Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

3054-) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın sahabilerinden bir cemaat akraba olan babalarından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (şöyle) buyurduğunu (rivâyet ettiler) Dikkatli olun. Kim bir zımmîye zulm ederse yahut onu(n hakkını) kısarsa, veya ona gücünün yetmiyeceği bir vergi yüklerse, yada gönülsüz olarak ondan birşey alırsa, kıyamet gününde onun hasmı benim."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3055-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümana cizye yoktur" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslüman Olduğu Sene İçinde Zımmîden Cizye Alınır Mı?
3056-) Muhammed b. Kesir dedi ki: Süfyan'a şu (bir önceki) hadisin tefsîri soruldu da (bir zımmî) " müslüman olunca ona cizye (vermesi) gerekmez" cevabını verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslüman Olduğu Sene İçinde Zımmîden Cizye Alınır Mı?
3057-) Abdullah el-Hevzenî dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müezzini Bilal’le Haleb'de karşılaştım da Ey Bilal! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in geçimi nasıldı bana anlat" dedim. (Şöyle) cevab verdi: Yüce Allah'ın onu (Peygamber olarak) gönderdiği günden beri nesi varsa, onları kendisi hesabına harcama yetkisi bana aitti. (Bu yetki bende) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatına kadar (devam etti) bir müslüman gelirde o'nu(n) çıplak (olduğunu) görürse -git borç para bulda (onunla) şu adama bir elbise alıp giydir ve kendisini doyur- diye bana emir verirdi. Hatta (bir defasında) müşriklerden biri karşıma gelip " Ey-Bilal benim imkanım vardır. Benden başka kimseden borç isteme" dedi. Bende (öyle) yaptım (yine) bir gün abdest almış namaz için ezan okumak üzere kalkmıştım. Bir de baktım ki, o müşrik tacirlerden oluşan bir cemaat içersinde (bana doğru) yönelmiş (geliyor) Beni görünce: Ey Habeş'li" diye seslendi. Ben de Buyurun!" diye cevap verdim. Beni asık bir suratla karşıladı ve bana ağır bir söz sarfedip Seninle ay(ın sonu) arasında kaç (gün) kaldı biliyor musun?" dedi Bende: sonu): Yakındır" dedim. Seninle onun arasında dört (gün) var. (Ayın sonu gelince seni) üzerindeki borca karşılık yakalayıp (köle olarak) göndereceğim. Daha önceki gibi yine davar güdeceksin insanların içini kaplayan (üzüntü o anda benim de) içimi kapladı. Nihayet yatsı namazını kıldım, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesinin yanına döndü. Yanına (girmek için) izin istedim, izin verdi. (Yanına girince) " Ey Allah'ın Rasûlü anam ve babam sana feda olsun, kendisinden borç almış olduğum bir müşrik bana şöyle şöyle söyledi. Bunu benim hesabıma ödeyecek senin yanında da benim yanımda da bir mal yok. ou işse benim kepaze bir duruma düşmem demektir. Binaenaleyh Allah'ın, Rasûlüne (sallallahü aleyhi ve sellem) benim borcumu ödeyecek (kadar) bir mal ihsan etmesine kadar şu müslüman olmuş kabilelerden birine kaçmama izin ver!" dedim. Ve (yanından) çıktım. Nihayet evime geldim. Kılıcımı, (kılıcımla kınını içerisine koyduğum) torbamı, ayakkabılarımı ve kalkanımı (alıp ertesi gün çıkacağım yolculukta yanımda götürmek üzere) yanıbaşıma koydum. Nihayet (fecr-i sadık denilen) ilk sabah'ın dikey (aydınlığı) doğunca artık yola çıkmaya karar vermiştim. Bir de baktım ki: Bir adam Ey Bilal! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni çağırıyor" diye (bana doğru) koşu(p geli)yor. Bunun üzerine yola düşüp Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a vardım ve (orada) yükleri üzerinde çöktürülmüş, dört deve gördüm. (Konuşmak için) izin istedim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Müjde yüce Allah sana borcunu ödeyecek imkânı gönderdi" dedi. Sonra " çöktürülmüş dört deveyi görmedin mi?" dedi. Bende: Evet" cevabını verdim. Bunun üzerine Onların da, üzerlerindekilerde senindir. Üzerlerinde giyecek ve yiyecek var. Onları bana Fedek başkanı hediye etti. (Şimdi) onları al ve borcunu öde!" buyurdu. Bende öyle yaptım. (Hazret-i Bilal sözlerine devam ederek) hadisi(n geri kalan kısmını şöyle) anlattı. (Bir süre) " sonra mescide gittim. Birde baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturuyor. Kendisine selâm verdim: Üzerindeki (borç) ne oldu?" dedi " Yüce Allah, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üzerinde bulunan herşeyi ödedi, (ödenmedik) bir şey kalmadı" cevabını verdim. mallardan borç ödendikten sonra) " Bir şey arttı mı?" diye sordu. Evet" dedim. Beni on(u elimizde tutmanın sıkıntısın)dan kurtarmaya bak. Çünkü sen beni bundan kurtarıncaya kadar aile halkımdan hiçbirinin yanına giremem" buyurdu. (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazını kılınca beni çağırdı ve: Yanındaki mal ne oldu?" diye sordu. Ben de O, (hala) yanımdadır. Çünkü yanıma onu kendisine verebileceğim ihtiyaç sahibi) bir kimse gelmedi" dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de geceyi mescidde geçirdi. " Evine gitmedi" Hazret-i Bilal sözlerine devam ederek) hadisi(n kalan kısmını şöyle) anlattı. Ertesi gün yatsı namazını kılınca beni (yine) çağırdı Yanındaki mal ne oldu?" diye sordu. Ben de: Ey Allah'ın Rasûlü Allah seni on(un sıkıntısın)dan kurtardı.' dedini. Bunun üzerine bu mal yanında iken kendisine ölümün yetişmesi korkusundan (kurtulmasından) dolayı " Allahu ekber Elhamdülillah!" dedi. Sonra (oradan uzaklaştı) Bende kendisini takibe koyuldum. Nihayet hanımlarının yanına varıp her birine ayrı ayrı selâm verdi ve yatağına vardı. İşte senin (benden) sorduğun (Rasûl-i Ekremin nafakası) bundan ibarettir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanı Müşriklerden Gelen Hediyeleri Kabul Edebilir
3058-) (Bir önceki) Ebû Tevbe hadîsi manâ olarak ve yine aynı senetle bir de Hazret-i Muaviye'den (rivâyet olunmuştur. Şu farkla ki bir önceki hadiste geçen -Allah'ın Rasûlüne)- benim borcumu ödeyecek..." (kadar bir mal ihsan etmesine kadar) sözünün yanında (Hazret-i Bilal'ın) " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim bu isteğime sükutla cevap verdi. Ben de sükuttan pek memnun kalmamıştım." dedi(ği rivâyeti de yer almaktadır)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanı Müşriklerden Gelen Hediyeleri Kabul Edebilir
3059-) Iyâd b. Hımâr'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir deve hediye et(mek iste)miştim. Bunun üzerine (bana): Sen müslüman öldün mu?" diye sordu. Ben: Hayır" cevabını verdim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Ben müşriklerin bağışlarını kabul) den men edildim" buyurdu. siyer 23, Ahmed b. Hanbel IV-162.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanı Müşriklerden Gelen Hediyeleri Kabul Edebilir
3060-) Alkame b. Vâil(in, babasından rivâyet olduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadramevt'te bulunan bir araziyi parselleyerek kendisine vermiştir. ahkâm 39, Ahmed b. Hanbel VI-399.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3061-) (Bir önceki hadisin) bir benzeri de aynı senetle (yine) Alkame'den (rivâyet olunmuştur.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3062-) Amr b. Hureys'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (elindeki) yayla bana Medine'de bir ev (yeri) çizdi ve: Sana daha da vereceğim, sana daha da fazlasını vereceğim" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3063-) Rabia b. Ebî Abdurrahman birden fazla kimselerden (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Für' (denilen yer)in nahiyelerinden (biri olan) Kabeliyye (nahiyesi)nin madenlerini Bilâl b. el-Hâris el-Müzeni'ye bağışlamıştır. Bu madenlerden bugüne kadar zekâtın dışında hiçbir (vergi) alınmıyor.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3064-) Kesir b. Abdillah b. Amr b. Avf’in (dedesi Amr)’den (rivâyet ettiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) el-Kabeliyye (denilen nahiye)nin madenlerini deresiyle tepesiyle Bilal b. el-Haris el-Müzeni'ye bağışlamıştır. hadisi) Abbâs’ın dışında bir râvi de -(şöyle) rivâyet etti- (Hazret-i Peygamber el-Kabeliyye'nin madenlerini) deresiyle tepesiyle (Bilal'e verdi.) Ayrıca (ona) Kuds (denilen dağ)dan ziraate elverişli olan yerleri de (verdi. Fakat bunları verirken) ona hiçbir müslümanın hakkını vermedi. (Bir de) ona –Bismillahirrahmanirrahim şu Allah'ın Rasûlü Muhammed’in, Bilal b. Haris el-Mu'zeni'ye verdiği (yerleri bildiren bir vesikadır. el-Kabeliyye (isimli nahiye)yi deresiyle tepesiyle ona bağışlamıştır.- (Bu olayı) Bir başkasıda (şöyle) rivâyet etti. (Hazret-i Peygamber el-Kabeliyye'nin madenlerini) deresiyle tepesiyle (Bilare verdi) Ayrıca (Ona) Kuds (denilen dağ)dan ziraate elverişli olan yerleri verdi. Fakat bunları verirken ona hiç bir müslüman'ın hakkını vermedi- (Bu hadisin) bir benzerinide Ebû Üveys, Edeyi b. Bekr b. Kinane oğullarının azatlı kölesi Sevr b. Zeyd ve îkrime kanalıyla İbn Abbâs'dan rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3065-) (Kesir b. Abdillah b. Amr b. Avf'ın) dedesinden (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) el-Kabeliyye (denilen nahiye)nin madenlerini deresiyle tepesiyle Bilal b. el-Haris el-Müzeni'ye bağışladı. (Râvi b. en-Nadr bu hadise ilave olarak şunları da) rivâyet etti. -(Hazret-i Peygamber ona oranın) Cers (denilen bir çeşit arazi)si ile Zat-ün nüsub (isimli araziy)i de (bağışladı. Hadisin bundan) sonra (ki kısmında îbrahim-el-Humeyni, Hüseyin b. Muhammed isimli râviler rivâyetlerinde) birleş(erek şöylede) dediler. " Kuds (denilen dağ)dan ziraate elverişli olan kısımları da (ona bağışladı)- (Fakat bunları verirken) o'na hiçbir müslümanın hakkını vermedi. Üveyş dedi ki: Sevr b. Zeyd, İkrime ve İbn Abbâs zinciriyle bana (bir önceki hadisin) aynısını nakletti. İbn Nadr (Bu hadise şunları da) ilave etti. (Hazret-i Peygamberin buraları Hazret-i Bilal İbn el-Harise bağışladığını tescil eden belgeyi) Ubeyy b. Ka'b yazdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3066-) Ebyaz b. Hammel'den (rivâyet olunduğuna göre) kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş ve (ondan) tuzlayı, kendisine bağışlamasını istemiş Mütevekkil (burasını) Mearibdeki tuzla diye rivâyet etti. (Hazret-i Peygamber de) tuzlayı ona bağışlamış (Ebyaz dönüp gidince) meclisden bir adam " Ona neyi bağışladın biliyor musun? hazır ve kesilmeyen suyu bağışladın!" demiş, Bunun üzerine (o tuzlayı) Ebyaz'dan geri almış (Ebyaz bu defa) Hazret-i Peygamberden erak ağaçlarından oluşan Ma'mur arazinin kendisine bağışlanmasını istemiş (Hazret-i Peygamber de) deve) ayaklann(ın) erişmediği yerleri" (verebilirim) buyurmuş İbn Mütevekkil (ise bu kısmı) " deve ayakları" (nın değmediği uzak yerler şeklinde) rivâyet etti. ahkâm 39, İbn Mace, rehine 17.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3067-) Muhammed b. el-Hasen el-Mahzumî (bir önceki hadisi şöyle) rivâyet etti. (Ben sana) deve ayaklarının erişemediği yerleri (ikta yoluyla verebilirim. Hazret-i Peygamber bu sözüyle) demek istiyor ki: Develer başlarının erişebildiği yerler(dek)i (otları) yerler. Başlarının yukarısı mahfuz kalır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3068-) Ebyâz b. Hammardan (rivâyet olunduğuna göre). Kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den erak (denilen misvak ağaçlarının hükmünü sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Erak (ağaçların) da özel mülkiyet olamaz" buyurmuş. Bunun üzerine (Ebyâz b. Hammal) Özel mülkiyet sınırların içerisinde bulunan erak ağacı" (nın hükmünü soruyorum) demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de (tekrar) Erak (ağaçların)da özel mülkiyet olamaz" buyurmuş. Ferac (b. Said bu hadisle ilgili olarak) dedi ki: (Ebyâz) " Özel mülkiyet sınırlarım içerisinde kalan" (sözü) ile " etrafı çevrili ve ekili toprağı ifade etmek istemiştir."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3069-) Sahr’den (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) savaş için Sakıf (kabilesi) üzerine yürümüş, Sahr (radıyallahü anh) bunu işitince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yardım etmek için atına bin(ip bir süvari topluluğu ile birlikte yola çık)mıştı (fakat) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (Taifî) fethedemeden dönüp gitmiş olduğunu gördü ve o gün (Sakif lılar) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hükmüne boyun eğmedikçe (onların sığındıkları) şu şatodan ayrılmayacağına dair Allah'a söz verdi. Gerçekten de Hazret-i Sahr, Onlar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hükmünü kabul edinceye kadar onlarla savaşı bırakmadı. (Onlar Hazret-i Peygamberin hükmünü kabule yanaşınca) Hazret-i Sahr Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e (şöyle bir) mektup yazdı. Gelelim mevzuya, Ey Allah'ın Rasûlü Sakif (kabilesi) senin hükmünü kabul etti. Şimdi ben onların karşısında bulunuyorum onlarda at üzerinde" (karşımda duruyorlar) (sallallahü aleyhi ve sellem) (mektubu alır almaz) namazın cemaatle kılınmasını emretti ve (cemaat namaz için toplanınca Hazret-i Sahr'in bu) kahraman (kabilesi) için " Ey Allah'ım bu kavmin atlısına, yayasına bereket ihsan eyle!'' diye on (defa) dua etti. (Bir süre sonra) Sakif kabilesi Hazret-i Peygamberin huzuruna geldi. (İçlerinden) El-Muğire b. Şu'be sözaidi ve Ey Allah'ın Rasûlü Sahr, halamı esir aldı. Oysa müslümanlann girdiği dine halam da girmişti." dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sahr'ı çağırıp O'na Ey Sahr? Bir kavim müslümanlığa girdiği zaman kanlarını ve mallarını güvence altına almış olurlar. Binaenaleyh sen Muğıre'ye halasını geri ver" buyurdu. Sahr'da (halasını) ona iade etti. Ve (söz alıp) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Süleym oğullarının İslâm'dan kaçarken bırakıp gittikleri suyu istedi: Ey Allah'ın Peygamberi bu suyu benim ve kavmimin hürmetine ver!" dedi (Hazret-i Peygamber de) " Evet" (bu suyu size veriyorum) dedi ve (suyu) onlara verdi. Bunun üzerine Sûleym kabilesi de müslüman olup Hazret-i Şahr'ın yanına geldiler ve ondan suyu kendilerine geri vermesini istediler. (Sahr, bu suyu kendilerine vermekten) kaçınınca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varıp: Ey Allah'ın Peygamberi müslüman olduk ve suyumuzu bize geri vermesi için Sahr'a vardık (fakat o buna) yanaşmadı." diye şikâyette bulundular. (Hazret-i Peygamber de) Sahr'ı çağırıp Ey Sahr! Bir kavim müslümanlığı kabul ettiği zaman, mallarını ve kanlarını güvence altına almış olurlar. Binaenaleyh sen bu kavme sularını geri ver" buyurdu. (Sahr da) Başüstüne Ey Allah'ın Peygamberi" karşılığını verdi. (bu sırada) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Sahr'dan Cariyeyi ve suyu geri almadan (duyduğu) utançtan dolayı yüzünün kızardığını gördüm.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3070-) Sebre b. Abdülaziz b. er-Rabî' el-Cühenî'nin dedesinden (rivâyet olunduğuna göre), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Tebük seferine çıkarken ilk defa bugünkü Zûhuşub vadisindeki) devme ağacının altında bulunan mescidin yerine inmiş, orada üç gün kaldıktan sonra Tebük'e (doğru yola) çıkmış ve geniş bir arazide kendisine katılan Cüheyne' kabilesine " Zülmerve halkı kimlerdir?" diye sormuş (Cüheyne'lilerin) " onlar Cüheyne kabilesinden Rifââ oğullarıdır" demeleri üzerine " Zûl-merve köyünü " onlara verdim" buyurmuş. Bunun üzerine (Zülmerve) köylüleri orayı (kendi aralarında) bölüşmüşler. Onlardan kimisi (hissesini) satmış kimisi de (elinde) tutup işletmiş. İbn Vehb sözlerine şöyle devam etti.) Sonra ben bu hadisi (Sebre'nin babası) Abdulaziz'e sordum, bana bir kısmını haber verdi. (Fakat) hepsini haber vermedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3071-) Esma bint Ebû Bekir'den (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zübeyr'e bir hurmalık vermiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3072-) Safiyye bint Uleybe ile Duheybe bint Uleybe'nin haber verdiklerine göre, babalarının ninesi olan, Kayle bint Mahreme kendilerine (şöyle) demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gelmiştik. Bekr b. Vail (oğulların)ın elçisi (olan) arkadaşım Hurey b. Hassan öne geçip îslâmiyet(e bağlı kalmak üzere) kendi ve kavmi adına Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e biat etti. Sonra " Ey Allah'ın Rasûlü! Bizimle Temim oğulları arasında Dehna (mevkii) hakkında (yani) onlardan yolcuların ya da (oradan mecburen) geçenlerin dışında hiçbir kimsenin oraya girmeyeceğine dair (bir belge) yaz" (ılmasım emret) dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber katiplerinden birisine emr edip Ey Oğul! Hureys için Dehna hakkında (bir belge) yaz" dedi. Ben (Hazret-i Peygamberin) Dehna hakkında Hureys'(in arzusuna uygun bir şekilde idare edilmesi) için emrettiğini görünce, oranın kendi memleketim ve ülkem olması cihetiyle beni bir üzüntü kapladı bunun üzerine Ey Allah'ın Rasûlü o senden istediği zaman (bu) yerlerden adaletli bir istekte bulunmadı, işte bu Dehna senin yakınında bulunuyor, (orası) Develerin ve koyunların merasıdır. Temim oğullarının kadınları ve oğulları da hemen onun arkasındadır" Deyiverdim. (Hazret-i Peygamber de) Ey oğul! (bu anlaşma metnini yazmaktan) vazgeç (çünkü bu) kadıncağız doğru söyledi, müslüman müslümanın kardeşidir. Dehna'da (bulunan) su ve ağaç her ikisi için de müşterektir, (orada) fitnecilere karşı yardımlaşırlar" buyurdu. İstizam ve adab 83.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3073-) Esmer b. Mudarras'den demiştir ki: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına varıp kendisine biat etmiştim. " Her kim herhangi bir müslümanın kendisinden önce varamadığı bir suya ilk önce varı(pta oraya sahipleni)irse, o su ona aittir." buyurdu. Bunun üzerine halk (sahipsiz suları) işaretlemek üzere koşarak (yollara) çıktılar.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3074-) İbn Ömer'den (rivâyet olunduğuna göre), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ez-Zübeyr'e atının bir defa koşması (neticesinde katedeceği mesafe) kadar bir araziyi vermiş. (Hazret-i Zübeyr de orada) atını koşturmuş nihayet (atın gücü ve arazinin sınırı bittiği için hayvan koşamayıp olduğu yerde) durmuş. Bunun üzerine (Hazret-i Zübeyr elinde bulunan) kamçısını (ileri doğru) atmış. Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) Bu araziyi kamçısının eriştiği yere kadar Zübeyr'e verin!" buyurmuş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Toprakları Parselleyip Tebaasına Bağışlaması
3075-) Said b. Zeyd'den (rivâyet olunduğuna göre), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Kim ölü bir toprağı canlandırırca o toprak onundur. Zalim damar (sahibin)e hakk yoktur." ahkam 38; Buharî, hars 15; Muvatta, Ukdiye 26, Ahmet b. Hanbel 327.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3076-) Yahya b. Ureve'nin babasından (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kim ölü bir toprağı diriltirse, ölü toprak onundur." buyurmuş (Yahya b. Urve bu rivâyetine devam ederek bir önceki hadisin sonunda bulunan cümlenin) aynısını zikretmiştir. (Yine Urve sözlerine devamla şöyle) demiştir. Bu hadisi rivâyet eden kimse bana (şunları da) söyledi; iki adam mahkeme olmak üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müracaat etmişlerdi. Bunlardan birisi diğerinin toprağına hurma ekmişti. (Hazret-i Peygamber bunları dinledikten sonra toprağın sahibine verilmesine, hükmetti. Hurma sahibine de hurmasını oradan sökmesini emretti. Ben o hurmaların (sökülmeleri için) köklerine balta ile vurulurken gördüm. Onlar uzun hurmalardı. Nihayet oradan sökülüp çıkarıldılar.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3077-) İbn İshak'dan (bir önceki hadisin) manası (yine bir önceki hadisin) senediyle (yani Urve vasıtasıyla rivâyet olundu). Ancak (şu farkla ki Urve, bir önceki hadiste geçen) " Bu hadisi bana haber veren kimse..." sözü yerine (burada, Bu hadisi bana rivâyet eden kimse) " Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından bir adamdı. Kuvvetle ihtimal veriyorum ki Ebû Said-el-Hudri idi. Ve ben o adamı hurmaların köküne (balta) vururken gördüm sözünü kullandı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3078-) Urve' (radıyallahü anh)'den demiştir ki: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in -toprağın, Allah'ın toprağı, kulların da Allah'ın kulu olduğuna" ve " ölü bir toprağı imâreden bir kimsenin ona (sahip olmaya herkesten) daha fazla müstehak olduğuna (dair) hükmettiğine şahitlik ederim. (Çünkü) bu hükmü bize Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (uygulamalarıyla, bilfiil) getiren(ler bize) ondan namazları getiren kimselerdir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3079-) Semure (radıyallahü anh)'den (rivâyet olunduğuna göre), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Kim bir toprağın etrafım duvarla çevirirse o toprak onundur." buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3080-) Hişam (b. Urve) dedi ki: Haksız damar(dan maksat) Bir kimsenin, bir başkasının toprağına ağaç dikip ona sahip olmaya kalkmasıdır." îmam Mâlik de " Haksız damar(dan maksat) haksız olarak kazılan her kuyu ve (haksız olarak) dikilen her ağaçtır" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3081-) Ebû Hamayd-es-Saîdî'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Tebük savaşına çıkmıştım. (Hazret-i Peygamber) Vadilkura'ya geldiği zaman bahçesinde (duran) bir kadınla karşılaştı. üzerine sahabilerine (Bu kadının bahçesinden kalkacak olan hurmanın miktarını) " tahmin edin" (bakalım) buyurdu ve kendisi (onu) on kile (olarak) tahmin etti, kadına da: Buradan çıkacak olan (hurma mikdarın)i iyi belle!" dedi. Sonra (yola koyulduk ve) Tebük'e geldik. (Orada) Eyle hükümdarı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e beyaz bir katır hediye etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de o hükümdara bir cübbe giydirdi. Ve O'na yani memleketi (halkı)'na (cizye karşılığında eski topraklarında kalacaklarına dair bir eman) yaz(dır)dı. (Bu seferden dönüşümüz esnasında) Vadilkura'ya geldiğimizde (Hazret-i Peygamber daha önce bahçesinde rastlamış olduğumuz) kadına Bahçende ne kadar (hurma) oldu?" diye sordu. (Kadın) da: On kile" dedi (yani) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tahmini(ni söyledi). Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ben Medine'ye (gitmekte) acele ediyorum. Benimle beraber acele (Medineye gitmek) isteyen acele etsin" buyurdu. zekât 2, 54, cihâd 49, 136, hibe 28, cizye 2; Müslim, fadail 10, 11, Ahmed b. Hanbel V-424-425.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3082-) Hazret-i Peygamberin hanımı Zeyneb'den (rivâyet olunduğuna göre) kendisi (bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in başını tararken (Hazret-i Peygamberin) yanında Osman b. Affan'ın hanımı ile muhacirlerden bazı kadınlarda varmış. Bunlar, (Hazret-i Peygambere, varislerin çokluğundan dolayı) evlerinin kendilerine dar gelmeye başladığından ve (yakında) oradan çıkarılacaklarından şikayet etmişler. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhacirlerin evlerine (onların) hanımlarının) mirasçı kılınmasını emretmiş (derken) Abdullah b. Mesud vefat etmiş karısı da Medine'de (ona ait olan) bir eve mirasçı olmuş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Ölü Araziyi İhya Etme
3083-) Muaz (b. Cebel) (radıyallahü anh)'den demiştir ki: (sahip olduğu bir haraç arazisinin vergisini vermemek suretiyle) haraç (vergisinin günahın)i boynuna geçirirse o kimse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in üzerinde bulunduğu yoldan uzaklaşmış olur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Haraç Arazisini Eski Sahibinden Alarak İçerisine Girmek
3084-) Ebû Derda (radıyallahü anh) dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu. Kim bir toprağı haracıyla birlik satın alırsa, hicretini bozmuş olur. Kim de bir kâfirin (haraç ödeme zilletini onun) boynundan çıkarıp kendi boynuna geçirecek olursa sırtım İslâma dönmüş olur." Sinan b. Kays) dedi ki; Halid İbn Ma'dan bu hadisi benden işitince bana: (Bunu) " Sana Şebij? mi haber verdi?" diye sordu. Ben de " Evet" cevabını verdim. (Bunun üzerine) (sen onun yanına) " Vardığın zaman (bu hadisi) ondan iste bana yazı versin" dedi. Sinan sözlerine devam ederek şöyle) dedi. (Nihayet bir gün Şebib'in yanına varmıştım. Kendisinden bu hadisi Halid b. Ma'dan'a yazıvermesini rica ettim de, hadisi) O'na yazıverdi. (Halid'in yanına) döndüğüm zaman Halid b. Ma'dafti benden (getireceğini va'dettiğim, hadisin yazılı olduğu) kâğıdı istedi. Ben de onu (kendisine) verdim. Hadisi okuyunca içindekini işitir işitmez. Elinde bulunan (haraç) toprağı(nı) bıraktı. Dâvud dedi ki: (Senette geçen) bu (Yezid b. Humeyr isimli ravi) Yezid b. Humeyr-el-Yezeni’dir. Şu'be'nin arkadaşı olan (Yezid el-Hemdânî) değildir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Haraç Arazisini Eski Sahibinden Alarak İçerisine Girmek
3085-) Sa'b b. Cessâme'den (rivâyet olunduğuna göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (Bir yeri)" koru (ilan etme hakkı) ancak Allah ve Rasûlü'ne aittir." buyurmuştur, İbn-i Şahib der ki: Bana ulaştığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ennaki denilen yeri koru ilan etmiştir. cihad 146, müsakât 11; Ahmed b. Hanbel IV.38, 71-73.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Yahut Da Halkın Koru İlân Ettiği Arazinin Hükmü
3086-) Sa'b b. Cessâme'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) " Nakı" denilen yeri koru ilan etmiş ve: Koru (ilan etme hakkı) ancak aziz ve celil olan Allah'a aittir." buyurmuş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Devlet Başkanının Yahut Da Halkın Koru İlân Ettiği Arazinin Hükmü
3087-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in. " rikazda beşte bir vardır." dediğini, söylemiştir. Mûsâkât 3, zekât 66; Müslim, hudûd 45-46; Ebû Dâvud, diyât 28; Tirmizi, ahkam 38; İbn Mace, lukata 4, Muvatta, zekat 9, akul 12.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Rikaz Ve Rikazın Hükmü
3088-) El Hasen'den " Rikaz Ad kavmine ait hazine(ler)dir." dedi(ği rivâyet olunmuştur.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Rikaz Ve Rikazın Hükmü
3089-) Dubaa bint. Zübeyr b. Abdulmüttalib b. Hişam dedi ki: El-Mikdad, (birgün) abdest bozmak için Bakiü'l-Habhabe denilen yere gitmişti. (Orada) bir delikten bir altın çıkaran iri bir erkek fare görmüş, (fare) altınları teker teker çıkarmaya devam etmiş. Nihayet (o delikten toplam) onyedi dinar çıkarmış. En sonunda içinde bir altın bulunan kırmızı bir bez parçası çıkarmış. (Bununla altınların sayısı) onsekiz olmuş. Bunun üzerine (el-Mikdad) bu altınları (alıp) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürmüş, durumu kendisine anlatmış ve (bunun) zekatını al demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona (bunları, elini) Deliğe uzattın (da) mı?" (aldın?) diye sormuş. (el-Mikdad) da Hayır" cevabını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bunun zekatı olmaz. Sen bunları götür) " Allah bunu sana mübarek eylesin" diye O'na dua etmiş. Mace, el-Lukata 3.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Rikaz Ve Rikazın Hükmü
3090-) Abdullah b. Amr demiştir Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte taif (seferin)e çıktığımızda bir kabre uğramıştık. (O zaman Hazret-i Peygamber): Bu (Kabir) Ebû Rigal'in kabridir. Kendisi şu harem (i şerif) de idi (Haremde iken harem) onu (üzerine gelecek belalardan) korurdu. (Harem'den) çıkınca (daha önce) kavmine isabet etmiş olan bela şu (gördüğümüz) yerde ona da isabet etti. Ve buraya gömüldü. Bu (kabrin ona ait oluşu) nun alameti kendisiyle birlikte buraya altından bir dalın da gömülmüş olmasıdır. Eğer siz burayı deşerseniz bu dalı onun yanında bulursunuz" buyurdu. Bunun üzerine halk kabre üşüştüler ve (o altın) dalı çıkardılar.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: İçinde Mal Bulunan Eski Milletlere Ait Kabirleri Deşip İçindekileri Çıkarmak
3091-) Amir er-Rami'den demiştir ki: memleketimizde idim. Birdenbire bizim için bayrakların ve sancakların dikilmiş olduğunu gördüm (ve) " Bu da nedir?" dedim. " Bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sancağıdır" dediler. Bunun üzerine (Resûlüllah'ın) yanına vardım. Bir ağacın altında kendisi için serilen bir elbisenin üzerinde oturuyordu. Sahabileri etrafına toplanmışlardı. Ben de onlar (in arasın)a oturdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalıklardan bahsediyordu. Bu sırada... Bir mü'mine hastalık isabet eder, sonra Allah bu mü'mini o hastalıktan kurtarırsa o, hastalık, bu mü'minin günahlarına keffaret, ileride (başına) gelecek işler hakkında ona bir öğüt olur. (Fakat) bir münafık hastalanır da sonra iyileşecek olursa, tıpkı sahihlerinin bağlayıp da sonra salıverdiği bir deve gibi olur. Kendisini niçin bağladıklarım da bilmez, niçin saldıklarını da bilmez." buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir adam: Ey Allah'ın Rasûlü! (Bu sözünü ettiğin) hastalıklar da nedir? Vallahi ben (hayatta) hiç hastalanmadım" dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Sen yanımızdan kalk. (git) Çünkü sen bizden değilsin" (Kâmil bir mü'minin özelliği bela ve musibetlere maruz kalmaktır. Sen bizim derdimizi anlayamazsın) dedi. Biz (Hazret-i Peygamberin) yanında (böyle sohbet etmekte) iken oraya (elinin) üzerinde elbise olan bir adam çıkageldi. Elinde bir şey (daha) vardı (ve elbise o şeyin) üzerine sarılmıştı. O zat: Ey Allah'ın Rasûlü: Ben seni görünce (huzuruna gelmek üzere) sana (doğru) yöneldim. (Gelirken) ağaçlan sık olan bir yere uğradım. Orada (birtakım) kuş yavrusu sesleri işittim. Onları alıp elbisemin içine koydum. Bunun üzerine anneleri gelip başımın üstünde dolaş (maya başla)dı. Ben de onun için elbisemi yavruların üzerinden kaldırdım. Bunun üzerine anneleri yavruların üzerine kondu. Bende hepsini (birden) elbisemin içine sardım. İşte şu yanımdakiler onlardır" dedi. (Hazret-i Peygamber de): Onları (yere) bırak!" buyurdu. (Adam da) Onları (yere) bırakıverdi. Anneleri ise (yine) onlardan ayrılmadı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)(orada bulunan) sahabilerine (şu): Yavruların annesinin yavrularına olan şefkatine hayret ediyor musunuz?" diye sordu. (Onlar da): Evet Ya Resûlallah" cevabım verdiler. (Hazret-i Peygamber de): Beni hak (din) ile gönderen Zata yenlin olsun ki, Allah kullarına yavrularına karşı şefkatini gördüğünüz şu yavruların annesinden daha merhametlidir. Onları geri götür ve anneleri ile birliktelerken kendilerini yakaladığın yere koy." (o zat da) onları geri götürdü.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Günahlara Keffâret Olan Hastalıklar
3092-) İbrahim b. Mehdi'nin sahabi olan dedesinden (rivâyet olurmuştur) dedi ki ben: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (şöyle) derken işittim: Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir." (de bu belaya sabrı sebebiyle o makama eriştirilir.) Dâvûd der ki: İbn Nüfeyl rivâyetine devamla şunları) ilave etti " Sonra (Allah) 6 kulu bu musibete sabretmeye muvafak kılar. " (metnin buraya kadar olan kısmından sonra (hadisin her iki (ravi)si de birleş(erek şu cümleyi rivâyet et)tiler. " Nihayet (Allah) o kulu kendi katından hazırlamış olan makama eriştirir. b. Hanbel V-272.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Günahlara Keffâret Olan Hastalıklar
3093-) Ebû Mûsâ demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i defalarca şöyle buyururken işittim: Bir kul salih amel (ler işlemeye devam) ederken, hastalık ya da yolculuk (gibi bir engel çıkarak) kendisim bu amel (ler) den alıkoyacak olursa sıhhatli ve mukim iken işlemiş olduğu salih (amel) in aynısı (yine işliyormuş gibi) kendisine yazılır. cihâd 134; Nesâî, kıyamü’l-leyl 2; Ahmed b. Hanbel, VI-54.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Salih Amel Sahibi Kişiyi Yolculuk Veya Hastalığın Bu Amellerinden Alıkoyması
3094-) Ümmü'l-Ala'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni hasta iken ziyaret etti ve Ey Ümm'l-Ala sana müjde (ler olsun) çünkü ateşin altın ve gümüşün paslarım giderdiği gibi bîr müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir " buyurdu. Mace, tıb 18.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Kadınları Ziyaret Etmek
3095-) Âişe (radıyallahü anhâ)'dan demiştir ki: (Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hitaben) " -Ey Allah'ın Rasûlü, ben Kur'ân'da en şiddetli olan âyeti biliyorum" dedim. O hangi ayettir ey Âişe" diye sordu (Ben de) Yüce Allah'ın ...kötülük yapan cezasını çeker" âyetidir, diye cevap verdim. (Bunun üzerine) Ey Âişe! Bir mü'mine bir musibet -yahut da bir diken- isabet eder (o kul da buna sabreder)se (bu musibete sabretmesi) onun (istemiş olduğu) amellerinin (kendisince) en çirkin (ler) ine karşılık olur (da hesaba çekilmez. Kıyamet gününde günahlarından dolayı) hesaba çekilen kimse (ler) ise (mutlaka) azab görür" buyurdu. (Âişe de): Allah (Kur'ân-ı Kerîm'inde) o kolay bir hesaba çekilecek." İnşikak, (84), 8. buyurulmuyor mu? diye sordu. Ekrem de: O (amellerin Allah'ın huzuruna) arzedilmesidir. (Kulun günahlardan hesaba çekilmesi değildir) Ey Âişe! İnceden inceye hesaba çekilen kimse (mutlaka) azaba uğratılır." buyurdu. Dâvûd der ki: Bu rivâyet İbn Beşşar'indir (Beşşar bu hadisi) " Bize (bunu) İbn Ebî Müleyke haber verdi" diyerek (tahdis sigasıyla) rivâyet etti. ilim 35, rikak 49, 51; Müslim, cenne 79; Tirmizî, tefsîr, 742; Ahmed b. Hanbel VI, 49, 91, 108, 167.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Kadınları Ziyaret Etmek
3096-) Üsame b. Zeyd'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Übeyyi ölümüne sebep olan hastalığı sırasında, ziyarete gitti. Yanına girince onda (bulunan) ölüm (alametlerin)i tanıdı ve: Ben seni yahudileri sevmekten nehyetmiştim" buyurdu, (O da): Sus! Esad b. Zürare onlara buğzetti de ne oldu?" (ölümüne mani olabildi mi?) dedi (Abdullah b. Ubeyy) ölünce oğlu, Hazret-i Peygambere gelip " Ey Allah'ın peygamberi gerçekten Abdullah b. Übeyy öldü. Sen (kendi) gömleğini bana ver (ir misin?) Onu onunla kefenleyeyim?" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de gömleğini çıkarıp ona verdi. cenaiz 23, libas 8, tefsir 9, 12; Müslim, münafikun 4; el-fedail 25; Tirmizî, tefsîr 913; Nesâî, cenaiz 40; İbn Mâce, cenaiz 3.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastaları Ziyaret Etmek
3097-) Enes'den (rivâyet olunduğuna göre) yahudilerden bir çocuk hastalanmış, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onu ziyaret için yanına varıp başucuna oturmuş, ona " müslüman ol" diye telkinde bulunmuş. Bunun üzerine (çocuk) başucunda bulunan babasına bir göz atmış (babası da) ona (haydi) " Ebû'l-Kasım'a itaat et" deyince müslüman olmuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de " Benim vasıtamla bu çocuğu ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun" diye, şükrederek (ayağa) kalk(ıp oradan ayrıl)mış. cenaiz 80, merza 11; Ahmed b. Hanbel III, 228, 280.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Müslümanların İdaresi Altında Yaşayan Kâfirler Zimmiler Hastalandıkları Zaman Ziyaret Etmenin Hükmü
3098-) Cabir'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hastalandığım zaman katıra ve(ya) ata binmeden (gelir) beni ziyaret ederdi. cenaiz 2, nâfakat 1; Tirmizî, menakıb 36.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastaları Ziyarete Yaya Olarak Gitmek
3099-) Enes b. Mâlik'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kim güzelce bir abdest alır da (sevabını) Allah'dan umarak (hasta olan) bir mü'min kardeşini ziyaret ederse, cehennemden yetmiş harif (sürecek bir) mesafe (kadar) uzaklaştırılır." (Bu hadisi Enes'den nakleden Sabit, rivâyetine devam ederek şunları) söyledi: (Ben Enes'e) Ey Ebû Hamza harif nedir?" dedim. O da Yıldır" cevabını verdi. Dâvûd der ki: (Başkaları rivâyet etmeyip de) sadece Basralıların rivâyet ettiklerinden biri de kişinin bir hastayı abdestli olarak ziyaret etmesine dair olan bu hadistir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastayı Abdestli Olarak Ziyaret Etmenin Fazileti
3100-) Ali (b. Ebî Talib)'den demiştir ki: Geceleyin bir hastayı ziyaret eden kimseyle birlikte mutlaka yetmiş bin melek (daha yola) çıkar. (Bu melekler) sabaha kadar o ziyaretçi için (Allah'dan) af dilerler ve (ayrıca) onun için cennette hazırlanmış meyveler vardır. Mâce, cenaiz 2; Tirmizî, cenaû 2, tıb 32; Ahmed b. Hanbef 1-91, 118, 121, 229.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastayı Abdestli Olarak Ziyaret Etmenin Fazileti
3101-) Hazret-i Ali, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir önceki hadisin bir de) manasını rivâyet etmiştir. Fakat (bu rivâyetinde bir önceki hadisin metninde bulunan) harif (kelimesin)i zikretmemiştir. Dâvud der ki: Bu hadisi, Şu’benin rivâyet ettiği şekilde Mansur da el-Hakem’den (mevkuf olarak) rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastayı Abdestli Olarak Ziyaret Etmenin Fazileti
3102-) Ebû Ca'fer Abdullah b. Nafi'den demiştir ki: el-Hasen b. Ali'nin kölesi Nafi dedi ki: Ebû Mûsâ Hasan b. Ali'yi hasta iken ziyarete geldi. Dâvud der ki: (Daha sonra Ebû Ca'fer 3098 numaralı) Şu'be hadisinin manasını rivâyet etti. Yanlışlıkla bu hadisi Ati (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmiş gibi gösterilmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Hastayı Abdestli Olarak Ziyaret Etmenin Fazileti
3103-) Âişe'den demiştir ki; b. Muaz; Hendek (savaşı) günü bir adamın kolundaki can damarına attığı bir okla yaralanmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu (sık sık ve daha) yakından ziyaret edebilmek için mescitte onun üstüne bir çadır kur(dur)du. megazi 30; Müslim, cihad 65; Nesâî, mesacid 18; Ahmed b. Hanbel 111,313, 386, VI.56.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cenazeler Bölümü
Konu: Bir Hastayı Defalarca Ziyaret Etmek