Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

1614-) Abdullah b. Ömer'den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır sadakasını bir sâ olarak farz kıldı. (Râvi) Ömer b. Nâfi', Mâlik'in (rivâyet ettiği bir önceki hadisin) mânâsını zikretti ve " küçüğe ve büyüğe" (sözüyle) " halk bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emretti" (sözünü) ilâve etti. Dâvûd buyurdu ki: Abdullah el-Umerî'nin Nâfi'den yaptığı rivâyette " her müslümana" demiştir. el-Cümehî'nin Ubeydullah'tan, O'nun da Nâfi'den yaptığı rivâyette ise Nafi " müslümanlardan" demiştir. meşhur olan rivâyette " müslümanlardan" (sözü) yoktur. zekât 70; Müslim, zekât 12, 13, 22, 23; Nesaî, zekât 33.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1615-) Abdullah b. Ömer'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fıtır sadakasını küçüğe, büyüğe, hür ve köleye arpa ve kuru hurmadan bir sâ'olarak farz kılmıştır. Mûsâ (b. İsmail, buna) " erkeğe ve kadına" kelimelerini ilâve etti. Dâvûd buyurdu ki: Eyyûb ve Abdullah el-Umerî de Nâfi'den rivâyet ettikleri bu hadiste " erkeğe ve kadına" (sözünü) zikrettiler. zekât 78; Müslim, zekât 14.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1616-) Abdullah b. Ömer'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında fıtır sadakasını arpa, kuru hurma, Peygamber arpası ve kuru üzümden bir sâ' olarak verirlerdi. dedi ki: b. Ömer: Ömer, (Halife) olup buğday çoğalınca yarım sâ' buğdayı o şeylerden bir sâ yerine (bedel) kıldı" dedi. zekât 41.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1617-) Nâfi'den nakledilmiştir ki b. Ömer: Halk, daha sonra yarım sâ buğdayı (o şeylerden bir sa'a) denk tuttular" dedi. zekât 77; Muslim, zekât 14, 15; Tirmizî, zekât 35; Nesaî, zekât 31. dedi ki: b. Ömer kuru hurma verirdi. Bir sene (beliren hurma kıtlığından dolayı) Medine'liler kuru hurma bulamadılar da arpa verdiler.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1618-) Ebû Saidi'l-Hudrî (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda iken biz fıtır sadakasını her küçük, büyük hür ve köle için yiyecekten bir sâ veya keşten bir sâ\ yahut arpadan bir sâ, ya da kuru hurmadan bir sâ veya kuru üzümden bir sâ' olarak verirdik. Bunu (halife) Muâviye hac veya umre yapmak için (Medine'ye) gelip de minberden halka konuşma yapıncaya kadar böyle vermeye devam ettik. Onun halka yaptığı konuşmada şu söz de vardı: şam buğdayından iki müddün, bir sâ kuru hurmaya denk olduğu görüşündeyim. üzerine halk, bunu (esas) aldı. Ebû Said dedi ki: gelince yaşadığım müddetçe (hayatımın) sonuna kadar onu (eskisi gibi) vermeye devam edeceğim. zekât 73, 75; Müslim, zekât 18; Tirmizî, zekât 35; Nesaî, zekât 38; İbn Mâce, zekât 21; Ahmed b. Hanbel, 111-23. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi İbn Uleyye, Abde ve başkaları İbn îshak'tan, o da Abdullah b. Abdullah b. Osman b. Hâkim b. Hizam'dan, o da İyâz'dan, O da Ebû Said'den aynı mânâda rivâyet etti. Ve onda bir adam İbn Uleyye'den yaptığı rivâyette: veya bir sâ’ buğday" (sözünü) söyledi ki o söz, mahfuz değildir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1619-) Müsedded'in İsmail'den yaptığı rivâyette " buğday" sözü edilmedi. Dâvûd buyurdu ki: Muâviye b. Hişam bu hadisin -Sevrî'den o da Zeyd b. Eşlem'den, o da îyaz'dan o da Ebû Said'den yaptığı- rivâyetinde (" yiyecekten bir sâ" yerine) " buğdaydan yarım sâ" (sözünü) zikretti. Halbuki bu söz, Muâviye b. Hişam'dan veya ondan rivâyet edenden (meydana gelen) bir hatadır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1620-) Iyaz (b. Abdillah) dedi ki: Ebû Saîd el-Hudrî'yi şöyle derken işittim: asla bir sâ'dan başkasını vermem. Zira Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında biz kuru hurma veya arpa veya keş veya kuru üzümden bir sâ' verirdik. Yahya'nın hadisidir. Süfyan b.Uyeyne ise, (yaptığı rivâyette bu sayılanlara) "veya undan bir sâ" sözünü ilâve etti. b. Yahya dedi ki: (Muhaddisler) bu ilâveden dolayı Süfyan'ı kınadılar da ondan vazgeçti. Dâvûd dedi ki: Bu ilâve, İbn Uyeyne'nin hatasıdır.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fıtır Sadakasının Miktarı Nedir?
1621-) Abdullah b. Sa'lebe veya Sa'lebe b. Abdullah b. Ebî Suayr, babasının şöyle dediğini rivâyet etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (Fıtır sadakası) küçük veya büyük, hür veya köle, erkek veya kadın her iki kişiye buğdaydan bir sâ'dır. (Fıtır sadakası veren) zengininizi Allah (günahlardan arıtıp malını) temizler. Fakirinize gelince de (fıtır sadakası olarak) verdiğinden Allah, ona daha fazlasını verir." b. Hanbel, V, 432, Darekutnî, es-Sünen, II, 148, 150. (b. Dâvûd) hadisinde, " zengin veya fakır" sözünü ilâve etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Buğdaydan Yarım Sâ Diye Rivâyet Edenler
1622-) Abdullah b. Sa'lebe b. Suayr, babasından rivâyet ettiğine göre babası şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta hutbe okudu da fıtır sadakasının her şahıs için bir sâ' hurma veya bir sâ' arpa verilmesini emretti. b. Hasan, hadisinde " veya iki kişi için bir sâ buğday" (sözünü) ilâve etti. Sonra (Ali b. Hasan ile Muhammed b. Yahya) " her küçük ve büyük, hür ve köle için- (verilmesini emretti)" sözünde ittifak ettiler. es-Sünen, II, 148; Hâkim, el-Müstedrek, III, 279.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Buğdaydan Yarım Sâ Diye Rivâyet Edenler
1623-) Abdullah b. Sa'lebe el-Uzrî şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan bayramından iki gün önce halka hitap etti. Ahmed b. Salih diyor ki: Sonra râvi bir önceki el-Mukrî hadisinin mânâsım rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Buğdaydan Yarım Sâ Diye Rivâyet Edenler
1624-) Hasan el-Basrî'den nakledilmiştir ki: Abbâs bir Ramazanın sonunda Basra minberinden hutbe okudu da; Orucunuzun sadakasını veriniz," dedi. Sanki halk daha önce (bunu) bilmiyordu. Sonra İbn Abbâs: Burada Medine halkından kimler var? Kalkınız kardeşlerinize (fıtır sadakasını) öğretiniz. Çünkü onlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu sadakayı her hür veya köleye erkek veya kadına, küçük veya büyüğe kuru hurma veya arpadan bir sâ', buğdaydan da yarım sâ' olarak farz kıldığını bilmiyorlar" dedi. (Basra'ya) gelip de fiyatların ucuzluğunu görünce: Allah size (nimetini) bollaştırdı. Artık fıtır sadakasını her şeyden bir sâ yapsanız" dedi. zekât 36. dedi ki: Hasan' el-Basrî fıtır sadakasının sadece oruç tutanlara gerektiği görüşündeydi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Buğdaydan Yarım Sâ Diye Rivâyet Edenler
1625-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den nakledilmiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömer b. el-Hattâb'ı zekât toplamaya gönderdi de İbn Cemil, Hâlid b. el-Velid ve el-Abbâs (zekat) vermediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): -İbn Cemîl, fakirdi de Allah onu zengin ettiği için zekâtını vermiyor (nankörlük ediyor), Halid b. el-Velîd'e gelince, siz Halid'e zulmediyorsunuz. O zırhlarını ve harp aletlerini Allah yoluna vakfetti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in amcası el-Abbâs ise, onun zekâtı ve bir misli bana aittir" buyurdu. Sonra (sözüne devamla): Adamın amcasının, babası gibi olduğunu bilmez misin?" buyurdu. zekât 49; Müslim, zekât 11; Nesâî, zekât 15; Ahmed b. Hanbel, II, 322, Darekutnî, es-Sünen, II, 123.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekatı Vaktinden Önce Vermek
1626-) Ali (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Abbâs (radıyallahü anh), zekâtın vaktinden önce verilmesini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordu da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bu hususta ruhsat verdi, -bir rivâyette- Ali, " ona bu hususta izin verdi" dedi. zekât 37; İbn Mâce, zekât 7; Ahmed b. Hanbel, I- 104; Dârimî, zekât 12; Dârekutnî, es-Sünen, II, 123; Hâkim, el-Mustedrek, III, 332; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 111. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisi Hüşeym, Mansur b. Zâzân'dan, O'da Hakem'den, o da el-Hasan b. Müslim'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmiştir. Hüşeym'in hadisi daha sahihtir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekatı Vaktinden Önce Vermek
1627-) İmrân b. Husayn'ın azatlısı İbrahim b. Atâ, babasından rivâyet ettiğine göre, Ziyad veya emirlerden birisi, İmrân b. Husayn'ı zekât toplamaya gönderdi de dönünce İmrân'a: mal nerede? diye sordu. O da: mal (getirmek) için mi gönderdin? Biz onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında aldığımız yerlerde aldık ve yine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bıraktığımız yerlere bıraktık, dedi. Mâce, zekât 14.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zekât, Bir Beldeden Başka Bir Beldeye Nakledilir Mi?
1628-) Abdullah (b. Mesûd (radıyallahü anh) )'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Kendisine yetecek malı olduğu halde dilenen kimsenin (aldığı şeyler) kıyamet gününde yüzünde tırmık izi ve yara olarak gelir." Resûlallah! Zenginliğin ölçüsü nedir? diye soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Elli dirhem gümüş veya bunun değerinde altın" buyurdu. Yahya (b. Âdem) dedi ki: Abdullah b. Osman, Süfyan'a: Hatırladığıma göre Şu'be, Hakim b. Cübeyr'den (hadis) rivâyet etmez" dedi. Süfyân da: Bu hadisi bize Muhammed b. Abdirrahman b. Yezid'den, Zübeyd rivâyet etti" cevabını verdi. zekât 22; Nesaî, zekât 87; İbn Mâce, zekât 26; Ahmed b. Hanbel, ı, 388, 441; IV-181.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1629-) Atâ b. Yesâr, Esed oğullarından bir adamın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: ve ailem Bakî el-Garkad'a inmiştik. Ailem bana: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a git de ondan yiyecek bir şey iste" dedi ve ihtiyaçlarını saymaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gittim. Yanında kendisinden (bir şeyler) isteyen bir adam gördüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ona: verecek bir şey bulamıyorum" diyordu. Bunun üzerine şöyle söyleyerek kızgın bir halde döndü. yemin ederim ki sen, dilediklerine veriyorsun. (sallallahü aleyhi ve sellem): verecek bir şey bulamadığım için bana kızıyor. Sizden biriniz bir ukiyye gümüşü veya bu değerde malı olduğu halde dilenirse, haddi aşarak dilenmiş olur" buyurdu. (adam devamla) şöyle dedi: Kendi kendime, sütlü devemiz bir ukiyyeden daha değerlidir, dedim ve hiçbir şey istemeden geri döndüm. ukiyye, kırk dirhem gümüştür. Ondan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a arpa ve kuru üzüm geldi de Aziz ve Celîl olan Allah, bizi zengin edene kadar gelenlerden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize pay ayırdı. Dâvûd dedi ki: Mâlik'in dediği gibi, (Süfyan) Sevrî de bu hadisi böyle rivâyet etti. zekât 90.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1630-) Ebu Saidi'l-Hudrî'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: bir ukiyye değerinde malı olduğu halde dilenirse haddi aşmış olur.” üzerine kendi kendime; Yakute adlı dişi devem bir ukiyyeden daha değerlidir, dedim. (Hadisin râvilerinden olan) Hişâm, "bir ukiyyeden daha değerlidir" sözü yerine "kırk dirhemden daha değerlidir" dedi- ve ondan hiçbir şey istemeden geri döndüm. rivâyetinde buna "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir ukiyye, kırk dirhemdi." sözünü ilâve etti. zekât 89; Ahmed b. Hanbel III, 7, 9; IV, 36; V, 430.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1631-) Sehl b. el-Hanzeliyye'den; demiştir ki: b. Hısn ile el-Akra b. Habis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldiler ve ondan (bir şeyler) istediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara istedikleri şeylerin verilmesini emretti. Muâviye'ye (onlara istedikleri şeylerin verilmesi için oturdukları yerlerin zekât memurlarına yazmasını) emretti. O da onlara istedikleri şeyleri yazdı. Akra mektubunu aldı, sarığının içine sardı ve gitti. Uyeyne ise, mektubunu aldı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına geldi ve (kendi kendine) dedi ki: "Ya Muhammed! Benim, Mütelemmis'in sayfası (mektubu) gibi içinde ne olduğunu bilmediğim bir mektubu, kavmime götüreceğimi mi zannediyorsun?" üzerine Muaviye, onun bu sözünü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a haber verdi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yanında kendisine yetecek malı olduğu halde dilenirse, kendisini ateşe götürecek şeyi çoğaltmış olur" buyurdu. Nüfeylî bir diğer rivâyette ("ateş" sözü yerine) "cehennemin kor ateşi", dedi, Oradakiler: Resûlallah! Kişiye yetecek malın miktarı nedir? dediler. -Nufeylî bir diğer rivâyette, bunun yerine "varlığıyla beraber dilenmek uygun olmayan zenginliğin miktarı nedir? dedi. öğle ve akşam yemeğinde yetecek miktardır" buyurdu. Nufeylî bir diğer rivâyette bunun yerine, "Onu bir gün bir gece veya bir gece bir gün doyuracak yiyeceğinin olmasıdır" dedi ve bize bunu zikredilen bu sözlerle kısa olarak rivâyet etti. b. Hanbel, IV, 181.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1632-) Ziyâd b. el-Hâris es-Sudâî'den; demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldim ve ona beyat ettim. Uzun bir hadis zikretti. (Bu arada şunları söyledi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir adam geldi ve "bana zekât ver" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Allah zekât (taksimi) hususunda ne bir peygamberin ne de başkasının hükmüne razı olmadı ki, onunla ilgili hükmü kendisi verdi, onu sekiz sınıfa taksim etti. Eğer o sınıflardan isen sana hakkını veririm." buyurdu." b. Hanbel, IV, 169.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1633-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: bir iki hurma veya bir-iki lokma ile geri çevrilen (dilenci) değildir. (Asıl) Miskin, insanlardan bir şey istemeyen ve onlar tarafından hali bilinmediği için kendisine (bir şey) verilmeyen kimsedir." zekât 53; Müslim, zekât 101; Nesaî, zekât 76; Ahmed b. Hanbel, I, 384, 446; II, 260, 316, 445, 506.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1634-) ..Ebû Hureyre'den, demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir önceki hadisin) benzerini buyurdu. (Ebû Seleme devamla dedi ki:) "Miskin, utanıp istemeyen ve muhtaç olduğu bilinmediği için kendisine sadaka verilmeyen kimsedir. İşte o (âyette sözü edilip de sadakadan) mahrum olandır". Müsedded rivâyet ettiği hadiste buna, "Kendisine yetecek malı olmayan" sözünü ilâve etti. Ancak "utanıp istemeyen" sözünü söylemedi. zekât 76. Dâvûd dedi ki: Muhammed b. Sevr ile Abdurrezzak bu hadisi Ma'mer'den rivâyet ettiler ve "Mahrum" sözünü Zührî'nin sözü saydılar ki, bu daha doğrudur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1635-) Ubeydullah b. Adiyy b. el-Hıyâr'dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: adam bana bildirdiklerine göre, Veda haccında zekât taksim ederken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmişler ve o zekâttan kendileri de istemişler. (O iki adam dedi ki:) Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gözlerini kaldırıp bize baktı ve indirdi, bizi güçlü-kuvvetli gördü: size de veririm. Ancak zengin ile kazanabilen güçlünün bunda hakkı yoktur," buyurdu. zekât 91; Ahmed b. Hanbel, IV, 224; V, 290, 362.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1636-) ..Abdullah b. Amr'dan rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: kuvvetli ve sağlam olana zekâl (almak) helâl olmaz." Dâvûd dedi ki: Süfyân bunu Said b. İbrahim'den İbrahim'in dediği gibi rivâyet etti. Şu'be, de bunu Saîd'den rivâyet etti. Ancak "kuvvetli ve sağlam" yerine "kuvvetli ve güçlü" dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (bu konuda) rivâyet edilen diğer hadislerin bir kısmı "kuvvetli ve güçlü" diğer bir kısmı da "kuvvetli ve sağlam" şeklindedir. b. Züheyr, Abdullah b. Amr'la karşılaştığını ve (Abdullah'ın) "zekât (almak) kuvvetliye de sağlam olana da helâl olmaz" dediğini söyledi. zekât 23; Nesâî, zekât 90; İbn Mâce, zekât 26; Ahmed b. Hanbel, II, 164, 192, 377; V, 375; Dârimî, zekât 15; Darekutnî, es-Simen, II, 118; Hâkim, el-Müstedrek, I, 407.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kime Zekât Verilir Ve Zenginliğin Ölçüsü Nedir?
1637-) Atâ b. Yesâr'dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Şu beş kişinin dışında hiçbir zengine zekât (almak) helâl değildir. Allah yolunda cihâd eden zekât memuru, (müslümanların arasını bulmak için) borçlanan, zekât malını kendi malı (parası) ile satın alan kişi ve fakir komşunun kendisine verilen zekatı hediye ettiği (zengin) kişi." zekât 29.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zengin Olduğu Halde Zekât Alması Caiz Olanlar
1638-) Ebû Said el-Hudrî'den "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" dediği ve önceki hadisi zikrettiği rivâyet edilmiştir. Dâvûd dedi ki: Onu İbn Uyeyne de Zeyd'den Mâlik'in rivâyeti gibi rivâyet etmiştir. onu Zeyd'den rivâyet etmiş, Zeyd şöyle demiştir: Güvenilir bir kişi bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şunu rivâyet etti. Mace, zekât 27; Ahmed b. Hanbel, III, 56.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zengin Olduğu Halde Zekât Alması Caiz Olanlar
1639-) Ebû Said'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Zengine zekât helâl değildir. Ancak Allah yolunda (cihâd eden) yolcu veya kendisine zekât verilip de onu sana (zengin olduğun halde) hediye eden veya seni ona davet eden fakir komşun (un sana ikram ettiği helâl olur.) Dâvûd buyurdu ki: Firâs ile İbn Ebi Leylâ Atiyye'den o da Ebû Saîd'den O'da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den benzerini rivâyet etmiştir. b. Hanbel, III, 97.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Zengin Olduğu Halde Zekât Alması Caiz Olanlar
1640-) Buşeyr b. Yesâr'dan rivâyet edildiğine göre; Ensârdan Sehl b. Ebî Hasme denilen biri " Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hayber'de öldürülen Ensarî'nin diyeti olarak kendi kavmine zekât develerinden yüz tane verdiğini" haber vermiştir. diyât 22, ahkâm 38, kasâme 2-6; Müslim, kasâme 1-6; Ebû Dâvûd, diyâ 4521; Tirmizî, diyât 22; Nesâî, kasâme 3-5; İbn Mâce, diyât 28; Ahmed b. Hanbel IV, 32, 142.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Bir Kimseye Ne Kadar Zekât Verilebilir?
1641-) Duyurmuştur: Dilenmeler, tırmalamalardır, kişi onlarla yüzünde iz yapar. Dileyen yüzünü korur dileyen de korumaz. Ancak kişinin yetki sahibinden veya kaçınılmaz bir iş için (başkasından) istemesi hariç." zekâi 38; Nesâî, zekât 93.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Dilenmenin Caiz Olduğu Durumlar
1642-) Kabise b. Muhârik el-Hilâlî'den nakledilmiştir ki: anlaşmazlıkta ortalığı yatıştırmak üzere kefil olmuştum da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. Bana: Kabisa, bekle de bize zekât gelsin, onun sana verilmesini emredelim," dedi. Sonra şöyle buyurdu: Kabîsa, dilenmek ancak şu üç kişiden birine helâl olur: Kefalet altına giren kişinin o meblağı elde edinceye kadar dilenmesi helâldir. Sonra bundan vazgeçer. Malını helâk eden bir felâkete maruz kalan, kişinin geçimini temin edinceye kadar dilenmesi helâldir. Kavminden aklı başında üç kişi " gerçekten falan fakir düştü" deyip de şehâdette bulundukları kişinin geçimini te'min edinceye kadar dilenmesi helâldir. Sonra bundan vazgeçer. Bunların dışında dilenmek haramdır. Dilenen, haram yemiş olur." zekât 109; Nesaî, zekât 80, Darimî, zekât 36; İbn Hıbbân, Sahih, V, 168.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Dilenmenin Caiz Olduğu Durumlar
1643-) Enes b. Mâlik'ten rivâyet edildiğine göre Ensar'dan bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dilenmeye geldi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Evinde hiç bir şeyin yok mu?" diye sordu. Adam: (bir şeyim yok ancak) bir çul var ki, bir kısmını giyiyor, diğer kısmını da (altımıza) seriyoruz. Bir de su içtiğimiz bir bardak var, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Onları bana getir" dedi. Adam da getirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları eline aldı ve: Bunları kim satın alır?" dedi. Bir adam: onları bir dirheme alırım, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki veya üç defa: Kim bir dirhemden fazla verir" dedi. Bir başka adam: ben iki dirheme alırım, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); o adama verdi ve iki dirhemi aldı. Ensârî'ye verdi ve şöyle buyurdu: Birisiyle yiyecek satın al da ailene götür ver. Diğer dirhem ile de bir keser satın alıp bana getir." Ensârî keseri getirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona eliyle bir sap takdı ve Ensârî'ye dedi ki: Git, odun topla ve sat. Seni on beş güne kadar görmeyeyim." gitti odun toplayıp sattı. (On beş gün sonra) on dirhem biriktirmiş olarak geldi. Onun bir kısmı ile elbise, bir kısmı ile de yiyecek satın aldı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu senin için kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesi ile gelmenden hayırlıdır. Dilencilik ancak şu üç kişi için caiz olabilir: fakirlik çeken, çok ağır bir borç altında bulunan, can yakıcı kan diyetini ödemeyi yüklenen" büyü 10; Nesâî, büyü' 22; İbn Mâce, ticarât 25; Ahmed b. Hanbel, III, 114.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Dilenmenin Caiz Olduğu Durumlar
1644-) Avf b. Mâlik'ten; demiştir ki: yedi veya sekiz ya da dokuz kişi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında idik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ın elçisine bey'at etmez raisiniz?" buyurdu. Halbuki biz yeni bey'at etmiştik. Biz de: bey'at etmiştik, dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı şeyi üç sefer söyledi. Bunun üzerine ellerimizi uzattık ve ona bey'at ettik. Bu arada biri: Resûlallah! Biz şüphesiz size bey'at etmiştik. Şimdi sana ne üzerine bey'at ediyoruz? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'a kulluk etmeniz, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı dosdoğru kılmanız, (söz) dinleyip itaat etmeniz ve -sesini alçaltarak gizlice- Halktan hiç bir şey istememeniz üzerine" buyurdu. Avf dedi ki: olsun (durum öyle oldu ki), o cemaatten birinin kamçısı yere düşüyordu da hiç bir kimseden onu vermesini istemiyordu. zekât 108; Nesaî, salât 5: İbn Mâce, cihâd 41. Dâvûd buyurdu ki: Hişâm'ın hadisini Saîd'den başka bir kimse rivâyet etmemiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Dilenmenin Çirkinliği
1645-) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in azatlısı Sevbân'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir şey istemeyeceğine kim bana söz verir ki, ona cenneti garanti edeyim" buyurdu. Ben" dedi. Gerçekten de hiç kimseden bir daha hiç bir şey istemedi. Zekât 86.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Dilenmenin Çirkinliği
1646-) Ebû Said el-Hudrî'den rivâyet edildiğine göre, Ensâr’dan bazı kişiler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan (bir şeyler) istediler. O da onlara verdi. Sonra tekrar istediler yine verdi. Yanındaki tükenince: Yanımdaki malı sizden asla gizlemem. Kim iffetli olmak isterse, Allah onu iffetli yapar. Kim de elindeki ile yetinirse, Allah onu zengin yapar. Sabretmeye gayret edene Allah sabır ihsan eder. Hiç bir kimseye sabırdan daha geniş bir ihsanda bulunu İmanı iş lir" buyurdu. zekât 18, 50; Müslim, zekât 124; Tirmizî, birr 77; Nesaî, zekât 85; Ahmed b. Hanbel, III, 12, 44, 93, 403.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1647-) İbn Mesûd'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Kime yokluk isabet eder de (halinden şikâyet ederek) onu halka arz eder (onlardan bir şeyler ister)se yokluğu giderilmez. Kim de onu Allah'a arz ederse, Allah onu çabuk zengin eder. Ya çabuk ölümle veya çabuk zenginlikle." diye buyurdu. zühd 18; Ahmed b. Hanbel, I, 407, 442.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1648-) İbnu'l-Firâsî'den rivâyet edildiğine göre, el-Firâsî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: mi, Ya Resûlallah? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayır, eğer mutlaka bir şey istemen gerekirse, salih kişilerden iste!" buyurdu. zekât 84.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1649-) ..İbnü's Sâidî'den nakledilmiştir ki: (radıyallahü anh) beni zekât toplamak üzere görevlendirdi. İşimi bitirip topladığım zekâtları kendisine teslim edince, bana ücret verilmesini emretti. Bunun üzerine " Ben bu işi Allah rızası için yaptım, mükâfatım Allah'a aittir" dedim. O şöyle cevap verdi: verileni al, zira ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında (bu işte) çalıştım. Bana ücret verdi ben de söylediğin gibi söyledim. Resûlüllah bana: İstemeden sana bir şey verildiği zaman onu (al) ye ve tasadduk et." buyurdu. ahkâm 17; Müslim, zekât 112; Nesaî, zekât 94; Ahmed b. Hanbel, I, 52.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1650-) Abdullah b. Ömer'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde zekâttan, haya edip onu almamaktan ve dilenmekten söz ederken şöyle buyurdu: Yüksek el, alçak elden daha hayırlıdır. Yüksek el, veren (el), alçak el de dilenen (el)dir." zekât 18; vesâyâ 9: Rikâk II; Müslim, zekât 94; Nesaî, zekât 52; Ahmet b. Hanbel, II, 4, 98, 319; III, 330. Dâvûd buyurdu ki: Bu hadisteki Eyyûb'un Nâfi'den rivâyeti konusunda ihtilâf edilmiştir. Abdulvâris: Yüksek el, haya edip almayandır" demişse de râvilerin çoğu Hammâd b. Zeyd'den, o da Eyyûb'dan rivâyetine göre: Yüksek el, veren eldir" Hammâd'dan rivâyet edenlerden biriside: haya edip almayandır" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1651-) Mâlik b. Nadla'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Eller üç kısımdır: Allah'ın Yed-i Ulyâ'sı (zatına mahsus ve sıfatına lâyık Eri), ondan sonra verenin eli ve dilenenin alçak eli, fazla olanı ver ve nefsine yenilme." b. Hanbel, I, 446; IV, 137.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: İstifâf Dilenmeyip İffetli Yaşamak
1652-) İbn Ebî Râfi, (babası) Ebû Râfi'den rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mahzûm oğullarından bir adamı zekât toplamaya gönderdi. O adam Ebû Râfi'e: arkadaş ol ki, ondan pay alasın, dedi. Ebû Râfi'de: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidip sormadıkça (seninle gelmem), dedi ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidip sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Kavmin azatlı kölesi onların aile fertlerinden sayılır, bize sadaka helâl değildir" buyurdu. zekât 25, Nesaî, zekât 97; Ahmed b. Hanbel, VI, 10.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Haşimoğullarına Sadaka Vermek
1653-) Enes (radıyallahü anh)'ten rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahibi bilinmeyen, yere düşmüş bir hurmaya rast gelirdi de zekât olması korkusundan başka bir şey onu almaktan menetmezdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Haşimoğullarına Sadaka Vermek
1654-) Enes (radıyallahü anh)'ten rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (yerde) bir hurma buldu da: Zekât olmasından korkmasaydım, onu yerdim" buyurdu. buyu, 4, lukata 6; Müslim, zekât 164; Ahmed b. Hanbel II, 317; III, 132, 193, 292. Dâvûd buyurdu ki: Hişâm bunu Katâde'den böyle rivâyet etti.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Haşimoğullarına Sadaka Vermek
1655-) İbn Abbâs'tan; demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendisine zekâttan vermiş olduğu deve için beni ona gönderdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Haşimoğullarına Sadaka Vermek
1656-) İbn Abbâs'tan önceki hadisin benzeri rivâyet edilmiştir, (ancak Salim, rivâyetinde) " develeri değiştirmesi için" ifâdesini eklemiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Haşimoğullarına Sadaka Vermek
1657-) Enes (radıyallahü anh)'ten rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e et getirildi. Bu nedir?" diye sordu. -sadaka olarak verilmiş bir şey, diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu onun için sadaka, bizim için ise hediyedir" , buyurdu. zekât 61, 62. hibe 7; Müslim, zekât 170; Nesaî, zekât 99; Ahmed b. Hanbel, III, 117, 180, VI 115, 191.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Fakirin Zekat Malından Zengine Hediye Vermesi
1658-) Bureyde'den rivâyet edildiğine göre bir kadın, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi ve şöyle dedi. sadaka olarak bir câriye vermiştim. Annem öldü ve o cariyeyi miras olarak bıraktı. (Acaba durum ne olacak?) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): 0 sadakanın mükâfatına hak kazandın ve o sana miras olarak geri döndü" buyurdu. sıyâm 157; Tirmizî, zekât 31; Ahmed b. Hanbel V, 349, 351, 361.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Kişinin Sadaka Olarak Verdiği Mala Vâris Olması
1659-) Abdullah (b. Mesûd)'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında mâûnu, kova ve tencerenin ödünç olarak verilmesi sayardık. Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Maldaki Haklar
1660-) Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Servetinin zekâtını vermeyen hiçbir mal sahibi yoktur ki Allah, kıyamet günü cehennem ateşinde o malı kızdırtmamış olsun ve miktarı sizin saydığınız günlerden elli bin sene olan bir günde Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar- o malla sahibinin yüzü, yanları ve sırtı dağlanmasın. Sonra ya cennete ya da cehenneme (giden) yolu kendisine gösterilir. vermeyen hiç bir koyun sürüsü sahibi yoktur ki, kıyamet günü o koyunlar, olduğundan fazla gelmesin ve sahibi düz ve geniş bir yere onların önüne yatırılarak onu boynuzlan ile süsmesin, tırnakları ile çiğnemesinler ki, aralarında ne yamuk boynuzlu ve ne de boynuzsuz yoktur. Miktarı sizin saydığınız günlerden elli bin sene olan bir günde Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar sürünün sonundakiler, onun üzerinden geçtikçe öndekiler bir daha üzerine gönderilir. Sonra ya cennete ya da cehenneme (giden) yolu kendisine gösterilir. vermeyen hiç bir deve sahibi yoktur ki kıyamet günü o develer olduğundan fazla gelmesin ve sahibi düz ve geniş bir yere onların önüne yatırılarak ayaklarıyla çiğnemesinler. Miktarı sizin saydığımz günlerden elli bin sene olan bir günde Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar sondakiler, onun üzerinden geçtikçe öndekiler bir daha üzerine gönderilir. Sonra ya cennete ya da cehenneme (giden) yolu kendisine gösterilir. zekât 26.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Maldaki Haklar
1661-) Ebû Hureyre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir önceki hadisin benzerini rivâyet etmiştir: (Hadisin senedindeki) Zeyd b. Eşlem, deve ile ilgili bölümde " onların hakkını (zekâtım) vermeyen" sözünden sonra, " su başına geldikleri günde sağılmaları haklarındandır" sözünü söyledi. zekât 24.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Maldaki Haklar
1662-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den önceki kıssanın benzerini işittim. Birisi, Ebû Hüreyre'ye; hakkı nedir? diye sordu. Ebû Hureyre: verirsin, bol sütlü olanını sütü sağılıp sana geri verilmek üzere verirsin, (bir başkasını) binilip sana iade edilmek üzere verirsin. Erkeğini dişileri aşılayıp sana iade edilmek üzere verirsin, sütlerinden içirirsin, dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Maldaki Haklar
1663-) Ubeyd b. Umeyr'den nakledilmiştir ki: Bir adam: Resûlallah! Develerin hakkı nedir? diye sordu. Râvî önceki hadisin benzerini zikretti ve buna " develerin kovalarını ariyet olarak verirsin" sözünü ekledi. zekât 27.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Zekât Bölümü
Konu: Maldaki Haklar