Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

4747-) İbn Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Gerçekten önünüzde bir havz vardır ki, onun iki ucunun arasındaki mesafe) Cerba ile Ezruh arası(ndaki mesafe) kadardır." rikâk 53; Müslim, tahare 36, 38; fedâil 27, 34, 35, 39, 41; Tirmîzî, kıyâme 14, 15; İbn Mace, zühd 36; Ahmed b. Hanbel, 1,5: 11,21. 125, 134, 162; 111,133, 216, 219, 230, IV.424, V,250, 390, 394, 406.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Havz Mevzuunda Gelen Hadisler
4748-) Zeyd İbn Erkam'dan demiştir ki: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la birlikte (bir seferde bulunuyor) idik. (Bir ara) bir yere indik. (Bunun üzerine bize): Siz (ümmetimden) Havza gelecek olanların yüzbinde biri değilsiniz." buyurdu. hadisi Hazret-i İbn Erkam'dan rivâyet eden Ebû Hamza dedi ki: Ben Hazret-i Zeyd'den bu hadisi işitince kendisine: O gün kaç kişiydiniz?" diye sordum da; Yedi veya sekiz yüz (kişiydik)." cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Havz Mevzuunda Gelen Hadisler
4749-) el - Muhtar İbn Fülfül'den demiştir ki: Ben Enes İbn Mâlik'i (şöyle) derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hafifçe uyuklamıştı. Tebessüm ederek onlara: Neye güldüğümü biliyor musunuz?" diye bir soru sordu ya da onlar: Ey Allah'ın rasulü, niçin güldün?" diye bir soru sordular da (şöyle) cevap verdi: Çünkü bana biraz önce bir sure indi" buyurdu ve: Bismillahirrahmanirrahim, innâ a'teynâ kelkevser" (diyerek) sureyi sonuna kadar okudu (sonra orada bulunanlara): Kevser nedir biliyor musunuz?" buyurdu (onlar): Allah ve Rasulü daha iyi bilir" dediler (Hazret-i Peygamber de): Muhakkak ki o, aziz ve celil Rabbimin bana cennette (vereceğini) va'dettiği bir nehirdir ki onda pek çok hayır vardır. Onun üzerinde bir havuz vardır ki kıyamet gününde ümmetim (ondan içerek hararetlerini gidermek üzere) ona gelirler; onun kapları (nın sayısı gökteki) yıldızlar adedincedir" buyurdu. fedail 37,40; taharet 36, sala 53; Buharî, tefsir sure, 108/1; Nesai, iftitah 21; Tirmizî, kıyame 15; İbn Mâce, zühd, 36; Ahmed b. Hanbel, III, 102; V, 390, 394, 406.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Havz Mevzuunda Gelen Hadisler
4750-) Enes İbn Mâlik'in şöyle dediği ya da buna benzer bir şey söylediği rivâyet edilmiştir. Allah'ın elçisi (Mi'rac gecesinde) cennete çıkarıldığı zaman kendisine kenarları içi boş yakuttan olan bir nehir gösterildi, yanında bulunan melek elini suya daldırıp (bir avuç) misk çıkardı. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunan bir meleğe " O nedir?" diye sordu, melek de: Aziz ve Celil olan Allah'ın sana verdiği kevserdir" cevabını verdi. rikâk 53; Tefsir, sure 108/1; Tirmîzî, tefsir sure 108/1; Ahmed b. Hanbel III, 91, 207, 232; IV, 281.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Havz Mevzuunda Gelen Hadisler
4751-) Abdüsselâm İbn Ebi Hazim (yani) Ebû Talut dedi ki: Ben Ebû Berze'yi (Yezid İbn Muaviye'nin Kûfe'ye emir olarak tayin ettiği) Ubeydullah İbn Ziyad'ın yanına girerken gördüm. (Fakat onunla birlikte Ubeydullah'ın yanına girmediğim için aralarından geçen konuşmayı dinleyemedim. Ancak bu konuşmayı) bana falanca (zat) nakletti... Ebû Dâvûd der ki: Aslında bu hadisi bana nakleden şeyhim Müslim (İbn İbrahim) bu zatın ismini açıklamıştı (ama ben onu unuttum) ve (bu zat Ubeydullah İbn Ziyad'ın tabilerinden olan) cemaattendi (sözü geçn zat olayı söyle anlattı): Ebû Berze'yi görünce (etrafındakilere) onu göstererek " Sizin Muhammed'e mensub olan sahabiniz işte şu kısa boylu ve şişman adamdır" dedi. Şeyh (Ebû Berze, dolayısıyla Hazret-i Peygamberin sahabilerine ve dolayısıyla Hazret-i Peygambere hakaret etmek istediğini) derhal anladı ve: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’le olan sohbetimden dolayı beni ayıplayan bir toplumun yanında kalacağımı (böyleleri ile karşılaşacağımı) zannetmiyordum" dedi. üzerine Ubeydullah (sözü değiştirip): Şüphesiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sohbetinde bulunmak senin için bir zînettir (asla) ayıp değildir. Ben seni havuz hakkında (bildiklerini) sormak için (buraya) çağırmıştım. (Hakikaten) sen (hiç) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu mevzuda bir şeyler söylerken işittin mi?" dedi. Ebû Berze (radıyallahü anh)'de; Evet" (hem de pek çok defalar işittim, öyle) bir defa, iki defa, üç defa, dört defa, beş defa değil. Havuzu (n varlığını ve bu mevzudaki hadisleri) yalan sayan kimseyi Allah ondan içirmesin" dedi. Sonra öfkeli olarak çıkıp gitti. b. Hanbel, IV, 419. 421,424-426.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Havz Mevzuunda Gelen Hadisler
4752-) el-Berâ İbn Âzib'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. Şüphesiz ki müslümana kabirde soru sorulduğu zaman Allah'dan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik etmesi (var ya!). İşte buyruğunda anlatılan hal odur." Aziz ve celil olan Allah'ın " Allah inananları dünya hayatında da âhirette de sağlam sözle tesbit eder." İbrahim (14), 27. buyurduğu odur." cenâiz K9: tefsir sure 14/2; Müslim, cenne 73; Tirmîzî, tefsir 15/1; Nesâi, cenaiz, 114; İbn Mace, zühd 32.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kabir Ve Kabir Azabı
4753-) Enes İbn Mâlik'clen demiştir ki: Allah'ın peygamberi bir gün Neccar oğullarının hurmalığına girmişti (orada bulunan kabirlerden korkunç) bir ses işitti de korktu. Bunun üzerine: Bu kabirlerde yatanlar kimlerdir?" dedi. Ey Allah'ın Rasulü, (onlar) cahiliyye döneminde ölen bir takım insanlardır" dediler (Peygamber efendimiz de): "Cehennem azabından ve Deccal'in Fitnesinden Allah'a sığınınız" buyurdu. Bunun üzerine "Bu da niçin (oluyor), Ey Allah'ın rasulü?" dediler. (Hazret-i Peygamber de şöyle) buyurdu: ki bir mü'min kabrine konduğu zaman ona bir melek gelir ve ona: Sen (dünyada iken) kime ibadet ediyordun? diye sorar. Yüce Allah o mü'mine hidayet vermişse; Allah'a ibadet ediyordum" der, bunun üzerine kendisine: Sen şu (peygamber olarak gönderildiği söylenen) kimse hakkında ne dersin?" diye sorarlar. (O mü'min de): O Allah'ın kulu ve rasulüdür" cevabını verir. Artık bundan sonra kendisine başka bir soru sorulmaz. (Ruhen) Cehennemde bulunan evine götürülür ve: Bu (ev) senin evindir, cehennemde senin için (hazırlanmış) idi. Fakat Allah seni korudu ve sana acıdı da onu sana cennette bir evle değiştiriverdi." denir. (O mü'min de): Beni bırakınız gideyim de ailemi müjdeleyeyim" der. Kendisine: Hayır olmaz, sen burada kabrinde otur." cevabını verirler. ki kafir kabrine konduğu zaman kendisine bir melek gelip sertçe çıkışır da: Sen (dünyada) neye tapıyordun?" diye sorar. O da: Bilmiyorum" cevabını verir. (Melek de ona) " Bilmez ve hakka uymaz ol" der, sonra ona: Şu (Peygamber olduğunu söylenen) kimse hakkında ne dersiniz?" denir. (O kafir de onun hakkında onu yalanlayan) " Halkın dediğini derim" cevabını verir. Bunun üzerine (o melek) onun kulakları arasına demirden bir tokmak vurur; (o adam) öyle bir bağırış bağırır ki, insan ve cinnilerden başka onu bütün yaratıklar işitir." cenaiz 70.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kabir Ve Kabir Azabı
4754-) (Şu bir önceki hadisin) bir benzerini de (yine) aynı senedle Abdulvehhab rivâyet etti; (Abdulvehhab) dedi ki: Bir kul kabrine konup ta arkadaşları undan ayrılıp gittiği zaman, o, (kendisinden uzaklaşmakta olan) arkadaşlarının ayak tıkıltılarını duyar. Hemen arkasından iki melek gelip ona (şöyle) derler..." (Abdülvehhab aşağı yukarı bir) önceki hadise yakın şeyler rivâyet etti ve bu hadiste (şunları da) söyledi: Kafirle münafık meleğe (şöyle) derler." (Yani bu hadise bir öncekinden farklı olarak) " münafık" kelimesini de ilave etti (ve rivâyetine devam ederek şöyle) dedi: (Onun çıkardığı) bu feryadı ins ve cinden başka ona yakın olan herkes işitir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kabir Ve Kabir Azabı
4755-) Berâ İbn Âzib'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte ensardan bir adamın cenazesinde bulunarak defnetmek üzere Bakî’ mezarlığına doğru yola çıktık. Daha kabrin kazılması tamamlanmadan kabre vardık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturdu, kabrin etrafına biz de oturduk. Sanki başlarımızın üzerinde birer kuş varmış gibi (sakin duruyor) idik. (Hazret-i Peygamber) elindeki bir çöple yeri karıştırıyordu. Derken başını kaldırıp iki ya da üç defa: Kabir azabından Allah'a sığınınız" buyurdu. rivâyetinde burada (şu) ilave vardır: (Hazret-i Peygamber şöyle) buyurdu: Muhakkak ki (ölü kendisini defnedenler) dönüp giderlerken (soru meleği tarafından) kendisine: Ey adanı, Rabbin kimdir? Dinin nedir, peygamberin kimdir?" diye sorulduğu sırada (onların) ayak seslerini duyar." (da hadisin bundan sonraki kısmını şöyle) rivâyet etti: (Hazret-i Peygamber sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Ve ona iki melek gelir. Onu oturtarak ona " Rabbin kimdir?" derler: Allah’dır, der sonra ona: nedir? derler: İslâm'dır, der, sonra: Şu size gönderilen adam da kimdir? diye sorarlar. Salat ve selâm üzerine olsun, O Allah'ın Rasûlüdür, cevabını verir. Sonra bunu: Sana öğreten nedir?" derler; (o da): Ben Allah'ın Kitabım okudum, ona inandım ve (onu) tasdik ettim der." Cerir'in rivâyetinde (şu) ilave vardı: Bu (nu bana öğreten şey) Aziz ve Celil olan Allah'ın (şu) sözüdür: Allah inananları dünya hayatında da ahirette de sağlam bir sözle tesbit eder." (İbrahim (14) 27) hadisin bundan) sonra (ki kısmında hadisin ravileri olan Cerir ile Ebû Muaviye rivâyetlerinde) birleşerek hadisin kalan kısmını şöyle rivâyet ettiler: (Hazret-i Peygamber sözlerine devamla şöyle) buyurdu: Bunun üzerine gökten bir münadî Kulum doğru söyledi. Ona cennetten bir yer hazırlayınız ve ona cennete (açılan) bir kapı açınız. Hemen arkasından o kula (cennetin) esintisi ve hoş kokusu gelmeye başlar ve daha kabrinde iken ufku gözünün alabildiği kadarınca açılıp genişler. " Kafire gelince..." (Hazret-i Peygamber hadisin bu kısmında) kafirin ölümünü anlattı. (Onun ölümün nasıl zor ve şiddetli olduğunu açıkladıktan sonra şöyle) buyurdu: Muhakkak ki kafirin ruhu da cesedine iade edilir. Sonra ona iki melek gelip onu oturtarak kendisine: kimdir? derler O (korkusundan): hık-mık edip: cevabını verir. Bunun üzerine nedir? derler (yine) hık-mık ederek: der, sonra: gönderilen adam da ne oluyor? derler, (yine) hık-mık edip: cevabını verir. Bunun üzerine gökten bir bir münadi: söylüyor, ona cehennemden bir yer hazırlayınız. Cehennem elbiselerinden bir elbise giydirin. Ve ona Cehenneme (açılan kapılardan) bir kapı açınız." diye seslenir. O sırada (cehennemin) sıcağı yakıcı havası kendisine gelmeye başlar. Kabri kendisine (öyle bir) daraltılır (ki) kaburga kemikleri birbirine girer." Cerir'in rivâyetinde (şu) ilave vardır: Sonra ona yanında demirden bir tokmak olan kör ve dilsiz (bir zebani) Mûsâllat edilir. Eğer o (tokmak) dağa vurulsa (dağ) toz haline gelir. (Zebanı) o tokmağı o kafire öyle bir vurur ki, o vuruşu (n sesini) insanla cinden başka şark ve garb arası (nda bulunan tüm varlıklar) işitir. (O kafir de yediği bu darbe ile) toz haline gelir, sonra (azabın devam etmesi için o kafirin) ruh(u tekrar) kendisine iade edilir." cenâiz 114; İbn Mâce, zühd, 32.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kabir Ve Kabir Azabı
4756-) (Bir önceki) hadisin bir benzeri Ebû Ömer Zazan'dan rivâyet edilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Kabir Ve Kabir Azabı
4757-) Hasen (radıyallahü anh)’den (rivâyet edildiğine göre? Âişe (r. anhâ) cehennem (ateşini) hatırlayıp da ağlamış, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Seni ağlatan nedir?" diye sormuş (Hazret-i Âişe de): (Cehennem ateşini) hatırladım da onun iç;n ağlıyorum, demiş (sonra Peygamber Efendimize hitaben): Siz kıyamet gününde aile halkınızı hatırlayacak mısınız?" demiş, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Üç yer var ki orada kimse kimseyi hatırlamaz:

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Mizan Amellerin Tartılması
4758-) Ebû Ubeyde İbn el-Cerrah'dan demiştir ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittim: Nuh (aleyhis-selâm)'dan sonra ümmetine Deccal'in tehlikesini haber vermeyen bir peygamber yoktur. Ben size onun tehlikesini haber veriyorum." Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize Deccal'in niteliklerini anlattı ve: Belki beni görüp dinleyen (bazı) kimse (ler) de ona yetişebilir" buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar): Ey Allah'ın rasulü, o gün kalplerimiz nasıl olacak, bugünkü gibi mi (olacak)?" dediler. (Hazret-i Peygamber de): Yahut da daha hayırlı (olacak)" buyurdu. enbiya 3; Meğâzi 77; edeb 97 fiten 26; Müslim, fiten 95, 101; Ebû Dâvûd, melahim 14; Tirmîzî, fiten 55. 56; Nüzur 62; Ahmed b. Hanbel, I, 195; II, 135, 149; III, 103, 173.276,290.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Deccal Konusunda Gelen Hadisler
4759-) Salim (İbn Abdullah İbn Ömer)’den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün halkın arasında ayağa kalkıp Allah'a layık olduğu şekilde hamd-ü senada bulunduktan sonra Deccal'den bahsetti de (şöyle) buyurdu: Muhakkak ki ben sizi on (un şerrin) den sakındırıyorum, on(un şerrin)den ümmetini sakındırmamış bir peygamber de yoktur. Hazret-i Nuh da kavmini on(un şenin) den sakındırmıştır. Fakat ben size (şimdi) Deccal hakkında hiç bir peygamberin ümmetine söylemediği bir söz söyleyeceğim: ki Deccal (in bir gözü) kördür. Allah tek gözlü değildir." edeb 77; fiten 26, cihad 178; enbiya 3; Müslim, fiten, 95, 101; Ebû Dâvûd, melahim 14; Tirmizî, filen 56, 62, İbn Mâce, fiten 33; Ahmed b. Hanbel, I, 176, 182; 11,27, 149; VI, 140.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Deccal Konusunda Gelen Hadisler
4760-) Ebû Zer (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Her kim (İslâm) cemaati (nden) bir karış kadar uzaklaşırsa (o kimse) boynundan İslâm boyunduruğunu çıkarmış olur." edeb 78; Nesâi, katü's-sarik I; Ahmed b. Hanbel, IİI.332;IV, 130,220; V. 165,180,344.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İslâm Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4761-) Hazret-i Ebû Zer (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Benden sonra gelip de şu ganimet(ler)i(n dağıtımında haktan ayrılıp kendi menfaatlerini) tercih eden devlet başkanlarıyla haliniz nice olacaktır?" buyurdu. de: Seni hak (peygamber) olarak gönderen zata yemin ederim ki, o zaman ben de kılıcımı boynuma koyar (ve imamın adaletle muamele etmesi için ya o) sana kavuşuncaya ya da ben sana kavuşuncaya kadar onunla çarpışırım." dedim. " Sana bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Bana kavuşuncaya kadar sabredersin" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İslâm Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4762-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Ümmü Seleme'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: İleride sizin başınıza bir takım devlet başkanları gelecektir. Bunlardan (göreceğiniz) bazı işleri (Allah-m ve Rasûlü'nün emirlerine uygun olduğu için) iyi karşılayacaksınız; Bazı işlerini de (Allah'ın ve Rasulünün emirlerine aykırı olduğu için) reddedeceksiniz. (Allah'ın ve Rasûlünün emirlerine aykırı olan bu davranışları) reddeden kimse (nin durumu ise, aşağıda açıklandığı gibidir:) Dâvûd der ki: Hişam (bu cümleyi) " dili ile reddeden kimse (bu mevzuda üzerine düşen sorumluluklardan ve nifaktan) kurtulmuştur. Kalbiyle reddeden kimse ( o başkanın günahına iştirak etmekten) kurtulmuştur. Fakat (o başkandan) razı olan ve (kendisine) uyan kimse ise (onun günahına ortak olmuştur" , şeklinde) rivâyet etti. (Lakin el-Mualla İbn Ziyad bu cümleyi naklederken " dili ile reddeden kimse" sözünü rivâyet etmedi). Bunun üzerine (orada bulunanlar tarafından) " Ey Allah'ın rasulü onlarla savaşmayalım mı?" diye soruldu da (Hazret-i Peygamber); Hayır, namaz kıldıkları sürece (Onlarla savaşmayınız)" buyurdu. imâre 62,64; Tirmizi, fiten 78; Nesâi, iman 17; Ahmed b. Hanbel, VI, 295,302,305,321.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İslâm Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4763-) Ümmü Selem (radıyallahü anhâ)'den (bir önceki hadisin bir de) manası rivâyet edilmiştir. Bu rivâyete göre Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: (O başkanın dine uymayan işlerini) çirkin gören (sorumluluktan ve nifaktan) uzak kalır. Reddeden de (onun günahına iştirak etmiş olmaktan) kurtulur." (bu cümleyi açıklarken şöyle) dedi: Yani " kalbiyle reddeden ve çirkin gören."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İslâm Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4764-) Arfece (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken dinledim: Hiç şüphesiz ki ileride birtakım fitneler olacaktır. Her kim müslümanlar derli toplu bir halde iken onların işlerini dağıtmak isterse kim olursa olsun o kimseye kılıçla vurunuz." imare 59, 60; Nesâi, Tahrim, 6; Ahmed b. Hanbel, IV, 261, 341, V, 24.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: İslâm Toplumundan Ayrılanlarla Savaşmanın Hükmü
4765-) Abîde (es-Selmanî)’den (rivâyet edildiğine göre) Ali (radıyallahü anh) Nehravan (da karargah kuran Harici) cemaatinden bahsetmiş de (şöyle) demiş: Onların arasında kolları doğuştan çok kısa olan bir adam vardır. Eğer şımarmayacağınızı bilseydim Allah'ın onlara karşı savaşanlar için Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in diliyle yaptığı va'di size haber verirdim." rivâyetine devam ederek) dedi ki: (Bunun üzerine) ben (Hazret-i Ali'ye): Sen (gerçekten Allah'ın verdiği) bu va'di Hazret-i Peygamberden (kulağınla) işittin mi?" dedim de; Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki evet (işittim)" cevabını verdi. zekat, 155, 156; İbn Mace, mukaddime 12; hudud, 18 Ahmed, I, 88, 95, 108.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4766-) Ebû said el Hudrî'den; demiştir ki; Hazret-i Ali, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e toprağı ile karışık halde olan bir altın parçası göndermişti. (Hazret-i Peygamber de) onu dört kişi arasında (yani önce) Hanzala kabilesinden iken sonra el Mecâşi' kabilesine nisbet edilen, el-Akra' İbn Habis ile Uyeyne İbn Bedr el-Fezarî ve (önce) et-Tay kabilesinden, sonra Nebhan oğullarından biri olan Zeydü’l-Hayl ve (önce) Âmir oğullarından sonra Kilab oğullarından biri olan Alkame İbn Ulase arasında paylaştırdı da bu yüzden Kureyş ve ensar (dan bazı kimseler) kızdılar ve: Necd halkının ileri gelenlerine veriyor da bizi bırakıyor" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber söz alıp; Ben bu külçeyi onlara vermekle kalplerini İslâma) ısındırmak istiyorum" buyurdu. Said el-Hudri rivâyetine devam ederek şöyle) dedi: Defken (Harkus İbn Züheyr Zülhuvaysıra isimli) çukur gözlü, elmacıkları çıkık, çıkık alınlı, sık sakallı (ve başı) tıraş edilmiş bir adam (ayağa) kalktı (ve): Ey Muhammed Allah'dan kork!" dedi. (Hazret-i Peygamber de): Ben isyan edersem Allah'a kim itaat eder? Allah bana yeryüzünde yaşayan insanlar hakkında güvenirken siz nasıl olur da bana güvenmezsiniz?" buyurdu. Halid İbn Velid olduğunu zannettiğim bir adam onu öldürmek için izin istedi. (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) izin vermedi. O adam dönüp gidince (Peygamber efendimiz şöyle) buyurdu: Bu adamın soyundan bir kavim türeyecektir ki: (O kavim) Kur'an-i okurlar da (okudukları Kur'an) gırtlaklarından aşağıya geçmez. İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar. (Onlar) putperestleri bırakırlar da müslümanları öldürmeğe çalışırlar. Ben onlara yetişmiş olsam kesinlikle kendilerini Ad kavminin tepelendiği gibi tepelerim." enbiya 6; menakıb 25; meğazi 61; Fedailü’l-Kur’an, 36 edeb 95; tevhid 23 57; istitabe 95;Müslim zekat 142, 144, 147, 148, 154, 156, 159; Tirmizî, filen 24; Nesai, zdeai 79; tahrim 26, İbn Mâce, mukaddime 12; Dârimi, mukaddime 2i; Muvatta. messü’l-Kur'an 10; Ahmed b. Hanbel.1,88,92; 131, 137; 151, 156, 160,256.404; III, 5, 15. 33,52,56.60,64,65,68,73, 159, 183,' 189,224. 353, 355,486; IV, 145,422,425: V, 42; 176.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4767-) Ebû Said el-Hudri ile Enes İbn Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İleride ümmetim içerisinde anlaşmazlıklar ve bölünmeler olacaktır. (Bu bölünmeler neticesinde ortaya çıkacak olan) bir cemaat güzel laf edecek ama işleri bozuk olacak, Kur'ân okuyacaklar da (okudukları Kur'ân) gırtlaklarını geçmeyecek. (Onlar) İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkarlar, (atılan ok yay üzerindeki) yerine gerisin geri dönmedikçe (onlar da dinlerine) dönmezler. (Onlar) müsfümanların ve yaratıkların en şerlileridir. Onları öldüren veya onlar tarafından öldürülen kimselere müjdeler olsun. (Sözü geçen bu şerli kimseler öyle kimselerdir ki, insanları) Allah'ın kitabına çağırırlarsa da o kitaptan (yanlarında bilgi adına hatırı sayılır) bir şey yoktur. (Ya da o kitapla pek ilgileri yoktur.) Onlarla savaşan kimse Allah'a onlardan daha yakın olur." buyurdu. (Bunun üzerine orada bulunanlar): Ey Allah'ın Rasulü (onların) alâmetleri nedir?" diye sordular da; Saçlarını kökten tıraş etmeleridir" buyurdu. zekat 149; Ahmed b. Hanbel, II, 197.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4768-) Hazret-i Enes, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan (bir önceki hadisin) bir benzerini daha (rivâyet etmiştir). (Hazret-i Enes'in bu rivâyetine göre Hazret-i Peygamber bu hadisin sonunda): Onların alameti saçlarını kökten tıraş etmeleri ve saçlarını yıkamayı terk etmeleridir. Gördüğünüz zaman onları öldürünüz" buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4769-) Süveyd İbn Gafale'den (rivâyet edildiğine göre); Ali (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben size, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bir hadis rivâyet ettiğim zaman yemin olsun ki, gökten düşmem benim için ona bir yalan isnad etmemden daha sevimli olur. Sizinle aramızda geçen hususlarda konuştuğum zaman ise (durum böyle değildir). Çünkü harp, bir hiledir. Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) buyururken işitim; Ahir zamanda yaşlan genç, akılları ermez bir kavim gelecek. Bunlar yaratıkların en güzel sözünü söyleyecekler. (Fakat) İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar da imanları gırtlaklarından (aşağı) geçmeyecektir. Nerede karşılaşırsanız onları öldürünüz. Çünkü onları öldürmek, öldüren kimse için kıyamet gününde bir sevaptır." istibabe 6; menâkıb 25; fezâilü'l-kur'ân 6; Müslim, zekât 154; Tirmîzî, fiten 24; İbn Mâce, mukaddime 12; Ahmed b. Hanbel, I, 113. 131, 404.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4770-) Zeyd İbn Vehb el-Cüheni (nin) haber verdi (ğine göre); kendisi Hariciler üzerine yürüyen ve Ali (radıyallahü anh)'in maiyyetinde olan bir askeri birlik içinde bulunuyormuş (da) Ali (radıyallahü anh) (şöyle) demiş: Ey İnsanlar ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) derken işittim: Ümmetimden öyle bir kavim zuhur edecek ki Kur'ân okuyacaklar da sizin okuyuşunuz (zahiren) onlarınkine (nisbetle) hiç kalacak. Namazınızda (zahiren) onların namazı yanında hiçbir şey olmayacak. Orucunuz onların orucuna nispetle birşey olmayacak. Kur'âni kendi lehlerine zanniyle okuyacaklar. Halbuki Kur'ân onların aleyhine olacak, namazları gırtlaklarını geçmeyecek, İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Eğer onlarla harb edecek olan ordu, (onlarla yapacakları savaştan dolayı) Peygamberleri diliyle kendilerine takdir edilen ecri bilselerdi, (yapacakları) bu işe (Allah katındaki değerinin büyüklüğüne tam manasıyla) güvenirlerdi (de bütün gayretlerini ona verirlerdi). Bu kavmin alameti içlerinde pazusu olup, kolu olmayan ve üzerinde beyaz kıllar bulunan pazusunda meme uçları gibi bir çıkıntısı bulunan bir adamın olmasıdır." (Bu durumda) siz (şimdi) çoluk çocuğunuza ve mallarınıza sizin adınıza halef olacak olan bu kimseleri bırakıp da Muaviye ve Şam halkı üzerine mi gideceksiniz? yemin olsun ki: (Hazret-i Peygamberin çıkacaklarını haber verdiği) o (kötü) kavmin (karşımızda bulunan ve Hariciler diye anılan) şu kavim olduğunu ümid ediyorum, Çünkü onlar (dökülmesi) haram olan kanı döktüler, halkın merada yayılan hayvanlarım gasbettiler. Öyleyse siz besmeleyle (onların üzerine) yürüyünüz. Küheyl dedi ki: Zeyd İbn Vehb bana (ordunun konakladığı) yerleri birer birer anlattı (ve şöyle dedi): Nihayet bir köprünün üzerine vardık. (Onlarla) Karşılaşınca (bir de baktık ki); Haricilerin başında (bulunan) Abdullah İbn Vehb er-Râsibî'dir. (Abdullah İbn Verîb) Haricilere " Mızraklarınızı bırakın da (onlarla daha yakından savaşmak üzere) kılıçlarınızı (kınlarından) çekiniz. Çünkü ben (karşımızdakilerin) Harura gününde olduğu gibi size (Allah adına) ant vererek sizi barışa davet edeceklerinden korkuyorum." dedi. Onlar da mızraklarını atıp kılıçlarını sıyırdılar; derken (Hazret-i Ali safında bulunan) halk onlara mızraklarını sapladılar ve Haricileri üst üste öldürdüler. Neticede o gün (Hazret-i Ali safındaki) cemaatten sadece iki kişi öldürüldü. (Nihayet) Hazret-i Ali (harbin sonunda) " Öldürülenler arasında (alamet olarak bulunan) sakat adamı arayınız, buyurdu. (Aradılar fakat) bulamadılar. Bunun üzerine Hazret-i Ali bizza. (ayağa) kalkıp üstüste öldürülen insanların yanına geldi ve onları bulundukları yerlerden çıkarınız dedi, sonra onu yere gelen cesetler arasında buldular. Ali (radıyallahü anh) tekbir getirdi ve: Allah doğru söyler, Rasulü de doğruyu tebliğ eder." dedi, o sırada Abidetü's-Selmanî Hazret-i Ali'nin yanına varıp: Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah hakkı için (söyle)! Sen hakikaten bu hadisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittin mi?" diye sordu. Hazret-i Ali'de: Evet kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki (ben bu hadisi bizzat Hazret-i Peygamberin ağzından işittim)" dedi. Abîde, Hazret-i Ali'den üç defa yemin istedi. Hazret-i Ali de yemin etti. zekât 156, 157; Ahmed b. Hanbel I, 88 92, 141.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4771-) Ebûl vadî, Ali (radıyallahü anh) Haricilerle savaşı sona erdikten sonra): Sakat adamı arayınız" dediğini söyledi. Sonra (bir önceki) hadisi (sonuna kadar) rivâyet etti (ve şunları söyledi: Hazret-i Ali'nin bu emri üzerine) onu çamurda (yatan) ölülerin altından çekip çıkardılar. Ben hala onu görür gibiyim. (O) bir Habeşli (idi), üzerinde kerte denilen bir kaftan vardı. Ellerinin biri kadın memesi gibi idi. (O elin) üzerinde de tarla faresinin kuyruğundaki kıllar gibi kıllar vardı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4772-) Ebû Meryem'den demiştir ki; O sakat adam fakirdi de mescidde bizimle beraberdi, gece ve gündüz onunla beraber otururduk. Kendisini fakirler içerisinde halkla birlikte Ali Aleyhisselâmın sofrasında hazır bulunurken görmüş ve kendisine bornozumu giydirmiştim. Ebû Meryem der ki: Bu sakat adam elinde kadın memesi gibi (bir şey), başında da meme çıkıntısı gibi bir çıkıntı bulunduğu ve üzerinde de samur bıyığı gibi kıllar olduğu için " küçük memeli Nâfi" diye anılırdı. Ebû Dâvûd der ki: Halk arasında onun adı " Harkus" idi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Sahabilerin Haricilere Karşı Yaptıkları Savaş
4773-) Hazret-i Enes(in şöyle) dedi(ği rivâyet edilmiştir): (sallallahü aleyhi ve sellem) ahlâk yönünden insanların en güzeli idi. (Ben çocukluğumda kendisine hizmet ettiğim sıralarda) bir gün beni bir ihtiyâç (için bir yere) gönder(miş i)di. Ben de (o günkü çocukluğun verdiği bir sorumsuzlukla): ben (bu işe) gitmem; dedim, oysa içimde Allah'ın Peygamberinin emrettiği işe gitmek (niyyeti) vardı. Derken çıktım (bu iş için yola koyuldum). Sokakta oynaşan çocuklara tesadüf ettim (onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum. Bir süre sonra) bir de baktım ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkamdan başımı tutmuş gülümseyip duruyor. (Bana): Enescik, sana dediğim yere gitsen ya" dedi. (Ben de): Ya Resûlallah (şimdi) gidiyorum, dedim. Hazret-i Enes (rivâyetine devam ederek) dedi ki: Allah'a yemin olsun, ben kendisine yedi ya da dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı -niye böyle yaptın- yapmadığım bir işten dolayı da -niye böyle yapmadın?- dediğini bilmiyorum. Fedâil 54.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yumuşak Huyluluk Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Huyları Hakkında
4773-) Abdullah İbn Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Malı haksızlıkla elinden alınmak istenen bir kimse malını korumak için mücadeleye girişir de (bu yüzden) öldürülürse o kimse şehiddir." diyât 21; Nesâi, tahrimü'd-dem 21-24; İbn Mâce, hudûd, 21; Buharî, mezâlim 33; Müslim, îman 226; Ahmed b. Hanbel, I, 79, 187, 190, 305; II 163, 193, 194, 205, 206, 210,215,217,217,221,224.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Hırsızlara Karşı Mücadelenin Hükmü
4774-) Said İbn Zeyd'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Malı uğrunda öldürülen şehiddir, ailesi uğrunda öldürülen şehiddir. Canı uğrunda yahut dini uğrunda öldürülen şehiddir." diyât; Nesâi, tahrimü'd-dem 23, 24; İbn Mâce, hudud 21; Buharî, mezâlim 33, Müslim, İman 226; Ahmed b. Hanbel, I, 79, 187, 190, 305, II, 163/193, 194, 205, 206, 210,215,217,221,324.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Sünnet Bölümü
Konu: Hırsızlara Karşı Mücadelenin Hükmü
4774-) Hazret-i Enes'den demiştir ki: Ben çocukken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Medine'de on yıl hizmet ettim. Her işim efendimizin benden beklediği şekilde değildi. (Buna rağmen) bu süre içerisinde daha bana öf bile demediği gibi; bunu niçin yaptın, ya da bunu niçin yapmadın dahi demedi. fedâil 51; Dârimî, mukaddime 10.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yumuşak Huyluluk Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Huyları Hakkında
4775-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) (şöyle) demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizimle bir mecliste oturup bizimle sohbet ederdi. (Meclisten) kalkınca biz de kalkardık, hanımlarından birinin evine girdiğini görünceye kadar (kendisini takib ederdik.) gün (yine böyle) bizimle sohbet etti. (Sohbet sona erip de) ayağa kalkınca (kendisiyle beraber) biz de kalktık. (Bizden ayrıldıktan) bir süre sonra, bir bedevinin kendisine yetişip kaftanını çekerek boynunu kızarttığını gördük. Hazret-i Ebû Hüreyre (sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Kaftan sert idi. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber, kaftanına asılmakta olan bedeviye doğru) döndü; bedevi de kendisine: (Şu yükleri) benim için, şu iki devemin üzerine yükletiver. (Ne olacak) kendi malından ya da babanın malından yükletecek değilsin ya! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: estağfirüllah, hayır estağfirüllah hayır, estağfirüllah elbette kendi malımdan ya da babamın malından yükletecek değilim. Binaenaleyh, bu yükleri bu hayvanlara yükletmemde bir sakınca yoktur. Fakat sen bu kaftanımı çekmenden dolayı bana kısas cezası uygulatmadıkça ben (bu yükleri) senin için yükletivermeyeceğim" buyurdu. Bedevî ise, bütün bu sözlere karşılık, Hazret-i Peygamber'e: Vallahi ben sana bu çekişime karşılık kısas uygulatmam" cevabını verdi. sonra (Hazret-i Ebû Hüreyre) hadisi (sonuna kadar) rivâyet etti. (Hadis şu cümlelerle son buluyor): (Hazret-i Peygamber) bir adam çağırıp ona: Şu bedevinin iki devesinin birine arpayı diğerine de hurmayı yükletiver" buyurdu. Sonra da bize dönüp: Allah'ın bereketiyle (yerlerinize) gidiniz" buyurdu. libas 17-18, edeb 68; Müslim, zekât 128; Nesâî, kasâme 22; Ahmed b. Hanbel, II 153,310,224.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yumuşak Huyluluk Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Huyları Hakkında
4776-) Hazret-i Abdullah b. Abbâs(ın) haber verdiğine göre) Allah'ın elçisi (Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem): Olumlu tutum ve davranış ve ölçülü olmak, Peygamberliğin yermibeşte biridir" buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Vakar Ağırbaşlılık
4778-) (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinden birinin) babasından da (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir önceki hadisinin) aynısını söylediği rivâyet edilmiştir. Ancak şu farkla ki: Bir önceki hadiste Hazret-i Peygamber’in " onu bütün yaratıkların huzurunda çağıracaktır" dediği rivâyet edilmişken, sözü geçen râvi burada (Hazret-i Peygamber'in): Allah onu güven duygusu ve imanla doldurur" buyurduğunu (rivâyet etmiş fakat); Allah'ın onu çağıracağı" olayını rivâyet etmemiştir. (Buna karşılık Hazret-i Peygamber'in şöyle buyurduğunu da) ilave etmiştir: Kimde giymeye gücü yettiği halde güzel bir elbiseyi giymeyi terk ederse (Allah kıyamet gününde bütün yaratıkların huzurunda onu çağıracak..) Bişr de (şöyle) dedi: Öyle zannediyorum ki İbn Mansûr (bu hadisi bana şöyle) rivâyet etti: (Her kim de giymeye gücü yettiği halde) alçak gönüllülükten dolayı (onu giymeyi terk ederse) Allah ona (kıyamet günü keramet elbisesi giydirecektir.) Kim de (evlenmeye muhtaç olan birini) Allah için evlendirirse padişahlık elbisesi giydirecektir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkesini Yenen Kimse
4779-) Abdullah (b. Mesud) (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sahabilerine) " Aranızda kime pehlivan dersiniz?" diye sormuş (onlar da): İnsanların yenemediği kimseye" demişler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber de: Hayır, (Öyle değil); hakiki pehlivan öfke anında kendisine sahip olabilen kimsedir" buyurmuştur. birr 107.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkesini Yenen Kimse
4780-) Muâz b. Cebel'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda iki kişi çekişti. (Onlardan) biri (diğerine) öyle sert bir şekilde öfkelendi ki bana (öfkesinden) burnu çatlayacak gibi geldi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben bir söz biliyorum ki eğer (bu adam) o sözü söylese (içinde) duymakta olduğu (bu öfke) kendisinden gider. (Orada bulunanlardan): Allah'ın Resulü o söz nedir? diye sordu (da Hazret-i Peygamber): Allahümme înnî eûzu bike mineşşeytânirracîm: Ey Allahım, kovulmuş şeytandan sana sığınırım" (sözüdür)" buyurdu. (Bu hadisi Muaz'dan rivâyet eden Abdurrahman b. Ebi Leyla) dedi ki: Bunun üzerine Muaz, o adama (bu sözü söylemesini) emretmeye başladı. O adam da kabule yanaşmadı. Ve münakaşaya yeltendi, öfkesi de artmaya başladı. edeb 44, 76. bedü'l-halk M; Müslim, birr 109-110; Tirmizî. devât 51; Ahmed b. Hanbel, V. 240, 244.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkelenince Edilecek Dua
4781-) Süleyman b. Surad (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda iki kişi çekişti. Onlardan birinin gözleri (öfkeden) kızarmaya ve boyun damarları kabarmaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben bir söz biliyorum ki (bu adam) onu söylerse (içinde) meydana gelen (bu öfke) kendisinden gider. (Bu söz); Eûzu billahi mineşşeytânirracîm: kovulmuş olan Şeytandan Allah'a sığınırım" (sözü) dür" buyurdu. bu sözü işitince) " Yoksa bende bir delilik mi görüyorsun?" dedi. edeb 44, 76, bedü'l-halk 11, Müslim, birr 109-110; Tirmizî, deavât 51; Ahmed b. Hanbel. V. 24. 244.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkelenince Edilecek Dua
4782-) Ebû Zer (radıyallahü anh)'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (şöyle) buyurdu: Biriniz ayakta iken öfkelenecek olursa hemen otursun, eğer (oturunca öfkesi) gidecek olursa beis yoktur; fakat) eğer gitmezse o zaman da (yere) yatsın." b. Hanbel. V 152. Dâvud der ki, (hu hadis bu mevzuda gelen) iki hadisin en sahih olanıdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkelenince Edilecek Dua
4783-) Beker'den (rivâyet edildiğine göre); Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Zerr'i (bir ihtiyacı dolayısıyla) bir yere gönderdi (deyip) bir önceki hadisi aynen nakletmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkelenince Edilecek Dua
4784-) Ebû Vâil el Kâss, dedi ki: gün) biz Urve- b. Muhammed b. es-Sa'dî'nin yanına girmiştik. (Orada) bir adam onunla konuşup onu kızdırdı. Bunun üzerine (Urve b. Muhammed) kalktı, abdest aldı, sonra abdestli olarak dönüp (yanımıza) geldi. Sonra babam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu bana haber verdi: Muhakkak ki öfke şeytandandır ve kuşkusuz şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Binaenaleyh, biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öfkelenince Edilecek Dua
4785-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), biri diğerinden daha kolay iki şey arasında muhayyer bırakılırsa, günah olmaması şartıyla, mutlaka onlardan en kolay olanını seçerdi, şayet günah ise insanlar arasında ondan en uzağı olurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi için (kimseden) bir intikam almazdı. Ancak Allah'ın haramlarının çiğnenmesi müstesna; (o zaman bizzat kendisi) o çiğnenen haramlardan dolayı Allah için intikam alırdı. menâkıb 27. edeb 80. hudud 10: Müslim. Mail 77-7S, Muvatta, hüsnü’l-hulk 6: Ahmed b. Hanbel, VI. 85. 114. 130. 162, 182. 191, 209, 223, 229, 232, 262. 281.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Affedici Olmak
4786-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem), hayatta ne bir kadın dövmüştür, ne de bir hizmetçi." fedail 79; İbn Mace, nikah 51; Dârîmî, nikâh 34, Ahmed b. Hanbel, V,32, 206, 229,232,281.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Affedici Olmak
4787-) Abdullah b. Zübeyr(in) " Sen af yolunu tut..." Araf (7), 199. (âyet-i kerimesi) hakkında (şöyle) dediği rivâyet edilmiştir: (Bu âyet-i kerimede) Allah'ın elçisi insanların huylarından affa sarılmakla emr olunmuştur." tefsir VII-5.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Affedici Olmak
4788-) Hazret-i Âişe'den (rivâyet edilmiştir:) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kimseden (hoşa gitmeyen) bir söz erişecek olursa (onun ismini anmış olmamak için); Falan (isimli) kişiye ne oluyor da böyle diyor?" demezdi de; bu insanlara ne oluyor da böyle böyle konuşuyorlar?" derdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4789-) Hazret-i Enes'den (rivâyet edildiğine göre) (bir gün) üzerinde (kadınlara mahsus bir allık olan ve zaferandan yapılan) bir sarı boya izi bulunan bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına girdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de üzerinde insanın hoşlanmayacağı bir şey bulunan insanın yüzüne az bakardı. çıkınca (Hazret-i Peygamber): Adama söyleseydiniz de üzerinden bu izi yıkasaydı (kendisi için daha hayırlı olurdu)" buyurdu. Dâvud der ki: Seîm Hazret-i Ali evladından değildir. (Fakat o yükseklerde bulunan) yıldızlara bakardı. (Bu yüzden yükseklere nishet edilerek kendisine alevî denildi, kendisi) Adiy b. Eriat'ın yanında hilali gördüğüne dâir şahitlik etmişti de (Adiy onun bu) şahitliğini geçerli saymamıştı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4790-) Hazret-i Ebû Hureyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Mü'min saf ve kerem sahibidir. Bozguncu insan ise (daima) aldatıcı, alçak ve cimridir" buyurmuştur. birr 41. Ahmed b. Hanbel, 11-394.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4791-) Hazret-i Âişe'den demiştir ki: adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına (girmek için) izin istedi, " Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de: Aşiretin bu oğlu ne kötüdür" yahut da; Aşiretin bu adamı ne kötüdür" buyurdu. Sonra: Ona (girmesi için) izin verin" dedi. içeriye) girince ona yumuşak bir dille konuştu, bunun üzerine (ben) Âişe: Allah’ın Rasulü (yanına girmeden önce) onun hakkında söyleyeceğini söylediğin halde (bir de tutup) onunla yumuşak bir dille konuştun dedi(m). Peygamber de: Ey Âişe) Kıyamet gününde Allah katında insanların en şerlisi insanların kötülüğünden korkarak kendisinden uzaklaştığı ya da kendisini terk ettiği kimsedir" buyurdu. birr 73; Muvatta, hüsnü'l-hulk 7; Ahmed b. Hanbel, VI, 38.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4792-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan (rivâyet edildiğine göre) bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına (girmek için) izin istemiş, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de; (bunu öğrenince o adam hakkında): Bu aşiretin kardeşi ne kötüdür!" demiş biraz sonra adam (içeri) girince onu sıcak bir şekilde karşılamış (ve) onunla (tatlı tatlı) konuşmuş. Âişe sözlerine devam ederek şöyle demiştir: Adam) dışarı çıkınca: Allah'ın Rasulü, (adam içeri girmek için) izin istediğinde (hakkında): Bu aşiretin kardeşi ne kötüdür" diye konuştun (içeri) girince de kendisini sıcak karşıladın, dedim. Allah kötüyü ve kötülüğü ortaya çıkarmaya çalışan kimseyi sevmez" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4793-) Şu (bir önceki hadiste anlatılan) olay hakkında Hazret-i Âişe'den (gelen bir rivâyete göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ey Âişe! Dilin (in şerrin) den korunmak için kendilerine ikram edilen kimseler, şüphesiz insanların en şerlilerindendir." buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4794-) Hazret-i Enes'den demiştir ki: bir derdini açmak üzere) ağzını Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kulağına yaklaştıran hiçbir adam görmedim ki o adam başını (Hazret-i Peygamber'den) uzaklaştırmadıkça (Resûlüllah) başını (ondan) uzaklaştırmış olsun. (Hazret-i Peygamber'in) elini tutan hiç bir adam görmedim ki o adam (Hazret-i Peygamberin) elini bırakmadıkça (Hazret-i Peygamber onun) elini bırakmış olsun.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İnsanlarla İyi Geçinmek
4795-) (Abdullah) b. Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kardeşine (fazla) utanma(ması) hakkında öğüt vermekte olan ensardan bir zatın yanına uğramış da: Onu bırak! Çünkü utanmak imandandır" buyurmuştur. iman 3, 6, edeb 77; Müslim, iman 57-59; Ebû Dâvûd, sünne 14; Tirmizî, birr 56, 80, iman 7, Nesâî, iman 16, 27; İbn Mâce, mukaddime 9; zühd 17; Muvatta, hüsnü'l-hulk 10; Ahmed b. Hanbel, 11-56, 147, 392, 414, 442, 501, 533, V, 269.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Utanma