Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1682-) Harise ibn Vehb el-Huzâî (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), biz en çok ve en ziyâde korkusuz olduğumuz hâlde bizlere Minâ'da namazı iki rek'at kıldırdı, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minadaki Namaz Ların Keyfiyyeti Bâbı
1683-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh): Ben Peygamber’in maiyyetinde Minâ'da iki rek'at kıldım. Ebû Bekr'in maiyyetinde iki rek'­at kıldım. Umer'in maiyyetinde iki rek'at kıldım. Sonra sizin yollarınız ayrıldı. Âh nasibim o dört rek'at olacağına, keski kabul olunmuş iki rek'at olsa! demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minadaki Namaz Ların Keyfiyyeti Bâbı
1684-) Bize Salim Ebu'n-Nadr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ümmü'l-Fadl'ın âzâdlısı Umeyr'den işittim; o da Ümmü’l-Fadl Lubâbe'den. Lubâbe (radıyallahü anh): Arafat'ta arefe günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in orucu (yani oruçlu olup olmadığı) hususunda insanlar şübhe ettiler. Ben Peygamber'e bir (bardak) şerbet gönderdim, O da bu şerbeti içti, demiş­tir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arefe Günü Orucu Bâbı
1685-) Bize Mâlik, Muhammed ibn Ebî Bekr es-Sakafî'den haber verdi ki, o, Enes ibn Mâlik ile birlikte Minâ'dan Arafat'a doğ­ru kuşluk vaktinde giderlerken, Enes ibn Mâlik'e: Sizler bu arefe gününde Rasülullah'ın beraberinde iken nasıl yapardınız? diye sormuş. de: Bizden telbiye etmek isteyen telbiye eder, inkâra uğramazdı; tekbîr etmek isteyen tekbîr eder, o da inkâra uğramazdı, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minadan Kuşluk Vakti Arafata Giderken Telbiye Ve Tekbir Etmek Bâbı
1686-) Salim şöyle demiştir: Emevî Halîfesi Abdulmelik ibn Mervân, Irak Vâlîsi bulunan Haccâc'ı Hicaz'a, İbn Zubeyr üzerine gönderdiği ve hacc emîri yaptığı zaman kendisine bir mektûb yazdı ve bu mektubunda hacc hükümleri hususunda İbn Umer'in re'yine zinhar muhalefet etmemesini emretmişti. Salim, beraberinde olduğum hâlde, arefe günü güneş tam ortadan meyil ettiği zaman, bâbam Abdullah ibn Umer Arafat'a gel­di ve hac emîrinin perdeli çadırı önünde yüksek sesle seslendi. Haccâc üzerinde sarı boyalı büyük bir maşlah olduğu halde çadırdan çıktı ve: Ne var yâ Ebâ Abdirrahmân! dedi. Umer: Eğer sünnete uymak istersen (hutbe zamanıdır), yürüyün, dedi. Haccâc: Şu saat mı? diye sordu. : Umer: Evet, bu saat, dedi. Beni biraz bekleyin, başımı yıkayayım, sonra çıkarım, dedi. îbn Umer devesinden indi, Haccâc çıkıncaya kadar bekledi. Haccâc çıkınca bâbamla benim aramızda yürüdü. Bu sırada ben Haccâc'a: Eğer sünnete uymak istersen hutbeyi kısalt, vakfeyi çabuk yap! dedim. üzerine Haccâc, Abdullah ibn Umer'e bakmaya başladı. Bâbam Abdullah ibn Umer, Haccâc'ın bu bakış ve tereddüdünü gö­rünce: Salim doğru söyledi, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arefe Günü Güneşin Ortadan Meylettiği Zaman Arafatta Vakfe Yapılacak Yere Gitmek Bâbı
1687-) Ümmü’l-Fadl bintu'l-Hâris şöyle demiştir: Bir takım insanlar arefe günü Peygamber'in orucu hakkında ben Ümmü’l-Fadl'in yanında ihtilâf ettiler. Bâzısı Peygamber oruçludur dedi, bâzısı da oruçlu değildir dedi. Bunun üzerine ben Peygambere, kendisi Ara­fat'ta devesi üzerinde vakfe yapmakta iken bir bardak süt gönder­dim, O da bu sütü içti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafatta Binek Üzerinde Vakfe Bâbı
1688-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Salim şöyle haber verdi: ibn Yûsuf, Abdullah ibnu'z-Zubeyr'le harb etmek üzere Mek­ke'ye indiği 73 senesinde, Abdullah ibn Umer'e: Arefe günü vakfe yerinde nasıl yaparsınız? diye sordu. Salim, Haccâc'a: Eğer sünnete uymak istersen arefe günü namazı sıcağın şiddetli zamanında kıl, de­di. (Haccâc'ın tereddüdlü bakışı üzerine Sâlim'in Bâbası) Abdullah ibn Umer: Salim doğru söyledi, dedi. Çünkü onlar sünnette öğle ile ikindi namazlarını birleştiriyorlardı. İbn Şihâb dedi ki: Ben Sâlim'e: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle mi yapmıştır? dedim. Salim: Sizler bu fiillerde ancak O'nun sünnetine uymaktasınız, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafatta İki Namaz Arasını Öğle İle İkindi Namazlarını Birleştirmek Bâbı
1689-) Salim şöyle demiştir: Halîfe Abdulmelik ibn Mervân, Haccâc'a hacc işleri hususunda Abdullah ibn Umer'e uymasını yaz­mıştı. Arefe günü olunca ben de beraberinde olduğum hâlde, güneş ortadan meylettiği sırada İbn Umer geldi ve Haccâc'ın çadırının yanında: Haccâc nerededir? diye yüksek sesle seslendi. Bunun üzerine Haccâc’a İbn Umer: Haydi(hutbe ve vakfe yapmak üzere) yürü! dedi. Haccâc: Şimdi mi? dedi. Umer: Evet(şimdi onun vaktidir), deyince, Bana biraz mühlet ver, üzerimden bir su taşırayım (yani yıkanayım), dedi. söz üzerine İbn Umer bineğinden inip, o çıkıncaya kadar bekledi. Haccâc çıkınca, Bâbam İbn Umer'le benim aramda yürüdü. Bu sırada ben kendisine: Eğer sen bu gün sünnete icabet etmek istiyorsan, hutbeyi kı­sa tut ve vakfeye geçişi çabuklaştır, dedim. Umer de: Salim doğru söyledi, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafatta Hutbenin Kısa Yapılması Bâbı
1690-) Bize Muhammed ibn Cubeyr ibn Mut'ım tahdîs etti ki, Bâbası Cubeyr ibn Mut'un (radıyallahü anh): Ben bana âid bir deveyi arıyordum.. . demiştir. H ve yine bize Müsedded tahdîs edip şöyle dedi: Bi­ze Sufyân, Amr'dan tahdîs etti ki, Amr, Muhammed ibn Cubeyr'den, o da Bâbası Cubeyr ibn Mut'ım'den şöyle dediğini işitmiştir: Ben arefe günü bir devemi kaybetmiş ve onu aramağa gitmiştim. Bu sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Arafat'ta vakfe ederken gördüm ve: Vallâhî burada vakfe yapan bu zât hums (yani ahmesler)dendir. Fakat onun hâli nedir ki, burada yani Arafat'la vakfe yapıyor? dedim .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Vakfenin Başka Yerde Değil; Ancak Arafatta Yapılacağı Bâbı
1691-) Bize Alî ibnu Mushir tahdîs etti ki, Hişâm ibn Urve şöyle demiştir: Urve şöyle dedi: İnsanlar Câhiliyet'te Ka'be'yi çıplaklar olarak tavaf ederlerdi, bundan ancak ahmesler müstesna idi­ler. Ahmesler ise Kureyş ile onun doğurduğu diğer kabilelerden ibaretti. Bu ahmesler diğer insanlara Allah rızâsı için âriyeten elbise­ler verip sevâb ümîd ederlerdi. Erkek erkeğe elbise verir, bu ariyet elbiseyi alan kişi de aldığı bu elbise ile tavaf yapardı. Kadın kadına elbise verir, o da elbiseli olarak tavaf ederdi. Hums ferdlerinden bi­rinin elbise vermediği kişi ise Ka'be'yi çıplak olarak tavaf ederdi. Ve keza diğer insan toplulukları, Arafat'tan ifâda yaparlardı; hums ise Muzdelife'den ifâda yaparlardı. dedi ki: Bana Bâbam Urve ibnu'z-Zubeyr, Âişe'den ha­ber verdi. Şu: "... Sonra insanların ifâda yapıp döndüğü yerden siz de dönün... " (el-Bakara: 199) âyeti bu ahmesler hakkında inmiştir. De­di ki: Onlar (yani ahmesler) Cem'den (yani Muzdelife'den) ifâda ya­pıyorlardı, bu âyetle Arafat'a götürüldüler (yani oraya gitmekle emr olundular) .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Vakfenin Başka Yerde Değil; Ancak Arafatta Yapılacağı Bâbı
1692-) .Urve şöyle demiştir: Ben beraberinde oturur iken Usâme'ye: Veda Haccı'nda Arafat'tan Muzdelife'ye doğru ayrıldığı zaman RasûluIIah(sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl(hareketle) yürüyordu? diye soruldu. ibn Zeyd: Rasûlullah hızlı ile yavaş yürüyüş arasında orta bir yürüyüş yürüyordu. Fakat geniş bir meydan bulduğu zaman hızlı hareket eder­di, dedi. ibn Urve: "Nass", "Anak"tan daha hızlı bir yürüyüş­tür, dedi . Abdillah el-Buhârî: "Fecve", geniş, hâlîyer'dir. Bunun cem'i "Fecevât" ve "Ficâ"' gelir. "Rakve (Küçük kayık, gönden ve sahtiyandan düzülmüş küçük su kabı)"nin de böyle "Rakavât" ve "Rikâ"'şeklinde iki cem'i vardır. "Ve lâte hîne menâs (- Halbuki o vakit kaçma zamanı değildir)"(sallallahü aleyhi ve sellemâd: 3) âyetindeki"Menâs", bu ha­dîsteki "Nassa" fiilinden değildir (yani "Nassa" mudaaf, "Nâse" ise vavlı ecveftir), dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafattan Ayrıldığı Zâmân Müzdelifeye Doğru Yürüyüş Bâbı
1693-) Usâme ibn Zeyd şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'tan dönüşünde iki dağ arasındaki yola doğru saptı, hacetini yeri­ne getirdi ve abdest aldı. Ben: Yâ Rasûlallah! Namaz mı kılacaksınız? dedim. Rasûlullah: "Namaz önünde (yani Müzdelife'de kılınacak) buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafat İle Müzdelife Arasında Herhangi Bir İhtiyacı Yerine Getirmek İçin İnmek Bâbı .
1694-) Bize Cuveyriye tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: Abdullah ibn Umer Müzdelife'de akşam namâzıyle yatsı namazlarını bir­leştirirdi. Şu kadar ki, onun bu namazları birleştirmesi şöyle olurdu: O da yolda Rasûlullah'ın girmiş olduğu o iki dağ arası yoluna girer, orada hacetini giderip gereği gibi temizlenir (yani istincâ ve istibrâ' yapar) sonra abdest alır, fakat namaz kılmazdı. Nihayet namazları Müzdelife'de kılardı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafat İle Müzdelife Arasında Herhangi Bir İhtiyacı Yerine Getirmek İçin İnmek Bâbı .
1695-) Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Arafat dönüşün­de ben, Rasûlullah'ın bineğinin arka tarafına bindim. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife'nin berisinde bulunan o iki dağ arasındaki sol yola ulaşın­ca devesini çöktürdü, (inip) orada bevletti. Sonra geldi. Ben kendisine abdest suyu döktüm, O da hafif bir abdest aldı. Ben: Yâ Rasûlallah! Namaz mı kılacaksınız? dedim. Rasûlullah: "Namaz, önündeki Müzdelife'de (hazırdır)" buyurdu. Rasûlullah devesine binip sonunda Müzdelife'ye geldi ve başka şeyle meşgul olmayıp, hemen akşam ile yatsı namazlarını kıldı. Bir müddet istirahattan sonra, bayram günü sabahında Rasûlullah’ın devesinin arka tarafına Fadl bindi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafat İle Müzdelife Arasında Herhangi Bir İhtiyacı Yerine Getirmek İçin İnmek Bâbı .
1696-) Kureyb: Bana Abdullah ibn Abbâs, Fadl ibn Abbâs'tan; Rasûlulîah'ın Akabe cemresine ulaşıp taşlayincaya kadar telbiye yapmakta devam ettiğini haber verdi, demiş­tir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Arafat İle Müzdelife Arasında Herhangi Bir İhtiyacı Yerine Getirmek İçin İnmek Bâbı .
1698-) Kureyb, Usâme şöyle derken işitmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'tan döndü. İki dağ arası yola indi ve bevletti. Sonra abdest aldı. Âbdest almayı mübalağalı yapmadı (yânı hafif aldı). Ben: Yâ Rasûlallah! Namaz mı? diye sordum. Rasûlullah: "Namaz ilerinde (kılınacak)" buyurdu. bindi.) Müzdelife'ye gelince (inip) abdest aldı. Lâkin bu sefer abdesti daha uzunca tuttu. Sonra namaz ikaamet edildi de ak­şam namazını kıldırdı. Ondan sonra herkes devesini kendi durağın­da çökertti. Sonra yatsı namazı ikaamet edildi. Peygamber namazı kıldırdı ve iki namaz arasında (hiç bir namaz) kılmadı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Müzdelifede Akşam Ve Yatsı Namazlarını Birleştirmek Bâbı
1699-) İbnu Umer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bu iki namazdan herbiri bir ikaametle kılındı ve Peygamber ne bu iki namaz arasında ve ne de bunlardan herbirinin ardında sünnet namazı kılmadı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İki Namazı Birleştiren Ve Aralarında Tatavvu Namazı Kılmayan Kimse Bâbı
1700-) Bana Ebû Eyyûb el-Ensârî (radıyallahü anh): Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda Haccı'nda akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de birleştirdi, diye tahdîs etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İki Namazı Birleştiren Ve Aralarında Tatavvu Namazı Kılmayan Kimse Bâbı
1701-) Bize Ebû İshâk tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdurrahmân ibnu Yezîd'den işittim, şöyle diyordu: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) hacc yaptı. Müzdelife'ye geldik. Müzdelife'ye gelişimiz yatsı ezanı vakti yâhud da buna yakın bir zamanda oldu. Abdullah bir kimseye emretti. O da ezan okudu ve ikaamet getirdi. Sonra Abdullah akşam namazım kıldı. Onun arkasından da iki rek'at (sallallahü aleyhi ve sellemünnetini) kıldı. Son­ra akşam yemeğinin getirilmesini istedi ve yemeğini yedi. Sonra, zan­nediyorum ki, bir kimseye emretti de o kimse ezan ve ikaamet okudu. Râvî Amr: Ben bu "Zannediyorum" şekki ancak Zuheyr'dendir bi­liyorum, demiştir. Sonra yatsı namazını iki rek'at kıldı. Fecr tulü' edince (sallallahü aleyhi ve sellemabah namazını kıldı) ve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bu günde bu me­kânda bu namazdan başka bu saatte namaz kılmazdı, dedi. Abdulah ibn Mes'ûd şöyle devam etti: Bu ikisi (mu'tâd olan müstehâb) vakitlerinden çevirilen iki namazdırlar. Akşam namazı insanların Müz­delife'ye gelmelerinin ardından; sabah namazı da fecr meydana çı­karken kılındı. Abdullah ibn Mes'ûd: Ben Peygamber'i böyle yapar gördüm, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Müzdelifedeki Bu Akşam Ve Yatsı Namazlarından Herbiri İçin Ezan Ve İkaamet Eden Kimse Bâbı
1702-) Salim şöyle demiştir: Abdullah ibn Umer(radıyallahü anh) kendi ailesinin zaîf kişilerini önden gönderir idi de, onlar geceleyin Müzde­life'de el-Meş'aru’l-Harâm'ın yanında vakfe yaparlar, Azız ve Celîl olan Allah'ı hatırlarına gelen zikirlerle zikrederler, duâ ederler. Son­ra imâmın Minâ'da vakfe yapmasından evvel ve Minâ'ya hareketin­den önce, Minâ'ya dönerlerdi. Artık onlardan kimi Minâ'ya sabah namazı vaktinde gelir, kimi de bundan sonra gelirdi. Minâ'ya gel­dikleri zaman Akabe cemresine taşları atarlardı. İbnu Umer: Rasû­lullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zaîf kimseler hakkında böyle yapmalarına ruhsat verdi der idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Ailesinin Kadın, Çocuk, Yaşlı Gibi Zaif Kişilerini Kondukları Yerden Geceleyin Önden Gönderen Ve Bu Kişilerin Müzdelifede Vakfe Yapmaları, Dua Etmeleri, Akabinde Ay Kaybolduğu Zaman Onları Yine Önden Minaya Yollayan Kimse Bâbı
1703-) Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; o da İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs(radıyallahü anh): Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) beni Müzdelife'den geceleyin (Minâ'ya) gönderdi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Ailesinin Kadın, Çocuk, Yaşlı Gibi Zaif Kişilerini Kondukları Yerden Geceleyin Önden Gönderen Ve Bu Kişilerin Müzdelifede Vakfe Yapmaları, Dua Etmeleri, Akabinde Ay Kaybolduğu Zaman Onları Yine Önden Minaya Yollayan Kimse Bâbı
1704-) Bana Ubeydullah ibn Ebî Yezîd haber verdi ki, o İbn Abbâs'tan: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, ailesinin zaîfleri içinde Müzdelife gecesinde Minâ'ya önden gönderdiği kimselerden idim, derken işitmiştir . Cureyc şöyle demiştir: Bana Esmâ'mn himaye­sinde bulunan Abdullah ibn Keysân Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan şöy­le tahdîs etti: Esma (radıyallahü anh): Akşamla yatsı namazlarının cem' edildiği gece Müzdelife'ye indi ve kalkıp namaz kıldı. Bir saat namaz kıldıktan son­ra(ben Abdullah'a): Ey oğlum! Ay battı mı? diye sordu. Hayır(batmadı), diye cevâb verdim. Bunun üzerine bir saat daha namaz kıldı.,Sonra yine: Ay battı mı? diye sordu. de: Evet, battı, diye cevâb verdim. Öyle ise Minâ'ya doğru yollanınız, diye emretti. de yollandık ve.yürüdük. Nihayet cemre mevkiine gelip, Aka­be cemresine taş attı. Sonra Esma, Minâ'daki menziline döndü ve bu menzilinde sabah namazını kıldı. Ben kendisine: Ey Hanım Efendi! Ben öyle sanıyorum ki, bizler meşru' olan. vakitten önce davrandık, dedim. Ey oğlum! Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) mahfeli kadınlar için erken cemre taşlamalarına izin verdi, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Ailesinin Kadın, Çocuk, Yaşlı Gibi Zaif Kişilerini Kondukları Yerden Geceleyin Önden Gönderen Ve Bu Kişilerin Müzdelifede Vakfe Yapmaları, Dua Etmeleri, Akabinde Ay Kaybolduğu Zaman Onları Yine Önden Minaya Yollayan Kimse Bâbı
1706-) Âişe (radıyallahü anha): Sevde, Müzdelife gecesinde Peygamber'den (Minâ'ya erken gitmek hususunda) izin istedi. Kendisi ağır ve yavaş hareketli bir kadın idi. Peygamber ona izin verdi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Ailesinin Kadın, Çocuk, Yaşlı Gibi Zaif Kişilerini Kondukları Yerden Geceleyin Önden Gönderen Ve Bu Kişilerin Müzdelifede Vakfe Yapmaları, Dua Etmeleri, Akabinde Ay Kaybolduğu Zaman Onları Yine Önden Minaya Yollayan Kimse Bâbı
1707-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Veda Haccı'nda biz Müzdelife'ye indik. Şevde bintu Zem'a, insanların izdihamından evvel ken­disinin Minâ'ya gönderilmesi hususunda Peygamber'den izin istedi. Sevde iri yapılı, yavaş hareketli bir kadındı. Peygamber Sevde'ye izin verdi. Şevde halkın izdihamından evvel Minâ'ya gitti. Biz de sabaha kadar Peygamber'in yanında kaldık. Sonra Peygamber'in hareket et­mesiyle biz de hareket ettik. Yemîn olsun Sevde'nin Rasûlullah'tan izin istediği gibi izin istemiş olmaklığım, bana kendisiyle sevinilecek şeylerin en sevgilisi olurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Ailesinin Kadın, Çocuk, Yaşlı Gibi Zaif Kişilerini Kondukları Yerden Geceleyin Önden Gönderen Ve Bu Kişilerin Müzdelifede Vakfe Yapmaları, Dua Etmeleri, Akabinde Ay Kaybolduğu Zaman Onları Yine Önden Minaya Yollayan Kimse Bâbı
1708-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Müzdelife'de birleştirdiği iki namaz müstesna, hiçbir namazı(mu'tâd) vak­tinin dışında kıldığını görmedim. Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bir de sabah namazını(mu'tâd) vaktinden önce kıldı, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Hacı Adayı Müzdelifede Sabah Namazını Hangi Vakitte Kılar Bâbı
1709-) Abdurrahmân ibn Yezîd şöyle demiştir: Arafat'tan Abdullah ibn Mes'ûd'un beraberinde Mekke'ye doğru yola çıktık. Sonra Müzdelife'ye geldik. Abdullah akşamla yatsı namâzlarından herbirini başlı başına birer ezan ve ikaametle kıldı. Ve bu iki namaz arasını akşam yemeği ile ayırdı. Bundan sonra îbn Mes'ûd şafak sök­tüğü sırada sabah namazını (çok erken) kıldı. Hattâ kimi insan fecr tulü' etti, kimi insan da fecr tulü' etmedi diyordu. Sonra Abdullah şöyle dedi: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Akşam ile yatsıdan ibaret olan bu iki namaz, şu Müzdelife mevkiinde (alışılmış) vakitlerinden tahvil edilmiştir. İnsanlar, yatsı vaktine girmedikçe Müzdelife'ye gelmeye çalışmasınlar. Sabah nama­zını da -fecrin doğuşuna işaret ederek- şu saatte kılsınlar". sonra îbn Mes'ûd tan yeri ağanncaya kadar Müzdelife'de vakfe yaptı. Sonra: Mü'minlerin Emîri (Usmân) bu saatte Müzdelife'den hare­ket etse, Peygamber'in sünnetine isabet etmiş (yani ona uygun hareket etmiş) olur, dedi. Abdurrahmân ibn Yezîd: îbn Mes'ûd bu sözü mü evveî söyledi, yâhud Usmân'ın Müzdelife'den Minâ'ya hareketi mi evvel vâki' oldu bilmiyorum. îbn Mes'­ûd, Kurbân Bayramının ilk günü Akabe cemresini taşlayıncaya kadar telbiyeye devam etti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Hacı Adayı Müzdelifede Sabah Namazını Hangi Vakitte Kılar Bâbı
1710-) Ben Amr ibnu Meymûn'dan işittim, şöyle diyordu: Umer ibn Hattâb'a şâhid oldum. O, sabah namazını Müzdelife'de kıldı. Sonra(Meş'arı Harâm'da) vakfe yaptı da şöyle dedi: Müş­rikler güneş doğmadıkça Müzdelife'den Minâ'ya hareket etmezlerdi. Ve o müşrikler: Ey Sebîr Dağı -güneşin ışıklarıyle- parla (da biz Minâ'­ya gidelim), derlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklere muhalefet etti de güneş doğmazdan evvel (alaca karanlıkta) Müzdelife'den Minâ'ya doğru ha­reket etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Müzdelifeden Minaya Ne Zaman Hareket Edilir?
1711-) Abdullah ibn Abbâs (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife'­den Minâ'ya kadar Fadl ibn Abbâs'ı bineğinin arkasına bindirdi. Fadl, Peygamber'in Akabe cemresini taşlayıncaya kadar telbiyeye devam eylediğini haber verdi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Nahr Günü Sabahı Akabe Cemresini Taşlayıncaya Kadar Telbiye Etmek Ve Tekbir Getirmek İle Müzdelifeden Minaya Gidişte Bineğin Arka Tarafına Başka Bir Kimse Bindirmek Bâbı
1712-) Abdullah ibn Abbâs (şöyle demiştir): Zeyd oğlu Usâme, Arafat'tan Minâ'ya kadar Peygamber'in bineğinin arka tarafı­na binmişti. Sonra Müzdelife'den Minâ'ya gelinceye kadar da Peygamber, Abbâs'ın oğlu Fadl'ı arka tarafına bindirdi. Abdullah ibn Abbâs dedi ki: Fadl ile Usâme her ikisi de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Akabe, cemresini taşlayıncaya kadar telbiye okumaya devam etti, dediler .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Nahr Günü Sabahı Akabe Cemresini Taşlayıncaya Kadar Telbiye Etmek Ve Tekbir Getirmek İle Müzdelifeden Minaya Gidişte Bineğin Arka Tarafına Başka Bir Kimse Bindirmek Bâbı
1713-) Bize Şu'be haber verip şöyle dedi: Bize Ebû Cemre tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'a temettu'dan (hükmünden) sordum. İbn Abbâs bana temettü' yapmaklığımı emretti. Ben yine kendisine hedyden sordum. İbn Abbâs: Temettü' haccmda erkek-dişi deve, yâhud sığır, yâhud davar kurbân etmek, yâhud da deve ve sığır kurbânında ortak olmak vardır, dedi. Ebû Cemre dedi ki: Bâzı in­sanlar temettu'u hoş görmezlerdi. Ben uyudum ve ru'yâmda şöyle gör­düm: Bir insane; "Temettü', mebrûr bir haccdır ve kabul edilmiş bir umredir" diye nida ediyordu. Ben uyanınca İbn Abbâs'a geldim ve bu ru'yâmı kendisine söyledim. İbn Abbâs: Allâhu Ekber, (Umre ile temettü') Ebu'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünnetidir, dedi . dedi ki: Âdem, Vehb ibn Cerîr ve Gunder, Şu'be'den ge­len rivayetlerinde "Kabul edilmiş bir umredir ve mebrûr (yani makbul) bir haccdır" demişlerdir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb:
1714-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh,şöyle demiştir): Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık devesini sevk eden bir kimse gördü de ona: "Deveye bin!" buyurdu. zât: Bu kurbanlıktır (nasıl binerim)? dedi. "Bu (kurbanlık) deveye bin!" buyurdu. zât yine: Bu kurbanlıktır, deyince, Rasûlullah üçüncü yâhud ikinci defasında: "Yazıklar olsun sana! Bin şu deveye!" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Develere Binmek Bâbı
1715-) Bize Katâde, Enes'ten tahdîs etti (o, şöyle demiştir): aleyhi ve sellem) kurbanlık bir deve sevk eden bir insan gördü de ona: "Bu deveye bin" buyurdu. O zât: Bu deve kurbanlıktır, dedi. Rasûlullah: "Bu deveye bin!" buyurdu. O zât yine: Bu deve kurbanlıktır, dedi. Rasûlullah üçüncü kerre yine: deveye bin!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Develere Binmek Bâbı
1718-) Nâfi' şöyle demiştir: Abdullah ibn Umer'in oğlu Abdullah, Bâbası Abdullah'a: Bu sene hacc etme de yerinde ikaamet et. Çünkü bu yıl fitneden emîn olmuyorum, Beyt'i ziyaretten men' olu­nacak, dedi. İbn Umer: O takdirde ben Rasûlullah'ın yaptığı gibi ya­parım. Allah: "Yemin olsun, Allah Elçisi'nde sizin için pek güzel bir uyma örneği vardır"(el-Ahzâb: 21) buyurmuştur. Ben sizleri şâhid tu­tuyorum ki, bu sene umre yapmayı kendi nefsime vâcib kıldım, dedi ve umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Abdullah ibn Umer'in oğ­lu Abdullah dedi ki: Sonra İbnu Umer yola çıktı. Nihayet Beyda mev­kiine vardığı zaman hacc ve umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti ve:(Muhasara olunmak sebebiyle ihramdan çıkmanın cevazında) hacc ile umrenin şanı başka değil, ancak birdir, dedi. Sonra(Harem dı­şındaki) Kudeyd mevkiinden kurbanlık satın aldı. Sonra Mekke'ye geldi, hacc ve umre için Ka'be'yi bir tavaf ve(bir sa'y) yaptı. Hacc ve umrenin her ikisinden beraberce ihrâmdan çıkıncaya kadar da ih­ramdan çıkmadı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabeye Hediye Edeceği Kurbanlık Hayvanı Yoldan Satın Alan Kimse Bâbı
1719-) Bize Ma’mer (ibn Râşid), ez-Zuhrî'den; o da Urve ibnu'z-Zubeyr'den haber verdi ki, el-Misver ibn Mahrame ile Mervân ibnu'l-Hakem her ikisi de şöyle demişlerdir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye zamanında Medîne'den yüzer kişilik on küsur sahâbî kıt'ası içinde yola çıktı. Nihayet Zu’l-Huleyfe'de oldukları zaman Peygamber kur­banlık hedye gerdanlık taktı, nişanladı ve umre niyetiyle ihrama gir­di .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Zul-huleyfede Kurbanlık Devesini Alametleyip Gerdanlık Taktıktan Sonra İhrama Giren Kimse Bâbı:
1720-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Ben, Peygamberin kurban­lık develerinin gerdanlıklarını kendi elimle büktüm. Sonra Peygamber o develere bu gerdanlıkları taktı, onları alâmetledi ve hepsini Harem'e hediye etti. Ve (bundan önce) kendisine halâl kılınmış olan hiçbirşey O'na haram olmadı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Zul-huleyfede Kurbanlık Devesini Alametleyip Gerdanlık Taktıktan Sonra İhrama Giren Kimse Bâbı:
1721-) Bana Nâfi', îbnu Umer'den haber verdi ki, mü'minlerin anası Hafsa şöyle demiştir: Ben: Yâ Rasûlullah! İnsanların hâli nedir? Onlar umre ile ihram­dan çıktılar, fakat sen ihramdan çıkmadın? dedim. aleyhi ve sellem): başımın saçlarını toplayıp yapıştırdım ve kurbânıma ger­danlık taktım. Artık ben bütün hacc fiillerini bitirip ihramdan çıkın­caya kadar, ihramdan çıkamam" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Develer Ve Sığırlar İçin Gerdanlıklar Rükülmesi Bâbı
1722-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'den (Mekke'ye kurbanlık hayvan) hediye ederdi de ben O'nun kurbanlık hayvanlarının gerdanlıklarını bükerdim. Sonra Rasûlullah, ihrâmlının çekineceği şeyler nev'inden olan hiçbir şeyden çekinmezdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Develer Ve Sığırlar İçin Gerdanlıklar Rükülmesi Bâbı
1723-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Ben, Peygamber'in kurban­lık hayvanlarının gerdanlıklarını büktüm. Sonra Peygamber o hayvanlara kurbanlık alâmeti çizdi ve gerdanlıklar taktı. Yâhud da hayvanlara ben gerdanlık taktım. Sonra Peygamber bu hayvanları Ka'be’ye gönderdi. Kendisi de Medine'de bir müddet daha ikaamet etti. Bu ikaamet sırasında kendisine halâl olmuş bulunan hiçbirşey O'na haram olmadı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Hayvanlara Kurbanlık İşareti Çizilmesi Bâbı
1724-) Abdurrahmân kızı Amre şöyle haber vermiştir: Ebû Sufyân'ın oğlu Ziyâd , Âişe'ye bir mektûb yazdı da bu mektubun­da: Abdullah ibn Abbâs: Kim Mekke'ye kurbân gönderip Ka'be'ye hediye ederse, kurbânı kesilinceye kadar hacılara ihrâmlı iken haram olan şeyler, o kimseye de haram olur, dedi.(sallallahü aleyhi ve sellemenin re'yin nedir?) di­ye sormuştu. cevaben şöyle dedi: Bu mes'ele İbnu Abbâs'ın dediği gibi değildir.(Hicretin dokuzuncu yılında) Rasûlullah'ın kurbânlarının gerdânlık iplerini iki elimle ben büktüm. Sonra Rasûlullah o kurbanlık hayvanlara bu gerdanlıkları kendi elleriyle taktı. Sonra da bu kur­banlık' hayvanları bâbam Ebû Bekr es-Sıddîk ile Mekke'ye gönderdi. İhrâmlı hacıya haram olan şeylerden hiçbirşey Rasûlullah'a haram olmadı. Bu kurbânlar(Mekke'de) kesilinceye kadar Allah O'na bu şeyleri halâl kıldı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Hayvanlara Bizzat Kendi Eliyle Gerdanlıklar Takan Kimse Bâbı
1725-) Âişe (radıyallahü anha): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir defa -Mekke'ye- kurbanlık koyun hediye etti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Koyunlara Gerdanlık Takılması Bâbı
1726-) Bize İbrahim, el-Esved'den tahdîs etti ki, Âişe (radıyallahü anha): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için gerdanlıklar bükerdim de, O bu gerdanlıkla­rı koyunlara takar ve kendisi ailesi içinden halâl olarak ikaamet ederdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Koyunlara Gerdanlık Takılması Bâbı
1727-) Bize Mansûr ibnu'l-Mu'temir tahdîs edip şöyle dedi: H ve yine biz Muhammed ibnu Kesîr tahdîs etti. Bize Sufyân (es-Sevrî), Mansûr'dan; o da İbrahim'den; o da el-Esved'den haber ver­di ki, Âişe (radıyallahü anha): Ben Peygamber için koyunların gerdanlıklarını bü­kerdim de, Peygamber bu koyunları(Mekke'ye) gönderir, sonra da halâl olarak(Medine'de) ikaamet eder kalırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Koyunlara Gerdanlık Takılması Bâbı
1728-) Bize Zekeriyyâ, Âmir eş-Şa'bfden; o da Mesrûk'tan tahdîs etti kî, Âişe(radıyallahü anha): Ben, Peygamber'in kurbânı için ipleri büker­dim, demiş ve bununla Peygamber ihrama girmeden evvel gerdan­lıklar bükerdim demek istemiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Koyunlara Gerdanlık Takılması Bâbı
1729-) Bize İbnu Avn, el-Kaasım ibn Muhammed'den tah­dîs etti ki, mü'minlerin anası Âişe (radıyallahü anha): Ben kurbanlık hayvanların gerdanlıklarını yanımda bulunan renkli bir yünden büktüm, demiş­tir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Renk Renk Boyanmış Yünlerden Gerdanlıklar Bâbı
1730-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Allah'ın Peygambe­ri (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kurbanlık deve sevkeden bir adam gördü. Ona: "Bu deveye bin!" buyurdu. zât: Bu deve kurbanlık bir devedir, dedi. Peygamber: "Bu deveye bin!" buyurdu. Hureyre: Yemîn olsun ben o kimseyi deveye binmiş de Peygamber'le yürüyüş yarışı yapmaya çalışırken görmüşümdür. Deve­nin boynunda na'l vardı, dedi . hadîsi rivayet etmekte ona Muhammed ibnu Beşşâr mutâbaat etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Hayvana Nal Gerdanlığı Bağlamak Bâbı
1731-) Bize Usmân ibnu Umer tahdîs edip şöyle dedi: Bize Alî ibnu'l-Mubârek, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da İkrime'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere bu hadîsi haber verdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanlık Hayvana Nal Gerdanlığı Bağlamak Bâbı
1733-) Bize Mûsâ ibnu Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle de­miştir: İbnu Umer(radıyallahü anh), İbnu'z-Zubeyr'in emirliği zamanında Harûrîler'in hacc ettiği (64. hicret) yılı hacc etmek istedi. (Oğlu tarafından) kendisine: İnsanlar arasında harb olmaktadır. Biz onların sana Ka'be (ye gitmek)den mâni' olmalarından korkuyoruz, denildi, Umer: "And olsun muhakkak ki Allah Elçisinde sizin için çok güzel bir uyma örneği vardır"(el-Ahzâb: 21). O takdirde ben de Rasûlullah'ın(Hudeybiye senesi) yaptığı gibi yaparım. Ben sizi şâhid tutuyorum, ben kendime umre yapmayı vâcib kıldım, dedi. Nihayet Zu’l-Huleyfe'nin önündeki Beydâ'nın yüksek yerinde olduğu zaman: olunmak sebebiyle ihramdan çıkmanın cevazında) hacc ile umrenin sânı başka başka değil, ancak birdir. Ben sizleri şâhid tutuyorum:. Ben bir umrenin beraberinde haccı birleştirdim, dedi. Ve satın aldığı kurbanlığı gerdanlıklanmış olarak Ka'be'ye he­diye olmak üzere şevketti. Nihayet Mekke'ye geldiği zaman Ka'be'yi tavaf, Safa ile Merve'yi de sa'y etti. Bunun üzerine birşey artırmadı. İhram sebebiyle haram olmuş şeylerden hiçbiri de tâ nahr gününe ka­dar halâl olmadı (yani ihramdan çıkmadı). Nahr günü tıraş olup kur­bânını kesti. Ve o gün(Arafat'ta vakfeden sonra) yaptığı ilk ifâda tavâfıyla hacc ve umre tavafını yerine getirmiş olduğu re'yinde bu­lundu. Sonra: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de böyle yaptı, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabeye Hediyelik Kurbanını Yoldan Satın Alıp Da Gerdanlık Takan Kimse Bâbı
1734-) Abdurrahmân'm kızı Amre şöyle demiştir: Ben Âişe (radıyallahü anha)'den işittim, şöyle diyordu: Biz Rasûlullah'ın beraberinde zu'l-ka'de ayının çıkmasına beş gün kala (Medine'den Veda Haccı için) yola çıktık.Biz (bu aylarda umre değil) yalnız hacc edilir zannediyor­duk. Nihayet Mekke'ye yaklaştığımızda Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), beraberinde kurbânı bulunmayan kimselere Ka'be'yi tavaf ve Safa ile Merve ara­sında sa'y ettiği zaman ihramdan çıkmalarını emr eyledi. Âişe dedi ki: Kurbân bayramının ilk günü (Minâ'da elinde) sığır eti ile yanımı­za girildi. Ben: Bu nedir? diye sordum. getiren kimse: Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) zevceleri adına kurbân kesti, dedi. ibn Saîd el-Ensârî dedi ki: Ben bu hadîsi el-Kaasım ibn Muhammed ibn Ebî Bekr'e zikrettim. O: Amre bu hadîsi sana (hiç birşey kısaltmadan ve te'vîl ile değiştirmeden) tam bir sevk edişle sevketmiştir, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Erkeğin, Kadınların Emri Olmaksızın, Kendi Kadınları Adına Sığır Kesmesi Bâbı
1735-) Bize Ubeydullah ibn Umer, Nâfi'den tahdîs etti ki, o, Abdullah ibn Umer (radıyallahü anh) kurbânını, kurbân kesilecek yerde keserdi, demiştir. Ubeydullah: Rasûlullah'ın kurbân kestiği yerde, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minada, Peygamberin Kurban Kestiği Yerde Kesmek Bâbı
1736-) Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiş­tir: İbnu Umer(radıyallahü anh), kurbânını Müzdelife'den gecenin sonunda, içlerinde hür ve köle kişiler bulunan hacılar topluluğunun beraberinde (Minâ'ya) gönderir, nihayet kurbân, Peygamberin kurbân kestiği yere girdirilirdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minada, Peygamberin Kurban Kestiği Yerde Kesmek Bâbı