Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

4017-) Kays ibn Ubâd şöyle demiştir: Ben Ebû Zerr el-Gıfârî (radıyallahü anh)'den işittim; o yemîn ederek: Şu âyetler(yani el-Hacc: 19-22) elbette Bedir günü birbirleriyle cenkleşen bu altı kişi hakkında indi, demiş ve yukarıda geçen hadîsteki gibi o altı ismi saymıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4018-) Kays (ibn Ubâd) şöyle demiştir: Ben Ebû Zerr(radıyallahü anh)'den işittim, o kuvvetli bir yemîn ederek: Şübhesiz "Bu iki sınıf, Rabbleri hakkında birbirleriyle da'vâlaşan hasım iki zümredir..."(el-Hacc:19) âyeti, Bedir harbi günü birbirleriyle cenk etmek için ortaya çıkan kirriseler hakkında inmiştir. Bunlar: Hamza, Alî, Ubeyde ibnu’l-Hâris, Rabîa'nın iki oğlu Utbe ve Şeybe, el-Velîd ibn Utbe'dir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4019-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Bir adam el-Berâ ibn Âzib'e: Alî Bedir'de hazır bulundu mu? diye sordu; ben de işitiyordum. anh): Evet Alî Bedir'de üstüste iki zırh giyerek düşman ile cenkleşmek için ortaya çıktı(ve düşmanını yendi), dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4020-) Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Mekke'deki malımı ve ailemi muhafaza etmesi için) ben Umeyye ibn Halefe bir mektûb yazıp (onunla karşılıklı) ahidleştim. Nihayet Bedir günü olunca... Abdurrahmân ibn Avf, hadîsin burasına ulaşınca Umeyye'nin ve oğlunun oradaki öldürülüşünü zikretmiştir. Bu öldürme öncesinde Bilâl (Umeyye'yi kaçıyor görünce: Bu Umeyye ibn Haleftir, yakalayınız!) eğer Umeyye bu defa kurtulursa, ben kurtulmam, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4021-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan(o şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Mekke'de iken- Ve'n-Necmi Sûresi'ni okudu da, bu sûrenin sonunda secdeye vardı. Beraberinde bulunanlar da(mü'min müşrik) hep secdeye vardılar, yalnız bir ihtiyar vardı ki, o bir avuç toprak alıp onu alnına yükseltti ve: Bu kadarı bana yeter, dedi. Yemîn olsun o kimseyi ben, sonra Bedir'de kâfir olarak öldürülmüş gördüm, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4022-) Bana İbrâhîm ibn Mûsâ haber verdi. Bize Hişâm ibnu Yûsuf, Ma'mer ibn Râşid'den; o da Hişâm'dan tahdîs etti ki, babası Urve ibnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Zubeyr'de üç kılıç darbesi vardı. Bunlardan biri omuz kökünde idi. dedi ki: Ben -çocuk iken- bu kılıç darbelerinin çukurluğu içine parmaklarımı sokar, oynardım. dedi ki: Bu yaraların ikisi Bedir gününde vurulmuş, birisi de Yermûk günü vurulmuştu. dedi ki: Kardeşim Abdullah ibnu'z-Zubeyr şehîd edildiği zaman Abdulmelik ibn Mervân bana: Yâ Urve! Zubeyr'in kılıcını tanıyor musun? dedi. Ben: Evet tanıyorum, dedim. Abdulmelik: O kılıçta ne vardı? dedi. Ben: O kılıcın ağzında bir kırık vardı ki, bu, Bedir günü kırılmıştı, dedim. Sen doğru söyledin, dedi de Nâbiğâ'nın şu beytim okudu: aybe fîhim gayre enne suyûfehum) Bihinne fulûlun min kırâ'ı'l-ketâibi Abdulmelik o kılıcı Urve'ye geri verdi. Hişâm: Biz o kılıca aramızda üçbin(dirhem) kıymet takdir ettik. Onu vârislerimizden biri aldı. Ben onu kendim almış olmamı çok arzu ederdim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4023-) Bize Ferve, Alî ibn Mushir'den; o da Hişâm'dan tahdîs etti ki, babası Urve: Zubeyr'in kılıcı gümüşle süslenmiş idi, demiştir. Hişâm da: Babam Urve'nin kılıcı gümüşle süslenmiş idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4024-) Hişâm ibn Urve, babası Urve'den şöyle haber vermiştir: Yermûk harbinde Rasûlüllah'ın sahâbîleri Zubeyr'e; Haydi, Rûmlar'a şiddetli bir saldırışla saldır da, biz de seninle beraber şiddetle saldıralım, dediler. Eğer ben saldırırsam, sizler yalan çıkar, arkaya dönersiniz, dedi. üzerine mücâhid sahâbîler: Hayır yalan çıkmaz, geriye dönmeyiz, dediler. söz akabinde Zubeyr, Rumlar üzerine bir hücum yaptı. Nihayet onların harb saflarını yarıp onlardan öteye geçti. Zubeyr bu yarmayı, yanında hiçbir kimse bulunmadığı hâlde yapmıştı. Sonra Zubeyr arkadaşlarına doğru yönelerek dönüp geldi. Rumlar onun atının dizginini yakalamışlar da ona, boynu ile kürek kemiği arasından iki darbe vurmuşlar. Bu iki darbenin arasında Bedir gününde vurulan üçüncü darbe izi vardı. Ben çocuk iken bu darbelerin çukurlukları içine parmaklarımı sokar, oynardım,'demiştir. Urve: Zubeyr'in beraberinde o gün (yânı Yermûk vak'ası günü) Abdullah ibnu'z-Zubeyr de vardı. Abdullah ibnu'z-Zubeyr on yaşında idi.(İbn Hacer: Küsuru söylemedi, oniki yaşında idi, demiştir.) Babası onu bir ata bindirdi de, gözetip koruması için ona bir adamı vekîl ta'yîn etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4025-) Katâde şöyle demiştir: Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh), Ebû Talha'dan şöyle zikretti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü harb sonunda Kureyş şeriflerinden yirmidört kişinin cesedlerinin bir araya toplanmasını emretti de, bunlar Bedir kuyularından pis ve pis şeyleri içine alan bir kuyuya atıldılar. Peygamber düşman bir kavme gâlib olunca, onun açık bir sahasında üç gece kalmak âdetinde idi. Bedir harbinin üçüncü günü olunca da Peygamber, devesinin getirilmesini emretti. Yol ağırlığı deveye yüklenip bağlandı. Sonra Peygamber yürüdü, sahâbîleri de kendisinin ardı sıra yürüdüler. Sahâbîler birbirlerine: Herhalde Peygamber bâzı ihtiyâcı için gitmektedir sanıyoruz, dediler. Peygamber, öldürülen Kureyş ileri gelenlerinin atıldıkları kuyunun bir tarafında durdu da onları kendi adlarıyle ve babalarının adlarıyla şöyle çağırmaya başladı: "Yâ Fulân oğlu Fulân, yâ Fulân oğlu Fulân, Siz Allah'a ve Rasûlü'ne itaat etmiş olsaydınız, itaatiniz sizleri sevindirir miydi? (Ey öldürülenler!) Biz, Rabb'imizin bize va'dettiği nusrat ve zaferi muhakkak surette gerçek bulduk. Siz de (bâtıl) rabbinizin va'dettiği nusrat ve zaferi gerçek buldunuz mu?" buyurdu. Ebû Talha dedi ki: Omer: Yâ Rasûlallah! Kendilerinde ruhları bulunmayan şu cesedlere ne söylüyorsun? dedi. üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, benim söylemekte olduğum sözleri sizler onlardan daha iyi işitir değilsiniz" buyurdu. Allah onları ayıplamak, küçültmek, azâb etmek ve kaçırdıkları fırsatlara yanmaları, yaptıkları zulümlere pişmanlık duymaları için, Bedir kuyusundaki cesedlere Peygamber'in hitabesini işittirecek derecede hayât vermiştir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4026-) Bize Amr ibn Dînâr, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma "Allah’ın nîmetine bedel küfrü (ve nankörlüğü) seçenleri, (bununla beraber) kavimlerini de helak yurduna, cehenneme sokanları görmedin mi? Onlar oraya girecekler. O, ne kötü bir karargâhtır!" (İbrâhîm: 28-29) kavlinin tefsiri hakkında: O ni'meti küfre değiştirenler vallâhî Kureyş kâfirleridirler, demiştir. ibn Dînâr da: Onlar Kureyş'tir, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ise Allah'ın ni'metidir. Kureyş kendilerine tâbi' olan kavimlerini Bedir günü helak yurduna, yani cehenneme sokmuşlardır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4027-) Urve şöyle demiştir: Âişe (r.anha)'nin yanında, İbn Omer'in "Şübhesiz ölü, kabrinde kendi ailesinin ona ağlamasından dolayı azâb edilir" sözünü Peygamber'e yükselttiği zikrolundu. Bunun üzerine Âişe: İbn Omer yanılmıştır; Allah ona rahmet etsin. Rasûlüllah ancak: "Şu muhakkak ki, ölü kendi hatîesi ve günâhı sebebiyle azâb olunmaktadır; Halbuki şimdi ehli onun üzerine ağlamaktadır" buyurmuştur, dedi. Âişe devamla dedi ki: Bu İbn Omer'in naklettiği "Rasûlüllah, içinde müşriklerden Bedir'de öldürülenler bulunan kuyunun üzerinde dikeldi de o cesedlere hitaben söylediğini söyledi. “O cesedler benim söylemekte olduğum sözleri muhakkak işitmektedirler” sözlerinin benzeridir. Rasûlüllah ancak: "Onlar şimdi benim kendilerine söylemekte olduğum sözlerin hakk olduğunu bilmektedirler" buyurmuştur, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4028-) Sonra Âişe (kendi te'vîlinin doğruluğuna delîl getirerek): "Şübhesiz ki sen ölülere duyuramazsın " (en Neml: 80); "Sen kabirlerde olanlara da işittirecek değilsin"(Fâtır: 22) âyetlerini okudu. Onlar cehennemden oturacakları yerlerini aldıkları zaman... diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4029-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir kuyusu üzerinde durdu da, içindeki ölülere hitaben: "Siz, Rabb'inizin va'dettiği ikaabı hakk buldunuz mu?" (el-Âraf: 44) buyurdu. Sonra da: "Şübhesiz şimdi onlar benim kendilerine söylemekte olduğum şeyi işitmektedirler" (en-Neml:80) diye ekledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4030-) ibn Omer'in bu hadîsi Âişe'ye zikrolununca, Âişe: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak "Onlar şimdi benim kendilerine ötedenberi söylemekte olduğum (tevhîd, îmân ve bunların gayrı) şeylerin hakk olduğunu bilmektedirler" buyurmuştur, dedi. "Şübhesiz ki sen ölülere işittiremezsin. Arkalarına dönmüş kaçarlarken sağırlara da davetini işittiremezsin "(en-Neml: 80) âyetini ve: "Sen kabirlerde olanlara da işittirecek değilsin”(Fâtır: 22) âyetini okudu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Ebû Cehlin Öldürülmesi Bâbı
4031-) Humeyd et-Tavîl şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Harise ibn Surâka el-Ensârî, Bedir günü çocuk olduğu hâlde (havuzdan su içerken İbnu'l-Araka tarafından bir ok atılarak) vuruldu. Akabinde annesi(ki, Enes'in halasıdır) onu Peygamber'e getirdi de: Yâ Rasûlallah! Hârise'nin benim yanımdaki derecesini bilmektesin. Eğer oğlum Harise cennette ise ölümüne sabreder ve sevabımı Allah'tan beklerim. Şayet onun menzili diğerinde (yânı cehennemde) olursa, yapacağım işi görürsün, dedi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yazık sana, sen aklım mı kaçırdın? Bir tek cennet mi var? Şübhesiz birçok cennetler vardır. Ve şübhesiz senin oğlun Harise, Firdevs cennetindedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bedir Harbinde Hazır Bulunanların Üstünlüğü Bâbı
4032-) Alî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni, Ebû Mirsed'i ve ez-Zubeyr'i gönderdi. Hepimiz süvârî idik. Rasûlüllah: "Gidiniz, tâ Hâh bustânına kadar ilerleyiniz. Orada müşriklerden bir kadın vardır. Kadının yanında Hâtıb ibn Ebî Beltea'dan Mekke müşriklerine yazılmış bir mektûb vardır. (Onu bana getiriniz)" buyurdu. biz o kadına Rasûlüllah'ın dediği yerde, kendisine âid bir deve üzerinde giderken yetiştik. Kadına: Mektubu çıkar, dedik. Kadın: Bizim yanımızda hiçbir mektûb yoktur, diye inkâr etti. Biz; o bindiği deveyi çöktürdük ve mektubu aradık. Fakat hiçbir mektûb göremedik. Biz kadına: Rasûlüllah yalan söylememiştir. Çaresiz sen ya mektubu çıkaracaksın, yahut da biz senin elbiselerini soyup bulacağız, dedik. bizdeki ciddîliği görünce, elini izârının bağına uzattı, mektûb kadının beli üzerindeki bir beze bağlanmış hâldeydi. Kadın onu çıkardı. Akabinde biz o yazılı sahîfeyiRasûlüllah'a getirdik... Yâ Rasûlallah! Bu zât Allah'a, Rasûlüne ve mü'minlere hainlik yapmıştır; onun için beni bırak da boynunu vurayım, dedi. aleyhi ve sellem), Hâtıb'a hitaben: "Seni yaptığın bu işe sevkeden nedir?" buyurdu. Hâtıb: Vallahi bende Allah'a ve Rasûlü'ne mü'min olmamak yoktur. Ben sâdece Mekkeliler yanında Allah'ın bununla ailemi ve malımı himaye edeceği bir el(bir minnetdârlık) olmasını istedim. Senin yanındaki Muhacir sahâbîlerden herbirinin Mekke'de ailesini ve malını koruyacak hısımları vardır; (benim ise kimsem yoktur, ben onlarla sâdece anlaşmalı bir kimseyim; Kureyş'ten değilim), dedi. bu savunması üzerine Peygamber: "Hâtıb doğru savunma yaptı, ona hayırdan başka birşey söylemeyin!" buyurdu. Fakat(bir türlü öfkesi geçmeyen) Omer: Muhakkak o Allah'a, Rasûlü'ne ve mü'minlere hainlik yapmıştır. Beni serbest bırak da onun boynunu vurayım, dedi. üzerine Peygamber: "Hâtıb Bedir ehlinden değil mi?" buyurdu da şöyle devam etti: "Belki Allah, Bedir ehline (yani onların o günkü yüksek cihâdlarına) muttali olmuştur da: İstediğinizi yapın, cennet sizlere vâcib olmuştur: yahut da: Ben sizlere mağfiret etmişimdir, buyurmuştur" dedi. Bunun üzerine Omer'in iki gözü yaş akıttı da: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bedir Harbinde Hazır Bulunanların Üstünlüğü Bâbı
4033-) - 34.......Bize Abdurrahmân ibnu'l-Gasîl, Hamza ibnu Ebî Useyd ile ez-Zubeyr ibnu'l-Munzir ibn Ebî Useyd'den tahdîs etti ki, Ebû Useyd Mâlik ibnu'r-Rabîa şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir günü bize: ''Düşmanlar size yaklaştıkları, yânı size kalabalık geldikleri zaman onlara ok atınız da (uzaktalarken atmayıp) oklarınızı kendi yanlarınızda alıkoyunuz” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4035-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud günü okçuların başına Abdullah ibn Cubeyr'i kumandan yaptı. Müşrikler bizden yetmiş kişiye isabet kaydettiler. Peygamber ve sahâbîleri ise Bedir günü müşriklerden yüzkırk kişiye musîbet getirdiler ki, onlardan yetmiş kişiyi esîr aldılar, yetmiş kişiyi de öldürdüler. Ebû Sufyân Sahr ibn Harb: Bu, Bedir gününe karşılık olan bir gündür, harb nevbet iledir (yani kâh onlar bize, kâh biz onlara galebe ederiz), demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4036-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan(o şöyle demiştir): Zannediyorum ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O takdirde hayır, Uhud gününden sonra Allah'ın getirdiği hayırdan ve keza Bedir gününden sonra Allah'ın bize verdiği doğruluğun sevabıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4037-) Abdurrahmân ibn Avf (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Bedir (harbi) günü harb saffında idim. Dönüp baktım ki, sağımda ve solumda yaşları küçük iki genç duruyor. Ben onların durumlarından emîn olmamış gibiydim. Derken onlardan biri kendi arkadaşının haberi olmadan bana gizlice: Ey amca! Bana Ebû Cehl'i göster, dedi. de ona: Ey kardeşim oğlu, sen Ebû Cehl'i ne yapacaksın? dedim. Ben Allah'a ahd verdim: Eğer onu görürsem öldüreceğim yahut da onun önünde öleceğim, dedi. genç de, yine arkadaşından gizli olarak, bana birincisinin söylediği gibi söyledi. dedi ki: Böyle (tecrübesiz) iki genç kişi arasında bulunmam, yani onların durumları beni sevindirmedi. Ben o iki gence Ebû Cehl'i işaret edip gösterdim. Onlar derhâl iki doğan kuşu gibi Ebû Cehl'in üzerine hücum ettiler, nihayet onu kılıçlarıyle vurup öldürdüler. Bu iki genç, Afra kadının oğulları Muâz ve Muavviz idiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4038-) Bize İbn Şihâb haber verip şöyle dedi: Bana Zuhre oğulları'nın yemînli dostu olan Omer ibnu Useyd ibn Câriye es-Sakafî haber verdi. Bu zât aynı zamanda Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) on kişilik bir keşif birliği hazırladı da bunların başına Omer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Âsım'ın (ana tarafından) dedesi olan Âsim ibn Sabit el-Ensârî'yi kumandan yaparak gönderdi. Bu birlik, Mekke ile Usfân arasında Hedece mevkiine vardıkları zaman bunlar, Huzeyl kabilesinden Lıhyân oğulları denilen bir obaya zikrolunup haber verildiler. O kabile halkı yüze yakın atıcı kişi ile bunları yakalamak için yürüdüler. Onların ayak izleri ardına düştüler. Nihayet keşif birliğinin konaklayıp da hurma yemiş oldukları yerlerini buldular. Ve: İşte bu Yesrib hurmasıdır, dediler. keşif birliğinin izleri ardından gittiler. Keşif kumandanı Âsim ve arkadaşları onların geldiğini hissedince bir yere girip sığındılar. Ta'kîbçi Lıhyân oğulları onları çepçevre kuşattılar da onlara: Aşağıya inin, ellerinizi bize verin (yânı bize boyun eğin); sizden hiçbir kimseyi öldürmeyeceğimize dâir size ahd ve mîsâk veriyoruz! Dediler. kendi arkadaşlarına hitaben: Ey arkadaşlar! Bana gelince ben kâfirin zimmetine (yani ahdine) inmem! Dedikten sonra: Yâ Allah! Peygamberine bizden haber ver! Dedi. esnada kâfirler müslümânlara ok attılar ve Âsım'ı şehîd ettiler. Arkadaşlarımdan üç kişi: Hubeyb ibn Adiyy, Zeyd ibnu'd-Desine ve başka bir adam, onların, verdiği ahd ve mîsâk üzerine inip teslîm oldular. Düşmanlar onları yakalayınca yaylarının kirişlerini çözdüler de bunlarla onları bağladılar. birliğinden olan üçüncü adam: Bu ilk zulümdür. Vallahi ben sizlerle yolculuk etmem. Benim için şu öldürülen şehîdlere uymak vardır! Deyip gitmemekte diretti. onu sürüklediler ve Mekke'ye götürmek için çabalayıp dürtüştüler. O da onlarla beraber olmamakta diretti (onu da öldürdüler). ile Zeyd ibnu'd-Desine Mekke'ye götürüldüler ve nihayet Bedir vak'asından sonra onları sattılar. Hubeyb'i el-Hâris ibn Âmir ibn Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb Bedir günü el-Hâris ibn Âmir'i öldürmüş idi. Hubeyb onların yanında esîr olarak(haram ayları geçinceye kadar) bir süre kaldı. Nihayet onu öldürmeye karar verip birleştiklerinde Hubeyb, etek ve koltuk altı kıllarını gidermek için el-Hâris'in kızlarının birinden bir ustura ariyet istedi. Kadın ona usturayı ariyet verdi. Bu arada kadın farkında değilken, onun bir oğlu Hubeyb'in yanına gitti. Kadın oğlunu, Hubeyb'in elinde ustura olduğu hâlde, Hubeyb'in kucağında oturmuş vaziyette buldu. Kadın: Hubeyb onu ustura ile öldürecek diye çok korktum, demiştir. kadının bu hâlini anladı da: Çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Ben bunu yapacak değilim, dedi. Vallahi ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esîr görmedim. Vallahi bir gün ben onu, kendisi demirle bağlı olduğu hâlde elinde bir üzüm salkımı tutarak yerken görmüşümdür. O zaman Mekke'de bu meyveden hiç yoktu, demiştir. Bu muhakkak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızıktır, der idi. Hubeyb'i Hıll’de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında, Hubeyb onlara: Beni bırakın da iki rek'at namaz kılayım, dedi. kendisini serbest bıraktılar. O da (Ten'îm mescidinin yerinde) iki rek'at namaz kıldı. Akabinde: Vallahi eğer bende ölümden bir korku olduğunu sanmasaydınız, elbette daha uzun namaz kılardım, demiştir. sonra Hubeyb: ahsihim adeden bededen lâ tubkı minhum ahaden Yâ Allah, onların hepsini say, Onları dağınık dağınık öldür, Onlardan hiçbirini diri bırakma) diye dua etti. Bundan sonra da şu beyitleri söyleyerek inşâd etti: lestu ubâlî hîne uktelu müslimen Alâ eyyi cenbin kâne lillâhi masra'î Ve zâlike fî Zâti'l-İlâhi ve in yeşe' Yubârik alâ evsâli şılvım mumezzai. Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam. Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir. Bu ölüm Allah'ın Zâtı (O'nun rızâsını arama) yolundadır. Eğer o isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine bereketler ihsan eder!). sonra Ebû Sırvaa Ukbe ibnu’l-Hâris, Hubeyb'e doğru kalktı ve onu öldürdü. İşte böylece Hubeyb, habsedilerek öldürülecek her müslümân için iki rek'at namaz kılma sünnetini ilk koyan kimse oldu. on kişilik keşif birliği bu musîbete uğradıkları gün onların haberini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi sahâbîlerine haber vermiştir. birtakım insanlar, birlik kumandanı Âsım'ın öldürüldüğü konuşulduğu zaman, ondan tanımaya yarayacak birşey getirmeleri için Âsım'ın cesedinin yanına insan gönderdiler. Âsim, Bedir günü onların büyüklerinden birini(Ukbe ibn Ebî Muayt'i) öldürmüştü. Allah Âsım'ı korumak için bal ansı veya eşek arısından gölgeleyici bulut gibi bir sürü gönderdi de, Kureyş'in elçilerinden onu korudu ve onlar Âsım'dan birşey kesip almaya muktedir olamadılar. Ka'b ibn Mâlik (yakında Tebûk gazvesi hakkında gelecek olan uzun hadîsinde) bana Murâre ibnu'r-Rabî' el-Umerî ile Hilâl ibn Umeyye el-Vâkıfî'nin Bedir harbinde hazır bulunmuş iki iyi adam olduklarını söylediler, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4039-) Bize Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, ibn Omer(radıyallahü anh) 'e (cennetle müjdeli on kişiden biri olan) Saîd ibn Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl(in bir cumua günü hasta olduğu) zikredildi. Bu Saîd (başka bir vazifede olduğu için Bedir'de hazır bulunamamış, fakat Bedir'de bulunanlarla beraber pay alıp) Bedrî olmuş idi. Saîd, bir cumua günü hastalandı, ibn Omer, gündüz yükselip cumua saati yaklaştıktan sonra hemen bineğine binip Saîd'in yanına hasta ziyaretine gitmiş ve cumuayı terketmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4040-) Ve İmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd tahdîs etti ki, ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdülah ibn Mes'ûd tahdîs etti ki, Ubeydullah'ın babası Abdullah ibn Utbe, Omer ibn Abdillah ibn Erkam ez-Zuhrî'ye şöyle bir mektûb yazıp, ona Subey'a bintu'l-Hâris el-Eslemiyye'nin yanına gitmesini, kendisinden hadîsini ve gebeliği hakkında fetva istediği vakit Rasûlüllah'ın ona söylemiş olduğu sözü sormasını emretti. Bunun üzerine Omer ibn Abdillah, Subey'a'nın yanına varıp sorduktan sonra, Abdullah ibn Utbe'ye cevâb haberi olarak şöyle yazdı: ona Rasûlüllah’ın Bedir'de hazır bulunmuş sahâbîlerinden Sa'd ibn Havle'nin nikâhı altında bulunduğunu, bu zâtın Âmir ibn Lueyy oğulları soyundan olduğunu, kendisi gebe iken kocasının Veda Haccı'nda vefat ettiğini, kocasının vefatından dört ay geçmeden evvel doğurduğunu ve nifâsından kalktığında isteyenleri için (isteyenlerine görünmek için) süslendiğini, bu sırada Abdu'd-Dâr oğulları'ndan bir zât olan Ebu's-Senâbil ibnu Ba'kek'in, Subey'a'nın yanına gelip kendisini süslenmiş görerek: Ne o? Seni isteyenler için süslenmiş görüyorum. Zannederim ki nikâh arzu ediyorsun. Hiç şübhesiz sen vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe evlenemezsin! Dediğini" haber verdikten sonra, dedi ki: "Ebu's-Senâbil bunları bana söyleyince, o akşam elbisemi giyinip Rasûlüllah'a gittim ve durumumu kendisinden sordum. Rasûllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğumu doğurduğum zaman evlenmeye halâl olduğuma bana fetva verdi ve bana istersem evlenebileceğimi emretti". (el-Buhârî'nin şeyhi) Esbağ ibnu’l-Ferec el-Mısrî, Abdullah ibn Vehb'den; o da Yûnus ibn Yezîd'den senediyle bu hadîsi rivayet etmekte el-Leys'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4041-) Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. İbn Şihâb: Biz ona sorduk, dedikten sonra şöyle söylemiştir: Bana Âmir ibn Lueyy oğulları'nın âzâdlısı olan Muhammed ibn Abdirrahmân ibn Sevbân haber verdi ki, Muhammed ibn Iyâs ibni'l-Bukeyr, babası Iyâs'ın Bedir'de hazır bulunduğunu ona haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4042-) Bize Cerîr ibnu Abdilhamîd, Yahya ibn Saîd'den; o da Muâz ibn Rifâa'dan; o da Bedir ehlinden olan babası Rifâa ibn Râfi' ez-Zurakî (radıyallahü anh)'den haber yerdi ki, o şöyle demiştir: Bedir harbi sırasında bir ara Cibrîl aleyhiselam, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: "İçinizdeki Bedir mücâhidlerini ne mertebe sayarsınız?" diye sordu. "Biz onları müslümânların en faziletli olanlarından sayarız!" dedi, yahut buna benzer bir söz söyledi. "Biz de meleklerden Bedir'de hazır bulunanları böylece meleklerin hayırlısı sayarız" dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Meleklerin Bedirde Müslümanların Beraberinde Onlara Nusrat Ve Müşriklere Karşı Bir Yardım Olmak Üzere Hazır Bulunmaları Bâbı
4043-) Bize Hammâd, Yahya'dan; o da Muâz ibn Rifâa ibn Râfi'den tahdîs etti. Rifâa, Bedir'de hazır bulunanlardan idi. Onun babası Râfi' ise Akabe bey'atlarında hazır bulunanlardan idi. Oğlu Rifâa'ya: Benim Akabe bey'atlarında hazır bulunmam yerine Bedir'de hazır bulunmuş olmaklığım beni sevindirmez, der idi. Cibril,Peygambere bunu(yânı yukarıdaki Cerîr hadîsinde geçen suâli) sordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Meleklerin Bedirde Müslümanların Beraberinde Onlara Nusrat Ve Müşriklere Karşı Bir Yardım Olmak Üzere Hazır Bulunmaları Bâbı
4044-) Yahya ibn Saîd el-Ensârî, Muâz ibn Rifâa'dan: Bir melek, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordu, deyip yukarıda geçen hadîsin benzerini söylediğini işitmiştir. yine Yahya, kendisine Yezîd ibnu'l-Hâd'ın haber verdiğini, bu hadîsi Muâz'ın ona tahdîs ettiği gün onun beraberinde bulunduğunu söylemiştir. Yezîd ibnu’l-Hâd şöyle dedi: Muâz: Geçen hadîste müphem olan sorucu melek Cibril aleyhi's-selâmdır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Meleklerin Bedirde Müslümanların Beraberinde Onlara Nusrat Ve Müşriklere Karşı Bir Yardım Olmak Üzere Hazır Bulunmaları Bâbı
4045-) Hâlid el-Hazzâ', İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in Bedir günü: "İşte şu Cibril'dir. Atının başını tutmuş, harb silâhı üzerindedir" buyurduğunu tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Meleklerin Bedirde Müslümanların Beraberinde Onlara Nusrat Ve Müşriklere Karşı Bir Yardım Olmak Üzere Hazır Bulunmaları Bâbı
4046-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Ebû Zeyd(Kays ibn Seken) hiçbir çocuk ve torun bırakmadan öldü; o, Bedrî idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4047-) Yahya ibn Saîd, Âsim ibn Muhammed'den; o da Abdullah ibn Habbâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Saîd ibn Mâlik el-Hudrî (radıyallahü anh) bir seferden geldi. Ailesi kendisine kurbânların etlerinden et takdîm ettiler. Bunun üzerine Saîd ibn Mâlik: Ben bunun hükmünü sormadıkça bundan yemeyeceğim, dedi. Bedir'de hazır bulunmuş olan ana-bir kardeşine, yânı Katâde ibnu'n-Nu'mân'a gitti ve ona bu mes'eleyi (yani kurbân etlerinin üç günden sonra yenilip yenilmeyeceğini) sordu. O da: Senin gidişin ardından sahâbîlerin üç günden sonra kurbân etlerinden nehyolunageldikleri hükmünü bozucu bir emir meydans geldi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4048-) Urve şöyle demiştir: ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (radıyallahü anh) şöyle dedi: Bedir günü ben, Ubeyde ibn Saîd ibn Âs'a kavuştum. O baştan ayağa kadar zırhlanmış ve silâhlanmıştı. Onun yalnız iki gözü görünüyordu. Ona Ebû Zâti'l-Keriş künyesi verilirdi. O bana: Ben Ebû Zâti'l-Keriş'im! diye meydan okudu. de nemen harbemle ona saldırdım ve harbemi onun gözünün içine soktum, Ubeyde hemen öldü. ibn Urve dedi ki: Bana ez-Zubeyr'in şöyle dediği haber verildi: Yemîn olsun ben ayağımı onun -üstüne koydum. Sonra harbemi olanca kuvvetimle çekip çıkardım. Fakat harbemin iki tarafı eğrilmişti. ibnu'z-Zubeyr dedi ki: (Bu harbe kıymetli bir harb hâtırası olduğu için) sonra onu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ez-Zubeyr'den ariyet olarak istedi; Zubeyr de O'na verdi. Rasûlüllah vefat ettiğinde, Zubeyr onu geri aldı. Sonra o harbeyi Ebû Bekr istedi, Zubeyr ona da verdi. Ebû Bekr vefat edince Zubeyr onu tekrar geri aldı. Bu defa o harbeyi Omer istedi, Zubeyr ona da verdi. Omer vefat edince, onu yine kendisi aldı. Sonra o harbeyi Usmân istedi; Zubeyr ona da verdi. Usmân şehîd edilence harbe, Alî'ye ve sonra oğullarına geçti. Abdullah ibnu'z-Zubeyr onu Alî'nin çocuklarından isteyip aldı ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr öldürülünceye kadar onun yanında bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4049-) ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ebû İdrîs Âizu'llah ibnu Abdillah şöyle haber verdi: Bedir'de hazır bulunmuş olan Ubâdetu'bnu's-Sâmit: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Akabe'de bize: " (...şartları üzerine) bana bey'at ediniz" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4050-) Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Peygamber'in zeycesi Âişe (r.anha)'den haber verdi ki(o şöyle demiştir): Ebû Huzeyfe -ki bu Ebu Huzeyfe Rasûlüllah ile beraber Bedir gazvesinde hazır bulunan kimselerden idi- Salim ibn Ma'kıl'ı oğul edinmiş ve aynı zamanda Salim'e, kardeşi Velîd ibn Utbe ibn Rabîa'nın kızı Hind'i nikah etmişti. Halbuki Salim, Ensâr'dan Subeyte kadının kölesi idi. Nitekim Rasulullah da Zeyd ibn Hârise'yi oğul edinmişti. Câhiliyet zamanında bir kimse birisini evlâd edinirse, insanlar o evlâdlık edinilen kimseyi, evlâdlık alanın adiyle çağırır ve o evlâdlık, o kimsenin mirasına da vâris olurdu. Bu töre Yüce Allah:"..Evlâdlıklarınızı da öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu sizin ağızlarınızdaki lâfınızdır. Allah hakkı söyler ve O, doğru yolu gösterir. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, o hâlde dînde kardeşleriniz olmakla beraber dostlarınızdırlar. Hatâ ettiklerinizde ise üstünüze vebal yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde vebal vardır. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir" (el-Ahzâb: 4-5) âyetlerini indirinceye kadar devam etti. üzerine Kureyşli, sonra Âmirî olan Süheyl ibn Amr'ın kızı Sehle(ki Ebû Huzeyfe'nin öbür karısı ve Subeyte'nin de ortağıdır) Peygamber'e geldi... Ve hadîsi bu suretle zikretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4051-) Muavviz kızı Rubeyyı' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben gelin olduğum günün kuşluk vaktinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim evlenme törenime geldi de, senin benim yanıma oturuşun gibi benim döşeğimin üzerine oturdu. O sırada birtakım kızcağızlar deff çalıyorlar ve babalarımızdan Bedir gazasında şehîd olanların güzel vasıflarını zikrediyorlardı. Nihayet bu kızlardan birisi: İçimizde birPeygamber vardır ki, O, yarın ne olacağını bilir! dedi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kızım böyle söyleme; evvelce söylemekte olduğun sözleri söyle!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4052-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bana Rasülullah'ın sahibi olan Ebû Talha(radıyallahü anh) haber verdi -ki, bu Ebû Talha, Rasülullah'ın beraberinde Bedir'de hazır bulunmuştur- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İçinde köpek ve suret bulunan hiçbir eve melekler girmez" buyurmuştur. Abbâs: Rasûlüllah, içlerinde ruhlar bulunan canlı timsâllerini, heykellerini kasdediyor, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4053-) Bize Abdan tahdîs etti: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Yûnus ibn Yezîd haber verdi. H ve yine bize Ahmed ibn Salih tahdîs etti. Bize Anbese ibn Hâlid tahdîs etti. Bize amcam Yûnus ibn Yezîd, ez-Zuhrî'den tahdîs etti ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bize Alî ibnu'l-Hüseyin haber verdi; ona da babası Hüseyin ibn Alî aleyhimu's-selâm şöyle haber vermiştir: Babası Alî ibn Ebî Tâlib şöyle demiştir: Bedir günündeki ganîmetten benim nasîbim olarak yaşı kemâle ermiş bir devem vardı. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de o gün Allah'ın kendisine fey' olarak verdiği ganimetlerden olan "Beşte bir"den, bana başka bir deve daha vermişti. Ben Peygamber'in kızı Fâtıma aleyha's-selâm ile evlenmek istediğim zaman Kaynukaa oğulları'ndan kuyumcu bir adamla, benimle beraber gelmesi ve ızhır otu getirmemiz üzerine va'dleştim. Ben o ızhır otunu kuyumculara satmak ve bedeli ile düğün aşı hususunda yardım sağlamamızı istedim. Ben yaşları kemâle ermiş iki devem için deve semerleri, büyük çuvallar ve ipler topladığım sırada, bu iki devem de Ensâr'dan bir adamın odası yanında ıhtırılmışlardı. Nihayet ben topladığım şeyleri topladım. Tam bu sırada develerimle karşılaştım ki, hörgüçleri kesilmiş, böğürleri yarılıp ciğerlerinden alınmış! Bu manzarayı gördüğüm zaman gözlerime mâlik olamadım (ağladım). Bu işi kim yaptı? dedim. Oradakiler şöyle dediler: Bu işi Hamza ibnu Abdilmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde, Ensâr'dan içki içmekte olan bir topluluktadır, yanında şarkıcı bir kadın ve arkadaşları vardır. O şarkıcı kadın, şarkısında "Elâ yâ Hamzu li'ş-şurufi'n-nivâi (= Ey Hamza, semiz develere bak!)" deyince Hamza hemen kılıca sıçradı, iki devenin hörgüçlerini kesti, böğürlerini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı(gitti). devamla dedi ki: Bunun üzerine ben gittim, nihayet Peygamber'in huzuruna girdim. Yanında Zeyd ibn Harise vardı. Peygamber benim karşılaştığım şeyi bildi de: var?" diye sordu. de: Yâ Rasûlallah, bu gün gibi (çirkin ve kötü gün) görmedim: Hamza benim iki dişi deveme düşmanlık (yani zulm) etti: İkisinin de hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardı. İşte o şimdi şu evin içindedir, beraberinde şarâb içmekte olan bir topluluk vardır, dedim. hemen ridâsını (üst elbisesini) isteyip giyindi. Sonra yürüyüp gitti. Ben, Zeyd ibn Harise ile beraber kendisinin ardından gittim. Nihayet Hamza'nın içinde bulunduğu eve geldi. Yanına girmeye izin istedi, kendisine izin verildi. Yanına girince Peygamber, yaptığı iş hakkında Hamza'yı kınamaya başladı. Bir gördü ki, Hamza iki yüzü kıpkırmızı bir sarhoş! Hamza, Peygamber'e baktı. Sonra bakışım yükseltti. Akabinde dizlerine baktı. Sonra bakışını yükseltti ve yüzüne baktı. Sonra Hamza: Siz babam(Abdulmuttalib)ın köleleri değil misiniz? dedi. onun sarhoş olduğunu bildi. Rasûhıllah (onun şuursuzluğundan sakınarak) iki topuğu üzerinde arka arkaya çekildi, odadan dışarı çıktı, bk de O'nunla beraber dışarı çıktık.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4054-)  Bize Sufyân ibn Uyeyne haber verip şöyle dedi: Bu hadîsi Abdurrahmân ibnu'l-Isbahânî bizim için rivayetinin sonuna ulaştırdı -yahut ma'nâ şöyledir: Bu hadîsi bize Abdurrahmân ibnu’l-Isbahânî yazılı olarak gönderdi-. Kendisi bunu Abdullah ibnu Ma'kıl el-Muzenî'den işitmiştir: Alî ibn Ebî Tâlib(radıyallahü anh), Sehl ibn Huneyf in cenaze namazını (beş tekbîrle) kıldırdı da: Çünkü bu zât Bedir'de hazır bulundu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4055-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah'ın oğlu Salim haber verdi ki, kendisi, babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs ederken işitmiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, kızı Hafsa, Huneys ibn Huzâfe es-Sehmî'den dul kaldığı zaman -ki bu Huneys, Rasûlüllah'ın sahâbîlerinden idi; Bedir'de hazır bulunmuş ve (yaralanıp) Medîne'de vefat etmiş idi- şöyle dedi: Ben Usmân ibn Affân'a kavuştum da ona Hafsa'yı (almasını) teklîf ettim ve: Ey Usmân! İstersen Omer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh edeyim, dedim. Bu işimi bir düşüneyim, dedi. geceler bekledim. Sonra kavuştuğumda Usmân bana: Bana şu günümde evlenmemek fikri belirdi, dedi. Omer dedi ki: Sonra Ebû Bekr'e kavuştum. Ona da: İstersen Omer'in kızı Hafsa'yı sana nikâh edeyim, dedim. Ebû Bekr sustu ve bana hiçbir cevâb vermedi. Ben de ona, Usmân'a öfkelendiğimden daha şiddetli bir öfkeyle öfkelendim. (Usmân bir cevâb vermiş ve özür beyân etmişti.) Birkaç geceler bekledim. Sonra Hafsa'yı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) istedi. Ben de Hafsa'yı Rasûlüllah'a nikâh ettim. Bu arada Ebû Bekr bana kavuştu da şöyle deyip özür beyân etti: Omer!) Sen Hafsa'yı bana teklîf edip de sana bir cevâb vermediğim zaman belki sen bana darılmışsındır? de: Evet, sana öfkelendim, dedim. üzerine Ebû Bekr şöyle dedi: Şu muhakkak ki, senin teklîfine cevâb vermekten beni birşey men' etmedi. Ancak şu var ki, ben Rasûlüllah'ın Hafsa'yı almak İstediğini bana söylediğini iyi biliyordum da Rasûlüllah'ın sırrını açıklayıp duyurmak istemiyordum. Şayet Rasûlüllah, Hafsa hakkındaki düşüncesini bıraksaydı, onu muhakkak ben kabul ederdim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4056-) Bize Şu'be ibnu'l-Haccâc, Adiyy ibn Ebân'dan; o da Abdullah ibn Yezîd'den tahdîs etti. O da Ebû Mes'ûd el-Bedrî'den işitti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Kişinin kendi ailesi ferdleri üzerine yaptığı harcaması (kendisi lehine) bir sadakadır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4057-)  (Zuhrî şöyle demiştir:) Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den işittim; o, Omer ibn Abdilazîz'e emirliği zamanında şöyle tahdîs ediyordu: el-Mugîre ibn Şu'be, Muâviye tarafından Küfe emîri iken ikindi namazını geri bırakmış, yanına Bedir'de hazır bulunmuş olup Zeyd ibn Hasen (ibn Alî ibn Ebî Tâlib)'in dedesi olan Ebû Mes'ûd Ukbe-tu'bnu Amr el-Ensârî girmiş ve ona hitaben şunları söylemiştir : Mugîre!) Kesin olarak bilmişsindir ki, Cibril inip namazı kıldı, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da(ardında sırayla) beş vakit namazı kıldı. Sonra Cibril: "İşte bunlarla emrolundun" dedi. dedi ki: Beşîr ibnu Ebî Mes'ûd, babası Ebû Mes'ûd Ukbe'den işte böyle tahdîs ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4058-) Ebû Mes'ûd el-Bedrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "el-Bakara Sûresi'nin sonundan iki âyet vardır kis onları her kim bir gecede okursa, bu iki âyet ona yetişir" buyurdu. Abdurrahmân şöyle demiştir: Ben Ebû Mes'ûd'a, kendisi Beyt'i tavaf ederken kavuştum da bu hadîsi ona sordum. Kendisi bana bu hadîsi(Alkame'nin bana tahdîs ettiği gibi) tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4059-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi ki, Peygamber'in sahâbîlerinden ve Ensâr'ın Bedir'de hazır bulunanlarından olan Itbân ibn Mâlik, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4060-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Sonra ben Husayn ibnu Muhammed'e -ki bu zât Salim oğulları'ndan biri ve onların hayırlılarındandır- Mahmûd ibnu'r-Rabî'in Itbân ibn Mâlik'ten rivayet ettiği hadîsi sordum da, o hadîsi böylece doğruladı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4061-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdullah ibnu Âmir ibn Rabîa -ki bu zât Adiyy oğulları'nın en büyüğü idi ve babası Âmir, Bedir'de Peygamber'in beraberinde hazır bulunmuştu- şöyle haber verdi: Omer ibnu'l-Hattâb (Usmân ibn Maz'ûn'un kardeşi olan) Kudâme ibn Maz'ûn'u Bahreyn üzerine vâlî olarak ta'yîn etmiştir. Bu Kudâme de Bedir'de hazır bulunmuştu. Kudâme, Abdullah ibn Omer ile kızkardeşi Hafsa'nın -Allah onlardan razı olsun- dayılarıdır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4062-) Zuhrî'ye de Salim ibn Abdillah haber verip şöyle demiştir: Râfi' ibnu Hadîc, Abdullah ibn Omer'e, iki amcasının (Zuheyr ile Muzahhir'in) Bedir'de hazır bulunduklarını haber vermiştir. Bu ikisi(yani Zuheyr ile Muzahhir), Râfi' ibn Hadîc'e:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarlaları kiraya vermekten nehyetti, diye haber vermişlerdir. ez-Zuhrî şöyle dedi: Ben Sâlim'e: Sen tarlaları kiraya veriyor musun? diye sordum. O da: Evet veriyorum. Şübhesiz Râfi' kendi aleyhine sözü çoğaltmıştır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4063-) Husayn ibn Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Şeddâd ibni’l-Hâdi el-Leysî'den işittim. O şöyle dedi: Ben Rifâatu'bnu Râfi' el-Ensârî'yi gördüm, o Bedir'de hazır bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4064-) el-Mısver ibnu Mahrame şöyle haber vermiştir: Ensâr'dan Amr ibnu Avf -ki bu zât Âmir ibn Lueyy oğullarının yemînli dostu idi ve Bedir'de hazır bulunmuştu- şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle bir barış anlaşması yapmış ve Bahreynliler üzerine el-Alâ ibnu'l-Hadramî'yi emîr ta'yîn eylemişti. Tahsil olunan cizye mallarını getirmek üzere de bilâhare Rasûlüllah, Ebû Ubeyde ibnu'l-Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde, cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde Ensâr, Ebû Ubeyde'nin gelişini işittiler. Sahâbîler bu sırada Peygamber'in beraberinde sabah namazı kılıyorlardı. Peygamber namazı bitirince sahâbîler hemen Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlüllah, sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi de, sonra onlara: "Öyle sanıyorum ki, siz, Ebû Ubeyde'nin bir haylî şeyler getirdiğini duydunuz?" buyurdu. da: Evet yâ Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Sevininiz ve sizi sevindirecek ni'mnetleri (bundan böyle her zaman) umunuz! Vallahi (bundan sonra) sizin üzerinize fakirlik ve ihtiyâçtan korkmam. Fakat ben sizin üzerinize, sizden önceki ümmetlerin önüne dünyâ ni'metlerinin yayıldığı gibi, sizin önünüze de yayılması, onların o ni'metlerde birbirlerine hasedleşip nefsâniyet yarışına giriştikleri gibi, sizin de birbirinizle nefsâniyet yarışına düşmeniz ve bu nefsâniyet yarışının da onları helâk ettiği gibi, sizleri de helâk etmesinden korkarım" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4065-) Nâfi'den (o, şöyle demiştir): Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) bütün yılanları öldürür idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4066-) Nihayet Ebû Lubâbe el-Bedrî, kendisine: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerdeki (beyaz yahut ince yahut küçük ve zehirsiz) yılanları öldürmekten nehyetti hadîsini söyleyince, onları öldürmekten kendini tuttu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4067-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bize Enes ibn Mâlik şöyle tahdîs etti: Ensâr'dan birtakım adamlar Rasûlüllah'tan izin istediler de: Bize izin ver de kızkardeşimizin oğlu Abbâs için, onun fidyesini terkedelim, dediler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onun fidyesinden bir dirhemi dahî terketmeyiniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab