ın ilminin dışında olmasını, (Allah'ın ezeldeki) yazgısının onu tesbit etmemiş olmasını ve o şey hakkında Allah'ın (ezeli) bir takdirinin bulunmamış olmasını (düşünmekte) kendilerini yetkisiz ve hatali görerek, kaderden bahsettiler. beraber, kader Allah'ın, manası apaçık olan Kur'an'ında da mevcuttur. (Sahabe-i kiram) kader inancını Kur'an'dan almışlar ve ona imanı Kur'an'dan öğrenmişlerdir. (Ey bidatçiler)! Eğer siz: (Madem öyle de) Allah niçin (kader inancına aykırı görünen) falan ayeti indirdi ve niçin (bu inanca aykırı düşen) şöyle sözler söyledi? derseniz (ben de size şöyle derim): Kur'an'dan okuduğunuzu (sahâbe-i kiram da) okudular ve onlar (ondan) sizin bilmediğiniz (bazı) manalar sezinlediler. Sonra da: Şu (kainatta vukua gelen hadiselerin) hepsi de (ezeli olan) bir yazgi ve takdir ile (meydana gelmekte) dir, takdir edilen olur. Allah'ın dilediği olmuştur, dilemediği de olmamıştır. Biz kendimize fayda ve zarar verme gücüne sahip değiliz" dediler. Bu (hükme vardikta)n sonra (Allah'a ibadet etmeye) rağbet ettiler ve (kötü amellerden de) olanca güçleriyle kaçındılar."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4615-)
Nâfi (radıyallahü anh)'den demiştir ki: (Hazret-i Abdullah) İbn Ömer'in kendisiyle mektuplaştığı Şamlı bir arkadaşı vardı (onun kader inancını kabul etmediğini öğrenen) Abdullah İbn Ömer, O'na (şu mealde bir) mektup yazdı. " Senin kader hakkında birtakım (inkarcı) sözler söylediğin (haberi) bana ulaştı. (Binaenaleyh) sakın bir daha bana mektup yazma. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i:’Benim ümmetim içerisinde kaderi inkar eden bir takım kavimler ortaya çıkacaktır' derken işittim."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4616-)
Hâlid İbn el-Hazzâ'dan demiştir ki: Hasen (-i Basrî'y)e " Adem (aleyhis-selâm) gök(te yaşamak) için mi yoksa (daha sonra gökten yere inip te) yer(de yaşamak) için mi yaratıldı, bana haber ver" dedim. Hayır, o yer(de yaşamak ve üremek) için (yaratılmıştır)" dedi. (Peki): Eğer (bu ağaçtan yemekten) kendini korusaydı (yine de onu yemeye mecbur edilir miydi?) Bu husustaki görüşün nedir?" dedim. " O ağaçtan yemeye mecbur değildi" karşılığını verdi. Ben de: (Öyleyse) bana (insanların fiilerinde mecbur olduğu izlenimini uyandıran): Ona karşı hiç kimseyi fitneye sürükleyebilecek değilsiniz. Tabii ki cehenneme girecek olan(lar) müstesna" Saffât(37), 162-163. âyetlerini açıkla, dedim. O da (bu ayetleri): Şeytanlar Allah'ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimselerden başkasını saptırarak fitneye düşüremezler" diye tefsir etti.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4617-)
Halid el-Hazzâ, Hasan(ı Basrî'nin) " zaten (Allah) onları bunun yaratmıştır." Hud(11). 119. ayet-i kerimesini " şunlar (yani müminler) şunun için (cennet için), şunlar da (yani kâfirler de) şunun için (cehennem için yaratıldı (lar)" şeklinde açıkladığını söylemiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4618-)
Halid el-Hazzâ dedi ki: Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh)'e " Ona karşı cehenneme girecek olanlardan başka hiç kimseyi fitneye sürükleyebilecek değilsiniz." Saffat (37). 162-163. ayetlerini sordum da (şeytanlar) " Ancak Allah'ın cehenneme girmesini takdir ettiği kimseyi (saptırabilirler)" cevabını verdi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4619-)
Hammâd (İbn Zeyd), Humeyd (İbn Ebi Humeyd) in (şöyle) dedi (ğini) söyledi: Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh): Gökten yere düşmek bana -iş, kendi elimdedir- demekten daha iyidir" derdi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4620-)
Humeyd dedi ki: Hasan-ı (Basrî , birgün) Mekke'de bizim yanımıza geldi. Mekke halkının fıkıh alimleri bana, birgün Mekke'li fıkıh alimleriyle oturup onlara nasihat etmesi hususunda kendisiyle konuş(up ricada bulun)mamı söylediler. (Bunun üzerine ben kendisiyle bu hususu konuştum. O da ricamı kabul ederek): Evet (olur) cevâbını verdi. Bunun üzerine (Mekke'li âlimler bir yerde) toplandılar (Hasan-ı Basrî Hazretleri de onlara bir konuşma yaptı. Doğrusu) ondan daha hatip bir insan görmedim. (Orada bulunanlardan) birisi (Hazret-i Hasan-ı Basrî'ye hitaben): Ey Ebû Saîd şeytanı kim yarattı?" diye sordu. (Hasan-ı Basrî de): Sübhanallah! Allah'dan başka yaratıcı mı var? Şeytanı da Allah yarattı. Hayrı da (Allah) yarattı, şerri de!" cevabını verdi. (Soruyu soran) adam (bu cevâbı alınca), " Allah onları kahretsin; bu şeyh hakkında nasıl da yalan uyduruyorlar" dedi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4621-)
Humeyd'den (rivâyet olunduğuna göre) Hasan-ı basrı; işıe biz onu suçluların kalbine böyle sokarız." Hicr (15), 12. (ayet-i kerîmesinde geçen) , " onu" kelimesini " şirki" diye tefsir etmiştir
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4622-)
Ubeyd es-Sayd'dan; demiştir ki: Hasan (el Basrî hazretleri) Yüce Allah'ın: Ve kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekılmistir" Sebe' (34), 54. ayeti hakkında şu açıklamayı yapmıştır: (Yâni) onlarla iman arasına perde çekilmiştir."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4623-)
İbn Avn'dan demiştir ki: Ben Şam (sokaklann)da yürüyordum. Birisi arkamdan bana seslendi. Dönüp baktım. Meğer Recâ İbn Hayve imiş. (Bana hitaben): Ey Ebû Avn (bu halkın) Hasan-ı Basrî hakkında söyleyip durdukları şeyler(in aslı) nedir?" dedi. (Ben de): Gerçekten onlar Hasan adına çok yalan üretiyorlar" cevabını verdim.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4624-)
Hammâd dedi ki: Ben Eyyûb es-Sahtiyânî'yi (şöyle) derken işittim: Hasen (el-Basri) adına yalan üreten insanlar iki kısımdır. (Birinci kısmı teşkil eden) insanlar kader(in olmadığı) görüşünde olanlardır. Bunlar (Hazret-i Hasan adına ürettikleri) bu yalanlarla kendi görüşlerini yaygınlaştırmak istiyorlar. (İkinci kısmı teşkil eden) diğer insanlar ise kalplerinde Hasan-ı Basrî için kin ve öfke bulunan insanlardır. (Bunlar da onun hakkında); -O böyle demedi mi, o şöyle demedi mi?- diyerek onun adına yalan üretiyorlar.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4625-)
Yahya İbn Kesir'den demiştir ki: Kurre b. Hâlid bize şöyle derdi: Ey gençler, Hasan-ı Basri aleyhine (çıkartılan onun kaderiyye mezhebinden olduğuna dair iddialara) kendinizi kaptırmayınız. (Şunu iyi bilin ki iddiaların tam tersine) onun görüşü sünnetin ve doğrunun ta kendisi idi."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4626-)
İbn Avn'dan demiştir ki: Eğer biz Hasn-ı Basrî'nin (kaderle ilgili) sözlerinin (halk arasında böyle yanlış bir şekilde) yayılacağını bilseydik, onun bu sözlerden döndüğüne dair bir kitap yazar ve buna şâhidler tutardık. Fakat biz (bu sözlerin böyle ters anlaşılacağını bilemediğimiz için; bunlar Hazret-i Hasan'ın ağzından) çıkmış birtakım kelimelerdir bunlar, kendileriyle hiç te ilgisi olmayan manalara) çekilemezler; demiştik.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4627-)
Eyyûb (es-Sahtiyânî)'den demiştir ki: Hasan(-ı Basrî) bana: Bir daha ben o hususta (kaderle ilgili olarak yanlış anlaşılmaya müsait söylediğim sözlerin) bir benzerini bir daha asla ağzına almayacağım" dedi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4628-)
Osman - el-Bettî'den demiştir ki: Hasan (-ı Basrî tefsir ettiği) her âyeti kaderin varlığına dair tefsir etti."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İyi Yada Kötü Bir Yola Çağırman In Ve O Yollardan Birini Tutmanın Hükmü
4629-)
İbn Ömer'den demiştir ki: Biz peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında: Sahâbilerden hiçbir kimseyi Ebû Bekir'e denk tutmayız, (bilâkis onu hepsinden üstün görürüz. Ondan) sonra aynı şekilde Ömer'e (kimseyi denk tutmayız) sonra da aynı şekilde Osman'a (kimseyi denk tutmayız). Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (diğer) sahâbilerini ise (kendi hallerine) bırakırız; aralarında bir derecelendirme yapmayız (bir diğer rivâyete göre: diğerlerinin arasında fazilet farkı gözetilmez)" derdik. fedail 7. Tirmîzî, menâkıb 59.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabeler Arasında Faziletlerine Dair Yapılan Derecelendirme
4630-)
Salim İbn Abdullah , (Abdullah) İbn Ömer'in şöyle dediğini rivâyet etmiştir. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetinin en faziletlisi Hazret-i Peygamberden sonra Ebû Bekir'dir. Sonra Ömer, sonra da Osman'dır. Allah hepsinden razı olsun, derdik"
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabeler Arasında Faziletlerine Dair Yapılan Derecelendirme
4631-)
(Hazret-i Ali'nin oğullarından olan) Muhammed İbn el Hanefiyye'den (şöyle) dedi (ği rivâyet edilmiştir): Babama, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra insanların en hayırlısı kimdir? diye sordum. Ebû Bekir'dir, dedi. kimdir? dedim. Ömer'dir, cevabını verdi. kimdir, derim de , Osmandır, cevabını verir diye korktum. (Bu soruyu soramadım). Bunun üzerine: Sonra sensin ey babacığım! dedim. sadece müslüfhafılardan birisiyim, karşılığını verdi. fedâil 5; İbn Mâce, mukaddime 11.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabeler Arasında Faziletlerine Dair Yapılan Derecelendirme
4632-)
Muhammed el-Firyâbî, Süfyân-es-Sevrî'nin şöyle dediğini rivâyet etti: Kim Ali Aleyhisselâm'ın halifeliğe Ebû Bekir ile Ömer (radıyallahü anh)'dan daha lâyık olduğunu iddia ederse, o kimse, hem Ebû Bekir'e, hem Ömer'e, hem de muhacirlerle ensara hatâ isnâd etmiş olur. Böyle bir kimsenin böyle bir tutum ile amelinin semâya yüksel(ip kabul gör)eceğine ihtimal vermiyorum."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabeler Arasında Faziletlerine Dair Yapılan Derecelendirme
4633-)
Abbâd es-Semmâk (şöyle) dedi: Ben Süfyân es-Sevrî'yi: Halifeler beştir: Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Ömer İbn Abdi’l-Azîz. Allah onlardan razı olsun" derken işittim.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabeler Arasında Faziletlerine Dair Yapılan Derecelendirme
4634-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Adamın biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip: (Ey Allah'ın Rasulü!) Ben bu gece (rüyamda) kendisinden yağ ve bal yağan bir bulut gördüm. Halkı da (yağan yağ ve baldan) elleriyle avuçlarken gördüm. Kimisi çok avuçluyordu, kimisi de az. Bir de gökten yere ulaşan bir ip gördüm. Ey Allah'ın Rasülü, senin de o ipi tutup yükseldiğini gördüm. Sonra onu başka bir adam tutup o iple o da yükseldi. Sonra başkası onu tutup onunla o da yükseldi. Sonra onu başka bir adam tuttu. Fakat (ip) koptu. Sonra (ip koptuğu yerden) ulandı. Onunla (o adam da) yükseldi." rüyayı Hazret-i Peygamberle birlikte dinleyen) Hazret-i Ebû Bekir söz alarak: Ey Allah'ın rasulü!) İzin ver de ben onu tefsir edeyim " dedi. Hazret-i Peygamber de: Haydi) onu tefsir et!" buyurdu. Bunun üzerine (Hazret-i Ebû Bekir şöyle) dedi: Buluta gelince. (O) İslâmın bulutudur. (Ondan) yağan yağ ve bala gelince o da Kur'andır. (Yani Kurân'ın) yumuşaklığı ve tadıdır. (Yağ ve baldan) çok ve az avuçlaym(lar)a gelince o Kur'an'dan az ve çok alan (lar) dır. yere ulaşan ip, senin üzerinde bulunduğun hakk (yol) dur. Sen onu tutuyorsun (o da) seni Allah'a yükseltiyor. Senden sonra onu bir adam daha tutuyor. O iple (o adam da) yükseliyor. Sonra onu başka bir adam tutuyor, (fakat ip) kopuyor. Sonra O adam için (ip) ulanıyor ve onunla o adam da yükseliyor. Ey Allah'ın Rasulü! Bana kesinlikle söyle! (yorumumda) isabet mi ettim hata mı ettim? Peygamber de): Bazısında isabet ettin, bazısında hatâ ettin" Bunun üzerine (Hazret-i Ebû Bekir) " Ey Allah'ın rasulü yemin verdim hatamın ne olduğunu bana söyle!" dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, " Yemin verme!" buyurdu. ta'bir 47; eymân 9; Müslim, ru'yâ 17; Ebû Dâvûd, eymân 10; Tirmizî. ru'yâ 10; İbn Mâce, ru'ya 10; Dârimî, ru'yâ 13; Ahmed b. Hanbel, I, 236.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4635-)
Ubeydullah b. Abdullah'dan (rivâyet edildiğine göre) İbn Abbâs (radıyallahü anh) da şu (bir önceki hadis-i şerifte anlatılan) olayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (şu farkla) rivâyet etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebû Bekir'e (bu tabirinde yanılıp yanılmadığı yerleri) açıklamayı kabul etmedi."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4636-)
Ebû Bekre'den (rivâyet edildiğine göre) peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) birgün (halka) " İçinizden (bu gece) kim rüya gördü?" diye sormuş. (Orada bulunanlardan) birisi de: Ben gördüm" cevabını vermiş ve sözlerine şöyle devam etmiş: sanki terazi gibi birşey indi. Sen, Ebû Bekir'le birlikte tartıldın ve Ebû Bekir'den ağır geldin. Ömer de, Ebû Bekir'le tartıldı. (Bu sefer) Ebû Bekir, ağır geldi. Ömer, bir de Osman'la tartıldı (bu sefer de) Ömer ağır geldi. Sonra terazi (göğe) kaldırıldı (Ravî Ebû Bekre bu rivâyetini şöyle bitirdi:) üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzünde memnuniyetsizlik (alâmetleri) sorduk. ru’ya 10.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4637-)
(Ebû Bekre'nin) babasından (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallailâhü aleyhi ve sellem) bir gün sahâbilerine: Bu gece) hanginiz rü'yâ gördü?" diye sormuş (ravi, hadisin bundan sonraki kısmında bir önceki hadisin) manasını rivâyet etmiş, (fakat bir önceki hadiste, Hazret-i Peygamberin yüzünde görüldüğünden bahsedilen) memnuniyetsizliği zikretmemiştir. (Ancak sözü geçen memnuniyetsizlik yerine şu sözleri) söylemiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) buna üzüldü. Yani bu (rüya) onu üzdü. Bunun üzerine (şöyle) buyurdu: (Anlatılan rüyanın delâlet ettiği mana) Peygamber halifeliğidir. (Bu halifelik bir gün sona erecek) sonra (yerine sultanlık gelecektir. İşte o zaman) Allah (bu) mülkü (n idaresini) istediği kimseye verir."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4638-)
Câbir b. Abdillâh'dan, dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (birgün bize): Bu gece salih bir zâta (rüyasında) Ebû Bekir'in, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, Ömer'in Ebû Bekir'e, Osman'ın da Ömer'e tutunduğu gösterildi" dedi. Câbir sözlerine devamla şöyle) dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın yanından kalkınca (kendi kendimize şöyle) dedik: Peygamber’in rüya gördüğünden bahsettiği) sâlih zata gelince, (o) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Birbirlerine tutunan kimseler ise Allah(ü teâlâ hazretlerin)’in peygamberini (yürütmekle görevli olarak) gönderdiği şu iş(in, yani yönetimin) başına geçecek kimselerdir. Dâvûd der ki: Bu hadisi Yunusla Şuâyb da rivâyet etti(ler. Fakat) Amr’ı zikretmediler.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4639-)
Semûre b. Cündeb'den (rivâyet edildiğine göre) Bir adam: Ey Allah'ın rasûlü. Ben (bu gece rüyamda) gökten sarkıtılmış kova gibi birşey gördüm. Ebû Bekir geldi. (Onun) sapından tutup biraz içti. Sonra Ömer geldi (kovanın) sapından tuttu, karnı şişinceye kadar içti. Sonra Osman geldi, o da sapından tuttu karnı şişinceye kadar içti. Sonra Ali geldi (kovanın) sapından tuttu. (Fakat kova sallandı) ondan üzerine birazcık (su) sıçradı" dedi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4640-)
Mekhûl'den (rivâyet edildiğine göre) demiştir ki: Rum (askerleri) kırk gün (önünü) yara yara Şam bölgesinde ilerleyeceklerdir. Bu bölgede Dımeşk ile Amman'dan başka (hiçbir şehir, onlara) karşı duramayacaktır.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4641-)
Ebû'l-A'yes Abdurrahmân İbn Selmân (şöyle) demiştir: Acem krallarından bir kral gelip, Dımeşk'ın dışında, (Şam bölgesindeki) bütün şehirleri ele geçirecektir."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4642-)
Mekhûl'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Son zamanlarda Deccal'in ordusu ile müslümanlar arasında çıkacak) savaşlarda müslümanların çadır yerleri " el-Ğûta" denilen yerdir."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4643-)
Avf (b. Ebî Cemile el-A'râbî'den rivâyet edildiğine göre) demiştir ki: el-Haccâc'ı: Gerçekten Osman (b. Affân)’ın durumu, îsâ İbn Meryem'in durumu gibidir" derken işittim. (Haccâc bu sözü söyledikten) sonra şu: - Ey İsâ ben seni öldüreceğim, bana yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim..." Al-i İmrân(3), 55. âyetini okudu. Onu okuyup tefsir ederken eliyle de bize ve Şam'lılara işaret ediyordu.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4644-)
Er-Rabî' b. Hâlid ed-Dabî'den (rivâyet edilmiştir); demiştir ki: Ben Haccâc'ı bir hutbesinde: Birinizin, kendi ihtiyacı için görevlendirdiği elçisi mi kendisine daha iyidir, yoksa ailesi içerisinde (onların) ihtiyaçlarını karşılamak üzere görevlendirdiği halifesi mi?" derken işittim. üzerine kendi kendime: Allah için (bir daha) senin arkanda hiçbir zaman namaz kılmamak ve seninle savaşan bir cemaat bulursam onlarla beraber sana karşı savaşmak üzerime borç olsun" dedim. İshâk (İbn İsmail) rivâyetinde (bu habere şu sözleri de) ekledi: (Cerîr) dedi ki: (Gerçekten Er-Rabî) Cemâcim (savaşın) da şehid edilinceye kadar (Haccâc'a karşı) savaştı.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4645-)
Âsım'dan demiştir ki: - Ben Haccâc'ı minber üzerinde (şöyle) derken işittim: Hepiniz gücünüz yettiğince Allah'dan korkunuz. Bu hususta (hiçbir kimse için) ayrıcalık (istisna) yoktur. (Hepiniz) müslümanların başkanı (olan) Abdül-Melik (İbn Mervân)’i dinleyiniz ve itaat ediniz. Bu hususta da (hiçbir kimse için) ayrıcalık yoktur. yemin olsun ki ben, halka mescidin bir kapısından çıkmalarını emr etsem de onlar başka bir kapıdan çıksalar onların kanları ve malları bana helâl olur. Vallahi ben Mudar (kabilesin)in (malları) karşılığında Rabia kabilesinin malları)nı alsam Allah'dan bu bana helâl olur. (şu) Hüzeyl'in kölesinden dolayı beni kim mazur görür? (Bilemiyorum). O kendi kıraatinin Allah'dan olduğunu iddia ediyor. Vallahi O'nun kıraati bedevi arapların recez kalıbından başka birşey değildir. Allah (celle celâluhu) Peygamberine (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kalıbı indirmemiştir. şu acemlerden dolayı beni kim affeder? (Onlar, içlerinden) birinin (havaya) attığı taş düşünceye kadar (kısa bir zamanda muhakkak) bir fitne meydana gelmekte olduğunu iddia ediyorlar. yemin olsun ki: Onları geçen gün gibi (yok olmuş bir halde) bırakacağım. Asım sözlerine devamla şöyle) dedi: Ben bu sözü A'meş'e sordum da (bana)" Vallahi bu sözü Haccâc'dan kendim de duydum" cevabını verdi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler
4646-)
A'meş'den demiştir ki: Ben Haccâc'ı minber üzerinde: Şu Arapların dışındaki müslüman halk vurulup parça parça edilmeye rnüstehaktırlar. Sopayı sopaya vurduğum zaman onları giden dün gibi (yok olmuş bir vaziyette) bırakacağım" derken işittim (Haccâc bu sözüyle) arapların dışındaki müslüman halkı kasdediyordu.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Halifeler Hakkında Gelen Hadisler