Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6667-) Bana Hilâl ibn Alî, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben (havz başında) dikilip durduğum sırada bir zümre görürüm. Nihayet onları tanıdığım zaman benimle onlar arasından bir adam (bir melek) ortaya çıktı da onlara: Geliniz! dedi. Ben ona: Bunları nereye götürüyorsun? dedim. Melek: Vallahi cehneneme götürüyorum! diye cevâb verdi. Bunların hâli, günâhı nedir? dedim. Melek: Bunlar Sen 'in ardından kıçları üzerine dönüp (dînlerine) arkalarını çevirerek irtidâd ettiler! dedi. ben havz başında bir zümre daha gördüm. Nihayet onları tanıdığım zaman yine benimle onlar arasından bir adam daha ortaya çıktı da bu topluluğa: Geliniz! dedi. Ben ona da: Bunları nereye götürüyorsun? diye sordum. Vallahi ateşe götürüyorum, diye cevâb verdi. Bunların günâhı nedir? dedim. Melek: Sen'den sonra bunlar kıçları üzerine dönüp dînlerine arkalarını çevirerek gerisin geri dînden çıkmışlardır! dedi. bu havza yaklaşıp da geriye çevrilenlerden hiçkimsenin cehennemden kurtulacağını sanmıyorum. Ancak çobansız yolunu şaşıran deve sürüsünden yolunu bulanlar misâli bunlardan da (tek tük) cehennemden kurtulanlar olabilir!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6668-) Bize Enes ibn Iyâd, Ubeydullah'tan; o da Hubeyb,'den; o da Hafs ibn Âsım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Evimle minberim arasındaki saha, cennet bahçelerinden bir bahçedir, minberim de havzımın üzerindedir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6669-) Abdulmelik ibn Umeyr şöyle dedi: Ben Cundeb (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi:Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Ben havz başında sizin öncünüzüm" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6670-)  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ukbe ibn Âmir (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) birgün dışarı çıkıp Uhud (harbi) şehîdleri üzerine ölüye cenaze namazı kılar gibi namaz kıldı. Sonra (Medîne'ye) dönüp minbere çıktı ve (ölülere, dirilere veda eder gibi bir hutbe yapıp) şöyle buyurdu: "Ben sizin, havz başına ilk ulaşanınız olacağım. Ve sizin hakk yolundaki hizmetlerinize şehâdet edeceğim. Vallahi ben şu anda muhakkak (cennetteki) havzıma bakıp görüyorum. Şuöhesiz bana Arz'ın hazînelerinin anahtarları yahut: Arz'ın anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben, benden sonra sizin üzerinize müşrikliğe dönmenizden korkmam. Lâkin ben sizin bu hazîneler (yahut dünyâ) hususunda birbirinizle nefsâniyet yarışına girişip didişmenizden korkarım".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6671-) Bize Şu'be, Ma'bed ibn Hâlid'den tahdîs etti. O da Harise ibn Vehb'den şöyle derken işitmiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: Ve kendisi havzı zikretti de: " (Onun büyüklüğü) Medine ile San'â arasındaki saha gibidir" buyurdu.'

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6672-) Ve İbnu Ebî Adiyy, Şu'be'den; o da Ma'bed ibn Hâlid'den; o da Hârise'den: OnunPeygamber'den işittiğini ve "Onun havzı, Medîne ile San 'â arasındaki mesafe sahası kadardır" dediğini ziyâde etmiştir. râvîye: Sen ondan "Kapları" söylediğini işitmedin mi? dedi. Râvî: Hayır, diye cevâb verdi. Bunun üzerine el-Mustevrid: "Orada yıldızlar gibi kaplar görülür" dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6673-) Esma bintu Ebî Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben havz başında olacağım. Hattâ sizden bana gelmekte olanları gözetlerken, benim önümde birtakım insanlar yakalanacak. Bunun üzerine ben: Yâ Rabb! (Onlar) benden ve benim ümmetimdendir, derim. cevaben:) Sen onların Sen 'den sonra neler yaptıklarını bildin mi? Vallahi onlar Sen 'den sonra ayak topukları üzerinde dönmekten hiç mi hiç ayrılmadılar, denilir". dedi ki: Abdullah ibn Ebî Muleyke: Yâ Allah! Biz topuklarımız üzerinde dönmemizden yahut dînimizden fitnelere uğratılmamızdan Sana sığınırız! diye duâ ederdi. a'kaabihim yenkisûn", "Topuk üzerinde geriye dönüyorlar" demektir. Bir rivayette âyetteki gibi gelmiştir: "Fe kuntum alâ a'kaabıkum tenkısûn"(el-Mu'minûn: 66)"Topuklarınız üzerinde geriye dönüyordunuz" demektir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6674-) Abdullah (ibn Mes'ûd-radıyallahü anh) şöyle dedi: Bize dâima doğru söyleyen ve kendisine de doğru bildirilen Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle tahdîs etti: "Sizin herbirinizin (yaratılışının başlangıcında) ana-Bâba maddeleri, kırk gün anasının karnında toplanır. Sonra o maddeler bir o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine bir o kadar zaman içinde bir çiğnem olur. Sonra (dördüncü tekâmül safhasında) Allah bir melek gönderir de bu melek (ona rûh üfürür) ve dört kelime ile yani rızkını, ecelini, şakî yahut saîd olduğunu yazmakla emrolunur. Allah'a yemin ederim ki, sizlerden biriniz yahut bir adam ateş ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder, nihayet kendisiyle cehennem arasında bir kulaç yahut bir zira'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada (meleğin ana karnında yazdığı) yazı, o kişinin önüne geçer. Bu sefer o kimse cennet ehlinin ameliyle amel etmeye devam eder ve cennete girer. Ve yine bir kimse cennet ehlinin ameliyle amel eder, nihayet kendisiyle cennet arasında bir zira' yahut iki zirâ'dan başka mesafe kalmaz. Bu sırada yazı onun önüne geçer. Bu defa da o kimse ateş ehlinin ameliyle amel eder ve ateşe girer". Âdem ibn Ebî Iyâs: "Ancak bir zira'" demiştir '.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Kader Bâbı
6675-) Bize Hammâd, Ubeydullah ibn Ebî Bekr ibn Enes'ten; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah rahime bir melek tevkil etti. (Nutfe düşünce) melek: Ey Rabb'im! Bir nutfedir! Ey Rabb'im! Bir kan pıhtısıdır! Ey Rabb'im! Bir çiğnem ettir! der. bir mahlûk hükmedip yaratmak istediğinde melek: Ey Rabb'im, erkek midir yahut dişi midir? Bedbaht mıdır yahut mes'ûd ve bahtiyar mıdır? Rızık nedir? Ecel nedir? sorularını sorar. anasının karnında iken böylece yazılır"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Kader Bâbı
6676-)  İmrân ifan Husayn (radıyallahü anh) şöyle dedi: Bir kimse: Yâ Rasûlallah! Cennet ehli, ateş ehlinden (ayırdedilip) tanınıyor mu? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Evet (ayırdedilip bilinir)" buyurdu. zât: Öyleyse (yânı cennetlik, cehennemlik ezelde biliniyorsa) işleyip çalışanlar niye böyle amel edip duruyorlar? dedi. "Herkes niçin yaratılmışsa, onun için çalışır -yahut: Kendisi için kolaylaştırılıp hazırlanan şey için çalışır-" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allahın İlmi Yânı Hükmü Üzere Yazan Kalem İn Mürekkebi Kurudu
6678-) İbn Şihâb şöyle dedi: Ve bana Atâ ibn Yezîd haber verdi ki, kendisi Ebû Hureyre'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a müşriklerin zürriyetlerinden (onların küçükken ölmelerinden) soruldu da: 'Allah onların ne yapacaklarını en iyi bilendir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allah Onların Ne Yapacaklarını En Bilendir
6679-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her doğan, ancak fıtrat üzere doğar. Bundan sonra anası Babası onu Yahûdî yaparlar, Nasranî yaparlar. Nitekim hayvan, derli toplu bir yavru meydana getirir. Kusursuz doğan bu hayvan yavrularının içinde sizler kulağı, dudağı, burnu, ayağı kesik olanını buluyor musunuz? Nihayet sizler o hayvan yavrularının kulaklarını yarıp yırtanlar oluyorsunuz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allah Onların Ne Yapacaklarını En Bilendir
6680-) Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Küçük iken ölen kimse hakkında ne re'y edersin, bize haber ver! dediler. "Onların ne işleyeceklerini Allah en bilendir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allah Onların Ne Yapacaklarını En Bilendir
6682-) Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında idim. Derken O'na kızlarından birinin elçisi geldi. Yanında Sa'd ibn Ubâde, Ubeyy ibn Ka'b, Muâz ibn Cebel vardı. Kızının oğlu can çekişmektedir, dedi.Peygamber, kızına: "Allah'ın aldığı ve Allah'ın verdiği herşey Kendisine âiddir. Ve herşey bir ecele, bir müddete bağlanmıştır. Onun için sen sabret ve bu sabrın sevabını Allah'tan bekle!" diye haber gönderdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allahın Emri Muhakkak Yerini Bulan Bir Kaderdir El-ahzâb:
6683-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Kendisi Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında otururken Ensâr'dan bir adam gelip: Yâ Rasûlallah! Bizler kadın esirlere nail olduk. Biz malı arzu ediyoruz (bu kadınların gebe kalmalarını istemiyoruz). Azl hakkında ne düşünürsün? diye sordu. üzerine Rasûlüllah: "Sizler bunu yapıyor musunuz? Bunu yapmamanız size vâcib değildir (yani azl yapmamanız size vâcib kılınmamıştır). Fakat şu bir hakikat ki, Allah'ın (takdîr edip) dünyâya çıkmasını yazmış olduğu herbir nefs, muhakkak dünyâda vücûd bulacaktır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allahın Emri Muhakkak Yerini Bulan Bir Kaderdir El-ahzâb:
6684-) Huzeyfe (ibnu'l-Yemân -radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bize bir hutbe yaptı da bu hutbesinde kıyâmet kopuncaya kadar olacak mühim hiçbirşeyi terketmeyip muhakkak zikretti. Bunu belleyen belledi, bellemeyen câhil kaldı. Eğer ben birşeyi unuttum sanıp da şimdi onu hatırlıyorsam, bu bilgim, kişinin bildiği birşey hafızasından kaybolup da sonra onu görüp bilmesi gibidir. ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in beraberinde oturuyorduk. Peygamber'in beraberinde bir deynek vardı, onunla yere dürtüp vuruyordu. Bu sırada: "Sizden herbir kişinin ateşten yahut cennetten olan oturağı muhakkak takdîr olunup yazılmıştır" buyurdu. bir adam da: Yâ Rasûlallah, bizler Allah'ın bu takdirine dayanmayalım mı? diye sordu. "Hayır, sizler çalışıp amel yapın, her şeye ve herkese ameli hazırlanıp kolaylaştırılmıştır" buyurdu. şu âyetleri okudu: "Bundan sonra kim verir ve sakınırsa, o en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız. Amma kim cimrilik eder, kendini müstağni görür ve o en güzeli yalan sayarsa biz de ona o en güç olanı hazırlarız.. " (el-Leyl: 5-10).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Allahın Emri Muhakkak Yerini Bulan Bir Kaderdir El-ahzâb:
6687-) Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde Hayber'de hazır bulunduk. Rasûlüllah beraberinde bulunanlardan olup İslâm'ı iddia etmekte olan kimselerden (Kuzman adında) bir adam için: "Bu, nâr ehlindendir" buyurdu. zamanı gelince, bu adam çok şiddetli bir kıtal yaptı, kendisinde yaralar pekçok oldu ve sonunda yaralar onu harekete gücü yetmez kılıp yerinde mıhladı. Akabinde Peygamber'in sahâbîlerinden bir adam geldi de: Yâ Rasûlallah! Senin ateş ehlinden olduğunu söylediğin o adam hakkında düşüncen nedir? O zât Allah yolunda en çetin nev'inden kıtal yaptı ve pekçok yaralar aldı! dedi. üzerine Peygamber: "Dikkat et! O ateş ehlindendir" buyurdu. Müslümanların bâzısı nerdeyse Peygamber'in bu sözünde şübheye düşeceklerdi. Durum bu hâl üzere iken, o yaralı adam birden yaraların şiddetli acısını hissetti de hemen elini ok kuburuna uzattı ve oradan bir ok çıkardı ve onunla intihar edip kendisini öldürdü. Bunu gören müslümânlardan birtakım adamlar sür'atle Rasülullah'ın yanına gittiler ve: Yâ Rasûlallah! Allah Sen'in sözünü doğru çıkarıp tasdîk buyurdu, o fulân adam intihar edip kendini öldürmüştür! dediler. üzerine Rasûlüllah: "Yâ Bilâl! Kalk (insanlara şu hakîkati) i'lânet: Cennete mü'min olandan başkası girmeyecek ve muhakkak ki Allah bu İslâm Dînî'ni (isterse) fâcir kişi ile de te'yîd edecektir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Ameller Sonlarına Göredir
6687-) Bana Ebû Hazım, Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan şöyle tahdîs etti: aleyhi ve sellem)'in yaptığı bir gazvede, Peygamber'in beraberinde müslümânlardan yana harbederek müslümânlara en büyük fayda veren bir adam vardı.Peygamber ona doğru baktı da: "Her kim ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu ederse, şu adama baksın!" buyurdu. söz üzerine oradaki topluluktan bir kimse, o adamın arkasından gitti. O adam hakîkaten müşrikler aleyhine insanların en şiddetli darbeler indirmekte olan bir halet üzerinde idi. Nihayet yaralandı da (acılara sabredemeyip) çabuk ölmek istedi. Ve hemen kılıcının sivri tarafını iki memesinin arasına koydu ve üzerine yüklendi. Nihayet kılıcın ucu iki küreğinin arasından dışarı çıktı (ve öldü). Onu ta'kîb edip gözetleyen zât -ki Huzâî Esüm'dür- sür'atle Peygamber'in yanına döndü ve: Ben şehâdet ediyorum ki, Sen Allah'ın Rasûlü'sün! dedi. Rasûlüllah: "Bu şehâdetin sebebi nedir?" diye sordu. Huzâî: Sen fulân kimse için "Ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu eden, şu adama baksın" demiştin. Halbuki o zât, bizim içimizde müslümânlara faydalı olmak yönünde, bizim en büyük olanımızdan biri idi. Bu sözünüzden, ben onun cihâd üzere ölmeyeceğini bilmiştim. Onu ta'kîb ettim, yaralanınca (acısına sabredemeyip) acele ölmek istedi de, kendini öldürdü, dedi. sahâbînin bu sözü üzerine Peygamber: "Şübhesiz bir kul, cennet ehlinden olduğu hâlde ateş ehlinin amelini işler, bir kul da ateş ehlinden olduğu hâlde cennet ehlinin amelini işler. Ameller ancak sonuncuları ile değerlendirilir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Ameller Sonlarına Göredir
6689-) Bize Abdullah ibnu'l-Mübârek haber verip şöyle dedi: Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Adamak Âdem oğluna tahmin etmiş olmadığım birşey getirmez. Lâkin kader, yani Allah'ın takdiri Âdem oğlunu adak yapmaya sürükler. Nitekim ben de adama yapan kimseye adadığı şeyi vermesini takdir ederim. Bu hüküm ve takdirimle o malı cimriden çıkarırım" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Yapılan Nezrin Kulu Ancak Kadere Götürüp Atması Bâbı
6691-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme, Ebû Saîd el- Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Devlet başkanı yapılan herbir halîfenin muhakkak iki tane sırdaş müşaviri vardır: Bunun birisi ona hayır yolu emredip gösterir ve hayra teşvik eder, diğeri de ona şerr yolu emredip gösterir ve şerre teşvik eyler. Ma'sûm olan Allah'ın (fenalıklardan koruyup) ma'sûm kıldığı kimsedir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Masûm Olan, Ancak Allahın Masûm Kıldığı Kimsedir
6693-) ٦٦٩٣ ـ وَقَالَ شَبَابَةُ حَدَّثَنَا وَرْقَاءُ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم‏.‏Bu hadîs-i şerîfin tercümesi yazılacak

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb:
6696-) Sufyân dedi ki: Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre'den; o daPeygamber'den bunun benzeri hadîsi tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: Âdem İle Mûsâ Peygamberlerin Azîz Ve Celîl Olan Allah Huzurunda Birbirlerine Karşı Hüccet Getirip Çekişmeleri
6700-) İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ibn Sayyâd'a: "Gönlümde senin için birşey sakladım, onu bil!" buyurdu, ibn Sayyâd: Gönlündeki "Duh'dur, diye cevâb verdi. Bunun üzerine Peygamber: "Haydi sus, yıkıl git, kadrini(haddini) geçme!" buyurdu. Omer: Yâ Rasûlallah, bana izin ver de şunun boynunu vurayım! dedi. Peygamber, Omer'e: "Onu bırak! Eğer bu Deccâl ise sen ona (vurmağa) takat yetiremezsin. Deccâl değil ise, onu öldürmekte senin için hiçbir hayır yoktur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: “allah, Kişi İle Kalbi Arasına Girer... El-enfâl:
6701-) Âişe (r. anha), Yahya ibn Ya'mer'e haber verip şöyle demiştir: Âişe, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a tâûn hakkında sordu da, Rasûlüllah şöyle buyurdu:"Tâûn bir azâbdır ki, Allah onu dileyeceği kimseler üzerine gönderir. Yine Allah onu mü'minler için bir rahmet sebebi kılar: Herbir kul, içinde bulunmakta olduğu bir beldede ikaamet ederken, orada tâûn çıkar ve kendisi sabrederek, sevâb umarak, bu tâûn hastalığının yalnız Allah 'in takdîr edip yazdığı kimselere isabet edeceğini bilerek, o beldeden çıkmayarak orada eğlenir kalırsa, muhakkak ona bir şehîd ecri gibi sevâb olur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-kader
Konu: Bâb: De Ki; Allahın Bizim İçin Yazdığından Başkası Asla Bize Erişmez. O Bizim Mevlâmızdır. Onun İçin Mü’minler Yalnız Allaha Güvenip Dayanmalıdır Et-tevbe:
6703-) Bize Hişâm ibn Urve, babası Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den şöyle dediğini haber verdi: Ebû Bekr, yaptığı herhangibir yeminden asla caymaz(onu muhakkak yerine getirir) idi Nihayet Allah, yemîn keffâreti âyetini indirince: Ben herhangibir şeye yemîn eder de, ondan başkasını yeminimden daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olanı yaparım ve yeminimden keffâret veririm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
6704-) Abdurrahmân ibn Semure (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana (bir kerre şöyle öğüt verdi): "Yâ Abderrahmân ibne Semure! Sakın sen (kendiliğinden) emirlik vazifesi isteme. Şübhesiz sen eğer, senin istemenden dolayı sana emirlik ve başkanlık verilirse, istediğin şey ile (yalnız) bırakılırsın (Allah'ın yardımına nail olmazsın). Eğer emirlik ve başkanlık sana, sen istemeden verilirse (Allah tarafından) bu iş üzerine yardım olunursun. Bir de sen birşeye yemîn edip de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde, yemininden keffâret ver ve o hayırlı olan işi yap!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
6705-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (Tebûk seferi hazırlığı yaptığı sırada) Eş'arîler'den bir topluluk içinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, bizlere binek ve yük devesi vermesini istedim. Peygamber: "Vallahi ben sizleri deveye yükleyemem. Yanımda sizleri üzerine yükleyebileceğim deve yoktur" buyurdu. Mûsâ dedi ki: Sonra bizler Allah'ın beklememizi istediği kadar bekledik. Sonra bize hörgüçleri beyaz üç deve verildi. Bizler bunlar üzerine yüklerimizi yükledik. Gittiğimiz zaman bizler yahut bâzımız: Vallahi bu iş bize bereketli ve mübarek olmaz. Biz Peygamber'e gelip, O'ndan bizi develere yüklemesini istiyorduk, O bizi yüklemeyeceğine yemîn etmişti. Haydin bizi Peygamber'e döndürün de kendisine bu yemîm'ni hatırlatalım! dedik. Peygamber'e gelip hatırlattık. Bunun üzerine Peygamber: "Sizlere develere yükleyen ben değilim. Fakat sizleri develere Allah yüklemiştir. Bana gelince; vallahi eğer Allah isterse, ben bir yemîn eder ve yemîn ettiğim şeyin başkasını, yemîn ettiğim şeyden daha hayırlı görürsem muhakkak yeminimden keffâret verir ve o daha hayırlı olan işi yaparım -yahut: O daha hayırlı olan işi yapar ve yeminimden keffâret veririm-" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
6706-) Bize Ma'mer ibn Râşid, haber verdi ki, Hemmâm ibn Münebbih şöyle demiştir: Bu, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'nin bize Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs ettiği hadîslerdendir. Peygamber:"Biz müslümânlar (dünyâ ümmetlerinin) sonuncularıyız, kıyâmet gününde öne geçecek olanlarız" buyurmuştur. devamla):"Vallahi sizin biriniz ailesi aleyhinde yemîn edip de yemîninde inâd ve isrâr etmesi, (yeminini bozup) Allah'ın farz kıldığı keffâreti vermesinden daha günahlıdır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
6708-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim ailesi hakkındaki(onlara zararlı) bir yemîn üzerinde ısrar ederse, onun bu ısrarı, yeminini bozmasından daha büyük bir günâhtır. O kimse ısrarı terkedip hayır olan işi yapsın (yani keffâret versin)"buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
6709-) İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem- Rumlar üzerine göndermek için) bir ordu hazırlayıp bunun başına Usâme ibn Zeyd'i kumandan ta'yîn etmişti. İnsanların bâzısı Usâme'nin kumandanlığına i'tirâz ve dedikodu etmişlerdi. Bunun üzerine Rasûlüllah ayağa kalkıp bir hutbe yaptı da: "Siz şimdi Usâme'nin kumandanlığı hususunda kötüleme yapmaktasınız. Sizler, bundan önce, onun babasının kumandanlığına da dil uzatıyordunuz. 'Veeymu'llahi - Allah'a yemîn ederim ki', Zeyd ibn Harise kumandanlığa nasıl tamâmiyle lâyıksa ve o bana insanların en sevimlilerinden biri olmuşsa, hiç şübhesiz şu Usâme de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin .yemînînde- Ve Eymu’llâhi Tabîrini Söylemesi Bâbı
6710-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yemini çok defa "Lâ ve mukallibi’l-kulûb (= Hayır, kalbleri çeviren Allah'a yemîn ederim)" ta'bîri idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6711-) Bize Ebû Avâne, Abdulmelik'ten; o da Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kayser helak olduğu zaman, ondan sonra (Rûm diyarında onun gibi hâkimiyet sağlayan) bir kayser daha olmayacaktır. Kisrâ helak olduğu zaman da ondan sonra bir daha kisrâ(saltanatı) olmayacaktır. Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, kisrâ ve kayserin hazîneleri, muhakkak Allah yolunda sarf edilecektir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6712-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kisrâ helak olduğu zaman, ondan sonra kisrâ olmayacaktır. Kayser helak olduğu zaman, ondan sonra da kayser olmayacaktır. Muhammed'in nefsi elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim: Kisrâ ile kayserin hazîneleri muhakkak Allah yolunda (cihâd eden mücâhidlere) sarf olunacaktır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6713-)  Bize Abde, Hişâm ibn Urve'den; o da babası Urve ibnu'z-Zubeyr'den; o da Âişe(r.anha)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ey Muhammed Ümmeti! Vallahi eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak çok ağlar ve muhakkak az gülerdiniz!" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6714-) Abdullah ibn Hişâm (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bulunuyorduk. Peygamber Omer ibnu'l-Hattâb'ın elinden tutmuş hâldeydi. Omer ona: Yâ Rasûlallah, Sen bana muhakkak ki, nefsimden başka herşeyden daha sevimlisin! dedi. de ona: "Hayır (öyle söyleme) Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, ben sana hayâtından daha sevimli olmadıkça (îmânın kemâle ermez)" buyurdu. Bunun üzerine Omer de ona: Şu anda Allah'a yemîn ederim ki, Sen bana muhakkak nefsimden, yânı canımdan da daha sevimlisin, dedi. Peygamber de: "İşte şimdi oldu yâ Omer (îmânın kemâle erdi)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6715-) Ebû Hureyre ile Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (radıyallahü anh) şöyle haber vermişlerdir: İki hasım kimse Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip da'vâlarını arzettiler. Şöyle ki, onlardan biri: (Yâ Rasûlallah!) Aramızda Allah'ın Kitabı ile hüküm ver! dedi. ikisinin daha anlayışlı ve dirayetli hâlde bulunan diğeri de: Evet yâ Rasûlallah, aramızda Allah'ın Kitabı ile hüküm ver ve da'vâmı söylemek üzere bana izin ver! dedi. "Söyle!" buyurdu. İkinci hasım söze başlayıp: Benim oğlum bu A'râbî'nin yanında ücretli (çoban) idi. -Râvî İmâm Mâlik: "el-Asîf", "Ecîr" yani "Ücretli"dir, demiştir.- Bunun karısıyle zina etmiş. Bana, bu zina suçundan dolayı oğluma recm cezası lâzım geleceğini haber verdiler. Ben bu adama yüz koyun ve bir de cariyemi fidye verip oğlumu kurtardım. Sonra ben bunu ilim ehli olan kimselere sorduğumda, onlar bana, (henüz bekâr olan) oğluna yüz deynek hadd ile bir sene gurbete sürgün gönderme cezası, bunun karısına da ancak taşlanma cezası gerektiğini haber verdiler. (Şimdi ne buyurursunuz yâ Rasûlallah?) dedi. üzerine Rasülullah: "Dikkat edip iyi dinleyin! Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, ben elbette aranızda Allah'ın Kitabı ile hüküm vereceğim: Koyunların ile cariyen sana geri verilir!" buyurdu, oğluna da yüz deynek vurup bir sene sürgün etti. sahâbîlerden) Uneys ibnu'd-Dahhâk el-Eslemiyye'ye, onun karısına gitmesi ve eğer suçunu i'tirâf ederse onu taşlaması emredildi. Kadın, suçunu i'tirâf etti, Uneys de ona taşlama cezasını uyguladı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6716-) Bize Şu'be, Muhammed ibn Ebî Ya'kûb'dan; o da Abdurrahmân ibn Ebî Bekre'den; o da babasından tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Re'y ettiniz mi (bana haber veriniz); Eğer Eslem, Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne kabileleri Temim, Âmir ibn Sa'saa, Gatafân ve Esed kabilelerinden hayırlı iseler, bu ikinciler elleri boş olmuş ve ziyan etmiş değiller midir?" buyurdu. Muhâtabları: Evet, eli boş olup ziyan etmişlerdir, dediler. Bunun üzerine Peygamber: "Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, onlar (Eslem, Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne) bunlardan (yani Temîm, Âmir, Gatafân, Esed kabilelerinden) elbette daha hayırlıdırlar!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6717-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi. Ona da Ebû Humeyd es-Sâidî(radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) - Abdullah ibnu'l-Lutbiyye el-Ezdî isminde- bir adamı zekât toplama me'mûru ta'yin etmişti. Bu me'mûr işini bitirdiği zaman Rasûlüllah'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Şu sizin zekât mahnızdır, bu da bana hediye verilmiştir, dedi. da ona: "Sen babanın ve ananın evinde otursaydın da sana hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydın ya!” buyurdu. zevalden sonraki bir namaz ardında ayağa kalktı, şehâdet kelimelerini söyledi ve Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla sena etti.' "Ammâ ba'du = Sözün bundan sonrası şudur" deyip şu hutbeyi söyledi: "Bu âmilin, yânı me'mûrun hâli nedir? Ben onu bir işe me'mûr ta'yîn ediyorum, sonra bana gelip hesap verirken: Şu sizin işinizdir, bu da bana hediye verildi diyor! O, babasının ve anasının evinde otursaydı da ona hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydı ya! Muhammed'in nefsi elinde bulunan (Allah)’a yemîn ederim ki, herhangibiriniz devlet-millet malından hainlik yapıp haksız birşey alırsa, muhakkak kıyâmet gününde o çaldığı malı boynu üzerinde taşıyarak getirecektir. Öyle bir hâlde ki, çaldığı şey bir deve ise, deveyi iniltisi olduğu hâlde; bir sığır ise, bağırması olduğu hâlde; bir davar ise, yine melemesi olduğu hâlde bunların herbirini boynunda taşıyarak getirecektir. Ben (emrolunduğum şeyi sizlere) tebliğ ettim!" buyurdu.- Humeyd: Bundan sonra Rasûlüllah elini, bizim kendi koltuk altı beyazlığını göreceğimiz derecede yukarı kaldırdı, dedi. Ebû Humeyd: Bu hutbeyi benimle beraber Zeyd ibn Sabit de Peygamber'den işitmiştir; ona da sorunuz! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6718-) Bize Hişâm -ki o, İbnu Yûsuf'tur- Ma'mer ibn Râşid'den; o da Hemmâm ibn.Münebbih'ten haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem):"Muhammed'in nefsi elinde bu-lunan (Allah)’a yemîn ederim ki, eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak çok ağlar ve elbette az gülerdiniz!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6719-) Ebû Zerr el-Gıfârî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’ın huzuruna vardım, o sırada kendisi Ka'be'nin gölgesinde: "Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsrandadırlar, Ka'be'nin Rabb'ine yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok zarardadırlar!" buyuruyordu. kendi kendime: Benim hâlim nedir ki? Bende birşey mi görülüyor - Bir zabta göre: Acaba bende hüsranı gerektirecek birşey mi görüyor?- Benim hâlim, şanım ne olabilir ki? dedim. bu sözü tekrarlayıp söylerken, ben de yanına oturdum. Susmağa da muktedir olamayıp Allah'ın irâdesi beni kaplayarak: Yâ Rasûlallah! Babam anam Sana feda olsun! Bu hüsranda (ve büyük ziyanda) olanlar kimlerdir? diye sordum. "Malları çok olanlardır (zenginlerdir). Fakat bunlardan (malındaki hakları) şöyle, şöyle, şöyle(etraflarındaki fakirlere) verenler müstesnadırlar" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6720-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Süleyman (Peygamber): Vallahi ben bu gece doksan kadına dolaşırım da, onların herbiri Allah yolunda savaşacak birer süvârî getirir, diye yemîn etti. kendisine: İnşâallahu de! dedi. 'İnşâallâh' demedi ve bütün kadınlarına dolaştı. Neticede birtek kadın müstesna, onlardan hiçbiri gebe kalmadı. Sonra o bir kadın da yarım bir çocuk getirdi. Muhammed'in nefsi elinde olan (Allah)’a yemîn ederim ki, eğer Süleyman 'İn şâallah' deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer süvârî olarak muhakkak cihâd ederlerdi!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6721-)  el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e ipekten bir kumaş parçası hediye edildi de insanlar onu elden ele dolaştırmaya, güzelliğinden ve yumuşaklığından hayret edip hoşlanmaya başladılar. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Siz bundan hayrete mi düşüyorsunuz?" buyurdu. Sahâbîler: Evet yâ Rasûlallah, bu bizim çok hoşumuza gitti, dediler. Rasûlüllah: "Nefsim elinde bulunan (Allah)'a yemîn ederim ki, Sa'd ibn Muâz'ın cennetteki mendilleri elbette bundan daha hayırlıdır" buyurdu. ve İsrâîl, Ebû İshâk'tan yaptıkları rivayetlerinde "Vellezî nefsî biyedihi" fıkrasını söylemediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6722-)  Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Rabîa kızı Hind: Yâ Rasûlallah! Vaktiyle yeryüzünde bulunan hiçbir ev halkının zelîl olmaları, bana Sen'in ev halkının zelîl olmaları derecesinde sevgili olmazdı. Sonra bu gün ise yer üzerinde bulunan ev sâhiblerinden hiçbirinin azîz olmaları, bana Sen'in ev halkının azîz ve saâdetli olmasından daha sevimli değildir! dedi. "Ahbâ" ve "Hıbâ" kelimelerini şekk ile söyleyen, râvî Yahya ibn Bukeyr'dir.-Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Muhammed'in nefsi elinde olan(Allah)’a yemîn ederim ki (ben de sana nisbetle bunun gibiyim)" buyurdu. Yâ Rasûlallah! (Kocam) Ebû Sufyân çok sıkı, cimri bir kimsedir. Onun malından ailemize yedirmemde bana bir günâh olur mu? diye sordu. "Hayır, ancak ma'rûf ölçü ile yedirmelisin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6723-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasını Yemen'in tabaklanmış derisinden kubbe şeklinde kurulmuş bir çadıra dayandığı sırada, bir ara sahâbîlerine: "Sizler cennet ehlinin dörtte biri olmanıza razı olur musunuz?" diye sordu. Sahâbîler: Evet razı oluruz! dediler. Rasûlüllah: "Cennet ehlinin üçte birini teşkil etmenize razı olmaz mısınız?" buyurdu. Sahabiler: Evet razı oluruz! dediler. Bu seferRasûlüllah: "Muhammed'in nefsi elinde bulunan(Allah)’a yemin ederim ki, ben sizin muhakkak cennet ehlinin yarısı olmanızı ümîd etmekteyim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6724-) Ebû Saîd eI-Hudrî (radıyallahü anh)'den (o, şöyle demiştir): Bir kişi, diğer bir kişinin bütün gece tekrarlayarak "Kul huvellâhu ahad" Sûresini okur olduğunu işitti. Sabah olunca Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a gitti de, o kimsenin bütün gece bu sûreyi okumasını azımsayarak, Rasûlüllah'a zikretti. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, bu sûreyi okumak, muhakkak bütün Kur'ân'ın üçte birine denk olur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6725-) Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, kendisiPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işitmiştir: " (Namazda) rukû'u ve sucûdu tam yapınız. Nefsim elinde bulunan (Allah)a yemîn ederim ki, ben, sizler rukû'a vardığınız zaman da, sucuda vardığınız zaman da sırtımın arkasından sizleri muhakkak görmekteyim" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6726-) Şu'be, Hişâm ibn Zeyd'den; o da Enes ibn MâIik (radıyallahü anh)'ten şöyle haber verdi: Bir kerresinde Ensâr'dan bir kadın, beraberinde çocukları olduğu hâlde Peygamber'e geldi (ve bir hacetini söyledi).Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Nefsim elinde bulunan (Allah)’a yemin ederim ki, siz Ensâr cemâati bana insanların muhakkak en sevimlilerisiniz" buyurdu ve bunu üç kerre söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yemîn Etmesi Nasıl İdi?
6727-) Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Omer ibnu'l-Hattâb'a yetişti. Omer bir kaafile içinde ilerliyor ve babası ile yemîn ediyordu. Rasûlüllah: "Dikkat edin! Muhakkak ki, Allah sizleri babalarınızla yemîn etmenizden nehiy buyuruyor. Artık kim yemîn edecekse, Allah adiyle yemîn etsin yahut da sussun!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Babalarınızın İsmiyle Yemîn Etmeyiniz
6728-) İbn Şihâb dedi ki: Salim şöyle dedi: İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Omer (ibnu'l-Hattâb)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Şübhesiz Allah sizleri babalarınızla yemîn etmenizden nehyeder" buyurdu. Vallahi ben bunu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğimden beri, ne bunu kasdedip söyleyerek, ne de başkasından nakledici olarak, baba ismiyle yemîn etmedim, demiştir. "Ev eseretin min ilmin.. " (el-Ahkaaf: 4) kavlinin tefsirinde: "Bir ilim naklederek" demektir, demiştir. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Ukayl, ez-Zubeydî, İshâk el-Kelbî de Yûnus'a mutâbaat etmişlerdir. Sufyân ibn Uyeyne ile Ma'mer ibn Râşid de ez-Zuhrî'den; o da Sâlim'den; o da İbn Omer'den; o da Omer'in Peygamber'den işitmiş olduğunu söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Babalarınızın İsmiyle Yemîn Etmeyiniz
6729-)  Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) Men işittim, o: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Babalarınızla yemîn etmeyiniz!" buyurdu, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Babalarınızın İsmiyle Yemîn Etmeyiniz