Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

2865-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) zamânında Ebû Talha düşmanla cenk etmek için oruç tutmazdı. Peygamber’in ruhu kabz olununca, ben Ebû Talha'yı hiç oruçsuz görmedim; yalnız ramazân bayramı günü yahut (teşrik günleri dâhil olduğu hâlde) kurbân günü oruç tutmazdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşmanla Cenk Ve Kıtal Etmeye Gitmeyi, Oruç Tutmaya Tercih Eden Kimse Bâbı
2866-) Ebû Salih, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şehîdler beş (sınıf)dır Tâûndan ölen; karın hastalığından ölen; suda boğulan; yıkık altında kalıp ölen; bir de Allah yolunda şehîd olan, yânı öldürülen".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Şehîdler Allah Yolunda Öldürülmekten Başka Yedi Nevidir
2867-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Tâûn, herbir müslümân için şehîdliktir" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Şehîdler Allah Yolunda Öldürülmekten Başka Yedi Nevidir
2869-) Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Mervân ibnu'l-Hakem'i mescidde otururken gördüm. Ben de ona doğru geldim ve yanıbaşına oturdum. Kendisi bize haber verdi; ona da Zeyd ibn Sabit şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona "Mü’minlerden(evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mücâhede edenler beraber olamaz'' âyetini yazdırmak istedi; tam o âyeti bana yazdırırken İbnu Ümmi Mektûm, Rasûlüllah'ın yanına çıkageldi ve: Yâ Rasûlallah, cihâda gücüm yetseydi, ben de, muhakkak cihâda gider, düşmanlarla harb ederdim, dedi. Ümmi Mektûm kör bir kişi idi. Allah Tebâreke ve Taâlâ Rasûlü'ne vahiy indirdi. Bu sırada Rasûlüllah'ın uyluğu benim uyluğum üzerinde bulunuyordu. Vahyin (Peygamber üzerindeki) ağırlığı bana o kadar ağır geldi ki, sonunda dizimin ufalanıp dağılmasından korktum. Sonra Rasûlüllah'tan vahiy te'sîri sıyrıldı da Azîz ve Celîl olan Allah {Ğayru ulüd-dararı } = ‘Zarar sahibi olanlardan başka’ diye(bir istisna kaydı) indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2870-) Mûsâ ibn Ukbe, Salim Ebu'n-Nadr'dan tahdîs etti ki, Abdullah ibn Ebî Evfâ, Omer ibn Ubeydillah'a mektûb yazdı; o mektubu ben okudum (şöyle yazmıştı): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Düşmanlarla karşılaştığınız zaman sabrediniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşmanla Muharebe Sırasında Sabretmek Bâbı
2871-) Bize Ebû İshâk, Humeyd'den tahdîs etti; o şöyle demiştir: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) -Ahzâb sırasında- hendek kazılan yere çıkıp varmıştı. Muhacirler ile Ensâr'ın soğuk bir kuşluk vaktinde hendek kazmakta olduklarını gördü. Onların yanlarında kendileri adına bu işi görecek köleleri de yoktu. Rasûlüllah bunların çektikleri yorgunluğu ve açlığı görünce: inne'l-ayşe ayşu'l-âhire fağfir li'l-Ensâri ve'l-Muhâcireh = Yâ Allah! Dirlik ve yaşamak âhiret dirliğidir. Sen Ensâr'ı ve Muhacirler’i mağfiret et!) dedi. Orada bulunan sahâbîler de Rasûlüllah'a cevâb vericiler olarak: Nahnu'llezîne bâyeû Muhammeden Ale'l 'Cihâdi mâ bakıynâ ebeden Bizler yaşadıkça dâima cihâd etmek üzere Muhammed'e söz vermiş kimseleriz.) dediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kâfirlerle Muharebeye Teşvik Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2872-) Bize Abdulazîz, Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Muhacirler ve Ensâr, Medine etrafına hendek kazmaya ve sırtları üzerinde toprak taşımaya başladılar. Bu sırada şu sözleri terennüm ediyorlardı: bâyeû Muhammeden , Ale'l-İslâmi ma bakıynâ ebeden = Bizler hayâtta kaldıkça dâima İslâm üzerinde sebat etmeye : Muhammed'e söz ve ahid vermiş kimseleriz!)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onlara cevâb vererek şunları söylüyordu: "Allahumme innehû lâ hayra illâ hayru’l-âhirah Fe-bârik fî'l-Ensâri ve'l-Muhâcireh!" = Yâ Allah! Âhiret hayrından başka (devamlı) hayır olmadığı muhakkak. Onun için sen Ensâr ve Muhacirler hakkında hayır-bereket ihsan et!).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Medinenin Etrafına Hendek Kazılması Bâbı
2873-)  Ebû İshâk dedi ki: Ben el-Berâ(radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -hendek kazılması gününde- toprak taşıyor ve: "Levlâ ente mehtedeynâ.. " sözlerini söylüyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Medinenin Etrafına Hendek Kazılması Bâbı
2874-) el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ahzâb gününde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm, toprak karnının beyazlığını örtmüş olduğu hâlde toprak taşıyor ve şu sözleri söylüyordu: ente mehtedeynâ Velâ tasaddaknâ velâ salleynâ Fe enzilen sekîneten aleynâ Ve sebbit’il-akdâme en lâkaynâ İnnel-ûlâ kad bağav aleynâ İzâ erâdû fitneten ebeynâ (=Sen olmasaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka vermez, namaz kılmazdık. Şübhesiz bu kâfirler, bizim çekindiğimiz fitneyi bize vâki' kılmak istedikleri zaman bizim üzerimize saldırmışlardır. Onlarla yüzyüze geldiğimizde gönlümüze bir sekînet (sabır, sebat) indir ve ayaklarımızı yerinde sabit tut (da bizi dağıtma yâ Rabb)!.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Medinenin Etrafına Hendek Kazılması Bâbı
2875-) Bize Humeyd tahdîs etti ki, onlara da Enes tahdîs edip: Bizler Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde Tebûk gazvesinden döndük... demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Özrün Kendisini Düşmanla Cenk Etmekten Alıkoyduğu Kimse Bâbı
2876-) ve yine bize Süleyman ibn Harb tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hammâd -ki o İbnu Zeyd'dir- Humeyd'den; o da Enes(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazada idi; şöyle buyurdu: "Arkamızda Medine'de bir takım erler cemâati vardır ki, biz bir dağ yolunda, dere içinde her yürüyüşümüzde, muhakkak o Medine'dekiler de yürüyüş (sevabın)da bizimle beraberdirler. Onları burada bulunmaktan özür men' etti". Mûsâ ibn İsmâîl dedi ki; Bize Hammâd, Humeyd'den; o da Mûsâ ibn Enes'ten; o da Bâbası Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) söyledi ki... Abdillah el-Buhârî: Birinci sened daha sahîhtir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Özrün Kendisini Düşmanla Cenk Etmekten Alıkoyduğu Kimse Bâbı
2878-)  Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim; “Her kim (cihâd vazifesinde iken)Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah onun yüzünü (yani vücûdunu) yetmiş yıl cehennem ateşinden uzaklaştırır” buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâdda İken Oruç Tutmanın Fazileti Bâbı
2879-) Ebû Seleme, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiştir ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah yolunda çift harcama yaparsa cennetin bekçileri; herbir kapının bekçileri onu: Ey Fule, buraya gel! diye çağırır". Ebû Bekr: Yâ Rasûlalîah! Bu her kapının bekçilerinin çağırmış olduğu kimseye (bir kapıdan girmesi, diğer kapıyı terketmesinden dolayı) bir be's yoktur, dedi. "Ben senin onlardan olmanı çok ümîd ediyorum" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâdda Harcama Yapmanın Fazileti Bâbı
2880-)  Bize Hilâl, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd el- Hudrî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde ayağa kalktı da: "Ben ancak benden sonra sizin üzerinize açılacak olan dünyâ bereketlerinden dolayı sizin için korku duyuyorum” buyurdu. dünyâ çiçeğini zikretti, akabinde bu bereketlerin biriyle söze başladı ve diğerini (yani dünyâ çiçeğini) ikinci yaptı. Bunun üzerine sahâbîlerden bir zât ayağa kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Hiç hayır, şerr getirir mi? diye sordu. Peygamber bu soruya cevâb vermekten (bir müddet) sükût etti. Rasûlüllah'a vahiy indiriliyor dedik. İnsanlar sanki başları üzerinde kuşlar varmışçasına sükût ettiler. Sonra Rasûlüllah dökmekte olduğu bol teri yüzünden sildi ve: "Biraz önce suâl soran nerede? Mal (hakîkaten) hayır mıdır?" (deyip, bunu üç defa tekrarladı ve devamla) "Hakîkî hayır ve ni'met, hayırdan başka birşey getirmez (fakat dünyâ malı hakîkî hayır değildir; şöyle ki): Muhakkak bahar, her bitirdikçe yiyeni öldürücü yahut ölüme yaklaştırıcı şeyler de bitirir. Lâkin yeşil ot yiyen hayvan böyle değildir. O ölüm tehlikesinden korunmuştur. Bu hayvan o yeşil otu yedikçe nihayet iki böğrünü doldurunca bahar güneşini karşılar, kolayca tersler ve bevleder. Sonra yine bol bol yer. İşte bu dünyâ malı da yeşil ot gibi çekicidir, tatlıdır. Bu dünyâ malını hakkıyle alan ve onu Allah yoluna, yetimlere, fakirlere tahsis eden zengin müslümân ne hayırlı kişidir! Dünyâ malını haklılıkla almayan (haram mal toplayan hırslı) kişi de dâima yiyen, bir türlü doymayan obur gibidir. Kıyâmet gününde bu mal kendi sahibinin cimriliğine bir şâhid olacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâdda Harcama Yapmanın Fazileti Bâbı
2881-)  Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim Allah yolunda cenk edecek bir askeri (araç ve gereçlerini te'mîn ederek) sefere hazırlarsa, o da gaza etmiş(cesine sevaba nail) olur. Yine her kim Allah yolunda gaza eden bir askerin (gerideki işlerini görmekte)hayırla yerini tutarsa, o da gaza etmiş olur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Gâzîyi Cihazlayıp Sefere Hazırlayan Yahut Gazinin Gerideki İşlerini Görmekte Ona Hayırlı Halef Olan Kimsenin Fazileti Bâbı
2882-) Bize Hemmâm (ibnu Yahya), İshâk ibn Abdillah'tan; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi zevceleri yanına girmesi müstesna, Medîne'de devamlı olarak Ümmü Suleym'in evinden başka hiçbir eve girmezdi. Peygamber'e bu devamlı girişin sebebi soruldu da, Peygamber: “Ben Ümmü Suleym'e en acıyanım, çünkü onun erkek kardeşi (Haram ibnu Milhân, Maûne Kuyusu günü) benim (askerlerimin) beraberinde öldürüldü” buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Gâzîyi Cihazlayıp Sefere Hazırlayan Yahut Gazinin Gerideki İşlerini Görmekte Ona Hayırlı Halef Olan Kimsenin Fazileti Bâbı
2883-) Enes ibn Mâlik'in oğlu Mûsâ, Yemâme harbini zikrederken şöyle demiştir: Enes ibn Mâlik, Yemâme harbi günü Sabit ibn Kays'ın yanına gelmiş. Sabit o sırada iki uyluğunu açmış, hanût denilen(ve ölüye sürülen) bir nevi' koku sürünüyor(ve şehîd olmaya hazırlanıyor) hâldeymiş. Enes, Sâbit'e: Ey amca! Seni harb saffına gelmemen için habseden nedir? Dedi. O da: Ey kardeşim oğlu, şimdi (geliyorum), dedi. taraftan da hanût kokusu sürünmeye başladı.(Kokudan sonra Sabit, iki kat beyaz elbise giyerek kefenlendi.) Sonra harb saffına gelip yer aldı. hadîsin burasında askerden bir kısmının cepheden açılıp bozulmasını anlatmıştır.- Sonra: Karşımızdan şöyle açılın (düşmanı görelim de), nihayet düşmanla vuruşalım. Biz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte harbederken, öyle(panik yaparak) harp etmezdik. Siz akranınıza kaçmayı ne fena âdet ettirmişsiniz, dedi". hadîsi Hammâd ibn Seleme, Sabit el-Bunânî'den; o da Enes ibn Mâlik'ten olmak üzere de rivayet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Muhârebe Sırasında Ölülere Sürülen Hanût Kokusu Sürünmek Bâbı
2884-) Câbir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ahzâb günü Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kurayza oğullarının haberini bana kim getirir?" diye sordu. Zubeyr: Ben (getiririm), dedi. Sonra Peygamber bir kerre daha: "Kurayza oğulları'na dâir bana kim haber getirir?" diye sordu. Yine Zubeyr: Ben, diye cevâb verdi. üzerine Peygamber: "Her peygamberin (sahâbîleri içinde) hâlis ve seçkin bir adamı vardır. Benim seçkin adamım da Zubeyr'dir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Keşif Karakolunun Fazîletî Bâbı
2885-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) râvî Sadaka ibnu’l-Fadl: Bunun Hendek günü olduğunu sanıyorum, demiştir- insanları (bir keşif vazîfesine) çağırdı da bu çağrıya ez-Zubeyr icabet etti. Sonra Peygamber yine çağrı yaptı, yine Zubeyr icabet etti. Sonra Peygamber insanları yine bu vazifeye çağırdı; bu sefer de Zubeyr vazifeye tâlib oldu. Bunun üzerine Peygamber; "Muhakkak her bir peygamberin bir havarisi (seçkin hâlis adamı)vardır. Şübhesiz benim havarim de ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm'dır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kumandan Harbde Keşif Yapacak Kişiyi Tek Başına Düşmanı Keşif Vazifesine Gönderir Mi?
2886-) Mâlik ibnu'l-Huveyris (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben, bir arkadaşımla Peygamber'in yanından ayrıldım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: "Namaz vakitlerinde ezan okuyun ve ikaamet getirin; ikinizden büyük olanınız size imamlık etsin" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İki Kişinin Beraberce Sefere Çıkması Bâbı
2887-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): alınlarına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır bulunan hayvanlardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Alnına Dökülen Saçlarında Kıyâmet; Gününe Kadar Hayır Düğümlüdür
2888-) eş-Şa'bf den; o da Urve ibnu'l-Ca'd el Bârıkî'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Harb atları, alınlarına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlenmiş hayvanlardır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Alnına Dökülen Saçlarında Kıyâmet; Gününe Kadar Hayır Düğümlüdür
2889-) Buhârî'nin üstadı Süleyman ibn Harb, Şu'be'den; o da Urvetu'-bnu Ebi'l-Ca'd'dan söylemiştir. Bu hadîsi Huşeym'den;o da Husayn'dan; o da eş-Şa'bî'den; o da Urve ibn Ebi'l-Ca'd'dan senediyle rivayet etmekte Müsedded,, Süleyman ibn Harb'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Alnına Dökülen Saçlarında Kıyâmet; Gününe Kadar Hayır Düğümlüdür
2890-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bereket, atların alınlarına dökülen saçlardadır"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Alnına Dökülen Saçlarında Kıyâmet; Gününe Kadar Hayır Düğümlüdür
2891-) Bize Urvetu el-Bârıkî (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Harb için eğitilmiş) atların alınlarına sarkan saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlenmiştir,(Hayır, âhirette) sevâb, (dünyâda) ganimettir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Atların Alınlarına Sarkan Saçlarında Kıyâmet Gününe Kadar Hayır Düğümlenmiştir” Sözünden Dolayı Cihâd, Berrin Yânı Âdilin Ve Fâcirin Beraberinde Kıyâmete Kadar Devam Edecektir
2892-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim Allah 'a inandığı için ve va'dini tasdik ederek Allah yolunda cihad etmek niyetiyle bir at bağlarsa, şüphesiz o atın yediği yemler, içtiği sular, atın dışkısı ve idrarı kıyâmet gününde o şahsın mizanında (sevâb olacak)dır" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın: Allah Yolunda Bağlanıp Beslenen Atlardan... El-enfâl: Kavlinden Dolayı, Allah Yolunda Cihâd Etmek İçin At Bağlayıp Besleyen Kimse Bâbı
2893-) Ebû Katâde'nin oğlu Abdullah'tan(şöyle demiştir): Bâbam Ebû Katâde(Hudeybiye senesi) Peygamber'in beraberinde sefere çıktı. Ebû Katâde arkadaşlarından bâzısıyle beraber geri kaldı, arkadaşları umre için ihrama girmişler, kendisi ise ihrama girmemiş hâldeydi. Ebû Talha'nın görmesinden önce arkadaşları bir yaban eşeği gördüler. Onlar yaban eşeğini gördükleri zaman onu terkedip bıraktılar. Nihayet o yaban eşeğini Ebû Talha da gördü. Hemen kendine âid olan ve el-Cerâde denilen bir ata bindi ve arkadaşlarından kamçısını kendisine uzatıvermelerini istedi. Arkadaşları bu isteği kabul etmediler. Bunun üzerine kamçıyı bizzat kendisi aldı ve atı yaban eşeğine doğru sürdü ve onu vurdu. Sonra ondan hem kendisi, hem de arkadaşları yediler. Sonra Peygamber'e geldiler.Peygamberce eriştikleri zaman(O'na yedikleri etin hükmünü sordular). Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ondan beraberinde birşey var mı?" buyurdu. Yanımda onun bir bacağı var, dedi. Akabinde Peygamber o bacağı aldı ve onu yedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Ve Eşeğin Özel İsmi Bâbı
2894-) Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Hurma bahçemizde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e âid bir at bulunuyordu. Ona(noktasız hâ ile) Luhayfu denilirdi. Abdillah el-Buhârî: Bâzı râvîler(noktalı hâ ile) Luhayfu şeklinde söyledi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Ve Eşeğin Özel İsmi Bâbı
2895-) Muâz ibn Cebel (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir seferde Peygamber'in bindiği Ufeyr denilen bir eşek üstünde Peygamber'in terkisinde idim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yâ Muâz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı ve kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir bilir misin?"diye sordu. de: Bunu Allah ile Rasûlü en bilendir, dedim. Rasûlüllah: "Allah'ın kulları üzerinde sabit olan hakkı, kulların Allah'a itaat ve kulluk etmeleri ve Allah 'a hiçbir şeyi ortak kılmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı da, kendisine hiçbir şeyi ortak kılmayan kişiye azâb etmemesidir (yani bu husustaki lûtfudur)" buyurdu. üzerine ben: Yâ Rasûlallah! Bunu ben insanlara müjdelemeyeyim mi? diye sordum. "Hayır, bunu onlara müjdeleme! Sonra buna dayanıp güvenirler" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Ve Eşeğin Özel İsmi Bâbı
2896-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kerre Medine içinde bir düşman baskını korkusu yayılmıştı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize (yani Ebû Talha ailesine) âid olup Mendûb denilen bir atı iğreti aldı. (Ona binip Medine'den ayrıldı, geri dönüp geldiğinde:) "Korkulacak nevi'den birşey görmedik. Muhakkak surette bulduğumuz şey, Mendûb'un su gibi akmasıdır"buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Ve Eşeğin Özel İsmi Bâbı
2897-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Uğursuzluk (telâkkisi âdet olarak ancak) ancak üç şeyde: atta, kadında, evde hâsıl olur" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Uğursuzluğu Nevinden Zikredilen Hadîsler Bâbı
2898-) Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh): "Eğer herhangi bir şeyde uğurluk olsaydı o, kadında, atta, meskende olurdu" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Uğursuzluğu Nevinden Zikredilen Hadîsler Bâbı
2899-) Ebû Salih es-Semmân'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Atlar üç nevi' insan için üç türlüdür: At ırkı bâzı adam için sevâbdır, bâzı adam için(fakirlik ve ihtiyâcına) bir perdedir, bâzısına da boynunda bir vebaldir. At kendisi için ecir olan kimseye gelince, o, atını Allah yolunda (cihâd için) bağlamıştır ve atını da bol otlu geniş bir sahada veya bir bahçede uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan yahut bahçeden atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için haseneler olmuştur. Atın ipi kopsa şahlanarak bir veya iki yükseklik veya bir iki şavt koşsa, yerde onun bıraktığı gübreleri ve izleri sahibi için haseneler olur. Bir de hayvan bir nehre uğrayıp da ondan içerse -sahibi sulamak istememiş olsa bile bu su da sahibi için haseneler olur... Bir kimse de atını övünmek için yahut riya için ve İslâm ahâlîye düşmanlık için bağlarsa, bu hayvan da onun için bir vebaldir." eşeklerden soruldu. Rasûlüllah:"Bunlar hakkında bana, her hükmü toplayıcı (bir vecize olan) şu tek âyetten başka birşey indirilmedi: İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyorsa onu görecek, kim de zerre ağırlığınca şerr yapıyorsa onu görecek"(ez-zilzal: 7-8)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atlar Üç Nevi İnsan İçindir
2900-) Bize Ebu'l-Mütevekkil en-Nâcî tahdîs edip şöyle dedi: Câbir ibn Abdillah el-Ensârî'ye geldim de ona: Rasûlüllah'tan işittiklerini bize tahdîs et, dedim. Câbir şöyle dedi: Ben, seferlerinin birinde Rasûlüllah'ın beraberinde yolculuk ettim. -Râvî Ebû Akîl: Ebu'l-Mütevekkil'in gazve mi yahut umre mi dediğini bilmiyorum, demiştir.- Seferden döndüğümüz zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim ailesine acele gitmek isterse yürüyüşünü çabuklaştırsın" buyurdu. dedi ki: Ben kül renkli devem üzerine binmiş olarak döndüm. Bu devede başka renk yoktu (yani rengine başka renk karışmamıştı). İnsanlar benim arkamda idiler. İşte ben böyle herkesin önünde yol aldığım sırada devem yorgunluktan dolayı birden durdu. Bunun üzerine Peygamber bana: "Ya Câbir! Deveni sıkı tut!" buyurdu ve kamçısıyle ona bir kerre vurdu. Vurmasıyle beraber deve yerinden sıçrayıp hareket etti. Müteakiben Peygamber: "Deveyi satar mısın?" dedi. Ben: Evet, dedim. Medine'ye geldiğimizde ve Peygamber de sahâbîlerinin grupları içinde Mescid'e girdiğinde ben de devemi Mescid'in kenarındaki taş döşemeliğe bağlayarak yanına girdim. Ve kendisine: İşte (benden satın aldığın) deven buradadır, dedim. Peygamber Mescid'den çıktı ve: "Bu deve bizim devemizdir" diyerek, devenin etrafında dolaşmaya başladı. Peygamber birkaç ûkıyye altın yolladı da: "Bunu Câbir'e verin" buyurdu. Bundan sonra Peygamber bana: "Devenin bedelini tastamam aldın mı?" dedi. Ben; Evet aldım, dedim. aleyhi ve sellem): "O bedel de, o deve de (hibe olarak) senindir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Başkasının Yorulan Hayvanına Dürtüp Vuran Kimse Bâbı
2901-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Medine'de bir düşman baskını korkusu olmuştu. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Talha'ya âid olup kendisine Mendûb denilen bir atı iğreti aldı ve ona bindi. Peygamber dönüp geldiği zaman: "Korkulacak nevi'den hiçbirşey görmedik. Biz ancak bu atı muhakkak bir derya bulduk" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Çetin Hayvan Üzerine Ve Erkek At Üzerine Binmek Bâbı
2902-)  Nâfi', ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet malından- at için iki pay; sahibi için de bir pay ta'yîn etmiştir. Mâlik şöyle demiştir: Yüce Allah'ın:"Hem onlara binmeniz için, hem zînet için de atları, katırları, eşekleri yarattı... " (en-Nahl: 8) kavlinden dolayı, atlara ve ağır yük hayvanlarına ganimet malından pay verilir; fakat ağır yük hayvanlarına atlardan daha çok pay verilmez.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atın Ganimetten Alacağı Payları Bâbı
2903-)  Şu'be, Ebû İshâk'tan şöyle tahdîs etti: Bir kimse el- Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'e hitaben: Sizler Huneyn günü Rasûlüllah'ın yanından kaçtınız mı? dedi. O da: (Evet, biz kaçtık) lâkinRasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kaçmadı. Hevâzin halkı iyi ok atan bir kabîle idiler. Biz onlarla karşılaşınca, onların üzerine atıldık. Onlar hemen bozuldular. Bunun üzerine müslümânlar ganimetler üzerine yöneldiler. Hevâzin kabilesi ise (bundan faydalanarak) bizi oklarla karşıladılar. (Biz kaçtık) fakat Rasûlüllah kaçmadı. Yemîn olsun O'nu pekiyi gördüm ki, O beyaz katırının üzerinde (korkusuz duruyordu), Ebû Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada Peygamber: "Ene'n-nebiyyu lâ kezib, ene İbnu Abdilmuttalib (BenPeygamber'im yalan yok, ben Abdulmuttalib oğluyum)" diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb İçinde Başkasının Binek Hayvanını Önünden Çeken Kimse Bâbı
2904-) Nâfi', Ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağını garz denilen üzengiye girdirdiği ve binek devesi ayakta olduğu hâlde üzerinde onu dümdüz doğrulttuğu zaman Zu’l-Huleyfe Mescidi'nin yanından i'tibâren umre yahut hacc niyetiyle telbiye ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Binek Hayvanı İçin Eyerde Olan Demirden Yahut Ağaçtan Üzengi İle Semer Ve Palana Takılan İp Veya Kayış Üzengi Bâbı
2905-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîleri, üstünde eyer bulunmayan çıplak bir at üzerine binmiş olarak, kılıcı da boynunda asılı olduğu hâlde karşıladı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Çıplak Ata Binmek Bâbı
2906-)  Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten olmak üzere şöyle tahdîs etmiştir: Medine ahâlîsi bir defasında (geceleyin bir düşman baskınından) korktular. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Talha'ya âid olan yavaş yürüyen yahut kendisinde bir yavaşlık bulunan bir ata binip düşman yönüne sürdü.(Keşif yaptıktan sonra) dönüp geldiğinde:"Bu atınızı bir derya bulduk" buyurdu. Bu hâdiseden sonra bu atla yürüme ve seğirtme yarışı yapılmaz oldu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Dar Adımlı, Yavaş Yürüyüşlü At Bâbı
2907-) Bize Sufyân (es-Sevrî), Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) idmana çekilmiş ve zayıflatılmış atları el-Hafyâ'dan başlayıp Seniyyetu'l-Vedâ'ya kadar koşturtup yarıştırdı. Diğer defa da yıpratılmamış atları es- Seniyye'den tâ Benû Zurayk Mescidi'ne kadar koşturtup yarıştırdı. ibnu Omer: Ben de koşturup yarış edenler içinde idim, demiştir. Abdullah ibnu'l-Velîd şöyle dedi: Bize Sufyân tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ubeydullah tahdîs etti. Sufyân: el-Hafyâ'dan Seniyyetu'l-Vedâ'ya kadar beş mil yahut altı mil; Seniyye ile Benû Zurayk Mescidi arası bir mildir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atlar Arasında Öne Geçme Yarışı Yapmak Bâbı
2908-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den (şöyle demiştir):Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) idmana çekilmemiş atlar arasında yarış tertîb etti. Bu yarışın gayesi es-Seniyye'den Benû Zurayk Mescidi'ne kadar idi. Abdullah ibn Omer de bu idmânlatılmamış atlar yarışında yarışmış idi. Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: "Emeden", gaye demektir. Kur'-ân'dan şahidi "Fe-tâle aleyhimu'l-emedu ( = Üzerlerinden uzun zaman geçmiş)"(el-Hadîd: 16) âyetidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yarış İçin Atların İdmana Çekilip Zayıflatılması Bâbı
2909-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yıprandırılmış (yani idmana çekilip zayıflatılmış) atlar arasında yarış tertîb etti de bu atları el-Hafyâ'dan salıverdi. Bu koşu yarışının hedefi Seniyyetu’l-Vedâ idi. (Ebû İshâk dedi ki:) Ben Musa'ya: Bu mesafenin arası ne kadar uzaklıkta idi? diye sordum. Altı yahut da yedi mildir, dedi. Peygamber, idmana çekilmemiş atlar arasında yarış tertîb etti de bunları Seniyyetu'l-Vedâ'dan salıverdi. Bu yarışın sonu Benû Zurayk Mescidi idi.(Ebû İshâk dedi ki:) Ben Mûsâ ibn Ûkbe'ye: Bu mesafenin arası ne kadar idi? dedim. Bir mil yahut buna yakındır, dedi. Abdullah ibn Omer de bunlar içinde yarışan edenlerden idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İdmana Çekilip Zayıflatılmış Atlar İçin Yarış Uzaklığının Sonu Bâbı
2910-) Humeyd et-Tavîl dedi ki: Ben Enes(radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Peygamber'in dişi binek devesine el-Adbâ denilir idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin Dişi Binek Devesi Bâbı
2911-) Bize Zuheyr, Humeyd'den tahdîs etti ki, Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'nin el-Adbâ ismi verilen bir dişi binek devesi vardı ki, (koşuda, seferde) önüne geçilmezdi. sened ile Humeyd şöyle dedi: Yâhud hemen hemen önüne geçilmezdi. Bir ara yük devesi üzerinde bir bedevi geldi.(Yapılan koşuda) bu yük devesi el-Adbâ'yı geçti. Ve bu geçiş müslümânlara ağır geldi. Peygamber bu ağır gelişi anladı da: "Dünyâdan yükselen her bir şeyi muhakkak aşağıya koyması Allah üzerinde bir haktır" buyurdu. hadîsi Mûsâ ibn İsmâîl, Hammâd ibn Seleme'den; o da Sabit el-Bunânî'den; o da Enes'ten; o da Peygamber'den olmak üzere uzun bir metinle rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin Dişi Binek Devesi Bâbı
2912-) Bize Sufyân (es-Sevrî) tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Ishâk tahdîs edip şöyle dedi: Ben (mü'minlerin anası Cuveyriye'nin kardeşi) Amr ibnu'l-Hâris el-Mustalakî'den işittim; o: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beyaz katırı, silâhı ve bir de sadaka yaptığı arazîsinden başka birşey bırakmadı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Beyaz Katırı Bâbı
2913-) Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: BanaEbû İshâk, el-Berâ- (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti. Bir adam el-Berâ'ya: Yâ Ebâ Umârete, Huneyn gününde arkanıza dönüp kaçtınız mı? dedi. Hayır vallahi, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) arkasına dönmedi. Lâkin insanların çabuk davranıp acele edenleri arkalarını döndürüp kaçtılar. Şöyle ki, Hevâzin okçuları onları ok yağmuru ile karşıladılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beyaz katırı üzerinde, Ebû Sufyân ibnu'l-Hâris de o katırın gemini tutmuştu. Bu sırada Peygamber: "Benpeygamberim yalan yok; ben Abdulmuîtalib oğluyum" diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Beyaz Katırı Bâbı
2914-) Mü'minlerin anası Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den cihâda gitmek için izin istedim de, O: "Siz kadınların cihâdı haccdır" buyurdu. Abdullah ibnu'l-Velîd dedi ki: Bize Sufyân es-Sevrî, Muâviye ibn İshâk'tan bu hadîsi tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Cihâdı Bâbı
2915-) Âişe bintu Talha, mü'minlerin anası Âişe'den; o da Peygamber'den şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber'in kadınları kendisine cihâdı (yani Allah yolunda cihâd yapabilirler mi? sorusunu) sordular. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Hacc ne güzel cihâddır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Cihâdı Bâbı
2916-) Abdullah ibn Abdirrahmân el-Ensârî şöyle demiştir: Enes (radıyallahü anh)'ten işittim; şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Mılhan kızı Ümmü Harâm'ın yanına girdi de onun yanında birşeye yaslanıp uyudu. Uyandıktan sonra güldü. Teyzem Ümmü Haram: Yâ Rasülallah! Niçin gülüyorsun? dedi. Rasûlüllah: "Ümmetimden bir takım insanlar şu gök deniz üstünde gemilere binerek Allah yolunda cihâda gidiyorlar. Onların bu hâli, hükümdarların tahtları üstündeki hâli gibidir" buyurdu. Haram: Yâ Rasülallah! Beni de deniz gazilerinden kılması için Allah'a duâ ediver, dedi. " Allahım, Ümmü Haram'ı deniz gazilerinden kıl" diye duâ etti. Rasûlüllah tekrar uykuya döndü, uyanınca yine güldü. Ümmü Haram O'na yine evvelki sözler gibi yahut da: Bu gülme nedendir? dedi. da ona evvelki sözlerinin benzerini söyledi. Bu sefer yine Ümmü Haram, Rasûlüllah'a: Beni de onlardan kılması için Allah'a duâ ediver, dedi.Rasûlüllah: "Sen evvelkilerdensin; sonrakilerden değilsin" buyurdu. . Abdullah ibn Abdirrahmân el-Ensârî, Ebü Tuvâl'e şöyle dedi: şöyle dedi: Ümmü Haram sonra Ubâdete'bne's-Sâmit ile evlendi. Sonra (Muâviye ibn Ebî Sufyân'ın karısı olan) Karaza'nın kızı Fâhite ile beraber deniz seferine gitmek için gemiye bindi. Sonunda dönerken hayvanına binmişti. Hayvan onun boynunu kırdı, hayvandan düşüp öldü

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadının Denizde Gazvesi Bâbı