Sünen-i Ebu Davud Hadis Kitabı
5197-)
Hazret-i Ebû Umame’den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: İnsanların Allah'a en yakın olanı, onlara ilk önce selâm verenleridir." istizan, 6.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Selâmı Önce Veren Kimsenin Fazileti
5198-)
Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Küçük büyüğe, yürüyen oturana, az çoğa selâm verir." istizan 4-7. Müslim, selâm 1, edeb 42; Tirmizî, istizan 14; Ahmed b. Hanbel, III. 44. VI-19- 20.11-325, 510; Darimî, istizan 6; Muvatta selâm 1.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öncelikle Selâm Vermek Kime Düşer?
5199-)
Hazret-i Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Binitli olan yaya olana selâm verir." buyurduğunu söylemiş, sonra (bir önceki) hadisi rivâyet etmiştir. istizan 4-7; Tirmizi, istizan 14; Darimî istizan 6; Muvatta, selâm; Ahmed b. Hanbel II, 325,510, VI,19-20.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Öncelikle Selâm Vermek Kime Düşer?
5200-)
Hazret-i Ebû Hüreyre'den demiştir ki: Biriniz (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selâm versin. Eğer aralarına bir ağaç, duvar, veya (büyükçe) bir taş girer (de onu kardeşinden ayırır) sonra da onunla karşılaşırsa ona yine selâm versin." Muaviye (b. Salih) dedi ki " Bu hadisin aynısını bir de Abdulvehhâb b. Buht bana Ebû'z-Zinad, el-A'rac, Hazret-i Ebû Hüreyre zinciriyle Resûlüllah'dan naklen rivâyet etti."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Adam Yanından Ayrıldığı Adamla Karşılaşınca Selâm Verir Mi?
5201-)
Hazret-i Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) kendisi (birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına varmış, Hazret-i Peygamber odasında bulunuyormuş. aleyke Ya Resûlallah, esselâmü aleyküm. Ömer, (huzurunuza) girebilir mi? defyerek izin iste)miş. savm 11, eyman 20, mezalim, 25, nikah 83, 9J, talak 21, libas 31; Müslim, talak 30-31, 34.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Adam Yanından Ayrıldığı Adamla Karşılaşınca Selâm Verir Mi?
5202-)
Sabit'ten (rivâyet edildiğine göre) Hazret-i Enes şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (birgün) oynamakta olan çocukların yanından geçti de onlara selâm verdi." istizan 15; Müslim, selâm 15; Tirmizi, istizan 8; İbn Mace, edeb 14; Darimî, istizan 8; Nesâi, Amelu'l-Yevmi, s. 286.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Çocuklara Selâm Vermenin Hukmu
5203-)
Humeyd'den (rivâyet edildiğine göre) Hazret-i Enes şöyle buyurmuştur: (Birgün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza geldi. Ben (o gün) çocuklar arasında (oynayan) bir çocuktum. Bize selâm verdi, sonra elimi tuttu, benimle bir haber gönderdi. Ben kendisine dönünceye kadar duvarın gölgesinde oturdu. Humeyd bu son cümleyi rivâyet ederken şüphelendi de şöyle dedi): Yahutta (Hazret-i Enes) şöyle demişti: (Ben kendisine dönünceye kadar) duvarın yanında (oturdu).
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Çocuklara Selâm Vermenin Hukmu
5204-)
Esma bint Yezid'den demiştir ki: (Biz) bir kadınlar topluluğu içerisinde iken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (yanımızdan geçti de) bize selâm verdi. istizan 8; İbn Mace edeb 14.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Kadınlara Selâm Vermenin Hükmü
5205-)
Süheyl b. Ebi Salih'den demiştir ki: birlikte (bir kafile ile) Şam (yolculuğun)a çıkmıştım. (Yolculuğumuz esnasında kafilede bulunanlar) içerisinde Hıristiyan (rahip)lerin bulunduğu manastırların yanından geçerken onlara selâm vermeye başladılar. Bunun üzerine babam, şöyle dedi: selâma (önce) siz başlamayınız. Çünkü Hazret-i Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın: Onlarla yolda karşılaştığınız zaman onları yolun en dar yerine sıkıştirın" buyurduğunu söyledi. selâm 13; Tirmizî, istizan !2, siyer 41; Ahmed b. Hanbel. II-263. 459, 525.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Müslüman Ülkesinde Yaşayan Azınlıklara Selâm Vermenin Hükmü
5206-)
Hazret-i Abdullah b. Ömer'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Yahudilerden birisi, size selâm verdiği zaman sadece essâmü aleyküm (ölüm sizin üzerinize olsun) diyerek selâm verir. Siz de (onun bu sözde selâmına karşılık olmak) üzere: ve aleyküm (sizin üzerinize de olsun) deyiniz." Dâvûd dedi ki: Bu hadisi aynı şekilde Mâlik, Abdullah b. Dinar'dan rivâyet etti. Aynı şekilde Abdullah b. Dinar'dan Sevri de rivâyet etti. Abdullah b. Dinar da bu hadisde geçen: ve aleyküm" kelimesini vavlı olarak) " ve aleyküm" diye rivâyet etti. istizan 22, mürteddin 4; Müslim, selâm 6-8; Muvatta, selâm 3; Tirmizî, siyer 40; İbn Mâce. cdeb 13; Ahmed b. Hanbel, II, 9, 19,58, 114,111, 192,289.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Müslüman Ülkesinde Yaşayan Azınlıklara Selâm Vermenin Hükmü
5207-)
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinden olan Hazret-i Enes'den (rivâyet edildiğine göre sahabiler) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: ehli (olan yahudiler ve hıristiyanlar) bize selâm veriyorlar, biz onlara nasıl karşılık verelim? demişler de (Onların selâmına karşılık olarak): Ve aleyküm, deyiniz" buyurmuş. Dâvûd dedi ki: Hazret-i Âişe'nin rivâyetiyle Ebû Abdurrahman el-Cüheni ve Ebû Basra el-Gıfari'nin rivâyeti de böyledir. İstizan 22; Müslim, selâm 6-8; İbn Mâcc, edeb 13.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Müslüman Ülkesinde Yaşayan Azınlıklara Selâm Vermenin Hükmü
5208-)
Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Biriniz, bir meclise vardığı zaman selâm versin (meclisten) ayrılırken de selâm versin. Birinci (selâm) sonucundan daha önemli değildir." istizan 15; Ahmed b. Hanbel, II, 230, 287, 439.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Meclisten Kalkınca Selâm Vermenin Hükmü
5209-)
Ebû Cüreyl el-Hüceymî'den demiştir ki: (sallallahü aleyhi ve sellem): Aleykesselâm ey Allah'ın Resulü" diye selâm verdim. Aleykesselâm deme, çünkü aleykesselâm ölülerin selâmıdır" buyurdu. istizan 28; Nesâî. Amelülyevmi ve’l-leyleti, 280-281; hadis nu: 317-318. Beyrut 1985.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Selâmı Aleykesselâm Şeklinde Vermek Mekruhtur
5210-)
Hazret-i Ali b. Ebi Talib'in oğlu el-Hasen'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Bir topluluğa) uğrayan bir cemaatin yerine içlerinden birinin selâm vermesi yeterlidir ve oturanlardan birisinin de (kendilerine verilen) selâmı (hepsi adına) alması yeterlidir."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Cemaat Adına O Cemaatten Bir Tek Kimsenin Selâm Alması Yeterlidir
5211-)
el-Berâ b. Azib'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: İki müslüman karşılaştıklarında el sıkışır, azîz ve celîl olan Allah'a hamd eder ve birbirlerine (günahlarının bağışlanması için) af dilerlerse (günâhları) bağışlanır.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Mûsâfaha El Sıkışma
5212-)
el-Berâ b. Azib'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: İki müslüman karşılaşırlar da el sıkışırlarsa daha ayrılmadan önce (mutlaka) bağışlanmış olurlar." istizan 31; Ahmed b. Hanbel, IV, 289, 303; İbn Mâce, edeb 15.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Mûsâfaha El Sıkışma
5213-)
Hazret-i Enes b. Mâlik'den demiştir ki: Yemenliler (Medine'ye Hazret-i Peygamberle görüşmek üzere) gelince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (onlar hakkında ashabına) şöyle dedi: Size Yemen halkı geldi. Onlar ilk müsafaha ilk yapan kimselerdir." megazî 74; Müslim, iman 82, 84, 89; Tirmizî menakıb 71; Darimî, mukaddime 14; Ahmed b. Hanbel, II, 235, 252,258, 267,277, 380, 474, 480, 488, 502,541, III, 105, 155, 18, 212,223,251,262, IV-154.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Mûsâfaha El Sıkışma
5214-)
Aneze (kabilesin) den (olan) bir adamdan (rivâyet edildiğine göre) kendisi Hazret-i Ebû Zer'e Şam'dan sürgün edildiği zaman: sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hadislerinden bir hadisi sormak istiyorum, demiş. Hazret-i Ebû Zer de: Peygamber'in) sır(ların)dan değilse ben de sana haber veririm, cevabım vermiş. (Aneze kabilesinden olan bu adam rivâyetine şöyle devam etti:) Ben de: (Hazret-i Peygamberin sırlarından) bir sır değildir. Kendisiyle karşılaştığınız zaman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizinle müsafaha eder miydi? (Bunu sormak istiyorum), dedim. her karşılaştığımda benimle mutlaka müsafaha ederdi. Birgün (beni huzuruna çağırmak üzere) bana (bir adam) göndermiş. Ben de evimde yoktum. (Eve) gelince Resûlüllah'ın bana (bir adam) gönderdiğini haber aldım. Bunun üzerine (doğru) kendisine vardım. Makamında bulunuyordu. Beni (görünce) hemen kucakladı; bu çok, pek çok daha güzeldi. b. Hanbel, V, 162, 168.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Kucaklaşma
5215-)
Hazret-i Ebû Said el-Hudrî'den (rivâyet edildiğine göre) Kureyza'hlar Hazret-i Sa'd'ın hakemliğine (razı olarak kalelerinden inince) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), (gelip hakemlik yapması için) Hazret-i Sa'd'a (bir haberci) gönderdi. Bunun üzerine Hazret-i Sa'd, bir eşek üzerinde oraya geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), (Hazret-i Sa'd'ın geldiğini görünce): Haydi kalkınız efendinize!" yahutta; en hayırlınıza!" buyurdu. (Hazret-i Sa'd da) hayvanından indi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına gelip oturdu. ıtk 17, istizan 26; Ahmed b. Hanbel, III, 22, 71, V1-I42; Müslim, cihad. 64.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Ayağa Kalkma Hakkında Gelen Hadisler
5216-)
Şu (bir önceki hadis,) Şu'be'den de (rivâyet edilmiştir). Bu hadisi Şu'be şöyle rivâyet etti: (Hazret-i Peygamber) mescidin yakınında idi. Ensara (hitaben): Haydi kalkınız efendinize" buyurdu.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Ayağa Kalkma Hakkında Gelen Hadisler
5217-)
Mü'minlerin annesi Âişe (radıyallahü anhâ)'dan (rivâyet edilmiştir): Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şekil, davranış ve hal bakımından Hazret-i Fatima (radıyallahü anhâ)'den daha çok benzeyen birini görmedim." Dâvûd'un diğer şeyhi) el-Hasen (b. Ali, bu cümleyi): - Söz ve konuşma bakımından , (daha çok benzeyen birini görmedim, diye) rivâyet etti. " Yol ve davranış bakımından" kelimelerini rivâyet etmedi. (Bu hadisi Mûsânnif Ebû Dâvûd'a rivâyet eden el-Hasen b. Ali ve İbn Beşşâr isimli şeyhleri hadisin kalan kısmını şu şekilde rivâyet ettiler): Hazret-i Fatima, Hazret-i Peygamber'in yanına girdiği zaman (Hazret-i Peygamber) onun için ayağa kalkar, elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu." Peygamber de) Hazret-i Fatima'nın yanına girdiği zaman Hazret-i Fatima hemen Onun ayağa kalkar, elinden tutar, O'nu öper, kendi yerine oturdu." Fezailüssahabe 27, edeb 70; Tirmizî, menakıb 37, 60.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Ayağa Kalkma Hakkında Gelen Hadisler
5218-)
Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) el-Akra b. Habis Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (torunu) Hüseyin'i öperken görmüş de: on tane çocuğum var, bunu onlardan hiç birine yapmadım, demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'da: etmeyene, merhamet olunmaz, buyurmuştur. edeb 17, 27; Müslim, fedail 65; Tirmizî, birr 12; Ahmed b. Hanbel, II, 228, 241, 269,514.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Kişinin Kendi Oğlan Çocuğunu Öpmesinin Hükmü
5219-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Müjde ya Âişe, gerçekten Allah senin suçsuzluğuna dair âyet indirdi" buyurdu. Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre Hazret-i Peygamber, bu müjdeyi verdikten sonra) kendisine (suçsuzluğunu bildiren) Kur'ân (âyetlerini) okumuştur. Âişe sözlerine şöyle devam etti): üzerine annemle babam bana: Kalk Resûlüllah'ın başından öp!" dediler Ben de: ve celîl olan Allah'a hamdediyorum. Size değil" dedim. tefsir Nur 24/5, II; Müslim, tevbe 56; Ahmed b. Hanbel, VI, 60, 103, 197.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Kişinin Kendi Oğlan Çocuğunu Öpmesinin Hükmü
5220-)
Şa'bî'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cafer b. Ebi Talib'i karşıladı da onu kucaklayıp iki gözünün arasından öpmüştür.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: İki Gözün Arasından Öpmenin Hükmü
5221-)
İyas b. Dağfel'den demiştir ki: Ben Ebû Nadra'nın Hasan b. Ali (radıyallahü anh)'nin yanağını öptüğünü gördüm."
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yanaktan Öpmenin Hükmü
5222-)
Hazret-i Berâ'den demiştir ki: Medine'ye geldiği ilk günlerde Hazret-i Ebû Bekir'le birlikte (evine) girmiştim. Bir de ne göreyim, kızı Hazret-i Âişe sıtmaya yakalanmış yatıyor. Hazret-i Ebû Bekir, hemen yanına varıp: kızcağızım? deyip onu yanağından öptü.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yanaktan Öpmenin Hükmü
5223-)
Hazret-i Abdullah b. Ömer (başından geçen) bir olayı Abdurrahman b. Ebî Leylâ'ya anlatmış (sonra) şöyle demiş: Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yaklaşıp elini öptük." cihad 36; İbn Mâce, edeb 16; Ahmed b. Hanbel. 11,7, 86, III.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: El Öpme Hakkında Gelen Hadis
5224-)
Hazret-i Useyd b. Hudayr, ensardan bir adam(dı. Başından geçen bir olayı) şöyle anlattı: Kendisi bir toplulukta konuşuyordu. Şakacı bir adamdı. Bir ara topluluğu güldürdü. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (şaka olarak) bir çöpü onun böğrüne (hafifçe) dürttü. Bunun üzerine (Üseyd Peygamber efendimize): Allah'ın Resulü (bu çöpü bana dürttüğünden dolayı) sana kısas yapmama imkân ver! dedi.(Hazret-i Peygamber de): öyleyse) kısas yap, buyurdu. (Üseyd): senin üzerinde gömlek var. (Çöpü bana dürttüğün zaman) benim üzerimde gömlek yoktu, dedi. Peygamber de (onun bu isteğine uyarak kısas yapmasına imkân vermek için) gömleğini (yukarı doğru) kaldırdı. Bunun üzerine: Hemen Hazret-i Peygamber'i bağrına basıp onun böğrünü öpmeye başladı ve: Allah'ın Resulü, (işte) benim istediğim bundan ibaretti, dedi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Vücudu Öpmenin Hükmü
5225-)
Ümmü Ebân bint el-Vazi b. Zari; (Hazret-i Peygamber'in huzuruna gelen) Abdulkays hey'eti arasında bulunan dedesi Zari'den demiştir: vardığımız zaman hayvanlarımızdan acele inip Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elini ve ayağını öpmeye başladık. el-Münzirü’l-Eşecc bir süre tekledikten sonra (içinde elbiseler bulunan) bavuluna vardı ve (içlerinden, eteklik ve gömlekten oluşan) yeni bir takım elbiseyi giydi. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardı. (Hazret-i Peygamber) ona: Allah'ın sevdiği iki haslet var, hilim ve vakar, buyurdu, el-Münzir de: Allah'ın Resulü! Ben bunları kendi çabamla mı elde ettim, yoksa Allah beni bu iki huy üzerine mi yarattı? dedi. (Hazret-i, Peygamber): seni Allah bu iki huy üzerine yarattı, buyurdu. Bunun üzerine o: Allah ve Rasûlünün sevdiği iki haslete sahip olarak yaratan Allah'a hamd olsun, diye şükretti. iman 25-26; Tirmizî, birr 66; Ahmed b. Hanbel, III, 23.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bab
5226-)
Hazret-i Ebû Zer’den demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana); Ey Ebû Zer! diye seslendi ben de: Buyur yâ Resûlüllah, emrine icabet edip geldim" cevabını verdim.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Allah Beni Sana Feda Etsin Demenin Hükmü
5227-)
Hazret-i İmran İbn Husayn'dan demiştir ki: Biz cahiliyye döneminde (biribirimize) Allah senin gözünü aydın etsin, iyi sabahlar, derdik. İslâm (dini) gelince bundan nehyolunduk." dedi ki: Mamer, bir kimsenin: En'amellahü bike aynen: (Allah seninle gözü(müzü) aydın etsin)" demesi mekruhtur, ama; enâmellahü ayneke: (Allah gözünü aydın etsin) demesinde ise bir sakınca yoktur" dedi-
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Diğer Bir Kimseye: Allah Gözünü Aydın Etsin Demesinin Hükmü
5228-)
Hazret-i Ebû Katade şöyle demiştir: (Halk) susamışlardı. Bunun üzerine halkın öncü birlikleri (süratle) gittiler (ve gözden kayboldular). Ben de bu gece (süresince) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den ayrılmadım. Bunun üzerine bana: Peygamberini koruduğundan dolayı Allah da seni korusun" buyurdu. mesacid 311: Ebû Dâvûd, sala 11; Nesâi. mevakit 53; İbn Mâce, sala 10; Tirmizi. mevakit 16; Ahmed b. Hanbel, V, 298.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Adamın Diğer Bir Adama: Allah Seni Korusun Demesinin Hükmü
5229-)
Ebû Miclez'den demiştir ki: (Birgün) Hazret-i Muaviye, Hazret-i İbn Zübeyr'le Hazret-i İbn Amir'in bulundukları yere girdi de İbn Amir hemen ayağa kalktı, İbn Zübeyr ise oturmaya devam etti. Bunun üzerine Hazret-i Muaviye (İbn Amir'e hitaben): (ayağa kalkma)! Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: İnsanların kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse (cehennem) ateş(in) de yerini hazırlasın" derken işittim, dedi. edeb 13; Ahmed b. Hanbel. IV, 91, 93.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Diğer Bir Kimse İçin Ayağa Kalkmasının Hükmü
5230-)
Hazret-i Ebû Ümame'den demiştir ki: (Birgün ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bastonuna dayanarak yanımıza çıkageldi de biz hemen kendisine ayağa kalktık. Bunun üzerine (bize hitaben): Öyle tazim için bir kısmı bir kısmına ayağa kalkan Acemler gibi ayağa kalkmayınız" buyurdu. sahi 84; İbn Mâce, Dua 2; Ahmed b. Hanbel, V, 253-256.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Diğer Bir Kimse İçin Ayağa Kalkmasının Hükmü
5231-)
Gâlib (b. Hattâf el-Basrî el-Kattân)'dan demiştir ki: Biz Hasen (el-Basri)'nin kapısı (Önün)de otururken bir adam gelip şöyle dedi: Babam (in) bana anlattığına göre) dedem şöyle demiş " Babam beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e göndererek Hazret-i Peygambere var, kendisine (benden) selâm Söyle dedi. Ben de Hazret-i Peygamber'e varıp babamın sana selâmı var, dedim. ve alâ ebikesselâmu (selâm senin ve babanın üzerine üzerine olsun), diyerek selâmı aldı." Amelül yevmi velleyleti, 300.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Adam Kendisine: Falan Adamın Sana Selâmı Var Diyen Kimseye Nasıl Karşılık Verir?
5232-)
Âişe (radıyallahü anhâ)'dan (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: (aleyhis-selâm)’ın sana selâmı var demiş de (Hazret-i Âişe): aleyhisselâmü ve rahmetüllahi, diyerek bu selâmı almış. istizan 19; Müslim, fedail 90; Tirmizî, istizan 5; İbn Mâce, edeb 12; Nesaî, Amelülyevmi, 301.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Adam Kendisine: Falan Adamın Sana Selâmı Var Diyen Kimseye Nasıl Karşılık Verir?
5233-)
Ebû Hemmâm Abdillah b. Yesar'den (rivâyet edildiğine göre); Ebû Abdurrahman el-Fihrî şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Huneyn'de bulundum. Şiddetli sıcağın iyice kızıştığı bir günde yolculuk ediyorduk. (Bir ara) bir ağacın gölgesi altına indik. Güneş (batıya) kayınca harp aletlerimi (teçhizatımı) kuşandım ve atıma bindim. (Doğru) çadırında bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına geldim: Esselâmü aleyküm Ya Resûlallah ve rahmetullahi ve berekâtühü: Ey Allah'ın Resulü Allahın selâmı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, (savaş için) öğle sonu yola çıkma vakti geldi dedim. Evet, dedi, sonra (Hazret-i Bilâl'e): Bilal! haydi kalk, buyurdu. Bunun üzerine (Hazret-i Bilal) hemen: Lebbeyk ve sa'deyk ve ene fadâük (:Buyur ben sana feda olayım)" diyerek ağacın altından (hızla) sıçradı. Sanki gölgesi bir kuş gölgesi gibi (küçük ve ince) idi. (Hazret-i Peygamber de:) atımı eğerle, buyurdu. (Hazret-i Bilal) hemen iki tarafı lifden olan böbürlenme ve gösterişten uzak bir eğer çıkardı (ve atı eğerledi). Hazret-i Peygamber de (ata) bindi. Biz de (atlarımıza) bindik (ve yola koyulduk). Sonra Ebû Abdurrahman hadisi (sonuna kadar) rivâyet etti. Dâvûd dedi ki: Ebû Abdurrahman el-Fihrî'nin bu hadisten başka (rivâyet ettiği) bir hadis yoktur. Bu hadis (kendi sahasında) çok mahir (bir kimse) olan (Yala b. Atâ)’nındır. Onu (kendisinden talebesi) Hammâd b. Seleme rivâyet etti. b. Hanbel. V, 286.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Diğer Bir Kimseye Lebbeyk: Buyur Emrindeyim Demesinin Hükmü
5234-)
(Abdullah b. Kinane İbn Abbâs b. Mirdas'ın) dedesinden demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü de Ebû Bekir (radıyallahü anh) - yahutta- Ömer (radıyallahü anh) kendisine: sen(in yüzünü) güldür(meye devam et)sin, dedi. Mâce, menasik, 56.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bir Kimsenin Diğer Bir Kimseye: Allah Senin Yüzünü Güldürmeye Devam Etsin Demesinin Hükmü
5235-)
Abdullah b. Âmir'den demiştir ki: (Birgün) annemle birlikte bana ait duvarı çamurla tamir ederken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uğradı " Ey Abdullah bu nedir? dedi. Ben de: Allah'ın Rasûlü tamirine uğraştığım birşeydir. Cevabını verdim. Bunun üzerine: gelmekte olan ölüm) iş(i) buna gelecek olan yıkılma işinden daha da sür'atlidir, buyurdu. zühd 25; İbn Mâce, zühd 13; Ahmed b. Hanbel, II, 161.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bina Konusunda Gelen Hadisler
5236-)
Abdullah b. Âmir'den demiştir ki: (birgün annemle birlikte) yıkılmaya yüz tutmuş bize ait ahşap bir evi tamire çalışırken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma uğrayıp: nedir, dedi, biz de: yüz tutmuş bize ait bir evdir. Onu tamire çalışıyoruz dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sana gelmekte olan ölüm) " İş (in)in (bu binaya gelecek olan yıkılma) işinden daha da acele (geleceğini) zannediyorum" buyurdu.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bina Konusunda Gelen Hadisler
5237-)
Hazret-i Enes b. Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birgün dışarı çıkıp yüksek bir kubbe görmüş de: Bu (da) ne? (böyle)? demiş. (Orada bulunan) sahâbîler de kendisine: (Bu kubbe) ensardan falanca kişiye aittir, demişler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşlanmadığı bu işi içinde saklayarak sükût etmiş. Nihayet (bu kubbenin) sahibi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip halkın içinde selâm vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ondan yüz çevirmiş. (Adam selâmının alınmadığını anlayınca) bu selâm verme işini defalarca tekrarlamış. Nihayet adam (her defasında da selâmının alınmadığını görünce) Hazret-i Peygamberdeki öfkeyi ve kendinden yüz çevirdiğini sezmiş ve durumu arkadaşlarına (açarak) dert yanmış ve: Vallahi ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i(n bu davranışını) yadırgadım" demiş, onlar da: (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarı çıktı senin bu kubbeni (yüksek bir halde) gördü (de ondan böyle yaptı)" demişler. Bunun üzerine adam hemen kubbesini dönüp yıkmış, yerle bir etmiş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birgün (yine) dışarı çıkmış bu kubbeyi göremeyince (oradakilere): ne oldu? diye sormuş (onlar da:) sahibi bize senin kendisinden yüz çevirdiğinden sızlandı. (Gidip) onu yıktı" demişler (Hazret-i Peygamber de:) fazlası her bina sahibi üzerine bir vebaldir" buyurmuş. kıyame 39; İbn Mâce, zühd 13.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Bina Konusunda Gelen Hadisler
5238-)
Dükeyn b. Said el-Müzeynî'den demiştir ki: (dört yüz kişi kadar bir topluluk) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e varıp kendisinden yiyecek istedik. (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de Hazret-i Ömer b. Hattab'a:) Ömer! git bunlara (yemek) ver" buyurdu. üzerine, Ömer bizi (alıp) yüksek bir kata çıkardı ve kemerinin altından bir anahtar alıp (onunla bize içi çeşitli erzak dolu bir odanın kapısını) açtı. b. Hanbel, V, 445.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yüksek Kat Yaptırmanın Hükmü
5239-)
Abdullah b. Hubşiyy'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Her kim arabistan kirazı ağacını keserse, Allah onu başı üzeri cehenneme atsın." Dâvûd'a bu hadisin manası soruldu da: Bu hadis muhtasardır (kısaltılmıştır); her kim çölde yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir Arabistan kirazı ağacını boş yere, haksız olarak keserse Allah onun başını cehenneme atsın, manasına gelmektedir" cevabını verdi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Arabistan Kirazı Ağacını Kesmenin Hükmü
5240-)
Bir önceki hadisin (senedi) Hazret-i Peygamber'e kadar ulaştırıldığı gibi Ureve b. ez-Zübeyr de bu hadisi(n senedini) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kadar ulaştırmıştır.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Arabistan Kirazı Ağacını Kesmenin Hükmü
5241-)
Hassan b. İbrahim dedi ki: Ben Hişam b. Urve'ye (babası) Urve'nin köşküne dayanmış bir halde iken arabistan kirazı ağaçlarını kesmenin hükmünü sordum da (bana): kapıları ve kanatlan görüyor musun? İşte onlar(ın maddesi) Urve'nin arabistan kirazı ağaçlarıdır. Urve onu kendi arsasından keser ve bunda bir sakınca yoktur- derdi. Ebû Dâvûd'a bu hadisi rivâyet eden) Humeyd (b. Mesade bu rivâyete şunları da) ekledi: Bunun üzerine (Hişam bu soruyu kendisine soran Hassan'a): Iraklı! Sen (bana bid'at (bir mesele) getirdin" dedi. (Hadisin kalan kısmını Hassan) şöyle anlattı. Ben de Hişam'a Bid'at sizin tarafınızdan (geldi); (çünkü) ben Mekke'de bir kimseyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Arabistan kirazı ağacını kesen kimseye lanet etti" derken işittim (sizse onu kesmenin caiz olduğunu söylüyorsunuz)" dedim. Sonra (Hassan bir önceki hadisin) manasını rivâyet etti.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Arabistan Kirazı Ağacını Kesmenin Hükmü
5242-)
Abdullah b. Büreyde dedi ki: Ben babam Büreyde'yi şöyle derken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: 360 eklem vardır. (Bu nedenle insan oğlunun) üzerine (hergün için) kendisinde bulunan her eklem karşılığında sadaka vermek borçtur." Büreyde sözlerine şöyle devam etti. Orada hazır bulunanlar): Allah’ın elçisi, buna kim güç yettirebilir? diye sordular. (Hazret-i Peygamber de:) balgamı toprağın altına gömersin. (Bu bir sadakadır. Gelip geçenleri) rahatsız edici şey (leri) yoldan kaldırırsın. (Bu da bir sadakadır). Eğer (sadaka yerine geçen böyle yapılacak başka bir iyilik) bulamazsan (bu eklemlere karşılık bir sadaka olmak üzere) iki rekat bir kuşluk namazı (kılman) sana yeter. zekat 54; Ahmed b. Hanbel; V, 354, 359.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yollardan Gelip Geçeni Rahatsız Eden Engelleri Kaldırmanın Fazileti
5243-)
Hazret-i Ebû Zer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Âdemoğlunun her eklemine karşı (üzerine düşen) bir sadaka (borcu) vardır. (Bununla beraber Âdemoğlunun) karşılaştığı bir kimseye vermiş olduğu selâm sadakadır, iyiliğe çağırması bir sadakadır, kötülük(ler)den men'etmesi bir sadakadır. Eşiyle cinsi münasebette bulunması bir sadakadır" (Hazret-i Ebû Zer, sözlerine devam ederek şunları söyledi): Orada bulunanlar: Allah'ın Resulü (bir insanın) şehvetine uyması da mı, onun için sadaka oluyor?" diye sordu da (Hazret-i Peygamber): onu gayr-i meşru bir yerde tatmin etseydi günah işlemiş olmayacak mıydı? Ne dersin? (Bununla beraber) bu eklemlerin hepsine birden (sadaka olarak sadece) iki rekat kuşluk namazı da yeter" buyurdu. sulh II, cihad 72, 128; Müslim, müsafirin 84, zekât 56; Ebû Dâvûd, tetavvu 12; Ahmed b..Hanbel, 11,316,328. Dâvûd dedi ki: Hammad bu hadisi (rivâyet ederken) iyiliğe çağırma ile kötülükten men etmeyi zikretmedi.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yollardan Gelip Geçeni Rahatsız Eden Engelleri Kaldırmanın Fazileti
5244-)
Hazret-i Ebû Zer'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şu (bir önceki) hadisi (yaptığı bir konuşmanın) arasında dile getirmiştir.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yollardan Gelip Geçeni Rahatsız Eden Engelleri Kaldırmanın Fazileti
5245-)
Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (İman etmekten başka) hiçbir hayır işlememiş olan bir adam bir diken dalını yoldan kaldırdı. Bu diken ya bir ağaçta idi de (gelip geçeni rahatsız edeceği için) onu çekip (zarar vermeyeceği bir yere) atmıştı. Yahutta (yol üzerine) konulmuştu da onu (yoldan) kaldırdı. Bu yüzden (yüce) Allah onu affedip cennete koydu." birr 127.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Yollardan Gelip Geçeni Rahatsız Eden Engelleri Kaldırmanın Fazileti
5246-)
Salim'in babasından rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Uykuya yatarken evlerinizde (açıkta yanan) ateş bırakmayınız" buyurmuştur. istizan 49; Müslim, eşribe 100; Tirmizî, et'ime !5; İbn Mace, edeb 46; Ahmed b. Hanbel, II, 7-8,44, 78.
Kaynak: Sünen-i Ebu Davud, Edeb Bölümü
Konu: Geceleyin Evlerde Yanmakta Olan Ateşleri Söndürme Hakkında Gelen Hadisler