Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

1564-) Semure b. Cündüb (radıyallahü anh)'ten; demiştir ki: şüphesiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) satış için hazırladığımız (eşyâ)dan zekât vermemizi emrederdi. Sünen II, 128

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ticâret Malları Zekâta Tâbi Midir?
1565-) Amr b. Şu'ayb'ın babası vasıtasıyla dedesinden rivâyet ettiğine göre bir kadın, kızı ile beraber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Kızının kolunda kalın iki tane altın bilezik vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına: Bunun zekâtını veriyor musun?" buyurdu. Kadın: dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kıyamet gününde Allah'ın onların yerine sana ateşten iki bilezik takdırması hoşuna gider mi?" deyince, kadın hemen onları çıkarıp Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uzattı ve şöyle dedi: de aziz ve celil olan Allah'a ve Resulüne (ait)'dir. zekât 19; Tirmizî, zekât 12; Ahmed b. Hanbel, 11-178, 204, 208; VI-452, 453, 455, 461.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kenzin Ne Olduğu Ve Zînet Eşyasının Zekâtı
1566-) Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki: Altından işlenmiş bir ziynet takınmıştım da: Resûlallah! Bu, kenz midir? diye sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bir şey zekâtı verilecek miktara ulaşır, zekâtı da verilirse, kenz değildir," buyurdu. Sünen, II, 105; Beyhâkf es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 140; Hâkim, el-Müstedrek, I, 390.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kenzin Ne Olduğu Ve Zînet Eşyasının Zekâtı
1567-) Abdullah b. Şeddâd b. el-Hâdî'den rivâyet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımı Âişe'nin huzuruna girdik. Âişe dedi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Eller (parmaklar)imde büyük gümüş yüzükler gördü de: Bu nedir? ya Âişe!" dedi. Ben de: senin için süsleneyim diye yaptım, Ya Resûlallah! dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): Onların zekâtını veriyor musun?" diye sordu. Ben de: (dadim) veya Allah'ın dilediği bir şey söyledim. O da: O ateş(e girmen) için sana yeter" , buyurdu. el-Müstedrek, I, 390.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kenzin Ne Olduğu Ve Zînet Eşyasının Zekâtı
1568-) Ömer b. Ya'lâ bu hadisi yüzük hadisi gibi anlatmıştır. Süfyân'a: zekâtını o (kadın) nasıl verir? denildi. O da: başkasına ekler, dedi. b. Hanbel, IV-171.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kenzin Ne Olduğu Ve Zînet Eşyasının Zekâtı
1569-) Hamraâd (b. Seleme)’dan demiştir ki: b. Abdullah b. Enes'ten, Ebû Bekr'in Enes'i zekât toplamak için gönderdiği zaman yazdığını ve üzerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mührü olduğunu söylediği bir mektup aldım. O mektupta şunlar vardı: Bu, Allah'ın, Peygamberine emrettiği ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın müslümanlara takdir ve tayin ettiği zekât farizası (hükümlerini beyân eden bir mektup)dur. Hangi müslümandan buna uygun olarak zekât istenirse, onu versin; kimden de ondan fazlası istenirse vermesin. beş deveden aşağısında (zekât olarak) davar verilir. Her beş devede bir koyun verilir. Deve sayısı yirmi beşe ulaştığında otuz beşe ulaşıncaya kadar bir yaşını bitirip iki yaşma basmış bir dişi deve verilir. Eğer onların içinde bir yaşım bitirip iki yaşına basmış dişi deve yoksa iki yaşım bitirip üç yaşına basmış bir erkek deve verilir. altıya ulaştığında kırk beşe kadar iki yaşım bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve verilir. altıya ulaştığında altmışa kadar erkek deveye çekilen üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi deve verilir. bire ulaştığında yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirip beş yaşma basmış bir dişi deve verilir. altıya ulaştığında doksana kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış iki dişi deve verilir. bire ulaştığında yüz yirmiye kadar erkek deveye çekilen üç yaşını bitirip dört yaşma basmış iki dişi deve verilir. yirmiden fazla olduğunda her kırk devede iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve ve her elli devede üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. yanındaki (develerin) zekâtı dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deveye ulaşır ve onun yanında bu yaşta bir devesi bulunmaz da üç yaşım bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve bulunursa, o (mal sahibi)nden (zekât olarak) bu deve kabul edilir. Bir de (yaş farkının telâfisi için) yanında varsa onunla beraber iki koyun yirmi dirhem (gümüş) verir. yanındaki (develerin) zekâtı üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deveye ulaşır, yanında böyle bir devesi bulunmaz da dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi devesi bulunursa, ondan o (deve) kabul edilir. Zekât memuru da ona ya yirmi dirhem (gümüş) ya da iki koyun verir. de (develerinin) zekâtı üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deveye ulaşır ve onun yanında böyle bir devesi bulunmaz da iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve bulunursa, ondan o (deve) kabul edilir. Dâvud: buradan itibaren hadisi Mûsâ'dan arzuladığım gibi zapt edemedim." dedi. Ve ayrıca yanında varsa onunla beraber iki koyun veya yirmi dirhem (gümüş) verir. (develerinin) zekâtı iki yaşım bitirip üç yaşma basmış bir dişi deveye ulaşır da yanında yalnız üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi devesi bulunursa, ondan o deve kabul edilir. Dâvûd, " hadisin buraya kadarını iyi zapt edemedim, sonrasını ise, iyi zapt ettim. " dedi. Ve zekât memuru ona yirmi dirhem (gümüş) veya iki koyun verir. (develerinin) zekâtı iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deveye ulaşır da yanında yalnız bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi devesi bulunursa, ondan o deve ile iki koyun veya yirmi dirhem kabul edilir. yanındaki (develerin) zekâtı, bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deveye ulaşırsa ve yanında yalnız iki yaşım bitirip üç yaşına basmış bir erkek devesi bulunursa ondan o (deve) kabul edilir. Onunla beraber başka bir şey (almak) yoktur. yanında yalnız dört devesi varsa onlara zekât yoktur. Ancak sahibi isterse (verebilir.) beslenen davarda ise kırktan yüz yirmiye kadarında bir koyun, yüzyirmiden fazla olursa, iki yüze ulaşıncaya kadar iki koyun, ikiyüz birden üç yüze ulaşıncaya kadar üç koyun, üçyüzbirden fazla olduğunda her yüz koyunda bir koyun (zekât) vardır. Zekâtta ne yaşlı ne ayıplı davar ne de (koç ve teke gibi) döl hayvanı alınmaz. Ancak zekât memuru dilerse, bunları alabilir. (artar veya eksilir) korkusuyla mufterik (ayrı olan mal), bir araya toplatılmaz. Toplu olan (mal)da tefrik edilmez. halîtin (ortak) malından alınan zekât hususunda ikisi aralarında hisselerine göre hesaplaşırlar. otlaklarda beslenen koyunları kırka ulaşmıyorsa, onlarda (zekât olarak) hiçbir şey yoktur. Ancak sahibi isterse, verebilir. kırkta bir zekât vardır. Eğer gümüş yalnız yüz doksan (dirhem) ise, onda zekât yoktur. Ancak sahibi isterse verebilir. zekat 38; Nesâî, zekât 5, 10; İbn Mace, zekât 10; Ahmed b. Hanbel, I, 11.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1570-) Salim, babasının şöyle dediğini rivâyet etmiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) zekât mektubunu yazdırdı ve vefat edene kadar onu zekât memurlarına vermeyip kılıcının yanında bıraktı. Ebû Bekir, vefat edene kadar onunla amel etti. Sonra da Ömer, vefat edene kadar onunla amel etti. O mektupta şunlar vardı: Beş devede bir koyun; on devede iki koyun, onbeş devede üç koyun, yirmide dört koyun (zekât) vardır. Yirmi beşten otuz beş deveye kadar bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve; otuz beşi bir tane geçerse, kırk beşe kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve; kırk beşi bir tane geçtiğinde altmışa kadar üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve; altmışı bir tane geçtiğinde yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirip beş yaşma basmış bir dişi deve; yetmiş beşi bir tane geçtiğinde doksana kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış iki dişi deve; doksanı bir tane geçtiğinde yüz yirmiye kadar üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve (zekât) vardır. Eğer develer bundan da fazla olursa, her elli (deve) de üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve ve her kırkta iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır. kırk koyundan yüz yirmiye kadar bir koyun, yüz yirmiden bir tane fazla olunca iki yüze kadar iki koyun, İki yüzden bir tane fazla olursa, üç yüze kadar üç koyun (zekât) vardır. Davar, bundan da fazla olursa, her yüz koyunda bir koyun (zekât) vardır. Yüze varmadıkça, zekâtı yoktur. (artar veya eksilir) korkusuya toplu olan (mal), ayrılmaz, ayrı olan da bir araya toplatılmaz. halitin (ortak) malından alınan zekât hususunda ikisi aralarında hisselerine göre hesaplaşırlar. ne yaşlı ne de ayıplı (hayvan) alınmaz." zekât 4; İbn Mâce, zekât 9; Ahmed b. Hanbel, 11-15; V-216; b. Huseyn dedi ki: Zekat memuru geldiğinde koyunlar üç kısma ayrılır: Üçte biri kötü (halli), üçte biri iyi (halli) ve üçte biri de orta (halli). Zekât memuru orta hallisinden alır" demiş ve sığırları zikretmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1571-) Muhammed b. Yezid el-Vâsıtî demiştir ki; b. Hüseyn, aynı senetle aynı manayı bize naklederek; bir yaşını bitirip iki yaşına basmış dişi deve yoksa, iki yaşını bitirip üç yaşına basmış erkek deve (verilir)" dedi. Muhammed b. Yezid, Zührî'nin (sürünün üçe taksim edileceği ile ilgili) sözünü de zikretmedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1572-) Yûnus b. Yezid İbn Şihâb (ez-Zührî)’dan şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın zekât hakkında yazdırdığı mektubun bir nüshasıdır ki, (O'nun aslı) Ömer b. Hattâb ailesinin yanındadır. İbn Şihâb (devam ederek): bana Salim b. Abdullah b. Ömer okuttu da olduğu gibi hepsini belledim. O, Ömer b. Abdülaziz'in Abdullah b. Abdullah b. Ömer'le Salim b. Abdullah b. Ömer'den nakledilmesini emrettiği nüshadır, dedi ve hadisi nakledip (devamında): Develer, yüz yirmi bir olduğunda yüz yirmi dokuza ulaşıncaya kadar iki yaşım bitirip üç yaşına basmış üç dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz otuz olduğunda yüz otuz dokuza varıncaya kadar iki yaşını bitirip üç yaşma basmış iki dişi deve ile üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz kırk olduğunda yüz kırk dokuza varıncaya kadar üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve ile iki yaşım bitirip üç yaşma basmış bir dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz elli olduğunda yüz elli dokuca kadar üç yaşını bitirip dört yaşına basmış üç dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz altmış olduğunda yüz altmış dokuza varıncaya kadar iki yaşını bitirip üç yaşma basmış dört dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz yetmiş olduğunda yüz yetmiş dokuza ulaşıncaya kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış üç dişi deve ile üç yaşım bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve (zekâtı) vardır. Yük seksen olduğunda yüz seksen dokuza ulaşıncaya kadar üç yaşını bitirip dört yaşma basmış iki dişi deve ile iki yaşını bitirip üç yaşına basmış iki dişi deve (zekâtı) vardır. Yüz doksan olduğunda yüz doksan dokuza ulaşıncaya kadar üç yaşını bitirip dört yaşına basmış üç dişi deve ile iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve (zekâtı) vardır. İki yüz olduğunda üç yaşını bitirip dört yaşma basmış dört dişi deve veya iki yaşını bitirip üç yaşına basmış beş dişi deve (zekâtı) vardır. (Ey zekât memuru) bu iki şeyden hangisini bulursan alırsın. Otlaklarda yayılan davarda ise..." dedi ve (Yunus b. Yezid) Süfyan b. Hüseyin'in (rivâyet ettiği) hadisinin benzerini nakletti. Onda şu vardı: Zekâtta ne yaşlı ne ayıplı ne de (koç ve teke gibi) döl hayvanı alınmaz. Ancak zekât memuru dilerse, alabilir. sitte müelliflerinden sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1573-) Mâlik dedi ki: Ömer b. Hattâb'ın; ayrı olan (mal) bir araya toplatılmaz toplu olan da, ayrılmaz" sözünün anlamı şudur: Her adamın kırk koyunu olup da zekât memurunun gelmesi yaklaştığında onlarda yalnız bir koyun (zekât vâcib) olsun diye onları bir araya toplarlar. " Toplu olan ayrılmaz" (sözünün anlamı) ise, iki halîtten her birinin yüz bir koyunu olduğunda onlarda ikisinin üzerine üç koyun (zekât vâcib) olur. Zekât memurunun onlara gelmesi yaklaştığında ikisi koyunlarını ayırırlar. Böylece ikisinden her birine yalnız bir koyun (zekât vâcib) olur. Bu konuda, duyduğum budur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1574-) Ali (radıyallahü anh)'den şöyle rivâyet edilmiştir. (Râvi) Züheyr der ki: o da onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmiş şöyle demiştir: (Gümüşten) kırkta birleri (zekât olarak) veriniz, her kırk dirhemden bir dirhem, iki yüz dirheme varmadıkça sizin üzerinize (zekât olarak) hiçbir şey yoktur. İki yüz dirhem olduğunda beş dirhem (zekâtı) vardır. (Bundan) fazlası hesabına göredir. Davarda her kırk koyunda bir koyun (zekat) vardır. Yalnız otuz dokuz koyun(un) varsa, senin üzerine onda (zekat olarak) hiçbirşey yoktur" (deyip Ebû İshâk) davarın zekâtım Zührî gibi nakletti ve; Sığırda her otuz (tane) de bir yaşım bitirip iki yaşına basmış bir erkek sığır (zekât) vardır. Kırk (sığır)da ise, iki yaşım bitirip üç yaşına basmış bir dişi sığır (zekât) vardır. Avâmil olan (çalıştınlan)lara (zekât olarak) bir şey yoktur. Develerde ise.." deyip onların zekâtını Zührî'nin zikrettiği gibi nakletti ve; Yirmi beş devede beş koyun, (zekât) vardır. (Bundan) bir tane fazla olursa, otuz beşe kadarı için bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır. Eğer bir yaşını bitirip iki yaşına basmış dişi deve olmazsa iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir erkek deve (verilir.) Bundan bir tane fazla olunca kırk beşe kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır. Bir tane fazla olunca altmışa kadar onda erkek deveye çekilebilen üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır" dedi. Sonra da Zührî'nin hadisinin benzerini nakletti ve: Bir tane fazla yani doksan bir olunca yüz yirmiye kadar onda erkek deveye çekilebilen üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve (zekât) vardır. Şayet develer bundan çok olursa, her elli devede üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır. (artar veya eksilir) korkusuyla toplu olan (mal) ayrılmaz. Ayrı olan da bir araya toplatılmaz. ne yaşlı ne ayıplı ne de döl hayvanı alınmaz. Ancak zekât memuru dilerse (alabilir.) suladıkları veya yağmurun suladığı bitkilerde öşür vardır. Büyük kovalarla sulananlarda ise, öşrün yarısı vardır." ve el-Hâris'in hadisinde suda vardır: Zekât, her sene (vâcib)dir" Züheyr dedi ki: Zannederim (Ebû İshak " zekât" her sene) bir defa (vâcibtir)" dedi. Âsım'ın hadisinde şu vardı: Develerin arasında ne bir yaşını bitirip iki yaşına basmış dişi deve ne de iki yaşını bitirip üç yaşına basmış erkek deve olmadığı zaman on dirhem (gümüş) veya iki koyun (verilir)" Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1575-) Ali (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (bir önceki) hadisin baş tarafım rivâyet etmiş ve şöyle demiştir: İki yüz dirhemin olup da üzerinden bir yıl geçmişse, onda beş dirhem (zekât) vardır. Yirmi dinarın olmadıkça senin üzerine -altında- (zekât olarak) bir şey yoktur. Yirmi dinarın olup da üzerinden bir sene geçerse onda yarım dinar (zekât) vardır. Fazlası(nın zekâtı), hesabına göredir." (Râvi) Ebû İshâk dedi ki: Hesabına göredir" sözünü Ali mi söylüyor, yoksa onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mi isnad etti, bilmiyorum. " Üzerinden bir yıl geçmedikçe hiçbir malda (zekât) yoktur." Vehb dedi ki: Ancak (şu kadar var ki) Cerîr, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet edilen (bu) hadise " üzerinden bir yi! geçmedikçe hiçbir malda (zekât) yoktur." (cümlesini de) ekliyor. b. Hanbel, 1-148.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1576-) Ali (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: At ve köle zekâtından (sizi) affettim. Binaenaleyh gümüşün zekâtını veriniz. Her kırk dirhemden bir dirhem, yüz doksan dirhemde (zekât olarak) bir şey yoktur. İki yüze ulaşınca onda beş dirhem (zekât) vardır." zekât 3; Nesâî, zekât 18; İbn Mâce, zekât 4, 15; Muvaatta, zekât 39-40,’cihad 21; Ahmed b. Hanbel, 1-18, 92, 113, 121, 132, 145. Davûd dedi ki: Bu hadis-i şerifi -Ebû Avâne'nin dediği gibi- A'meş, Ebû İshak'tan rivâyet etmiştir. Şeybân, Ebû Muâviye ile İbrahim b. Tahmân da onun benzerini Ebû İshak'tan, o da el-Hâris'ten, O'da Ali'den, O'da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmişlerdir. hadisini Şu'be, Süfyân ve başkaları Ebû İshak'tan, O'da Âsim'dan, O'da Ali'den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ref etmeden (mevkuf olarak) rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1577-) Behz b. Hakîm'in, dedesinden rivâyet ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kırlarda otlayarak beslenen her kırk devede iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve (zekât) vardır. (Ortak) develerin hesabı ayrı yapılmaz. Zekâtı, kim sevap umarak verirse." İbn el-Alâ; karşılığında sevab umarak" diye söyledi: O'na sevabı vardır. Kim de onu vermezse Azîz ve celîl olan Rabbimizin haklarından bir hak olarak onu ve malının yarısını muhakkak alırız. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) soyuna ondan bir şey yoktur." zekât 4, 7; Ahmed b. Hanbel, V-2, 4; Dârimî, Zekât 36; Hâkim, el-Müstedrek, I, 398; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 116.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1578-) Ebû Vâil, Müâz'dan rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Onu Yemen'e (vali olarak) göndereceği zaman, " her otuz sığırdan bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bîr erkek veya dişi sığır, her kırk sığırdan da iki yaşım bitirip üç yaşına basmış bir dişi sığır ve her baliğ yani bulûğ çağına erenden bir dinar veya onun değerinde Me'âfir (elbisesi) almasını" emretmiştir. zekât 5; Nesaî, zekât 8; Ahmed b. Hanbel IV-341. Yemen'de bulunan bir elbisedir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1579-)  Mesrûk, Mu'âz'dan, O'da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (bir önceki hadisin) benzerini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1580-) Mesrûk'un Muâz b. Cebel'den rivâyet ettiğine göre, " Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) O'nu Yemen'e gönderdi..." deyip (daha önce geçen hadisin) benzerini zikretti. (Râvî, Süfyân) Ne " Yemen'deki elbiselerine de " yani bulûğ çağına eren" sözünü zikretmedi. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Cerir, Ya'lâ, Ma'mer, Şu'be, Ebû Avâne ve Yahya b. Saîd, A'meş'ten, O'da Ebû Vâil'den, O'da Mesrûk'tan; Ya'lâ ve Ma'mer Muâz'dan" diyerek benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1581-) Meysere, Ebû Salih'ten, O'da Süveyd b. Gâfele'den rivâyet ettiğine göre, Süveyd (ya) " ben gittim" dedi ya da şöyle söyledi: Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zekât memuruyla giden bir kişi haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (zekât) mektubunda şu vardı. Süt emen (veya sütlü) hayvanı alma, ayrı olan (mallar)ı bir araya toplama, toplu olanı da birbirinden ayırma" subaşına geldiği zaman zekât memuru da gelir ve (sahiplerine): Mallarınızın zekâtlarını ödeyin" derdi. (Süveyd veya zekât memuruyla giden kişi söze devam ederek) dedi ki: Onlardan biri Kevmâ' olan bir dişi deveyi vermek istedi. b. Habbâb (Meysere'ye) dedi ki: Ebâ Salih! Kevmâ nedir? dedim. O'da. büyük olan (deve)dir, dedi. Zekât memuru onu kabul etmedi. Mal sahibi: iyisini almanı arzuluyorum, dedi. Zekât memuru onu da kabul etmedi. Mal sahibi (değerce) ondan düşük olan bir diğer deveyi onun için yularladı (ve öne sürdü), onu da kabul etmedi. Sonra (değerce) ondan daha düşük olan bir diğerini yularladı da onu kabul etti ve şöyle dedi: bunu alıyorum. Ama yine de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, " Gittin de adamın en iyi devesini aldın" deyip bana kızmasından korkarım. zekât 12, Ahmed b. Hanbel, IV-315; Dâvûd buyurdu ki: Bunun benzerini Huşeym, Hilal b. Habbâb'tan rivâyet etmiştir. Ancak şu var ki (" ayırma" kelimesi yerine) " ayırmasın" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1582-) Süveyd b. öafele'den nakledilmiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zekât memuru bize geldi, onun elini tuttum (onunla tokalaştım) ve onun (zekât) mektubunda şunu okudum: Zekât (artar veya eksilir) korkusuyla ayrı olan (mallar) biraraya toplatılmaz, toplu olan (mal) da ayırılmaz" (Ama Râvi Ebû Leylâ el-Kindî) " Süt emen (veya sütlü) hayvan" sözünü zikretmedi. Mâce, zekât 11, Dârimî zekât 8.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1583-) Müslim b. Sefine el-Yeşkurî'den- (Ebû Dâvûd'un hocası) el-Hasen dedi ki: Râvh ise (Müslim b. Sefine yerine) Müslim b. Şu'be, diyor." dedi ki: Alkame, babamı kavminin reisliğine tayin etti de onların zekâtlarını toplamasını emretti. Bunun üzerine babam beni onlardan bir gruba gönderdi. Ben de Sa'r denen bir ihtiyara geldim: beni sana zekâtını almam için gönderdi dedim. O'da: (hangisini) nasıl alıyorsunuz? dedi. Ben: memelerini araştırıp yokladıktan sonra iyisini seçer alırız, dedim. O'da: Sana anlatayım! Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarımın başında idim. Deve üzerinde iki adam geldi ve bana: zekâtını ödemen için biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sana (gönderilmiş) elçileriyiz, dediler. vermem gerekir? dedim. koyun, dediler. Bunun üzerine, iyi süt ve yağ dolu olduğunu bildiğim bir koyuna yöneldim ve hemen onu (tutup) onlara getirdim. kuzusu olan bir koyundur. Halbuki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı, dediler. nasıl birşey alırsınız? dedim. bir yaşındaki dişi oğlak veya bir yaşını bitirip iki yaşına basmış davar, dediler. Ben de Mu'tât bir dişi oğlağa yönelip -Mu'tât : Doğurma çağı geldiği halde doğurmayan hayvandır- onu (tutarak) kendilerine getirdim. dediler ve onu (alıp) yanlarına devenin üzerine koydular. Sonra da gittiler. zekât 15. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Ebû Âsim, Zekeriyyâ'dan rivâyet etti ve Ravh'ın dediği gibi o da " Müslim b. Şu'be" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1584-) Bize Muhammed b. Yûnus en-Nesaî rivâyet etti (dedi ki:) Bize Ravh rivâyet etti (dedi ki:) Bize Zekeriyya b. İshak, bu hadisi aynı senetle’'Müslim b. Şu'be" diye nakletti ve; Şâfi', karnında yavrusu olan (hayvan) dır." dedi. Dâvûd buyurdu ki: Humus'ta Amr b. el-Hâris el-Himsî ailesinin yanındaki Abdullah b. Salim'in -Zübeydî'den rivâyet ettiği- mektubunda şöyle dediğini okudum: Yahya b. Câbir, Cübeyr b. Nüfeyr'den naklen rivâyet etti. O'da " Kays Gâdırâs-ı" kabilesinden olan Abdullah b. Muâviye el-Gâdırı'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Üç şey var ki onları yapan kimse, imanın tadını (lezzetini) tadmış (almış) olur. Kişinin tek olan Allah'a kulluk edip de O'ndan başka ilâh olmadığına inanması, gönül hoşnutluğuyla malının zekâtım seve seve her sene vermesi, ne yaşlı, ne uyuzlu, ne hasta ve ne de âdî olan (hayvanı zekât olarak) vermemesidir. (Zekâtınızı) mallarınızın orta hallisinden (verin). Zira Allah, sizden malınızın iyisini istememiş ve âdisini de (vermenizi) emretmemiştir." sitte müelliflerinden sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1585-) Übey b. Ka'b (radıyallahü anh)’dan nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) beni zekât memuru olarak gönderdi de (develeri olan) bir adama uğradım. Malını benim için biraraya toplayınca o malda ona ancak bir yaşım bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve (zekât vâcib) olduğu kanaatine vardım. Bunun üzerine ona: olarak) bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve ver, dedim. ne sütü var ne de (taşımaya elverişli olan bir) sırtı. bu genç biri ve semiz bir dişi devedir. Binaenaleyh bunu al, dedi. Ona: olunmadığım şeyi almam. İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınında. Ona gidip bana takdim ettiğini O'na takdim etmeyi arzu edersen bunu yap! Eğer O, senden bunu kabul ederse, ben de ederim. Şayet kabul etmezse, ben de kabul etmem, dedim. yaparım dedi. Hemen bana takdim ettiği deveyi getirdi ve benimle beraber çıkıp Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldik. O'na: Allah'ın Peygamberi Malımın zekâtını benden almak için bana (şu) elçin geldi. -Allah'a yemin ederim ki, daha önce ne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne de onun elçisi benim malımın arasında bulunmadı (malımı görmedi)- Malımı onun için bir araya topladım da onda benim üzerime (vâcib) olan şeyin, bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve olduğunu söyledi. Halbuki onun ne sütü var ne de (taşımaya elverişli olan bir) sırtı. Alması için ona iri ve genç bir dişi deveyi takdim ettim de benden almadı. İşte o (takdim ettiğim deve) budur. O'nu sana getirdim Ya Resûlallah (buyurun) al, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) O'na: Sana (vâcib) olan odur. Ama (ondan daha) iyisini tatavvu olarak verirsen, Allah sana onun sevabını verir. Biz de onu senden kabul ederiz," buyurdu. O'da: o, budur Ya Resûlallah! Onu sana getirdim (buyrun) al, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onun teslim alınmasını emretti ve o adama malının bereketi (çoğalması) için duâ etti. b. Hanbel,-V-142.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1586-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz'ı Yemen'e gönderirken ona şöyle buyurdu: Şüphesiz sen, ehl-i kitap olan bir kavme gidiyorsun. Onları Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de Allah'ın Resulü olduğuma şehâdet etmeye davet et. Eğer onlar bunda sana itaat ederlerse, Allah'ın onlara her gün ve gecede beş vakit namaz farz kıldığını kendilerine bildir. Eğer onlar bunda da sana itaat ederlerse, Allah'ın onlara mallarında zenginlerinden alınıp da fakirlerine verilen zekâtı farz kıldığını kendilerine bildir. Şayet onlar bunda da sana itaat ederlerse, mallarının iyilerini almaktan sakın. Mazlumun bedduasından da korun. Çünkü onunla Allah arasında hiçbir perde yoktur. zekât I; Müslim, iman 29; Tirmizî, zekât 6; Nesaî, zekât 1, 46; İbn Mâce, zekât I; Ahmet b. Hanbel 1-233; Dârimî, zekât 1.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1587-) Enes b. Mâlik'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Zekâtta haksız davranan, onu vermeyen gibidir." zekât 19; İbn Mâce, zekât 14.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Sâime Merâda Otlatılan Hayvanlarnin Zekâtı
1588-) Beşîr b. el-Hasâsiyye'den; İbn Ubeyd kendi hadisinde " Onun adı (aslında Beşir değildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona Beşir adım verdi der. Rivâyet edildiğine göre O, şöyle demiştir: Biz (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: memurları (vâcibten fazla zekât almakla) bize haksızlık ediyorlar. Bundan dolayı onların bize yaptıkları haksızlık kadarım mallarımızdan gizleyebilir miyiz? dedik. O' (sallallahü aleyhi ve sellem) da: Hayır" buyurdu. sitte içinde sadece Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Memurunun Rızası
1589-) Ma'mer (b. Râşid) bir önceki hadisi Eyyûb'dan aynı isnâd ve mana ile rîvâyet etmiştir. Ancak o (şöyle demiştir): (Beşir) dedi ki: Ya Resûlallah, şüphesiz zekât memurları (haksızlık yapıyorlar)..." dedik. Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. Dâvûd buyurdu ki: Abdurrezzak onu Ma'mer'den merfu olarak rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Memurunun Rızası
1590-) Abdurrahman b. Câbir b. Atık, babası (Câbir b. Atik)’den rivâyet ettiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Tarafınızdan kendilerine) buğzedilen binittiler yakında size gelecek. Size geldiklerinde onlara " hoş geldiniz" deyin ve kendilerini almak istedikleri şeylerle başbaşa bırakın. Şayet âdil davranırlarsa, kendi lehlerinedir; zulmederlerse, kendi aleyhlerinedir. Onları memnun edin. Zira zekât (sevabı)nızın tam oluşu, onların rızası (nı almanıza bağlı)dır. Onlar da size dua etsinler. es-Sünnenu'l-kübrâ, IV, 114 Dâvûd buyurdu ki: Ebû'l-Gusn, Sabit b. Kays b. Gusn'dur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Memurunun Rızası
1591-) Cerîr b. Abdullah (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a -bedevilerden- bir takım insanlar gelerek: memurlarından bazı kimseler bize gelip zulmediyorlar, dediler. O (sallallahü aleyhi ve sellem) da: Zekât memurlarınızı memnun edin" buyurdu. Resûlallah! Bize zulmetseler de mi? dediler. (Tekrar:) " Zekât memurlarınızı memnun edin" buyurdu. (Râvi) Osman: - (Zannımızca) zulmedilirseniz de" sözünü ilâve etmiştir. Kâmil, hadisinde dedi ki: Cerîr, " bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan işittikten sonra hiç bir zekât memuru benden memnun olmadan ayrılmamıştır" dedi. zekât 29; Nesâî, zekât 14.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Memurunun Rızası
1592-) Abdullah b. Ebû Evfâ (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki: Babam (Rıdvan) ağacı altında (bey'atta) bulunanlardandı. Bir topluluk zekâtını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdiklerinde; Allah'ım! Falan aileye rahmet ve mağfiret et" buyurdu. Babam da O'na zekâtım getirdi de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ım Ebû Evfâ ailesine rahmet ve mağfiret eyle" buyurdu. zekât 64; Müslim, zekât 176; Nesaî, zekât 13; İbn Mâce, zekât 8; Ahmed b. Hanbel, IV-353-355, 381, 383.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Memurunun Zekât Sahibine Duası
1593-) Amr b. Şuayb, babası vasıtasıyla dedesinden rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Malı) getirtmek de yok, uzaklaştırmak da yok. (Mal sahiblerinin) zekâtları ancak meskenlerinde alınır." Dâvûd, cihâd 63; Tirmizî, nikâh 30; Nesaî, nikâh 60; Ahmed b. Hanbel, 11-180, 215, 216; III-162, 197; IV-429, 439, 443.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Malların Zekâtı Nerede Alınır?
1594-) Muhammed b. İshâk'tan " (malı) getirtmek de yoktur, uzaklaştırmak da" sözü(nün anlamı) hakkında onun şöyle dediği rivâyet edilmiştir: zekâtı bulundukları yerlerde alınır. Zekât memuruna getirilmez. " Uzaklaştırmak da yok" (sözü) de yine bu suretledir ki, sahipleri hayvanları uzaklaştırmamalı. İshâk (devamla) diyor ki; zekât memuru mal sahiplerinin bulundukları yerlerden uzakta olup mallar ona getirilmemeli zekâtları mal sahibinin bulunduğu yerde alınmalıdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Malların Zekâtı Nerede Alınır?
1595-) Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) bir atını Allah yolunda tasadduk etmiş sonra onu satılırken görmüş de onu satın almak istemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e onu sormuş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onu satın alma, sadakana da dönme" buyurmuş. zekât 59, cihâd 137; Müslim, hibe I, 3; Nesâî, zekât 100; İbn Mâce, sadakat 2; Muvatta', zekât 50; Ahmed b. Hanbel, 1-40, 11-55, 103.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Adamın, Kendi Sadakasını Satın Alması
1596-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kölenin fıtır sadakası hariç, at ve kölede zekât yoktur." zekât 10; Dârekutnî Sünen, II, 107, 127; Beyhakî, es-Sünnenü’l-kübrâ, IV, 117.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Köle Zekâtı
1597-) Ebû Hureyre'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Müslümana kölesinden ve atından dolayı zekât yoktur" buyurmuştur. zekât 45, 46; Müslim, zekât 8, 9; Tirmizî, zekât 8; Nesaî, zekât, 16, 17; İbn Mâce, zekât 15; Dârimî, zekât 10; Muvatta' Zekât, 37; Ahmed b. Hanbel, 11-242, 249, 254, 279, 410, 420, 432, 454, 469, 477.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Köle Zekâtı
1598-) Salim b. Abdullah, babası Abdullah'ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir:. (sallallahü aleyhi ve sellem); Yağmur, nehirler ve pınarların suladığı veya ba'l olanda (yani sulanmayıp, damarları ile yer altından su emenlerde) öşür vardır. Kovalarla veya deve ile sulananda yarım öşür vardır" buyurdu. zekât 55; Tirmizî, zekât 14, Nesâî, zekât 25; İbn Mâce, zekât 17; Ahmed b. Hanbel, 1-145; III-341, 353; V-233.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ekinin Zekâtı
1599-) Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)'tan rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Nehirlerle pınarların suladığı mahsullerde öşür, kova veya hayvanlarla sulananlarda da yarım öşür vardır." zekât 7; Nesaî zekât 25 , Ahmed b. Hanbel, III-341, Dârekutnî, es-Sünen II, 130.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ekinin Zekâtı
1600-) Vekî' demiştir ki: yağmur suyundan biten bir bitkidir. İbnül-Esved de: Yahya b. Âdem'in; Ebû İyâs el-Esedî'ye " ba’l'ı sordum da " yağmur suyu ile sulanandır, dedi" dediğini haber verdi. b. Şumeyl " ba'l, yağmur suyudur," dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ekinin Zekâtı
1601-) Muâz b. Cebel (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Yemen'e gönderdiği zaman ona şöyle demiştir. (Zekât olarak) hububattan hububat, davardan koyun veya keçi, develerden deve ve sığırlardan sığır al." Mâce, zekât 16; Hâkim, el-Müstedrek, I, 388; Dârekutnî, es-Sünen, II, 100. Dâvûd buyurdu ki: Mısır'da bir acûr'u karışladım, on üç karış geldi. Bir de devenin üzerinde ikiye bölünmüş ve iki denk olarak yüklenmiş bir ağaç kavunu gördüm.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ekinin Zekâtı
1602-) Amr b. Şu'ayb, babası vasıtasıyla dedesinin şöyle dediğini rivâyet etti: oğullarından olan Hilâl, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arılarının (balının) öşrünü getirdi ve Selebe denen vadiyi kendisine koru olarak tahsis etmesini istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da o vadiyi ona koru olarak tahsis etti. Ömer b. el-Hattâb halife olunca, Süfyan b. Vehb Ömer b. el-Hattâb'a o vadinin durumunu sormak için mektup yazdı. Ömer de (cevaben) şunları yazdı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a anlarının (balının) öşrünü ödediği gibi sana da öderse, Selebe'yi ona koru olarak tahsis et! Aksi takdirde o (arılar), yağmur(la biten bitkilerden geçinen) sinek gibi (sahipsiz)dir. İsteyen onların balını yer." zekât 29; Dârekutnî, es-Sünen, IV, 238.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Balın Zekâtı
1603-) Abdurrahman b. el-Hâris el-Mahzûmî; Babam bana Amr b. Şuayb'dan o da babası vasıtasıyla dedesinden; Şebâbe'nin, Fehm kabilesinin bir kolu olduğunu rivâyet etti" dedi ve bir önceki hadisin benzerini zikretti. Ayrıca dedi ki: Her on tulumdan bir tulum (zekât verilecek)" bir de (Süfyan b. Vehb yerine) Süfyan b. Abdillah es-Sakafî, dedi. " (Ömer bi el-Hattâb) onlara iki vadi himaye ediyordu" dedi ve şunu ilâve etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ödediklerini Ömer b. el-Hattâb'a ödediler. O da onlara o iki vadilerini himaye etti. Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Balın Zekâtı
1604-) Üsâme b. Zeyd'in Amr b. Şuayb'dan, O'nun da babası vasıtasıyla dedesinden rivâyet ettiğine göre " Fehm kabilesinden bir kol..." (Üsâme b. Zeyd bunu bir önceki) el-Muğîre'nin (Abdurrahman b. el-Hâris'ten rivâyet ettiği hadisin) mânâsında (rivâyet etti) ve dedi ki: On tulumdan bir tulum (zekât verilecek)" bir de " onlara iki vadiyi (himaye ediyordu)" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Balın Zekâtı
1605-) Attâb b. Esîd'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ağaçtaki hurma tahmin edildiği gibi asmadaki üzümün de tahmin edilmesini ve ağaçtaki hurmanın zekâtı kuru hurma olarak alındığı gibi üzümün zekâtının da kuru üzüm olarak alınmasını emretti. zekât 17; Nesaî, zekât 100; İbn Mâce, zekât, 18, Darekutnî, es-Sünen, II, 132.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Asmadaki Üzümün Miktarını Tahmin Etmek
1606-) Muhammed b. Salih et-Temmâr, İbn Şihâb'dan aynı senet ve mana ile (bir önceki hadisi) rivâyet etti. Dâvûd dedi ki: Saîd (b. el-Museyyeb) Attâb'dan herhangi bir şey duymamıştır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Asmadaki Üzümün Miktarını Tahmin Etmek
1607-) Abdurrahman b. Mesûd'dan nakledilmiştir ki: Sehl b. Ebî Hasme meclisimize geldi ve şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bize şunu emretti: (Ağaçlardaki meyvelerin miktarını) takdir ettiğiniz zaman (olgunlaştıktan sonra onları) toplayın ve üçte birini bırakın. Eğer üçte birini bırakmazsanız veya (onu bırakmayı uygun) bulamazsanız, dörtte birini bırakın." zekât 17, Nesaî, zekât 26; Ahmed b. Hanbel, III, 448; IV, 2,3. Dâvûd buyurdu ki: Tahmin eden (memur) üçte bîrini, işçilik için bırakır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ağaçtaki Meyvenin Miktarını Tahmin Etmek
1608-) Âişe (radıyallahü anha)'den; Hayber'in durumunu anlatırken şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Revâha'yı yahudilere gönderirdi de o, hurma olgunlaşınca ondan yenmeden önce miktarını tahmin ederdi. b. Hanbel, VI- 163.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Ağaçtaki Hurmanın Miktarı Ne Zaman Tahmin Edilir?
1609-) Ebû Ümâme b. Sehl, babasının şöyle dediğini haber vermiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) zekâtta âdi ve ufak hurmaların alınmasını yasakladı. es-Sunen, II, 130; Hakim, el-Mustedrek, II, 284. dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yasakladığı bu hurmalar Medine hurmasının iki çeşididir. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Ebû'l-Velîd, Süleyman b. Kesir -Zuhri senediyle merfu' olarak rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Olarak Verilmesi Caiz Olmayan Meyveler
1610-) Avf b. Mâlik'ten; demiştir ki: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elinde bir asâ ile yanımıza mescide girdi. Bizden bir adam (zekât olarak getirdiği) âdi bir kuru hurma salkımı asmıştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) asâ ile hurma salkımını dürttü ve şöyle buyurdu: zekâtın sahibi dileseydi, bundan iyisini zekât olarak verebilirdi. Bu zekâtın sahibi kıyamet günü âdi kuru hurma yiyecektir." zekât 27; İbn Mâce, zekât 19.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât Olarak Verilmesi Caiz Olmayan Meyveler
1611-) İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve müstehcen söz ve fiillerden temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı. Kim onu bayram namazından önce verirse, o kabul olunmuş bir zekâttır. Kim de onu bayram namazından sonra verirse, o sadakalardan bir sadakadır. Mâce, zekât 21; Hâkim, el-Mustedrek, I, 409.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakası
1612-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) bize fıtır sadakasının, halk bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emretti. dedi ki: İbn Ömer onu bayramdan bir veya iki gün önce verirdi. zekât 70; Müslim, zekât 22; Tirmizî, zekât 36; Nesâî, zekât 45.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakası Ne Zaman Verilir?
1613-) İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır sadakasını farz kıldı... b. Mesleme, Mâlik'den kıraat yoluyla aldığı rivâyette şöyle dedi: Fıtır sadakası Ramazanda müslümanlardan her hür veya köle, erkek veya kadın üzerine bir sâ' kuru hurma veya bir sâ' arpadır." zekât 71; Müslim, zekât 12, 13; Tirmizî, zekât 35; Nesaî, zekât 33; İbn Mace, zekât 21; Ahmed b. Hanbel, II, 102, 137; Darimî, zekât 27.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?