Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

2278-) Ebû Cuhayfe'nin oğlu Avn haber verip şöyle demiştir: Ben Bâbam Ebû Cuhayfe'nin kan alma tedavisi yapan bir köle satın aldığını gördüm. (Ebû Cuhayfe emretti de bunun âletleri kırıldı.) Ben Bâbama bu kan alma âletlerinin kırılma sebebini sordum. Bâbam: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem.a.v.) kan alma bedelinden, köpek bedelinden, kadın kölenin (haram olan) kazancından nehyetti. Ve yine Rasûlüllah döğme yaptırana, ribâ yiyiciye, ribâ kazancı yedincisine la'net etti; suret yapan musavvir kişiye de la'net etti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-buyû'
Konu: Köpek Bedeli Nin Hükmü Bâbı
2279-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah(s.a.v.) Medîne'ye geldiğinde insanlar selem suretiyle bir ve iki sene va'deli - râvî İsmâîl ibn Uleyye: Yâhud iki yıl veya üç yıl va'deli demiştir, diye şekkli söyledi- hurma alışverişi yaparlardı. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Her kim hurmada selem suretiyle alışveriş yaparsa ölçeği belli, tartısı belli mikdârda selem yapsın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Bilinen Ölçekte Selem Bâbı
2280-) Bize Muhammed (ibn Selâm?) tahdîs edip şöyle dedi: Bize İsmâîl, İbnu Ebî Necîh'ten bu hadîsi: "Mikdârı” bilinen ölçekte ve bilinen tartıda (olarak yapsın)" şeklinde haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Bilinen Ölçekte Selem Bâbı
2281-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(s.a.v.) Medine'ye geldiğinde, Medîneliler selem suretiyle iki sene ve üç sene va'deli hurma alışverişi yapıyorlardı. Peygamber: "Kim herhangi bir şeyde selef suretiyle alışveriş yaparsa bilinen ölçekte, bilinen tartıda olarak bilinen bir müddete değin akdetsin" buyurdu. Alî ibnu Abdillah tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bana İbnu Ebî Necîh: "Bilinen bir ölçekte, bilinen bir müddete kadar olarak yapsın " buyurdu, diye tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Tartılacak Şeylerde Bilinen Bir Tartıda Olarak Yapılan Selem Bâbı:
2283-) Ebu'l-Minhâl şöyle demiştir: Ben İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan işittim şöyle diyordu:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'ye geldi ve "Selem, bilinen ölçekte, bilinen tartıda ve bilinen müddete kadar olur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Tartılacak Şeylerde Bilinen Bir Tartıda Olarak Yapılan Selem Bâbı:
2284-) Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebu'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed yahut Abdullah haber verip şöyle dedi: Bir kerre Abdullah ibnu'ş-Şeddâd ibni’l-Hâd ile Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'nin oğlu ve Küfe tabiî kaadısı Ebû Burde Âmir, selem hakkında (yânı selem yoluyla akdedilen alışverişte satıcının yanında satılan malın aslı bulunmazsa bu selemin caiz olup olmaması hakkında) ihtilâf ettiler.Bu mes'elenin çözümü için beni Abdullah ibn Ebî Evfâ(radıyallahü anh)'ya gönderdiler. Ben de gidip ona bunu sordum. O cevaben: Biz Rasûlüllah zamanında, Ebû Bekr ve Omer devirlerinde buğday, arpa, kuru üzüm ve hurmada selem yoluyla muamele yapardık, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Tartılacak Şeylerde Bilinen Bir Tartıda Olarak Yapılan Selem Bâbı:
2285-) Ve ben bu mes'-eleyi Abdurrahmân ibnu Ebzâ (radıyallahü anh)'a da sordum. O da İbnu Ebî Evfâ gibi cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Tartılacak Şeylerde Bilinen Bir Tartıda Olarak Yapılan Selem Bâbı:
2286-) Bize Ebû'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Abdullah ibnu Şeddâd ile Ebû Burde beni Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya gönderdiler ve Ona, Peygamber zamanında Peygamber’in sahâbîleri buğdayda selem yaparlar mıydı? diye sor, dediler. Gidip sordum. Abdullah(radıyallahü anh): Biz Şâm ahâlîsinin ziraatçısıyla bilinen bir ölçekte (ölçülmek üzere) bilinen bir va'deye kadar buğdayda, arpada, kuru üzümde selem yoluyla alışveriş muamelesi yapardık, dedi. Ben ona: Selem, satılacak malın aslı yanında olan(yani kendi mülk ve tasarrufunda bulunan) kimseye mi (hastır)? diye sordum. Abdullah ibn Ebî Evfâ: Bizler Şâm zirâatçilerine, malın aslına mâlik olup olmadıklarını hiç sormazdık, dedi. o ikisi beni Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya da yolladılar. Ben gidip ona da bu mes'eleyi sordum. O: Peygamber'in sahâbîleri, Peygamber zamanında selem akdi yaparlardı. Fakat biz sahâbîler Şâm zirâatçtlerine, bize zahire verecek ekinleri var mıdır, yoksa yok mudur diye sormazdık, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Satılan Malın Aslı Yanında Bulunmayan Kimseye Yapılan Selem Akdinin Hükmü Bâbı
2288-) Bize İshâk ibn Şâhîn tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hâlid ibnu Abdillah eş-Şeybânî'den; o da Muhammed ibn Ebî Mucâlid'den bu hadîsi tahdîs etti. O: Biz onlarla buğdayda ve arpada selem muamelesi yapardık, demiştir. Ve Abdullah ibnu'l-Velîd, Sufyân es-Sevrî'den: O bize eş-Şeybânî tahdîs etti deyip ve zeytin yağı alışverişinde de selem muamelesi yapardık dedi, diye söylemiştir. Ve yine bu isnâdla bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Cerîr ibnu Abdilhamîd, eş-Şeybânî'den tahdîs etti ve burada: "Buğdayda, arpada, kuru üzümde" diye söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Satılan Malın Aslı Yanında Bulunmayan Kimseye Yapılan Selem Akdinin Hükmü Bâbı
2289-) Bize Amr haber verip şöyle dedi: Ben Ebu'l-Bahterî et-Tâî'den işittim, şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'a hurma ağacının meyvesinde yapılacak selem akdinden sordum. O: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisinden yenilinceye kadar ve tartılıncaya kadar hurma ağacının meyvesinin satışından nehyetti, dedi. O adam(belki Ebu'l-Bahterî): Tartılacak olan, hangi şeydir (çünkü ağaç üzerindeki hurmayı tartmak mümkin değildir)? dedi. İbn Abbâs'ın yanındaki bir adam: Korununcaya(veya tahmin edilinceye) kadar, dedi. Muâz et-Temîmî şöyle dedi: Bize Şu'be, Amr'dan tahdîs etti. Ebu'l-Bahterî şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'tan işittim; o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) nehyetti, diyerek yukarıki hadîsin benzerim söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Satılan Malın Aslı Yanında Bulunmayan Kimseye Yapılan Selem Akdinin Hükmü Bâbı
2291-)  Ebu'l-Bahterî şöyle demiştir: Ben Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) 'e, hurma ağacının meyvesi hususundaki selemin hükmünü sordum. ibn Omer: Hurma ağacının meyvesinin, yemeye elverişli oluncaya kadar satılması nehyolundu. Ve basılmış gümüş paranın veresiye olarak hâzır altınla satılması da nehyolundu, dedi. ben ibn Abbâs'a da hurma ağacının meyvesi hususundaki selemi sordum. O da: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) hurma ağacı meyvesini, ağaçtan yenilinceye yahut sahibi ağaçtan yiyinceye ve tartılıncaya kadar satmayı nehyetti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Hurma Ağacı Nın Meyvesi Hususundaki Selem Bâbı
2293-) Ebu'l-Bahterî şöyle dedi: Ben İbnu Omer'e hurma ağacının meyvesi hususundaki selem akdini sordum. İbn Omer(radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeye elverişli oluncaya kadar meyve satmaktan nehyetti; gümüşü veresiye olarak hazır altınla satmaktan da nehyetti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Hurma Ağacı Nın Meyvesi Hususundaki Selem Bâbı
2294-) Ve ben İbn Abbâs'a da bu mes'eleyi sordum. O da: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hurma ağacının meyvesini, sahibi yiyinceye yahut ondan yenilinceye ve tartılıncaya kadar satmaktan nehyetti, dedi. Ben tekrar: Tartılacak nedir? diye sordum. İbn Abbâs'ın yanında bulunan bir adam: Korununcaya(veya tahmin edilinceye) kadar, dedi..

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Hurma Ağacı Nın Meyvesi Hususundaki Selem Bâbı
2295-) Âişe (r. anha): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Yahudi'den bedelini sonra ödemek üzere hububat satın aldı da, ona kendine âid demirden yapılmış olan zırhını rehin verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Selem Akdinde Kefîlin Hükmü Bâbı
2296-)  el-Ameş tahdîs edip şöyle demiştir; Biz İbrâhîm en Nahaî'nin yanında selem akdindeki rehni müzâkere ettik. İbrahim şöyle dedi: Bana el-Esved, Âişe(r.anha)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Yahudi'den bedeli bilinen bir müddete kadar veresiye hububat satın almış, Yahûdî de Peygamber'den demir bir zırh rehin almıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Selem Akdinde Rehin Bâbı
2297-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi. Medîneliler meyveler hususunda iki ve üç sene va'deli selem yapıyorlardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: "Meyveler hususunda bilinen ölçekte, bilinen va'deye kadar olmak üzere selem akdi yapınız" buyurdu. Abdullah ibnu'l-Velîd şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Ebî Necîh tahdîs etti de "Bilinen ölçekte ve bilinen tartıda olmak üzere" diye söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Bilinen Bir Müddete Kadar Yapılan Selem Bâbı
2299-)  (Abdullah ibn Ebî Evfâ'nın kölesi, olan) Muhammed ibnu Ebî Mucâlid şöyle demiştir: Ebû Burde ile Abdullah ibn Şeddâd, beni Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya ve Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya yolladılar. Ben de gidip bu ikisine selef suretiyle satış akdinden sordum. İkisi de şöyle dediler: Biz Rasûlüllah'ın beraberinde birçok ganîmetlere nail olurduk. Bize Şâm zirâatçilerinden bir takımları gelirler, biz de onlarla ta'yîn edilmiş bir müddete kadar buğday, arpa, kuru üzüm alım satımı hususunda selef akdi yapardık. İbnu Ebî Mucâlid dedi ki: Ben onlara: O Şâm zirâatçilerinin ekilmiş ekinleri var mıydı yahut yok muydu? diye sordum. Onların ikisi de: Biz Şâm zirâatçilerine bize zahire verecek ekinleri var mı, yok mu diye sormazdık, dediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Bilinen Bir Müddete Kadar Yapılan Selem Bâbı
2300-) Bize Mûsâ ibnu İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bize Cuveyriye ibnu Esma, Nâfi'den haber verdi ki, Abdullah ibnu Omer şöyle demiştir: Câhiliyet devri ahâlîsi develeri (veya herhangi bir malı) habelu'l-habeleye (yani gebe devenin dişi doğacak yavrusunun doğurmasına) kadar satış, alış muamelesi yaparlardı. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bu akıbeti meçhul alışverişi yapmaktan nehyetti. râvîsi olan Nâfi' bunu "Dişi devenin kendi karnındaki yavruyu doğurmasına kadar" diye tefsîr etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-selem
Konu: Dişi Devenin Doğurmasına Kadar Yapılan Selem Bâbı
2301-) Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) taksîm olunmamış her şeyde Şuf’a(hakkı) ile hükmetti. Sınırlar konulup yollar ta'yîn edildiği zaman artık Şuf’a hakkı yoktur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'ş-şuf’a
Konu: Şuf’a Hakkı Taksim Olunmamış Maldadır. Sınırlar Konduğunda Şuf’a Yoktur Bâbı
2302-) Tâbiî olan Amr ibnu'ş-Şerîd şöyle demiştir: Bir kerre Sa'd ibn Ebî Vakkaas'ın yanında durmuştum. Akabinde Misver ibnu Mahreme geldi ve elini benim bir omuzumun üzerine koydu. Bu sıradaPeygamber'in âzâdlı kölesi Ebû Râfi' geldi ve: Yâ Sa'd, hanen içinde bulunan iki odamı (satacağım), benden bunu satın al, diye teklif etti. ibn Ebî Vakkaas: Vallahi ben onları satın almıyorum, dedi. Misver ibnu Mahreme de hemen: Vallahi sen bu iki odayı elbette satın alacaksın, dedi. Sa'd, Ebû Râfi'e: Vallahi ben sana dört bin dirhemden fazla vermem, bu da ceste ceste yahut kesik kesik olacak, dedi. Râfi' de: Bu iki odaya karşılık bana(başkası tarafından) beş yüz dînâr verilmiştir. Eğer ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'i "Komşu komşuya en haklı bir şefî'dir" buyururken işitmemiş olsaydım, bu iki odalı mekânımı, ona karşılık beş yüz dînâr teklîf edilmiş olduğum hâlde, onu sana dörtbin dirheme vermezdim, dedi. o yeri Sa'd'e verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'ş-şuf’a
Konu: Ortağın Satıştan Önce Şuf’a Hakkı Sahibi Olan Ortağına Şuf’a Yı Arz Etmesi Yani Satış Teklif Etmesi Bâbı
2303-)  Âişe (r. anha): Ben: Rasûlüllah! Benim iki komşum vardır. (Hediye vermek istediğimde) hediyemi bunlardan hangisine evvelâ vereyim? diye sordum. aleyhi ve sellem): "Kapısı sana en yakın olan komşuna ver" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'ş-şuf’a
Konu: Bâb: Hangi Komşuluk Daha Yakındır?
2304-) Ebû Mûsâ el-Eş'ârî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): emredilen vazifeyi gönlü hoş ve temiz olarak yerine getiren emin kasadar kimse, sadaka veren iki kişiden biridir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: İcâre Hakkındadır
2305-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben beraberimde Eş'ârîler'den iki kişi olduğu hâlde, Peygamber'in yanına vardım. (Bu kişiler Peygamber'den iş istediler.) Bunun akabinde ben(sıkılarak): Bunların iş ve me'mûrluk isteyeceklerini ben bilmiyordum, dedim. "İş dileyen kimseyi biz işimiz üzerine kullanmayız" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: İcâre Hakkındadır
2306-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah, koyun güdenden başka hiçbir peygamber göndermedi" buyurdu. üzerine sahâbîleri: Sen de mi (koyun güttün)? diye sordular. "Evet, ben de Mekke ahâlîsi için karârît üzerine koyun güderdim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Karârît Üzerine Koyun Güdülmesi Bâbı
2307-) Âişe (r.anha) şöyle dedi: Ve Peygamber ile Ebû Bekr, Dîl oğullarından sonra Abd ibn Adiyy oğullarından yol kılavuzluğunda maharetli(Abdullah ibn Uraykıt adında) bir kimseyi ücretle tuttular. -ez-Zuhrî: "el-Hırrît", yol kılavuzluğunda maharetli demektir, dedi.- Bu adam el-Âsî ibn Vâil ailesi içinde yemîn ederek elini kana batırmıştı. O hâlen Kureyş kâfirlerinin dîni üzere idi. Fakat Peygamber ile Ebû Bekr onun doğruluğuna emniyet ve i'timâd ettiler de develerini ona teslim ettiler ve üç gece sonra develeriyle beraber Sevr mağarasında buluşmak üzere vaadleşip muahede yaptılar. Bu kılavuz kişi, Peygamber ile Ebû Bekr'in develeriyle üçüncü gecenin sabahında Sevr'e, onların yanına geldi. Peygamber ve Ebû Bekr, beraberlerinde Âmir ibn Fuhayre ve kılavuz Abdullah ibn Uraykıt olduğu hâlde yola koyulup gittiler. Delîl, Dîl kabilesine mensûbdur. Delîl onları alıp götürdü; gittikleri yol sahil yoludur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Zarûret Sırasında Yahut İslâm Ehli Bulunmadığı Zaman, Müşriklerin Ücretle Irgatlığa Tutulması Ve Peygamber S Hayber Yahûdîleriyle Arazîde Çalışma Akdi Yaptı Bâbı
2308-) Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle dedi:... Ve Rasûlüllah ile Ebû Bekr, Dîl oğullarından maharetli bir kılavuz kişiyi ücretle tuttular. O kişi Kureyş kâfirlerinin dîni üzere idi. Kendi binek develerini ona teslîm ettiler ve onunla üç gece sonra sabah vaktinde Sevr mağarasında develeriyle birlikte buluşma anlaşması yaptılar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Bir Kimse Üç Gün Sonra Yahut Bir Ay Sonra Yahut Bir Sene Sonra Kendisine Bir İş Yapması İçin Bir İnsanı Ücretle Tutsa, Bu Caiz Olur.
2309-) Ya'lâ ibn Umeyye (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Peygamber'in beraberinde zorluk ordusunda -Tebük seferinde- gazveye çıktım. Bu gazve nefsimde amellerimin en güvenli ve en sağlamından olmuştur. Benim ücretli bir hizmetçim vardı. Bu hizmetçi yolda birisi ile düğüştü. İki kavgacıdan biri öbürünün parmağını ısırdı. Hizmetçi elini, ısıran kişinin ağzından hızla çekti de, ısıranın ön dişini söktü; o(ısıran ve bu suretle dişi düşen kişi) da Peygamber'e gelip şikâyet etti. Peygamber dişin diyetini düşürdü ve: "Bu adam elini senin ağzın içinde bırakır mı ki, sen erkek devenin yan dişleriyle sert yem yediği gibi, onun elini çatır çatır yiyesin?" buyurdu. Cureyc dedi ki: Bana Abdullah ibn Ebî Muleyke, dedesinden bu sıfatın(yahut kıssanın) benzerini tahdîs etti: Bir adam diğerinin elini ısırdı, o da elini çekmesiyle ısıranın dişini düşürdü. Ebû Bekr de o dişi heder kıldı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Gazvede Ücretli Bâbı
2311-) Saîd ibn Cubeyr şöyle dedi: İbn Abbâs bana şöyle dedi: Bana Ubeyy ibn Ka'b tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yine gittiler. Nihayet bir memleket halkına vardılar ki, ora ahâlîsinden yemek istedikleri hâlde kendilerini müsâfir etmekten çekinmişlerdi. Derken yıkılmak isteyen bir duvar buldular. O (yani Hızır), bunu derhâl doğrultuverdi. (Mûsâ) dedi ki: Dileseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın"(el-Kehf: 77). ibn Cubeyr: Hızır eliyle duvara şöyle işaret etti ve ellerini duvarın üzerine yükseltti de onu doğrultuverdi, dedi. bu hadîsi almış olan diğer râvî Ya'lâ ibnu Müslim: Ben Saîd'in, Hızır elini duvara meshetti de onu doğrulttu dediğini zannettim, demiştir. dileseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın ". Saîd: "Yiyeceğimiz bir ücret alırdın", dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Bir Kimse Yıkılmak İsteyen Bir Duvarı Doğrultmak Üzere Bir Ücretli Tuttuğunda Bu Caiz Olur.
2312-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: meseliniz ve Tevrât-İncîl kitâblarının sahipleri olan milletlerin meseli, birçok ücretlileri ırgat tutan kimsenin meseli gibidir. Bu ırgat tutucu: Kuşluk vaktinden gündüzün yarısına kadar bir kırat ücrete karşılık bana kim iş yapar? Diye i'lân etti. bu ücretle Yahudiler çalıştı. Sonra ücretle ırgat tutucu kimse: Gündüzün yarısından ikindi namazına kadar birer kîrât ücretle kimler benim için iş yapar? Dedi. sefer de birer kîrât ücretle Hıristiyanlar çalıştı. Bundan sonra o müste'cîr tekrar: İkindiden güneşin batmasına kadar ikişer kîrât ücretle kim benim için iş yapar? dedi. bu iki kat ecre nail olanlar sizlersiniz. Yahûdî ve Hıristiyanlar buna öfkelendiler de: Bizim eksikliğimiz nedir ki, çalışmamız daha çok, atıyyemiz az oldu? dediler. Sizin hakkınızdan bir şey eksilttim mi? der. Onlar da: Hayır, diye cevâb verirler. Bunun üzerine Allah: Bu benim fadl ve keremimdir, ben onu dileyeceğim kimselere veririm, buyurur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Gündüzün Evvelinden Yarısına Kadar Ücret Akdi Bâbı.
2313-) Omer ibnu'l-Hattâb'ın oğlu Abdullah(radıyallahü anh)'tan: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: müslümânların meseli ile Yahûdîler'in ve Hiristiyanlar'ın meseli ancak birçok işçilerle iş akdi yapan şu kimsenin meseli gibidir: kimse: Gündüzün yarısına kadar birer kîrât birer kîrât ücrete çalışacaklar kimlerdir? dedi. birer kîrât birer kîrât ücrete karşılık Yahudiler çalıştı. Sonra birer kîrât birer kîrât ücrete karşılık Hiristiyanlar çalıştı. Sonra ikindi namazından güneşin batma vakitlerine kadar ikişer kîrât ikişer kîrât ücrete karşılık çalışanlar sizlersiniz. Yahûdîler ve Hiristiyanlar bundan öfkelendiler de: Çalışma yönünden bizler daha çoğuz, mükâfat yönünden ise daha azız, dediler. Allah: Sizin hakkınızdan bir şey eksilttim mi? buyurdu. Onlar: Hayır, dediler. Bunun üzerine Allah: İşte bu, benim fadlımdır, ben onu dileyeceğim kimselere veririm, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: İkindi Namazına Kadar Ücret Akdi Yapmak Bâbı
2314-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Yüce Allah şöyle buyurdu: Üç (sınıf insan) vardır ki, kıyâmet gününde ben bunların hasmıyımdır: ismimle ahid verip de, sonra ahdini bozan kimse; bir insanı köle diye satıp da onun parasını yiyen kimse; işçiyi ücretle ırgat tutar ve ona işi tam yaptırıp da ücretini ona vermeyen kimse".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Ücretlinin Ücretini Men Edenin Günâhı Bâbı
2315-)  Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Yahudiler ve Hırıstiyanlar'in meseli (yânı Allah'a ve peygamberlerine karşı bunların durumlarının benzeri) şu adamla işçilerinin meseli gibidir: bir topluluğu, geceye kadar kendisine iş işlemeleri şartı üzere belli bir ücretle ırgat tuttu. Fakat bunlar günün yarısına kadar o kimse için çalıştılar da: Senin bize vermeyi şart kıldığın ücrete bizim ihtiyâcımız yoktur. İşlediğimiz iş bâtıldır, dediler. bunlara: Çalışmalarınızı boşa gidermeyin, işinizin geri kalanını tamamlayın da ücretinizi tastamam alın, dedi. çalışmaktan çekinip, işi terk ettiler. Müste'cîr de onlardan sonra başkalarını (Ebû Zerr ve Ebu'l-Vakt'ten başkalarının rivayetinde: İki ücretli topluluğu)ücretle ırgat tuttu ve bunlara: Şu gününüzün geri kalan zamanını siz tamamlayın da şunlara şart kıldığım ücrete sizler hak kazanın, dedi. defa bunlar çalışmaya koyuldular. Nihayet ikindi namazı vakti olunca, bunlar da: Şimdiye kadar işlediğimiz iş bâtıldır (bir ücrete tâbi' değildir). Bu iş senin olsun ve bu hususta bize vermeyi şart ettiğin ücret de senin olsun, dediler (çalışmadılar). bunlara da: (Öyle yapmayın) işinizin geri kalanını tamamlayın (da ücretinizi alın). Gündüzden geri kalan ancak az bir şeydir, dedi. onlar çalışmayı kabul etmediler. Müste'cîr bunların günlerinin kalanını tamamlamak ve kendisi için çalışmak üzere bir topluluk daha ırgat tuttu. Bunlar güneş batıncaya kadar evvelkilerin günlerinin kalanında çalıştılar ve evvelki iki kaafile işçinin ikisinin ücretlerini tamam aldılar. İşte bu, müslümânların ve bu nurdan kabul ettikleri şeyin meselidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: İkindiden Geceye Kadar Ücret Akdi Yapmak Bâbı
2316-) Zuhrî şöyle dedi: Bana Abdullah'ın oğlu Salim tahdîs etti ki, (Bâbası) Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle diyordu: evvelki milletlerden üç kişilik bir cemâat sefere gittiler, nihayet gecelemek için dağda bir mağaraya sığındılar. Mağaraya girdiklerinde dağdan bir kaya parçası aşağıya düştü ve bunların üzerine mağarayı kapadı. Bunlar kendi kendilerine: Şu muhakkak ki bizleri bu kayadan, amellerimizin iyisi ile Allah'a dua etmemizden başka hiçbir şey kurtarmaz, dediler. Bunun üzerine onlardan biri şu duayı söyledi: Yâ Allah! Benim yaşlı ihtiyar Bâbamla anam vardı. Ben (her gün)bunların akşam sütünü içirmeden evvel aileme ve hizmetçilerime süt içirmezdim. Günlerden bir gün bir şey aramaktaki çalışmam beni uzaklaştırmıştı da ebeveynim uyuyuncaya kadar dönüp gelememiştim. Bu ihtiyarların akşam sütünü sağıp geldiğimde, ikisini de uyuyor buldum. Bunlara sütlerini içirmeden evvel aileme ve hizmetçime süt vermeyi çirkin gördüm. İki elimde süt bardağı olduğu hâlde, bunların uyanmalarını bekleyerek tâ şafak parlayıncaya kadar dikilip durdum. O zaman uyandılar ve sütlerini içtiler. Allahım, eğer ben ebeveynime karşı bu saygımı senin rızânı istemek için yapmış isem, içinde bunaldığımız şu kaya beliyyesini bizden aç! duâ akabinde kaya biraz açıldı, fakat çıkmaya muktedir olamadılar". aleyhi ve sellem) buyurdu ki: defa da bir başkası: Yâ Allah! Benim amucamın bir kızı vardı. O bana insanların en sevimlisi idi. Ben ondan emelime nail olmak istedim, fakat o benden sakındı. Nihayet ona yıllardan bir kıtlık yılı erişti. Amucamın kızı bana geldi,(ihtiyâcını söyledi). Ben de ona, benimle kendisi arasındaki engelleri boşaltması şartıyle yüz yirmi dinar verdim. O, va'dini yaptı. Nihayet ben onun ismeti üzerine çıkmağa kaadir olduğum zaman, o bana: (Yaratıcı kudretin bu bekârlık) mührünü senin, nikâh hakkın olmak müstesna, hiçbir sebebte açmanı halâl etmem, dedi. Artık ben de onun üzerine düşme günâhından çekindim de, insanların bana en sevimlisi olan o kızın yanından ayrıldım. Ve ona verdiğim altınları da bıraktım. Allahım! Eğer ben bu günâhtan yalnız senin rızâ ve sevgini kazanmak için çekindiysem, içinde kapandığımız şu kayadan bizi kurtar! Diye duâ etti. (biraz daha) açıldı, fakat bunlar yine oradan çıkmaya muktedir olamadılar." (sallallahü aleyhi ve sellem) devamla dedi ki: yolcu da: Ey Allahım! Ben bir kerre bir takım işçileri ücretle ırgat tuttum. İçlerinden bir işçi müstesna olmak üzere, bunların ücretlerini verdim. Fakat o bir işçi, ücretini bırakıp gitti. Ben onun ücretini ticâretle artırdım. Nihayet bunun bu ücretinden bir hayli mallar çoğaldı, servet meydana geldi. Bir zaman sonra bu işçi bana geldi ve: Ey Allah'ın kulu, ücretimi bana öde, dedi. Ben de ona: Şu gördüğün deve, sığır, koyun (ve bunlara bakan) köle nev'inin hepsi senin o ücretinden meydana gelmiş bir servettir, dedim. Bu işçi: Ey Allah'ın kulu, benimle alay etme, dedi. Ben de ona: Ben seninle alay etmiyorum (bu, hakikattir; malını al, götür), dedim. O da bunların hepsini aldı ve sürüp götürdü. Bunlardan hiçbir şey bırakmadı. Allahım, ben bu hayır ve doğruluğumu senin rızân ve sevgini istemek için yaptıysam, şu kaya parçasıyla bunaldığımız şu darlıktan bizi kurtar! Diye duâ etti. Kaya tamamen açıldı. Bunlar da mağaradan çıkıp gittiler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Bir Ücretliyi Irgat Tutar Ve İş Akabinde İsçi Kendi Ücretini Terk Eder Ve O Ücreti Mustecîr Çalıştırır Da Onu Artırırsa Yahut Bir Kimse Başkasının Malında İzinsiz Olarak Çalışma Yapar Da O Malı Artırırsa Bu Artırılan Mallar Kime Ait Olur Bâbı
2317-)  Ebû Mes'ûd el-Ensârî (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sadaka vermeği emrettiği zaman,(sadaka vermeye gücü olmayan) herhangi birimiz çarşıya gider de arkasında (ücretle) yük taşır ve iki avuç (hurma) kazanırdı(ve bu kazancından sadaka verirdi). -Bu gün ise- bunlardan bâzılarının muhakkak yüz bini vardır. (Ebû Mes'ûd'un râvîsi tabiî) Ebû Vâil: Bu son sözü ile Ebû Mes'ûd'un ancak kendisini kasdettiğini sanıyorum, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Sırtı Üzerinde Yük Taşıması İçin Kendini Başkasına Kiraya Veren, Sonra Da Ondan Kazandığını Sadaka Yapan Kimse Ve Hammâl Ücreti Bâbı:
2318-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) satıcı kaafilelerinin(pazar hâricinde) karşılanmasını nehyetti. Şehirlinin bedevî hesabına satmasını da nehyetti. (Râvî Tâvûs dedi ki:) Ey Abbâs oğlu "Hiçbir şehirli, bedevî hesabına onun malını satamaz" sözünün manâsı nedir? Dedim. İbn Abbâs: Şehirli, bedevî için simsar olmaz, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Simsarlık Ücreti Bâbı
2319-)  Habbâb ibnu'l-Erett (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Ben (Câhiliyet'te) demirci idim. Ben Âs ibn Vâil için bir iş yapmıştım. Bundan dolayı onun yanında benim alacağım toplandı. Ben ona geldim ve kendisinden alacağımı istedim. O: Hayır, vallahi sen Muhammed'e küfretmedikçe, sana borcumu ödemem, dedi. de: Dikkat et, Allah'a yemîn ediyorum ki, sen ölüp de sonra tekrar diriltilinceye kadar ben Muhammed'e küfretmem! Dedim. defa o: Ben ölecek, sonra da diriltilecek miyim? Dedi. de: Evet, dedim. Buna karşılık o: Şu muhakkak ki, orada benim için mal ve çocuk olacaktır. de borcumu sana öderim, dedi. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyeti indirdi: inkâr eden ve ‘Bana elbette mal ve evlâd verilecektir’ diyen adamı gördün mü?" (Meryem: 77).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Müslüman Bir Kimse Harb Arazisinde Kendini Bir İş Yapmak Üzere Müşrik Bir Kimseye Kiraya Verir Mi?
2320-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle dedi:Peygamber'in sahâbîlerinden bir askeri birlik, görevli oldukları bir sefere gitti. Bunlar Arab kabilelerinden bir kabîle üzerine indiler ve onlardan kendilerini konuklamalarını istediler. Fakat o kabîle bunları konuk etmekten çekindiler. Bu sırada bu kabilenin seyyidi(bir akreb tarafından) sokuldu. Bütün kabîle halkı harekete geçip onun için her çâreye koştular. Fakat ona hiçbir şey şifâ ve fayda vermedi. Kabîle halkından bâzısı: Yakınımıza inen şu kafile halkına gitseniz, belki bunların yanında çâre olacak bir şey bulunabilir, dedi. üzerine kabîle halkından bir grup bunlara geldiler ve: Ey cemâat, seyyidimiz sokuldu. Onun için her çâreye koştuk, hiçbir şey ona fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında herhangi bir şey (bir çâre) var mı? dediler. birisi: Evet (ben varım), Allah'a yemîn ederim ki, ben muhakkak duâ eder, sığınırdım. Fakat yine yemîn ederim ki, biz sizden konuklanmamızı istemiştik de siz bizleri konuklamadınız. Artık şimdi ben de size bizim için bir ücret ta'yîn etmedikçe, hastalıktan sığındırma duası yapıcı değilim, dedi. kabîle halkı sahâbîlerle bir sürü koyun üzerine sulh yaptılar. O zât sokulmuş olan seyyide gitti. Elhamdu lilîâhi Rabbil-âlemîn(Sû-resi'ni sonuna kadar) okuyor ve o sokulan kimse üzerine nefes ediyordu. Akabinde seyyid sanki bukağıdan çözülmüşçesine sür'atle yürüyerek gitti ve kendisinde hiçbir illet kalmadı. O sahabe dedi ki: Kabîle halkı üzerinde anlaştıkları ücreti ödediler. Seriyyeden bâzısı: Bu koyunları taksim ediniz, dediler. Fakat duâ eden sahâbî: Hayır, Peygamber'e gidip, bu olup biteni kendisine söylememize ve bize ne emredeceğine bakmamıza kadar bu koyunları taksim etmeyiniz, dedi. Rasûlüllah'ın huzuruna geldiler ve kendisine bunu zikrettiler. aleyhi ve sellem) o sahabeye hitaben: "Fâtiha'nın sığındırıcı te'sîrli bir duâ olduğunu sana öğreten nedir?" dedi. o müfreze ferdlerine hitaben de: "Îsabet ettiniz. Şimdi taksim ediniz ve beraberinizde benim için de bir hisse ayırınız" buyurdu da Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) gülümsedi. Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Şu'be dedi ki: Bize Ebû Bişr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebu’l-Mütevekkil'den bu geçen hadîsi işittim

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Arab Kabilelerinden Bir Taifeye Fâtihatu’l-kitâb İle Duâ Edip Hastalıktan Sığındırma Karşılığında Verilen Ücret İn Hükmü Bâbı
2321-) Enes ibn Mâlik şöyle dedi: Ebû Taybe, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kan alma tedâvîsi yaptı. Peygamber de ona bir sâ' (yani 1040 dirhem) yahut iki sâ' hurma verilmesini emretti. Bundan başka Ebû Taybe'nin efendileri ile konuştu da onun kazancından yahut vergisinden hafifletti

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Kölenin Ödeyeceği Vergi İle Kadın Kölelerin Vergilerini İyi Gözetleme Bâbı
2322-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden kan aldırdı da, kan alma tedâvîsi yapan haccâma ücretini verdi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Kan Alma Tedâvîsi Yapanın Ücreti Bâbı
2323-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendinden kan aldırdı da kan alma tedâvîsi yapana ücretini verdi; eğer Peygamber (kan alıcı ücretinde) bir kerahet bilseydi, onu (ona) vermezdi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Kan Alma Tedâvîsi Yapanın Ücreti Bâbı
2324-) Amr ibn Âmir şöyle dedi: Ben Enes'ten işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden kan aldırırdı ve hiçbir kimseye zulmeder değildi (yani hiçbir çalışanın ücretini eksik vermezdi).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Kan Alma Tedâvîsi Yapanın Ücreti Bâbı
2325-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kan alma tedavisi yapan bir genç köleyi çağırdı. O da Peygamber'den kan aldı. Peygamber ona bir sâ' yahut iki sâ' yahut da bir müdd veya iki müdd (hurma) verilmesini emretti ve o köle hakkında sâhibleriyle konuştu da, onun sahiblerine vermekte olduğu vergisinden hafifletildi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Kölenin Efendilerine Onun Vergisini Hafifletmelerini Söyleyen Kimse Bâbı
2326-) Ebû Mes'ûd el-Ensârî (radıyallahü anh): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) köpek parasından, zina kazancından ve kâhinlik ücretinden nehyetti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Zina Edici Kadının Ve Dişi Kölelerin Kazancı Bâbı
2327-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) dişi kölelerin(fâcirlikle olan) kazançlarından nehyetti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Zina Edici Kadının Ve Dişi Kölelerin Kazancı Bâbı
2328-) Ibn Omer (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) damızlık erkek hayvana dişiyi dölletme ücretinden nehyetti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Damızlık Erkek Hayvana Dişiyi Dölletme Ücreti Bâbı
2329-)  Bize Cuveyriye ibn Esma, Nâfi'den; o da Abdullah'tan tahdîs etti. Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayberliler'e o arazîde çalışmaları, onda zirâat etmeleri ve arazîden çıkacak mahsûlün yarısı kendilerinin olmak üzere, Hayber arazîsini onlara verdi. İbn Ömer, Nâfi'e: Ekin tarlalarının bir mikdâr şeye karşılık kiraya verilir idiğini tahdîs etmiştir. Cuveyriye, o mikdârın ismini Nâfi' söyledi, fakat ben onu hafızamda tutamamaktayım, dedi. Râfi' ibn Hadîc de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ekin tarlalarını kiraya vermekten nehyettiğini tahdîs etti. Nâfi'den; o da İbn Ömer'den "Ömer Hayberlileri oradan (Teymâ ve Erîhâ'ya) sürüp çıkarıncaya kadar" fıkrasını ihtiva eden hadîsi de söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-icâre
Konu: Bir Kimse Bir Yeri Ücretle Tuttuğu Zaman Îcâreye Veren Ve İcâre Tutandan Biri Öldüğünde Bu Akdîn Feshedilip Edilmeyeceği?
2331-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûluilah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Zengin kişinin borcunu ödemeyi uzatması bir zulümdür. Sizin biriniz (in isteğinin ödenmesi) bir zengine havale edildiğinde (havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-havâlât
Konu: Havale Nin Hükmünü Beyân Ve Muhîlin Havale Hususunda Dönüp Dönemeyeceği Hakkındadır
2332-) Ebû Hureyer (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Zengin kişinin borcunu Ödemeyi uzatması bir zulümdür.Kim bir zengine tâbi' kılınırsa, artık o, ona ittibâ' etsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-havâlât
Konu: Bir Zengine Havale Ettiği Zaman Onun İçin Reddetmek Yoktur
2333-) Selâmetu'bnu'l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber'in yanında oturuyorduk. Bir cenaze getirildi. Cenaze sâhibleri: (Yâ Rasûlallah), cenaze üzerine namaz kıldır, dediler. Peygamber: "Ölünün üzerinde bir borç var mıdır?" diye sordu. Onlar: Hayır, diye cevâp verdiler. üzerine Peygamber cenaze namazını kıldırdı. Bir zaman sonra başka bir cenaze getirilmişti. Bu defa da cenaze sahipleri: Yâ Rasûlallah, cenaze üzerine namaz kıldır, dediler. Rasûlüllah: "Ölünün üzerinde borç var mı?" diye sordu. Cevaben: Evet, denildi. Rasûlüllah: "Bir şey bıraktı mı?" dedi. Onlar: Üç dînar bıraktı, dediler. bunun üzerine namazı kıldırdı. Sonra üçüncü bir cenaze getirildi de: (Yâ Rasûlallah), cenaze üzerine namaz kıldır, dediler. Rasûlüllah bu kerre de: "Ölü dünyalık bir şey bıraktı mı?" diye sordu. Onlar: Hayır, diye cevâb verdiler. Rasûlüllah: "Ölünün üzerinde borç var mı?" diye sordu. Onlar: Üç dînâr (borç vardır), dediler. Rasûlüllah: "Sahibinize siz namaz kılınız?" buyurdu. Ebû Katâde: Yâ Rasûlallah, cenaze üzerine namazı kıldır, onun borcu benim üzerime (vâcib)dir, dedi. borcu ödemeyi tekeffül edince) Rasûlüllah bu cenaze üzerine de namaz kıldırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-havâlât
Konu: Bir Kimse Ölünün Borcunu Bir Adama Havale Ederse Bu Fiil Caiz Olur
2334-) Ebû'z-Zinâd, Muhammed ibn Hamza ibn Amr el-Eslemî'den; o da Bâbası Hamza'dan olmak üzere söyledi ki, Omer ibn Hattâb(radıyallahü anh) onu sadaka toplayıcı olarak göndermiş. O bölgede bir adam, kendi karısının cariyesi ile cima' etmiş. Hamza (radıyallahü anh) o adamdan kefîl (yânı hâlinden taahhüt ve zabt) alıp, Ömer'in yanına gelmiş. Omer o adama yüz deynek vurmuştu. O adam zina ettiğini söyleyen topluluğu tasdîk ve suçunu i'tirâf etti. Ancak Omer onu cahillikle özürlü saydı (ve ondan recmi def etti). ibn Abdillah el-Becelî ile el-Eş'as ibn Kays el-Kindî (radıyallahü anh) Abdullah ibn Mes'ûd'a dînden dönenler hakkında: Onların tevbe etmelerini iste ve onlardan kefalet al, dediler. Akabinde mürtedler tevbe ettiler ve aşiretleri onlara kefîl oldular. ibn Ebî Süleyman : Nefisle kefil olup da öldüğünde üzerine bir şey yoktur, dedi. Hakem ibn Uteybe: Zimmette subûtunu kabul ettiği malı Öder, dedi. Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Ve el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan tahdîs etti.“Rasûlüllah,İsrâîl oğullarından bir adam zikretti. O adam İsrâîl Oğullarının bâzısından ödünç olarak bin dînâr vermesini istedi. Para vermek isteyen zât: Buna şâhid yapacağım şâhidleri getir, dedi. Ödünç isteyen: “Şâhid olarak Allah yeter"(el-Muhammed,48/28),dedi. verecek olan bu sefer de: Haydi bana kefil getir, dedi. O adam: Kefil olarak Allah yeter" dedi (Bu, âyet değildi) sahibi: Hakîkaten doğru söyledin, dedi ve belirlenen bir va'de ile ona bin dînâr verdi. alan müteakiben deniz seferine çıktı. İşlerini gördü. Sonra kendisine ödünç veren zâta gelmek üzere bineceği bir gemi aradı. Belirlenen müddet geliyordu. Fakat bir gemi bulamadı. Bunun üzerine bir odun parçası alıp, onun içini oydu. İçine bin dînârı ve bir de kendisinden o arkadaşına yazdığı bir mektûb sahîfesini koydu. Sonra o oyuk yerin ağzını sıkıca kapatıp düzeltti. Sonra o odun parçasını deniz kenarına getirdi de şöyle duâ etti: Yâ Allah, Sen bilmektesin ki, ben fulan kimseden bin dînâr ödünç istedim. O benden bir kefil istedi. Ben "Kefîl olarak Allah kâfidir" dedim. O, Sen'in kefilliğine razı oldu. Bir de benden şâhid istedi. Ben yine "Şâhid olarak Allah kâfidir" dedim. O yine Sen'in şâhidliğine de razı oldu (ve bin dînârı verdi. Ben va'desinde borcumu ödemek kaygısına düştüm de) ona bu parayı göndereyim diye bir gemi bulmaya çalıştım. Fakat bulmağa muktedir olmadım. Artık ben şu bin dînâr borcumu Sen'in koruyuculuğuna emânet ediyorum! dedi de o odunu denize attı. denizin içine girdikten sonra kendisi geri döndü. Borçlu bu hususta kendisini beldesine çıkaracak gemi bulmağa çalışırken, alacaklı da onun dönmesini umarak deniz kenarına çıktı da belki bir gemi malını getirmiş olabilir diye gözetliyordu. Bu sırada birdenbire sahilde içinde mal bulunan o odunu gördü. Onu ailesine yakacak bir odun olarak aldı. Evde onu parçalayınca içindeki paraları ve mektûb sahîfesini buldu. Sonra borçlu kimse kendisine borç verene geldi ve ona bin dînârı getirdi de: Allah'a yemîn ederim ki, malını sana getirmem için bir gemi arayıcısı olmakta devam ettim. Fakat sana geldiğim şu zamandan önce bir gemi bulamadım, dedi ve borcunu verdi. Sen bana bir şey gönderdin mi? dedi. Borçlu: İçinde sana geldiğim şu günden önce bir gemi bulamadığımı sana haber veriyorum, dedi. Şüphesiz ki, Allah senin odun içinde göndermiş olduğun borcunu senin adına ödemiştir. Binâenaleyh tekrar vermek için getirdiğin bu bin dînârı, bir râşid olarak sevinçle götür, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-kefalet
Konu: Ödünç Vermekte, Borçlarda, Bedenlerle Ve Mallarla Kefalet Bâbı