Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

2904-) Âişe (r. anha)'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin hürriyetine kavuşturduğu bir köle hiçbir mal, çocujc ve akraba bırakmadan ölmüştü de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onun mirasını kendi köyü halkından bir adama veriniz" buyurdu. Dâvûd der ki (bu hadis bana birisi Müsedded yoluyla, diğeri de Sufyân yoluyla olmak üzere iki yoldan gelmiştir) Müsedded'in rivâyeti daha geniştir. Müsedded (ise bu hadisi şöyle) rivâyet etmiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) (azatlı kölesi ölünce orada bulunanlara) Burada onun memleketi halkından bir kimse var mı? diye sordu (onlar da) Evet" cevabını verdiler" (bunun üzerine) (Öyleyse bunun) mirasını ona veriniz." buyurdu. feraiz 13; İbn Mâce feraiz 7.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2905-) (Abdullah b. Büreyd'in) babasından demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam gelip: Ezd (kabilesin)den bir kişinin mirası vardır. Onu kendisine vereceğim. Ezd kabilesine mensub bir kimse bulamadım, (ne yapayım?) dedi, efendimiz de): Git bir sene daha Ezd'li birini ara(maya devam et) buyurdu (Adam) bir sene sonra Hazret-i Peygamber'e gelip: Allah'ın Rasûlü ben bu mirası kendisine vereceğim Ezdli bîr kimse bulamadım" dedi. (Hazret-i Peygamber de:) Öyleyse git kendisiyle karşılaşacağın ilk Huzua'lıya bak bunu ona ver, buyurdu. (Bu adam) dönüp gidince Hazret-i Peygamber: Bu adamı bana geri getirin," buyurdu. Biraz sonra adam huzuruna geldi. (Bu sefer ona) Huzaa kabilesinden en yaşlı olan kimseye bak bu mirası ona ver, buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2906-) (Abdullah b. Büreyde'nin) babasından demiştir: kabilesinden bir adam öldü de mirası Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirildi. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber): Onun varis (leri)ni yahut da yakın(lar)ını arayıp bulunuz" buyurdu. (Fakat sahabiler) " Ona ait bir varis yahutta bir akraba bulamadılar." Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Bu mirası Huzaa'nın en yaşlısına veriniz." buyurdu. Yahya b. Muin) dedi ki: Ben Mürre'nin bu hadisi bir defasında da (şöyle) rivâyet ettiğini işittim: Huzaa kabilesinin en yaşlı adamını arayınız."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2907-) İbn Abbâs'dan demiştir ki adam hürriyetine kavuşturduğu bir kölesinden başka hiçbir varis bırakmadan ölmüş de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu adamın herhangi bir (varisi) var mıdır?" diye sormuş (orada bulunanlar da): Hayır (yoktur). Ancak hürriyetine kavuşturduğu bir kölesi vardır" demişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o köleye veriniz. feraiz 14, İbn Mâce feraiz 11.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Zevilerhamın Mirastaki Hakkı Nedir?
2908-) Vâsıla b. el-Eska'dan demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Kadın üç mirasa varis olur: Hürriyetine kavuşturduğu kölesinin mirasına) yol üstüne atılmış olarak bulup da büyüttüğü kimse (nin mirasına) üzerinde (kocasıyla) lanetleştiği çocuğu(nun mirasın)a. feraiz 23; İbn Mâce feraiz 12; Ahmed b. Hanbel III-490, IV-107.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Üzerinde Lanetleşilen Çocuğun Mirası
2909-) Mekhûrden demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerinde lian yapılan çocuğun mirasını annesine verdi, annesinin olmaması halinde de annesinin varislerine verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Üzerinde Lanetleşilen Çocuğun Mirası
2910-) (Abdullah b. Amr b. As'ın) dedesinden (rivâyet olunduğuna göre bir önceki hadisin) bir benzerini de peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdillah b. Amr b. As'ın) dedesi (rivâyet etmiştir.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Üzerinde Lanetleşilen Çocuğun Mirası
2911-) Üsame b. Zeyd'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem): Müslüman kafire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" buyurmuştur. Hac 44, megazi 48, feraiz 26; Müslim feraiz 1; Tirmizî ferâiz 15; İbn Mâce, feraiz 6; Darimi, feraiz 29; Muvatta, feraiz 10; Ahmed b. Hanbel 11-200, 208.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Müslüman Kafire Varis Olabilir Mi?
2912-) Üsame b. Zeyd'den demiştir ki: Ben (Hazret-i Peygambere veda) haccı sırasında (Mina'dan Mekke'ye gelirken): Ey Allah'ın Rasûlü yarın nerede konaklayacaksın? Diye sordum da: (amcam oğlu) Akil bize (konaklayacağımız) bir yer mi bıraktı ki?" cevabını verdi. Sonra Muhassab (denilen yer)i kasdederek: (Yarın) - " Beni Kinâne hayfında, Kureyş'in küfür üzerinde (kalmak üzere) anlaştığı yere ineceğiz" buyurdu. (anlaşma) Kinâne oğullarının Hâşimoğulları ile evlenmemek, onları aralarında barındırmamak ve onlarla alış-veriş yapmamak üzere Kureyşle yaptığı anlaşmadır. (Bu hadisin râvilerinden) Zührî dedi ki (Beni Kinâne) Hayf (ından maksat) Muhassab denilen vadidir. hac 45, cihad 180, tevhid 31, menakıb 39, meğazi 48; Müslim, hac 439; İbn Mâce, menasik 29; Ahmed b. Hanbel 11-128.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Müslüman Kafire Varis Olabilir Mi?
2913-) Abdullah b. Amr'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İki (ayrı) dinin mensupları birbirlerine mirasçı olamazlar. feraiz 16; İbn Mâce, feraiz 6; Darimî, feraiz 39; Ahmed b. Hanbel 11-195. buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Müslüman Kafire Varis Olabilir Mi?
2914-) Abdullah b. Büreyde'den demiştir ki: Yahudi ve (diğeri de) müslüman (olan) iki kardeş (Ölen babaları için) Yahya b. Yamer'e başvurdular (Yahya'da) onlardan muslümanı mirasçı kıldı. (Diğerini de mirastan mahrum etti ve bu verdiği hükme delil olmak üzere şöyle) dedi: Ebû Esved'in bana haber verdiğine göre; bir adam ona (şöyle) demiş -Muaz b. Cebel dedi ki: -Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i " İslâm artar eksilmez" derken işittim. (Muaz bu sözü söyledikten) hemen sonra müslümanı varis kıldı.-

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Müslüman Kafire Varis Olabilir Mi?
2915-) Ebû'l Esved ed-Dîlî'den demiştir ki; Muaz (b. Cebel)'a, kendisine (bir yahudi ile) bir müslümanın varis olduğu bir yahudinin mirası getirilmiş. (Hazret-i Muaz da) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (rivâyet edilen bir önceki hadisin) manasına (sarılarak o müslümanı bu mirasa varis kılmış).

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Müslüman Kafire Varis Olabilir Mi?
2916-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Cahiliyye döneminden önce paylaştırılan her miras, paylaştırılmış olduğu şekilde (geçerli)dir. İslâmiyetin yetişmiş olduğu bir miras İslâm taksimi üzere (taksime tabii)dir. Mâce, erruhun 21; feraiz, 16.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Miras Paylaşılmadan Önce Müslüman Olan Bir Kimsenin Mirasta Bir Payi Var Mıdır?
2917-) İbn Ömer'den (radıyallahü anh)- (rivâyet olunduğuna göre) Mü'minlerin annesi Âişe (radıyallahü anhâ) hürriyetine kavuşturmak için bir câriye satın almak istemiş de (cariyenin) sahihleri " biz Onu sana ancak velâsı bize ait olmak üzere satarız" demişler. Hazret-i Âişe bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatmış. Hazret-i Peygamber de Bu sana mâni değildir. Çünkü velâsı âzad edene aittir." buyurmuştur. salat 70, şürût 3, 10, 13, 17, et'ime 31, ferâiz, 19-20, 22, 23, talak 14, keffârat 8, nikah 18, zekat 61, mekâtib 5, büyü' 67, 73; Müslim, İtk, 5-6, 10, 12, 14-15; Ebû Dâvud feraiz 12, ıtak 2; Tirmizî, feraiz 20, vesaya 7, velâ 1; Nesâî, zekat 99, talak 29-31, buyu' 75-76, 78; İbn Mâce, talak 29, Dârimî, talak 15, feraiz 51, 53; Muvatta, talak 25, İtk 17-19; Ahmed b. Hanbel I-28I, 361, 11-28, 100, 113, 144, 153, 156, IV-33, 42, 46, 82, 103, 121, 135, 161, 172, 175, 178, 180, 186, 190, 213, 272.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Bab
2918-) Hazret-i Âişe'd°n demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Velâ (köleyi hürriyetine kavuşturmak için gereken) fiyatı veren ve (hürriyete kavuşturmak) nimet(in)e sahip olan kimseye aittir." feraiz 23; Müslim itk 10; Nesaî, talak 31; Tirmizî, feraiz 33; Ahmed b. Hanbel 11-30, Vl-115, 186, 190.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Bab
2919-) Amr b. Şuayb'ın dedesinden (rivâyet olunduğuna göre) Riâb b. Huzeyfe bir kadınla evlenmiş de kadın ondan üç erkek çocuk dünyaya getirmiş, sonra çocukların annesi ölmüş. Çocuklar da annelerinin ve hürriyetine kavuşturduğu kölelerinin velâ hakkına vâris oldular. Amr b. As da (bu kadının) oğullarının asabesi idi. Onları Şam'a götürdü (çocuklar orada) öldüler. Bunun üzerine Amr b. As geri geldi ve (o sırada) kadının hürriyetine kavuşturduğu bir kölesi (geriye) bir miktar mal bırakarak öldü. (Amr b. As da hem çocukların hem de bu kölenin mallarına vâris olarak el koydu) Bunun üzerine (ölen kadının hayatta bulunan erkek kardeşleri) Amr'ı Ömer b. el-Hattab'a şikayet ettiler. de -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Çocuğun yahutta babanın kazandığı mal onun (hayatta) olan asabesinindir." buyurdu.- dedi. (Ve Amr b. As lehine hüküm verdi). hadisi rivâyet eden Abdullah b. Amr rivâyetine devamla dedi ki: (Ömer b. Hattâb) Amr b. As'a (hitaben bu meseleyle ilgili olarak) içinde Abdurrahman b. Avf ile Zeyd b. Sabit'in ve diğer bir adamın şahitliği bulunan bir de mektub yazdı. Nihayet Abdülmelik halifelik makamına getirilince (Hazret-i Ömer'in hükmüne uyulmadığı için ölen kadının erkek kardeşleri) Hişam b. İsmail’e -yahutta İsmail b. Hişam'a- şikâyette bulundular. (Hişam b. İsmail de) onlar(ın davasını) Abdülmelik'e havale etti. Abdülmelik, Hazret-i Ömer'in mektubunu ve bu meseledeki hükmünü okuyunca: Ömer'in verdiği) bu hüküm, benim de uygun gördüğüm paylaştığım hükümdür, dedi. Ömer b. Hattâb'ın mektubuna göre o da lehimize hüküm verdi. " Biz şu ana kadar bu hükme göre amel edegeldik." Mâce, feraiz 7; Ahmed b. Hanbel, 1-27.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Bab
2920-) Hisam (b. Ammar) ile Yezid (b. Halid)'in haber verdiklerine göre; (temim-ed-Dâri, Fahr-i kainat efendimize); Ey Allah'ın Rasûlü, müslüman bir kimsenin telkiniyle onun huzurunda müslüman olan bir kişi hakkında şer'î hüküm nedir?" diye sormuş. efendimiz de): O (müslüman, müslümanlığına vesile olduğu kişiyi) sağlığında ve ölümünde insanların en yakın olanıdır." buyurmuştur. ferâiz 22; Tirmizî, ferâiz 20; İbn Mâce, ferâiz 18; Darimî, ferâiz 34; Ahmed b. Hanbel IV-102-103.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Bir Müslüman Vasıtasıyla Müslüman Olan Kimsenin Durumu
2921-) İbn Ömer (radıyallahü anh) demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) velâ (hakkı)nın satılmasını ve bağışlanmasını yasakladı" ıtk 10, ferâiz 2t, Müslim ıtk 16; Tirmizî, büyü' 20, el-Vela ve'l hibbe 2; Nesaî büyü’ 86; İbn Mâce ferâiz 15; Darimî, siyer 32; Muvatta', masurul vela 17; Ahmed b. Hanbel II-9, 79, 108.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Vela Hakkının Satılması Caiz Midir?
2922-) Ebû Hüreyre'den demiştir ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Yeni doğan bir çocuk (işitecek kadar yüksek) bir ses çıkaracak olursa vâris kılınır." cenaiz 43; İbn Mâce, cenaiz 26, ferâiz 17; Darimî, ferâiz, 47.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: İşitilecek Derecede Ses Çıkarıp Sonra Ölen Yeni Doğmuş Bir Çocuğun Mirastaki Durumu
2923-) İbn Abbâs'dan demiştir kir Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin.. Nisâ (4) 33. (âyet-i kerimesi inince müslümanlardan) birisi diğeri ile anlaşıyor ve aralarında bir kan bağı olmadığı halde (anlaşma sebebiyle bu iki kişiden) biri ötekine varis oluyordu. Sonra Enfâl (âyeti) bunu yürürlükten kaldır.Yüce Allah (Enfâl âyetinde şöyle) buyurdu: Rahim sahihleri (hısımlar) Allah'ın kitabına göre birbirlerine (varis olmağa) daha yakındırlar. Enfal (8), 75.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Antlaşma Mirası Zevilerham Denilen Hısımlara Tanınan Miras Hakkı İle Yürürlükten Kaldırılmıştır
2924-) İbn Abbâs'dan " Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini veriniz" Nisa (4), 33. âyeti hakkında (şöyle) dediği (rivâyet olunmuştur): Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ensarla muhacirler arasında kurmuş olduğu kardeşlikten dolayı (muhacirler) ensara (bir ensarlının) akrabasından önce (mirasçı kılınırlardı). (Bu âyet bu tatbikatla ilgiliydi. Bir süre sonra) " Ana babanın ve akrabanın bıraktıklarından her birine varisler kıldık- Nisa (4), 33. (mealindeki âyet-i kerime) inince bu âyet öbür âyeti neshetti. Binaenaleyh) " yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerinizi veriniz" Nisa (4), 33. (âyet-i kerimesinde yeminlerin bağladığı kimselere verilmesi emredilen hisseden maksat) yardım, nasihat ve onlara yapılacak vasiyettir. (îşte bu şekilde muhacirlerin ensarın malı üzerindeki) miras (hakları) yürürlükten kalktı. Kefâle 4, 7, tefsiri sûre IV-18.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Antlaşma Mirası Zevilerham Denilen Hısımlara Tanınan Miras Hakkı İle Yürürlükten Kaldırılmıştır
2925-) Davûd b. el-Husayn'dan demiştir ki: Ümmü Sa'd bint er-Rabi'a (Kur'an) okuyordum. (Ümmü Sa'd) Ebû Bekir'in himayesinde kalmış yetim bir kız idi. (ben kendisine) " yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin- Nisa (4), 33., (âyetini) okuyunca - (bu âyeti) (şeklinde) okuma (da şeklinde oku). Çünkü bu âyet Ebû Bekir'le İslâmı kabul etmeyen oğlu Abdurrahman hakkında inmişti, (oğlunun müslümanlığı reddettiğini gören) Hazret-i Ebû Bekir de onu varis kılmayacağına yemin etmişti. (Abdurrahman) müslüman olunca yüce Allah, onun hissesini vermesini Peygamberine emretti. Abdülaziz (bu rivâyete şunu da) ilave etti: (Abdurrahman) kılıçla İslâma zorlanıncaya kadar müslümanlığa girmedi. Dâvud der ki (bu âyeti) i-üâ (şeklinde) okuyan bir kimse bu akdi (tek taraflı) bir yemin kılmış olur. (şeklinde) okuyan da bu akdi karşılıklı yemin kılmış olur..' Doğrusu ise Talha'nın rivâyeti (olan) (şeklindeki kıraat)tir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Antlaşma Mirası Zevilerham Denilen Hısımlara Tanınan Miras Hakkı İle Yürürlükten Kaldırılmıştır
2926-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Onlar ki inandılar ve hicret ettiler- Enfâl (8), 72. (âyet-i kerimesi inince (Hicret etmemiş olan müslüman) bir arab (yakınlarından olan) bir muhacire mirasçı olamadığı gibi bir muhacirde ona mirasçı olamazdı. " - Rahim sahihleri (akraba olanlar) biribirlerine (mirasçı olmağa) daha uygundurlar..." Enfâl (8), 75. (âyet-i kerimesi) bu âyeti neshetti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Antlaşma Mirası Zevilerham Denilen Hısımlara Tanınan Miras Hakkı İle Yürürlükten Kaldırılmıştır
2927-) Cübeyr b. Mütim'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: (kötülükte yardımlaşmak üzere) antlaşma yoktur. Cahiliye döneminde (hayırlı işlerde yardımlaşmak üzere yapılmış olan) antlaşmaları ise İslâmiyet sadece kuvvetlendirir.." kefale 2, edeb 67; Müslim, fedailüssahabc 204, 206; Tirmizî siyer 69; Darimî, siyer 80; Ahmed b. Hanbel 1-190, 317, 329,11-180, 205, 207, 213, 215, III-162, 281, IV-V-61.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: İslâmiyette Kötülük Üzerinde Yardımlaşma Üzerine Yapılan Bir Antlaşmanın Hükmü
2928-) Asım el-Ahvel'den demiştir ki: Enes b. Mâlik'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim evlerimizde muhacirlerle ensar arasında (kardeşlik) antlaşması yaptı" derken işittim. (Enes bunu söyleyince) kendisine: (sallallahü aleyhi ve sellem) " İslâmda antlaşma yoktur" buyurmamış mıyiı?- denildi (Oda) iki yahut da üç defa " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim evlerimiz de muhacirlerle ensar arasında (kardeşlik) antlaşma(sı) yaptı." cevabını verdi. i'tisam 16, kefale 2, edeb 67; Müslim, fedailüssahabe 204; Ahmed b. Hanbel III-111, 145, 281.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: İslâmiyette Kötülük Üzerinde Yardımlaşma Üzerine Yapılan Bir Antlaşmanın Hükmü
2929-) Said (b. Müseyyeb (radıyallahü anh))'den demiştir ki: Ömer b. Hattab " diyet akilenindir, kadın kocasının diyetine varis olamaz" derdi. Nihayet kendisine ed-Dahhak b. Sufyân: Eşyem ed-Dibâbî'nin hanımına kocasının diyetinden miras payı vermem için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana mektup yazmıştı." dedi de. Hazret-i Ömer bu görüşünden döndü. b. Salih dediki bize bu hadisi Abdurrezzâk Ma'mer'den, O da Zührî'den, O da Said'den rivâyet etti ve bu rivâyetinde şöyle dedi: Hazret-i Peygamber Dahhak b. Süfyan'ı Arablara zekat tahsildarı olarak görevlendirmişti. Mâce, diyet 12; Tirmizî, diyet 18, feraiz 18; Muvatta, ukul 9.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Feraiz Bölümü
Konu: Kadın Eşinin Diyetine Varis Olur
2930-) Abdullah b. Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur. Dikkatli olunuz hepiniz çobansınız ve hepiniz idareniz altındakilerden sorumludur. Halkın başında bulunan yönetici bir çobandır ve emri allındakilerden sorumludur. Erkek ev halkı üzerinde bir çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Kadın kocasının evi ve çocuğu üzerinde bir çobandır ve bunlardan sorumludur. Köle efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve o maldan sorumludur. Hepiniz çobansınız. Hepiniz idaresi altındakilerden sorumlusunuz." cuma 11, istikraz 20, vesaya 9, ıtk 17, 19, nikah 81, 90, ahkâm 1; Müslim, imare 20; Tirmizî, cihad 27; Ahmed b. Hanbel 1-5, 54-55, 108, III-122.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanı Halkın Hakkını Korumakla Mükelleftir
2931-) Abdurrahman b. Semûre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana (şöyle) buyurdu: Ey Semûre'nin oğlu Abdurrahman, yöneticilik isteme, çünkü bu istemeden dolayı sana yöneticilik verilirse onunla başbaşa bırakılırsın. Eğer yöneticilik sana istemeden verilecek olursa bu işte (Allah tarafından) sana yardım edilir." ahkam 5-6; İman 1, keffaret 10; Müslim, İmare 13, eymân 19; Tirmizî, nüzûr 5; Nesaî kada 5; Darimî, nüzûr 9; Ahmed b. Hanbel V-62-63.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yöneticilik İstemenin Hükmü
2932-) Ebû Mûsâ (el Eş’ari)'den demiştir ki: İki kişiyle birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gitmiştim. Onlardan biri söz aldı ve Allah'ın Rasulü) Senin işinde (görev alabilmemiz hususunda) bize yardımcı olmanız için (buraya) geldik" dedi. Diğeri arkadaşının (bu) sözünün aynısını söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Sizin en haininiz (devlet dairesinden) iş isteyendir." buyurdu. Bunun üzerine Ebû Mûsâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den özür dileyerek: onların niçin geldiklerini bilmiyordum, dedi ve döndü gitti de bir daha onlara hiçbir iş(lerin)de yardımcı olmadı" icâre 1, mürteddin 2, ahkâm 7; Müslim, imare 15; Ebû Dâvud, Akdiye 3, hudud 1; Ahmed b. Hanbel IV-393, 409, 411.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yöneticilik İstemenin Hükmü
2933-) Enes'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) İbn Ümmü Mektum'u (ama olduğu halde) iki defa Medine'de yerine vekil bırakmıştır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ama Bir İnsanın Müslümanların Başına Vali Olması Caizdir
2934-) Hazret-i Âişe'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu. Allah bir devlet başkanı hakkında hayır dilediği zaman ona doğru (konuşan ve doğru iş yapan)) bir yardımcı verir. Eğer o (başkan yapılması gereken bir işi) unutursa (bu yardımcı, unutulan işi) ona hatırlatır. Eğer başkan bu işi kendisi hatırlarsa (o zaman da bu yardımcı o işin yapılması hususunda) başkana yardımcı olur. Allah onun hakkında başka birşey dilemişse ona kötü (huylu) bir yardımcı verir. Eğer (yapılması gereken bir işi) unutursa (vezir bu işi) ona hatırlatmaz. Eğer (başkan bu işi kendiliğinden) hatırlarsa (o zaman da bu yardımcı o işin yapılmasında) ona yardımcı olmaz."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Kendisine Bir Vezir Edinmelinin Hükmü
2935-) el-Mikdâm b. Madîkerib'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun omuzlarına dokunarak: Ey Mikdamcığım ne mutlu sana eğer ölürsen (halkın başında) bir idareci de değilsin, (bir idarecinin) kâtib(i) de değilsin, haklarında bilgi toplayıp halifeye sunmak üzere halk arasında görevli bir kimse de değilsin." buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bir Toplumun İdari İşlerini Yürütme Ve Haklarında Gerekli Bilgileri Toplayıp Devlet Reisine Sunma Görevi
2936-) (bir adamın) dedesinden (rivâyet olunduğuna göre aileleri) " Yol üzerinde bulunan sulardan bir su üzerine (görevli) bulunuyorlarmış. İslâm(ın doğuşu) onlar(ın kabilesin)e ulaşınca (sözü geçen adamın dedesi ve) suyun sahibi olan zat İslâmiyeti kabul etmeleri şartıyla kavmine yüz deve va'detti. Onlar da (bu şartla) müslümanlığı kabul ettiler. (Suyun sahibi de) develeri onlara bölüştürdü. (Ancak kısa bir süre sonra) develeri onlardan geri alması (zarureti) ortaya çıktı. Bunun üzerine oğlunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e göndererek ona: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e var da ona " Babam sana selâm söylüyor kendisi kavmine müslüman olmalaıî şartıyla yüz deve vâdetmişti. Onlar da müslüman oldular. Bunun üzerine babam (bu) develeri onlardan geri alması (durumu) ortaya çıktı. Develere (sahib olmakta) babam mı daha haklı, yoksa onlar mı? (daha haklı) de. sana " evet" (baban daha haklıdır) yahutta " hayır" (onlar babandan) daha haklı (dırlar) cevabını verecek olursa (o zaman) kendisine Babam yaşlı bir adamdır. Aynı zamanda suyun idaresiyle de görevlidir. Kendi (ölümü)nden sonra su idareciliği görevini bana vermeni istiyor" de dedi. Bunun üzerine (o adamın oğlu) Hazret-i Peygamber’e varıp: Babam sana selâm söylüyor" dedi (Hazret-i Peygamber de): " selâmı senin ve babanın üzerine olsun" dedi sonra; Babam müslümanlığı kabul etmeleri şartıyla kavmine yüz deve bağışlamayı vâdetmişti. Onlar müslüman oldular. Müslümanlıkları da (çok) güzel oldu. (Fakat bir süre) sonra develeri onlardan geri alması (lüzumu) ortaya çıktı. Şimdi bu develere babam mı daha müstehak, yoksa onlar mı? dedi. Peygamber de): Eğer babanın develeri onlara teslim etmesi (kendisine daha uygun) görünüyorsa, develeri onlara teslim etsin. Eğer kendisine develeri geri almak (daha uygun) görünüyorsa (şunu iyi bilsin ki) kendisi bu develere onlardan daha müstehaktır. Eğer onlar îslamı kabullenmişlerse, müslümanlıkları kendilerinindir. Eğer müslümanlığı kabul etmemişlerse müslümanlığı kabul edinceye kadar kendileriyle savaşılır" buyurdu (bu defa çocuk): yaşlı bir adamdır. Aynı zamanda suyun idaresi ile de görevlidir. Kendi (ölümü)nden sonra su idareciliği görevini bana yermeni istiyor." dedi. efendimiz de): İdarecilik görevi hakdır. Elbette halk için bu görevi üstlenen kimselere ihtiyaç vardır. Fakat bu görevi yüklenenler (mesuliyeti! bir görevi yüklendikleri için) cehennemlik (olma tehlikesiyle karşı karşıya)dırlar." buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Bir Toplumun İdari İşlerini Yürütme Ve Haklarında Gerekli Bilgileri Toplayıp Devlet Reisine Sunma Görevi
2937-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: (diye anılan sahabî) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kâtibi idi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Katip Tutmak
2938-) Râfi' b. Hadic'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) buyururken işittim: Hakkıyla (görev yapan) zekât memuru evine dönünceye kadar, Allah yolunda (savaşan) gazi gibidir." zekat 18; İbn Mâce, zekat 14; Ahmed b. Hanbel III-465, IV-I43.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Zekat Toplama Memurluğu
2939-) Ukbe b. Amir'den demiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) buyururken işittim: Meks (denilen haksız vergiyi) alan bir kimse cennete giremez."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Zekat Toplama Memurluğu
2940-) İbn ishak'dan demiştir ki: önceki hadisi şerifte geçen) " Meks" alan kimse (sözün)den maksat halktan (mallarının onda birini) toplayan kimsedir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Zekat Toplama Memurluğu
2941-) İbn Ömer'den demiştir ki: (Babam) Ömer (radıyallahü anh) dedi ki: Eğer ben yerime birini halife tayin etmezsem (bu sünnete uygun bîr hareket olur.) Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yerine bir halife tayin etmemiştir. Eğer, yerine bir halife tayin edersem (bu da caizdir.) Çünkü Ebû Bekir (radıyallahü anh) yerine bir halife tayin etmiştir. (İbn Ömer, rivâyetine devam ederek) dedi ki: yemin olsun ki (Hazret-i Ömer'in bu mevzuda tutmuş olduğu yol) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le, Hazret-i Ebû Bekir'in (uygulamalarını) hatırlamasından (ve onlara uymasından) başka bir şey değildir. (Babamın Rasûl-i Ekremin bu mevzudaki tatbikatını gözönüne getirdiğini görünce) Onun kimseyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e denk tutmadığını ve yerine kimseyi tayin etmeyeceğini kesinlikle anladım. Imâre 12; Buharî, ahkam 51; Tirmizî, Fiten 48; Ahmed b. Hanbel 1-13, 43, 46, 47.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Halîfe, Ölürken Yerine Birini Tayin Edebilirimi?
2942-) İbn Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e (emirlerini) dinlemek ve itaat etmek üzere söz verirdik (de, Rasûl-i Ekrem efendimiz) bize Gücünün yettiği şeylere (söz ver)" diye telkinde bulunurdu. ahkam 43; Müslim, İmâre 90; Nesâî, bey'at 24, İbn Mâce, Cihad 41; Muvatta; bey'at 1; Ahmed b. Hanbel, 11-62, 81, 101, 139.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Beyat
2943-) Urve (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Âişe, Resûlüllah'ın kadınlarla biatleşmesini şöyle anlatmıştır: (sallallahü aleyhi ve sellem) (biatleşirken) hiçbir kadının eline dokunmadı. Ancak herbir kadından (biati sözle) aldı. Bir kadından (sözü) aldı da kadın da (söz) verdi mi Git! senin biatim aldım" buyururdu. talak 20, şurût 1, tefsir 60/2, ahkam 49; Müslim imâre 88, 89; İbn Mâce, Cihad 43; Ahmed b. Hanbel, VI-114, 270, 365.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Beyat
2944-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yetişen Abdullah İbn Hişâm'dan (rivâyet olunduğuna göre) annesi Zeyneb bint Humeyd, onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürüp Ey Allah'ın Rasûlü bununla biatleş" demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de " - O (daha) küçüktür." demiş ve onun başını okşamıştır. ahkam 46.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Beyat
2945-) Bûreyde'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur. Biz kimi (devlet) iş(in)de çalıştırırda kendisine maaş verirsek, onun bu maaştan fazla (olarak devlet hazinesinden) aldığı şey (devlete) hıyanettir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Memurlarının Maaşı
2946-) İbn Saîdi'den demiştir ki: Ömer (b. Hattab) beni zekat memuru tayin etmişti. Ben bu görevi yerine getirince, bana ücret (verilmesini) emretti. Ben de Ben sadece Allah (rızası) için çalıştım" dedim. (Bunun üzerine Hazret-i Ömer) Sana verileni al. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında görevli olarak çalışmıştım da (Allah'ın Rasûlü bu hizmetim karşılığında) bana ücret vermişti. ahkam 17; Müslim, zekat 112; Ebû Dâvud, zekât 28; Nesâî, zekât 94, Ahmed b. Hanbel I. 52.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Memurlarının Maaşı
2947-) el-Müstevrid b. Şeddâd'dan demiştir ki: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) buyururken işittim. Kim bizim emrimizde görevli ise (hanımı yoksa) evlensin, hizmetçisi yoksa, bir hizmetçi tutsun, evi yoksa ev alsın. (Mûsâ b. Mervan) dedi ki: Ebû Bekir (Yahya b. İshâk şöyle) dedi: Bana haber verildiği(ne göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Kim bundan başka bir servet edinirse, O kimse haindir" -yahut ta hırsızdır- derken işittim. b. Hanbel IV-229.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Memurlarının Maaşı
2948-) Ebû Humeyd-es-Saîdi'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ezd kabilesinden İbn Lütbiyye adında bir adamı zekat memuru olarak tayin etmiş -ki İbn'üs-Serh (bu zatın isminin) İbnü'l-Ütebiyye olduğunu söylemiştir- Bir süre sonra (adam zekat toplama işini bitirip) gelmiş ve... Şu (mallar) sizindir. Şu(nlar da) bana hediye edildi." demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıkıp Allah'a hamdü sena ettikten sonra (şöyle) buyurmuş: Benim görevlendirdiğim bir memura ne oluyor da -Bu sizin bu da bana hediye edildi- diyor. Annesinin yahutta babasının evinde olsaydı da (bir) baksaydı, kendisine bir hediye verilirmiydi, yoksa verilmezmiydi? Sizden zekat mallarından (haksız yere) bir şey alan kıyamet gününde, o malı da (omuzunda) getirir. Eğer o mal deve ise onun feryadı, inekse böğürmesi koyunsa acı bir melemesi vardır." Sonra ellerini kaldırdı. Hatta biz koltuklarının altını gördük. Sonra " Allah'ım tebliğ ettim mi? Allah'ım tebliğ ettim mi?" buyurdu. hibe 17, zekat 43, cihad 189, eyman 3, ahkâm 24, 41, hayl 15; Müslim, imare 24, 26, 28; Darimî, zekat 31; siyer 151; Ahmed b. Hanbel 11-426 V-227, 283, 423.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Memurların Hediye Alması
2949-) Ebû Mesûd el-Ensârî'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) beni (zekat) tahsildar(ı) olarak görevlendirdi ve Ey Ebû Mesûd! (Bu göreve) git. (Fakat dikkat et, sakın) seni kıyamet gününde omuzunun üzerinde, çalmış olduğun (ve korkunç) böğürtüsü olan zekat devesiyle gelir bir halde bulmayayım." buyurdu. Mesûd sözlerine devam ederek şöyle) dedi. (Bunun üzerine ben de; Ey Allah'ın Rasûlü) Öyleyse ben (bu göreve) git(mek iste)miyorum" dedim. (Hazret-i Peygamber de) Öyleyse ben de seni zorlamıyorum" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Hazinesinde Toplanan Zekat Mallarına Hıyanet Etmek
2950-) Ebû Meryem el-Ezdîdedi ki: Ben (birgün) Hazret-i Muaviye'nin yanına girmiştim. (Bana) Ey falanın babası seni (buraya) getiren nedir?" dedi. Bu kelimeyi araplar (bir kimsenin gelmesiyle çok sevindikleri zaman) söylerler. de (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den) Bir hadis duymuştum da sana onu haber vereceğim." dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) " buyururken işit(miş)tim. Aziz ve Celil olan Allah, müslümanlann idaresini bir kimsenin eline verir de, O kimse müslümanların ihtiyaçlarını sıkıntılarım ve zaruretlerini dinlemekten geri durursa, Allah da onun ihtiyacını, sıkıntısını ve zaruretini dinlemekten geri durur." (Hazret-i Muaviye bundan bu hadisi duyduktan sonra) halkın ihtiyaçlarını dinleyip tesbit etmek) üzere bir adam görevlendirdi. ahkam 6, Ahmed b. Hanbel, IV-231, VI-70.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Emri Altında Bulunan Halka Karşı Yerine Getirmesi Gereken Görevleri [ve Bu Görevi İhmal Etmesinin Hükmü]
2951-) Hemmân b. Münebbih'den demiştir ki: Ebû Hûreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (şöyle) buyurduğunu söylemiştir: Ben size bir şeyi ne verebilirim ne de onu size vermeyebilirim. Ben (sadece) bir bekçiyim, emr olunduğum şekilde hareket ederim."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Emri Altında Bulunan Halka Karşı Yerine Getirmesi Gereken Görevleri [ve Bu Görevi İhmal Etmesinin Hükmü]
2952-) Mâlik b. Evs b. el-Hedesan'dan demiştir ki: Ömer b. Hattâb bir gün (düşmandan harpsiz olarak alınan) ganimet(ler)den bahsederek dedi ki: Ben şu ganimete hiç birinizden daha müstehak değilim. Bizden hiçbir kimse de buna diğer bir kimseden daha müstehak değildir. Ancak bizim (bu ganimetleri alma hususunda) Aziz ve Celil olan Allah'ın Kitabı ve Rasûlünün taksimince (belirlenmiş olan) bir yerimiz vardır. (Buna göre) kişi(ye ganimetten pay verilirken İslâmiyetteki) kıdemi, savaşlarda gösterdiği kahramanlıkları ve ihtiyacı (gözönünde bulundurulur).

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Emri Altında Bulunan Halka Karşı Yerine Getirmesi Gereken Görevleri [ve Bu Görevi İhmal Etmesinin Hükmü]
2953-) Zeyd b. Eslem'den demiştir ki: Abdullah b. Ömer (birgün) Hazret-i Muaviye'nin yanına girmişti. (Hazret-i Muaviye O'na) Ey Abdurrahman'ın babası, ihtiyacın (nedir anlat?) demiş, (İbn Ömer de harpsiz olarak ele geçen mallardan) hürriyetlerine yeni kavuşan kölelere (verilmesi gereken) bağışlar için geldim. Çünkü ben Resûlüllah'ın kendine gelen mallar(ın dağıtımın)da, önce hürriyetine (yeni) kavuşmuş olan kölelerden başladığını gördüm" cevabını vermiş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Harpsiz Olarak Ele Geçen Ganimetlerin Taksimi