Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

73-) Ben Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kişiden başkasına gıbta olmaz: Allah tarafından kendisine mal verilip de hakk yolunda o malı helak etmeğe musallat kılınan kimse, Allah tarafından kendisine hikmet verilip de onunla hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlimde Ve Hikmette Gıbta Etmek
74-) Ibn Şihâb da kendisine bu hadîsi Ubeydullah ibn Abdillah'ın haber verdiğini tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma bir defa Hurr ibn Kays ibn Hısn el-Fezârî ile, Musa'nın arkadaşı hakkında münazaa etmiştir. Bu münazaada İbn Abbâs: Musa'nın arkadaşı Hızır'dır, dedi. Derken onların yanına Ubeyy ibn Kâ'b uğradı. İbn Abbâs onu çağırıp: Ben şu arkadaşımla, Musa'nın buluşmak için yol aramış olduğu arkadaşı hakkında çekiştim. Sen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den onun hâlini zikrederken işittin mi? dedi. Ubeyy şöyle dedi: Evet, ben Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: İsrâîl oğulları'ndan seçkin bir topluluk içinde bulunduğu sırada ona bir kimse geldi ve: Senden daha âlim bir kimse biliyor musun? diye sordu. Musa: Hayır, bilmiyorum, dedi. Bunun üzerine Allah Musa'ya: Hayır, kulumuz Hızır vardır, diye vahyetti. Musa da onunla buluşmak yolunu taleb etti. Allah da onun için balığı bir alâmet yaptı. (Allah tarafından) kendisine: Balığı kaybettiğin zaman hemen dön. Muhakkak sen ona kavuşacaksın, denildi. Musa deniz içinde balığın izini ta'kîb eder oldu. Musa'nın genç adamı (kendisinden kuşluk yemeğini istediği zaman) Musa'ya: Gördün mü, kayaya sığındığımız vakit ben balığı(n hâlini söylemeyi) unutmuşum; onu söylememi bana şeytândan başkası unutturmadı, dedi. Buna karşılık Musa genç adamına: İşte bizim arayacağımız bu idi, dedi ve izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler. Derken Hızır'ı buldular. İşte Allah'ın kendi Kitâb'ında kıssa yaptığı şey, onların (Musa ile Hızır'ın) hâlindendir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Mûsâ Aleyhis-selâmın Deniz Sâhilinde Hızıra Gitmesi İle Yüce Allahın: Musa Ona: Sana Öğretilen İlimden Bana Da Öğretmen İçin Sana Tâbi Olayım Mı? Dedi El-kehf: 18/kavli
75-) Bize Hâlid el-Hazzâ'(141) İkrime (104,7)'den; o da ibn Abbâs (68)'tan tahdîs etti. İbn Abbâsradıyallahü anhüma: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni kucakladı da: "Yâ Allah, ona Kitâb'ı öğret!" diye dua etti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Yâ Allah, Ona Kitâbı Öğret Kavli Bâbı
76-)  Abdullah İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada, dişi bir merkebe binerek karşıdan geldim. O zaman bulûğ yaşına yaklaşmıştım. Safflardan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim: Ondan sonra saffa girdim. Bu yaptığım işe kimse ses çıkarmadı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Küçüğün Hadîs İşitip Yüklenmesi Ne Zaman Sahîh Olur?
77-) Bana Zubeydî(147), Zuhrî'den; o da Mahmûd ibnu'r-Rabî'(radıyallahü anh)'den tahdîs etti. şöyle demiştir: Beş yaşımda iken Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir kerre bir kovadan (ağzına su alıp) yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Küçüğün Hadîs İşitip Yüklenmesi Ne Zaman Sahîh Olur?
78-)  Evzâî(88-157) dedi ki: Bize Zuhrî, Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe ibn Mes'ûd'dan; o da İbn Abbâs'tan haber verdi ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma bir defa Hurr ibn Kays ibn Hısn el-Fezârî ile Musa'nın arkadaşı hakkında çekişmiştir. Derken onların yanına Ubeyy ibn Kâ'b uğradı, ibn Abbâs onu çağırıp: Ben şu arkadaşımla, Mûsâ'nın buluşmak için yol aramış olduğu arkadaşı hakkında çekiştim. Sen Rasûlüllah'tan onun hâlini zikrederken işittin mi? dedi. Ubeyy şöyle dedi: Evet, ben Peygamber'den işittim; şöyle buyuruyordu: İsrâîl oğulları'ndan seçkin bir topluluk içinde bulunduğu sırada ona bir kimse geldi ve: Senden daha âlim bir kimse biliyor musun? diye sordu. Musa: Hayır, bilmiyorum, dedi. Bunun üzerine Allah Musa'ya: Hayır, kulumuz Hızır vardır, diye vahyetti. Musa da onunla buluşmak yolunu taleb etti. Allah da onun için balığı alâmet yaptı. (Allah tarafından) kendisine: Balığı kaybettiğin zaman dön, muhakkak sen ona kavuşacaksın, denildi. Bundan sonra Musa deniz içinde balığın izini ta'kîb eder oldu. Musa'nın genç adamı (kendisinden kuşluk yemeğini istediği zaman) Musa'ya: Gördün mü, kayaya sığındığımız vakit ben balığın hâlini söylemeyi) unutmuşum, onu söylememi bana şeytândan başkası unutturmadı, dedi. Buna karşılık Musa genç adamına: İşte bizim arayacağımız bu idi, dedi ve izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler. Derken Hızır'ı buldular. İşte Allah'ın kendi Kitâb'ında kıssa yaptığı şey, Musa ile Hızır'ın hâlindendir."

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Aramak İçin Sefere Çıkmak Bâbı
79-)  Bize Hammâd ibn Usâme(201), Bureyd ibn Abdillah'tan; o da Ebû Musa(radıyallahü anh)'dan tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: benim vâsıtamla gönderdiği hidâyet ve ilim, bol yağmura benzer. Bu yağmur kâh öyle bir toprağa düşer ki, onun bir kısmı suyu kabul eder ve çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde)tutar da Allah onunla insanları fâidelendirir: Ondan hem kendileri içerler, hem de hayvanlarını suvarırlar, ekin ekerler. Bu yağmur diğer bir nevi' toprağa daha isabet eder ki, düz ve kaypaktır; ne suyu üstünde tutar, ne çayır bitirir. Allah 'in dinini anlayıp da Allah 'ın benim vâsıtamla gönderdiği hidâyet ve ilimden faydalanan ve bunu bilip de başkasına bildiren kimse ile, bunu duyduğu vakit kibrinden başını bile kaldırmayan ve Allah'ın benimle gönderilen hidâyetini kabul etmeyen kimse böyledir". Abdillah Buhârî der ki: Ishâk ibn Ibrâhîm (238): "Ve kâne minhâ tâifetun kayyeleti'l-mâe ( O topraktan kimi suyu içen bir taifedir)" şeklinde söyledi. "Kaaa" üzerinde su durur olan arazî parçasıdır. "Safsaf" da dümdüz arazîdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Öğrenen Ve Başkalarına Öğreten Kimsenin Fazileti Bâbı
80-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kaldırılması, cehlin kökleşmesi, şarâbın içilmesi, zinanın çoğalması kıyâmet alâmetlerindendir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Kaldırılması Ve Cehaletin Meydan Alıp Yayılması Bâbı
81-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Size öyle bir hadîs söyleyeceğim ki, benden sonra hiç kimse onu size tahdîs edip söyleyemiyecektir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: azalması, cehaletin meydan alıp yayılması, zinanın meydana çıkıp şayi' olması, elli kadının yalnız bir bakanı olacak derecede kadınların çoğalıp erkeklerin azalması kıyâmet alâmetlerindendir"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Kaldırılması Ve Cehaletin Meydan Alıp Yayılması Bâbı
82-)  İbn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki, kanıklık te'sîrinin tâ tırnaklarımdan sızdığını hâlâ duyuyorum. İçtikten sonra artığımı Ömer ibn Hattâb'a verdim" buyuruyordu. Yâ Rasûlallah! Bunu ne ile yorumladın? diye sordular. "İlim ile" cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Fazileti Bâbı
83-) Abdullah ibn Amr ibn As(radıyallahü anh)'tan (o şöyle demiştir): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Veda Haccında, insanlar sorup öğrensinler diye, Minâ'da durdu. Yanına biri gelip: Bilemedim de kurbân kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasûlüllah: Kurbânını kes, günâhı yok, buyurdu. Diğeri gelip: Bilemedim de taş atmadan evvel kurbân kestim, dedi. Taşı at, günâhı yok, buyurdu. (o gün taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hacc işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış hiçbir şey sorulmadı ki, cevâbında: "Yap, günâhı yok" buyurmasın.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Kendisi Bir Hayvan Veya Diğer Bir Binek Üzerinde Dururken Suâl Soranlara Fetva Ve Cevâb Vermek Bâbı
84-) Bize Eyyûb Sahtiyânî, İkrime'den; o da ibn Abbâs'tan tahdîs etti (ki o şöyle demiştir): Peygamber'e Veda haccında suâl soruldu. Soran kimse: Ben taş atmadan önce kurbân kestim, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu suâle: "Günâhı yoktur" diyerek eliyle işaret etti. Soran kimse: Kurbân kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasûlüllah:"Günâhı yoktur" diyerek eliyle işaret etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Fetvâ Talebine El Ve Baş İşaretleriyle Cevâb Veren Kimse Bâbı
85-) Salim ibn Abdillah şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "İlim kabz olunacak (yani kaldırılacak) cehalet ve fitneler zuhur edecek, herc çoğalacaktır" buyurdu. Yâ Rasûlallah, herc nedir? diye soruldu. Rasûlüllah, katli kasdeder gibi elini eğip indirerek: "İşte böyle!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Fetvâ Talebine El Ve Baş İşaretleriyle Cevâb Veren Kimse Bâbı
86-)  Bize Hişâm ibn Urve, Fâtıma bintu'l-Munzir'den; o da Esma bintu Ebî Bekr'den tahdîs etti. Esma(radıyallahü anh) şöyle demiştir:(Güneş tutulması zamanında) Âişe'nin yanına gittim, o namaz kılıyordu. Bu insanlara ne oluyor? dedim.(Güneş tutulduğunu anlatmak için) gökyüzüne doğru (başıyle) işaret etti. Meğer insanlar hep namaza durmuşlar. Âişe': "Subhânallâh" dedi. Bu bir âyet mi? diye sordum. Başıyle evet diye işaret etti. Bunun üzerine ben de namaza durdum. Nihayet üzerime baygınlık geldi. (Yanımdaki kırbadan) başıma su dökmeğe başladım. Namazdan sonra Peygamber, Allah'a hamd ve sena edip şöyle buyurdu: "Cennet ve cehenneme kadar evvelce bana gösterilmemiş hiçbir şey kalmadı ki bu makaamımda görmüş olmayayım. Bana vahy olundu ki, sizler kabirlerinizde Mesîh Deccâl'ın imtihanlarına benzer yahut ona yakın -Esmâ'nın bu iki sözden hangisini söylediğini bilmiyorum- bir imtihan geçireceksiniz. (Kabre girmiş kimseye:) Bu adam (yani Muhammed) hakkındaki ilmin nedir? diye sorulacak. Mü'min yahut yakîn sahibi olan kimse -Esmâ'nın bu ikiden hangi lâfzı söylediğini bilmiyorum- : O zât Muhammed'dir. O Allah 'in Rasûlü'dür. Bize beyyineler ile hidâyet getirdi. Biz de da'vetine icabet ettik ve O'na uyduk. O zât Muhammed'dir diyecek. Bu söz üç kerre tekrarlanacak. Ondan sonra o kimseye: Yat da rahatça uyu, o zâtınpeygamberliğine kesin surette inanmakta olduğunu bildik, denilecek. Münafık yahut kalbinde şübhesi olan kimseye -Esmâ'nın bunlardan hangisini söylediğini bilmiyorum- gelince, o (suâle karşı): Ben bilmiyorum, işittim, insanlar birşeyler söylüyorlardı, ben de onu söyledim, cevâbını verecek".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Fetvâ Talebine El Ve Baş İşaretleriyle Cevâb Veren Kimse Bâbı
87-)  Bize Şu'be, Ebû Cemre'den tahdîs etti. Ebû Cemre şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs ile insanlar arasında tercemânlık yapıyordum. İbni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle dedi: Abdu'l-Kays hey'eti Peygamber'e geldi. Peygamber: Hey'et kimlerdir, yahut cemâat kimlerdir? diye sordu. Biz Rabîa kabîlelerindeniz, dediler. Hoş geldiniz. Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin, buyurdu. Onlar: Bizler sana uzak bir yerden geliyoruz. Seninle bizim aramızda Mudarr kâfirlerinden şu cemâat vardır. Biz sana yalnız haram ayda gelebiliriz. O hâlde bize bir şey emret de geride kalanlarımıza haber verelim; o sebeble de cennete girelim, dediler. onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti. Rasûlüllah onlara yalnız azîz ve celîl olan Allah'a îmân etmeyi emrettikten sonra: Yalnız Allah'a îmân etmek ne demektir bilir misiniz? diye sordu. Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dediler. Rasûlüllah: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Rasûlüllah olduğuna şehâdet etmek, namazı ikaame, zekâtı eda etmek, ramazân orucunu tutmak ve ganimetin beşte birini vermenizdir, buyurdu. Kezâlik onları dubbâ, hantem ve muzeffet denilen kaplardan nehyetti. Şu'be dedi ki; İbn Abbâs belki nakîr, belki de mukayyer dedi. Sonra Rasûlüllah: Bu emrimi ezberleyin ve onu arkanızda kalanlara haber veriniz, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Abdul-kays Heyetini, Îmâni Ve İlmi Belleyip Ezberlemeleri Ve Bunu Arkalarındaki Kimselere Haber Vermeleri Üzerine Teşvik Eylemesi Bâbı
88-) Bize Abdullah ibn Mübarek haber verip şöyle dedi: Bize Omer ibnu Saîd ibn Ebi'l-Hasen haber verip şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Ebî Muleyke, Ukbe ibnu'l-Hâris'ten tahdîs etti ki, bu Ukbe ibnu'l-Hâris (radıyallahü anh), Ebû İhâb ibn Azîz'in kızı ile evlenmişti. Derken yanına bir kadın geldi ve: Ukbe'yi de, evlendiği kadını da ben emzirdim, dedi. Ukbe o kadına: Ne senin beni emzirdiğinden haberim var, ne de evvelce bunu bana söylediğinden, cevâbını verdi. Müteakiben hayvanına binip Medine'ye Rasûlüllah'a gitti ve mes'elenin hükmünü ondan sordu. Rasûlüllah (radıyallahü anh): "Bir kerre (senin onun kardeşi olduğun) söylenmiş bulunduğu hâlde (o kadınla evlilik) nasıl olur?" buyurdu. Bunun üzerine Ukbe o kadından ayrıldı, o da başka bir kocaya vardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Bir Şahsa Vâki Olan Bir Meseleyi Sormak İçin Sefer Etmek Ve Ehline De Öğretmek Bâbı
89-) Bize Ebû'l-Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb, Zuhrî'den haber verdi. H Ebû Abdillah Buhari der ki, İbnu Vehb şöyle dedi: Bize Yûnus, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah ibn Ebî Sevr'den; o da Abdullah ibn Abbâs'tan; o da Omer ibn Hattâb'dan haber verdi: Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr'dan bir komşum ile beraber Benû Umeyye ibn Zeyd yurdunda oturuyor idim. Bu yurd Medine'nin Avâlî denilen yüksek semtindedir.(Bir şey öğrenmek ümidiyle) Rasûlüllah'ın yanına nevbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün vahy ve sâireye dâir ne duyarsam, haberini komşuma getirirdim. O da indiği zaman böyle yapardı. Ensârî arkadaşım bir defa nevbetinin gününde idi. Dönüşünde kapımı pek şiddetli çalarak: O burada mı? diye sordu. Ben ürktüm. Yanına çıktım. Büyük bir iş meydana geldi, dedi. (Omer der ki: Ben zâten böyle birşey olacağını zannedip duruyordum. Sabah namazını kılınca giyinip kuşandım. Sonra Medine'ye inip) Hafsa'nın yanına girdim. Baktım ki ağlıyor. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizleri boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum, dedi. Ondan sonra Rasûlüllah'ın yanına girdim. Ayaküstü durduğum yerden: Zevcelerini boşadın mı? dedim. "Hayır" dedi. Bunun üzerine ben de Allâhu ekber dedim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Edinmek Hususunda Nevbetleşmek Bâbı
90-) Ebû Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Fulânca bize(namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki, adetâ namazı terkedecek gibi oluyorum, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'i hiçbir mev'ıza da o günkü kadar gadablı görmedim. Bu şikâyet üzerine Rasûlüllah: "Ey insanlar! Sizler nefret ettiricilersiniz. Her kim insanlara namaz kıldırırsa namazı hafifletsin. Çünkü cemâatin içinde hasta olanı, zayıf olanı ve iş güç sahibi olanı vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Öğüt Verme Ve Öğretme Sırasında Hoşlanmadığı Bir Şey Gördüğü Zaman Öfkelenmek Bâbı
91-) İbrâhîm en-Nahaî, Ebû Ma'mer'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh): Ay ikiye yarıldı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Menâkıbi'l-ensâr
Konu: Ayın İkiye Bölünmesi Bâbı
91-) Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî(radıyallahü anh-72,78)'den(o şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'den lukatayı(yani yitik malı) sordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): Bağını yahut kabını, kılıfını belle, sonra onu ötekine berikine bir sene bildir, tanıt. Ondan sonra onu kullan. Ondan sonra da sahibi çıkarsa yine ona ver, buyurdu. zât: Yitik deve de(böyle mi)? diye sordu. o kadar öfkelendi ki, yanakları yahut yüzü kızardı ve: Ondan sana ne? Su tulumunu, ayakkabısını beraberinde taşır.(Muhtaç oldukça) su başına gelir, ağaçlardan otlar. Onu sahibi buluncuya kadar kendi hâline bırak, buyurdu. zât: Yâ yitik davara ne buyurursun? dedi. O yâ senindir, yâ kardeşinindir, yâ kurdundur , buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Öğüt Verme Ve Öğretme Sırasında Hoşlanmadığı Bir Şey Gördüğü Zaman Öfkelenmek Bâbı
92-) Ebû Musa(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu. Bu gibi suâller çoğaltılınca öfkelendi. Ondan sonra insanlara hitaben: Bana istediğinizi sorun! buyurdu. kalkıp: Benim babam kimdir? dedi. Baban Huzâfe'dir, buyurdu. Bir diğeri kalkıp: Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir? dedi. Şeybe'nin azadlısı Salim'dir, buyurdu. ibn Hattâb Peygamber'in yüzündeki öfkeyi görünce: Yâ Rasûlallah! Biz azîz ve celîl olan Allah'a tevbe ediyoruz, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Öğüt Verme Ve Öğretme Sırasında Hoşlanmadığı Bir Şey Gördüğü Zaman Öfkelenmek Bâbı
93-) Bize Şuayb, Zuhrî’den haber verip şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle haber verdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı. Kendisine hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu; bu suâlleri çoğalttılar; bundan dolayı öfklendi de, « benden sorunuz » dedi. Abdullah ibn Huzâfe ayağa kalkıp: Benim babam kimdir? dedi. Rasûlüllah: Baban Huzâfe'dir, buyurdu. sonra Rasûlüllah "Bana sorunuz" demeyi çoğaltınca, Omer, iki dizi üstüne çökerek: Biz Allah'ı Rabb, İslâm'ı din, Muhammed'i Peygamber olarak kabul ve tasdîk ettik, dedi. üzerine sükût buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İmâmın Yâhud Muhaddisin Huzurunda Önünde İki Dizi Üzerine Çöken Kimse Bâbı
94-) Bize Sumâme ibn Abdillah, dedesi Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir söz söylediği zaman, iyice anlaşılsın diye üç kerre tekrar ederdi.. Sumâme ibn Abdillah, dedesi Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir söz söylediği zaman, iyice anlaşılsın diye üç kerre tekrar ederdi. Keza bir kavmin yanına gelip selâm verdiği zaman da üç kerre selâm verirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Anlaşılması İçin Sözü Üç Defa Tekrar Eden Kimse
96-) Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den; o da Yûsuf ibn Mâhek'den; o da Abdullah ibn Amr(radıyallahü anh)'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Yaptığımız yolculukların birinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geride kalmıştı da sonradan bize yetişmişti. O sırada ikindi namazı vakti girmişti. Biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı (mesh eder gibi az su ile yıkamaya) başladık. Bu hâli görünce en yüksek sesiyle iki yahut üç kerre: "Cehennemde yanacak ökçelere yazık!" diye nida etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Anlaşılması İçin Sözü Üç Defa Tekrar Eden Kimse
97-) Âmir eş-Şa'bî dedi ki: Bana Ebû Burde, babası Ebû Musa'dan tahdîs etti. Ebû Musa(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyordu: kişinin ikişer ecri vardır: Bunlardan biri Kitâb ehlinden olup da hem kendipeygamberine, hem de Muhammed'e îmân eden kimsedir. Diğeri köle edilmiş bir kuldur ki, hem Allah'ın hakkını, hem de efendilerinin hakkını eda ettiğinde (o da iki ecre nail olur). Üçüncüsü öyle bir kimsedir ki, yanında tasarruf edeceği bir câriye bulunur da onu edeblendirir, amma (şiddetten uzak olarak) güzel güzel edeblendirir ve onu iyice öğretir, lâkin (yine rıfk ile) güzel güzel öğretimini tamamlar, bundan sonra da onu hürriyete kavuşturup onunla evlenir. İşte boylesinin de iki ecri vardır". hadîsi söyledikten sonra Âmir eş-Şa'bî, kendi muhatabına: İşte bu bilgiyi biz sana hiçbir bedel istemeksizin veriyoruz. Halbuki vaktiyle Peygamber zamanında bundan küçük bir mes'ele için tâ Medine'ye kadar bineğe binilip yolculuk edilirdi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Kişinin Kendi Tasarrufunda Bulunan Dişi Hizmetçisine Ve Ehline İlim Öğretmesi Bâbı
98-) Bize Şu'be, Eyyûb'dan tahdîs etti. Eyyûb: Ben Atâ'dan işittim, dedi. Ata: Ben ibn Abbâs'tan işittim, dedi. İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine şehâdet ediyorum, dedi. Yâhud Ata da: Ben ibn Abbâs üzerine şehâdet ediyorum, demiştir: Rasûlüllah (mescidde va'z ettikten sonra) kadınlara duyuramadım zannıyle yanında Bilâl olduğu hâlde (erkek saflarından) çıktı. Kadınlara va'z ederek onlara sadaka vermeyi emretti. (Sözleri o kadar te'sîr etti ki) kadınların kimi (kulaklarındaki) küpeyi, kimi (parmağındaki) yüzüğü çıkanp atmağa başladılar. Bilâl de onları eteği içine topluyordu. İsmâîl (194), Eyyûb'dan; o da Atâ'dan diye söyledi. Ata da: ibn Abbâs'tan söyledi, ibn Abbâs: Ben Peygamber üzerine şehâdet ediyorum ki... demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İmâmın Kadınlara Vaz Vermesi Ve Onlara İlim Öğretmesi Bâbı
99-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle dedi: Bir kerre: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde senin şefaatinle en ziyâde mes'ûd olacak insan kimdir? denildi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Yâ Ebâ Hureyre! Hadîs bellemek için sende gördüğüm şiddetli arzuya göre, bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını zâten tahmin ediyordum. Kıyâmet gününde halk içinde şefaatimle en ziyâde mes'ûd olacak kimse kalbinden -yahut içinden- hâlis olarak La ilahe ille'llah.. diyendir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Hadîs Öğrenmeyi Şiddetle Arzu Etmek Bâbı
100-) Bana Mâlik, Hişâm ibn Urve'den; o da babası Urve'den; o da Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs'tan tahdîs etti. Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Veda haccında) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: ilmi kullarından çekip çıkarmak(yani silmek) suretiyle değil, âlimleri kabz etmek suretiyle kabz edecektir. Nihayet hiç bir âlim kalmayınca, halk bir takım câhil kimseleri kendilerine başkanlar edinirler. Bunlara bir takım suâller sorulur, onlar da ilimleri olmadığı hâlde fetva verirler de hem kendileri dalâlete düşerler, hem halkı dalâlete düşürürler" (320) şöyle der: Bize Abbâs ibn Fadl el-Herevî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Cerîr ibn Abdilhamîd, Hişâm ibn Urve'den yukarıki Mâlik hadîsi tarzında tahdîs etti

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Nasıl Kabz Olunacak?
101-) Ebû Saîd Hudrî(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir defa kadınlar Peygamber'e: Senin sözünü dinlemekte erkekler bize galebe ediyorlar, binâenaleyh kendiliğinden bize bir gün tahsîs et, dediler. üzerine Rasûlüllah, kadınlara kendileriyle buluşacağı bir gün va'd ve ta'yîn etti. Kadınlar o ta'yîn edilen günde Peygamber'in yanına geldiler. O da kendilerine va'z etti ve onlara bâzı şeyler emretti. Kadınlara söylediği sözler arasında: "İçinizden hiçbir kadın yoktur ki, çocuklarından üçünü (âhirete kendinden) evvel yollasın da cehenneme karşı onun için bir siper peyda olmasın "sözü vardı. Kadınlardan biri: İki çocuk da(öyle değil mi)? dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İki dânesi de (öyledir), buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Öğretmekde Sırf Kadınlar İçin Gün Tâyîn Edilir Mi?
102-) Bize Şu'be, Abdurrahmân ibni'l-Esbahânî'den; o da Zekvân'dan; o da Ebû Saîd Hudrî(radıyallahü anh)'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den yukarıki hadîsi tahdîs etti. yine Şu'be, Abdurrahmân ibni'l-Esbahânî'den rivayet etti. Abdurrahmân şöyle demiştir: Ben Ebû Hâzım'dan işittim, o da Ebû Hureyre'den: Rasûlüllah(mukayyed olarak): "Bulûğ çağına ulaşmamış üç çocuk" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Öğretmekde Sırf Kadınlar İçin Gün Tâyîn Edilir Mi?
103-) Bize Nâfi' ibn Omer(124) haber verip şöyle dedi: Bana İbnu Ebî Muleyke tahdîs edip şöyle dedi: Peygamber'in zevcesi Âişe, bilmediği herhangi birşeyi işitse, öğrenmek için muhakkak Peygamber'e müracaat ederdi. Bu cümleden olarak Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim hesaba çekilirse azâb edilmiş olur" buyurdu. Âişe dedi ki: Bunun üzerine ben: Allahü Taâlâ "İşte böylesi kolay bir hesaba çekilir" (lnşikaak: 84/8) buyurmuyor mu? dedim. Âişe dedi ki: Bunun üzerine Peygamber: "Bu senin dediğin ancak arzdır, yoksa her kim ince hesaba çekilirse helak olur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Birşey İşitip De Anlayamayan Kimsenin, O Şeyi Öğrenmek İçin İşittiği Zâta Tekrar Müracaat Etmesi Bâbı
104-)  Bana Leys tahdîs edip şöyle dedi: Bana Saîd el-Makburî, Ebû Şurayh (radıyallahü anh-68)'den tahdîs etti. Ebû Şurayh Huzâî, Amr ibn Saîd ibni'l-Âs'a Mekke'ye Abdullah ibn Zubeyr'e karşı ordular sevkettiği sırada şöyle dedi: Ey Emîr, Mekke fethinin ertesi günü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ayağa kalkıp îrâd eylediği bir sözü (yani hutbeyi) sana haber vermekliğime bana izin ver. O hutbeyi şu iki kulağım işitti, kalbim belledi, söyleyeni de söylerken gözlerim gördü: Yüce Allah'a hamd ve sena ettikten sonra, şöyle buyurdu: (tâ evvelden beri) haram eden Allah'tır. Onu haram kılan, insanlar değildir. Bundan dolayı Allah'a ve âhiret gününe îmân eden kimse için Mekke'de ne kan dökmek, ne de bir ağaca balta vurmak halâl olmaz. Şayet Rasûlüllah burada harb etti diye ruhsat tarafına kaçan biri bulunursa, ona: Allah yalnız Rasûl'üne izin vermiştir, size izin vermemiştir, deyiniz. Bana da yalnız bir günün bir saati içinde izin verdi. Ondan sonra bugünkü harâmlığı dünkü harâmhğı derecesine döndü. Bu dediklerimi burada hâzır bulunup şâhid olanlar burada bulunmayanlara (ve müstakbel nesillere) tebliğ etsin". Şurayh'a: Amr ne dedi? diye soruldu. Amr da cevaben: Yâ Ebâ Şurayh, ben senden daha âlimim; Mekke hiçbir âsîyi, zimmetinde kan olan bir kaçağı, firar eden hiçbir hırsızı kurtaramaz, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Hâzır Bulunup Şâhid Olanlar Gaaib Olanlara İlmi Tebliğ Etsin. Bunu İbn Abbâs, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemden Söyledi.
105-) Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Muhammed ibnu Sîrîn'den; o da Abdurrahmân ibnu Ebî Bekre'den; oda babası Ebû Bekre'den tahdîs etti. Peygamber zikrolundu (yani Ebû Bekre, Peygamber'i zikretti de şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kanlarınız, mallarınız -Muhammed ibn Sîrîn: Ebû Bekre oğlunun şunu da söylediğini zannediyorum dedi- ve ırzlarınız, bu ayınızın içinde bu gününüzün harâmlığı kadar birbirinize haramdır. Dikkat edin, hâzır olanlarınız gaaib olanlarınıza (ve müstakbel nesillere) bunu tebliğ etsin.-Muhammed ibn Sîrîn: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru söylemiştir, yani O'nun emrettiği aynen vâki' olmuş, bu tebliğ işi devam edip durmuştur, der idi.- Rasûlüllah iki kerre: "Dikkat edin, tebliğ ettim mi?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Hâzır Bulunup Şâhid Olanlar Gaaib Olanlara İlmi Tebliğ Etsin. Bunu İbn Abbâs, Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemden Söyledi.
107-) Bize Şu'be, Cami' ibn Şeddâd (118)'dan; o da Âmir ibn Abdillah ibn Zubeyr (124)'den; o da babası Abdullah ibn Zubeyr (72)'den tahdîs etti. Abdullah(radıyallahü anh) dedi ki: Ben Zubeyr ibn Avvâm(36)'a: Ben senden, fulân ve fulân kimselerin tahdîs eder olduğu gibi, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan hadîs söylerken işitmiyorum, dedim. Zubeyr: Bana gelince, ben Rasûlüllah'tan hiç ayrılmadım. Lâkin benRasûlüllah'tan işittim ki, O: "Her kim benim ağzımdan yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın" buyuruyordu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Üzerine Yalan Söyleyen Kimsenin Günâhı
108-) Bize Abdu'l-Vâris, Abdu'l-Azîz'den tahdîs etti. Şöyle demiştir: Enes (radıyallahü anh) şöyle dedi: Yemîn olsun beni sizlere çok hadîs rivayet etmekten, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in "Her kim benim üzerime bilerek yalan söylerse, cehennemdeki oturacağı yerine hazırlansın" buyurmuş olması men' etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Üzerine Yalan Söyleyen Kimsenin Günâhı
109-)  Bize Yezîd ibn Ebî Ubeyd (146), Seleme ibnu'l- Ekva'(radıyallahü anh-74)'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: söylemediklerimi her kim bana isnâd ederse cehennemdeki yerine hazırlansın."

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Üzerine Yalan Söyleyen Kimsenin Günâhı
110-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: adımı (kendinize yahut birbirinize) isim takınınız, fakat künyemi (yani "Ebu'l-Kaasım" künyesini)takınmayınız. (Şu da bilinsin ki) her kim beni ru'yâda görürse, hakikatte beni görmüş olur. Zîrâ şeytân benim suretime temessül edemez. Bir de her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Üzerine Yalan Söyleyen Kimsenin Günâhı
111-) Bize Vekî'(197), Sufyân'dan; o da Mutarrıf(133)'dan; o da Şa'bî'den; o da Ebû Cuhayfe(radıyallahü anh-72)'den haber verdi. O şöyle demiştir: Ben Alî'ye: Sizin yanınızda (Rasûlüllah'tan kalan) bir kitâb, yazılmış bir şey var mıdır? diye sordum. Alî(radıyallahü anh): Hayır, bizde Allah'ın Kitâbı'ndan, bir de müslümân olana verilen anlayıştan başka birşey yoktur. Bir de şu sahîfenin içindeki vardır, cevâbını verdi. Ebû Cuhayfe dedi ki: Ben: Peki, bu sahîfenin içinde ne var? diye sorunca: Onun içinde diyetin, esîri kurtarmanın ve bir kâfire bedel müslümânı katil olunmayacağının hükmü vardır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Yazılması Bâbı
112-) Bize Şeybân(164), Yahya ibn Ebî Kesîr(129)'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki(o şöyle demiştir): Huzâalılar Câhiliyyet günlerinde öldürülmüş bir müşrik Huzâalı'ya mukaabil Leys oğulları'ndan birini Mekke'nin fethi senesinde diğer bâzı rivayetlerin sevkine göre, fethin ertesi günü öldürmüşlerdi. Bu hâdise Peygamber'e haber verildi. Peygamber hemen devesine binip hitâb ederek şöyle buyurdu: Allah katli yahut fîli Mekke'den habs (yani men') etmiştir. -Katil ve fîl kelimelerinden hangisinin söylendiğinde Ebû Abdillah Buhârî şübhe etti- Ve Allah, Mekke ahâlîsine (bir kerre) Rasûlüllah ile mü'minleri musallat kıldı. Haberiniz olsun, Mekke benden evvel hiçbir kimse için halâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için halâl olmayacaktır. Biliniz ki o yalnız bir günün bir saatinde yalnız benim için halâl olmuştur. Malûmunuz olsun ki, işte bu saatimde o benim için bile haramdır. Mekke'nin dikeni kesilmez, ağacına balta değdirilmez, yitiği kimse tarafından el uzatılıp alınamaz, meğerki sahibini arayacak için olur. O hâlde her kimin bir kimsesi katl olunursa iki şeyden hangisi kendisi hakkında hayırlı ise onu isteyebilir (yani iki şey arasında muhayyerdir): Ya kendisine diyet verilir, ya maktulün ehli kaatili kısas ettirir". üzerine Yemen ahâlîsinden bir kimse geldi de: Yâ Rasûlallah, (bu söylediklerini) benim için yaz! dedi. Rasûlüllah da: "Ebû Fulân (yani Ebû Şah) için yazınız" buyurdu. Derken Kureyş'ten bir zât: Yâ Rasûlallah! Izhır(yani Mekke ayrığı) müstesna olsun. Zîrâ biz onu evlerimizde ve kabirlerimizde kullanıyoruz, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Izhır otu müstesna, ızhır otu müstesna" buyurdu. Ebû Abdillah Buhârî der ki: Kısas edilir ma'nâsma "Kaved" masdarından kaaf harfi ile "Yukaadu"( يُقَادُ)denilir. Ebû Abdillah Buhârî'ye: Peygamber'in o şahıs için yazdığı hangi şeydir? diye soruldu da, Buhârî: Peygamber o zât için bu hutbeyi yazdırmıştır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Yazılması Bâbı
113-) Bize Amr ibn Dinâr(126) tahdîs edip şöyle dedi: Bana Vehb ibn Mürıebbih (114), kardeşi Hemmâm ibn Münebbih(131)'den haber verdi. O şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim şöyle diyordu: "Peygamber'in sahâbîlerindenPeygamber'in hadîsini benim kadar toplayan bir kimse yoktur. Yalnız Abdullah ibn Amr müstesnadır. Çünkü o yazardı, ben yazmam". ibn Münebbih'ten gelen bu hadîsi rivayet etmekte Vehb ibn Münebbih'e Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre'den tarikiyle mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Yazılması Bâbı
114-) Bana ibnu Vehb tahdîs edip şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan; o da ibn Abbâs'tan haber verdi. İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (son hastalığında) ağrısı şiddetlenince: "Yazı yazacak şey getiriniz, size öyle bir kitâb (vasıyyetnâme) yazayım ki, ondan sonra hiç dalâlette kalmayasınız" buyurdu. Omer (radıyallahü anh): Peygamber'in hastalığı ağırlaştı. Bizim elimizde de Allah'ın Kitabı vardır. O bize yeter, dedi. Bunun üzerine oradaki sahâbîler ihtilâfa düştüler. Sözleri birbirine karıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yanımdan savulun; benim yanımda nizâlaşmak olmaz" buyurdu. İbn Abbâs, bu sözleri râvî Ubeydullah ibn Abdillah'a nakl ettikten sonra odadan çıkmaya davranıp: "Âh ne büyük musibettir o musibet ki, Rasûlüllah ile yazmak istediği kitâb arasına perde oldu" diyerek dışarı çıktı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmin Yazılması Bâbı
115-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Ma'mer ibn Râşid'den; o da Zuhrî'den; o da Hind bintu'l-Hâris el-Firâsıyye'den; o da mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (59)'den haber verdi. (Keza İbn Uyeyne dedi ki:) Amr ibn Dinar'dan ve Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den; onlar da Zuhrî'den; o da Hind'den; o da Ümmü Seleme'den. Şöyle demiştir: Bir gece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı da: bu gece ne fitneler indi, ne hazîneler de açıldı! Hücrelerinsahibelerini (yani mü'minlerin annelerini) uyandırınız. Dünyâda nice giyinik kadınlar vardır ki, âhirette çıplakdırlar" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Geceleyin İlim Öğretmek Ve Vaz Etmek
116-) Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem) hayâtının sonunda bir kerre bize yatsı namazını kıldırdı. Selâm verince ayağa kalktı ve: "Bu gecenizi görüyorsunuz ya, işte bu gecenizden i'tibâren yüz sene başında (bu gün) yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmıyacaktır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Uğrunda Gece Uyanık Kalıp Sohbet Ve Lâkırdı Eylemek Bâbı
117-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir gece Peygamber'in zevcesi teyzem Meymûne bintu'l-Hâris'in evinde geceledim. Peygamber o gece nevbeti dolayısiyle onun yanında idi. Peygamber (mescidde) yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine geldi. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı. "Çocuk uyudu mu?" dedi, yahut buna benzer bir söz söyledi. Sonra namaza durdu; ben de sol tarafına durdum. Beni sağ tarafına geçirip beş rek'at kıldı. Ondan sonra da iki rek'at kıldı, ondan sonra uyudu. O kadar ki, horultusunu, duydum. Ondan sonra namaz kıldırmak üzere (mescide) çıktı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlim Uğrunda Gece Uyanık Kalıp Sohbet Ve Lâkırdı Eylemek Bâbı
118-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: İnsanlar "Ebû Hureyre çok hadîs rivayet ediyor" deyip duruyorlar. Halbuki Allah'ın Kitâbı'nda şu iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim. Ebû Hureyre bu sözden sonra: indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi ve doğruyu biz Kitâb'da insanlara onu pek aşikâr bir surette bildirdikten sonra gizleyenler, işte onlara hem Allah lâ'net eder ve hem lâ'net etmek şânından olanlar lâ'net eder. Ancak tevbe edenler, düzeltenler ve (hakikati gizlemeyip) iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbeyi kabul edenim, en çok merhamet eyleyenim"(Bakara: 2/159-160) âyetlerini okuyup, şöyle derdi: Muhacir kardeşlerimizi çarşılarda alış veriş etmek işi meşgul ederdi. Ensâr kardeşlerimizi de mallarında çalışmak meşgul ederdi. Ebû Hureyre ise karın tokluğuna Rasûlüllah'tan ayrılmazdı da, onların hâzır bulunmadıkları meclislerde hâzır bulunur ve onların belleyemedikleri sözleri bellerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmi Hıfz Edip Bellemek Bâbı
119-) Bize Muhammed ibn Ibrâhîm ibn Dinâr (182), İbn Ebî Zi'b(159)'den; o da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Yâ Rasûlallah, ben senden birçok hadîs işitiyorum da unutuyorum, dedim. "Ridânı yay!" buyurdu. Yaydım, iki eliyle bir şey avuçlayıp attı. Sonra: "Topla!" diye emretti. Ridâmı topladım. İşte ondan sonra artık hiçbirşey unutmadım. Ibrâhîm ibnu'l-Munzir tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ibnu Ebî Fudeyk tahdîs edip bu hadîsi rivayet etti. Bu rivayete Ebû Hureyre: Rasûlüllah eliyle bir şey avuçladı da ridânın içine attı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmi Hıfz Edip Bellemek Bâbı
120-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan iki kab ilim belledim. Bunlardan birini neşrettim. Diğerine gelince, onu neşretseydim, benim şu boğazım kesilirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İlmi Hıfz Edip Bellemek Bâbı
121-) Bana Aliyyu'bnu Müdrik(120), Ebû Zur'a'dan; o da Cerîr(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Veda haccmda Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Cerîr'e: "insanları sustur da dinlesinler" diye emretti. (Halk sükût ettikten sonra da): "Benden sonra birbirinin boynunu vuran kâfirlere dönmeyiniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Alimler İn Söyleyecekleri Şeyler İçin Susup Dinlemek Bâbı
122-) Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Ben Ibn Abbâs'a: Nevf el-Bikâlî, Hızır'ın sahibi olan Musa, İsrâîl oğulları'nın Musa'sı değildir; o ancak başka bir Musa'dır iddiasında bulunuyor, dedim. Bunun üzerine ibn Abbâs şöyle dedi: Allah'ın düşmanı yalan söylemiştir. Bize Ubeyy ibn Ka'b, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs etti ki, şöyle buyurmuştur: bir kerre israil oğulları içinde hutbeye kalkmıştı. Kendisine: İnsanların hangisi en âlimdir? diye soruldu. En âlim benim, diye cevâb verdi. Bu hususta (Allah en iyi bilendir diyerek) ilmi Allah'a havale etmediğinden dolayı Allah ona tevbîh etti. Allah ona: 'iki denizin bitiştiği yerde kullarımdan biri var. O senden daha âlimdir' diye vahyetti. Musa: Yâ Rabb, ona nasıl yol bulayım? dedi. Ona: 'Bir zenbîl içinde bir balık taşı, onu nerede kaybedersen, o kulum oradadır' denildi. Musa gitti. Hizmetçisi Yûşâ ibn Nün (aleyhi's-selâm)'ı da beraberinde götürdü. Bir zenbîl içine bir balık koyup yüklendiler, (îki denizin bitiştiği yerdeki) kayanın yanına varınca başlarını yere koyup uyudular. Derken balık zenbîlden sıyrıldı ve deniz içinde kendine su künkü gibi (bir boşluk bırakarak) yol aldı. Deniz içinde böyle bir yolun açılması Musa ile hizmetçisine hayret edilmeğe değer acîb bir şey olmuştu. Uyandıktan sonra o gecenin bakıyyesi ile bütün gün gittiler. Sabah olunca Musa hizmetçisine: Kuşluk yemeğimizi getir, andolsun bu seferimizden bir yorgunluğa kavuştuk, dedi. Halbuki Musa, emrolunduğu o yerin ötesine geçinceye kadar yorgunluk duymamıştı. Hizmetçisi: Ne dersin, taşın dibinde barındığımız zaman balığı (n gittiğini haber vermeyi) unuttum, dedi. Musa: Zâten istediğimiz bu idi, dedi. Bunun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Taşın yanına vardıklarında bir de baktılar ki elbisesine bürünmüş -yahut elbisesine bürünen- bir zât duruyor. Musa selâm verdi. Hızır: Bu senin bulunduğun yerde selâm nereden?'dedi. Musa'yım' dedi. O: Musa'sı mı?' diye sordu. dedi. Musa ona: öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tâbi' olayım mı?' dedi. Hızır: sen benim beraberimde asla sabredemezsin yâ Musa. Bende Allah'ın bana öğrettiği öyle bir ilim vardır ki, sen onu bilemezsin. Sende de Allah'ın sana öğrettiği öyle bir ilim vardır ki, onu da ben bilemem' cevâbını verdi. Musa: isterse beni sabredici bulacaksın, sana hiçbir işte karşı gelmiyeceğim' dedi. Gemileri olmadığı için deniz kıyısında yürüyerek gittiler. Yakınlarına bir gemi uğradı. Kedilerini de yüklemeleri için gemicilerle konuştular. Hızır gemiciler tarafından tanındı. O ikisini ücretsiz olarak gemiye aldılar. O sırada bir serçe geminin kenarına konup, denizden bir iki yudum su aldı. Hızır: Musa, benim ilmimle senin ilmin, Allah'ın ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile eksiltmez' dedi. Ondan sonra geminin tahtalarından birini el uzatıp söktü. Musa: gemilerine ücretsiz almış olan bir topluluğun gemilerine kasdedip, içindekileri batırmak için mi deliyorsun?'dedi. Hızır: sana sen beraberimde asla sabredemezsin demedim mi?' dedi. Musa: şeyden dolayı beni muaheze etme' dedi. Vakıada Musa'nın bu ilk muhalefeti unutma eseri idi. Yine gittiler. Bir de baktılar ki bir çocuk, diğer çocuklarla oynuyor. Hızır, çocuğun başını yukarısından tuttu ve başını eliyle kopardı. Musa: bir canı, diğer bir can karşılığı olmaksızın öldürdün ha?' dedi. Hızır: sana, sen beraberimde asla sabredemezsin demedim mi?'dedi. -Ibn Uyeyne: Bu ikincisi daha te'kîdlidir, dedi.- Yine gittiler, nihayet bir köye gelince, ahâlîsinden yemek istediler. Ahâlî onları müsâfir etmekten çekindiler. Hızır ile Musa orada yıkılmağa yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır o duvarı doğrulttu: Hızır eliyle işaret ederek onu doğrultuverdi. Musa Hızır'a: isteseydin bunun için bir ücret alabilirdin'dedi. Hızır: bu benimle senin aynlışımızdır' dedi". (sallallahü aleyhi ve sellem) (kıssayı buraya kadar naklettikten sonra): Musa'ya rahmet eylesin. Çok arzu ederdik ki, keşki sabredeydi de aralarında geçecek maceralar (Allah tarafından Kur'ân'da) bize hikâye olunaydı"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: İnsanların En Âlimi Hangisidir? Diye Sorulduğu Zaman Âlim Kişiye Müstehâb Olan Şey, İlmi Allaha Dayandırmasıdır.
123-) Ebû Musa(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Allah yolunda kıtal ne demektir? Kimimiz öfkesine kapılarak, kimimiz arından dolayı kıtal yapıyor? diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) soran kimseye doğru başını kaldırdı. -Râvî der ki : Başını ona doğru kaldırması sırf soran kimsenin ayakta bulunduğundan dolayı idi.- Her kim Allah 'ın kelimesi en yüksek olsun diye kıtal yaparsa, onunkisi aziz ve celîl olan Allah yolundadır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ilm
Konu: Kendisi Ayakta İken Oturmakta Olan Bir Âlime Suâl Soran Kimse Bâbı