Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

2954-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e içinde (kıymetli) boncuklar bulunan küçük bir torba getirilmiş de onu hür kadınlarla cariyeler arasında paylaştırmış. Âişe dedi ki: Babam (Ebû Bekir) (bu gibi hediyeleri) hür erkekler ile erkek köleler arasında bölüştürürdü." )

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Harpsiz Olarak Ele Geçen Ganimetlerin Taksimi
2955-) Avf b. Mâlik'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e savaşsız olarak ele geçen bir ganimet geldiği zaman onu geldiği gün taksim eder, evlilere iki, bekarlara bir pay verirmiş" İbnü'l-Mûsâffâ (bu rivâyete şu cümleleri de) ilave etti. -(Avf b. Mâlik dedi ki) " Biz (yine birgün savaşsız olarak ele geçen ganimetlerden hissemizi almak üzere) çağrıldık. Ben Ammâr'dan önce çağrıldım. (Hazret-i Peygamber) bana iki hisse verdi. (Çünkü) ben evliydim. Benden sonra Ammâr b. Yâsir çağırıldı. Ona bir hisse verildi" (çünkü o evli değildi)-

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Harpsiz Olarak Ele Geçen Ganimetlerin Taksimi
2956-) Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Ben müslümanlara kendilerinden daha yakınım (Binâenaleyh) " Kim (arkasında) bir mal bırakırsa (o mal) mirasçılarınındır. Kim de (arkasında) bir borç ya da (küçük) çocuk bırakırsa (o çocuğa bakmak) bana aittir ve (o borç ta) benim üzerimedir." nafakat 15; Müslim, feraiz 15-17, Tirmizî, feraiz 1, İbn Mâce, feraiz 9, 13.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölen Birinin Bıraktığı Çocukların Geçimi
2957-) Ebû Hüreyre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim (ölür de geriye bir) mal bırakırsa, o varislerinindir. Kim de geriye borç ve bakıma muhtaç çocuk bırakırsa o bizedir-

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölen Birinin Bıraktığı Çocukların Geçimi
2958-) Cabir b. Abdillah’dan demiştir ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyururmuş: Ben bir müslümana kendisinden daha yakınım. (müslüman) bir kişi (arkasında) borç bırakarak ölürse (onu ödemek ) bana (düşer.Müslümanlardan) bir kimse (arkasında) mal bırakacak olursa (o mal da onun) mirasçılarına aittir. feraiz 4, 25, kefale 5, istikraz 11, tefsir (3) 1; Müslim, Cuma 3, feraiz 14-17; Tirmizi, feraiz 1, cenaiz 69; Nesai, cenaiz 67; İbn Mace, Mukaddime 7, Sadakat 13, feraiz, 9.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölen Birinin Bıraktığı Çocukların Geçimi
2959-) İbn Ömer'den demiştir ki; kendisi Uhut savaşı günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gösterilmiş ve (o gün) kendisi ondört yaşında imiş. (Râsûl-ü Ekrem) onu (harbe) kabul etmemiş. Hendek savaşı günü de gösterilmiş (o gün ise) on beş yaşındaymış ve (Rasûl-i Ekrem) onu (harbe) kabul etmiş. şehadet 18, Meğazi 29, Müslim, İmâre 91; İbn Mâce, hudud 4, Ebû Dâvud, hudud 18; Ahmed b. Hanbel 11-17.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bir Kişiye Kaç Yaşında Olunca Harpte Ganimetten Pay Verilir
2960-) Vadilkurâ halkından Süleym b. Mutayr (isimli) bir ihtiyar, dedi ki: Mutayr (in) bana haber verdi(ğine göre) kendisi (birgün) hacca (gitmek üzere yola) çıkmış ve Süveydo'da ilaç ve huzâz aramak için gelmişe benzeyen bir adamla karşılaşıvermiş ve (o adam şöyle) demiş: Veda haccında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i halka vaaz edip onları (iyiliğe) çağırıp (kötülükten) sakındırırken işiten bir adam dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu. Ey insanlar! bağışı, bağış olduğu müddetçe alınız. (Fakat) " Kureyş saltanatı ele geçirme yarışına girişip te bağış (size) dininiz karşılığında (verilir bir hale gelince) onu (almayı) bırakınız. Dâvud der ki: Bu hadisi İbnü Mübarek Muhammed b. Yesar'dan (o da) Süleym b. Mutayr'den rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ahir Zamanda Bağiş Kabul Etmenin Çirkinliği
2961-) Vadil-kura halkından olan Süleym b. Mutayr'dan (rivâyet olunduğuna göre) babası O'na (şöyle) demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i veda hutbesinde dinledim. Halkı (iyiliğe) çağırıp (kötülükten) sakındırdı. Sonra da: Ey Allah'ım tebliğ ettim mi?" dedi. (orada bulunan sahabiler) Evet Allah için" (tebliğ ettin) karşılığını verdiler. Sonra (Peygamber efendimiz tekrar): Ey Allah'ım tebliğ ettim mi?" dedi (onlar da tekrar) Allah için evet" dediler. Sonra (Peygamber efendimiz): - Kureyş kendi aralarında saltanatı ele geçirme yarışına girdikleri ve bağış da rüşvete dönüştüğü zaman onu (almayı) bırakınız" . (Bu hadisi nakleden zat hakkında) " bu (zat) kimdir?" diye (bilenlere) sorulduğunda (onlar) " Bu (zât) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkadaşı Zü'z-Zevâid'dir. Cevabını verdiler.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ahir Zamanda Bağiş Kabul Etmenin Çirkinliği
2962-) Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensari'den (rivâyet olunduğuna göre, Hazret-i Ömer'in halifeliği sırasında); Ensardan (oluşan) bir askeri birlik kumandanlarıyla birlikte tran topraklarında (bulunuyordu. Aslında) Hazret-i Ömer (düşman sınırında bulunan askerlerden nöbeti teslim almaları için) her sene arkadan -bir ordu gönderdiği halde o sene onlarla meşgul ol(maya fırsat bul)amamış (ve dolayısıyle arkalarından bir ordu gönderememiş)ti. (nöbet değişimi için) vakit (gelip) geçince bu sınırda bulunan askeri birlik dönüp geldi.- Bunun üzerine (Hazret-i Ömer) onlara sert bir şekilde çıkıştı ve onları tehdid etti. (Bu birliği teşkil eden) kimseler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sahabileri idiler. Ey Ömer sen bize ilgisiz kaldın ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bizim hakkımızdaki (sınırda bulunan) gazilerin arkasından (nöbet teslim almak üzere) başka bir askeri birlik gönderileceğine dair emrini terkettin" dediler.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bağış Veya Maaş Verilecek Askerler İçin Tutulan Kayıt Defteri
2963-) İbn Adiyy b. Adiyy el-Kindî’(nin) haber verdi(ğine) göre; Ömer b. Abdil-Aziz (memurlarına şu mealde bir) mektup yazmıştır. " Her kim harpsiz olarak ele geçen ganimetlerin nereye sarf edildiğini soracak olursa (şunu iyi bilsin ki) bu ganimetlerin sarf yeri, Ömer b. el-Hattab'ın kararlaştırıp müslümanlann da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in -Allah hakkı Ömer (radıyallahü anh)'ın dili ve kalbi üzerine koymuştur- sözüne uyarak adalete uygun bulduğu yerlerdir. (Hazret-i Ömer savaşsız olarak ele geçen ganimetlerden müslümanlara) bağış verilmesine hükmetmiş, (yahudi, hıristiyan ve mecusi gibi) din sahiplerine de kendilerinden alınacak Cizye karşılığında eman verilmesini kararlaştırmış, (ve bu cizyeden Allah'a Rasûlüne, Hazret-i Peygambere yakınlığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan yolculara verilmek üzere ganimet mallarından alınan) beşte bir vergiyi almamış (geriye kalan dörtte birini de gaziler için) ganimet kılmıştır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bağış Veya Maaş Verilecek Askerler İçin Tutulan Kayıt Defteri
2964-) Ebû Zer'den demiştir ki: Ben Resûlüllah-(sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) buyururken işittim: Gerçekten Allah, hakkı Ömer'in dili üzerine koymuştur." Menakıb 17; İbn Mâce, Mukaddime 11; Ahmed b. Hanbel, 11-53, 95,401, V-145, 165, 177.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bağış Veya Maaş Verilecek Askerler İçin Tutulan Kayıt Defteri
2965-) Mâlik b. Evs b. el-Hadesan'dan demiştir ki: (b. el-Hattab birgün) güneşin yükseldiği bir sırada bana (bir haber) gönderdi. Bunun Üzerine yanına vardım ve kendisini (mindersiz olarak) doğrudan doğruya bir karyolanın ağaç kısmı üzerine oturmuş halde buldum. Yanına girince bana; Ey Mâlik (senin) kavminden bir kaç aile koşarak geldi. Ben de onlara (ganimet mallarından) bir şeyler verilmesini emrettim, (bu atiyyeleri) onlara sen bölüştürüver" dedi. Ben de: Bunu sen başka birisine emretsen" (daha iyi olurdu) dedim. O sırada (Hazret-i Ömer'in hizmetçisi) Yerfa' (çıkıp) geldi ve mü’minlerin emiri Osman b. Afvân'la Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. el-Avvam ve Sa'd b. Ebî Vakkas'ın yanınıza girmelerine izin verir misiniz? dedi. (Hazret-i Ömer de); Evet" cevabını verdi, (ve yanına girmeleri için) onlara izin verdi (onlarda) girdiler. Sonra Yerfa' (tekrar) geldi ve; Mü'minlerin emiri yanına Abbâs ile Ali'nin girmelerini de izin verirmisin? dedi. (o da); . Evet" dedi (ve yanına girmeleri için) onlara da izin verdi, (onlar da) girdiler. Biraz sonra Hazret-i Abbâs (söz aldı ve); Ey mü'minlerin emiri benimle şu Ali arasında bir hüküm ver" dedi. Orada bulunanlardan biri de; Evet ey mü'minlerin emiri onlar arasında bir hüküm ver ve ikisine de merhametli ol" dedi. Mâlik b. Evs (sözlerine devamla şöyle) dedi: Bana öyle geldi ki (Hazret-i Abbâs'la Ali, Hazret-i Osman'la Hazret-i Abdurrahman, ez-Zübeyr ve Sa'd'den oluşan) bu Cemaati bir iş için (şefaatçi olmaları gayesiyle) önden göndermişlerdi. Hazret-i Ömer de acele etmeyin dedi. Sonra o topluluğa dönüp; Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın - Biz miras bırakmayız, bizim bıraktığımız sadakadır- buyurduğunu biliyor musunuz?" dedi. (onlar da); Evet" dediler. Sonra Hazret-i Ali ile Abbâs'a dönüp " Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına (söyleyiniz) siz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in - Biz miras bırakmayız. Bizim (arkamızda) bıraktığımız (mal) sadakadır- buyurduğunu biliyor musunuz?" dedi (onlar da); Evet" cevabını verdiler. (Bunun üzerine Hazret-i Ömer şöyle) dedi. Şüphesiz ki Allah Rasûlünü hiç bir kimseye vermediği bir özellikle tahsis etti de (Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle) buyurdu: Allah'ın onlardan Peygamberine verdiği ganimetlere gelince söz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz fakat Allah Peygamberlerini dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir) Allah herşeye kadirdir." Haşr (59) 6. Nadiroğullarını (mallarını) Rasûlüne fey olarak verdi. Allah'a yemin olsun ki: (Hazret-i Peygamber) bu mallar(ın paylaştırılmasın)da (kendini) size (asla) tercih etmedi. Kendisi onları alıp ta size vermemezlik te etmedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Nadiroğullarından fey olarak ele geçen) bu mallardan bir senelik nafaka -yahut nafakasını, yada ailesinin bir senelik nafakasını- alırdı. (Bu ifadedeki tereddüt raviye aittir.) Kalanı da (hazinedeki) mallar arasına koyardı. Sonra (Hazret-i Ömer) bu cemate yönelip: Göğün ve yerin izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum. Bunu biliyor musunuz?" dedi. (Onlar da): Evet" dediler. Sonra Hazret-i Abbâs ile Ali (radıyallahü anh)'a yönelip: Göğün ve yerin kendi izniyle durduğu Allah aşkına size soruyorum bunu biliyor musunuz?" dedi. (Onlar da): Evet" cevabını verdiler, (sonra Hazret-i Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince Ebû Bekir (radıyallahü anh): Ben Resûlüllah’ın halifesiyim dedi. (Hazret-i Ömer konuşmasına şöyle devam etti.) Bunun üzerine sen (ey Abbâs) şu (karşımda duran) Ali ile birlikte Ebû Bekir'e varıp kardeşinin oğlundan (yani Hazret-i Peygamber'den hissene düşecek olan) mirasını istedin. Bu da karısı (Fatıma)’nın mirasını babası (Hazret-i Muhammed'in malı)ndan istiyordu. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) de size (şöyle) cevap verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır." buyurdu. Allah bilir ya Ebû Bekir doğru sözlüdür. Allah'ın emirlerine hakkıyle uyucudur. Doğru yoldadır ve hakka tabidir. (Bu yüzden de) Hazret-i Peygamberden kalan bu mallar(ın idaresi) Ebû Bekr'e verildi. Ebû Bekir vefat edince de ben; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ve Ebû Bekir'in halifesi benim" dedim ve Allah'ın mütevelli olmamı dilediği ana kadar bu mallara mütevelli oldu. Derken sen ve şu (Ali) ikinizin de işi bir olduğu halde beraberce (karşıma) gelip benden bu malları istediniz. Ben de (size) eğer bu mallan size vermemi istiyorsanız O malları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim) dedim. Bu şartlar altında bu malı benden aldınız. Sonra aranızda bunun dışında bir hüküm vermem için (kalkıp tekrar) bana geldiniz. Allah'a yemin olsun ki: Kıyamet kopuncaya kadar aranızda bundan başka bir hüküm vermem, eğer bu şartları yerine getirmekken aciz kalırsanız. Onları bana geri veriniz. Dâvud der ki: (Hazret-i Abbâs'la Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer'den) O malları ikisi arasında yarıya bölmesini (ve idare ve tasarruf hakkının kendilerine verilmesini) istediler. Yoksa onlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in " biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır," dediğini bilmiyor değillerdi. Onlar doğru olandan başka bir şey istemiyorlardı. Nitekim Hazret-i Ömerde " Ben bu mala taksim ismini koydurmam onu olduğu gibi bırakırım" (demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir). humus I, fedail-i ashabunnebiyy 12, megazi 14, 38, nafakat 3, feraiz 3, i'tisam 5; Müslim, cihad 49, 52, 54, 56; Tirmizî, siyer 44; Nesâi, fey' 9, 16; Muvatta', kelâm 27; Ahmed b. Hanbel, 1-4, 6, 9, 10, 25, 47, 49, 60, 162, 164, 179, 191, 208, 11-463, VI-145, 262.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2966-) Şu (bir önceki hadiste geçen) olay Mâlik b. Evs'den de (rivâyet olundu) Dedi ki: Hazret-i Ali ile Abbâs (radıyallahü anh) Allah'ın Rasûlüne fey olarak ihsan etmiş olduğu Nadiroğullarının malları üzerinde mahkemelik olmuşlardı." Dâvud der ki; Hazret-i Ömer bu mallar üzerine taksim isminin konmamasını istedi (ve öyle yaptı).

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2967-) Hazret-i Ömer'den demiştir ki: malları, müslümanların, üzerine at ve deve sürmeden Allah'ın Rasûlüne vermiş olduğu ganimetlerdendi ve (bu mallar) sırf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e aitti. (Hazret-i Peygamber bu malları) ev halkının geçimine sarfederdi. (Mûsânnif Ebû Dâvûd'un şeyhi) İbn Abde (bu cümleyi) " ailesinin senelik rızkına sarf ederdi" diye rivâyet etmiştir. Geri kalanını da (harp için gerekli olan) atların temininde ve Allah yolunda (yapılacak savaş uğrunda) harcardı. İbn Abde (bu son cümleyi) " At ve silah (temini) uğrunda (sarf ederdi)" diye rivâyet etti. cihad 80, Müslim cihad 48, Nesâî fey' 8, Ahmed b. Hanbel 1-25, 48.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2968-) Zühri den, Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (celle celâluhu): Allah'ın onların mallarından peygamberine verdiği ganimetler için, siz at ve deveye binip onları sürmüş değilsiniz..." (Haşr, 59/6) buyurdu. Zühri: Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'ın: Bu; Urayne köyleri, Fedek ve şurası şurası sırf Resûlüllah'a aittir" dediğini söyledi. kerimelerde şöyle buyurulur): Allah'ın fethedilen ülkeler halkının mallarından peygamberine verdiği ganimetler Allah, peygamber, yakınları, yetimler yoksullar ve yolda kalmışlar içindir..." (Haşr, 59/7) Allah'ın verdiği bu ganimet malları yurtlarından ve mallarından çıkarılan- fakirler içindir" (Haşr, 59/8) Daha önceden Medineyi yurt edinmiş ve kalblerine imanı yerleştirmiş olanlar..." (Haşr, 59/9) Ve onların arkasından gelenler..." (Haşr, 59/10) (Hazret-i Ömer daha sonra şöyle dedi): Bu âyet tüm insanları kapsadı. Müslümanlardan, ganimette hakkı -Eyyûb; nasibi dedi- olmayan, malik olduğunuz bazı kölelerden başka kimse kalmadı."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2969-) Mâlik b. Evs b. el-Hadesan’dan demiştir ki: Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) (fey gelirlerinin) Hazret-i Peygamber'e ait bir gelir olup başkalarına verilemeyeceği' (hususundaki) görüşünü delillendirirken (şöyle) derdi. " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in üç safâyâsı vardı. Nadiroğulları(nın topraklan), Hayber (arazisinin bir kısmı) ve Fedek (arazisinin yansı) toprakları)na gelince (onlar) Hazret-i Peygamber'in ihtiyaçları için (kendi elinde) tutulmakta idiler. Fedek'se (yolda kalmış) yolcular için tutulmakta idi. Hayber'e gelince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu ikisini müslümanlar arasında (harcamak) birini de kendi ailesinin geçimine (sarfetmek üzere) üçe bölmüştü. Ailesinin geçimin(e ayırdığı hisse)den artanı da muhacirlerin fakirlerine (verirdi.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2970-) Urve b. Zübeyr'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Âişe, O'na (şöyle) demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fatıma, Ebû Bekir es-Sıddık (radıyallahü anh)'a bir haber göndererek ondan Allah'ın Medine'de ve Fedek'te Resûlüllah'a vermiş olduğu fey'den (payına düşecek olan) mirasını istedi de Ebû Bekir -şüphe yok ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır. Muhammed'in aile fertleri ancak şu maldan yiyebilirler." buyurdu. Allah'a yemin olsun ki, Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (arkada bıraktığı) sadakasından hiçbir şeyi kendi zamanındaki halinden (başka bir hale) değiştiremem. Binaenaleyh, bu mallar hakkında Resûlüllah ne yapmışsa ben de onu yapacağım, cevabım verdi. Ve Fatıma aleyhisselâma bir şey vermekten kaçındı. farz'ul-humus 1; Müslim, cihad 52; Nesâî, kasemü’l-fey 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2971-) Zührî'den Urve b. Zübeyr şu (bir önceki) hadisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hanımı Âişe'nin kendisine anlattığını söylemiş ve (Zührî rivâyetine devamla şöyle) demiştir: Fatıma (radıyallahü anh), o zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (arkasında bırakmış olduğu) Medine ve Fedek'teki sadakası ile Hayber'in beşte birinden kalan (mallar)ı istemiş. Hazret-i Âişe (sözlerine devam ederek şöyle) demiş - Ebu Bekir de ona -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Biz miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır. Muhammed'in ailesi ancak şu maldan yani Allah'ın (onlara fey olarak verdiği) malından yerler onların yiyecek ve giyecek giderlerini daha fazla artırmaya hakları yoktur buyurdu" cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2972-) İbn Şihab'dan demiştir ki: Urve şu (bir önceki) hadisi Hazret-i Âişe'nin kendisine haber verdiğini söylemiş. (Urve) bu rivâyetinde (şöyle) demiştir: Ebû Bekir, Fatıma'nın bu teklifini kabul etmedi ve; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yapmış olduğu bir uygulamayı terkedecek değilim. Onu mutlaka yerine getireceğim, onun bu (mevzuda) yapmış olduğu bir işi terk ettiğim takdirde doğru yoldan sapacağımdan korkarım." dedi. (Hazret-i Peygamberin) Medine'deki sadakasına gelince onu Hazret-i Ömer, Hazret-i . Ali ile Abbâs'a verdi. Sonra Hazret-i Ali Onu Abbâs'ın elinden aldı. Hayber (toprakları) ile Fedek (arazisin)e gelince; Hazret-i Ömer " Bunlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in karşılayacağı önemli ihtiyaçlarına sarfedilecek sadaka(lar)dır." diyerek onu elinde tuttu. Bunların İdaresi (benim yerime geçip te) idareyi ele alacak kimseye aittir." dedi. Onlar bugüne kadar bu şekilde (idare edilegeldi).

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2973-) " Siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz..." (59), 6. âyeti hakkında Zühri'nin (şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur.): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fedek ve (bir takım) köylerin halkı ile barış yaptı. (Ma'mer der ki: -şeyhim Zührî bu köylerin) isimlerini söyledi ama ben hatırımda tutamadım.- (o sırada) Hazret-i Peygamber bir başka kavmi de kuşatmıştı. altında olan bu kavim) Hazret-i Peygamberce haber göndererek sulh teklifinde bulundular. (Çünkü Cenab-ı Hak onların kalplerine korku düşürmüştü. Rasûl-i Ekrem de onların bu teklifini kabul etti. Bunun üzerine yüce Allah indirmiş olduğu bir âyet-i kerimesinde şöyle) buyurdu: Siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz" (59) 6. (Yüce Allah bu sözüyle bu malların) savaşsız olarak (elegeçtiğini) ifade buyurmak istiyor. Zührî dedi ki: (Ele geçen) Nadiroğullarının (bu) mallan sırf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ait oldu. (Çünkü müslümanlar) onları zorla ele geçirmediler. (Bilakis) onları barış yoluyle, ele geçirdiler. Bu yüzden de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları Muhacirler arasında bölüştürdü. Muhtaç durumda olan iki kişi hariç olmak üzere onlardan Ensara hiç bir şey vermedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2974-) Muğire'den demiştir ki: Ömer b. Abdülaziz, Halife seçildiği zaman, (Hazret-i Peygamberin mülkü olan topraklar, ellerinde bulunan) Mervan oğullarını toplayıp (şöyle) dedi: Şüphe yok ki Fedek (arazisi) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ındı. Onun bir kısmını (kendi ailesine) infak ederdi. Bir kısmım da Haşim oğullarının küçüklerine ihsan ederdi. Bir kısmıyla da bekarları evlendirirdi. (Kızı) Fatıma ondan Fedek arazisinin kendisine verilmesini istedi de (onun bu isteğini) kabul etmedi. (Fedek arazisinin) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sağlığındaki durumu bu idi. Nihayet vefat edip Hazret-i Ebû Bekir halife seçilince, O'da -vefat edinceye kadar Fedek arazisinde Hazret-i Peygamberin yaptığı işlemi(n aynısını) yaptı. Ömer halife seçilince O da hayatı boyunca Fedek arazisi hakkında (Hazret-i Peygamber'le Hazret-i Ebû Bekir'in) yaptıkları işlemin aynısını yaptı. Sonra (dedem) Mervan onu ikta (yoluyla kendi yakınlarına tahsis) etti. Nihayet (Fedek arazisinin idaresi yahutta halifelik, ben) Ömer b. Abdülaziz'e geçti. Yani Abdülaziz'in oğluna (geçti). Ben de (kendimi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Fatıma'yı bile menettiği bir iş(in içinde gördüm. Benim buna asla hakkım yoktur. Onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki haline döndürüyorum. Ve sizi (buna) şahid tutuyorum. Ebû Dâvud der kî: -Ömer b. Abdülaziz halife olduğu zaman geliri kırk bin dinar idi. Vefat ettiği zaman ise dört yüz dinardı. (Halifelikte) kalmış olsaydı (bu gelir) daha da azalırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2975-) Ebû Tufeyl'den demiştir ki: (radıyallahü anh) Ebû Bekir (radıyallahü anh)'a vararak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (kendine düşecek) mirasını istedi. Ebû Bekir (radıyallahü anh) de (şöyle) cevap verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i " Şüphesiz ki: Aziz ve Celi) olan Allah bir Peygambere herhangi bir geçim kaynağı verdiği zaman o kaynak (Peygamberin vefatından) sonra yerine geçen kimsenin olur." derken işittim.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2976-) Ebû Hureyre'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Benim mirasçılarım (benim bırakacağım) bir dinarı bile bölüşemezler, hanımlarımın nafakasından ve halifemin masrafından başka ne bırakmışsam sadakadır. Dâvud dedi ki: mü'neti amili" (sözüyle) toprağı (mı) sürenler (in ücreti) denmek istenmiştir. vesaya 32, humus 3, feraiz 3; Muvatta, kelain 28 Ahmed b. Hanbel II-249, 376, 463, 464.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2977-) Ebû Buhterî'den demiştir ki: birinden bir hadis işitmiştim de çok hoşuma gitmişti. Bunun üzerine (ona) " Bu hadisi bana bir yazıver" demiştim. O da bu hadisi (bana) açıkça yazılmış bir halde getir (ip ver)di. (Hadis şöyleydi, bir gün) " Abbâs'la Ali (radıyallahü anh) Hazret-i Ömer'in yanına girdiler. (Ömer'in yanında Talha ile Zübeyr, Abdurrahman ve Sa'd vardı. Abbâs ile Ali ise (biribirlerinden) davacı idiler. Derken Ömer (radıyallahü anh) Talha ile Zübeyr, Abdurrahman ve Sa'd'a: Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in " Ailesinin yiyeceği ve içeceği dışında Peygamberin bütün malı sadakadır. Bizim malımıza mirasçı olunamaz." dediğini biliyor musunuz? dedi. (Onlar da): Evet" (biliyoruz) dediler. Sonra Hazret-i Ömer sözlerine devam ederek: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) malını ailesine harcardı. Kalanı da sadaka olarak dağıtırdı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti. Bunun üzerine halifeliği iki sene Ebû Bekir (radıyallahü anh) yürüttü, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaptığını (aynen) o da yapıyordu.." dedi. Sonra (Ebû Buhterî, 2963 numaralı) Mâlik b. Evs hadisinden bir kısmım daha zikretti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2978-) Hazret-i Âişe'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince, hanımları Hazret-i Osman'ı Ebû Bekir Sıddık'e göndererek O'ndan, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın malının sekizde birini (kendilerine) isteyivermesini kararlaştırmışlar. Bunun üzerine Hazret-i Âişe onlara Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Bizim malımıza varis olunmaz. Bizim bıraktığımız sadakadır-" buyurmadı mı?- demiş. humus 1, fedaili ashabinnebiyy 12, megazi 14, 37, nafakat 3, feraiz 3, İ'tisam 5- Müslim, cihad 49, 52, 54,56; Tirmizî, siyer 44; Nesâî, fey 9,16; Muvatta, kelam 27; Ahmed b. Hanbel 1-4, 6, 9,10, 25,47,49,60,162,164, 179,191, 208 11-463 VI-145, 262.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2979-) (İbn Şihab'ın yine Urve kanalıyla Âişe'den rivâyet ettiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir.) Ben (Hazret-i Peygamberin malından miras isteyen hanımlarına): Siz Allah'dan korkmaz mısınız? Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i " Bizim malımıza mirasçı olunmaz. Bizim bıraktığımız sadakadır. Ancak şu mal Muhammed'in ailesinin ihtiyaçları için ve misafirlerinin ağırlanması) içindir. Ben ölünce (ailemin ihtiyaçlarına tahsis ettiklerimin dışında kalan) malım benden sonra halifeliği üstlenecek olan kimseye aittir." derken işitmediniz mi dedim.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Hissesi
2980-) Cübeyr b. Mutim(in) haber verdi(ğine göre) kendisi, Osman b. Affan (radıyallahü anh) ile birlikte (Hazret-i Peygamberin) humustan (ayırdığı bir payı) Haşim oğullarıyla, Muttalib oğullan arasında paylaştırdığını konuşarak Resûlüllah'ın huzuruna varmışlar. (Cubeyr b. Mutim sözlerine şöyle devam etmiştir) " Ben: Ey Allah'ın Rasûlü (sen humusun bir kısmını) kardeşlerimiz Muttalib oğullarına dağıttın da bize (ondan) hiçbir şey vermedin. Oysa bizim sana olan yakınlığımızla onların yakınlığı aynıdır" dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Haşim oğullarıyla, Muttalib oğullan aynı şey (gibi) dir" buyurdu. Cübeyr (rivâyetine devamla şöyle) dedi: (Hazret-i Peygamber) bu humustan Haşim oğullarıyla Muttalib oğullarına verdiği gibi, Abdüşems ve Nevfel oğullarına vermedi. (Zührî) dedi ki: Ebû Bekir humusu aynen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gibi bölüştürürdü, fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (kendi) yakınlarına vermiş olduğu hisseyi, onlara vermezdi. Ömer b. el-Hattab, humustan onlara hisse verirdi. Hazret-i Ömer'den sonra Osman da (onlara humustan pay verirdi.) farz'ül-humus 17.; Nesâî, fey 1; İbn Mâce, cihad 46.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2981-) Said b. El-Müseyyeb'den demiştir ki: Cübeyr b. Mutim (şöyle) demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ganimet mallarının) beşte bir(in)den Haşim oğullarıyla, Muttalib oğullarına hisse ayırdığı gibi O Abdişems oğullarıyla Nevfel oğullarına ayırmadı. (Zührî) dedi ki, Ebû Bekir (ganimet mallarından ayrılan) beşte bir hisseyi (hak sahipleri arasında) aynen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın taksimi gibi taksim ederdi. Fakat (bu hisse'den) Resûlüllah'ın verdiği gibi onun yakınlarına (bir pay) vermezdi. Ömer de onlara (bir hisse) verirdi. Ondan sonra (halife) olan (Hazret-i Osman) da, O humustan (onlara bir pay) verirdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2982-) Said b. el-Müseyyeb'den demiştir ki: Cübeyr b. Mutım O'na (şöyle) demiştir: Hayber günü olunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (kendi) yakınlarının humustaki) hissesini Haşim oğullarıyla Nevfel oğullarına verdi. (Hazret-i Cübeyr sözlerine devam ederek şöyle dedi.) Ben de Osman b. Affan'la beraber yola koyuldum nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardık ve " Ey Allah'ın Rasûlü, bunlar Haşim oğullarıdır. Allah'ın seni onların içerisine yerleştirmiş olması sebebiyle onların (bize nisbetle olan) üstünlüklerini inkâr etmiyoruz, (fakat) kardeşlerimiz Muttalib oğullarının durumu nedir de bizi bıraktığın halde onlara (hisse) verdin. Oysa (onlarla) bizim (sana olan) yakınlığımız birdir?" dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Muttalib oğullarıyla biz cahiliyye (döneminde de) İslâmiyet döneminde de (hiç) ayrılmadık. Biz ve onlar bir şey (gibiy)iz." buyurdu ve parmaklarını biribirine geçirdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2983-) es-Süddi'den (Allah'ın Rasûlü ile) akrabalığı bulunan (lar) hakkında " Onlar Abdülmuttalib oğullarıdır." dedi(ği rivâyet olunmuştur.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2984-) Yezid b. Hûrmûz (şöyle) demiştir: Necdet-ûl Harûrî İbn Zübeyr'in (Haccac-ı zalimle olan) savaşı sırasında Hacca gitmişti de İbn Abbâs'a (birini) göndererek (Hazret-i Peygamberin) yakınlann(ın) payını sordu ve (şimdi) bu payın kime ait olduğu görü-, sinidesin? dedi. Abbâs (radıyallahü anh) da: (Ben bu payın yine) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın (sağlığında) bu hisseyi kendilerine verdiği yakınlarına ait (olduğu inancındayım) Nitekim Hazret-i Ömer'de bu hisse'den (Hazret-i Peygamberin yakını olarak) bize (bir pay) vermişti. (Fakat) biz (Hazret-i Ömer'im verdiği) bu payı hakkımızdan az bulduğumuz için kendisine geri verdik ve almaktan kaçındık. fey 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2985-) Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan demiştir ki: Ben Hazret-i (radıyallahü anh)’i (şöyle) derken işittim. " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) humusun beşte birini (hak sahiplerine dağıtmak üzere) beni görevlendirmişti. Bende onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le Hazret-i Ebû Bekir ve Ömer devrinde (verilmesi gereken) yerlerine verdim. (Bir gün) bana (Hazret-i Ömer tarafından) bir mal getirildi. (Hazret-i Ömer) beni çağırdı ve: Onu (Hazret-i Peygamberin yakını olarak) Sen al" (Ve yine eskiden olduğu gibi dağıtılması gereken, yerlere dağıt) dedi. (Bende): Ben (onun idaresini üzerime almak) istemiyorum." dedim. O'da (onun idarisini) Sen al çünkü siz (Peygamberin yakınları olarak) Gna daha çok müstehaksınız" dedi. Bende: Bizim ona ihtiyacımız yoktur." dedim. Bunun üzerine (götürdü) onu hazineye koydu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2986-) Abdurrahman'dan demiştir ki: Ali (radıyallahü anh)'ı (şöyle) derken işittim. Ben, Abbâs, Fatıma ve Zeyd b. Hariseyle Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında biraraya gelmiştik. (Hazret-i Peygambere hitaben) " Ey Allah'ın Rasûlü, Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabında (ganimet mallarından ayrılıp dağıtılmasını emrettiği) humustan (bize düşecek olan) hakkımızı (pay sahiplerine dağıtma görevini) bana versende (ileride) senden sonra her hangi bir kimsenin bu mevzuda benimle anlaşmazlığa düşmemesi için senin sağlığında bu geliri (hak sahiplerine) ben dağıtsam (çok isabetli olur, uygun buluyorsan bunu) yap" dedim. (Resûl-i Ekrem Efendimiz de) bunu yaptı. Ve (humus gelirlerindeki Hazret-i Peygamberin yakınlarına ait) bu hakkı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sağlığında (hak sahiplerine) ben dağıttım. Sonra Hazret-i Ebû Bekir de bu görevi bana verdi. Nihayet Hazret-i Ömer'in (halifelik) yıllarının son yılına kadar (bu görevi yürüttüm fakat Hazret-i Ömer'in halifeliğinin son yılında bu görevi bıraktım) Çünkü (o sene) O'na (ganimetlerden) bir çok mal geldi. O'da bizim hakkımızı ayırdı. Sonra bana (bir haber) gönder(erek varıp onu hak sahiplerine bölüştürmemi iste)di. Ben de " Bizim bu sene ona ihtiyacımız yoktur, (fakat Hazret-i Peygamberin yakınları olan bizlerin dışındaki) müslümanların ona ihtiyacı vardır. Sen bunu onlara ver!" cevabını verdim. O da (bizim hissemize düşecek olan) bu malı fakir müslümanlara verdi. Hazret-i Ömer'den sonra kimse bana bunu teklif etmedi. Hazret-i Ömer'in yanından çıktıktan sonra Hazret-i Abbâs'la karşılaş(mış)tımda (Bana) " Ey Ali. Bu gün sen bizi (büyük bir) gelirden mahrum ettin, bir daha bu mal ebediyyen bize verilmez. " de(miş)di. (Gerçekten Abbâs) çok zeki bir adamdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2987-) Abdûlmuttalib b. Rabia b. El-Haris b. Abdûlmuttalib(in) haber verdi(ğine göre), Rabia b. El-Haris ile Abbâs . Abdil Muttalib, Abdulmuttalib b. Rabia ile Fazl b. Abbâs'a -siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varınız ve kendisine " Ey Allah'ın Rasûlü gördüğün gibi biz (evlenecek) bir yaşa geldik. Ve evlenmek istiyoruz. Ey Allah'ın Rasûlü, sen insanların Allah'a en bağlı olanı akrabalık haklarına en çok riayet edenisin. Anne ve babalarımızda ise bizim için mehir olarak verebilecekleri bir şey yoktur. Binaenaleyh bizi zekatları toplamak üzere memur tayin ette, zekat memurlarının sana verdikleri gelirleri bizde verelim ve (buna karşılık) sadakalar(ı toplamanın üçretin)den (ve sadakaların dışında elde edeceğimiz hasılattan) biz de yararlanalım." demişler. (Abdulmuttalib b. Rabia, sözlerine devam ederek) dedi ki: Biz (babalarınızla) bu şekilde (konuşur) iken Ali b. Ebû Talib geliverdi. Bize - Hayır vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizden hiç bir kimse zekat memuru olarak tayin edilemez" buyurmuştu - dedi. Bunun üzerine (babam) Rabia Hazret-i Ali'ye Bu da senin kıskançlığındandır. Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın damatlığını elde ettin de biz bunu senden kıskanmadık" (sen ise bize kıskançlık yapıyorsun) dedi. Ali üzerine cübbesini alıp onun üzerine yattı ve: Ben Hasan'ın babasıyım (kavmi içerisinde) tecrübeli bir kimseyim" Allah'a yemin olsun ki, çocuklarınız, kendilerini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sormak üzere gördereceğiniz meselenin cevabını getirmedikçe (burada yatmaya) devam edeceğim, dedi. Abdulmuttalib (sözlerine devam ederek şöyle) dedi. " Bunun üzerine ben (bu meseleyi Hazret-i Peygambere sormak üzere) Fazl’la beraber yola koyuldum. (Hazret-i Peygambere tam) öğle namazında tesadüf ettik. Namaz başlamıştı. Namazı cemaatla kıldık. Sonra Fazl’la beraber Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın odasının kapısına koştum. Kendisi o gün Zeyneb bint Çahş'ın yanında (kalıyor) idi. Kapıda beklemeye başladık. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Benim ve Fazl'ın kulağından tuttu ve: " sakladığınızı çıkarın" (bakalım) dedi ve (içeri) girdi. Fazl'la benim de içeri girmemize izin verdi. Bir süre (Fazl'la ben) sözü (almayı) birbirimizden bekleştik. Sonra Hazret-i Peygamberle ben konuştum yahutta Fazl konuştu. İbn Şihâb-Ez-Zühri dedi ki, bu hadisi bana nakleden) Abdullah bunda tereddüt etti. -(yani söze hangisinin başladığını kesin olarak hatirlayamadı. Abdulmuttalib sözlerine devam ederek şöyle) dedi. (Fazl) babalarımızın bize (sormamızı) emrettikleri meseleyi Hazret-i Peygambere anlattı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de gözünü tavana dikerek bir süre sustu. (Bu sükût) bize öyle uzun geldi ki biz hiç bir cevap vermeyecek zannettik. Nihayet bize perde arkasından eliyle işaret eden Zeyneb (validemiz)i gördük. (Bu işaretiyle bize) acele etmeyiniz (demek) istiyordu. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bizim işimizle meşgul olduğunu (anlatmak) istiyordu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını indirdi ve bize Bu zekât insanların" (malının) kiridir. Muhammed'e ve onun ailesine zekat almak helâl değildir. Bana Nevfel b. el-Haris'i çağırınız' dedi. Nevfel b. El-Haris çağrıldı ve (O'na dönerek) Ey Nevfel Abdulmuttalib'i (kızınla) evlendir" dedi. Bunun üzerine Nevfel beni (kızıyla) evlendirdi, sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bana Mahmıyye b. Cûz'ü çağırın" dedi. Mahmıyye Zübeyd oğullarından bir adamdı. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu humusları toplamak üzere tahsildar tayin etmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mahmıyye'ye Fazl'ı (kızınla) evlendir." buyurdu. Mahmıyye'de Fazl’ı (kızıyla) evlendirdi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mahmıyye'ye) Kalk humus (gelirin)den şu iki gence şu kadar mehir (masrafı) ver" dedi. İbn Şihab) dedi ki, " Abdullah b. Haris bana mehrin mikdarım söylemedi. zekât 167, 168; Nesâî, zekât 95, fey 15; Muvatta, Sadaka 13, 15; Ahmed b. . Hanbel 11-402, IV-166.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2988-) Ali b. Ebî Talib (şöyle) demiştir: Benim Bedir günü alınan ganimetlerden payıma düşen yaşlı bir devem vardı. O gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetin beşte birinden yaşlı bir deve (daha) vermişti. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fatıma ile evlenmek istediğim zaman Kaynuka oğullarından kuyumcu bir adamdan benimle geleceğine dair söz almıştım. Boya otu getirecektik. Bu otu kuyumculara satarak düğün ziyafetimde ondan yararlanmak istiyorum. Develerim için semer, çuval ve iplerden oluşan eşyayı toplarken, develerim ensardan bir adamın evinin yanına çökmüşlerdi. Ben toplayacağımı toplayınca (develerime doğru) yönelmiştim. Bir de ne göreyim, onların hörgüçleri kesilmiş, böğürleri delinmiş, ciğerlerinden bir kısmı alınmış. Bu manzarayı görünce gözyaşlarıma sahip olamadım. Ve " Bunu kim yaptı" diye feryat ettim, (orada bulunanlar) " Her halde bunu yapan Hamza b. Abdülmuttalib'dir. Kendisi (şimdi) şu evde ensardan bazı içkiciler arasında bulunmaktadır. Ona ve arkadaşlarına bir cariye şarkı söyledi şarkısında -Ey Hamza! semiz develere dikkat- diye (başlayan bir şarkı okudu). Bunun üzerine Hamza hemen kılıca sarıldı, develerin hörgüçlerini kesti ve böğürlerini deldi, ciğerlerinin bir kısmını aldı." dediler. (Hazret-i Ali sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Bunun üzerine ben de yola koyuldum. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına girdim. Yanında Zeyd b. Harise vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim başıma geleni hemen anladı ve Sana ne oldu?" dedi; Ben de: Ey Allah'ın Rasûlü bugünkü gibisini hiç görmedim. Hamza benim iki deveme saldırarak hörgüçlerini kesmiş ve böğürlerini delmiş. İşte kendisi içkicilerle beraber şu evde bulunuyor." dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem) kaftanını isteyip onü örtündü. Sonra (yola çıkıp) yürümeye başladı. Ben de Zeyd b. Harise ile birlikte kendisini takib ettim. Nihayet Hamza'nın bulunduğu eve geldi. (Girmek için) izin istedi. Kendisine derhal izin verildi, (içeriye girince) birde ne görelim, hem içkiciler (orada), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığı işten dolayı Hamza'yı azarlamaya başladı. Hamza da sarhoştu. Gözleri kızarmıştı. Hamza, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gözlerini dikti sonra gözlerini kaldırdı (Hazret-i Peygamberin) delerine dikti. Sonra (daha da kaldırarak) yüzüne baktı. Sonra Siz benim babamın kölelerinden başka birşey değilsiniz" dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) onun sarhoş olduğunu (artık iyice) anlamıştı. Hemen gerisin geriye giderek dışap çıktı. Onunla beraber büzde çıktık. humus 1, talak 11, megazi 12; Müslim, eşribe 2.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2989-) Zübeyr b. Abdülmuttalib'in ümmü-l -Hakem- yahut ta Dubâa isimli kızların biri (şöyle) demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir savaşta) bir takım cariyeler elde etmiştir. Ben, kız kardeşim ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kızı Fatıma ile birlikte, Hazret-i Peygamberin huzuruna gittim. Kendisine içinde bulunduğumuz durumdan şikayet ettik ve (işlerimizde bize yardımcı olması için) esir cariyelerden bize de vermesini istedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (savaşında hayatlarını kaybeden şehitlerin) yetimleri sizin önünüze geçtiler. Fakat ben size bundan daha hayırlısını göstereyim mi? Her namazın arkasında otuz üç defa Allahu ekber otuz üç defa sübhanellah, otuz üç defa elhamdülillah ve (bir defa da) Lâ ilâhe ülallâhu vahdehu Lâ Şerike leh ( = Allah'dan başka bir ilah daha yoktur O'nun ortağı da yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun herşeye gücü yeter.) dersiniz." buyurdu. (b. Ukbe) dedi ki: Bu iki kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in amcasının kızlarıdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2990-) İbn A'büd'den demiştir ki: Ali (radıyallahü anh) bana: Sana kendimden ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ailesi içerisinde kendine sevgili olan kızı Fatıma'dan bahsedeyim mi?" dedi. Ben Evet" (bahset) dedim. (Bunun üzerine bana şunları) söyledi.: Gerçekten Fatıma (elleriyle) değirmen çekerdi. Öyle ki (değirmen) el(ler)inde iz bırakmıştı. Su tulumuyla su taşırdı (tulum da) göğsünde iz yapmıştı, (süpürge ile) ev süpümekten üstübaşı tozlanmıştı. (birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hizmetçiler gelmişti. (Ben de Fatıma'ya) " Babana gitsen de ondan (işlerinde kullanmak üzere) hizmetçi (bir köle) istesen!" dedim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamberin huzuruna çıktı. Fakat onun yanında konuşmakta olan bir takım kimselerin bulunduğunu görüp geri döndü. Ertesi gün Hazret-i Peygamber O'nun yanına geldi ve: İhtiyacın neydi?" dedi (Fatıma) sükut etti. Bunun üzerine (Ben söz alıp) Ey Allah'ın Rasûlü (Bunu) sana ben anlatacağım" dedim (ve şunları söyledim. Fatıma elleriyle) su çeke çeke ellerinde izler meydana getirdi. Su taşıya taşıya bağrında izler bıraktı. Sana hizmetçi (kolejler gelince ben kendisine sana varıp (senden) kendisini içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtaracak bir hizmetçi istemesini emretmiştim" dedim. Hazret-i Peygamber de: Fatıma Allah'dan kork, Rabbının emrini yerine getir, efendinin hizmetini gör. Yatağına yatınca otuz üç defa sübhanallah, otuz üç defa elhamdülillah, otuz dört defa da Allahü ekber de. Hepsi yüz eder. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır." buyurdu. (Fatıma da): Ben Allah'dan da, Rasûlünden de razıyım" dedi. da'vât 11; Müslim, zikr 80; Ahmed b. Hanbel VI- 383, 384.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2991-) (Bir önceki hadis-i şerifte anlatılan) hadise Ali b. Hüseyin'den de (rivâyet olunmuştur. Ali b. Hüseyin bu rivâyetinde) şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Hazret-i Fatıma'ya hizmetçi vermedi"

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2992-) Müccâa (b. Nirare el-Hanefî el-Yemamî)’den (rivâyet olunduğuna göre) kendisi (birgün) peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varıp, Zühl oğullarından (olan) Sedüs oğullarının öldürdüğü kardeşinin diyetini istemiş, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Eğer ben müşrik(ler) için diyet öder olsaydım kardeşin için de öderdim. Fakat ben sana kardeşin için başka bir şey vereceğim" demiş ve (o anda müslümanların kendileriyle çarpışmakta olduğu) Zühl oğullarının müşriklerinden (ele geçen mevcut ganimetlerden) ayrılacak olan ilk humus (beşte bir pay)dan yüz deve verilmesi için eline bir mektup vermiş ve (henüz ele geçmiş olan mevcut ganimetlerden bu develerin bir kısmını almış(sada ganimetler yeterli olmadığı için develerin hepsini alamamış bir süre sonra da) Zühl oğulları müslüman olmuş. (Artık müslümanlar onların mallarına dokunmamışlar) Daha sonra (Müccâa, kalan) bu develeri Ebû Bekir'den istemiş ve kendisine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mektubunu vermişti. Hazret-i Ebû Bekir de ona dört bin (sa') buğday, dörtbin (sa') arpa, dörtbin (sa') hurma (olmak üzere) Yemame zekatlarından onikibin sa', (tahıl) verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Muccâa'ye (verdiği) mektubunda (şu sözler) vardı. " Rahman ve Rahım olan Allah'ın ismiyle (başlıyorum) Bu mektub Peygamber Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından (yazılıp) Sülma oğullarından Müccâa b. Mirare'ye (verilmiştir.) Ben, ona, Zühl oğullarının müşriklerinden ayrılacak humusdan yüz deveyi kardeşinin (diyeti) yerine verdim."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Yakınlarının Hissesinin Sarf Edilecekleri Yerler
2993-) Amir eş-Şa'bi'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (ganimetlerde) sayfiyye denilen bir hakkı vardı. (Bu hakka dayanarak) isterse bir köleyi, isterse bir cariyeyi ya da bir atı (seçerek alabilirdi) bunu (ganimetlerden) humus (ayrılmaz)dan önce seçip alırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2994-) İbn Avn' dedi ki: Ben Muhammed (b. Şîrîn)'e Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (ganimetlerdeki) hissesi ile " Safiyy" (denilen hissesin)i sordum da bana, " Eğer savaşta bulunmamışsa bile kendisine (harbe giren) müslümanlarla beraber bir hisse verilirdi, bir de herşeyden önce humustan (seçerek alabileceği) bir adet (köle -ya da câriye- ile at ve kılıç) verilirdi," cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2995-) Katâde'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'in savaşa katıldığı zaman, (ganimet mallarının tümü içerisinde onlardan) dilediğini seçip alabileceği özel bir payı vardı. İşte Safiyye (denilen pay) bu pay idi. (Fakat) Eğer savaşa bizzat katılmazsa, kendisine (sadece müslüman bir fert olarak ganimetlerdeki) payı verilirdi. (Fakat özel hakkı olan safiyy payı) seçilip te kendisine verilmezdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2996-) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan demiştir ki: Safiyye, (Hazret-i Peygamberin payına) Safiyy (denen özel hisseden (düşmüş) idi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2997-) Enes b. Mâlik'den demiştir ki: vardık. (Çetin bir savaştan sonra) Yüce Allah (bize) (Kâmas isimli) kaleyi (de) Fethetmeyi nasib edince, Huyeyy'in kızı Safiyye'nin güzelliği Hazret-i Peygambere haber verildi. Kocası (savaş esnasında) öldürülmüşte (kendisi de daha yeni) gelin (olmuş) idi. (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kendine seçti. (Medine'ye dönüşümüzde Hazret-i Peygamber yola) onunla çıktı. Ve Süddessahbâ denilen yere vardığında Safiyye hayızdan kurtuldu. Hazret-i Peygamber de onunla zifafa girdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2998-) Enes b. Mâlik'ten demiştir ki: Safiyye (ganimetlerin taksimi neticesinde) Dihye El-Kelbiyye (radıyallahü anh)'ın (cariyesi) olmuştu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın (cariyesi) oldu. cihâd 74, Bey 108; Müslim, nikâh. 87; İbn Mâce, nikâh 42.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
2999-) Enes'den demiştir ki: payına (hayber ganimetlerinden) güzel bir câriye düşmüştü de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu (Dıhye'den) yedi baş (esir) karşılığında geri aldı. Sonra onu süslemesi ve (zifafa) hazırlaması için Ümmü Süleym'e verdi. Hammad dedi ki (öyle) zannediyorum ki (bu hadisi bana rivâyet eden Sabit şöyle) dedi " ve evinde istibra yapması için (onu Ümmü Süleym'e verdi işte bu câriye) Safiyye bint-i Huyeyy(dir) nikâh 87, 88.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
3000-) Hazret-i Enes'den demiştir ki: esirler toplanınca Hazret-i Dıhye gelip " Ey Allah'ın Rasûlü! Bana esirlerden bir câriye ver" dedi (Hazret-i Peygamber de): Git (esirler arasından kendine) bir câriye al" buyurdu. Bunun üzerine (Hazret-i Dıhye esirler arasından kendisine) Hazret-i Safiyye Binti Huyeyy'i (seçip) aldı. Derken bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelip Ey Allah'ın peygamberi sen Küreyza ve Nadır'ın ulusu olan (bu câriyey)i Dıhye'ye mi verdin" dedi: (Râvi) Ya'kub (b. İbrahim sözü geçen adamın). Ey Allah'ın Rasûlü! Kureyza ve Nadir (oğullarının ulusu olan) Safiyye binti Huyeyy'i Dıhye'ye mi verdin?" (dediğini) rivâyet etti. (Hadisin bundan sonraki kısmında, onu Mûsânnif Ebû Dâvûd'a nakleden Dâvûd b. Muazla Ya'kub b. ibrahim rivâyetlerinde) birlenerek şöyle de)diler. (Bu adam sözlerine devam ederek Hazret-i Peygambere) " O ancak sana yaraşır" (dedi. Hazret-i Peygamber de): Onu çağırın (bana) cariyeyi getirsin" buyurdu. Hazret-i Peygamber Safiyye'yi görünce Hazret-i Dıhye'ye: Sen esirlerden (kendine) başka bir câriye al" dedi ve safiyye'yi hürriyetine kavuşturup onunla evlendi. cihâd 74, nikâh 12, Salat 12; Müslim 84; Nesâî, Nikâh 79, Ahmed b. Hanbel III-102.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
3001-) Yezid b. Abdullah (şöyle) dedi: Biz (Basra'daki) Mirbed (mahallesin)de idik. Elinde bir deri parçası bulunan saçı başı dağınık bir adam geldi. (Kendisine) " Sen çöl halkından birine benziyorsun. Elindeki bu deri parçasını bize ver" dedik. O da O'nu bize verdi, onu okuduk. Bir de ne görelim o deri parçasına " Allah'ın Rasûlü Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Züheyr b. Ukayş oğullarına, eğer siz Allah'dan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik eder, namazı kılar, zekatı verir humusu da ganimetlerden (ayırıp hak sahiplerine) verir ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (bir müslüman olarak ganimetlerde bulunan) payı ile (bir peygamber olarak yine ganimetlerde bulunan) safiyy (hissesin)i (kendisine) öderseniz, siz kesinlikle Allah'ın ve Rasûlünün emanıyla emniyettesiniz." (sözleri) yazılıydı. Bu mektubu sana kim yazdı?" dedik "Resûlüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem" (yazdı). Cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İ Peygamberin Ganimetler Paylaşılmadan Önce Ganimet Mallarından Seçerek Alabileceği Payı
3002-) (Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b b. Mâlik'in) babasından (rivâyet olunmuştur. Ve Ka'b b. Mâlik) tevbeleri kabul edilen üç kişiden biri idi. (Ka'b b. Mâlik dedi ki:) Ka'b b. Eşref, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hicveder, Kureyş kafirlerini de onun aleyhine kışkırtırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye yeni gelmişti. O sırada Medine halkı müslümanlardan, puta tapan müşriklerden ve yahudilerden oluşan karma bir topluluktu. (Yahudiler ise) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le onun sahabilerini incitiyorlardı. Aziz ve celil olan Allah da Peygamberine sabır ve hoş görü tavsiye ediyordu. Derken (yüce) Allah onların hakkında " - kendilerine kitap verilenlerden -çok incitici sözler- işiteceksiniz..." İmrân (3) 186. (mealindeki) âyeti indirdi. Ka'b b. Eşref (yine de) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e eziyyetten el çekmeyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd b. Muaza Ka'b'ı öldürmek üzere küçük bir kuvvet göndermesini emretti. Bunun üzerine (Hazret-i Sad ashabdan bazı kimselerle birlikte) Muhammed b. Mesleme'yi (Eşrefin üzerine) gönderdi. (Râvi) Ka'b b. Mâlik sözlerine devamla Eşrefin öldürülmesini (şöyle) anlattı. (Hazret-i Sa'd'in gönderdiği müslüman askerler) Eşrefi öldürünce Yahudilerle müşrikler korkuya düştüler ve öğleden önce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler ve " Geceleyin bir arkadaşımızın kapısına yüklenilerek zorla evine girilip öldürüldü" dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kab'ın kendisi hakkında) söylemiş olduğu (hicvedici) sözleri onlara hatırlattı.,Ve kendilerini (aralarında bir anlaşmazlık çıkması halinde) başvurmaları için yazacağı bir antlaşmaya davet etti. (Onlarîn bu daveti kabul etmesi üzerine) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisiyle onların ve tüm müslümanların arasında (geçerli olmak üzere) bir sahifelik anlaşma yazdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılması Nasıl Olmuştur?
3003-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir (savaşı) günü Kureyş'i hezimete uğratıp Medine'ye gelince, Yahudileri Kaynuka oğullan çarşısında toplayıp Ey yahudi cemaatı Kureyş'in başına gelenler sizin de başınıza gelmeden önce müslüman olunuz!" dedi. (Onlar ise): Ey Muhammed! Kureyş'ten savaş bilmeyen tecrübesiz bir toplumla savaşman seni aldatmasın. Eğer sen bizimle savaşsaydın, Bizim nasıl yiğit bir topluluk olduğumuzu ve bizim gibi bir cemaatle hiç karşılaşmamış olduğunu anlayacaktın." dediler. Bunun üzerine yüce Allah " înkâr edenlere de ki yenileceksiniz..." İmrân (3) 12. (âyet-i kerimesini) indirdi. Mûsârraf (bu hadisi rivâyet ederken sözü geçen âyeti) -Bedir'de- " ...bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki de inkarcı..." (idi) âyetine kadar okudu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılması Nasıl Olmuştur?