Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

5202-) Hâlid ibn Zekvân şöyle demiştir: er-Rubeyy' bintu Muavviz ibn Afrâ şöyle dedi: ben gelin olduğum zaman düğün törenime peygamber sallallahü aleyhi ve sellem geldi, içeriye girdi ve senin benim yanıbaşıma oturuşun gibi döşeğimin üçerine oturdu. Bu sırada bir takım kızcağızlar bizim için def çalmaya ve babalarımızdan Bedir günü şehid olanların menkabelerini şarkı şeklinde söylemeye başladılar. Birden bu kızlardan birisi: İçimizde birPeygamber vardır ki, O, yarın ne olacağını, bilir! dedi. üzerine Peygamber, kıza. söyle!"Bunu bırak da evvelce söylemekte olduğun sözleri soyle” buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Nikâhta Ve Düğün Aşında Deff Çalmak Bâbı
5203-) Bize Şu'be, Abdulazîz ibn Suheyb'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Abdurrahmân ibn Avf, bir çekirdek (yânı beş dirhem) üzerine bir kadınla evlendi. Akabinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onda güveylik ferahı ve neş'esi gördü de, kendisine sordu. Abdurrahmân da: Ben bir kadınla bir çekirdek ağırlığı mehr üzerine evlendim, dedi. o da Enes'ten gelen rivayette: Abdurrahmân ibn Avf, bir çekirdek ağırlığındaki altın mehre karşılık bir kadınla evlendi, tarzındadır

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Yüce Allahın: Kadınların Mehirlerini Yürekten İsteyerek Ve Allahtan Bir Atıyye Olarak Verin...” En-nisâ: Kavli; Mehrin Çoğu Ve Caiz Olacak En Az Mikdârı Bâbı
5204-) Ben Ebû Hâzım'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Sehl ibn Sa'd es-Sâidî(radıyallahü anh) den işittim, şöyle diyordu: Ben Rasulullah’ın yanında bir topluluk içinde idim. O sırada bir kadın geldi de: Yâ Rasûlallah! Bu kadın nefsini sana hibe etmiştir, sen bu kadın hakkında re'yini ortaya koy! dedi. aleyhi ve sellem) kadına hiçbir cevâb vermedi. Sonra kadın ayağa kalktı da yine: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz bu kadın kendi nefsini Sana hibe etmiştir. Şimdi Sen bu kadın hakkında re'yini bakıp bildir! dedi. ona bu sefer de bir cevâb vermedi. Sonra kadın üçüncü kerre ayağa kalktı da yine: Yâ Rasûlallah, şübhesiz bu kadın kendi nefsini Sana hibe etmiştir. Sen onun hakkında re'yini kullan! dedi. üzerine bir adam ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! O kadını benimle nikâh et! dedi. Rasûlüllah: "Yanında (mehr verecek) birşey var mı?" diye sordu. O zât: Hayır yok, dedi. Rasûluîlah: "Git de araştır, demirden bir yüzük olsun bul" buyurdu. Bunun üzerine o zât gitti, araştırdı, sonra geldi ve: Ben hiçbirşey bulamadım, demirden bir yüzük dahî bulamadım, dedi. "Sende Kur'ân'dan birşey var mı?" diye sordu. O zât: Bende(yani ezberimde) şu sûre ve şu sûre var, dedi.Rasûlüllah: "Git, ben sendeki Kur'ân'a karşılık(yani Kur'ân'ı kadına öğretmene karşılık) onu sana nikâh ettim" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kurân Öğretmeye Karşılık Ve Mehr Zikretmeksizin Evlendirme Bâbı
5205-) Bize Vekî', Sufyân es-Sevrî'den; odaEbû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)Man tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adama hitaben: "Velev demirden bir yüzükle olsun evlen" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Eşyalarla Ve Demirden Yüzükle Mehr Yapılması Bâbı
5206-) Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebû'l- Hayr'dan; o da Ukbe ibn Âmir'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yerine getirdiğiniz şartların yerine getirmeniz en haklı olanı, kendisiyle fercleri halâl kılmak istediğiniz mehr şartıdır" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Nikâhta Halâl Olan Şartlar Bâbı
5207-) Bize Ubeydullah ibn Mûsâ, Zekeriyyâ ibn Ebî Zâide'den; o da Saîd ibn İbrahim'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'-den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hiçbir kadına, kızkardeşinin çanağındaki ni'metin kendi kabına boşalması için onun talâkını istemek (ve onun yerine nikâh olmak) halâl olmaz. Kızkardeşinin talâkını isteyecek kadın iyi bilmelidir ki, ezelde ona ne takdir olundu ise, kendisine âid olan ni'met ancak odur" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Nikâh Sırasında Şart Kılınması Halâl Olmayan Şartlar Bâbı
5208-) Bize Mâlik, Humeyd et-Tavîl'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle haber verdi: Abdurrahmân ibn Avf, Rasûlüllah'ı ziyarete geldi. Kendisinde(evlenenlere mahsûs olan) sarı boya izi vardı.Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona sordu, o da kendisinin Ensâr'dan bir kadınla evlenmiş olduğunu haber verdi. Rasûlüllah: "O kadına ne kadar mehr verdin?" diye sordu. Abdurrahmân: Altından bir çekirdek ağırlığı (yânı beş dirhem) verdim, dedi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Bir koyunla olsun düğün aşı yap" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Evlenen Kimsenin Zağferân Boyası Sürünmesi Nin Cevazı Bâbı
5209-) Bize Müsedded tahdîs etti. Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân, Humeyd'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb bintu Cahş ile evlendi de müslümânlar üzerine hayrı bol yaptı. Peygamber evlendiği zamanlarda yapmakta olduğu gibi (insanlar yemekten sonra otururlarken) dışarı çıktı, mü'minlerin annelerinin hücrelerine varıp onlara duâ ediyor, onlar da kendisine duâ ediyorlardı. Sonra hücrelerden ayrıldı ve (yemekte hazır bulunanlardan) iki kişiyi gecikmişler gördü de yine hücresinden geri döndü.(O iki kişi Peygamber'i görünce çabuk dışarı çıkıp gittiler.) Ben o iki kişinin çıkışlarını Peygamber'e haber mi verdim yahut kerıdisine haber mi verildi, bilmiyorum, dedi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bâb
5210-) Bize Hammâd ibnu Zeyd, Sabit el-Bunânî'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Abdurrahmân ibn Avf’ ın üzerinde san boya izi görünce: "Bu nedir?" diye sordu. O da: Ben altından bir çekirdek ağırlığı mehr üzerine bir kadınla evlendim, dedi. Peygamber: "Bâreke'llâhu leke (= Allah sana mübarek eylesin)/ Bir koyunla da olsa düğün ziyafeti ver!" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Evlenen Kimseye Nasıl Duâ Edilir?
5211-) Bize Alî ibn Mushir, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) beni akd ve nikâh eylemişti. Annem Ümmü Rûmân beni getirdi de Peygamber'in evine girdirdi. Evin içinde Ensâr'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyorlardı. Bunlar (anama, berâberindekine ve geline): Hayır ve bereket üzere geldiniz; hayırlı kısmet üzerine geldin! Dediler

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Gelin Ve Güveye Hidâyet Edip Yol Gösteren Kadınlara Ve Gelin İle Güveye Duâ Bâbı
5212-) Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek, Ma'mer ibn Râşid’den; o da Hemmâm'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerden biri gazveye gitmek istediğinde kavmine hitaben: Bir kadının nikâhına mâlik olup da henüz onunla zifaf yapmamış ve onunla zifaf yapmayı istemekte bulunan hiçbir erkek, bu seferimde beni ta'kîb etmesin! diye emir verdi"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Gazveye Çıkmadan Önce Zifafa Girmek İsteyen Kimse Bâbı
5213-) Bize Sufyân es-Sevrî, Hişâm ibnUrve'den; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)Âişe ile, Âişe altı yaşında iken akd yapmış, dokuz yaşında iken de zifaf yapmıştır. Âişe, Peygamber'in yanında dokuz sene kalmıştır

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Dokuz Yaşında Bulunan Bir Kadınla Zifafa Giren Kimse Bâbı
5214-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber(den dönüşte onun)la Medîne arasında üç gün ikaamet etti. Bu müddet içinde Peygamber'in Safiyye bintu Huyey ile evlenmesi vâki' oldu. Ben de müslümânları Peygamber'in düğün aşına da'vet ettim. Bu ziyafette ekmek ve et yoktu. Peygamber yemek sofralarının yayılmasını emretti. Akabinde bunların içine de hurma, yağ ve akt denilen kuru yoğurt konulmuştu. İşte bu, Peygamber'in düğün ziyafeti olmuştu. Bu sırada müslümânlar kendi aralarında: Safiyye, mü'minlerin analarından birisi (hürr bir kadın) mıdır, yoksa Peygamber'in sağ elinin mâlik olduğu cariyelerden biri midir? dediler. da: Eğer Peygamber, Safiyye'yi örterse o, mü'minlerin analarındandır. Eğer örtmezse Safiyye, Peygamber'in sağ elinin mâlik olduğu bir câriyedir! dediler. hareket etmeye karar verince bineğinin arkasına Safiyye için bir yer hazırlattı. İnsanlarla Safiyye arasına da bir perde uzattı. (Böylece Safiyye, mü'minlerin analarından biri oldu.)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Sefer Esnasında Kadınla Zifafa Girmek Bâbı
5215-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) benimle evlendi. Akabinde annem Ümmü Rûmân beni getirdi de Peygamber'in evine girdirdi. O zaman beni kuşluk vaktinde birdenbireRasûlüllah'tan(O'nu ansızın görüvermemden) başka birşey korkutup heyecanlandırmadı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kişinin Gündüzleyin İlan Veya Zînet İçin Düğün Alayı Ve Ateş Yakma Olmaksızın Nikâhlısıyle Gerdeğe Girmesi Bâbı
5216-) Bize Muhammed ibnu'l-Munkedir tahdîs etti ki, Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Evlendiğim sırada) Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Etrafı saçaklı döşek yüzleri, döşemeler edindiniz mi?" diye sordu. Yâ Rasûlallah! Bizim böyle döşek yüzleri ve döşemelerimiz nereden olacak? dedim. "Muhakkak ki yakında böyle döşemeler olacaktır" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınlar İçin Etrafı Saçaklı Döşek Yüzleri, Döşemeler Ve Benzeri Şeyler Edinmenin Cevazı Bâbı
5218-) Ve İbrahim (ibn Tahmân el-Herevî), ismi Ebû’l-Ca'd olan Ebû Usmân'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten söyledi. Ebû Usmân el-Ca'd dedi ki: Enes ibn Mâlik Basra'da Benû Rifâa Mescidi'nde bizim yanımıza gelmişti. İşte orada ben kendisinden şöyle derken işittim: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) anam Ümmü Suleym'in tarafına uğradığı zaman onun yanına girer, ona selâm verirdi. Enes devamla şöyle dedi: Peygamber, Zeyneb bintu Cahş el-Esedîyye ile evlenip güvey oldu. Annem Ümmü Suleym bana: Keski Rasûlüllah'a bir hediye versek! dedi. Ben de ona: Bunu yap! dedim. üzerine annem hurma, yağ ve yoğurt kurusuna yöneldi de bunlardan bir taş tencere içinde hayse yemeği yaptı. Akabinde bu yemeği benimle Rasûlüllah'a gönderdi. Ben bu yemeği Rasûlüllah'a götürdüm. Rasûlüllah bana: "Yemeği koy" buyurdu. bana emredip isimlerini söylediği "Birtakım adamları bana çağır ve karşılaştığın kimseleri de bana çağır!" dedi O'nun bana emrettiği işi yaptım ve geri döndüm. Bir de gördüm ki, ev ahâlîsiyle dopdolu olmuş. Bu sırada Peygamber'i de gördüm ki, iki elini bu hayse yemeğinin üzerine koydu da orada Allah'ın söylemesini istediği kelimeleri söyledi. Bundan sonra toplanan insanlardan onar onar çağırmaya, onlar da yemekten yemeye koyuldular. Rasûlüllah onlara: "Allah 'in ismini zikredin ve her insan kendi önünden yesin" buyuruyordu. dedi ki: Nihayet yiyenlerin hepsi yemekten dağıldılar. Onlardan dışarı çıkan çıktı da birkaç kişilik topluluk kalıp konuşmaya koyuldu. dedi ki: Ben onların çıkıp gitmemelerinden gamlanmaya başladım. Sonra Peygamber, zevcelerinin hücrelerine doğru çıktı. Ben de O'nun arkasından çıktım ve O'na: O oturup konuşmaya dalan adamlar gitmişlerdir, dedim. Akabinde Peygamber eve girdi ve evin perdesini sarkıttı. Ben de hücrenin içinde bulunuyordum ki, kendisi şu âyetleri söylüyordu: "Ey îmân edenler! Peygamber'in evlerine -yemeğe da'vet olunmaksızın, vaktine de bakmaksızın- girmeyin. Fakat da'vet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, Peygambere ezâ vermekte, O sizden utanmaktadır. Allah ise haktan (hakkı açıklamaktan) çekinmez... " (el-Ahzâb: 53). Usmân: Enes, kendisinin on sene Rasûlüllah'a hizmet ettiğini söyledi, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Gelinle Güveye Gerdek Sabahı Hediye Verme Bâbı
5219-) Bize Ebû Usâme, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti. Âişe, kızkardeşi Esma'dan bir gerdanlığı emânet almış, o da kaybolmuştu. Rasûlüllah sahâbîlerinden birtakım insanları onu aramaları için gönderdi. Bu arayıcılara namaz vakti yetişti de bunlar (su bulamayıp) abdestsiz olarak namaz kıldılar. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiklerinde, su bulamayıp abdestsiz namaz kıldıklarını O'na arzettiler. Bunun üzerine Teyemmüm Âyeti (en-Nisâ: 43, el-Mâide: 6) indi. Bunun üzerine Useyd ibnu Hudayr, Âişe'ye: Allah seni hayırla karşılasın! Vallahi senin başına herhangi bir meşakkatli iş geldiyse, muhakkak Allah ondan bir çıkış yolu ihsan etmiş, müslümânlara da onda bir hayır ve bereket kılınmıştır! dedi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Gelin-güvey İçin Elbise Ve Başka Şeyleri Ariyet Olarak Almak Bâbı
5220-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Dikkat edin! Onların herhangi biri (cinsî münâsebet için) eşine gelip yanaşırken: Bismillâhi, Allâhumme cennibni’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne ma razaktenâ (Bismillah, yâ Allah, beni şeytândan uzaklaştır, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl)” derse, sonra aralarındaki bu işte bir çocuk takdir olunur yahut hükmolunursa, o çocuğa hiçbir zaman şeytân zarar veremez"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Erkeğin Eşine Geldiği Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
5221-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) haber verdi ki, kendisi Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Medine'ye gelmesi zamanında on yaşında imiş. Dedi ki: İşte o zaman annelerim benim Peygamber'in hizmetine devam etmeme muvafakat ederlerdi. Ben de Peygamber'e on sene hizmet ettim. Peygamber vefat ettiği zaman ben yirmi yaşında bulunuyordum. Ben, indirildiği sırada Hicâb işini insanların en iyi bileni oldum. İndirilen hicâb emrinin ilki Rasûlüllah'ın Zeyneb ibnetu Cahş'la evlenmesi zamanında oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyneb'e güvey oldu. Akabinde insanları düğün aşına da'vet etti. Gelenler yemekten yediler. Sonra çıktılar. Onlardan birkaç kişi Peygamber'in yanında kaldı da kalmayı epey uzattılar. Peygamber onların çıkıp gitmeleri için dışarı çıktı, ben de O'nun beraberinde çıktım. Peygamber yürüdü, ben de yürüdüm. Nihayet Âişe'nin hücresinin eşiğine geldi. Sonra o insanların çıkıp gittiklerini zannetti de geri döndü. Ben de O'nunla beraber geri döndüm. Sonunda Zeyneb'in yanına girince bir de gördü ki, o kişiler yerlerinden kalkmayıp hâlâ oturmaktalar. Bunun üzerine Peygamber tekrar geri döndü, ben de O'nun beraberinde döndüm. Sonunda yine Âişe’nin hücresinin eşiğine vardığında, o insanların çıkmış olduklarını düşündü. Geriye döndü, ben de beraberinde geriye döndüm. Bu sefer gördük ki, onlar çıkıp gitmişler. Peygamber benimle kendisi arasına perde çekti, hicâb emri de indirildi (el-Ahzâb: 53)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Aşı Bir Haktır Şerîatte. Sabittir
5222-) Bana Humeyd tahdîs etti ki, kendisi Enes (radıyallahü anh)'in şöyle dediğini işitmiştir: Abdurrahmân ibn Avf, Ensâr'dan bir kadınla evlenmişti, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: "O kadına ne kadar mehr verdin?" diye sordu. Abdurrahmân: Altından bir çekirdek (yani beş dirhem) verdim, dedi. yine Humeyd et-Tavîl'den: Ben Enes'in şöyle dediğini işittim: Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman, Ensâr'a konuk oldular. Abdurrahmân ibn Avf, Sa'd ibnu'r-Rabî' üzerine konuk oldu. ona: Malımı seninle bölüşeyim, senin için iki zevcemin birinden vazgeçeyim, dedi. ona: Allah, sana ehlinde ve malında bereket verip mübarek eylesin! Dedi. çarşıya çıktı. Satın alıp satış yaptı, bir mıkdar yoğurt kurusu ve yağ elde edip kazandı. Bu sırada Ebû Haysir'in kızıyla evlendi. Peygamber ona: "Bir koyunla da olsun düğün aşı ziyafeti yap!” buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Velev Bir Koyunla Olsun Düğün Aşı Bâbı
5223-) Bize Hammâd ibn Zeyd, Sabit el-Bunânî’den tahdîs etti ki, Enes(radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyneb bintu Cahş'la evlenmesi üzerine düğün aşı ziyafeti yaptığı gibi kadınlarının hiçbirisi üzerine duğün aşı ziyafeti vermedi. Zeyneb'le evlenmesi üzerine bir koyunla düğün aşı ziyafeti verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Velev Bir Koyunla Olsun Düğün Aşı Bâbı
5224-) Bize Müsedded, Abdulvâris'ten; o da Şuayb'dan; o da Enes(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye bintu Huyey'e hürriyet verip onunla evlendi de, ona hürriyet vermesini onun mehri kıldı ve onunla evlenmesi üzerine hays yemeğiyle (yani hurma, kuru yoğurt ve yağ karışımıyle) düğün aşı ziyafeti vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Velev Bir Koyunla Olsun Düğün Aşı Bâbı
5225-) Beyân ibn Bişr el-Ahmesî şöyle dedi: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir kadınla(Zeyneb bintu Cahş'la) evlendi de beni gönderdi, ben de insanları (o kadının düğün aşı için yapılan) yemeğe da'vet ettim, diyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Velev Bir Koyunla Olsun Düğün Aşı Bâbı
5226-) Sabit el-Bunânî şöyle dedi: Enes'in yanında Zeyneb ibnetu Cahş'ın evlenmesi zikrolundu da Enes: Ben,Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kadınlarından hiçbirisi üzerine, Zeyneb'le evlenmesi üzerine yaptığı kadar düğün aşı ziyafeti verdiğini görmedim;Peygamber Zeyneb'le evlenmesi üzerine bir koyunla düğün aşı ziyafeti verdi, dedi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınlarının Bâzısı Üzerine Diğerinden Daha Çok Düğün Aşı Ziyafeti Veren Kimse Bâbı
5227-) Bize Sufyân, Mansür ibn Safiyye'den tahdîs etti ki, annesi Safiyye bintu Şeybe: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından biriyle evlenmesi üzerine iki müdd arpa unuyla düğün aşı ziyafeti verdi, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bir Koyundan Daha Azıyla Düğün Aşı Yapan Kimse Bâbı
5228-) Bize Mâlik, Nâfı'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den olmak üzere haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizden biriniz düğün aşına da'vet olunduğu zaman hemen ona gitsin" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Aşına Ve Davete İcabet Hakkı, Yedi Gün Ve Buna Yakın Süre Düğün Aşı Ziyafeti Yapan Kimse, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemen Düğün Aşı İçin Bir Gün, İki Gün Diye Bir Vakit Tayîn Etmediği Ni Beyân Bâbı
5229-) Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: Bana Mansûr, Ebû Vâil den; o da Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den tahdîs etti ki,Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Esîri çözün, düğün aşı da'vetçisine icabet edin, hastaları ziyaret edin!" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Aşına Ve Davete İcabet Hakkı, Yedi Gün Ve Buna Yakın Süre Düğün Aşı Ziyafeti Yapan Kimse, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemen Düğün Aşı İçin Bir Gün, İki Gün Diye Bir Vakit Tayîn Etmediği Ni Beyân Bâbı
5230-) Bize Ebû'l-Ehvas, el-Eş'as'tan tahdîs etti. Muâviye ibnu Suveyd söyledi ki, el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bize yedi şeyi işlememizi emretti, yedi şeyden de nehyetti: Bize hasta ziyareti yapmayı, cenaze ardından gitmeyi, aksırana "Allah sana merhamet eylesin" demeyi, yemîni kabul etmeyi, zulme uğrayana yardım etmeyi, selâmı yaymayı, da'vetçiye icabet eylemeyi emretti. Bizi altın yüzüklerden, gümüş kap (kullanmak)tan, semer ve eyer üstüne konulup binicinin üzerine oturduğu ipek yüzlü minderlerden, kassiyye, istebrak ve dîbâc (adı verilen ipekli kumaşları kullanmak)dan da nehyetti. hadîsi "Selâmı yaymak" lafzıyle Eş'as ibn Ebi'ş-Şa'sâ'dan rivayet etmekte Ebû'l-Ehvas'a Ebû Avâne ile eş-Şeybânî mutâbaat etmişlerdir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Aşına Ve Davete İcabet Hakkı, Yedi Gün Ve Buna Yakın Süre Düğün Aşı Ziyafeti Yapan Kimse, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemen Düğün Aşı İçin Bir Gün, İki Gün Diye Bir Vakit Tayîn Etmediği Ni Beyân Bâbı
5231-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı kendisinin düğün yemeğine da'vet etmişti. O gün henüz gelin olan karısı da da'vetlilere hizmet etmekte idi. Sehl: Gelinin o günRasûlüllah'a ne içirdiğini bilir misiniz? Gelin geceden (bir kap içine) Rasûlüllah için biraz hurma ıslatmıştı,Rasûlüllah düğün aşını yiyince onun şırasını Rasûlüllah'a içirdi, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Aşına Ve Davete İcabet Hakkı, Yedi Gün Ve Buna Yakın Süre Düğün Aşı Ziyafeti Yapan Kimse, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemen Düğün Aşı İçin Bir Gün, İki Gün Diye Bir Vakit Tayîn Etmediği Ni Beyân Bâbı
5232-) Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da el-A'rec'den haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh): Yemeğin şerrlisi, zenginlerin da'vet edilip de fakirlerin terkedildiği düğün yemeğidir.Her kim da'vete icabet etmeyi terkederse, muhakkak Allah'a ve Rasûlüne isyan etmiştir, der idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Davete İcabet Etmeyi Terkeden Allaha Ve Rasûlüne Âsî Olmuştur Bâbı
5233-) - Bize Abdan, Ebû Hamza'dan; o da el-A'meş'ten; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer ben sığır ve davar ayağından yapılmış bir paça yemeğine bile da'vet olunsaydım, muhakkak ona icabet ederdim. Şayet bana bir davarın ön ayağı hediye edilse, ben onu elbette kabul ederim" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Sığır Ve Davar Ayağı Yemeğine İcabet Eden Kimse Bâbı
5234-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana Mûsâ ibn Ukbe haber verdi ki, Nâfı' şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): " (Düğün aşına) da'vet edildiğiniz zaman bu da'vete icabet ediniz" buyurdu, diyordu. Abdullah ibn Omer, düğün aşı olsun yahut başka bir da'vet olsun, oruçlu olduğu hâlde(bile) yapılan da'vete gelirdi, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğünde Veya Başka Sebeble Yapılmış Yemeğe Davet Edene İcabet Etmek Bâbı
5235-) Bize Abdulazîz ibnu Suheyb tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -Ensâr'dan- birtakım kadınları ve çocukları bir düğün aşından dönüp gelirlerken gördü de çabucak kuvvetle ayağa kalktı ve: "Allah şâhid olsun ki, sizler bana insanların en sevimlilerindensiniz" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınların Ve Çocukların Düğün Aşına Gitmeleri Bâbı
5237-) Sehl ibn Sa'd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Useyd es-Sâidî arûs (yani gelin) aldığı zaman, Peygamber'i ve sahâbîlerini da'vet etti. Onlar için yemeği yapan da, önlerine süren de Useyd'in henüz evlendiği karısı Ümmü Useyd'den başkası değildi. O, geceden taş bir tencere içinde hurmalar ıslatmış, Peygamber yemeğinden ayrılınca kadın kendi eliyle o şırayı Peygamber'e sundu da O'na böylece ikram ederek içirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadının Düğün Yemeğinde Erkeklerin İşlerini Yapması Ve Bizzat Hizmetlerinde Bulunması Bâbı
5238-) Ebû Hazım şöyle demiştir: Ben Sehl ibn Sa'd'dan işittim: Ebû Useyd es-Sâidî, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendisinin düğün aşına da'vet etti. O gün henüz gelin bulunduğu hâlde, karısı onlara hizmet etmekte idi. Gelin yahut Sehl:Rasûlüllah için ne şırası yaptı bilir misiniz? Rasûlüllah için geceden taştan bir kabın içinde bir mikdâr hurma ıslattı, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Düğün Yemeğinde Sarhoş Etmeyen İçki Ve Hurma Şırası Edinmenin Cevazı Bâbı
5239-) Bana İmâm Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Kadın, kaburga kemiği gibidir. Eğer sen onu doğrultup düzeltmeye kalkarsan kırarsın. Eğer ondaki eğrilikle beraber ondan faydalanmak istersen, ondan faydalanabilirsin" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınlara Yumuşak Ve Güzel Muamele Etmek Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kadın Ancak Kaburga Kemiği Gibidir Sözü Bâbı
5240-) Bize Hüseyin el-Cu'fî, Zâide'den; o da Meysere'den; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa, o mü 'min kişi komşusuna ezâ etmesin. Bir de kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz! Çünkü onlar kaburga kemiğinden yaratılmışlardır. Bu kemiğin en eğri kısmı en üst tarafıdır. Eğer sen eğri kemiği doğrultmaya gidersen, onu kırarsın. Onu kendi hâline bırakırsan, dâima eğri kalır. Onun için sizler birbirinize kadınlar hakkında dâima hayır tavsiye ediniz"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınlarla İlgili Siyet Bâbı
5241-) - 42 Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber zamanında hakkımızda birşey, bir vahy inmesinden korktuğumuz için kadınlarla kelâm etmekten ve onlara(haklarında eksiklik yapmak ve onlara yumuşak davranmayı terketmekte) açılıp yayılmaktan çekinir idik. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince biz de kadınlar gibi çok söz eder olduk ve onlara karşı kusurda açılıp yayıldık.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadınlarla İlgili Siyet Bâbı
5243-) Abdullah ibn Omer (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Herbirerleriniz çoban ve herbirerleriniz sorumludur. İmâm (yani devlet başkanı) bir çobandır ve o da sorumludur. Erkek, kendi aile ferdleri üzerinde bir çobandır, o da bunlardan sorumludur. Kadın da kocasının evi üzerinde bir çobandır, o da eli altındakilerden sorumludur. Köle de efendisinin malı üzerinde bir çobandır, o da sorumludur. Dikkat edin! Herbirerleriniz çoban ve herbirerleriniz sorumlusunuz”

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Ey Îmân Edenler, Gerek Kendilerinizi, Gerek Aile Ferdlerinizi Öyle Bir Ateşten Koruyun Ki... Et-tahrîm:
5244-) Bize Süleyman ibnu Abdirrahmân ile Alî ibnu Hucr tahdîs edip şöyle dediler: Bize İsâ ibnu Yûnus haber verdi. Bize Hişâm ibnu Urve (kardeşi) Abdullah ibnu Urve'den; o da babası Urve ibn Zubeyr'den tahdîs etti ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir: zaman onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının haberlerinden birşey saklamayıp birbirlerine bildireceklerine dâir aralarında taahhüd edip bağlanmışlardı. Bunlardan Birinci Kadın: Benim kocam taşlık bir dağ başındaki arık bir devenin etidir. Kolay değil ki yanına çıkılsın, semiz değil ki insanlar tarafından (evlerine) naklolunsun! demiştir Kadın da: Kocamın hâlini meydana koyup yayamam. Zîrâ ben onları birşey bırakmadan sayamayacağımdan korkarım. Çünkü onun fenalıklarını sayacak olursam, gizli açık her hâlini sayıp dökmek zorunda kalacağım. Bu ise imkânsızdır, demiştir. Kadın da: Benim zevcim upuzun bir beyinsizdir. Ayıplarını söylersem beni boşar; susarsam(aklı başında bir kimse olmadığından sebebsiz) beni kendisinden uzak bırakır, demiştir. Kadın ise: medhederek:) Kocam Tıhâme sahasının gece hayâtı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk (Orta seciyyede halûk bir kimsedir). Evimizde ne korku vardır, ne kırgınlık! demiştir. Kadın da şöyle medhetmiştir: Benim kocam da evine geldiğinde sanki (avdan gelen) bir parstır. (Avını bana getirir, koynumda mışıl mışıl uyur.) Evden çıkınca dışarıda o bir arslandır. Evdeki masrafımı hiç sormaz Kadın da şöyle kötüler: Kocam oburdur. Yemek yerken siler süpürür, içerken de su kabını kurutur. Yatarken de yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek başına) uyur. Ve benim hüznümü anlamak ve gidermek için elbiseme elini sokmaz! Kadın da: Kocam erlik vazifesini yapmaktan âciz ve işini bilmez, ahmak bir kişidir. Her derd onun derdidir. (Vücûdu hastalık karargâhıdır ve huysuzdur), başımı yarar, vücûdumu yaralar. Herşey onun vurmak ve yarmak âletidir, demiştir. Kadın da kocasını şöyle över: Onun vücûduna dokunurken tavşana dokunur gibi yumuşaktır. O güzel kokulu bir bitki gibi hoş kokar. Kadın da şöyle över: Kocamın evi yüksek direklidir. Kılıcının hamaili uzundur. Ocağının külü çoktur. Evi de insanların toplantı yerine yakındır (yânı evi şahanedir, kendisi uzun boyludur, evi de konuk kabul edecek yerdedir). Kadın da kocasını şöyle övmüştür: Zevcim mâliktir; hem ne kadar mâlik ve sâhibdir? Artık hatır ve hayâlimizden geçen her hayra mâlik ve sâhibdir! Zevcimin bir sürü develeri vardır ki, onların çökecek geniş eylek yerleri vardır. Fakat yaylım yerleri azdır.(Bununla: Develer yayılmaya gönderilmeyip misafire kesilmek için evin yanında eylek yerinde bulundurulur, demek istiyor.) Develer ud sesi duyunca -ki misafiri eğlendirmek üzere saz ve ahenk âletlerinin çalınmasıdır- o zaman develer boğazlanacaklarını anlarlar. Kadın(ki Ümmü Zer'dir ve kocasının güzel muaşereti cihetinden en bahtiyar olanıdır) aile hayâtını şöyle anlatmıştır Kocam Ebû Zer'dir. Bilesiniz Ebû Zer' ne semâhatli ve ne ahlâklı bir kişidir! O, iki kulağımı mücevherlerle hareket ettirir. Pazularım yağdan dolup tombullaştı(vücûdum semirdi) ve beni ferîh, fahur kıldı ve yüceltti. Ben de hemen yüceldim ve ferîh-fahûr oldum. O beni, Şıkk denilen bir dağ kenarında küçük koyun sürücüğü olan bir kabîle içinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürülüp dâneleri samanından ayrılıp müreffeh ve mes'ûd bir cemiyet içine getirdi. Şimdi ben onun yanında ne söylersem reddolunmam, sabaha kadar uyurum, beni kimse uyandırmaz). Bol süt içerim, artık içecek hâlim kalmaz. Bundan sonra Âişe, Ebû Zer' ailesinin ferdlerini birer birer Ümmü Zer'e şöyle anlattırıp rivayet ediyor:- Ümmü Zer' der ki: Ebû Zer'in anası var. Âh bilesiniz, Ümmü Ebî Zer' ne kadındır! Onun zahîre anbarları, eşyasını koyduğu hararları gayet büyüktür. Evi de geniştir. Zer'in oğlu, bilesiniz o ne zarâfetli gençtir! Onun yattığı yer kılıncı çekilmiş kın gibidir, düzgün, boylu poslu olup karnı çıkık değildir. O dört aylık bir kuzunun kol tarafıyle doyar (çok yemez). Zer'in kızı! O ne terbiyeli kızdır! Babasına itaatlidir, anasına da itaatlidir. O dilber kızın vücûdu elbisesini doldurur, güzelliği, edeb ve iffeti ortağının veya akran ve emsalinin kıskançlığını ve hayretini çeker. Zer'in cariyesi! Bilseniz o ne sadakatli câriyedir! Aile sırlarımızı kimseye söylemez. Evimizin azığını asla bozmaz ve israf etmez. Evimizde çer-çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, evimize kir getirmez. Zer' anlatmaya devam edip der ki: Bir gün Ebû Zer' evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkanmakta idi(Bolluk bir bahar mevsimi idi). Yolda bir kadına rastgeldi. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Koltuğunun altından kadının iki nâra benzeyen memeleriyle oynuyorlardı.(Kocam bu kadım sevmiş), beni bıraktı, onu nikâh edip aldı. Ondan sonra ben şeref sahibi bir adamla evlendim. O da fütursuz yürür ve en güze1, ata binerdi. Hatt beldesi (Bahreyn eyâleti sahil kısmı) ma'mûllerinden olan mızrağını alır, akşam üzeri deve ve sığır nev'inden birçok hayvan sürüp bana gelirdi. Getirdiği her çeşit hayvanlardan, kölelerden, cariyelerden bana birer çift verirdi. Bu kocam da bana: Ey Ümmü Zer'! İstediğin gibi ye, iç ve akrabana da ihsan et! derdi. Zer' dedi ki: Bununla beraber ben bu ikinci kocamın bana verdiği şeylerin hepsini bir araya toplasam, Ebû Zer'in en küçük kabını doldurmaz. râvîyesi olan Âişe dedi ki: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) -hatırımı hoş ederek-: "Yâ Âişe! Ben sana Ebû Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim... (Şu farkla ki, Ebû Zer' Ümmü Zer'i boşamıştır, fakat ben seninle beraber yaşayacağım)" buyurdu Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Saîd ibnu Seleme, Hişâm'dan yaptığı rivayetinde “Lâ tuaşşışu beytenâ ta'şîşen” şeklinde söylemiştir. Ebû Abdillah el-Buhârî: Râvîlerin bâzıları mîm ile "Feetekammahu" şeklinde söylemiştir ki, bu daha sahihtir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Aile İle Güzel Geçinmek Bâbı
5245-) Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den haber verdi ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Yine bir bayram günü Habeşli siyahiler (mescidde) harbeleriyle oynuyorlardı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana perde oldu da ben onların oyunlarına bakıp seyrediyordum. Böylece seyretmekte devam ettim. Nihayet bakmaktan ayrılan ben oldum. (O zaman ben henüz çocuktum.) Oyunu işiten taze bir kızın hâlini, kadrini -neler yapacağını- artık sizler kıyâs edin!

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Aile İle Güzel Geçinmek Bâbı
5246-) Bize Ebû'l-Yemân tahdîs etti. Bize Şuayb haber verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn Sevr'den haber verdi ki, Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Allahü Taâlâ'nın haklarında "Eğer her ikiniz de Allah 'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalbleriniz eğrildi... "(et Tahrîm: 4) buyurduğu, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden ikisinin kim olduğunu Omer ibnu'l-Hattâb'dan sormağa hırslanır dururdum. Tâ ki Omer hacc yaptı, ben de beraberinde hacc ettim. (Yolun bir yerine geldiğimizde) Omer saptı. Ben de onunla beraber bir su kabı ile saptım. Omer halâya gitti. Sonra geldi. Ben onun ellerine o kaptan su döktüm, o da abdest aldı. Bu sırada ben ona: Ey Mü'minlerin Emîri! Peygamber'in zevcelerinden o iki kadın kimdir ki, Yüce Allah onlara "Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalbleriniz eğrildi..."buyurmuştur? diye sordum. bana: Hayret sana ey Abbâs oğlu! Onlar Hafsa ile Âişe'dir, dedi. Sonra Omer o hadîse yönelip şöyle sevkediyordu: Dedi ki: Ben Ensâr'dan bir komşumla Benû Umeyye ibn Zeyd yurdu içinde otururdum. Onlar Medine'nin doğu tarafında Avâlî denilen yüksek yerlerde oturuyorlardı. Biz o komşum ile Medine'ye Peygamber'in yanına inmeyi nevbetleşe yapıyorduk. Bir gün o iniyor, bir gün de ben iniyordum. Ben indiğim zaman o günün vahy haberlerini yahut diğer haberleri ona getirirdim, o indiği zaman da bunun benzerini yapardı. Biz Kureyş topluluğu kadınlara galebe ediyorduk. Ensâr üzerine geldiğimizde bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galebe ediyor. Akabinde bizim kadınlarımız da Ensâr kadınlarının edebinden(sîretlerinden huy) almağa başladılar. Bir gün ben karıma karşı bağırdım. O da bana söz döndürüp karşılık verdi. Bana karşılık vermesini hoş görmeyip onu azarladım. Karım: Sana söz döndürmemi neye münâsib görmüyorsun? Vallahi Peygamber'in zevceleri bile O'na karşılık veriyorlar ve birisi o gün geceye kadar Peygamber'in yanına uğramıyor! dedi. sözler beni dehşete düşürdü. Ben kadınıma: Onlardan bu işi kim yaparsa muhakkak zarar eder, dedim. elbisemi üzerime giyinip Avâlî'den Medîne'ye indim ve Hafsa'nın yanına girdim. Ona: Ey Hafsa, sizlerden biriniz Peygamber'i tâ geceye kadar bütün gün boyunca öfkelendiriyor mu? dedim. Evet, dedi. Ben de ona: Muhakkak perîşân olmuş ve zarar etmişsîndir. Sen Allah'ın, Rasûlü'nün gadabından dolayı gadab etmesi ve helak olmandan emîn misin? Sen Peygamber'den çok şey isteme ve hiçbirşeyde O'na söz döndürme, karşılık verme ve Peygamber'den sakın ayrı kalma! Senin için bir ihtiyâç belirmiş olursa benden iste. Ve sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha parlak ve daha sevgili olması da seni aldatmasın! dedim.(Omer bununla Âişe'yi kasdediyor.) dedi ki: Biz o sıra Gassânîler bize gazve yapmak için atlarını nallatıyorlarmış diye haberler alıyorduk. Arkadaşım Ensârî kendi nevbeti gününde Medine'ye indi de yatsı vaktinde bize döndü ve kapımı şiddetli bir vuruşla vurdu. Ve: Omer burada mı? dedi. bu soruştan heyecanlanıp onun yanına doğru çıktım. O; Bugün büyük bir iş meydana geldi, dedi. Ben: Nedir o? Gassânîler mi geldi? dedim. O: Hayır, fakat ondan daha büyük ve daha korkunç! Peygamber kadınlarını boşadı, dedi. kendi kendime: Hafsa eli boş kaldı ve ziyan etti. Ben bunun yakında olacağını zannediyordum, dedim. Akabinde elbiselerimi üzerime giydim, Peygamber'in beraberinde sabah namazını kıldım. Peygamber kendine âid olan ve meşrube denilen yüksekçe odasına girdi ve orada yalnızlığa çekildi. Ben yine Hafsa'nın yanına girdim. Baktım ki o ağlıyor. Seni ağlatan nedir? Ben seni bu işten sakındırmadım mı? Peygamber sizleri boşadı mı? dedim. Bilmiyorum, O, işte tâ şu meşrubede, ayrılıp çekilmiş, dedi. Ben dışarı çıkıp minberin yanına geldim. Gördüm ki, minberinvetrafında bâzıları ağlar bir topluluk var. Ben de onların yanında birazcık oturdum. Sonra vicdanımda hissettiğim duygu bana galebe etti de yine içinde Peygamber'in bulunduğu yüksek odaya geldim. Peygamber'in siyah uşağı Rebâh'a: Omer için izin iste! dedim. içeri giripPeygamber'le konuştuktan sonra döndü de: Peygamber'le konuştum. Seni kendisine zikrettim. Birşey söylemeyip sustu, dedi. üzerine ben oradan ayrıldım ve tekrar minberin yanında bulunan toplulukla beraber oturdum. Sonra yine vicdânımdaki duygu bana galebe etti. Varıp uşağa: Omer için izin iste! dedim. O içeri girdi, sonra çıktı da: Seni Peygamber'e zikrettim, sükût etti, dedi. tekrar dönüp minber etrafındaki topluluğun yanına oturdum. Sonra hissetmekte olduğum duygu bana galebe etti. Yine uşağa gelip: Omer için izin iste, dedim. girdi, sonra bana doğru döndü de: Seni Peygamber'e zikrettim, sustu, dedi. dönüp ayrılırken, bir de baktım ki, uşak beni çağırıyor! Peygamber sana izin verdi, dedi. ben Rasûlüllah'ın huzuruna girdim. Baktım kiRasûlüllah, kendisiyle arasında bir döşek olmadan hasır örgüleri üzerine yan yatmış, bedeninin yan tarafına örgüler iz yapmış, dolgusu hurma lifi olan deriden bir yastık üzerine yaslanmaktadır. Kendisine selâm verdim, sonra daha ben ayakta dikilirken: Yâ Rasûlallah! Kadınlarını boşadın mı? dedim. Gözünü bana doğru yükseltti de: "Hayır (boşamadım)" buyurdu. Ben: Allâhu Ekber! dedikten sonra yine ayakta olduğum hâlde: İzin istiyorum yâ Rasûlallah! Beni gördün ki, biz Kureyş topluluğu kadınlara gâlib bulunuyorduk. Medine'ye geldiğimizde bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galebe ediyor! dedim. sözlerim üzerine Peygamber gülümsedi. Sonra şunları söyledim: Yâ Rasûlallah! Beni gördün! Ben Hafsa'nın yanına girdim de ona: Sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha parlak ve daha sevgili olması seni aldatmasın, dedim. (Omer bu sözüyle Âişe'yi kasdediyor.) bir daha gülümsedi. Ben O'nun gülümsediğini gördüğüm zaman oturdum. Gözümü kaldırıp odanın içine baktım. Allah'a yemîn ederim ki, evin içinde tabaklanmamış üç deriden başka gözü geri çevirecek hiçbirşey görmedim. Yâ Rasûlallah! Allah'a duâ et, ümmetine genişlik versin. Farslar ve Rumlar üzerine genişlik yapılmış; onlar Allah'a ibâdet etmezlerken dünyâ kendilerine verilmiştir, dedim. söyleyincePeygamber dayanmışken doğrulup oturdu da: "Sen bu dünyâ ni'metleri hakkında mı düşünüyorsun ey Hattâb oğlu! Şübhesiz onlar, tayyibâtları dünyâ hayâtında acele verilmiş olan kavimdir" buyurdu. Bunun üzerine ben: Benim için mağfiret isteyiver! dedim. o sözü Âişe'ye açıkladığı zaman, işte o sözden dolayı (yaniPeygamber'in Âişe'nin nevbeti gününde Mısırlı Mâriye ile yalnız kalması; Hafsa'nın bunu bilip de Âişe'ye ifşa etmesinden dolayı) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından yirmidokuz gece ayrılıp, yalnızlığa çekildi. Peygamber, kadınlarına öfkesinin şiddetinden ve Allah'ın kendisini "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnûdluğunu arayarak Allah'ın sana halâl kıldığı şeyi niçin(kendine) haram ediyorsun?.,," (et-Tahrîm: 1) kavliyle azarladığı zaman; "Ben kadınların yanına bir ay girecek değilim" demişti. Nihayet yirmidokuz gece geçince Âişe'nin yanına girdi ve onun nevbetine tesadüf ettiği için onunla başladı. Âişe: Yâ Rasûlallah, Sen bizim yanımıza bir ay girmiyeceğine yemîn etmiştin. Sen ise bugün benim iyice saymakta olduğum yirmidokuzuncu gecenin sabahına girdin, dedi. "Ay yirmidokuz gecedir. Bu ay da yirmidokuz gece oldu" buyurdu. Bundan sonra Allah, Tahyîr (el-Ahzâb: 28-29) âyetini indirdi de Peygamber, kadınlarından ilk olarak muhayyer kılmaya benimle başladı. Ben de kendisini tercîh ettim. Sonra diğer bütün kadınlarını muhayyer kıldı, onlar da Âişe'nin dediği gibi söylediler

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Erkeğin Kendi Kızına Kocasının Hâli İçin Öğüt Vermesi Bâbı
5247-) Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemrnâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Kadın, kocası yanında hazır iken, onun izni olmadıkça (nafile olarak) oruç tutmaz" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadının, Kocasının İzniyle Nafile Olarak Oruç Tutması Bâbı
5248-) Bize Muhammed ibn Adiyy, Şu'be'den; o da Süleyman ibn Mıhrân el-A'meş'ten; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Erkek, karısını kendi döşeğine da'vet ettiği zaman kadın gelmekten çekinirse, sabaha girinceye kadar melekler o kadına la'net ederler" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadın, Kocasının Döşeğini Terkederek Başka Yatakta Gecelediği Zaman
5249-) Bize Şu'be, Katâde'den; o da Zurâre'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kadın, kocasının döşeğini terkederek gecelediği zaman, bu ayrılıktan geri dönünceye kadar melekler ona la'net ederler" buyurdu, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadın, Kocasının Döşeğini Terkederek Başka Yatakta Gecelediği Zaman
5250-) Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; ''Kadına zevci yanında hâzır iken, onun izni olmadıkça (nafile olarak) oruç tutmak halâl olmaz. Yine bir kadın, kocasının evine, onun izni olmadıkça kimsenin girmesine izin veremez. Yine bir ev kadını kocasının izni olmaksızın aile nafakasından (âdetten fazla) sarfederse, şübhesiz o fazla sarfiyatın yarısı, kocaya ödenir" hadîsi Ebu'z-Zinâd Abdullah ibn Zekvân yine Mûsâ ibn Ebî Usmân'dan; o da babasından; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere hassaten oruç hakkında rivayet etmiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Kadın, Kocasının Evine, Onun İzni Olmaksızın Hiçbir Kimsenin Girmesine İzin Vermez
5251-)  et-Teymî (Süleyman ibn Tarhân el-Basrî), Ebû Usmân'dan; o da Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben cennet kapısının üstünde durdum. Bir de gördüm ki, cennete girenlerin çoğu fakirlerdir. Zenginlik sâhibleri ise, bunların cehennemlik olanlarından başkaları (hesaba çekilmek için) habsolunmuşlardır. Zenginlerin (fakîr hakkını vermeyen) ateş ehli olanları ise, cehenneme sokulmaları önce emrolunmuştu. Ben cehennem kapısının önünde de durdum. Bir de baktım ki, cehenneme girenlerin çoğu kadınlardır"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Bâb
5252-) Bize Mâlik, Zeyd ibn Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan haber verdi ki, Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Rasûlüllah, insanlar da kendisiyle beraber olduğu hâlde namaza durdu. Takrîben el-Bakara Sûresi'ni okuyacak kadar uzunlukta bir kıyam yaptı. Sonra rukû'a varıp yine uzun bir rükû' yaptı. Sonra(rukû'dan) kalktı ve birinci kıyamın dûnunda olan uzunca bir kıyam daha yaptı. Sonra rukû'a varıp birinci rukû'un dûnunda olan uzunca bir rükû' daha yaptı. Sonra secde etti. Sonra ilk kıyamından az süren uzun bir kıyam yaptı. Sonra rukû'a varıp, ilk rukû'undan az süren bir rükû' yaptı. Sonra başını kaldırıp ilk kıyamın dûnunda olan uzunca bir kıyam yaptı. Sonra birincisinden az olan uzunca bir rükû' daha yaptı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secde etti. Bundan sonra güneş açılmış vaziyette iken namazdan çıkıp şöyle buyurdu: "Şübhesiz Güneş ile Ay, Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar hiçbir kimsenin ne ölümü, ne de hayâtı için tutulurlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüzde hemen Allah'ı zikrediniz". Yâ Rasûlallah! Namaz içinde, durduğun şu yerinden bir şeye elinle uzandığını gördük. Sonra Sen'in geri çekildiğini gördük! dediler. cevaben: " (Evet.) Ben cenneti gördüm -yahut: Cennet bana gösterildi de ondan bir salkıma elimle uzandım. Eğer ben o salkımı ele geçirebilseydim, dünyâ bakî kaldıkça ondan yerdiniz. Ateşi de gördüm. Fakat ömrümde bu gün gördüğüm kadar çirkin, berbâd hiçbir manzara görmemiştim. Cehennemin ahâlîsinin çoğunu kadınlar olarak gördüm" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Ne sebeble (kadınlar buna müstahıkk oluyorlar)? diye sordular. "Küfürleri sebebiyle" buyurdu. Allah'ı inkâr mı ediyorlar? denildi. "Kocalarına karşı ni'meti nankörlük ederler, iyiliğe nankörlük ederler. İçlerinden birine dünyâ oldukça iyilik etsen de sonra senden (memnun olmayacağı) birşey görse (hemen): Senden asla hiçbir hayır görmedim ki! der" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Beraber Geçindiği Kimsenin İyiliklerine Nankörlük Bâbı
5253-) Bize Avf, Ebû Recâ İmrân ibnu Milhân'dan; o da İmrân ibn Husayn(radıyallahü anh)'dan tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cennetin içine muttali oldum. Bir de gördüm ki, cennet ehlinin çoğu fakirlerdir. Ateşin içine de muttali oldum. Gördüm ki, ateş ehlinin çoğu kadınlardır". hadîsi rivayet etmekte Eyyûb es-Sahtıyânî ile Selm ibnu Zerîr, Avf e mutâbaat ettiler

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Beraber Geçindiği Kimsenin İyiliklerine Nankörlük Bâbı
5254-) Abdullah ibn Amr ibni’l-Âs (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yâ Abdallah! Senin gündüzleyin oruç tutar, geceleyin de nafile namaz kılar olduğun bana haber verilmedi mi?" buyurdu. de: Evet yâ Rasûlallah, öyledir, dedim. Rasûlüllah: "Böyle yapma! Sen bazen oruç tut, bazen iftar et. Gecenin bir kısmında kalkıp namaz kıl, bir kısmında da yatıp uyu. Çünkü senin bedenin için üzerinde bir hakk vardır, gözlerin için de üzerinde bir hakk vardır, zevcen için de senin üzerinde bir hakk vardır" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’n-nikâh
Konu: Zevcen İçin Üzerinde Bir Hakk Vardır.