Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı

3004-) Muhayyısa'dan (rivâyet olunduğuna göre), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); erkeklerinden ele geçirdiğinizi öldürünüz!" buyurmuş. Bunun üzerine Muhayyısa (isimli sahabi) yahudi tüccarlarından olup onlarla ilişkisi bulunan gencecik bir adamın üzerine sıçrayıp, onu öldürmüş (Muhayyısâ'nın kardeşi) Huvayyısa (ise) o gün henüz müslüman değilmiş ve Muhayyısa'dan daha yaşlı imiş Muhayyısa o yahudi genci öldürünce Huvayyısa da: Ey Allah'ın düşmanı Allah'a yemin olsun karnındaki yağ(lar)ın pek çoğu onun malındandır" diyerek (kardeşi) Muhayyısa'ya vurmaya başlamış.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılması Nasıl Olmuştur?
3005-) Ebû Hûreyre'den demiştir ki: gün biz mescidde iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aniden (yanımıza çıkageldi) ve: Haydi yahudilere gidelim!" dedi. Onunla birlikte biz de çıktık ve yahudilere vardık. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkarak onlara seslendi ve: Ey yahudiler cemaati, müslüman olun, kurtulun!" buyurdu. Onlar! Tebliğ ettin yâ Ebâ'l-Kaasîm! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: Bunu murad ediyorum!" dedi ve üçüncü defasında onlara şunu söyledi. Bilmiş olun ki, bu yer Allah'ın ve Rasûlünündür. Ben de sizi bu yerden sürgün etmek istiyorum. Sizden kim malına karşılık bir şey bulursa onu hemen satsın! Yoksa bilin ki, bu yer Allah'ın ve Rasûlünündür!" Cihâd 179, Cizye 6, İkrah 2, i'tisâm 18, Müslim, Cihâd 61, Ahmed b. Hanbel 11-451.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Medineden Çıkarılması Nasıl Olmuştur?
3006-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinin birinden (rivâyet olunduğuna göre), Bedir savaşından önce ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine'de bulunduğu bir günde, Kureyş kâfirleri (Medine'deki münafıkların reisi Abdullah) b. Übeyy (b. Selûl) ile beraberindeki Evs ve Hazrec'den olan putperestlere " Şurası muhakkak ki: Siz bizim bir vatandaşımıza kendinize sığınma hakkı tanıdınız. Allah'a yemin ediyoruz ki: Onu ya öldürürsünüz, ya da (memleketinizden) çıkarırsınız. Aksi takdirde hepimiz birden sizin üzerinize yürür, nihayet sizi ölüm yerlerinizde öldürür kadınlarınızı (kendimize) helâl kılarız." mealinde bir mektup yazmışlardır. (mektup) Abdullah b. Übeyy ile yanındaki putperestlere ulaşınca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le savaşmak üzere bir araya geldiler. Kureyş'in Abdullah'a mektup göndermesi haberi peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e erişince, (gidip) Abdullah ile onun etrafında bulunan putperestlerin yanına vardı ve: Kureyş'in tehdidi size son derece tesir etti. (Kureyş'in bu tehdidiyle) size yereceği zarar (sizin bizimle harbe kalkışmak suretiyle) kendinize vermek istediğiniz zarardan daha fazla değildir. (Çünkü siz kendi öz) oğullarınız ve kardeşlerinizle savaşmak istiyorsunuz." dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bunu duyunca, dağıldılar. Kendilerine bu haber ulaşan Kureyş kâfirleri Bedir savaşından sonra yahudilere, " siz silah ve kale sahibi (olan bir cemaatisiniz. (Binaenaleyh) siz ya bizim vatandaşımız (olan Muhammed)’le savaşırsınız ya da biz size şöyle şöyle yaparız. Ve (o zaman) bizimle sizin kadınlarınızın halhalları arasına hiçbir engel giremez." diye bir mektup yazdı. Kureyş kâfirlerinin (yahudilere bu ikinci) mektubunu (göndermeleri haberi) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e erişince, Nâdir oğullan (Hazret-i Peygambere) sû-i kast yapmaya karar verdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e " sahabilerinden otuz kişiyle birlikte (karşımıza) çık, bizden de otuz din adamı çıksın orta yerde karşılaşalım. (Sen konuş alimlerimiz de) seni dinlesinler. Eğer seni tasdik edip inanacak olurlarsa, sana biz de inanacağız" diye bir haber gönderdiler. (Râvi ez-Zührî, Kureyza oğullarının Hazret-i Peygamber'le geçen bu) hadiselerini bütün ayrıntılarıyla) anlattı. (Hazret-i Peygamberin sahabisi sözlerine devamla şunîarı söyledi:) Ertesi gün sabahleyin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (askeri) bir kuvvetle Nâdir oğullarının üzerine yürüdü ve onları kuşatıp Vallahi siz benimle bir antlaşma yapmadıkça ben size güvenenem!" dedi. Onlar da Hazret-i Peygamberle antlaşmaya yanaşmadılar. Bunun üzerine o gün onlarla savaşa başladı. Sonra ertesi gün sabahleyin Nâdir oğullarını (yerlerinde) bırakıp (askeri) bir kuvvetle Kureyza oğullarının üzerine yürüdü ve onları sulha davet etti. Kureyza oğulları sulhu kabul edince onlar (la savaşmak)dan vazgeçti ve askeri bir kuvvetle (tekrar) Nâdir oğulları üzerine yürüdü. Nihayet onlar (kuşatmaya dayanamayıp) vatanlarını terketmek şartıyla (kalelerinden) indiler. Develerinin) taşıyabileceği mallarından ve evlerinin kapı ve tahtalarından (ne varsa hepsini) alarak vatanlarından çıkıp gittiler. (Bunun üzerine) Nâdir oğullarının hurmalığı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in özel mülkü oldu. Allah bunu ona verdi. Bunu ona tahsis etti. (Kur'ân-ı Keriminde de şöyle) buyurdu: Allah'ın onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince, siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at, ne de deve koşturdunuz..." (59) 6. (yüce Allah bu sözüyle) harpsiz olarak (ele geçirdiniz) demek istiyor. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ise (bu malı) muhacirlere verdi. bölüştürüverdi. Birazını da ensardan ihtiyaç sahibi olan iki kişiye verdi. Bu ikisinden başka ensardan kimseye bir pay vermedi. Bunlardan, Hazret-i Fatıma (radıyallahü anh)'nın oğullarının elinde bulunan Resûlüllah'ın mallan ise baki kaldı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Nâdir Oğullarının Haberi
3007-) İbn Ömer'den demiştir ki: oğullan yahudileriyle Kureyza oğullan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le savaşa girmişlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Nâdir oğullarını (Medine'den) sürüp çıkarmış, Kureyzayı ise yerlerinde bırakmış ve onlardan herhangi bir vergi de almamıştı. Nihayet zamanla Kureyza (müslümanlarla) savaşa başlayınca (Hazret-i Peygamber onların) erkeklerini öldürmüş, kadınlarını ve mallarını da müslümanlara paylaştırmış. Ancak (onlardan) bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sığınmışlar. (Hazret-i Peygamber de) onlara emân vermiş (Böylece) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (pek azı müstesna olmak üzere) Medine yahudilerinin hepsini sürgün etmiş, Abdullah b. Selâm'ın kavmi olan Kaynuka oğullarını, Harise oğullan yahudilerini ve Medine'deki her yahudiyi (Medine'den çıkarmış) Megazi 14; Müslim, Cihâd 62; Ebû Dâvud, Cihâd 116.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Nâdir Oğullarının Haberi
3008-) İbn Ömer'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber halkına savaş açtı (onların elinde bulunan) hurmalıkları ve toprakları ele geçirdi. Kendilerini de şatolarına sığınmaya mecbur etti. Bunun üzerine onlar, altınlarla gümüş ve silahların Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, develerinin yükleneceği (diğer) malların da kendilerine ait olmak (ve mallarından) hiçbir şeyi (Hazret-i Peygamberden saklamamak ve gizlememek, eğer şartlara aykırı olan bu işlerden birini) yapacak olurlarsa kendileri için hiçbir anlaşma ve antlaşma kalmamak üzere Hazret-i Peygamberce barış yaptılar. Fakat Huyeyy b. Ahtab'a ait olan (içi altın ve gümüş dolu) bir deriyi sakladılar. (Huyeyy b. Ahtab) Hayber (savaşın)dan önce öldürülmüştü. Kendisi bu deriyi Nâdir oğulları (savaşı) günü (yani) Nâdir oğullan sürgün edildiği zaman (onların mallan arasından seçerek alıp) yanında götürmüştü, içerisinde Nâdir oğullarının (gümüş ve altın) zinetleri vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Huveyy b. Ahtab'ın amcası olan) Saye'ye: Huyeyy b. Ahtab'ın derisi nerede?" diye sordu. O da: - Savaş ve (halkın geçimi için yapılan) harcamalar onu tüketti." diye cevap verdi. (Fakat daha fazla saklayamadıklarından) Deriyi (sakladıkları yerden) bulup getirdiler. Bunun üzerine (Kinane) b. Ebûl-hukayk öldürüldü ve (Ebûl-hukayk oğullarının) kadınları ile çocukları da esir edildi. Hazret-i Peygamber onları da sürgün etmek istemişti (fakat) onlar: Ey Muhammed bizi bırak ta bu topraklarda çalışalım, çıkan mahsulün yansı bizim yarısı da sizin olsun." dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de (onların bu teklifini kabul etti) ve (her sene) onların kadınlarından her birine seksen vesk hurma, yirmi vesk arpa veriyordu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3009-) Abdullah b. Ömer'den demiştir ki: Ömer (b. Hattâb (radıyallahü anh), halka hitaben yaptığı bir konuşmasında) " Ey İnsanlar! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber yahudilerine onları dilediğimiz zaman (Hayber'den) çıkarabilmemiz şartıyla (bir) işlem yapmıştı. Binaenaleyh (bahçe veya tarla olarak Hayber'de yahudilerinin elinde) kimin bir malı varsa (gelsin) onu alsın" demiş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3010-) Abdullah b. Ömer'den (demiştir ki:) Hayber fethedilince, yahudiler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Hayber topraklarından çıkacak mahsulün yarısı(nın kendilerinin olması) şartıyla kendilerini orada bırakmasını istediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Sizi bu şartla; orada dilediğimiz zamana kadar bırakıyorum." buyurdu (Hazret-i Peygamber’in sağlığında ve Hazret-i Ebû Bekir'in halifeliği döneminde) bu şartla (orada yaşamakta) idiler Hayber'in yarı gelirinden (elde edilen) hurma ikiye bölünür ve (bunun) beşte birini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alır. (almış olduğu) beşte bir hisseden yüz vesak hurma ile yirmi vesak arpayı hanımlarına yedirirdi. (babam) Ömer (radıyallahü anh), yahudileri Hayber'den çıkarmak isteyince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımlarına haber gönderip onlara: Sizden kim kendisine tahmini olarak yüz vesaklık bir hurmalığı vermemi isterse oranın ağacı da toprağı da suyu da onun olsun. Kim de kendisine tahminen yirmi vesaklık bir arpa tarlasını hisse olarak vermemi istiyorsa (onu da) yaparız. Kim de hunvstaki hissesini (ölçerek) ayırmamızı istiyorsa o şekilde hareket ederiz" dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3011-) Enes b. Mâlik'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'e savaş açtı. Orayı savaş zoruyla ele geçirdik, (orada bir mikdar) esir ele geçirildi. Cihâd 120.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3012-) Selh b. Ebî Hasne'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) yarısı ani ihtiyaçlarına ve geçimine, yarısı da müslümanlara olmak üzere Hayber (arazisin)i ikiye böldü. Müslümanların hissesini de onsekiz paya ayırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3013-) Bûşeyr b. Yesâr'dan (rivâyet olunduğuna göre) kendisi peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerden bir cemaatı (şöyle) derlerken işitmiş: (Büşeyr burada işittiklerini naklederken aynen) şu (bir önceki) hadisi zikretmiş ve (Hayber gelirinin) " yarısı müslümanların ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in idi. (kalan) yarısını da müslümanların karşılaşacağı işler ve ani ihtiyaçlar için ayırmıştı" demiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3014-) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sahabilerinden (olan bir) erkekler (cemaatin)den (rivâyet olunduğuna göre); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'i fethedince, oranın toprağını her biri yüz hisseyi ihtiva eden otuz altı kısma böldü. Bunun yansı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve müslümanlara aitti. Kalan yarısını da kendisine gelecek olan elçiler (in ağırlanması) ile (müslümanları ilgilendiren önemli) işler ve halkın karşılaşacağı bazı zorluklamın halli) için ayırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3015-) Bûşeyr b. Yesâr'dan demiştir ki: Allah (celle celâluhu) Hayber'i Peygamberine fey olarak verince (Hazret-i Peygamber) Hayber'i her biri yüz sehim ihtiva eden otuzaltı parçaya ayırdı. Bunun yarısını karşılaşacağı hâdiselerin halli) ve kendisine gelecek (elçi)ler (ve ihtiyaçlar) için ayırdı. Yani el-Vatiha (kalesi) ile Küteybe (ismi verilen köyleri) ve bu iki yere tabi olan yerleri (sözü geçen ihtiyaçlar için ayırdı) öbür yarısını da müslümanlar arasında paylaştırdı, (bu da) Şakk (denilen kale) ile Netat (denilen topraklar) ve bu iki yere tabi olan yerlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (bir Peygamber olması itibariyle humus payı olarak ve müslüman bir mücahid olması sebebiyle de ganimet payı olarak bu ikinci kısımdan aldığı) hisse (Şakk ve Netat) kalelerine bağlı olan kısımda idi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3016-) Bûşeyr b. Yesâr'dan rivâyet olunduğuna göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah kendisine Hayber'i fey olarak nasibedince oiîîuı tümünü otuz altı paya böldü. (Bunların) yansını (yani her birî yüz sehim ihtiva eden onsekiz payı müslüman (mücahid)lere ayırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de (müslüman bir mücahid olarak bu onsekiz pay içinde) müslümanlarla birlikte onlardan biri (nin hissesi) kadar hisse (almak hakkı) vardı. (sallallahü aleyhi ve sellem) (geriye kalan) onsekiz payı da , ki bu (tüm Hayber arazisinin) yarısıdır. Karşılaşacağı hâdiseler ve müslümanların işleriyle ilgili olarak ortaya çıkacak meseleler için (harcamak üzere) ayırdı. Bu da el-vatıh (kalesi) ile Küteybe (denilen köyler) ve Selâlirn (kalesi) ve buralara tabi olan yerlerdir. (Buralar) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile müslümanların eline geçtiği sırada, müslümanların oraların işine yetecek kadar işçileri yoktu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yahudileri çağırdı (mahsulün yarısı müslümanlara yarısı da yahudilere olmak üzere oraları) onlara ortağa verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3017-) Kur'ân okuyucularından biri olan Mücemmi’ b. Cariye el-Ensâri'den (şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur.) (ganimetleri ve topraklan) Hudeybiye mücahidlerine bölüştürüldü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu onsekiz hisseyi ayırdı. Ve Asker(in sayısı) binbeşyüz idi. İçlerinde üçyüz atlı vardı. (Hazret-i Peygamber atlıya iki yayaya bir hisse verdi.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3018-) ez-Zühri ile Abdullah b. Ebû Bekir ve Muhammed b. Mesleme'nin çocuklarının birinden (rivâyet olunmuştur. Bu kimseler) dediler ki: (Hayber'de bulunan) bazı kaleler Hayber halkından (alınamamış onların elinde) kalmıştı. (Hayber halkı bu) kalelere sığınmışlardı (derken) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den kanlarını bağışlayarak kendilerini sürgün etmesini istediler (Hazret-i Peygamber de öyle) yaptı. Bunu işiten Fedek halkı da bu şartlarla kalelerinden indiler. (Ve teslim oldular. Bunun üzerine Fedek arazisi) sadece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ait oldu. Çünkü (Müslümanlar, fethetmek için) oraya ne at ne de deve koşturmuşlardı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3019-) ez-Zühri’den rivâyet olunduğuna göre; Said b. el-Müseyyeb o'na Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'in bir kısmını savaş zoruyla fethetti" demiştir. Dâvûd der ki: Harib b. Miskine ( aşağıdaki şu hadis) gözümün önünde okundu (ben) İbn Vehb size haber veriyor(um) ki Mâlik, İbnu Şihab'dan (naklen) bana (şöyle) dedi: Hayber'in bir kısmı harp zoruyla bir kısmı da barış yoluyla (fethedilmiş) idi. Kuteybe ise, içerisinde sulh yoluyla (fethedilmiş kısımlar bulunmakla) beraber ekserisi savaş zoruyla" (fethedildi. Ben Mâlik’e " el-Küteybe'(nin durumu) nasıldır? diye sordum. (Orası da) Hayber arazisi (içerisine dahil)dir. Hayber arazisi (içerisinde) kırkbin hurma ağacı" (vardır) dedi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3020-) İbn Şihab'dan demiştir ki: erişti(ğine) göre, Hayber, savaş zoruyla fethedilmiş ve (yine) savaş sonunda Hayber halkından sürgün edilmek şartıyla (kalelerinden) inenler inmiş (savaş esnasında can verenlerse orada kalmış)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3021-) İbn Şihab'dan demiştir ki: Hayber (ganimetlerin)in beşte birini (Enam sûresinin kırk birinci âyetinde belirlenen hak sahiplerine vermek üzere,) ayırdı, kalan(m yansın)ı da Hudeybiye mücahidlerinden (Hayber savaşında) bulunanlara ve bulunmayanlara paylaştırdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3022-) Ömer (b. Hattab (radıyallahü anh)’dan (şöyle) dedi(ği) rivâyet olunmuştur.) Müslümanların sonradan gelecek olan nesilleri (söz konusu) olmasaydı ben her fethettiğim köyü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Hayber'i paylaştırdığı gibi paylaştırırdım. hars 14, humus 9, Megazi 38; Ahmed b. Hanbel 1-32,40.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Hayber Topraklarının Hükmü İle İlgili Hadisler
3023-) İbn-i Abbâs'dan demiştir ki: yılında Abbâs b. Abduhnuttalib, Mehrizzahran (denilen yer) de Ebû Süfyan b. Harb'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirmiş. (Ebû Süfyan da orada) müslüman olmuş. Bunun üzerine Hazret-i Abbâs, Hazret-i Peygamberce: Ey Allah'ın Rasûlü, Ebû Süfyân şu (dünyalık) övünmeyi seven bir kişidir. Binaenaleyh O'na da (kendisiyle övünebileceği) bir şey versen" (çok iyi olur.) demiş. (Bunun üzerine Hazret-i Peygamber de) Evet. Ebû Süfyân'ın evine giren emniyettedir. (Kendi evine girip de) kapısını (üzerine) kapayan kimse de emniyettedir." buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mekkenin Fethine Dair Haber
3024-) İbn-i Abbâs'dan demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (ordusuyla beraber gecelemek üzere) Mehrizzahran (denilen yer)e inince, (kendi kendine) -Allah'a yemin olsun ki: Eğer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekkeli'ler kendisine gelip de emân istemelerinden önce Mekke'ye zorla girecek olursa, bu Kureyş'in helaki (olur)- dedim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın katırının üzerine oturdum ve (yine kendi kendine) " Herhalde Mekke'ye giden (ve yolu buradan geçen) iş-güç sahibi birini bulurum da (Mekke'ye varınca) (Kureyşlilerin) Hazret-i Peygamber (in karşısın)a çıkmaları ve ondan emân istemeleri için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (şu) durumunu onlara haber verir" dedim. (Bu maksatla) yürüyordum ki birden bire Ebû Süfyan'la Budeyl b. Verka'nın ses(ler)ini işittim, ve Ey Ebû'l-Hanzala!" diye seslendim. Sesimi hemen tanıdı ve: Ebû'l-Fadl'mısın?" dedi. Evet!" cevabını verdim. Anam, babam sana feda olsun! Bu ne hal böyle?" dedi (bende): Bu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve (şu askerlerde ona tabi olan) insanlardır." dedim. (Bunların hücumundan kurtulmak için) Çâre ne nedir?" diye sordu ve arkama bindi. Arkadaşı (ise Mekke'ye) dönüp gitti. Sabah olunca onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna götürdüm. (Ora da) müslüman oldu. (Ben de): Ey Allah'ın Rasûlu muhakkak ki Ebû Süfyân şu (dünyalık) övünmeyi seven bir kişidir. O'na da (övünebileceği) birşey ver!" dedim. (Hazret-i Peygamber de): Evet Ebû Süfyân'ın evine giren emniyettedir, (kendi) Evini (n kapısını kendi) üzerine kapayan kimse de emniyettedir. Mescide giren emniyettedir" buyurdu. Halk evlerine ve mescide (girmek üzere dağıldılar.)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mekkenin Fethine Dair Haber
3025-) Vehb b. Münebbih'den demiştir ki: Cabir'e " Fetih günü (gaziler) ganimet alarak birşey aldılar mı?! diye sordum da " Hayır!" (almadılar) diye cevap verdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mekkenin Fethine Dair Haber
3026-) Ebû Hûreyre'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye gir (meye karar ver) ince Zübeyr b. el-Avvâm ile Ebû Ubeyde b. Cerrah ve Halid b. Velid'i at üzerinde Mekke'ye gönderdi ve Ey Ebû Hüreyre! Ensâr'a seslen!" (de toplansınlar) dedi. (Ben ensarı çağırdım, bunun üzerine ensar Hazret-i Peygamberin huzurunda toplandılar. Hazret-i Peygamber de onlara hitaben): Şu yolu takibediniz. Sizi (Kureyş'ten) hiçbir kimse görmesin. Görecek olursa onu öldürürsünüz" dedi. (Mekke'ye girilince) birisi: Bu günden sonra artık Kureyş yoktur!" diye bağırıverdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Süfyân'ın) " ev(in)e giren emniyettedir. Silâhı(nı elinden) atan emniyettedir." buyurdu. Kureyiş'in ileri gelenleri gidip Kâ'be'ye girdiler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâ'be'yi makamı (İbrahim'i)n arkasından (geçerek) tavaf etti" . Sonra (Kâ'benin) kapı(sı)nın sövelerini tuttu (Kureyşin ileri gelenleri de Kâ'be'den) çıktılar ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e İslâm üzere (kalacaklarına dair) biat ettiler. Dâvûd der ki; Ahmed b. Hanbel'e bir adamın Mekke harple mi (fethedildi?) diye sorduğunu işittim. (Ahmed b. Hanbel de ona); Her nasıl olursa sana zararı var mı? cevabını verdi. (Adam); Peki ya sulh (yoluyla mı alındı?) deyince " Hayır" karşılığını verdi. cihad, 84.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mekkenin Fethine Dair Haber
3027-) Vehb (İbn Münebbih)'den demiştir ki: Câbir'e Sakif (kabilesin)in durumunu sordum. Çünkü (onlar müslüman olduklarına dair Hazret-i Peygambere) biat etmişlerdi. Câbir de- (Onlar) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kendilerine zekat ve cihâd (mükellefiyetlerinin) olmamasını şart koştular- cevabını verdi. (Câbir) daha sonra -Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i (onlar ileride tam manâsıyla) " müslüman oldukları vakit (kendiliklerinden) zekat da verecekler cihâd da edecekler." derken işitmiş.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Taifin Fethi İle İlgili Haberler
3028-) Osman b. Ebi'l-As'dan demiştir ki: (kabilesin)in heyeti (müslümanlığı kabul etmek gayesiyle) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldikleri vakit, (Peygamber Efendimiz) onları kalplerinin daha da incelmesi (ve hassaslaşması) için mescide indirmiş. (Onlar müslümanlığı kabul edebilmeleri için) cihâdla öşürle ve namazla mükellef tutulmamalarını Hazret-i Peygambere şart koşmuşlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Size (muvakkaten) cihâda çağrılmama ve öşürden muaf tutulma (hakkı tanıyorum. Fakat) namaz bulunmayan dinde hayır yoktur." bakımdan geçici olarak dahi olsa sizi namazdan muaf tutamam buyurmuştur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Taifin Fethi İle İlgili Haberler
3029-) Amir b. Şehr'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir Peygamber olarak ortaya çıkınca (benim mensup olduğum, Yemen'deki) Hemdân (kavmi) bana: Sen bize bir öncü olarak şu (Peygamber olduğu söylenen) adama gider misin? Eğer sen bizim için ondan hoşlanacak bir durum görürsen (gelip bize haber verirsin) onu(n peygamberliğini) biz de kabul ederiz. Fakat (onda) hoşlanmadığın bir durum görürsen, ondan bizde hoşlanmayız!" dedi(ler). Ben de: Evet giderim" dedim ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna vardım. Ve (onun) dinini beğendim (gelip kavmime haber verdim) kavmim de müslüman oldu. (Bunun üzerine) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (orada bulunan) Umeyr Zû Merrân'a şu mektubu yazdı- Mâlik b. Merare er-Rehavî'yi de tüm (Yemen halkına elçi olmak üzere) Yemen'e gönderdi, (onu gönderince) Akk Zû- Hayvan (isimli şahıs) da müslüman olurdu. Akk (ismindeki bu zat)a " Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e git de köyün ve malın için ondan bir emân al!" denildi. (O da) bunun üzerine (yola çıkıp Hazret-i Peygamber'e) vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de (şu mektubun) ona yazılıp verilmesini emretti: Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle (başlarım) Allah'ın Rasûlü Muhammed'den Akk Zû Hayvan'a. Eğer (Akk Zû Hayvan isimli bu adam) toprağı, malı ve kölesi üzerindeki (hak iddiasında gerçekten) doğru söylüyorsa, emân ve Allah'ın zimmetiyle Rasûlü Muhammed'in zimmeti ona aittir." ve (bu mektubu) Halid b. Said b. el-As yazdı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yemen Topraklarının Durumu
3030-) Ebyaz b. Hammal'dan (rivâyet olunduğuna göre) Kendisi elçi olarak vardığı zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le zekat hakkında konuşmuş da (Hazret-i Peygamber): Ey Seba’nın kardeşi zekât (vermek) elbette lazımdır" buyurmuş. Bunun üzerine Ebyaz: Ey Allah'ın Rasûlü! Biz pamuğu ektik. (Fakat bir süre sonra) Sebe (halkından herbiri bir tarafa) dağıldı gitti. Onlardan Mearibde bulunan az bir cemaatın dışında kimse kalmadı." demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mearib'de Seba' (halkın)dan kalanlarla her sene (öşür olarak) meafir kumaşı kıymetinde bir kumaştan yetmiş takım elbise üzerinde anlaşma yaptı. Seba (halkı) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edinceye kadar (bu elbiseleri vermeye) devam ettiler. Resûlüllah'ın vefatından sonra tahsildarlar Ebyaz b. Hammal'la Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yapmış oldukları (öşür olarak senelik) yetmiş elbise üzerindeki anlaşmayı (Yemen halkının) aleyhine (olacak şekilde) bozdular. Ebû Bekir (radıyallahü anh) bunu (tekrar) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in koymuş olduğu hâle çevirdi. (Bu hal) Ebû Bekir vefat edinceye kadar (devam etti) ölünce bu anlaşma bozuldu (ödenmesi gereken kıymet kitap ve sünnetle belirlenmiş olan) zekat (mikdarı) üzerinden (tesbit edilmiş) oldu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yemen Topraklarının Durumu
3031-) İbn Abbâs'dan (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (vefatı esnasında) üç şeyi vasiyet ederek " Müşrikleri arap (yarım) adasından çıkarınız, gelen heyetlere benim yaptığım gibi ikramda bulununuz..." dedi. İbn-i Abbâs dedi ki: üçüncüyü söylemedi -yahutta- onu (söyledi de) ben unuttum" (Humeydi (nin) Süfyan'dan naklettiğine göre Süleyman " said üçüncüyü de söyledi mi, söylemedimi (pek iyi) hatırlayamıyorum" demiştir.) cihâd 176, cizye 6, megazi 183; Müslim, vasiyyet 6, Ahmed b. Hanbel 1-222 IV-371.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3032-) Ömer b. el-Hattab (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittiğini söylemiştir. Yahudileri ve Hıristiyanları Arap (yarım) adasından mutlaka çıkaracağım. Orada müslümandan başka birisini bırakmayacağım." cihâd 63. Tirmizi, siyer 42.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3033-) Hazret-i Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu. (Hazret-i Ömer bu rivâyetinde aynen bir önceki hadisin) manâsım (rivâyet etti. Ancak) bir önceki (hadis) daha uzundur.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3034-) İbn Abbâs'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) " Bir ülkede iki kıble olamaz" buyurdu. zekat II, Ahmed b. Hanbel 1-223, 285.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3035-) Said b. Abdulaziz dedi ki: Arap (yarım) adası (bir taraftan) vadi (el-kura ile) Yemenin sonuna (diğer taraftan da) Irak sınırından denize (kadar uzanan yerlerin) arasıdır. Dâvûdder ki: Mâlik (şöyle) dedi: Ömer (radıyallahü anh) Necran halkım (Necran'dan) sürgün etti. (Teyma halkı ise) Teyma'dar? sürgün edilmediler. Çünkü Teyma Arap ülkelerinden değildir. Vad-i el-Kura (ya gelince Hazret-i Ömer) orada bulunan yahudileri sürgün etmedi. Zira (ashab-ı kiram) orayı Arap topraklarından saymıyorlardı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3036-) (yine İmam) Mâlik, dedi ki: Hazret-i Ömer gerçekten Necran ve Fedek yahudilerini (Necran ve Fedekten) sürüp çıkardı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Yahudilerin Arap Yarım Adasından Çıkarılması
3037-) Ebû Hûreyre'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Irak; kafîzini ve dirhemini, Şam; Müddünü ve dinarını, Mısır'da; irdebbini ve dinarını vermeyecektir. Sonra başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu. Ahmed b. Abdullah b. Yunus dedi ki: Bu hadisi bana nakleden) Züheyr son cümleyi üç defa tekrarladı- (Ebû Hûreyre sözlerini şöyle bitirdi) " Buna Ebû Hûreyre'nin eti ve kanı da şahiddir." fiten 33.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Sev Ad Verimli Irak Toprağı İle Harp Zoruyla Fethedilen Bazı Toprakların Dağıtılmavıp Bırakılması
3038-) Ebû Hüreyre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın (şöyle) buyurduğunu haber vermiştir: Herhangi bir memlekete varır da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadır. Hangi belde de Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse o beldenin beştebiri Allah'a ve Peygambere aittir. Sonra o (geri kalanı da) sizindir." cihâd 47.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Sev Ad Verimli Irak Toprağı İle Harp Zoruyla Fethedilen Bazı Toprakların Dağıtılmavıp Bırakılması
3039-) Osman b. Ebû Süleyman'dan (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Tebük savaşından sonra) Halid b. Velid'i Devmet (-ül-Cendel)de (bulunan) Ukeydir üzerine göndermiş (Hazret-i Halid'le emrindeki müslümanlar tarafından) yakalanmış ve (onu Hazret-i Peygamberin huzuruna) getirmişler, (Hazret-i Peygamberde) onun kanını bağışlamış ve cizye (vermesi) şartıyla onunla anlaşmış.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizye Almanın Hükmü
3040-) Muaz (radıyallahü anh)’den (rivâyet olunduğuna göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Yemen'e vali olarak gönderince, buluğ çağına gelmiş olan her erkekten (cizye olarak) bir dinar, yahutta Yemen'deki meafir denilen kumaştan bir dinar değerinde -bir elbise- almasını emretmiş. Dâvud, zekât 65; Tirmizi, zekât 5; Nesâi, zekat 8; Ahmed b. Hanbel V-230, 233, 247.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizye Almanın Hükmü
3041-) (Bir önceki hadisin aynısı) Hazret-i Muaz'dan birde Meşruk kanalıyla (rivâyet olunmuştur)

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizye Almanın Hükmü
3042-) Ziyâd b. Hudayr'dan (rivâyet olunduğuna göre) Ali (radıyallahü anh) (şöyle) demiştir. Ömrüm olursa Tağlib oğulları (denilen) mristiyanlarla mutlaka savaşacağım ve çoluk çocuklarını esir edeceğim çünkü ben Resûlüllah'la onlar arasında çocuklarını hıristiyanlaştırmayacaklarına dair ahidname yazmıştım. (Onlar bu ahdi bozdular) Dâvud der ki: Bu hadis münkerdir. Bana erişen habere göre Ahmed (b. Hanbel) de bu hadisi münker sayarmış. Bazılarına göre bu hadis metruk hadise benzemektedir. (Bu sebeple) bu hadisi Abdurrahman b. Hani'nin rivâyet etmesinin mümkün olamayacağını söylediler. Dâyud'un talebesi) Ebû Ali der ki: Ebû Dâvud (bana bu Sünen'i) ikinci defa arz edişinde bu hadisi okumadı.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizye Almanın Hükmü
3043-) İbn Ahbâs'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necrân halkı ile (her sene) müslümanlara (cizye olarak) yarısını Safer ayında kalanını da Recep ayında ikiyüz (takım) elbise ödemeleri ve Yemen'de (müslümanlara) ihanet için düzenlenmiş bir harbin çıkması halinde de emanet olarak, otuz zırh, otuz at, otuz deve ve her çeşit silahdan otuz silahı emanet olarak vermeleri ve müslümanların bu silahları onlara geri verinceye kadar (bu silahların değerini) onlara borçlu olmaları (harpten sonra da) Necrânlılar'a geri vermeleri, buna karşılıkta (Necrânlılar'ın) bir hadise çıkarmadıkları yahutta faiz yemedikleri müddetçe kiliselerinin yıkılmayacağı, din alimlerinin (memleketlerinden) sürülüp çıkarılmayacağı şartıyla bir sulh (antlaşması) yaptı. (Râvi) İsmail (İbn Abdurrahman-el-Kureşi şu sözleri de) rivâyet etti. " Fakat (Necrân halkı) faiz yediler. Dâvud der ki (Necrân halkı) ileri sürülen şartların bazılarını bozunca bir hâdise çıkarmış duruma düştüler.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizye Almanın Hükmü
3044-) İbn Abbâs'dan (şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur:) Fars halkı (kitap ehli idi.) Peygamberleri vefat edince İblis onlara din olarak mecûsiliği kabul ettirdi.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mecusilerden Cizye Almak Meşrudur
3045-) Bççâle (İbn Abede et-Temimi-el-Anberi tl-Basrî) dedi ki: Ben, el Ahnef b. Kays'in amcası Cez b. Muâviye'nin katibi idim (Ona) ölümünden bir yıl önce, Hazret-i Ömer'in bir mektubu geldi. (Bu mektupta) " Her sihirbazı öldürünüz mecusilerden kendisine nikah düşmeyen birisiyle evlenmiş olan her çifti biri birinden ayırınız ve onları (yemeğe başlarken) fısıltı ile söyledikleri sözü söylemekten men ediniz" (diye yazılıydı). üzerine biz, bir günde üç sihirbaz öldürdük ve mecusîlerden Allah'ın kitabına göre kendisine haram olanlarla evli olan her erkeği (eşinden) ayırdık. (Gez' b. Muaviye) bolca yemek hazırlayıp mecusileri davet etti. Ve kılıcı da enine olmak üzere uyluğunun üzerine koydu. (Geldiler) fısıltı halinde söylemekte oldukları sözü söylemeden (yemeği) yediler: (Yemektensonra eski adetlerini ifâ etmelerine izin verilmesi ümidiyle Cez b. Muaviye'nin önüne) bir veya iki katır yükü gümüş (çöp) attılar. b. Avf'ın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hecer mecûsilerinden cizye aldı diye şahitlik etmesine kadar Hazret-i Ömer mecûsilerden cizye almıyordu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mecusilerden Cizye Almak Meşrudur
3046-) İbn Abbâs'dan demiştir: ve Elesbez şehri halkından ve Hecer mecûsilerinden olan bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi. (Yanında bir süre durduktan) sonra çıktı. Kendisine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizin hakkınızda hangi hükmü verdi?" diye sordum. Şer" (li bir hüküm) cevabını verdi. (Ben de o'na:) Sus!" dedim. (Bunun üzerine) İslâm ya da ölüm" (bunlardan birini seçmemize hükmetti) diye cevap verdi. (İbn Abbâs sözlerine devam ederek şöyle) dedi: Abdurrahman b. Avf (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mecûsilerden cizyeyi kabul etti(ğini) söyledi. Halk da Abdurrahman'in (bu) sözüne sarılıp benim Esbezli (kişi)den işittiğim (hadisin hükmünü) bıraktılar. siyer 30; Muvatta, zekat 41; Ahmed b. Hanbel 1-191.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Mecusilerden Cizye Almak Meşrudur
3047-) Urve b. ez-Zübeyr'den (rivâyet olunduğuna göre), Hişam b. Hakim (b. Hizam) Hımıs'ta iken acem fellahlarından bir takım insanları cizye ödemek için güneşte tutan bir adam bulmuşda " Bu da ne?" diye sormuş ve ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Şüphesiz ki aziz ve celil olan Allah dünyada insanlara işkence yapan kimselere azab eder." derken işittim demiş. birr. 117-119.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Cizyenin Toplanmasında Halka Zulmetmenin Hükmü
3048-) Harb b. Ubeydullah'(ın anne cihetinden dedesi olan şahsın) babasından (şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurmuştur: Ondabir vergiler ancak yahudiler ve Hıristiyanlar üzerinedir. Müslümanlar üzerinde ondabir vergi yoktur."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3049-) Harb b. Ubeydullah, (birde, bir önceki hadisin) manâsını Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (rivâyet etmiştir. Ancak bu rivâyetinde) " ondabir vergiler" kelimesi yerine haraç kelimesini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3050-) Bekr b. Vail (kabilesin)den bir adamın dayısından (şöyle) dedi(ği rivâyet edilmiştir.Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Ey Allah'ın Rasûlü! Kavmimden ondabir vergi toplayayım mı?" diye sordum da: Ondabir vergiler, ancak yahudiler ve hırıstıyanla üzerinedir" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3051-) Harb b. Ubeydillah b. Umeyr es-Sakafi'nin Tağlib oğullarından olan dedesinden (şöyle) dedi(ği rivâyet olunmuştur.) (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip selâm verdim, bana İslâm'ı ve kavmimden müslüman olanlardan zekatı nasıl toplayacağımı öğretti. (Yanımdan ayrıldıktan) sonra (tekrar) kendisine dönüp. Ey Allah'ın Rasûlü! Ben zekatın dışında bana öğrettiklerinin hepsini iyice belledim. Kavmimden müslüman olanlardan ondabir vergi de toplayayım mı?" diye sordum. Hayır onda bir vergi ancak hıristiyanlar ve yahudiler üzerinedir" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3052-) İrbad b. Sariye es-Sülemi'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte Hayber'e inmiştik. Yanında da ashabından (o gün) beraberinde bulunan kimseler vardı. Hayberin başkanı inatçı ve kurnaz bir adamdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e dönerek Ey Muhammed sizin, bizim eşeklerimizi kesmeniz, meyvelerimizi yemeniz ve kadınlarımıza saldırmanız caiz midir?" dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkelenip: Ey Avf'ın oğlu atına bin ve -Haberiniz olsun! Cennet(e girmek) mü'minden başkasına helal değildir. Namaz için toplanınız- diye haykır." buyurdu. (Avf'ın oğlu da bu emri yerine getirdi). Bunun üzerine (ashab-ı kiram bu davete uyarak) toplandılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara (imam olup) namazı kıldırdı. (Namaz kılındıktan) sonra ayağa kalkıp: Sizden biriniz koltuğuna yaslanarak Allah'ın şu Kur'ân'daki yasakladığı şeylerden başka hiç bir şeyi yasaklamadığını mı zannediyor? Şunu iyi bilin ki: Vallahi ben (hem) öğüt verdim (hem bazı şeyleri) emrettim, (bazı şeyleri de) yasakladım. (Benim emrettiğim ve yasakladığım bu) şeyler Kur'ân (daki yasaklar) kadar vardır. Yahutta ondan daha fazladır. Yüce Allah sizin izinsiz olarak kitap ehlinin evlerine girmenizi helal kılmadığı gibi üzerlerinde olan vergiyi ödedikleri zaman karılarına saldırmanızı ve meyvelerinizi yemenizi de helal kılmadı" buyurdu.

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler
3053-) Cüheyne (kabilesin) den (ve Hazret-i Peygamberin sahabilerinden olan) bir adamdan (rivâyet olunmuştur.) Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (şöyle) buyurdu: Muhakkak kî siz bir kavimle savaşacak ve onlara galib geleceksiniz, canlanın ve çocuklarını size karşı mallarıyla korumaya çalışacaklar. (Bu hadisin diğer ravisi) Said (İbn Mansur ise rivâyetinde Müsedded'den fazla olarak şunları da) söyledi -sizinle bir anlaşma üzerinde barış yaparlar- (bu cümleden sonra her iki ravide rivâyetlerinde) birleş(ip Hazret-i Peygamberin sözlerine devamle şöyle de)diler.Onlardan bu anlaşma (da belirlenen vergi mikdarın) dan fazla birşey almayınız. Bu size yakışmaz."

Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Kitabü'l Harac-imare Ve Fey
Konu: Müslümanların Himayesinde Yaşayan Azınlıklar Ticaretle Uğraştıkları Zaman Ondabir Vergi Öderler