Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı
2504-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'şöyle buyurmuştur: Bir kimse (Allah yolunda) savaşmadan ve onu gönlünden geçirmeden ölürse bir çeşit nifak üzere ölür." imâre 158; Nesai, cihad 2; Darimi, cihad 25; Ahmed b. Hanbel, II, 374.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakmanın Kerâhati
2505-)
Ebû Ümâme (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Kim savaşa katılmaz veya savaşa katılan bir gaziyi (harp aletleriyle) donatmaz ya da savaşa giden mücâhidin ailesine hizmette ona hayırlı bir vekil olmazsa, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah onu bir felâkete uğratır. hadisin ravilerinden) Yezid b. Abdirabbih rivâyetinde " kıyametten önce" (Allah onu bir felâkete uğratır) demiştir. Mâce, cihad 5; Darimi, cihad 25.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakmanın Kerâhati
2506-)
Enes b. Mâlik'den rivâyet olunduğuna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Müşriklere karşı mallarınızla yanlarınızla ve dillerinizle savaşınız." cihad 1; Dârimi, cihâd 38; Ahmed b. Hanbel, III, 124, 153, 251.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakmanın Kerâhati
2507-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Eğer topluca (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) size acı (bir şekilde) azabeder- el-Tevbe (9), 39. (ây et-i kerimesi) ile " Ne Medine halkının..." et-Tevbe (9), 120. âyetini " Yapacakları" bk. et-Tevbe (9), 121. kelimesine kadar, bunları takibeden " Bütün insanların, toptan savaşa çıkmaları doğru değildir..." et-Tevbe (9), 122. (âyet-i kerimesi) neshetmiştir. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Müslümanların Toptan Harbe Çıkma Mükellefiyetlerinin Özel Bir Taifenin Harbe Çıkmaması Emrinin Gelmesi İle Yürürlükten Kaldırılması
2508-)
Necde b. Nüfey'den; demiştir ki: İbn Abbâs'a şu; Eğer topluca (savaşa) çıkmazsamz (Allah) size (acı bir şekilde) azabeder..." et-Tevbe (9), 39. (mealindeki) âyeti sordum da; yağmur kesildi. (Yağmurun kesilmesi) onların azabıydı diye cevap yerdi. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Müslümanların Toptan Harbe Çıkma Mükellefiyetlerinin Özel Bir Taifenin Harbe Çıkmaması Emrinin Gelmesi İle Yürürlükten Kaldırılması
2509-)
Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanında (oturuyor) idim. Kendisini bir sükûnet kapladı. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın dizi benim dizimin üzerine düştü. Resûlüllah'ın dizinden daha ağır birşey görmedim. Sonra (bu hal) ondan çekilip gidince (bana hitaben); Yaz!" dedi. Ben de onun mübarek ağzından çıkan; inananlardan yerlerinde oturanlar ile mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cîhad edenler bir olmaz. " en-Nisa (4), 95. âyetini sonuna kadar bir kürek kemiği üzerine yazdım. Bu esnada âmâ bir adam olan İbn Ümm-i Mektum mücâhidlerin faziletini işitince ayağa kalktı ve; Allah'ın Rasûlü mü’minlerden cihada gücü yetmeyenlerin durumu nasıldır? dedi. (İbn Ümm-i Mektum) sözünü bitirince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (yeniden) bir sükunet hali daha kapladı ve dizi dizimin üzerine düştü. Dizinin ağırlığını (bu) ikinci defa (ki düşüşün) de de (aynen) birinci defaki gibi (herşeyden daha ağır) buldum. Sonra (bu hal) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den çekilip gidince (bana hitaben); Ey Zeydî (yazdığını) oku!" dedi. Ben de (yazdığım âyetin) (kısmım) okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de (bu kısma) = özürsüz olarak (sözü ilâve edilecek)" dedi (ve) âyetin tümünü okudu. Zeyd dedi ki: Allah (bu âyette bulunan -özürsüz olarak- anlamındaki) kelimeyi başlıbaşına indirdi. Ben de (âyete) ilâve ettim. Hayatım elinde olan Allah'a yemin olsun ki onun kemikte bulunan çatlağın yanındaki ilâve edildiği yeri görür gibiyim. tefsir; Nisa 18; Cihad 31; Müslim, imare 141; Ahmed b. Hanbel, V, 190, 191.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Bir Mazeretten Dolayı Harbe Katılmama İzni
2510-)
Enes b. Mâlik'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Vallahi siz Medine'de öyle bir cemaat bıraktınız ki onlar sizin yürüdüğünüz (bütün) yol(lar)da ve sarfettiğiniz (her) malda, geçtiğiniz (her) vadide sizinle beraberdirler." üzerine ashab-ı kiram); Allah'ın Rasûlü! Onlar Medine'de oldukları halde nasıl bizimle olurlar dediler. (Hazret-i Peygamber de); Onları mazeret(leri) alıkoydu." diye karşılık verdi. cihâd 35, meğâzî 81; Müslim, imâre 159; İbn Mâce, cihâd 6; Ahmed b. Hanbel, III, 103, 160, 182, 214, 300, 341.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Bir Mazeretten Dolayı Harbe Katılmama İzni
2511-)
Zeyd b. Halid el-Cüheni, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: Kim Allah yolundaki bir mücahidi donatırsa (Allah yolunda) savaşmış olur. Kim de bir mücahide ailesi hakkında hayırlı bir vekil olursa, o da (Allah yolunda) savaşmış olur." cihad 38; Müslim, imare 135-136; Tirmizî, fedâil 6; Nesaî, cihad 44; Darimi, cihad 26; Ahmed b. Hanbel, I, 20, 53; IV, 115, 117; V, 192, 193, 234.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Cihada Denk Olabilen Amel
2512-)
Ebû Said el-Hudri (radıyallahü anh)'den rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'Beni Lihyan'a (karşı savaşmak üzere bir müfreze) gönder(mek iste)miş ve; Her iki adamdan biri çıksın!" buyurmuş. Sonra oturan(lar)a; Çıkanın ailesi ve malı hakkında hanginiz hayırlı bir vekil olursa, çıkanın yarı sevabı ona verilir" buyurmuş. imâre 138.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Cihada Denk Olabilen Amel
2513-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir: İnsanda bulunan (huy)ların en kötüsü, hırslı bir cimrilik ve şiddetli bir korkaklıktır" b. Hanbel, II, 302.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Cesurluk Ve Korkaklık
2514-)
Ebû îmran, Eşlem (b. Yezid)'den; demiştir ki: Biz İstanbul'u kasdederek Medine'den savaşa çıktık. Cemaatin başında Abdurrahman b. Halid b. el-Velid vardı. Rum (askerleri) sırtlarını (İstanbul) şehrin(in) surlarına dayamışlardı. Derken (bizden) bir adam (tek basma) düşmana saldır(ıp düşman safları arasına dal)dı. Bunun üzerine halk " Vazgeç, vazgeç! lâilahe illallah kendi elleriyle kendini tehlikeye atıyor!" diye feryada başladı. (Bunu gören) Ebû Eyyûb (el-Ensârî) dedi ki: Bu âyet biz Ensâr topluluğu hakkında indi. (Yüce) Allah Peygamberi (Muhammed) (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yardım edip İslâmiyete destek olunca (kendi kendimize); Haydi gelin mallarımızın başında duralım, onları düzene koyalım" demiştik. Bunun üzerine Yüce Allah; Allah yolunda sarf ediniz de kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız!" el-Bakara (2), 195. (mealindeki âyet-i kerimeyi) indirdi. (Kendi) eller(imiz)le kendimizi tehlikeye atmak (demek), mallarımızın başında onları düzene koymakla uğraşmamız ve cihâdı terk etmemiz demektir." İmran dedi ki: Ebû Eyyûb (Şehid olup ta) İstanbul'a defn edilinceye kadar cihada devam etti. tefsiru'l-kur'ân, 3.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: İ Kerimesi
2515-)
Ukbe b. Âmir'den; demiştir ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim; Aziz ve celil olan Allah bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete sokar, hayır uman ve bu sebeple onu yapan ustasını, onu atanı, onu atana vereni. ve binicilik yapın. Atıcılık yapmanız bana binicilik yapmanızdan daha sevimlidir. Üç oyundan başka (mubah) oyun yoktur. İnsanın atını terbiye etmesi, ailesi ile oynaşması, yayı ve oku ile atması. Kim (ok) atmasını öğrendikten sonra ondan yüz çevirerek atışı terkederse -ki ok atmak gerçekten (büyük) bir nimettir- Onu(n şükrünü) terketmiş olur. Yahut da (ravi şöyle) dedi: Ona nankörlük etmiş olur." imâre 169; Tirmizi, Fedâilu'l-Cihâd 18; Nesâî, hayl 8; İbn Mâce, cihâd 19; Darimi. Cihâd 14.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atıcılık
2516-)
Ebû Ali Sümame b. Şüfeyyi'l-Hemdanî, Ukbe b. Amir el-Cühenî'yi şöyle derken işitmiş. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde: Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın..." el-Enfâl (8), 60. (ayeti kerimesini okuduktan sonra) Dikkat!; kuvvet atmaktır. Dikkat! kuvvet atmaktır. Dikkat! kuvvet atmaktır!" derken işittim." imâre 167; Tirmizi, tefsir-sure 8; İbn Mâce, cihad 19; Dârimi, cihâd 14; Ahmed b. Han bel, V, 157.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atıcılık
2517-)
Muaz b. Cebel'den rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Savaş ikidir: dinini yüceltmek isteyen, devlet başkanına itaat eden, (cihad yolunda) malım ve canını harcayan, (silah) arkadaşına kolaylık gösteren ve fesattan kaçan kimse(nin yaptığı savaş). Bu şekilde savaşan kimsenin uykusu da uyanıklığı da sevabtır. gösteriş ve ün için savaşan, devlet başkanına itaat etmeyen" ve yeryüzünde fesat çıkaran kimse(nin savaşı). Bu (şekilde savaşan) kimse (günahını karşılamaya) yeterli bir sevab ile dönmez." cihad 46, bey'a 29; Darimi, cihad 24; Muvatta, cihad 43; Ahmed b. Hanbel, V, 234.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Dünyalık Elde Etmek Ümidiyle Savaşan Kimse
2518-)
Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre bir adam (Hazret-i Peygambere); Allah'ın Rasûlü, bir adam Allah yolunda savaşmak istiyor ve aynı zamanda ganimet elde etmek istiyor (buna ne buyurursunuz)? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da; Onun için bir sevab yoktur." buyurmuş Halk bu cevabı (gözlerinde) büyüterek o adama (bu soruyu); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e tekrarla, herhalde sen cevabı iyi anlayamadın demişler. Bunun üzerine o adam; Allah'ın Rasûlü adam Allah yolunda savaşmak istiyor ve aynı zamanda ganimet elde etmek arzu ediyor! diyerek soruyu tekrarlamış. (Hazret-i Peygamber de); Ona sevab yoktur" buyurmuş. (Orada bulunanlar) (sözü geçen) adama (soruyu); (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir daha tekrar et demişler. O da Hazret-i Peygamber'e (soruyu) üçüncü defa tekrarlamış. (Hazret-i Peygamber yine); -Ona sevap yoktur" cevabını vermiş. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Dünyalık Elde Etmek Ümidiyle Savaşan Kimse
2519-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunduğuna göre, bir a'râbî Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip; Resûlallah " Adam ün için, övülmek için, ganimet elde etmek için ve (kahramanlıktaki) derecelerini göstermek için savaşıyor." (Bu kimse hakkında ne dersin?) demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de; Kim Allah'ın kelimesinin hakim olması için savaşırsa o kimse aziz ve celîl olan Allah'ın yolundadır." buyurmuş. ilim 45; cihad 15; humus 10; tevhid 28; Müslim imare 149, 151; Nesai, cihad 21; İbn Mace, cihad 13; Ahmed b. Hanbel, IV, 392, 397, 402, 405, 417.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allahın Dinini Yaymak İçin Savaşan Kimse
2520-)
Amr (b. Mürre); Ben Ebû Vail'den hoşuma giden bîr hadis işittim" dedi ve (önceki hadisin) mânâsını rivâyet etti.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allahın Dinini Yaymak İçin Savaşan Kimse
2521-)
Abdullah b. Amr'den; demiştir ki: Abdullah b. Amr; Ey Allah'ın Rasûlü bana cihadı anlat dedi. (Hazret-i Peygamber'de); Ey Abdullah b. Amr! Eğer sen sabrederek ve sevabım sadece Allah'dan bekleyerek savaşırsan, Allah da seni sabreden ve (yaptığı savaşın sevabını sadece Allah'dan) uman (bir kişi) olarak diriltir. Eğer gösteriş için (ya da mal) çokluğuyla övünmek için savaşırsan, Allah seni gösterişçi ve (mal) çokluğuyla övünen (bir kimse) olarak diriltir. Ey Abdullah b. Amr, hangi hal üzere savaşırsan Allah da seni o hal üzere diriltir" buyurdu. es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 168.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allahın Dinini Yaymak İçin Savaşan Kimse
2522-)
İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şöyle buyurdu; Uhud'da kardeşlerinize (şehidlik) isabet edince Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içine yerleştirdi. (Bu ruhlar yeşil kuş suretindeki taşıyıcılarına binerek) cennet nehirlerine uğrar meyvelerinden yerler (sonra), arşın gölgesinde asılı olan altından kandillere dönerler. (Şehidler) Yediklerinin, içtiklerinin ve kaldıklara yerin güzelliğini görünce, " Bizim cennette diri olup da (Şehadetten dolayı cennet nimetleriyle) rızıklandırıldığımızı, cihada yönelmeleri ve harbden korkup kaçmamaları için (dünyada bulunan) kardeşlerimize iletecek kim var? derler. (Bunu nüzerine) Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah; (bunu) sizden onlara ben eriştireceğim" buyuracak. (Nitekim) Allah; Allah yolunda öldürülenleri ölü zannetmeyin..." Âl-i İmrân (3), 169. (mealindeki) ayet-i kerimeyi sonuna kadar indirdi. imâre 121; Tirmizi, tefsir sûre III, 19; Fedail'ül-cihâd 13; İbn Mâce, cenâiz 4; Darimi, cihâd 18; İbn Mace, cihad 16; Ahmed b. Hanbel, I, 266; VI, 386.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şehitliğin Fazileti
2523-)
Hasnâ bint Muaviye dedi ki: Amcam (Eşlem b. Selîm) bize (şunları) söyledi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e; cennettedir? diye sordum da; Peygamber(ler) cennettedir, şehit(ler) cennettedir, çocuk(lar) cennettedir, diri diri toprağa gömülen kız (çocukları) cennettedir." buyurdu. b. Hanbel, V, 58.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şehitliğin Fazileti
2524-)
Nimran b. Utbe ez-Zimârî dedi ki: Biz Ümmü'd-Derdâ'nın yanına girdik ve hepimiz yetim idik. Ümmü'd-Derdâ (bizi görünce şöyle) dedi: Size müjdeler olsun. Çünkü ben Ebû'd-Derdâ'yı;,," Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Şehid ailesinden yetmiş kişiye şefaat edecektir" buyurdu, derken işittim. Dâvud dediki; Nimrân b. Utbe'nin yeğeninin isminin doğrusu, Rebâh b. Selîd'dir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şehid Yetmiş Kişiye Şefaat Edebilecektir
2525-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'dan; demiştir ki: Necâşi öldüğü zaman biz (kendi aramızda); artık onun kabri üzerinde bir nur görünüp duracaktır," diye konuşurduk. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şehidin Kabrinde Görülen Nur
2526-)
Ubeyd b. Halid es-Sülemi'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki adam arasında kardeşlik kurmuştu. Bunlardan biri (Allah yolunda) öldürüldü. Bir hafta ya da bir haftaya yakın bir zaman sonra da öbürü öldü. Onun cenaze namazını kıldık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (bize onun hakkında) Nasıl dua ettiniz?" diye sordu. Biz de; Allahım! Onu bağışla ve kardeşi(nin derecesi)ne eriştir diye dua ettik dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ölenin) namaz(lar)ından sonra (ikinci ölenin kıldığı) namazlar), (ilk ölenin) oruç(lar)ından sonra (ikincinin tuttuğu) oruç(lar)i- metinde geçen ve orucu anlamına gelen " savmihi" kelimesinde şüphe etti. (ilk ölenin hayırlı) amel(ler)inden sonra (ikinci ölenin işlemiş olduğu hayırlı) amelleri nerede. İkisi arasında gök ile yerin arası kadar (fark) vardır." buyurdu. cenaiz 77; Ahmed b. Hanbel, III, 500; IV, 219.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Şehidin Kabrinde Görülen Nur
2527-)
Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş: Yakında birçok şehirler fethedilecek ve (ülkenizde) büyük topluluklardan oluşan ordular bulunacak sizin bu orduda askerlik yapmanız emredilecek. Bunun üzerine sizden bir kimse bu orduda (ücretsiz) asker olmak istemeyerek kavminden kaçacak sonra, " Beni kendi yerine askerlik yapmam için kiralayacak birisi yok mu?" diye (diğer) kabileleri dolaşarak kendini onlara arzedecek. Dikkatli olunuz bu (adam) kanının son damlasına kadar (da çarpışsa yine de) kiralık bir kimseden başka birisi değildir." b. Hanbel, V, 413.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşa Gitmesi Gereken Bir Kimsenin Kendi Yerine Ücretle Başka Birini Göndermesi
2528-)
Abdullah b. Amr'den rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle, buyurmuştur; Mücâhid için (sadece kendi cihadının) sevabı vardır. (Ona silah temininde) yardımcı olan kimse için hem (yardımının) sevabı hem de cihad sevabı vardır." b. Hanbel, II, 174.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşa Çıkan Gazilerin Savaş İçin Yardım Almaları Caizdir
2529-)
Ya'lâ b. Münye (Ümeyye)’den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), seferberlik ilan etti. Ben de yaşlı bir ihtiyardım. Hizmetçim de yoktu. (Savaşta) Benim hizmetimi karşılayacak ücretli birini aradım. (Ganimetten kendisine düşecek olan) payını da kendisine verecektim. Derken (bunu kabul eden) bir adam buldum. Hareket (vakti) yaklaşınca bana gelip; elime geçecek) hisselerin ne kadar olduğunu ve payıma ne düşeceğini bilmiyorum. Binaenaleyh bana bir mikdar tâyin et. (Çünkü) harbin sonunda ganimetten bana düşecek bir pay ya bulunur, ya da bulunmaz, dedi. Ben de ona üç dinar tayin ettim. Ganimeti (ortaya) gelince ona hissesini vermek istedim, (onun için tayin ettiğim) dinarları hatırladım. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varıp bu adamın durumunu anlattım. Ben (bu kimsenin eline) bu savaştan dünya ve ahirette (kendisine) tayin edilen dinarlardan başka (birşey geçeceğini) zannetmiyorum." buyurdu. el-Müstedrek, II, 112; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VI, 331.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hizmetinin Ücretini Almak Üzere Savaşan Kimse
2530-)
Abdullah b. Amr'den; demiştir ki: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek; etmek üzere seninle antlaşmaya geldim. Annemi ve babamı da (arkamda) ağlıyor olarak bıraktım dedi. (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de); don onları ağlattığın gibi güldür." buyurdu. bey'ât 10; İbn Mâce, Cihâd 13; Ahmed b. Hanbel, II, 160, 194, 198, 204.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Anne Ve Babası Razı Olmadığı Halde Savaşa Çıkan Kimse
2531-)
Abdullah b. Amr'dan; demiştir ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek; Allah'ın Rasûlü ben cihada çıkabilir miyim? dedi. (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de); Senin annen baban var mı?" diye sordu. (O kimse de); Evet diye cevap verdi. (Bunun üzerine Peygamber); Öyleyse onların hizmetinde (bulunarak) cihâd et!" buyurdu. Ebû Dâvud dedi ki; Ebû'l-Abbâs, ismi es-Sâib b. Ferruh olan şâir (râvi)'dir." cihad 138, Edeb 3; Tirmizi cihâd 2; Müslim, birr 5; Ahmed b. Hanbel, II, 165, 172, 188, 193, 197, 221.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Anne Ve Babası Razı Olmadığı Halde Savaşa Çıkan Kimse
2532-)
Ebû Said el-Hudrî'den rivâyet olunduğuna göre bir adam (cihada katılmak için) Yemen'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına hicret etmiş, Rasûl-i zişan efendimiz de ona; Yemen'de herhangi bir kimsen var mı?" diye sormuş. (Adam); babam var, cevabını vermiş. (Fahr-i kâinat); (Buraya gelmen için) Sana izin verdiler mi?" diye (ikinci bir soru daha) sormuş (O zat tekrar); diye cevap vermiş. (Bunun üzerine Fahr-i Kâinat efendimiz); Dön onlardan izin iste, eğer izin verirlerse cihada katıl, yoksa onlara hizmet et." buyurmuştur. el-Müstedrek, II, 103; Beyhâkî, es-Sünenu'l-kübrâ, IX, 29.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Anne Ve Babası Razı Olmadığı Halde Savaşa Çıkan Kimse
2533-)
Enes (radıyallahü anh)'den; demiştir ki " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) su taşımaları ve yaraları tedavi etmeleri için Ümmü Süleym ve Ensar'dan (bazı) kadınları harbe götürmüştür." cihâd 37; Müslim, cihâd 135; Tirmizi, siyer 22; Ahmed b. Hanbel, VI, I, 224, 463; V, 271; VI, 380.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Savaşa Katılan Kadınlar
2534-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Üç şey imanın esasındandır. (Birincisi) Lâ ilahe illallah diyen bir kimseye (el ve dil uzatmaktan) çekinmemiz, (işlemiş olduğu) bir günah yüzünden onu kâfir saymamamızdır. (Yani İslâm'a uymayan) bir fiilinden dolayı onu İslâm dışı ilan etmememizdir. (ikincisi) Cihad, Allah'ın beni (Peygamber olarak) gönderdiği andan, ümmetimin en çok neslinin Deccal'le savaşacağı ana kadar devam edecektir. Adaletli (bir idareci)nin adaleti onu ortadan kaldıramayacağı gibi zâlim (bir idarecinin zulmü de kaldıramaz. (Üçüncüsü ise) Kadere inanmaktır." es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 156.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Zâlim Bir Yönetici Emrinde Harbetmek
2535-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: İyi olsun kötü olsun her (müslüman) devlet reisi ile birlikte cihad üzerinize (düşen) kaçınılmaz bir görevdir. İyi olsun kötü olsun her müslüman (imam)ın arkasında namaz kılmanız üzerinize (düşen) kaçınılmaz bir görevdir. (Hatta o imam) büyük günahlar işlemiş bile olsa. İyi olsun kötü olsun (ölen) her müslümanın üzerine (cenaze) namaz(ı) kılmak farz(-ı kifaye)dir. Büyük günahlar işlemiş olsa bile." es-Sünenu’l-kübrâ, III, 121; IX, 159.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Zâlim Bir Yönetici Emrinde Harbetmek
2536-)
Câbir b. Abdillah'ın naklettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir gün) savaşa gitmek isteyince; Ey muhacir ve ensar toplulukları, sizin (din) kardeşlerinizden mal ve akrabası olmayan kimseler var. Sizin her biriniz (onlardan) iki veya üç kişiyi bağrına bassın. Bizden birinin (savaşa giderken) kendisini taşıyacak (özel) bir bineği olamayabilir. Ancak onlarınki gibi nöbetleşe binebileceği bir bineği olabilir" buyurdu. b. Abdillah) dedi ki: Bunun üzerine ben (onlardan) iki veya üç kişiyi yanıma aldım. Benim de ancak onlarla (birlikte) kendi deveme sıram geldiğinde binme hakkım vardı. el-Müstedrek, III, 48; Beyhâkî, es-Sünenu’l-kübrâ, IX, 172.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: İnsan Başkasının Hayvanına Binerek Savaşa Gidebilir
2537-)
İbn Zuğb el-Eyâdî dedi ki: Abdullah b. Havale (bir gün misafirim olarak) yanıma gelip bana (şunları) anlattı: (Bir defasında) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi yaya olarak ganimet elde etmeye göndermişti. Biz de hiç bir şey ele geçiremeden dönüp geldik. (Çektiğimiz) yorgunluğu yüzlerimizden anladı. Bunun üzerine ayağa kalkıp bizim İçin; Ey Allahım! Onları(n işini) bana bırakma. Çünkü ben onlar(a yardım)dan âcizim. Onları(n işini) kendilerine de bırakma. Çünkü (kendi) nefislerinin ihtiyaçlarını temin)den (kendileri de) âcizlerdir. Onları insanlara da bırakma. Çünkü insanlar (kendilerini) onlara tercih ederler." diye dua etti. Sonra da elini başımın üzerine koydu. (Râvi İbn Züğb burada tereddüd edip) Yahut da, (Abdullah b. Havale, Resûlüllah elini), tepeme koydu (demiş olabilir) dedi. (İbn Havale sözlerine şöyle devam etti): Sonra (Hazret-i Peygamber) buyurdu ki: Halifeliğin Şam'a intikal ettiğini gördüğün vakit (içtimaî) sarsıntılar ve bunalımlar ve önemli hadiseler yaklaşmış olacaktır. İşte o gün kıyamet (alâmetlerinin ortaya çıkması), insanlara, elimin senin başına olan yakınlığından daha yakındır." b. Hanbel, V, 288. Dâvud dedi ki: Abdullah b. Havale, Humus'ludur"
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hem Kazanmak Hem De Ganimet Elde Etmek İçin Savaşan Kimse
2538-)
Abdullah b. Mes'ud (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Aziz ve Celil olan Rabbimiz, Allah yolunda savaşıp da arkadaşları bozguna uğrayınca (harpten kaçmanın) kendi üzerindeki vebalini düşünerek tekrar (düşman üzerine) dönen ve kanı dökülünceye kadar savaşan kimseyi çok beğenir de meleklerine (şöyle) der: (Şu) Kuluma bakınız! Benim yanımdaki sevaba rağbet edip yanımdaki (âzabdan) korkarak (tek başına düşmanla savaşmak için) geri döndü. Nihayet (bu yolda) kanı döküldü." b. Hanbel, I, 416.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Allah Rızası İçin Kendini Feda Eden Kimse
2539-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle rivâyet edilmiştir: Amr b. Akyeş'in câhiliye devrinde bir faiz (alacağı) vardı. Onu alıncaya kadar müslüman olmayı uygun bulmuyordu. Uhud günü (müslümanların yanına) gelip; oğulları nerede? diye sordu. Onlar da; diye cevap verdiler. nerededir? diye sordu. Onlar da; diye karşılık verdiler. nerededir? diye sordu. cevâbını verdiler. Bunun üzerine zırhını giydi ve merkebine bindi. Sonra onların tarafına hareket etti. (Uhud'daki) müslümanlar onu görünce; Amr! Bizden uzaklaş dediler. O da; iman ettim deyip yaralariıncaya kadar (düşmanla) savaştı. Yaralı olarak ailesine götürüldü. Derken Sa'd b. Muaz onun yanına geldi ve onun kız kardeşine (hitaben); korumak için mi yahut onlar için (onların düşmanlarına duyduğun) öfkeden dolayı mı yoksa Allah için (kâfirlere duyduğun) öfkeden dolayı mı (savaşıyorsun?) diye ona bir sor, dedi. Bunun üzerine (Amr); ve Rasûlü için (kâfirlere duyduğum) öfkeden dolayı savaştım deyip öldü ve Allah için hiç namaz kılmadan cennete girdi. es-Sünenu'l-kübrâ, IX, 167.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Müslüman Olup Da Allah Yolunda Savaşırken Hiç Namaz Kılmadan Ve Oruç Tutmadan Öldürülen Kimse
2540-)
Seleme b. (Sabit) el-Ekvâ dedi ki: Hayber günü olunca kardeşim şiddetli bir şekilde savaşa girdi. Derken kendi kılıcı geri dönüp kendisim öldürdü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabı onun hakkında konuşmaya başladılar. Onun hakkında -kendi silahıyla ölen bir adam-(diye) şüpheye düştüler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): O, Allah'a itaat yolunda çalışan bir mücâhid olarak can verdi." buyurdu. Şihâb dedi ki: Sonra ben (bu hadiseyi) Seleme b. el-Ekva'ın oğluna sordum. (Hadiseyi) bana babasından (aynen) bu şekilde nakletti. Ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın; Yanılmışlar. O Allah'a itaat yolunda çalışan bir mücâhid olarak can verdi. Onun sevabı iki mislidir." buyurduğunu da ilave etti. meğazî 38; edeb 90, diyât 17; Müslim, cihâd, 123, 124; Ahmed b. Hanbel, V, 266.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kendi Silahnın Kendine Dönmesi İle Ölen Kimse
2541-)
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabîlerinin birinden; demiştir ki: Biz Cüheyne'lilerden bir kabile üzerine baskın yapmıştık. Müslümanlardan birisi Cüheyne kabilesinden bir er diledi. (Bu müslüman) ona vurmak istedi . Fakat isabet edemedi, yanlışlıkla kılıcı kendisine vurdu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ey müslümanlar, kardeşinizle ilgilenin!" buyurdu. Halk (süratle) ona (doğru) koştular ve onu ölü halde buldular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu elbisesi ve kanıyla sardı ve üzerine namaz kılıp kabre koydu. (Orada bulunanlar); Allah'ın Rasûlü! O şehid midir? dediler. (Hazret-i Peygamber de); Evet, şehiddir. Ben de onun için şahidim" buyurdu. es-Sünenu’l-kübrâ, VIII, 110.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Kendi Silahnın Kendine Dönmesi İle Ölen Kimse
2542-)
Sehl b. Sa'd (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" İki (dua) reddolunmaz. Yahut da pek az reddolunurlar: (Biri) Ezan okunduğu zaman (diğeride) savaş başlayıp da (iki taraf) birbirini öldürmeye başlayınca yapılan dua" . Rızk b. Sa'd b. Abdurrahman, Ebû Hazim (zinciriyle) Sehl b. Sa'd'dan rivâyet etti(ğine göre Hazret-i Peygamber bu hadisin sonunda); Ve yağmur yağarken" (yapılan dua da reddolunmaz)" buyurmuştur. salat 9.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Düşmanla Karşılaşınca Dua Etmek
2543-)
Muaz b. Cebel’den rivâyet edildiğine göre o, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işitmiş: Kim devenin iki sağımı arasındaki süre kadar Allah yolunda savaşırsa, onun için cennet(e girmek) kesinlesin Kim de içinden gelerek, sadâkatle Allah yolunda şehid olmak ister de sonra (yatağında) ölür veya öldürülürse, ona şehid sevabı vardır." İbnü'l-Mûsâffa buraya (Hazret-i Peygamber'den naklen şu cümleleri de) ilave etti: Kim Allah yolunda (düşmandan) bir yara alırsa, ya da (Allah yolunda bir kaza geçirerek) yaralanırsa o yara, kıyamet gününde dünyadaki en derin haliyle getirilir. Rengi zâferan rengi, kokusu da misk kokusudur. Kimin vücudunda da Allah yolunda iken bir çıban çıkarsa, (bu çıban) o kimsenin üzerine şehitlik mührü olur." fedailu'l-cihâd 17; Nesâî, cihad 25; İbn Mâce, cihad 15; Darimi, cihâd 5; Ahmed b. Hanbel, II, 442, 524; IV, 387; V, 230, 235, 244.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yüce Allahdan Şehidlik Dileyen Kimse
2544-)
Utbe b. Abd es-Sülemî'den rivâyet olunduğuna göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işitmiştir: Atların alın(larındaki saç)lannı, yelelerini ve kuyruklarını kırkmayınız. Çünkü kuyruğu onun yelpazesidir, yelesi elbisesidir, alınlarında ise, hayırlar düğümlenmiştir." b. Hanbel, IV, 184; Beyhâkî, es-Sünenu’l-kübrâ, VI, 331.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atların Yele Ve Kuyruklarını Kesmenin Kerâhati
2545-)
Ebû Vehb el-Cüşemî'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:" Doru, sakar (beyaz alınlı), ayaklan sekili yahut da al, sakar, ayakları sekili, ya da siyah, sakar, ayaklan sekili (olan) atları besleyiniz." hayl 3; Ahmed b. Hanbel, IV, 345.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atların Hangi Rengi Daha Çok Sevilir?
2546-)
Ebû Vehb El-Kilaîyden; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" : Al, sakar, ayaklan sekili yahut da doru, sakar atlar besleyiniz." sonra (Ebû'l-Muğire yahut Muhammed b. Muhacir, önceki hadisin) benzerini rivâyet etti. Muhammed b. Muhacir dedi ki: Ben Akîl (b. Şebîb)’e, al (at diğerlerinden) üstün kılındı? diye sordum. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir akıncı birliği göndermişti de Feth (haberin)i ilk getiren al (at) sahibi oldu, diye cevap verdi. es-Sünenu’l-kübrâ, VI, 330.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atların Hangi Rengi Daha Çok Sevilir?
2547-)
İbn Abbâs'dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Atların bereketi, kırmızılarındadır" buyurmuştur. cihad 20; Ahmed b. Hanbel, I, 272.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atların Hangi Rengi Daha Çok Sevilir?
2548-)
Ebû Hureyre'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) atın dişisine de, " Feres" derdi." Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Atın Dişisine De Feres Denilebilir Mi?
2549-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) atların şikal olanını beğenmezdi. Şikal, atın sağ arka ayağı ile sol ön ayağında yahut da, sağ ön ayağı ile sol arka ayağında beyazlık olmasıdır." Dâvud dedi ki: (Ayak renklerinin) çapraz olmasıdır." imâre 101, 102; Tirmizi, cihâd, 21; Nesaî, hayl 4; İbn Mâce, cihâd 14; Ahmed b. Hanbel, II, 250, 436, 461, 476.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hoşa Gitmeyen Atlar
2550-)
Sehl b. el-Hanzaliyye'den; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (açlıktan) karnı sırtına yapışmış bir deveye rastladı da; Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah'dan korkunuz. Onlara (binmeye) elverişli hallerinde bininiz ve (yenmeye) elverişli hallerinde onları yiyiniz," buyurdu. Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hayvanlara Karşı Yerine Getirilmesi Emredilen Görevler
2551-)
Abdullah b. Ca'fer'den; demiştir ki: Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni terkisine aldı da bana sır olarak bir söz söyledi ki ben onu insanlardan hiçbir kimseye söylemem. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in abdest bozmak için arkasına gizlenmeyi en uygun bulduğu şey ya yüksek binalar yahut da sık hurma ağaçlan idi." (Abdullah) dedi ki: (Hazret-i Peygamber bir gün) ensardan bir adamın bostanına girdi. Bir de ne görsün, bir deve! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce (deve) inledi, gözlerinden yaşlar aktı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına gelip kulak kökünü okşadı, (hayvan da) sakinleşti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu devenin sahibi kimdir, kimindir bu deve?" diye sordu. Ensar'dan bir genç gelip; Allah'ın Rasûlü o benimdir, dedi (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de) Allah'ın, seni kendisine sahip kıldığı şu hayvan hakkında Allah'tan korkmuyor musun? Gerçekten bu hayvan senin kendisini aç bıraktığını ve yorduğunu bana şikâyet ediyor." buyurdu. hayl 79, 90; fedâil 68; İbn Mâce, tahâre 23; Dârimi, vudû' 5, 72; Ahmed b. Hanbel, I, 204, 205.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hayvanlara Karşı Yerine Getirilmesi Emredilen Görevler
2552-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Bir adam yolda giderken çok susamıştı. Bir kuyu buldu. Ona inip, su içti, sonra çıktı. Bir de ne görsün, (dilini çıkarmış) soluyan, susuzluktan ıslak toprağı yalayan bir köpek. Adam (kendi kendine); Gerçekten bana gelen susuzluğun aynısı bu köpeğe de gelmiş" deyip kuyuya indi ve mestini suyla doldurdu. Mesti ağzıyla tutup (kuyudan) çıktı, köpeği suladı. Allah onun bu iyiliğini kabul etti ve onu bağışladı. (Orada bulunan ashab); Allah'ın Rasûlü, hayvanlarda olan davranışlarımızdan dolayı bizim için sevap var mıdır? dediler. (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de); Her karaciğeri yaş olan (hayvan) da bizim için sevap vardır." buyurdu. müsakât 9; mezalim 23; edeb 27; Müslim, selâm 153; cihâd 44; İbn Mâce, edeb 8; Muvatta, sıfatünnebiyy 23; Ahmed b. Hanbel, II, 222, 375, 517; IV, 175.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Hayvanlara Karşı Yerine Getirilmesi Emredilen Görevler
2553-)
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) dedi ki: Biz (yolculukta) bir yere konakladığımız zaman, hayvanların yükü indirilmedikçe nafile namaz kılmazdık." Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Cihad Bölümü
Konu: Yolculukta Bir Yerde Konaklamak