Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6967-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud günü harb sırasında İblîs insanların içinde: Ey Allah'ın kulları, arka tarafınızdan sakınınız! diye bağırdı. ses ile mücâhidlerin önde bulunanları, arka taraftakiler üzerine döndüler, (onları düşman sanarak hücum ettiler). Nihayet Huzeyfe'nin babası el-Yemân'ı öldürdüler. (Ne yapıyorsunuz?) O babamdır, o babamdır! (Onu öldürmeyin!) diye bağırdı (Fakat onu işitmediler) ve yanlışlıkla Yemân'ı öldürdüler. yanlışlıkla olan bu öldürmeye karşı: Allah sizleri mağfiret eylesin! demekle yetindi. Uhud günü müşrikler bozulmuş, hattâ onlardan bir topluluk Taife kadar kaçıp onlara katılmışlardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Hatâ İle Öldürmede Maktulün Velîsinin Kaatilden Affı, Maktulün Ölmesinden Sonradır Bâbı
6968-) Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Bir Yahûdî, bir cariyenin başını iki taş arasında ezdi. Ölmek üzere olan kadına: Bunu sana kim yaptı? Fulân kimse mi, Fulân kimse mi? diye soruldu. o Yahudi'nin ismi söylenince, kadın başıyle "Evet" diye işaret etti. Yahûdî yakalanıp getirildi, soruldu, o da suçunu i'tirâf edince Peygamber(3) emretti de onun başı da taşla ezildi. Hemmâm ibn Yahya "İki taşla ezildi" diye söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Şahıs, Öldürmeyi Bir Kerre İkrar Ederse Bu İkrarı İle Öldürülür
6969-) Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir Yahûdî erkeğini, üstündeki gümüş zînetlerini almak için öldürdüğü bir câriye kadına mukaabil öldürmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Erkeğin, Kadını Öldürmesi Bâbı
6970-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Biz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e hastalığında ağzına ilâç koymuştuk. O da bize "İlâç vermeyin" diye işaret etmişti. Fakat biz: Rasûlüllah'ın ilâç istememesi, hastanın ilâçtan hoşlanmamasıdır, dedik (ilâç vermeye devam ettik). ayılınca: "Sizlerden ev içinde bulunan herkes hiç kimse katmadan muhakkak bu ilâçtan alacaktır, ancak Abbâs müstesna! Çünkü o beni ilâçlamakta sizinle bulunmadı" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Yaralamalarda Erkekler İle Kadınlar Arasında Kısas Yapılması Bâbı
6971-) Bize Ebu'z-Zinâd tahdîs etti; ona da el-A'rec tahdîs etti ki, o Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den işitmiştir. Ebû Hureyre de Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan:"Bizler (dünyâda) sonra gelenleriz, (âhirette) öne geçecek olanlarız.." buyururken işittiğini söylüyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Nefsi Yâhud Bir Organı Hususunda Hâkimin Hükmü Olmaksızın Hakkını Alan Yâhud Kısas Yapan Kimse Bâbı
6972-) Yine bu isnâd ile Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Eğer sen evinde iken içeriye bakmasına izin vermediğin bir kimse, senin evinin içine baksa, sen de ona bir taş atıp gözünü çıkarsan, senin üzerine günâh yoktur" buyurduğunu rivayet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Nefsi Yâhud Bir Organı Hususunda Hâkimin Hükmü Olmaksızın Hakkını Alan Yâhud Kısas Yapan Kimse Bâbı
6973-) Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân, Humeyd et-Tavîl'den şöyle tahdîs etti: Bir adam,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in evinin içine doğru baktı. Peygamber de hemen elindeki enli oku, o kimseye doğru yöneltti. dedi ki: Ben Humeyd'e: Bu hadîsi sana kim tahdîs etti? diye sordum. Humeyd: Bunu bana Enes ibn Mâlik tahdîs etti, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Nefsi Yâhud Bir Organı Hususunda Hâkimin Hükmü Olmaksızın Hakkını Alan Yâhud Kısas Yapan Kimse Bâbı
6974-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud günü olduğu zaman müşrikler harb meydanında bozguna uğratıldılar. Bu sırada İblîs (müslümânların içinde): Ey Allah'ın kulları! Arkanızdan gelenlerle mukaatele ediniz! diye bağırdı. ünleme ile önde bulunanlar arkadan gelenleri müşriklerden sanarak, onlarla harbetmek için geri döndüler. Bunlar ve onlar mukaatele ettiler. Bu sırada Huzeyfe bir de baktı ki, arkadaki babası el-Yemân'dır. (Müslümanlar onu müşriklerden sanarak öldürüyorlardı). Hemen: Ey Allah'ın kulları! O benim babamdır! O benim babamdır! bağırdı... dedi ki: Vallahi müslümânlar ondan ayrılmayıp nihayet onu (yanlışlıkla) öldürdüler. Huzeyfe(onların, babasını müşriklerden sanarak yanlışlıkla öldürmüş olmaları özründen dolayı): Allah sizleri mağfiret eylesin! dedi. senedle gelen bir rivayette Urve: Bu fiilden dolayı Huzeyfe'den tâ Allah'a kavuşuncaya kadar babası üzerine bir hüzün bakıyyesi devam edip durdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Şahıs Kalabalık İçinde Sıkışıp Öldüğü Yâhud Öldürüldüğü Zaman Hüküm Nasıldır?
6975-) Seleme ibnu'l-Ekvâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: BizlerPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Hayber gazasına çıktık. Yolda giderken sahâbîlerden bir adam (amcam) Âmir ibnu'l-Ekvâ'a: Yâ Âmir! Kısa vezinli şiirlerinden bizlere dinlet! dedi. Bunun üzerine Âmir, recez denilen kısa vezinli şiirlerini tegannî ile okuyarak kaafilenin develerini yollandırdı. Peygamber: "Şiir inşâd ederek develeri yollandıran kimdir?" diye sordu. Âmir ibnu’l-Ekvâ'dır! Dediler "Allah ona rahmet eylesin!" diye duâ etti. Yâ Rasûlallah! Âmir'le bizi faydalandırmak için keşki onu bizlere bağışlasaydın! dediler. Hayber gecesinin sabahında Âmir yaralandı (ve bundan öldü). Bir topluluk: Âmir'in ameli bâtıl oldu, o kendini öldürdü! dediler. Hayber'den döndüğüm sırada onlar hâlâ: Âmir'in âmeli bâtıl oldu! diye konuşuyorlardı. üzerine ben Peygamber'e geldim ve: Ey Allah'ın Peygamberi! Babam, anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler Âmir'in gazasının bâtıl ve şehîdliğinin mükâfâtsız olduğunu iddia ettiler! dedim. "Bu iddiada bulunan kimse yalan söylemiştir. Şübhesiz Âmir için iki ecir ve sevâb vardır: Muhakkak ki o bir câhiddir, bir mücâhiddir. Hangi şehidin ecri onun ecrinden daha ziyâde olabilir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Şahıs Yanlışlıkla Kendini Öldürdüğü Zaman, Onun İçin Diyet Yoktur
6976-) Bize Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Ben Zurâre ibn Evfâ'dan işittim, o da İmrân ibn Husayn'dan: Bir adam diğer bir adamın elini ısırdı. Isırılan kimse elini ısıranın ağzından şiddetle çekti. Bu çekişten ısıranın ön dişleri düştü. SonundaPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip muhakeme oldular. Peygamber: "Biriniz kardeşini, kuvvetli erkek devenin ısırışı gibi ısırır (mı)? Senin dökülen dişlerin için diyet yoktur!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Şahıs Diğer Bir Kimseyi Isırdığı Ve Isıranın Ön Dişleri Düştüğü Zaman Ona Birşey Lâzım Gelir Mi, Gelmez Mi?
6977-) Ya'lâ ibn Umeyye (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir gazveye çıktım. Bir adam diğer bir adamı ısırdı. Isırılan kimse elini şiddetle çekti. Bu çekişle ısıranın ön dişini yerinden çıkardı. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) düşen dişin diyeti olmadığına hükmetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Şahıs Diğer Bir Kimseyi Isırdığı Ve Isıranın Ön Dişleri Düştüğü Zaman Ona Birşey Lâzım Gelir Mi, Gelmez Mi?
6978-)  Bize Humeyd et-Tavîl, Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: en-Nadr'ın kızı er-Rubeyy', bir cariyeye tokat vurdu ve onun dişini kırdı. Dişi kırılan cariyenin ailesi Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip da'vâyı arzettiler. Peygamber, er-Rubeyy' üzerine kısas emretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Diş, Dişe Mukaabil Sökülür
6979-) Bize Şu'be, Katâde'den; o da İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"işte şu ve şu, yâni küçük parmakla baş parmak (diyet hususunda) müsavidir" buyurmuştur. senedde de İbn Abbâs: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bunun benzerini işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Parmakların Diyeti Bâbı
6981-) Buhârî şöyle dedi: Ve bana İbnu Beşşâr söyledi. Bize Yahya ibn Saîd, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti: Bir oğlan aldatılarak öldürüldü. ibn Omer: Eğer bu öldürme fiilinde San'â ahâlîsi iştirak etmiş olsalardı, muhakkak ben onların hepsini öldürürdüm, demiştir. ibnu Hakîm es-San'ânî, babası Hakîm'den: Dört kişi bir çocuğu öldürdüler. Bunun üzerine Omer de aynı sözü söyledi, demiştir. Bekr, İbnu'z-Zubeyr, Alî ibn Ebî Tâlib, Suveyd ibnu Mukarrin dörtlüsü de tokattan kısas yapmışlardır. de vurmadan dolayı kırbaçla kısas yapmıştır. Alî ibn Ebî Tâlib de üç kamçı vurmaktan dolayı kısas yapmıştır. Şurayh da bir deynek vurmasından ve küçük yaralardan dolayı kısas yapmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Topluluk Bir Kimseye Musibet Yaptıkları Zaman Onlardan Herbiri Cezaya Uğratılır. Yâhud Öldürmüşlerse Hepsi Kısas Yapılır Mı?
6982-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hasta iken (baygın hâlinde) ağzına ilâç koyduk. O da bize: "İlâç vermeyin!" diye işaret etmeye başladı. Biz: Rasûlüllah'ın çekinmesi, hastanın ilâcı sevmemesidir! dedik ilâç vermeye devam ettik). Ayılınca: "Ben sizi ilâç vermekten nehyetmedim mi?" diye azarladı. Biz yine: Hasta ilâçtan hoşlanmaz (onun için azarlıyor), dedik (ve ilâç vermeye devam etmek istedik). üzerine Rasûlüllah: "Sizden ev içinde bulunan herkes, hiç kimse kalmaksızın bu ilâçtan alacaktır. İşte ben ona bakıyorum. Yalnız Abbâs müstesnadır. Çünkü o, beni ilâçlamakta sizinle bulunmadı!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Bir Topluluk Bir Kimseye Musibet Yaptıkları Zaman Onlardan Herbiri Cezaya Uğratılır. Yâhud Öldürmüşlerse Hepsi Kısas Yapılır Mı?
6983-) Ensâr'dan Sehl ibn Ebî Hasme denilen sahâbî (radıyallahü anh), Buşeyr ibn Yesâr'a şöyle haber vermiştir: Kendi kavminden bir topluluk Hayber'e gittiler. Hayber hurmalıkları içinde kendi işlerine dağıldılar. Sonra kendilerinden birini (Abdullah ibn Sehl'i) öldürülmüş olarak buldular. Bu topluluk, cesedin arazîlerinde bulunduğu Hayberliler'e: Siz bizim arkadaşımızı öldürdünüz! dediler. Hayberliler de: Onu biz Öldürmedik, onun kaatilini de bilmiş değiliz! dediler. Sonra bu sahâbîler topluluğu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidip: Yâ Rasûlallah! Bizler Hayber'e gittik ve orada birimizi öldürülmüş hâlde bulduk, dediler. "Büyük konuşsun, büyük konuşsun!" buyurdu. Sonra onlara: "Onu öldüren kimse üzerine beyyine getireceksiniz" buyurdu. Bizim beyyinemiz yoktur, dediler.Peygamber: "O takdirde Yahudiler onu kendileri öldürmediklerine dâir yemîn ederler" dedi. (Yâ Rasûlallah!) Biz Yahûdîler'in yeminlerine razı olmayız! dediler. öldürülen kişinin kanını bâtıl ve heder kılmayı istemedi de zekât develerinden yüz tanesini onun diyeti olmak üzere verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kasâme Yemini Bâbı
6984-) Bana Ebû Kılâbe ailesinden olan Ebû Recâ tahdîs etti. Bana Ebû Kılâbe Abdullah şöyle tahdîs etti: Omer ibnu Abdilazîz, halifeliği zamanında bir gün üzerine oturduğu serîrini insanlar için evinin dışına çıkardı. Sonra insanlara yanına girmelerine izin verdi. İnsanlar onun huzuruna girdiler. Halîfe onlara: Bu kasâme yemîni hakkında ne diyorsunuz? dedi. Onlar: Biz kasâme ile kısas vâcib bir haktır; kasâme ile (Muâviye ibn Ebî Sufyân, Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Abdulmelik ibn Mervân gibi) halîfeler kısas yapmışlardır diyoruz, dediler. Ebû Kılâbe dedi ki: Bana da: Sen kasâme hakkında ne diyorsun yâ Ebâ Kılâbe! Diye sordu ve beni insanlar önünde (onlarla münazara ettirmek için) dikti. de cevâbında şöyle dedim: Ey Mü'minlerin Emîri, ordu kumandanları ve Arab'ın şerifleri huzûrundadır. Şu mes'elede nasıl re'y edersin, bana haber ver: Eğer Şam'da bulunan evli bir erkek aleyhine onlardan elli adam, onu görmedikleri hâlde onun zina ettiğine şâhidlik etmiş olsalardı, sen o adamı onların bu şehâdetleriyle recm eder miydin? dedim. da: Hayır (recm etmezdim), diye cevâb verdi. Ben yine: Re'yini bana haber ver: Şayet Hımıs'ta bulunan bir erkek aleyhine, onu gözleriyle görmedikleri hâlde onlardan elli kişi, o hırsızlık yapmıştır diye şâhidlik etselerdi, sen onun elini keser miydin? dedim. bu sorumu da: Hayır, diye cevâbladı. Ben: Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şu üç hasletten başka hiç bir kimseyi asla öldürmedi: Kendi nefsinin çekmesi veya cinayeti ile haksız olarak öldüren ve bu sebeble kisasen öldürülen; Evlilikten sonra zina eden; İslâm Dîni'nden çıkarak, Allah'a ve Rasûlü'ne harb açan kimse. topluluk: Enes ibn Mâlik sana: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hırsızlarda veya hırsızlıkta el kestiğini, gözleri oyduğunu ve onları güneşe attığım tahdîs etmiş değil mi? dediler. de onlara şöyle dedim: Sizlere ben Enes ibn Mâlik'in hadîsini tahdîs edeyim: Bana Enes şöyle tahdîs etti: Ukl kabîlesinden sekiz nefer insanRasûlüllah'a geldiler ve onunla İslâm üzerine bey'atlaştılar. Müteakiben Medine arazîsinin havası onlara ağır geldi de vücûdları hastalandı. Onlar bu hastalıklarını Rasûlüllah'a arzettiler. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bizim çobanımızla beraber develerin yanına çıksanız, onların sütlerinden ve bevllerinden nail olsanız?" buyurdu. Onlar: Peki, deyip develerin yanına çıktılar. Onların sütlerinden ve sidiklerinden içtiler ve sıhhat buldular. Akabinde Rasûlüllah'ın çobanını öldürdüler, develeri de sürüp gittiler. Derken bu haber Rasûlüllah'a ulaştı. Rasûlüllah derhâl arkalarından bir seriyye gönderdi. Kısa zamanda yakalanıp geri getirildiler. Rasûlüllah emretti, elleri ve ayakları kesildi, gözlerini de oydurdu. Sonra onları güneşe attırdı ve nihayet öldüler. Bunların işlemiş oldukları suçtan daha şiddetli hangi suç vardır: Bunlar İslâm Dîni'nden geri dönmüşler, insan öldürmüşler, hırsızlık yapmışlardır, dedim. ibnu Saîd: Vallahi ben bu gün senden işittiğimin benzerini bu günden önce asla işitmiş değilim! dedi. Kılâbe dedi ki: Ben Anbese'ye: Ey Anbese! Sen benim bu hadîsimi bana karşı redd mi ediyorsun? dedim. Hayır (sana karşı reddetmiyorum), lâkin sen hadîsi tastamam olduğu gibi getirdin. Vallahi bu şeyh (yani Ebû Kılâbe) aranızda yaşadığı müddetçe bu ordu (yani Şâm ahâlîsi) hayırdan asla ayrılmazlar, dedi. konuşmama şöyle devam ettim: Bu, benzeri işlerde uygulanmak üzereRasûlüllah tarafından konulmuş bir kaanûn olmuştur. Rasûlüllah'ın huzuruna Ensâr'dan bir topluluk girdi, O'nun yanında konuştular. Sonra onlardan biri Hayber'e doğru yola çıktı. O kişi önlerinden gitti ve orada öldürüldü. Ötekiler de onun ardından Hayber'e çıktılar. Bir de gördüler ki, arkadaşları(Abdullah ibn Sehl) kan içinde debeleniyor. Hemen Rasûlüllah'ın yanına döndüler ve: Yâ Rasûlallah! Arkadaşımız bizimle beraber senin yanında konuşuyordu, bizim önümüzde yola çıktı, biz onu kan içinde bulanır vaziyette bulduk! dediler. yahut mescidinden) çıkıp onların yanına geldi ve: "Onu kimin öldürdüğünü düşünüyor veya görüyorsunuz?" diye sordu. da: Biz onu Yahûdîler'in öldürdüğünü düşünüyoruz, dediler. Rasûlüllah, Yahûdîler'e haberci salıp onları çağırttı ve: "Bunu öldüren sizler misiniz?" diye sordu. Onlar: Hayır, dediler. Rasûlüllah iddiacılara: "Siz, Yahudiler'den elli kişinin onu öldürmediklerine dâir yemîn etmesine razı olur musunuz?" dedi. Yahûdîler bizim hepimizi öldürmelerine ehemmiyet vermezler, sonra da öldürmediklerine yemîn ederler! dediler. yine müddeîlere hitaben: "Sizler kendinizden elli kişinin(onu bunlar öldürdü diye) yemîni ile diyete hakk kazanır mısınız?" buyurdu. sahâbîler: Bizler bu yemini yapamayız! dediler. üzerine Rasûlüllah o kimsenin diyetini kendi malından verdi. Kılâbe geçen senedle şöyle dedi: Ben şöyle dedim: Huzeyl kabilesi Câhiliyet devrinde kendilerinin yeminli bir dostlarından ayrılmışlar: Sen bizden, biz de senden değiliz, demişlerdi. ayrılınan kimse Yemen'den bir ev halkına (onlardan hırsızlık için) Bathâ denilen Mekke vadisinde geceleyin hücum etti. O ev halkından bir adam, o hırsızın gelmesiyle uyandı da ona bir kılıç darbesi attı ve onu öldürdü. Akabinde Huzeyl kabilesi geldiler ve o Yemenli adamı (yânı kendisinden ayrılınmış olup da hırsızlık teşebbüsü sırasında onu öldüren kimseyi) yakaladılar ve hacc mevsiminde Omer ibnu'l-Hattâb'ın huzuruna çıkardılar ve: Bu adam bizim arkadaşımızı öldürdü, dediler. Kaatil de: O, hırsızlık yapmıştır ve bunlar, yâni onun kavmi de bundan ayrılmış hâldedirler, dedi. de: Huzeyl kabilesinden elli kişi ondan ayrılmadıklarına yemîn ederler, dedi. üzerine onlardan kırkdokuz kişi o kimseden ayrılmadıklarına yalan olarak yemîn etti. Bu sırada Huzeyl kabilesine mensûb olan bir adam Şam'dan geldi. Hemen ondan da kendileri gibi o zâttan ayrılmadıklarına dâir yemîn etmesini istediler. O Şam'dan gelen adam bin dirhem fidye verip yeminini onlardan kurtardı. Bu sefer onun yerine başka bir adam soktular. Böylece Omer o adamı maktulün kardeşine teslîm etti. Onun eli, ötekinin eliyle bir yere getirilip bağlandı. Bunlar şöyle dediler: Biz elli kişi, yani ondan ayrılmadığımıza yemîn eden bizler - (hakikatte yemîn edenler ancak kırkdokuz olduğundan burada küll söylenip cüz irâde edilmiştir)- yürüdük. Nihayet Mekke'den bir gecelik uzaklıkta olan Nahle mevkiine vardıkları zaman kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya girdiler. Akabinde o mağara yemîn etmiş olan o elli kişinin üzerine çöktü, hepsi öldüler de o elleri birbirine bağlanan iki kişi (yani maktulün kardeşi ile Şam'dan gelen adamın yerine koydukları kişi) kaçıp kurtuldular. Onları da bir taş ta'kîb etti ve maktulün kardeşinin ayağına çarpıp onu kırdı. O bir yıl daha yaşadı, sonra öldü. Kılâbe geçen senedle şöyle dedi: Ben şöyle dedim: Abdulmelik ibn Mervân bir adamı kasâme yemîni ile kısas yapmıştır. Fakat sonra yaptığına pişman olmuş ve emir vermiş de yemîn eden o elli kişinin isimleri divân defterinden silinmiş ve onları Şam'dan başka yere sürgün etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kasâme Yemini Bâbı
6985-) Bize Hammâd ibn Zeyd, Ubeydullah ibn Ebî Bekr ibn Enes'ten; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Bir kimse Peygamber'in evlerindeki deliklerin birinden içeriye baktı. Hemen Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir mışkas veya birkaç mışkas ile ona doğru kalktı da, onu dürtmek için ona doğru sinerek yaklaşmaya başladı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bir Kavmin Evlerine İzinleri Olmaksızın Tırmanıp Bakan, Onların Da Gözünü Çıkardıkları Kimseye Diyet Yoktur Bâbı
6986-) Bize Leys, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. Ona da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Bir kimse Rasûlüllah'ın kapısındaki bir delikten içeriye bakmıştı. O sırada Rasûlüllah'ın elinde midrâ denilen demirden bir tarak vardı ki, onunla başını kaşıyordu.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) -delikten münasebetsizce bakan- o kişiyi görünce: "Eğer senin bana bakıyor olduğunu daha önce bileydim, şu demiri gözüne saplardım!" buyurdu. yineRasûlüllah: "İzin isteme, ancak göz cihetinden kaanûn yapılmıştır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bir Kavmin Evlerine İzinleri Olmaksızın Tırmanıp Bakan, Onların Da Gözünü Çıkardıkları Kimseye Diyet Yoktur Bâbı
6987-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Eğer bir kimse izinsiz olarak senin mahremiyyetine bakar, sen de iki parmağın arası ile bir çakıl taşı atarak onun gözünü çıkarırsan, bundan dolayı artık sana herhangibir günâh sabit olmaz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bir Kavmin Evlerine İzinleri Olmaksızın Tırmanıp Bakan, Onların Da Gözünü Çıkardıkları Kimseye Diyet Yoktur Bâbı
6988-) Bize Mutarrıf tahdîs edip şöyle dedi: Ben eş-Şa'bî'den işittim, şöyle dedi: Ben Ebû Cuhayfe'den işittim, şöyle dedi: Ben Alî (radıyallahü anh)'ye: Siz Ehli Beyt'in yanında Kur'ân'da olmayan herhangi birşey var mı? -Bir kerre "İnsanların yanında olmayan birşey var mı?" demiştir- diye sordum. Taneyi yaran ve insanı yaratan Allah'a yemîn ederim ki, bizim yanımızda Kur'ân'da olandan başka birşey yoktur. Ancak insana Allah'ın Kitâbı'nı anlamak hususunda verilen bir anlayış ve bir de şu sahîfedeki şey vardır, dedi. O sahîfedeki nedir? dedim. Akl, yani diyet, esîrin bağının çözülüp kurtarılması, kâfir karşılığında müslümânın öldürülmeyeceği, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Âkile Cemâati Bâbı
6989-) Bize Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Huzeyl kabîlesİnden iki kadın birbiriyle döğüşüp, bunların biri diğerine bir taş atmış ve bu sebeble o kadın, karnındaki cenini (ölü olarak) dışarıya atmıştı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kadının cenini hakkında semeni, diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenîni Nin Hükmünü Beyân Bâbı
6990-) Bize Hişâm, babası Urve'den; o da el-Mugîre ibn Şu'be'den tahdîs etti ki, Omer ibnu'l-Hattâb onlarla, kadının doğum vaktinden evvel düşürülen cenini hakkında istişare etti de, el-Mugîre: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) cenîn hakkında tam diyet bedelinin onda birinin yarısı kadar olan bir erkek yahut dişi köle ile hükmetti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenîni Nin Hükmünü Beyân Bâbı
6991-) Omer ona: Seninle beraber buna şehâdet edecek bir kimse daha getir, dedi. Bunun üzerine Muhammed ibn Mesleme de Peygamber'in böyle hükmettiğine şehâdet eyledi. Ubeydullah ibn Mûsâ, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Omer ibnu'l-Hattâb, insanlara: aleyhi ve sellem)'in düşük cenîn hakkındaki hükmünü işiten kimse var mı? diye sordu. el-Mugîre: Ben işittim; Peygamber düşük cenîn hakkında tam diyet bedelinin onda birinin yarısı kadar olan bir erkek yahut dişi köle ile hükmetti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenîni Nin Hükmünü Beyân Bâbı
6993-) Omer: Beraberinde buna şehâdet edecek bir kimse getir, dedi. üzerine Muhammed ibn Mesleme: Ben, Peygamber üzerine böyle hükmettiğine şehâdet ediyorum, dedi. Hişâm ibn Urve, babasından, onun Mugîre ibn Şu'be'den, Omer'in kendileriyle kadının vakitsiz düşürülmüş cenini hakkında istişare ettiğini, bundan önceki hadîs gibi tahdîs ederken işitmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenîni Nin Hükmünü Beyân Bâbı
6995-) Bize el-Leys, İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Lahyân oğulları'ndan bir kadının ölü olarak düşen cenîni hakkında kıymeti, tam diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşan bir köle veya câriye ile hükmetti.Sonra lehine tam diyet bedelinin onda birisinin yarısı ile hükmolunan o cenînin anası kadın öldü. Bunun akabindeRasûlüllah, o kadının mirasının, kendi oğullarına ve kocasına âid olduğuna, cinayete kurbân gidip ölmüş olan kadının diyetinin ise, cinayeti işleyen kadının erkek akrabaları üzerine lâzım geldiğine hükmetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenininin Hükmü, Öldürülen Kadının Diyetinin Öldürenin Babası Ve Babasının Asabesi Üzerine Olduğu; Çocuk Üzerine Olmadığı Bâbı
6996-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Huzeyl kabilesinden iki kadın birbiriyle döğüşüp, bunların biri diğerine bir taş attı. Taş atan kadın, öteki kadını ve onun karnındaki cenîni öldürdü. Akabinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda da'vâlaştılar. Peygamber, cenînin diyetinin, tam diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşacak erkek veya dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyeti de, caniye kadının asabesi (yani erkek akrabaları) üzerinedir, diye hükmetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Kadının Cenininin Hükmü, Öldürülen Kadının Diyetinin Öldürenin Babası Ve Babasının Asabesi Üzerine Olduğu; Çocuk Üzerine Olmadığı Bâbı
6997-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'ye geldiği zaman üvey babam Ebû Talha benim elimden tutup Rasûlüllah'ın yanına götürdü ve: Yâ Rasûlallah! Enes akıllı bir oğlandır, Sana hizmet etsin! dedi. Artık ben hazarda, seferde O'na hizmet ettim. Vallahi bana yapmış olduğum birşey için "Bunu neden böyle yaptın?" demedi; yine yapmadığım birşey için de "Bunu neden şöyle yapmadın?" demedi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Köle Yâhud Çocuktan Yardım İsteyen Kimse Bâbı
6998-) Bize İbn Şihâb, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den ve Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; onlar da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayvanların kendiliğinden meydana getirdikleri cinayet ve zararlar hederdir.Kuyu kazmaktan doğan cinayet de hederdir. Ma'den kazmada meydana gelen cinayet de hederdir. Define mallarında beşte bir nisbetinde vergi vardır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Maden Cubârdır, Kuyu Da Cubârdır
6999-) Bize Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Hayvanların yaptığı zararın diyeti hederdir; kuyu kazmadan meydana gelen zarar da hederdir. Ma'den kazmada meydana gelen zarar da hederdir. Define mallarında beşte bir nisbetinde vergi vardır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Hayvanların Kendiliklerinden Meydana Getirdikleri Zararlar Hederdir.
7000-) Bize Mücâhid ibn Cebr, Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Herhangi mü'min bir kişi, muâhedeli bir zımmîyi haksız yere öldürürse, o kişi cennet kokusu kokamaz. Halbuki (büyük günâhlardan çekinen öbür mü'minler tarafından) cennet kokusu kırk-yıllık uzaklıktan duyulur!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bir Zımmîyi Cürümsüz Olarak Öldüren Kimsenin Günâhı Nı Beyân Bâbı
7001-)  Ebû Cuhayfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Alî'ye: Sizin yanınızda Allah'ın Kitâbı'nda bulunmayan nevi'den herhangi birşey var mı? -Râvî İbn Uyeyne bir kerre: "İnsanların yanında bulunmayan birşey var mı?" şeklinde söylemiştir- diye sordum. (radıyallahü anh): Taneyi (toprak içinde) yaran ve insanı yaratan Allah'a yemîn ederim ki, bizim yanımızda Kur'ân'da olanlardan başka birşey (bir ilim) yoktur. Ancak Allah'ın Kitabı hakkında bir kişiye Allah tarafından verilen anlama ve bir de şu sahîfede yazılı olan şeyler vardır, dedi. Bu sahîfedeki hükümler nedir? dedim. Alî: Öldürme diyeti, esirin (esîrlik bağının çözülüp) kurtarılması, kâfir kişiye karşılık müslümânın öldürülmeyeceği hükümleri vardır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Kâfir Kişiye Bedel Müslüman Öldürülmez”
7002-)  Bize Sufyân es-Sevrî, Amr ibn Yahya'dan; o da babası Yahya ibn Umâre'den; o da Ebû Saîd eI-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Peygamberler arasında şu, şundan daha hayırlıdır demeyiniz!" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Müslüman Kişi Öfke Sırasında Bir Yahudiye Tokat Vurduğu Zaman Üzerine Birşey Lâzım Gelmez
7003-)  Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yahûdîler'den bir adam, yüzüne tokat vurulmuş olduğu hâlde,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Ensâr'dan olan sahâbîlerinden bir adam benim yüzüme tokat vurdu, diye şikâyet etti. "Onu çağırın!" buyurdu. o Ensârî adamı çağırdılar.Peygamber: "Sen bunun yüzüne niçin tokat vurdun?" diye sordu. O zât: Yâ Rasûlallah! Ben Yahûdîler'in yanından geçtim de bunu "Musa'yı bütün beşeriyetin üstüne seçip tercîh eden Allah'a yemîn ederim ki" derken işittim. dedi ki: Ben: Muhammed'in üstüne de mi (yükseltti), dedim. Ensârî dedi ki: Bu sırada beni bir öfke yakaladı, ben de bu sebeble onu tokatladım, dedi. "Bana peygamberler arasından üstünlük, hayırlılık vermeyiniz. Hakikatte insanlar kıyâmet gününde(dehşetten) bayılacaklar. (Ben de onlarla beraber bayılacağım.) Fakat ilk ayılan ben olacağım. O anda bir de göreceğim ki, Mûsâ, Arş'ın ayaklarından bir ayağa tutunmuş hâlde olacaktır. Bilmiyorum, Mûsâ da bayılanların içinde idi de benden evvel mi ayıldı, yahut Tûr Dağı'ndaki bayılması ile mi hesabı karşılandı?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'd-diyat
Konu: Bâb: Müslüman Kişi Öfke Sırasında Bir Yahudiye Tokat Vurduğu Zaman Üzerine Birşey Lâzım Gelmez
7004-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şu "Îmân edenler, bununla beraber îmânlarını haksızlıkla da bulaştırmayanlar; işte (ancak) onlardır ki(korkudan) emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (el-Enâm: 82) âyeti indiği zamân, bu, Peygamberin sahâbîleri üzerine ağır geldi ve: Bizim hangimiz îmânına zulüm karıştırmamıştır! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu, sizin düşündüğünüz haksızlık değildir. Lukmân Peygamber'in sözünü işitmiyor musunuz: Şübhesiz ki (Allah'a) şirk elbette büyük bir zulümdür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Yüce Allah Şöyle Buyurdu
7005-)  Bize Abdurrahmân ibnu Ebî Bekre, babası Ebû Bekre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Büyük günâhların en büyükleri Allah'a ortak koşmak, ana-babaya âsî olmak ve yalan şâhidliğidir". "Yalan şâhidliği" yahut "Yalan söz söyleme"yi üç kerre tekrar etti. Peygamber bunu durmadan tekrar ediyordu, nihayet biz: Keşke sükût etse! dedik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Yüce Allah Şöyle Buyurdu
7006-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir A'râbî geldi de: Yâ Rasûlallah! Büyük günâhlar nedir? diye sordu. Rasûlüllah: "Allah'a ortak kılmaktır" buyurdu. A'râbî: Bundan sonra nedir? dedi. Rasûlüllah: "Bundan sonra anaya babaya âsî olmaktır" buyurdu. Bedevi: Bundan sonra nedir? dedi. Rasûlüllah: "el-Yemînu'l~gamûs'tur" buyurdu. Râvî dedi ki: Ben: "el-Yemînu’l-gamûs" nedir? diye sordum. O da: Yemininde yalancı olduğu hâlde, müslümân bir kimsenin malını kesip alan yemindir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Yüce Allah Şöyle Buyurdu
7007-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adamRasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah! Câhiliyet zamanında(müslümân olmadan önce) işlediğimiz günâhlardan dolayı ceza görecek miyiz? diye sordu. aleyhi ve sellem) şöyle cevâb verdi: "Her kim müslümânlıkta güzel hareket ederse, câhiliyet hayâtında işlediği günâh ile muaheze olunmaz. Fakat her kim müslümânlıkta (sebat etmeyip irtidâd etmek) fenalığında bulunursa (ve küfür üzere ölürse) o, hem evvelce câhiliyetteki ameliyle, hem de sonra müslümânlıktaki küfür ve irtidâdıyle muaheze olunur (ebedî cehennemde kalır)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Yüce Allah Şöyle Buyurdu
7008-) İbn Abbâs'ın kölesi İkrime şöyle demiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'e birkaç zındık getirildi de, o da bunları yaktı. Alî'nin bu zındıklara yakma cezası uygulaması haberi İbn Abbâs'a ulaşınca, İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Ben olaydım Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın"Allah'ın azâbı ile azâblamayın!" diye nehyi olduğu için, onlara yakma cezası uygulamazdım. Ben o zındıkları, Rasûlüllah'ın"Dînini tebdil eden kimseyi öldürünüz!" kavlinden dolayı öldürürdüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Erkek Mürted İle Kadın Mürteddenin Hükümleri - Bir Midir Yâhud Ayrı Mıdır? Ve Bunların Tevbe Etmelerini İstemek Bâbı
7009-)  Bize Ebû Burde tahdîs etti ki, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in huzuruna vardım. Yanımda Eş'arîler'den iki adam vardı. Onların biri sağımda, diğeri de solumda idi. Bu sırada Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) dişlerini misvâklıyordu. Yanımdaki iki kimse de Rasûlüllah'tan iş ve me'mûriyet istediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Yâ Ebâ Mûsâ!" yahut: "Yâ Abdallah i'bne Kays!" buyurdu. Mûsâ dedi ki: Ben: Seni hakk ile gönderen Allah'a yemin ediyorum ki, bu iki kimse, gönüllerindeki vazîfe istemeyi bana bildirmediler ve ben onların böyle bir iş isteyeceklerini bilmiş değildim, dedim. Bu sırada ben, O'nun yukarı kalkmış olan dudağının altındaki misvakına bakıyordum. Rasûlüllah: "İş dileyen kimseyi biz, işimiz üzerinde kullanmayız; lâkin sen yâ Ebâ Mûsâ -yahut:Yâ Abdallah i'bne Kays!- Yemen 'e (oraya vâlî olarak) git!" buyurdu. onun arkasından Muâz ibn Cebel(Yemen'in bir bölgesine vazifeli olarak) gitti. Nihayet Muâz, Ebû Musa'nın yanına geldiği zaman, Ebû Mûsâ onun için bir yastık koydu ve ona: Bineğinden in (ve yastık üzerine otur)! dedi. Musa'nın yakınında bir bağla sıkıca bağlanmış bir adam bulunuyordu. Muâz, Ebû Musa'ya: Bu bağlı insan nedir? dedi. Ebû Mûsâ: Bu bir Yahûdî idi, İslâm'a girdi, sonra da yine Yahûdî oldu, dedi. Mûsâ, Muâz'a: Otur! dedi. Muâz da üç kerre: Allah'ın ve Rasûlüllah'ın hükmü olarak, dînînden dönen bu kişi öldürülünceye kadar ben oturmam! dedi. üzerine Ebû Mûsâ, onunla ilgili emrini verdi, o mürted de öldürüldü. Bundan sonra Muâz ile Ebû Mûsâ gece yaptıklan ibâdeti zikrettiler: Biri (ki Muâz): Bana gelince, ben gece ibâdeti yapar ve uyurum, ibâdetim hususunda sevâb arzu etmekte olduğum gibi uykum hakkında da sevâb arzu etmekteyim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Erkek Mürted İle Kadın Mürteddenin Hükümleri - Bir Midir Yâhud Ayrı Mıdır? Ve Bunların Tevbe Etmelerini İstemek Bâbı
7010-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn Utbe haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edip, Ebû Bekr halîfe yapıldığı ve Arab kavminden kâfir olanlar kâfirliğe döndükleri zaman, (ordu gönderilmesinde) Omer: Yâ Ebâ Bekr! Bu insanlara karşı nasıl harb açar, kıtal yaparsın? Halbuki Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ben insanlarla, onlar Lâ ilahe ille'llâh' deyinceye kadar harb etmeye emrolundum. Her kim bu 'Lâ ilahe ille’llâh' şehâdet kelimesini söylerse, hakkı ile olmak hâriç, benden malını ve canını korumuş olur, (gizli küfür ve ma'siyetinin) hesabı ise, Allah'a âiddir" buyurmuştu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Farzları Kabul Etmekten Çekinenlerin Ve Dînden Dönmeğe Nisbet Edilenlerin Öldürülmeleri Bâbı
7011-) Ebû Bekr cevaben: Vallahi ben, namaz ile zekât arasını ayıran kimselerle muhakkak harb ederim. Çünkü zekât, mâlî bir haktır. Allah'a yemîn ederim ki, bunlar Rasûlüllah'a veregeldikleri bir dişi oğlağı, benden men' ederlerse, bu men' ediş üzerine onlarla muhakkak harb ederim! dedi. üzerine Omer: Vallahi şunu gördüm ki, mürtecilerin katli hakkındaki halîfenin bu hükmü, Allah'ın, Ebû Bekr'in gönlünde yarattığı genişliğin eseridir. Bu sayede onlarla harb etmenin hakk olduğunu öğrendim! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Farzları Kabul Etmekten Çekinenlerin Ve Dînden Dönmeğe Nisbet Edilenlerin Öldürülmeleri Bâbı
7013-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Bir kerre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna beş on kişilik bir Yahûdî, izin isteyip geldiler. Bunlar içeri girince(selâm vermiş olmak için "Ölüm üzerine olsun" demek olan): es-Sâmu aleyke! dediler. Ben (bu hâin sözü anlayarak): Hayır, sâm ve la'net sizin üzerinize olsun! diye karşılık verdim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Âişe! Şübhesiz Allah refiktir, her işte yumuşaklıkla muamele etmesini sever" buyurdu. de O'na: Sen onların dediklerini işitmedin mi? dedim. Peygamber: "Ben de: 'Ve aleykum (Sizin üzerinize de olsun)’ dedim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Zımmî Olan Yahûdî Ve Hrıstiyan Yâhud Muâhid Gibi Bir Başkası Peygambere Sövmeyi Tarîz Ettiği Ve Es-sâmu Aleyke Sözü Gibi Sövmeyi Açıkça Söylemediği Zaman?
7014-) Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yahudiler herhangi birinize selâm verdikleri zaman, onlar ancak 'Sâm aleyke' derler. Bunun üzerine siz de 'Aleyke (Sizin üzerinize de olsun)' deyiniz!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb: Zımmî Olan Yahûdî Ve Hrıstiyan Yâhud Muâhid Gibi Bir Başkası Peygambere Sövmeyi Tarîz Ettiği Ve Es-sâmu Aleyke Sözü Gibi Sövmeyi Açıkça Söylemediği Zaman?
7015-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şimdi ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzüne bakıp görür gibiyim: O, peygamberlerden bir peygamberi hikâye ediyordu ki, kavmi O'nu dövmüş de, O'nun kanını akıtmışlardı. Fakat O, yüzünden hem kanını siliyor, hem de: "Yâ Rabb! Kavmimi mağfiret eyle, çünkü onlar bilmiyorlar!" diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Bâb
7016-) Bize Suveyd ibnu Gafele tahdîs etti. Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben size RasûlulIah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan bir hadîs tahdîs ettiğimde, and olsun ki, gökten düşmem bana O'nun dilinden yalan uydurmamdan daha sevimlidir. Fakat benimle sizin aranızda görüştüğümüz sıra size birşey tahdîs ettiğimde (ta'rîz etmiş olabilirim). Çünkü(muhavere de bir harbdir) harb (ise) hud'adır. Rasûlüllah'tan işittim, O şöyle buyuruyordu: "Zamanın âhirinde yaşları küçük, akılları zayıf bir kavim meydana çıkacaktır. Onlar mahlûkaatın hayırlısı olan Peygamber sözünden söyleyecekler. Fakat bunların îmânları boğazlarından öteye geçmiyecektir. Onlar (şiddetle atılan) okun avdan öteye çıkışı gibi dînden çıkacaklardır. Siz onlara nerede rastgelirseniz, onları öldürünüz. Çünkü (bunlar bozguncudur), bunları öldürmekte, öldüren kişiye kıyâmet gününde ecir ve sevâb vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Dînden Çıkan Hâricîlerle Haktan Sapıp Bâtıla Meyleden Mülhidlerin, Davâlarının Çürüklüğü İçin Kendilerine Hüccet Getirilmesinden Sonra Öldürülmeleri Bâbı
7017-) Bana Muhammed ibn İbrâhîm et-Teymî, EbûSeleme'den ve Atâ ibn Yesâr'dan haber verdi ki, bu ikisi Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'ye gelip ondan Harûriyye'yi sormuşlar ve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den Harûriyye'yi zikrettiğini işittin mi? demişler. Saîd şöyle demiştir: Ben Harûriyye'nin kimler olduğunu bilmem. Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Bu ümmetin içinde ("Bu ümmetten" demedi) bir kavim çıkar ki, sizler, onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı hor görürsünüz- Onlar Kur'ân okurlar, fakat Kur'ân onların boğazlarından yahut hançerelerinden öteye geçmez. Onlar, okun avdan delip çıkışı gibi dînden çıkarlar. Okun atıcısı (avı delip geçen) okuna bakar, sonra demirine bakar, sonra okun demir geçecek yerinden yukarıca sarılan sinire bakar (kan izi göremez), sonra avcı şübhe ederek fûka denilen kiriş yerine kandan birşey bulaşıp bulaşmadığına bakar(orada da kan izi göremez)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Dînden Çıkan Hâricîlerle Haktan Sapıp Bâtıla Meyleden Mülhidlerin, Davâlarının Çürüklüğü İçin Kendilerine Hüccet Getirilmesinden Sonra Öldürülmeleri Bâbı
7018-) Bana Omer (ibnu Muhammed ibn Zeyd ibn Abdillah ibn Omer) tahdîs etti ki, babası ona Abdullah ibn Omer'den Harûriyye'yi zikrederek tahdîs etmiş ve şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Onlar, okun avdan delip çıkışı gibi İslâm Dîni 'nden çıkarlar!'' buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Dînden Çıkan Hâricîlerle Haktan Sapıp Bâtıla Meyleden Mülhidlerin, Davâlarının Çürüklüğü İçin Kendilerine Hüccet Getirilmesinden Sonra Öldürülmeleri Bâbı
7019-) Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme'den haber verdi ki, Ebû Saîd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet taksimi yaparken, bu sırada Abdullah ibnu Zî’l-Huveyrisa et-Temîmî geldi ve: Adalet et, yâ Rasûlallah! dedi. Rasûlüllah da ona: "Sana veyl olsun! Eğer ben adalet etmemem kim adalet eder?" buyurdu. ibnu'l-Hattâb: (Yâ Rasûlallah!) Beni serbest bırak da şunun boynunu vurayım! dedi. "Onu terket! Şübhesiz onun birtakım avanesi vardır ki, sizden biriniz onların namazları yanında kendi namazını, onların oruçları yanında kendi orucunu muhakkak küçük görecek. Onlar okun avdan(delip) çıkışı gibi dînden çıkacaklar. (Avı delip geçen) okun tüyüne bakılır, orada kandan hiçbirşey bulunmaz. Sonra okun demirine bakılır, orada da hiçbirşey bulunmaz. Sonra okun yaya giriş yerine bakılır, orada da birşey bulunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da birşey bulunmaz. Ok, avın işkembesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbirşey oka yapışıp kalmamıştır. Onların alâmeti, iki elinden biri -yahut: İki memesi kadın memesi gibi olan, yahut: Öteye beriye gidip gelen büyük bir et parçası gibi olan bir adamdır. Onlar, insanlar (müslümânlar) arasında bir ayrılma olduğu zaman ortaya çıkarlar!" Saîd şöyle dedi: Ben şehâdet ediyorum ki, bu hadîsi ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim. Ve yine şehâdet ediyorum ki, Alî (ibn Ebî Tâ-lib Nehrevân'da) bunlarla harb yapmıştır, ben de onun maiyyetinde idim. Netîcede Peygamber'in vasıflandırdığı vasıf üzere bir adam (bulunup) getirildi. Saîd: ''İçlerinden sadakaların taksîmi) hususunda seni ayıplayacaklar da var. Çünkü eğer içlerinden kendilerine verilirse hoşlanırlar. Şayet yine kendilerinden olanlara verilmezse derhâl kızarlar" (et-Tevbe: 58) âyeti bunun hakkında indi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Ülfet İçin Ve İnsanların Kendisinden Dağılmamaları İçin Hâricîlerle Kıtali Terkeden Kimse Bâbı
7020-) Bize Buseyr ibnu Amr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Sehl ibn Huneyf'e: Sen Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den Haricîler hakkında herhangi birşey söylerken işittin mi? diye sordum. ibn Huneyf şöyle dedi: Ben Peygamber'den, elini Irak tarafına uzatarak şöyle buyururken işittim: "Oradan bir kavim çıkacak ki, onlar Kur'ân'ı okurlar, Kur'ân onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar atılan bir okun avı delip çıkması gibi İslâm'dan sür'atle çıkarlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu İstitâbeti'l-mürteddîn…
Konu: Ülfet İçin Ve İnsanların Kendisinden Dağılmamaları İçin Hâricîlerle Kıtali Terkeden Kimse Bâbı