Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

341-) Bize Şu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nın oğlundan; o da Bâbasından tahdîs etti ki, o, Ammâr, Omer'e: Biz seninle bir seviyede bulunduyduk, ikimiz de cünüb oldu idik, derken Omer'in yanında hâzır bulunmuştur. Bu hadîste yakın ma'nâda olan "nefeha fihimâ" dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir.
342-) Bize Şu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nın oğlundan; o da Bâbası Abdurrahmân'dan haber verdi. Abdurrahmân şöyle dedi: Ammâr, Omer'e: Ben toprağa bulanmıştım. Müteakiben Peygamber'e geldim de O: el ile beraber yüz sana kâfi gelir" buyurdu dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir.
343-) Bize Müslim(ibn İbrâhîm) tahdîs etti. Bize Şu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân'ın oğlundan; o da Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir:. Ben Omer'in yanında hâzır bulundum. Ammâr, Omer'e şöyle dedi... diyerek hadîsin tamâmım sevketti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir.
344-) Bize Şu'be, Hakem'den; o da Zerr'den; o da Abdurrahmân ibn Ebzâ'nmın oğlundan; o da Bâbasından tahdîs etti. Abdurrahmân şöyle demiştir: Ammâr dedi ki: Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini yere vurdu, (avucuyla) yüzünü ve ellerini meshetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Teyemmüm Yüz Ve İki El İçindir.
345-) Bize Ebû Racâ el-Utâridî, İmrân ibn Husayn'den tahdîs etti. İmrân şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yolculuk ediyorduk. Geceleyin yürüdük. Nihayet gecenin sonunda olduğumuz zaman öyle bir düşüş düştük ki, yolcu için bundan daha tatlı bir düşüş olamaz. Bizi güneşin sıcağından başka uyandıran olmadı. İlk uyanan fulânca, sonra fulânca, daha sonra fulânca oldu. -Uyananların isimlerini râvî Ebû Raca el-Utâridî söylüyordu, diğer râvî Avf el-A'rabî unutmuştur. Sonra Omer ibnu'l-Hattâb dördüncü olarak uyandı. (sallallahü aleyhi ve sellem) uyuduğu zaman, kendiliğinden uyanmadıkça biz O'nu uyandırmazdık. Çünkü bizler, uykusunda kendisine ne hâdis olacağını bilemezdik. Omer -ki kuvvetli ve salâbetli bir adam idi- uyanıp da, herkesin başına geleni görünce tekbîr almaya, hem de yüksek sesle tekbîr almaya başladı. Böyle tekbîr almaktan vazgeçmedi. Yüksek sesle tekbîr ala ala nihayet onun sesinden dolayı Peygamber uyandı. Uyanınca, sahâbîler başlarına gelen işi O'na arz ettiler. Rasülullah: yok" yahut "Zarar vermez, hareket ediniz"'buyurdu. Akabinde kendisi hareket etti ve pek de uzak olmayan bir yere kadar yürüdükten sonra, konak etti ve abdest suyu istedi. Abdest aldı, namaz için nida edildi. Kendisi insanlara namaz kıldırdı. Namazından yüzünü döndürünce baktı ki, bir kimse ayrıca bir kenara çekilmiş, cemâatle beraber namazını kılmamış. Fulân, cemâatle beraber namaz kılmana mâni olan nedir?" diye sordu. O da: cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. "Yeryüzündeki toprağa bak, o sana yeter" buyurdu. Ondan sonra Peygamber yürüdü. Bir müddet sonra insanlar kendisine susuzluktan şikâyet ettiler. Peygamber konak etti. Fulânı -ki Ebû Raca ismini söylediği hâlde diğer râvî Avf unutmuştur- çağırdı. Alî'yi de çağırdı. su arayın" emrini verdi. İkisi gittiler. Nihayet devesi üstünde iki büyük kırba yahut iki tulum arasına oturmuş bir kadına rast geldiler. Kadına: Su nerede? diye sordular. Kadın: Dün bu saatte suyun başında idim, adamlarımız yolcudurlar, bizi arkada bıraktılar, dedi. Öyle ise yürü, dediler. Kadın: Nereye? dedi. Allah'ın Rasûlü'nün yanına, dediler. Şu Sâbiî denilen adamın yanına mı? diye sordu. O senin kasdettiğin zâtın yanına; haydi yürü, dediler. İkisi o kadını Peygamber'in yanına getirdiler ve hâdiseyi O'na anlattılar. Râvî der ki: Kadını devesinden indirdiler. Peygamber bir kap istedi. Her iki büyük kırbanın yahut iki tulumun ağızlarından o kabın içine su boşaltıp, ağızlarını bağladı. Öteki taraflarındaki ağızlarını açtı. suvarın ve (kendiniz için) su alın" diye insanlara nida olundu. Bunun üzerine isteyen hayvanını suladı, isteyen kendisi için su aldı. En sonunda da Rasûlüllah, kendisine cünüblük isabet eden kimseye bir kap su verip: üstüne dök" buyurdu. O kadın ayakta, suyunu nasıl kullandıklarına bakıp duruyordu. Allah'a yemîn ederim ki, artık su alınmaktan vazgeçildi de hâlâ kırbalar bize, işe başlamadan evvelki zamandan daha dolu görünüyorlardı. Peygamber: için bir şeyler toplayın" diye emretti. Onun için Medîne'nin en iyi hurmasından, undan, sevîkten bir haylî şey topladılar, hattâ ona birçok da buğday topladılar. Bunların hepsini çuval kabilinden bir bez içine koydular. Kadını devesine yükleyip, çuvalı da kucağına yerleştirdiler. Rasûlüllah kadına: "Görüyorsun ki, senin suyundan hiçbir şey eksiltmedik, lâkin bize su verip suya kandıran Allah'tır" buyurdu. kendi kabîlesinin yanına(bu işten dolayı) gecikmiş olarak gitti. Onlar: Yâ Fulâne, seni (yolundan) alıkoyan nedir? diye sordular. Kadın: Şaşılacak şey, bana iki kimse rast geldi. Beni Sâbi' denilen şu adamın yanına götürdüler. O da şöyle etti, böyle etti, Allah'a yemîn ederim ki bu adam -bunu söylerken de orta ve şahadet parmaklarını göğe doğru kaldırıp, semâ ile arzı kasdederek- ya şununla bunun arasındakilerin en sihirbazıdır, yahut da Allah'ın Rasûlü'dür, dedi. sonra müslümânlar o kadının bulunduğu yerin etrafındaki müşrikler üzerine baskın yaptıkları vakitlerde, onun mensûb olduğu obaya ilişmezlerdi. Bir gün kadın kendi obasına: Zannediyorum ki, bu adamlar size, bilerek (ve benden dolayı) ilişmiyorlar. İslâm'a girmek işinize gelir mi? dedi. Kavmi kadına itaat edip, İslâm'a girdiler. Abdillah el-Buhârî: Sabee, bir dînden çıkıp diğer bir dîne nakletmektir, dedi. Ve Ebû'l-Âliye(Rafı' ibn Mihrân er-Rıyâhî): es-Sâbiîn(Bakara: 62, Hacc: 17), ehli kitâbdan bir fırkadır, Zebur okurlar demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Temiz Toprak Müslümânın Temizlik Sebebidir; Suyun Yokluğunda Onu Sudan Müstağni Kılar
346-) Ebû Vâil şöyle demiştir: Ebû Mûsâ, Abdullah ibn Mes'ûd'a hitaben: Cünüb kimse su bulamadığı zaman namaz kılmayacak (mı)? dedi. Abdullah da: Cünüb için teyemmümün cevazında onlara ruhsat verirsem, onların biri suyu soğuk bulunca bunu yapar, yani teyemmüm eder de namaz kılar, dedî. Ebû Mûsâ dedi ki: Ben Ammâr'ın Omer'e söylediği söz nerede kaldı dedim. İbn Mes’ud ben Omer’i Ammar’ın sözüyle kani olmuş görmedim, dedi. son kısımın tercümesinde eksiklik var gibi görünüyor. M.Kaya. Tamamlandı M. Abay

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Cünüb Olan Kimse Nefsi Üzerine Hastalıktan Yahut Ölmekten Veya Susuz Kalmaktan Korktuğu Zaman, Teyemmüm Eder.
347-) Bize A'meş tahdîs edip şöyle dedi: Ben Şakîk ibn Seleme'den işittim, şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ûd ve Ebû Musa'nın yanında idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: Yâ Ebâ Abderrahmân, bir kimse cünüb olsa da su bulamasa, nasıl yapar? Bana haber ver, dedi. Su buluncaya kadar namaz kılmaz, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine "Sana şöyle yapman kâfi gelirdi"buyurduğu vakit ki Ammâr'ın sözünü nasıl yaparsın? dedi. Görmedin mi, Ömer bu söze kaanî' olmadı, cevâbını verdi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ: Ammâr'ın sözünü bir tarafa bırakalım. (Teyemmüm âyetini kasdederek) Ya şu âyeti ne yapacaksın? Mukaabelesinde bulundu. Abdullah buna karşı İbn Mes'ûd ne diyeceğini bilemedi de: Biz şayet bu adamlara bu hususta bir ruhsat verirsek, nerede ise onların birine su soğuk gelince, suyu bırakıp teyemmüm edecektir, dedi. şöyle dedi: Ben Şakîk'a: Abdullah ibn Mes'ûd, cünübün teyemmüm etmesini, soğuktan dolayı teyemmüm etmesi ihtimâlinden dolayı mı kerih gördü? diye sordum. buna: Evet, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Cünüb Olan Kimse Nefsi Üzerine Hastalıktan Yahut Ölmekten Veya Susuz Kalmaktan Korktuğu Zaman, Teyemmüm Eder.
348-) Şakîk şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Mes'ûd ile Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'nin beraberinde oturuyordum. Ebû Mûsâ Abdullah'a: Şayet bir kimse cünüb olsa da bir ay müddetle su bulamasa, artık o kimse teyemmüm etmeyecek ve namaz kılmayacak mı? Pekî, el-Mâide Sûresi'ndeki şu ".... Eğer su bulamazsanız, tertemiz toprakla teyemmüm edin.."(altıncı) âyeti ne yapacaksın? dedi. üzerine Abdullah: Eğer bu adamlara bu hususta bir ruhsat verilirse, neredeyse su kendilerine soğuk olunca da toprakla teyemmüme kalkacaklar, dedi. dedi ki: Ben Şakîk'a: Siz cünübün teyemmüm etmesini, suyu soğuk bulanın teyemmüm edeceğinden dolayı mı kerih gördünüz? dedim. Evet, dedi. Mûsâ Abdullah'a: Sen Ammâr'ın Omer'e söylediğini işitmedin mi: Rasûlüllah beni bir işe göndermişti. Ben cünüb oldum, su da bulamadım. Akabinde hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi toprak içinde yuvarlandım. Müteakiben bunu Peygamber'e söyledim. Peygamber: ''Sana şöyle yapmaklığın kâfi gelirdi" buyurup avucunu yer üzerine bir defa vurdu. Sonra elini silkeledi. Sonra onunla (bir vuruşla yahut eliyle) sol avucu ile sağ avucunun arkasına yahut sağ avucu ile sol avucunun arkasına meshetti. Sonra onunla (vuruş yahut eliyle) yüzüne mesnetti demişti, dedi. karşı Abdullah ibn Mes'ûd: Görüyor musun Omer, Ammâr'ın sözüne kaanî' olmamış, dedi el-A'meş'ten; o da Şakîk'ten diye yaptığı rivayette şunu ziyâde etti. Şakîk şöyle demiştir: Ben Abdullah ile Ebû Musa'nın beraberlerinde idim. Ebû Mûsâ, Abdullah'a: Sen Ammâr'ın Omer'e şu söylediğini işitmedin mi: Rasûlüllah beni ve seni bir yere göndermişti. Ben cünüb oldum da toprak üstünde yuvarlanmıştım. Müteakiben Rasûlüllah'ın yanına gelip, toprakta yuvarlanmamı kendisine haber vermiş idik. Rasûlüllah da: şu kadarı kâfi gelirdi" buyurdu da, yüzüne ve iki eline bir defa mesh etmişti, demişti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Bir Vuruş Olarak Teyemmüm Bâbı
349-) Bize Avf(el-A'râbî), Ebû Raca' el-Utâridî'den haber verdi. Ebû Raca şöyle demiştir: Bize İmrân ibn Husayn el-Huzâî şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), ayrıca kenara çekilmiş, cemaatle beraber namaz kılmamış bir adam gördü de: Ya fulan, seni cemâat içinde namaz kılmandan men' eden nedir?Diye sordu. kimse: Yâ Rasûlallah, bana cünüblük isabet etti, su da yok, dedi. Rasûlüllah: “ (Âyette zikredilen) Toprağa yapış, çünkü o yapışma sana kâfi gelir,” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu't-teyemmüm
Konu: Bâb Bu, Geçen Bâbdan Bir Fası! Gibidir
350-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Zerr, Rasûlüllah'ın (Mi'râc kıssasını) şöyle haber verdiğini tahdîs ederdi: Mekke'de iken evimin tavanı (ansızın) yarıldı. Cibril aleyhi's-selâm indi. Göğsümü yardıktan sonra onu zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile dopdolu olan ahundan bir leğen getirdi de onu göğsümün içine boşalttı ve göğsümü kapattı. Sonra elimden tutup beni dünyâ semâya doğru çıkardı. Dünyâ semâya (yânı yere en yakın olan semâya) vardığımda Cibril, o semânın bekçisine: Aç, dedi. Bekçi: Kimdir o? dedi. Cibril'dir, dedi. Beraberinde kimse var mı? Dedi. Beraberimde Muhammed vardır, dedi. O'na (gelsin diye) haber gönderildi mi? dedi. Evet, dedi. . açılınca dünyâ semânın üstüne çıktık. Bir de gördüm ki bir kimse oturmuş, sağ tarafında bir takım karaltılar, sol tarafında da bir takım karaltılar var. O kimse sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. O zât: Merhaba (yani hoş geldin) sâlih Peygamber, hoş geldin sâlih oğul, dedi. Cibril'e: Bu kim? diye sordum. Bu, Âdem Peygamber'dir. Sağında, solunda olan bu karaltılar da çocuklarının ruhlarıdır. Sağında olanları cennetlikler, sol tarafında olan bu karaltılar da cehennemliklerdir. Sağına bakınca güler, sol tarafına bakınca ağlar, dedi. Cibril beni ikinci semâya doğru çıkardı. Oranın bekçisine de: Aç, dedi. bekçisi de evvelkinin söyledikleri gibi söyledi de kapıyı açtı." der ki: Ebû Zerr, Rasûlüllah'ın semâlarda Âdem, İdrîs, Mûsâ, İsâ ve İbrâhîm'i -Allah'ın salavâtı üzerlerine olsun- bulduğunu söyledi ise de, onlardan her birilerinin menzillerinin nasıl olduğunu tesbît etmedi; yalnız Âdem'i dünyâ semâsında, İbrâhîm'i altıncı semâda bulmuş olduğunu söyledi. Yine Enes der ki. Cibrîl, Peygamber ile birlikte İdrîs'e uğradıklarında, İdrîs aleyhi's-selâm: Hoş geldin sâlih Peygamber, hoş geldin sâlih kardeş, demiş. Peygamber buyurmuş ki: "Bu kim? diye sordum. Cibrîl: Bu, İdrîs'dir, dedi. Sonra Musa'ya uğradım. Oda: Hoş geldin sâlih Peygamber, hoş geldin sâlih kardeş, dedi. Bu kim? dedim. Bu, Musa'dır, dedi. îsâ'ya uğradım. O da: Hoş geldin sâlih kardeş, hoş geldin sâlih Peygamber, dedi. Bu kim? dedim. Cibrîl: Bu, isa'dır, dedi. Sonra İbrahim'e uğradım. Hoş geldin sâlih Peygamber, hoş geldin sâlih oğul, dedi. Bu kim, dedim. Cibrîl: Bu, İbrahim aleyhi's-selâmdır, dedi." Şihâb şöyle dedi: Bana Ebû Bekr ibnu Hazm haber verdi ki: İbn Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî şöyle derler idi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: ben çok yükseklere çıkarıldım, nihayet kalemlerin cızırtılarını işittiğim yüksek bir yere çıktım". İbn Hazm ile Enes ibn Mâlik şöyle demişlerdir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (O zaman) Allah, ümmetime elli namaz farz etti. Bu farzı yüklenerek döndüm. Derken Musa'ya rast geldim. Mûsâ: Allah ümmetine neyi farz etti? Diye sordu. Elli namaz farz etti, dedim. Rabb'ına dön, çünkü senin ümmetin buna takat getiremez, dedi. ettim. Allah bir kısmını indirdi. Ben yine Musa'nın yanına dönüp: Bir kısmını indirdi, dedim. O yine: Rabb'ına müracaat et, çünkü senin ümmetin takat getiremez, dedi. daha müracaat ettim. Allah bir kısmını daha indirdi. Musa'nın yanına yine döndüm. O yine: Rabb'ına dön. Zîrâ ümmetin buna takat getirmez, dedi. Bunun üzerine tekrar Allah'a müracaat ettim. Allah: "Onlar beştir ve yine onlar ellidir. Benim nezdimde söz tebdil olunamaz" buyurdu. yanına döndüm. O yine: Rabb'ına müracaat et, dedi. Ben de: Rabb'ımdan utanır oldum, dedim. Cibril beni tâ Sidretu'l-Müntehâ'ya varıncaya kadar birlikte götürdü. Sidre'yi öyle acîb renkler kaplamıştı ki, onlar nedir bilemem. Sonra cennete girdirildim ki içinde birçok inci dizileri vardı, toprağı da misk idi."

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: İsrâ Gecesinde Namazların Nasıl Farz Kılındığı Bâbı
351-) Mü'minlerin annesi Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Allah namâzı farz ettiği zaman, hazarda ve seferde (akşamdan başka namazları) ikişer rek'at, ikişer rek'at olarak farz etmişti. Sonra sefer namazları oldukları gibi bırakıldı da hazar namazlarında artırma yapıldı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: İsrâ Gecesinde Namazların Nasıl Farz Kılındığı Bâbı
352-)  Ümmü Atıyye(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bize iki bayram gününde hayızlı kadınları ve perde arkasında yaşayan kadınları çıkarmamız emredildi de, kadınlar müslümânların cemaatında ve dualarında hâzır bulunurlar, hayızlılar ise kadınların namaz yerinden ayrı dururlardı. Bir kadın: Yâ Rasûlallah, birimizin cilbâbı (yani örtünecek çarşafı) yoktur, dedi. Rasûlüllah: "Kadın arkadaşı kendi cilbâblarından birini ona giydirsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namazın, Avreti Örtecek Şeyler İçinde Vâcib Olması, Yüce Allahın:
353-) Ve Abdullah ibn Raca şöyle dedi: Bize İmrân (el-Kattân) tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Sîrîn tahdîs etti. Bize Ümmü Atıyye tahdîs edip: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bunu işittim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namazın, Avreti Örtecek Şeyler İçinde Vâcib Olması, Yüce Allahın:
354-)  Bana Vâkıd ibn Muhammed, Muhammed ibnu'l Munkedir'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Câbir, elbiseleri, elbise sehbâsı üzerine konulmuş olduğu hâlde, bir tek izârını boynunun gerisine bağlamış olarak namaz kıldı. Bir kimse ona: Bir tek izâr içinde mi namaz kılıyorsun? dedi. Câbir de: Bunu ancak senin gibi bir ahmak kimsenin beni görmesi için yaptım. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bizim hangimizin iki sevbi vardı? dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namaz Kılacak Kimsenin Namaza Girerken İzârını Boynunun Gerisine Bağlaması Bâbı
355-)  Bize Abdurrahmân ibnu Ebî'l-Mevâlî, Muhammed ibnu'l-Munkedir'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Câbir ibn Abdillah'ı gördüm ki, o, bir tek sevb içinde namaz kılıyordu ve: BenPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bir sevb içinde namaz kılarken gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namaz Kılacak Kimsenin Namaza Girerken İzârını Boynunun Gerisine Bağlaması Bâbı
356-)  Bize Hişâm ibn Urve, babasından; o da Omer ibn Ebî Seleme'den tahdîs etti ki (O, şöyle demiştir): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir defa iki ucunu çaprazlamasına bağladığı bir kumaş içinde namaz kıldı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Bâbı
357-) Bize Hişâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam (Urve ibnu'z-Zubeyr), Omer ibn Ebî Seleme'den tahdîs etti ki, Omer ibn bî Seleme, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin evinde, bir kumaş içinde, kumaşın iki ucunu omuzları üzerine atmış olarak namaz kılarken görmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Bâbı
358-) Omer ibnu Ebî Seleme haber verip şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı, Ümmü Seleme'nin evinde bir kumaş içinde, onunla örtünmüş ve kumaşın iki ucunu omuzları üzerine koymuş olduğu hâlde namaz kılarken gördüm.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Bâbı
359-) Bana Mâlik ibn Enes, Omer ibn Ubeydillah'ın himayesinde bulunan Ebu'n Nadr'dan tahdîs etti. Ona da Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'nin himayesinde bulunan Ebû Murre haber verdi ki, kendisi Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'den şöyle derken işitmiştir: Fetih senesi Rasûlüllah'ın yanına gittim. O'nu yıkanır hâlde buldum. Kızı Fâtıma, O'nu setr edip perdeliyordu. Selâm verdim. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben: Ebû'Tâlib'in kızı Ümmü Hâni'im dedim. Bunun üzerine: "Hoş geldin Ümmü Hâni'" dedi. Yıkanmasından ayrılınca, bir kumaş içinde, kumaşı sırtında çaprazlamasına bağlamış olduğu hâlde namaza durup sekiz rek'at namaz kıldı. Namazdan çıktığı zaman: Yâ Rasûlallah, anamın oğlu benim emân verdiğim fulânı, İbnu Hubeyre'yi öldüreceğini söylüyor, dedim. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Ümme Hâni', senin ahd ve emân verdiğine biz de ahd ve emân verdik" buyurdu. Ümmü Hâni': Bu kıldığı namaz Duhâ namazı idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Bâbı
360-) Bize Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibn Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den haber verdi(O, şöyle demiştir): Bir kimse Rasûlüllah'a bir tek kumaş içinde namazdan sordu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da: "Her birinizin ikişer kumaşı var mı ki?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Sevb İçinde Onunla Örtünerek Namaz Kılmak Bâbı
361-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): üzerinde bir tek kumaş varken onun bir mikdârını boynunun kökü ile omuz başları arasına dolamaksızın namaz kılmasın " buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kişi Bir Tek Kumaş İçinde Namaz Kılacağı Zamân Onun Bir Kısmını Omuzları Üzerine Koysun
362-) Bize Şeybân, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da İkrime'den tahdîs etti. Yahya: Ben İkrime'den işittim yahut ben ona sormuş idim, dedi. İkrime şöyle dedi: Ebû Hureyre'den işittim, o şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Her kim bir tek kumaş içinde namaz kılacak olursa, onun iki ucunu çaprazlamasına iki omuzundan geçirsin" buyururken (kulağımla) işittiğime şehâdet ederim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kişi Bir Tek Kumaş İçinde Namaz Kılacağı Zamân Onun Bir Kısmını Omuzları Üzerine Koysun
363-) Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'l Hâris'ten tahdîs etti. O şöyle demiştir: Biz Câbir ibn Abdillah'a bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sorduk, o şöyle dedi: Peygamber'in seferlerinin birine onun maiyyetinde olarak çıktım. Bir gece bir işimden dolayı yanına gittim. O'nu namaz kılarken buldum. Benim de üzerimde bir tek sevb vardı. Onu ihrama bürünür gibi bürünüp yanı başında namaza durdum. Namazdan çıktığında: "Yâ Câbir, gece gelişinin sebebi nedir?" diye sordu. İşimi O'na haber verdim. Sözümü bitirdikten sonra "Ya şu gördüğüm istimal (yani kumaşı bürünme) ne oluyor?" diye sordu. Bir sevb vardır, dedim. Bunun üzerine: "Libâsın geniş olursa ona bürün; (bunun gibi) dar olursa izâr olarak beline bağla" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Sevb Yani Kumaş Dar Olduğu Zaman
364-)  Sehl(radıyallahü anh) şöyle demiştir:(Bâzı kerreler) bir takım erkekler, bellerindeki futaları (dar oldukları için) çocuklar gibi boyunlarına bağlamış olarak Peygamber'le birlikte namaz kılarlardı da, (cemâate gelen) kadınlara: Erkekler doğrulup oturmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız, denirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Sevb Yani Kumaş Dar Olduğu Zaman
365-) Mugîre ibn Şu'be(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygambe(sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir seferde idim. Bana: "Yâ Mugîre, su kabını al" buyurdu. Ben matarayı aldım. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) gözümdem gizleninceye kadar uzağa gitti ve hacetini kaza etti. Üzerinde bir Şâm cübbesi vardı. Elini cübbenin yeninden çıkarmaya davrandı, fakat dar oldu. Bunun üzerine elini cübbenin aşağısından çıkardı. Ben kendisine su öktüm. O, namaz için aldığı abdesti aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Şama Mensûb Yani Gayrimüslimler Tarafından İmâl Edilmiş Olan Cübbe İçinde Namaz Kılmak Bâbı
366-) Bize Amr ibn Dînar tahdîs edip şöyle dedi: Ben Câbir bn Abdillah'tan işittim, o şöyle tahdîs ediyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyş ile birlikte Ka'be için taş naklediyordu. Futası da üzerinde idi. Amucası Abbâs O'na: Ey kardeşimin oğlu, futanı çözsen de onu omuzlarının üzerine koyup, taşların altına getirsen? dedi. Câbir yahut ona haber veren dedi ki: Peygamber futasını çözüp omuzlarının üzerine koyunca, hemen bayılıp yere düştü. İşte ondan sonra çıplak görülmemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namazda Ve Namaz Hâricinde Soyunup Çıplak Olmanın Keraheti Bâbı
367-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse Peygamber'e doğru kalktı da O'na bir tek sevb içinde namaz kılmaktan sordu. Peygamber:"Sizin her birerleriniz iki elbise bulabilir mi ki?" buyurdu. Sonra bir kimse bu mes'eleyi Ömer'den sordu. Ömer de: Allah size genişlik verdiğinde siz de elbisenizi geniş tutunuz. Bir kimsenin birden ziyâde elbisesi olursa onu üzerine alsın. Bir kimse izâr ile ridâ içinde de, izâr ile gömlek içinde de, izâr ile kaftan içinde de, şalvar (veya don) ile ridâ içinde de, şalvar ile gömlek içinde de, şalvar ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don ile gömlek içinde de namaz kılabilir, dedi. Râvî Ebû Hureyre dedi ki: Zannediyorum ki Ömer: Dizleri kapamayan kısa don ile ridâ içinde de, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Gömlek, Şalvarlar Donlar, Dizleri Kapamayan Kısa Don Ve Kaftan İçinde Namaz Kılmak Bâbı
368-) İbn Ömer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlüllah'a sorup, ihrama giren kimse ne giyer? dedi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Gömlek giymez, şalvarlar ve bornus giymez, çeri veya zağferân ile boyanmış kumaş giymez. Na'leyn bulamadığı takdirde mest giysin ve onları da topuklardan aşağıya varıncaya kadar kessin" buyurdu. Yine Nâfi'den; o da İbn Ömer'den; o da Peygamber'den bunun benzeri olan hadîsi rivayet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Gömlek, Şalvarlar Donlar, Dizleri Kapamayan Kısa Don Ve Kaftan İçinde Namaz Kılmak Bâbı
370-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), iki türl alış verişten(yani) "limâs" ile "nibâz" alışverişlerinden, "iştimâlu's -sammâ"dan, bir de insanın tek sevb içinde (avret yerini örtmeyecek şekilde) "ihtibâ" etmesinden nehyetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Avretten Örteceği Şey Bâbı
371-) Bize İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu (Muhammed ibn Abdillah), amucası(Muhammed ibn Şihâb)'ndan tahdîs etti. O, şöyle demiştir: Bana Humeyd ibn Abdirrahmân ibn Avf haber verdi ki, Ebû Hureyre şöyle demiştir: Ebû Bekr şu (ma'lûm olan) haccda, nahr gününde birçok münâdîlerle birlikte Minâ'da "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc, hiçbir çıplak Beyt'i tavaf etmesin" diye i'lâna beni de gönderdi. Râvî Humeyd ibnu Abdirrahmân dedi ki: Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Ebû Bekr'in ardından- Alî'yi gönderip: Berâe Sûresi'ni ilân etmesini emretti. Ebû Hureyre dedi ki: Alî de bizimle beraber nahr gününde Minâ'daki halk arasında: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc etmesin, hiçbir çıplak kimse Beyt'i tavaf etmesin" diye(bağıra bağıra) i'lân etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Avretten Örteceği Şey Bâbı
372-) Muhammed ibnu'l-Munkedir şöyle demiştir: Ben Câbir ibn Abdillah'in yanına girdim. O bir sevb içinde ona bürünmüş olarak namaz kılıyordu. Ridâsı da konulmuştu. Namazdan çıkınca Ona: Yâ Ebâ Abdirrahmân, ridân konulmuş olduğu hâlde sen namaz (mı) kılıyorsun? dedik. Kendisi: Evet, sizin gibi câhillerin beni(bu şekilde) namaz kılarken görmelerini arzu ettim. Ben Peygamber-(sallallahü aleyhi ve sellem)'i işte böyle namaz kılarken gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Ridâsız Olarak Namaz Kılmak Bâbı
373-) Bize Abdulazîz ibnu Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (o,şöyle demiştir):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber gazasına çıkmıştı. Hayber'in yanıbaşında sabah namazını daha karanlık iken kıldık. Sonra Allah'ın Peygamberi (hayvanına) bindi. Ebû Talha da bindi, ben de Ebû Talha'nın terkisinde idim. Allah'ın Peygamberi, Hayber'in sokağı içine sürdü. Benim dizim Allah'ın Peygamberi'nin uyluğuna dokunur hâldeydi. Sonra izârını(yânı futasını) uyluğundan sıyırdı. Hattâ Allah'ın Peygamberi'nin uyluğunun aklığı hâlâ gözümün önündedir. Şehre girerken de: "Allahu Ekber, Hayber harâb oldu -yahut harâb olsun- Biz bir kavmin yurduna girdik mi, inzâr edilmiş olanların hâli yaman olur!" buyurdu. Bunu da üç kerre söyledi. Enes dedi ki: Hayberliler (sabah vakti) işlerinin başına çıkınca: İşte Muhammed; râvî Abdulazîz ibn Suheyb'in bâzılarından rivayetine nazaran da: İşte Muhammed! İşte ordu! Dediler. Enes dedi ki: Biz Hayber'i zorla, yânı harben ele geçirdik. Harb esirleri toplandı. Akabinde Dıhye gelip: Ey Allah'ın Peygamber'i, bana esirlerden bir câriye ver, dedi. Peygamber ona: "Git de bir câriye al" buyurdu. Dıhye, Safiyye bintu Huyey'i aldı. Bir kimse Peygamber'e geldi ve "Ey Allah'ın Peygamberi, Dıhye'ye Benû Kurayza ile Benû Nadr'ın seyyidesi olan Safiyye bintu Huyey'i verdin. (Halbuki) o kadın, senden başkasına münâsib olamaz, dedi. Bunun üzerine: "Onu da, onu da çağırınız" buyurdu. Akabinde Dıhye, Safiyye'yi getirdi. Peygamber Safiyye'ye baktı da, Dihye'ye:"Esirlerden, bundan başka bir câriye al" buyurdu. Enes dedi ki: Peygamber Safiyye'yi azâd etti ve onunla evlendi. Sabit el-Bunânî, Enes'e hitaben: Yâ Ebâ Hamza, Peygamber Safiyye'ye mehr olmak üzere ne verdi? Dedi. Enes: Safiyye'nin nefsini; onu azâd etti ve onunla evlendi, dedi. Nihayet yol üzerinde iken, Ümmü Süleym, Safiyye'yi Peygamber için süsledi ve gece olunca onuPeygamber'e teslim edip gerdeğe koydu. Artık Peygamber güveyi olmuştu. Sabah olunca: "Kimde birşey varsa onu getirsin" buyurdu da bir yaygı yaydı. Artık kimi insan hurma, kimi yağ getirmeğe başladı. Râvî Abdulazîz: Enes, sevîkı de saydı zannediyorum, dedi. Enes dedi ki: Oradaki cemâat "hays" yemeği yaptılar. İşte Rasûlüllah'ın düğün aşı bu olmuş oldu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Uyluk Hakkında Zikrolunan Şey Bâbı
374-) Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi ki, Âişe radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yemîn olsun Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) fecr namazını kıldırdı da mü'minelerden bir takım kadınlar (mırt denilen) örtüleriyle kendilerini örterek, Rasûlüllah'la beraber namazda hâzır bulunurlardı. Sonra evlerine dönerlerdi ki, onları kimse tanıyamazdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kadın Kaç Parça Elbise İle Namaz Kılar?
375-)  Bize İbnu Şihâb, Urve'den; o da Âişe'den tahdîs etti o şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), üstünde damgaları bulunan bir hamîsa içinde, namazda ve (namaz içinde) hamîsanın damgalarına bir defa baktı. Namazdan çıkınca: "Benim şu hamîsamı Ebû Cehm 'e (geri) götürün de bana Ebû Cehm'in enbicâniyyesini getirin. Çünkü hamîsa demin beni namazımdan alıkoydu" buyurdu. ibn Urve, babasından; o da Âişe'den söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ben namazda iken onun damgasına bakıyordum, onun beni fitneye düşürmesinden korkarım" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Şahıs Damgaları Bulunan Bir Kumaş İçinde Yani Onu Giyinerek Namaz Kıldığı Ve Onun Damgalarına Baktığı Zaman?
376-) Bize Abdulazîz ibn Suheyb, Enes'ten tahdîs etti (O şöyle demiştir): Âişe'nin bir kıramı vardı. Âişe onunla odasının bir tarafını örtmüştü. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Şu kırâmını karşımızdan gider. Zîrâ onun tasvirleri, namazımda bana görünüp duruyor" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Bir Kimse Salîb Yânı Haç Şekilleri Nakşedilmiş Elbise İle Yahut Başka Suretler Bulunan Bir Elbise İle Namaz Kılsa Namazı Bozulurmu?
378-) Bize Ebû Cuheyfe(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'ı kırmızı sahtiyandan yapılmış bir kubbe içinde gördüm. Ve Bilâl'ı de gördüm ki, o, Rasûlüllah’ın abdest alacağı suyunu aldı. İnsanları da gördüm ki, (Peygamberin kullandığı) abdest suyuna doğru koşuyorlardı. O sudan kimin eline bir şey değdiyse(teberrük için) üzerine sürdü. Ondan birşey elde edemeyen ise arkadaşının elindeki ıslaklıktan aldı. Sonra gördüm ki, Bilâl bir harbe alıp (kubbenin dışında bir yere) dikti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kırmızı bir hulle giyinmiş ve cemrenmiş olarak dışarı çıktı. Harbeye doğru insanlara iki rek'at namaz kıldırdı. Yine gördüm ki, o harbenin önünden insanlar ve hayvanlar geçip gidiyorlardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kırmızı Bir Elbise İle Namaz Kılmak Bâbı
379-)  Bize Ebû Hazım tahdîs edip şöyle dedi: Sehl ibn Sa'd'a: (Peygamber mescidindeki) minber hangi şeyden (yapılmış)dir? Diye sordular. Sehl şöyle dedi: İnsanlar içinde bunu benden iyi bilen kalmadı. O, Gâbe'nin esi (yani ılgın) ağacındandır.Onu Rasûlüllah için, fulanca kadının himayesinde bulunan fulan kimse yaptı idi. Yapılıp yerine konulduğu zaman Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine çıktı ve kıbleye karşı dikelip(iftitâh) tekbîri aldı. İnsanlar da arkasında(mescidin içinde) namaza durdular. Okuyup rukû'a vardı. Cemâat de arkasında rükû' ettiler. Sonra rukû'dan başını kaldırdı(ve kıbleden yüzünü ayırmayarak) gerisin geriye döndü ve yere secde etti. Sonra yine minbere çıktı. Sonra yine rukû'a vardı. Sonra (yine rukû'dan) başını kaldırıp gerisin geriye yürüyerek yere secde etti. İşte minberin kıssası budur. Abdillah Buhârî şöyle dedi: Alî ibnu Abdillah şöyle dedi: Allah kendisine rahmet eylesin, İmâm Ahmed ibn Hanbel(241) bana bu hadîsten sorup: Ben ancak Peygamber'in insanlardan daha yüksekte olduğunu kasdettim. Binâenaleyh bu hadîse göre imâmın insanlardan daha yüksekte bulunmasında be's yoktur, dedi. (Alî ibn Abdillah el-Medînî) der ki: Bunun üzerine ben de Ahmed ibn Hanbel'e: Sufyân ibn Uyeyne'ye bu hadîsten pek çok suâl sorulurdu. Binâenaleyh sen ondan bu hadîsi işitmedin mi? dedim. Ahmed ibn Hanbel: Hayır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Evlerin Damları Üstünde, Minberde, Ağaç Parçaları Üzerinde Namaz Kılmak Bâbı
380-) Bize Humeyd et-Tavîl, Enes ibn Mâlik'ten haber verdi (şöyle demiştir):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) atından düştü de bacağı yahut kürek kemiği sıyrıldı. Rasûlüllah bir ay kadınlarının yanlarına girmemeğe yemîn etti. Kendisine âid bulunan ve merdiveni hurma kütüğünden olan yüksekçe bir odada oturdu. Bu sırada sahâbîleri O'na iyâdet için geldiler. Rasûlüllah kendisi oturarak, oradakiler de ayakta oldukları hâlde onlara namaz kıldırdı. Selâm verince: "İmâm, kendisine uyulsun diye imâm edilir. Binâenaleyh o tekbîr alınca tekbîr alın, rükû'a vardığı vakit rukû'a varın. Secdeye vardığı vakit secdeye varın. Oturduğu vakit siz de oturun" buyurdu. Rasûlüllah yirmi dokuz günde oradan indi. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, sen kadınlarından bir ay ayrılacağına yemîn etmiştin, dediler. Rasûlüllah:" (Yemîn edilen)ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Evlerin Damları Üstünde, Minberde, Ağaç Parçaları Üzerinde Namaz Kılmak Bâbı
381-) Meymüne(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ben karşısında ve hayızlı olduğum hâlde namaz kılardı. Bazen secdeye vardığı zaman giydiği elbise -ben hayızlı iken- bana dokunurdu. Yine Meymûne: Rasûlüllah hurma yaprağından yapılmış küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namaz Kılan Kimsenin Giydiği Sevb, Secdeye Vardığında Hanımına Dokunduğu Zaman?
383-) Meymûne(radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hurma yapraklarından yapılmış küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Seccade Üzerinde Namaz Bâbı
384-) Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'ın ön tarafında, ayaklarım O'nun kıblesine (yani secde edeceği yere) gelmek üzere uyur idim. O secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de ben ayaklarımı geriye çekerdim. Secdeden kalktığı zaman yine uzatırdım. Âişe der ki: O zamanlarda evlerde kandiller (yani ışıklar) yoktu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kilim, Keçe Ve Benzeri Döşenen Şeyler Üzerinde Namaz Kılmak Bâbı
385-) Âişe(r.anha) şöyle haber vermiştir: Âişe, Peygamber'in eşine âid döşeği üzerinde, kendisi ile kıblesi arasında cenazenin sağdan sola uzanıp yatması gibi yatmış olduğu hâlde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılar idi. Leys, Yezîd'den; o da Irak (ibn Mâlik)'tan; o da Urve'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe, Peygamber'le kıblesi arasında, üstünde ikisinin beraber uyuyageldikleri döşek üzerinde enlilemesine yatmış olduğu hâlde namaz kılar idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kilim, Keçe Ve Benzeri Döşenen Şeyler Üzerinde Namaz Kılmak Bâbı
387-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte namaz kılardık da, bâzılarımız sıcağın şiddetinden dolayı (büründüğü) sevbin bir kenarını secde yerine koyardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Sıcağın Şiddetinde Sevb Üzerine Secde Etmek Bâbı
388-) Bize Ebû Mesleme Saîd ibnu Yezîd el-Ezdî haber verip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? diye sordum. Enes: Evet, cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Ayakkabılarla Namaz Kılmak Bâbı
389-) Hemmâm ibnu'l-Hâris şöyle demiştir: Ben Cerîr ibn Abdillah'ı gördüm ki, o bevlettikten sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti. Sonra kalkıp namaz kıldı. Kendisine (niçin mest üzerine mesh ettin diye) soruldu. O: Ben Peygamber'in böyle yaptığını gördüm, dedi. Râvî İbrâhîm en-Nahaî der ki: Bu hadîs (Abdullah ibn Mes'üd'un arkadaşlarının) pek hoşlarına giderdi. Çünkü Cerîr, en son müslümân olanlardan biridir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Mestlerle Namaz Kılmak Bâbı
390-) Mesrûk'dan; o da el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, o: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e abdest aldırttım da, O mestleri üzerine mesh etti ve namaz kıldı demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Mestlerle Namaz Kılmak Bâbı
391-)  Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den haber verdi ki, Huzeyfe(radıyallahü anh) rukû'unu ve sucûdunu tamâm yapmayan bir adam gördü. O adam namazını edâ ettikten sonra Huzeyfe ona: Sen namaz kılmadın, demiştir. Ebû Vâil: Ebû Huzeyfe'nin ona: "Ölmüş olsan, Muhammed'in sünnetinin gayrı üzere ölmüş olursun" dediğini zannediyorum, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namaz Kılan Kimse Secde Etmeyi Tamamlamadığı Zaman?
392-) Bize Bekr ibnu Mudar, Ca'fer'den; o da İbn Hürmüz'den; o da Abdullah ibn Mâlikin İbnu Buhayne(radıyallahü anh)'den tahdîs etti(O şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken secde esnasında koltuk altlarının beyazlığı görünecek derecede pazularının arasını açar ve bedenini yerden uzaklaştırıldı. dedi ki: Bana Ca'fer ibn Rabîa da Bekr'in bu hadîsi tarzında tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Pazularını Açar Ve Yanlarından Uzaklaştırır
393-) Enes(radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim bizim kıldığımız namazı kılar, kıblemize karşı durur ve kestiğimizi yerse, Allah’ın ve Allah elçisinin ahd ve emânını hakkeden müslümân, işte odur. Artık öyle olan bir kimsenin ahd ve emânı hususunda Allah'a (ve Rasûlü’ne) hıyanet etmeyin".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kıbleye Yönelmenin Fazileti Bâbı
394-) Enes(radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar Lâ ilahe illellâh (= Allah'tan başka hak ilâh yok) deyinceye kadar, onlarla muharebe etmem bana emr olundu. Onlar bunu söyledikleri, namazımızı kıldıkları, kıblemize yöneldikleri ve kestikleri hayvanları bizim kestiğimiz hayvanlar gibi kestikleri zaman, artık onların kanları ve malları bize haram olmuştur. Ancak o hayvanlar ve mallarla ilgili haklar ve onların hesâbı Allah'a âiddir". İbnu Ebî Meryem şöyle dedi: Bize Yahya (ibn Eyyûb) haber verip şöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip şöyle dedi: Bize Enes, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs etti. Alî ibn Abdillah şöyle dedi: Bize Hâlid ibn Haris tahdîs edip şöyle dedi: Bize Humeyd et-Tavîl tahdîs edip şöyle dedi: Meymûn ibnu Siyah, Enes ibn Mâlik'e sorup: Yâ Ebâ Hamza! Kulun kanını ve malını haram kılan şey nedir? Dedi. Enes: Kim Lâ ilahe illellah(= Allah' tan başka hakk ilâh yoktur) esâsına(zahiren) şehâdet eder, kıblemize yönelir, namazımızı kılar ve kestiğimiz hayvanı yerse, işte o müslümândır. Artık müslümânın lehine olan, onun da lehine; müslümânın aleyhine olan, onun da aleyhinedir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-salât
Konu: Kıbleye Yönelmenin Fazileti Bâbı