Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

7235-) Bize İbnu Ebî Zi'b, Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki sizler emarete (yüksek idare mevki' ve makaamlarına) çok hırslı oluyorsunuz- Halbuki emaret (kötü idareciler için) kıyâmet gününde nedamet olacaktır. O yüksek mevki' ne güzel süt-anadır (emmekle doyulmaz), fakat ondan ayrılmak da memeden fena bir ayrılıştır (ki, hüznü çekilmez) ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Emirlik İsteği Üzerine Hırslı Olmanın Mekrûhluğu Bâbı
7236-) Ve Muhammed ibn Beşşâr şöyle dedi: Bize Abdurrahmân ibnu Humrân tahdîs etti. Bize Abdulhamîd ibn Ca'fer, Saîd el-Makburî'den; o da Omer ibnu'l-Hakem'den; o da Ebû Hureyre'den, onun kavli olarak tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Emirlik İsteği Üzerine Hırslı Olmanın Mekrûhluğu Bâbı
7237-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben, beraberimde kavmim Eş'arîler'den iki kimseyle Peygamber'in huzuruna girmiştim. O iki adamdan biri: Yâ Rasûlallah, beni bir me'mûriyete ta'yîn et! dedi. Diğeri de bunun gibi bir me'mûriyet istedi. üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz bu iş üzerine onu isteyen ve ona hırslı olan kimseyi ta'yîn etmeyiz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Emirlik İsteği Üzerine Hırslı Olmanın Mekrûhluğu Bâbı
7238-) Bize Ebû'l-Eş'as, Hasen Basrî'den tahdîs etti ki, (Basra Emîri) Ubeydullah İbnu Ziyâd, Ma'kıl ibn Yesâr (radıyallahü anh)'ı vefatı hastalığı içinde ziyaret etmişti. Ma'kıl, İbnu Ziyâd'a şöyle dedi: Ben sana Rasûlüllah'tan işittiğim bir hadîs tahdîs edeceğim: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işittim: "Bir kul ki, Allah onu halkı görüp gözetmek üzere vâlî kılar da, o, hayırlı irşâdiyle halkı muhafaza etmezse, elbette o kişi cennet kokusu koklayamayacaktır”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir Topluluğu Koruyup Gözetlemek Vazifesi Verilip De, O Topluluğa Nasihat Etmeyen Kimse Bâbı
7239-) Hasen Basrî şöyle demiştir: Biz Ma'kıl ibn Yesâr (radıyallahü anh)'a geldik de kendisine hasta ziyareti yapıyorduk. Bu sırada yanımıza vâli Ubeydullah girdi. Ma’kıl da vâliye hemen şöyle dedi: Ben sana Resûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)tan işittiğim bir hadîs tahdîs edeceğim: “Müslümanlardan bir ahâliye vâlik eden vâli, o ahâliyi aldatıp zulmetmiş olduğu halde ölürse, muhakkak Allah ona cenneti haram etmiştir”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir Topluluğu Koruyup Gözetlemek Vazifesi Verilip De, O Topluluğa Nasihat Etmeyen Kimse Bâbı
7240-) Tarîf Ebû Temime şöyle dedi: Ben, tabiî âlimi Safvân ibn Muharrız'a, sahâbî Cundeb ibn Abdillah el-Becelî'ye ve Safvân'ın arkadaşlarına, bir mecliste hâzır bulunup şâhid oldum. Cundeb onlara vasiyet ediyordu. Safvân ve arkadaşları Cundeb'e: Sen Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan herhangi birşey işittin mi? dediler (de onu söylemesini istediler). de onlara şöyle dedi: (Evet.) Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, kıyâmet gününde Allah da onun rüsvâylığını duyurur" buyuruyordu. Yine Rasûlüllah: "Her kim de halka meşakkat ve zahmet verirse, Allah da kıyâmet gününde o kimseyi azâb ile cezalandırır" buyurdu. üzerine tabiîler Cundeb'e: Bize daha vasiyet et! diye rica ettiler. Cundeb de şöyle dedi: "İnsanın (öldükten sonra) ilk önce kokuşan organı karnıdır. Her kim şübheli kazançlardan çekinip yalnız halâl lokma ile geçinmeye gücü yeterse, bunu yapsın! Her kim de kendisiyle cennet arasını (haksız yere) döktüğü kan ile dolu eliyle ayırmamaya gücü yeterse, bunu da yapsın!" Sahîh'inin râvîsi Firabrî şöyle dedi:) Ben, Ebû Abdillah Muhammed ibn İsmâîl el-Buhârî'ye: hadîsi Rasûlüllah'tan işittim" diyen Cundeb midir? diye sordum. Evet Cundeb'dir! diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İnsanlar Üzerine Meşakkat Girdiren Kimseye Allah Da Meşakkat Verir
7241-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Ben ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beraber mescidden çıktığımız sırada mescid kapısı üzerindeki gölgeliğin yanında bize bir adam kavuştu da: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. Peygamber de ona: "Sen kıyâmet için ne hazırladın?"diye sordu. adam sanki boyun eğdi (yahut bir hâlden diğer bir hâle geçti), sonra da: Yâ Rasûlallah, ben âhiret için oruçtan, namazdan, sadakadan çok bir hazırlık yapmadım. Lâkin ben Allah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum! diye cevâb verdi. "Sen sevdiğin kimse ile berabersin!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Yolda İken Hükmetmek Ve Fetva Vermek Bâbı
7242-) Bize Sabit el-Bunânî tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) kendi ehlinden bir kadına hitaben: Sen fulânca kadını tanıyor musun? diye soruyordu. O kadın: Evet ben onu tanıyorum, dedi. şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), o kadın bir kabir yanında ağlamakta iken yanına uğradı da ona: " (Ey Allah'ın dişi kulu!) Allah'tan kork ve sabreyle!" buyurdu. Haydin benden uzaklaş! Çünkü Sen benim musibetimden boşsun (yani musîbetlenmiş değilsin)! dedi. dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah o kadından öteye geçti ve yürüdü. Arkasından o kadının yanına bir adam (Fadl ibn Abbâs) uğradı ve ona: Rasûlüllah sana ne söyledi? diye sordu. Kadın ona: Ben O'nun Rasûlüllah olduğunu tanımadım, dedi. zât: Şübhesiz ki, O elbette Allah'ın Rasûlü'dür, dedi. dedi ki: Akabinde o kadın Peygamber'in kapısına geldi de, O'nun kapısı yanında hiçbir kapıcı bulmadı ve: Yâ Rasûlallah! Allah'a yemîn ederim ki, ben Seni tanıyamadım! dedi. de ona: kemâli, musibetin birinci darbesi sırasındadır'' buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Selleme Âid Huzuruna İnsanların Girmelerine Mâni Olacak Kapıcılar Olmadığının Zikredilmesi Bâbı
7243-) Bize babam Abdullah ibnu'l-Musennâ, babasının amcası Sumâme'den tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) Kays ibn Sa'd (ibn Ubâde el-Ensârî el-Hazrecî)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in önünde emîr tarafından (emniyeti korumak için ta'yîn olunmuş bulunan) şurtalar sahibi, menzilesinde olur idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkim, Öldürülmesi Vâcib Olan Kimse Üzerine Üstünde Bulunan İmâmdan, Bunun İçin Ayrıca İzin Almaksızın Öldürmekle Hüküm Verir Bâbı
7244-) BizeEbû Burde, Ebû Mûsâ (Abdullah ibn Kays el-Eş'arî (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onu Yemen'e kaadı olarak göndermiş, onun ardından da Muâz ibn Cebel'i yollamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkim, Öldürülmesi Vâcib Olan Kimse Üzerine Üstünde Bulunan İmâmdan, Bunun İçin Ayrıca İzin Almaksızın Öldürmekle Hüküm Verir Bâbı
7245-) Bize Hâlid el-Hazzâ, Humeyd ibn Hilâl'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Mûsâ(radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, bir adam müslümân olmuş, sonra da Yahûdîliğe dönmüştü. Bu dîninden dönen kişi Ebû Musa'nın yanında bağlanmış hâlde dururken, Muâz ibn Cebel de oraya gelmiş ve: Bu bağlı adamın hâli nedir? diye sormuştur. Ebû Mûsâ da ona: Bu zât İslâm'a girmiş, bundan sonra da Yahûdî olmuştur! diye cevâb verdi. ibn Cebel: Ben bu dîninden dönen adamı Allah'ın hükmü ve Rasûlü'nün hükmü olarak öldürmedikçe yere oturmam! demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkim, Öldürülmesi Vâcib Olan Kimse Üzerine Üstünde Bulunan İmâmdan, Bunun İçin Ayrıca İzin Almaksızın Öldürmekle Hüküm Verir Bâbı
7247-) Ebû Mes'ûd el-Ensârî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir defaRasûlüllah'a bir adam geldi de: Yâ Rasûlallah! Fulân zât bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, vallahi sabah namazına gitmekten geri kalıyorum! dedi. Mes'ûd dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah öfke ve heyecan içinde bir hutbe yaptı ki, kendisini o günkü kadar hiçbir mev'izesinde o derece heyecan gösterdiğini görmemiştim. Rasûlüllah(hutbe girişinden sonra) şöyle buyurdu: "Ey insanlar! İçinizden cemâati nefret ettirip kaçıranlar vardır! Herhangibiriniz insanlara namaz kıldıracak olursa hafif kıldırsın. Çünkü cemâatin içinde ihtiyar olanı var, zayıf olanı var, iş-güç sahibi olanı vardır!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Hâkim Yâhud Müftî Öfkeli Hâlde Hüküm Ve Fetva Verir Mi?
7248-) Muhammed ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Salim haber verdi ki, ona da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Kendisi hayız hâlinde bulunan karısını Peygamber zamanında boşamıştı. Babası Omer ibnu'l-Hattâb, oğlunun bu hareketini Peygamber'e zikretmiş, bundan dolayı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), İbn Omer'in bu hareketi hakkında öfkelenmiş, sonra: "Abdullah karısına dönsün! Sonra temizleninceye, sonra tekrar hayız oluncaya, sonra tekrar temizleninceye kadar onu kendi yanında tutsun (yani onunla birlikte yaşasın). Kadın ikinci âdetinden temizlendikten sonra, kadını boşamak fikri kendisine zahir olursa, o takdirde -kadını ile cinsî münâsebet yapmaksızın- kadınını boşasın" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Hâkim Yâhud Müftî Öfkeli Hâlde Hüküm Ve Fetva Verir Mi?
7249-) Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi: Bana Urve tahdîs etti ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir:Utbe ibn Rabîa'nın kızı Hind geldi de şöyle dedi: Yâ Rasûlallah! Allah'a yemîn ederim ki, vaktiyle yeryüzünde ev bark sahibi ailelerden hiçbir ailenin zelîl olmaları, bana Sen'in aile halkının zelîl olmaları kadar sevimli olmazdı. Sonra bu güne gelince, yeryüzünde hiçbir aile halkının aziz olmaları bana, Sen'in aile halkının azîz olması ve saadeti derecesinde sevimli değildir! dedi... Hind şöyle devam etti: Muhakkak ki, Ebû Sufyân malını çok sıkı tutucu bir adamdır. Bunun için ben, onun aile ferdlerinden olan kimseleri onun malından doyurmamda benim üzerime bir günâh var mıdır? diye sordu. da ona: "Onun aile ferdlerinden olan kimseleri onun malından örfe göre doyurmanda sana hiçbir günâh yoktur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkim İçin Haddler Gibi Allah Hakları Dışındaki Hususlarda İnsanların İşlerinde, Zanlardan Ve Töhmetten Korkmadığı Zaman Kendi Bilgisi İle Hükmetmek Hakkı Olduğu Görüşünde Olan Kimse Bâbı
7250-) Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Katâde'den işittim, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Rûmlar'a mektûb yazmak istediği zaman, sahâbîler: ancak üzeri mühürlenmiş bulunan mektubu okurlar! dediler. üzerine Peygamber gümüşten yapılmış bir mühür yüzük edindi. Onun Peygamber'in parmağındaki parlaması hâlâ gözümün önündedir. O mühür yüzüğün nakşı "MuhammedRasûlüllah" idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bu Fulânın Yazısıdır Diye Mühürlenmiş Yazı Üzerine Şâhidlik Etme; Bu Neviden Yazı Üzerine Şâhidliğin Caiz Olacak Ve Kendilerine Şâhidliğin Dar Olacağı, Yânı Caiz Olmayacak Olanlar, Hâkimin Kendi Âmillerine Mektûb Yazması İle Kaadının Diğer Kaadıya Mektûb Yazmasının Hükmü Bâbı
7251-) Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi: Bana Nemîr'in kızkardeşi oğlu es-Sâib ibnu Yezîd haber verdi ki, ona da Huveytıb ibn Abdiluzzâ haber vermiş, ona da Abdullah ibnu's-Sa'dî şöyle haber vermiştir: Kendisi, halifeliği zamanında Omer ibnu'l-Hattâb'ın yanına gelmişti. Omer de ona: Senin insanların vâlîlik ve hâkimlik gibi birtakım işlerini üzerine almakta olduğun ve çalışmanın ücreti sana verildiğinde bunu almak istemediğin bana haber verilmedi mi? dedi. da dedi ki: Ben: Evet böyledir, (benim ücrete ihtiyâcım olmadığı için reddettim), dedim. üzerine Omer bana: Bu redd ile neyi kasdediyorsun? dedi. de ona: Benim birçok beygirlerim ve kölelerim vardır, ben hayırlı ve rahat bir yaşayış içindeyim. Ben bu hizmetlerimin ücretinin müslümânlar üzerine sadaka olmasını arzu ediyorum, dedim. bana: Sen ücreti reddetme işini yapma! Çünkü ben de vaktiyle senin yapmak istediğin işi yapmak istedim. Şöyle ki: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana, gördüğüm devlet işlerine karşılık Beytu'l-mâl'den atıyyemi verirdi de ben de O'na: Sen bu hissemi benden daha fakir olan kimselere ver! der idim. Nihayet bana büyük bir mal daha verdi. Ben yine O'na: (Yâ Rasûlallah!) Sen bunu benden daha muhtâc olanlara ver! dedim. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Sen bunu al da kendine mal yap ve yahut sadaka yap! Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın hâlde sana bu maldan birşey geldiğinde, sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini ta'kîb ettirme!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkimlerin Ve Müslümanların İşlerini Yüklenen Hükümet Âmir Ve Memurlarının Rızıkları Bâbı
7252-) Ve ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Salim ibn Abdillah tahdîs etti ki, Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Ben babam Omer'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana devlet hizmetim karşılığı olan atâmı verirdi, ben de O'na: benden daha muhtâc olanlara ver! derdim. Nihayet bana bir kerre daha mal verdi. Ben yine O'na: benden daha muhtâc olanlara ver! dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Sen bunu al da kendine mal yap ve kendin sadaka yap. Kendin harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın hâlde sana bu maldan birşey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini ta'kîb ettirme!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkimlerin Ve Müslümanların İşlerini Yüklenen Hükümet Âmir Ve Memurlarının Rızıkları Bâbı
7253-) Bize Suyfân ibn Uyeyne tahdîs etti. ez-Zuhrî şöyle demiştir: Sehl ibn Sa'd(radıyallahü anh): Ben onbeş yaşında iken (Uveymir ile Havle bintu Kays'ın) la'netleşmelerinde hazır bulundum;Rasûlüllah onların arasını ayırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Mescidde Hüküm Veren Ve Yine Mescid İçinde Lanetleşme Yaptıran Kimse Bâbı
7254-)  İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Bana İbn Şihâb, Sâide oğulları'nın kardeşi olan Sehl ibn Sa'd'den şöyle haber verdi: Ensâr'dan (Uveymir el-Aclânî denen) bir adam Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Karısının beraberinde bir adam bulan kimse hakkında ne dersin? Bu adam onu öldürür mü? diye sordu. bu karı-koca mescidde la'netleşme yaptılar, ben de orada hazır bulundum.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Mescidde Hüküm Veren Ve Yine Mescid İçinde Lanetleşme Yaptıran Kimse Bâbı
7255-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah mescidde iken (Mâiz adındaki) adam geldi de: Yâ Rasûlallah, ben zina ettim! diye nida etti. Rasûlüllah ondan yüz çevirdi. O zât kendi nefsi aleyhine dört kerre zina i'tirâfı yapınca,Rasûlüllah ona: "Sende delilik var mı?" diye sordu. O zât: Hayır, bende delilik yoktur, dedi.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bunu götürün de taşla öldürünüz!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Mescid İçinde Hüküm Veren Ve Nihayet Dînî Cezalardan Bir Ceza Vermeğe Geldiğinde, Cezayı Hakk Eden Kimsenin Mescidden Çıkarılmasını Emreden Kimse Bâbı
7256-) İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Câbir ibn Abdillah'tan işiten kimse haber verip: Ben (Bâkı' yakınındaki cenaze namazı kılınan) Musallâ'da onu taşlayan kimselerin içinde idim, dedi. hadîsi Yûnus ibn Yezîd, Ma'mer ibn Râşid ve İbn Cureyc de ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme'den; o da Câbir'den; o daPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere "Recm"de rivayet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Mescid İçinde Hüküm Veren Ve Nihayet Dînî Cezalardan Bir Ceza Vermeğe Geldiğinde, Cezayı Hakk Eden Kimsenin Mescidden Çıkarılmasını Emreden Kimse Bâbı
7257-)  Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz ben de ancak bir insanım. Sizler bana da'vâlarınızı arzediyorsunuz. Belki bâzınız hüccetini diğerinden daha düzgün ifâde etmiş olabilir. Ben de ondan işitmekte olduğuma göre hükmederim. Binâenaleyh ben her kimin kardeşinin hakkı olan birşeyi onun lehine hükmetmiş isem, sakın onu almasın. Ben ona ancak ateşten bir parça hükmedip kesmekteyimdir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Davâ Sırasında Hasımlara Öğüt Vermesi Bâbı
7258-)  Bize el-Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Amr ibn Kesîr'den; o da Ebû Katâde'nin âzâdlısı Ebû Muhammed'den tahdîs etti ki, Ebû Katâde (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn günü: "Her kim bir düşman öldürür ve öldürdüğüne dâir beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silâh ve diğer eşyaları onundur!” buyurdu. üzerine ben öldürmüş olduğum maktul için bir beyyine, bir şâhid aramağa kalktım. Fakat benim için onu öldürdüğüme şâhidlik yapacak hiçbir kimse bulamadım. Bunun üzerine oturdum. Sonra bende şu hâl meydana geldi: Ben o sırada bir adamın Rasûlüllah'a sözünü hatırladım. Onun meclisinde oturanlardan bir adam (Esved ibn Huzâî el-Eslemî): Şu Ebû Katâde'nin zikretmekte olduğu maktulün silâhları benim yanımdadır. dedi ki: O adam, Rasûlüllah'a: Ebû Katâde'yi o maktulün silâhları yerine başka şeyler ile raâzı kıl! dedi. üzerine Ebû Bekr: Hayır bu olmaz! Peygamber, Allah ve Rasûlü yolunda mukaatele eden bir arslanı bırakıp da, onun payını Kureyş'ten küçük bir çakala vermez! dedi. Katâde dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), o maktulün silâh ve eşyaları yanında bulunmakta olan adama emretti de, o da bu silâh ve eşyaları bana teslîm etti. Ben de onları sattım da bedeliyle bir bustân satın aldım. İşte bu bustân, benim aslına mâlik olduğum ilk maldır. şöyle dedi: el-Leys ibn Sa'd’ın kâtibi olan Abdullah ibn Salih bana el-Leys'ten olmak üzere şöyle dedi: Ebû Katâde: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalktı da o maktulün silâh ve eşyalarını bana teslîm etti, demiştir. ehli (yani Mâlik ve bu hususta ona uyanlar): Hâkim, hâkimliği üzerine aldığı zaman yahut daha önceden birşeye şâhid olup da bilmekte olduğu ilmiyle hüküm veremez. Eğer bir hasım, hâkimin yanında hüküm verme meclisinde diğer bir kimse lehine bir hakk ikrar eylese, bâzı fakîhlerin görüşünde o hâkim bunun üzerine hüküm veremez. Ancak o hâkim ayrıca iki şâhid çağırır ve onları mahkemede bu hasmın ikrarında hazır bulundurmak suretiyle hükmeder, dediler. Irak ehli de (Ebû Hanîfe ve tâbi'leri) şöyle dedi: Kaadı, hüküm meclisinde işittiği yahut gördüğü şeyle hükmeder; hüküm meclisi dışında olan şeylerle o hususta hüküm vermez, ancak ikrarında hazır bulunduracağı iki şahidin şehâdetiyle hükmeder. ehlinden diğer bâzıları da (Ebû Yûsuf ve ona tâbi' olanlar): Hâkim, iki şâhid olmadan da hükmeder, çünkü hâkim i'timâd edilip güvenilmiş bir kimsedir. Çünkü şehâdetten murâd edilen, ancak hakkı bilmektir. Hâkimin ilmi ise şehâdetten daha çoktur! dediler. ehlinin bâzısı da: Hâkim, mallar hususunda kendi ilmi ile hüküm verir, fakat mallar dışındaki da'vâlarda (meselâ bir adamı zina ederken görse, bunu huzurunda şehâdetle beyyine olmadıkça) kendi ilmi ile hükmedemez, dediler. (Bu, Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf'tan nakledilmiştir.) ibn Muhammed ibn Ebî Bekr de şöyle demiştir: Hâkim için başkasının ilmi olmaksızın sırf kendi ilmi ile bir hüküm verip infaz etmesi olamaz, kendi ilmi başkasının şehâdetinden daha çok olmakla beraber (bu doğru olmaz). Çünkü beyyinesiz olarak sırf kendi ilmiyle hüküm vermekte müslümânlar katında kendi nefsini töhmete atmak ve onların gönüllerine fâsid zannlar düşürmek vardır. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de zannı kerih görmüş de (gelecek hadîste): "Bu kadın ancak Safiyye'dir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kaadılığı Üzerine Alması Zamanında Yâhud Üzerine Almadan Önce İki Hasımdan Birisi İçin Bu Hâkimin Huzurunda Olacak Olan Şâhidliğin Hükmü Nedir? Bâbı
7259-) Bize İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'dan; o da Alî ibn Hüseyin Zeynelâbidîn'den tahdîs etti ki, Safiyye bintu Huyey (radıyallahü anh),Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) i'tikâf yerinde iken O'nun yanına ziyarete gelmişti. Safiyye geriye döneceği zaman Peygamber de onunla beraber kapıya kadar yürümüş, tam bu sırada Ensâr'dan iki kişi yanından geçmiş, Peygamber onları çağırmış da; "Yanımdaki bu kadın Safiyye bintu Huyey'dir" buyurmuş. Bu iki Ensârî zât: Subhânallah, Biz Allah'ı tenzih ederiz(Rasûlü'nü lâyık olmayan bir harekette bulunmaktan tenzîh ederiz)! dediler. onlara: "Şübhesiz ki şeytân, Âdem oğlu'nun vücûdunda kan dolaşması gibi akıp dolaşmaktadır!" buyurdu. hadîsi Şuayb, İbnu Musâfir, İbnu Ebî Atık, İshâk ibnu Yahya topluluğu da ez-Zuhrî'den; o da Alî'den, yani Hüseyin'in oğlundan; o da Safiyye'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere rivayet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kaadılığı Üzerine Alması Zamanında Yâhud Üzerine Almadan Önce İki Hasımdan Birisi İçin Bu Hâkimin Huzurunda Olacak Olan Şâhidliğin Hükmü Nedir? Bâbı
7260-) Bize Şu'be tahdîs etti ki, Saîd ibn Ebî Burde şöyle demiştir: Ben babam Ebû Burde Âmir ibn Abdillah'tan işittim, o şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) babam Ebû Mûsâ el-Eş'arî ile Muâz ibn Cebel'i Yemen'in birer tarafına vazîfe ile gönderip, onlara: "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyip sevindirin, nefret ettirmeyin ve birbirinize hükümde uygunluk gösterin!" diye emretmiştir. MûsâPeygamber'e: Bizim Yemen arazîmizde "Biti"' denilen baldan bir içki yapılır! diye sormuş. aleyhi ve sellem): "Sarhoşluk verici her içki haramdır!" düstûrunu bildirmiştir. Nadr ibn Şumeyl el-Mâzinî, Ebû Dâvûd Süleyman ibn Dâvûd et-Tayâlisî, Yezîd ibnu Hârûn, Vekf ibnu'l-Cerrâh, bunların dördü de Şu'be'den; o da Saîd'den; o da babası Ebû Burde'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere bu hadîsi söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Vâlî, Bir Yere İki Kumandan Gönderdiği Zaman Onlara Birbirlerine İtaat Etmelerini Ve Birbirlerine Öfkelenip İsyan Etmemelerini Emretmesi Bâbı
7262-)  Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti ki, ez-Zuhrî, Urve'den işitmiştir. Bize Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh) haber verip şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Esed oğulları'ndan İbnu'l-Utbiyye denilen bir adamı Suleym oğulları zekâtını toplamak üzere me'mûr ta'yîn etti. Bu adam zekât malını alıp geldiğinde: (Yâ Rasûlallah!) Bu sizin zekât malınızdır, bu da bana hediye verilmiştir! dedi. üzerine Peygamber minber üstünde ayağa kalkıp bir hutbe yaptı. Sufyân ibn Uyeyne yine şöyle dedi:Peygamber minbere çıktı da Allah'a hamd ve yakışan sıfatlarla övdü, bundan sonra şöyle buyurdu: "Birtakım devlet me'mûrunun hâli nedir ki, ben onu bir me'mûriyet üzerine gönderiyorum da, o akabinde geliyor ve 'Şu sizin malınızdır, şu da bana âid maldır' diyerek, kendisine bir pay ayırıyor? Bu adam (bir mal me'mûru olmayıp da) babasının yahut anasının evinde otursaydı da o zaman kendisine hediye verilir miydi yahut verilmez miydi baksaydı ya! Nefsim elinde bulunan Allah 'a yemîn ederim ki, zekât âmillerinden herhangibir kişi Beytu'l-mâl’den haksız olarak birşey alırsa, kıyâmet gününde muhakkak o kimse çaldığı malı boynuna yüklenerek haşrolup gelecektir: Çaldığı hayvan deve ise omuzunda musîbetli develer gibi inliyerek; eğer sığır ise omuz kökünde avaz avaz bağırarak; koyun ise şiddetle feryâd ederek Arasat meydanına getirilecektir!" buyurdu. ellerini, biz O'nun koltuk altlarının kırmızıya karışık beyaz rengini görünceye kadar kaldırdı ve üç defa: "Yâ Rabb! Emirlerini tebliğ ettim mi? Emirlerini tebliğ ettim mi? Emirlerini tebliğ ettim mi?" diye sordu. ibn Uyeyne geçen senedle şöyle dedi: Bu hadîsi bize ez-Zuhrî kıssa edip anlattı. Ve Hişâm da babası Urve'den şunu ziyâde etti: Ebû Humeyd (radıyallahü anh): Ben bu hadîsiRasûlüllah'tan dinlerken iki kulağım işitti, kendisini de bunu söylerken iki gözüm gördü. Sizler bunu Zeyd ibn Sâbit'e de sorunuz. Çünkü o da benimle beraber bu konuşmayı işitmiştir, dedi. "İki kulağım işitti" dememiştir. şöyle dedi: "Huvâr", "Savt" demektir. "el-Cuâru", sığırın sesi gibi "Tec'erûne(Böğürüyorlar)" ma'nâsındandır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Devlet Âmir Ve Memurlarına Verilen Hediyeler İn Hükmü Bâbı
7263-) Bize İbnu Cureyc haber verdi. Ona da Nâfi' haber verdi. Ona da İbn Omer (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: Ebû Huzeyfe'nin kölesi Salim, Medine'ye ilk hicret etmiş olan Muhâcirler'e ve Peygamber'in sahâbîlerine Kubâ Mescidi'nde imamlık eder idi. Bu cemâatin içinde Ebû Bekr es-Sıddîk, Omer ibnu'l-Hattâb, (Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin Peygamber'den önceki kocası) Ebû Seleme ibn Abdi’l-Esed el-Mahzûmî, Zeyd ibn Harise -yahut: İlk Muhâcirler'den Zeyd ibnu'l-Hattâb el-Adevî- ve Âmir ibnu Rabîa el-Anezî vardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kölelerin Kaza Ve Hâkimlik Vazifelerine Tayîn Olunmaları Ve Memleketler Üzerine Vâlî Ve Kumandan Yapılmaları Bâbı
7264-)  İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr tahdîs etti ki, ona da Mervân ibnu'l-Hakem ile Mısver ibn Mahrame (radıyallahü anh) şöyle haber vermişlerdir:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), müslümânlar Hevâzin esirlerinin hürriyete kavuşturulması hususunda kendilerine izin verdikleri zaman: "Şimdi ben sizden esîrlerini vermeye rızâsı olan kimseleri, rızâsı olmayanlardan bilemiyorum. Haydi sizler gidiniz de sizin muvafakat emirlerinizi bize işbilir arifleriniz, nakîbleriniz yükseltip arzetsinler" buyurdu. üzerine insanlar yerlerine çekildiler. Kabilelerin arifleri, kabileleri halklarıyle konuştular. Sonra daRasûlüllah'a gelip herbiri kavminin esîrlerini geri vermekten memnun olduklarını ve Rasûlüllah'a esirleri hürriyete kavuşturmak hususunda izin verdiklerini bildirdiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İnsanların Siyâset İşlerini Üzerlerine Alan Ve Onların Bu İşlerini Koruyup Tedbîr Eden Arîf Yâni İşbilir Kişiler Bâbı
7265-) Bize Âsim ibnu Muhammed ibn Zeyd ibn Abdillah ibn Omer, babası Muhammed ibn Zeyd'den tahdîs etti: Birtakım insanlar İbn Omer (radıyallahü anh) 'e:' Bizler sultânımızın huzuruna giriyoruz da onlar lehine; onların yanından dışarı çıktığımız zaman, konuşmakta olduklarımızın zıddını söylüyoruz! dediler. Omer: Biz bu fiili (Peygamber zamanında) münâfıklık sayıyorduk, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir Kimsenin Sultânın Huzurunda Sultânı Medhetmesi. Oradan Çıktığında Da Bunun Zıddını Söylemesinin Çirkin Olması Bâbı
7266-)  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den: o da Irak'tan tahdîs eyledi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh),Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan:"İnsanların en şerrlisi, ikiyüzlü olan şu kimsedir ki, şunlara bir yüzle gelir, bunlara da başka bir yüzle gelir" buyururken işitmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir Kimsenin Sultânın Huzurunda Sultânı Medhetmesi. Oradan Çıktığında Da Bunun Zıddını Söylemesinin Çirkin Olması Bâbı
7267-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, Ebû Sufyân'ın karısı Hind bintu Utbe ibn Rabîa, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Şübhesiz Ebû Sufyân çok cimri bir adamdır, ben onun malından almaya muhtâc oluyorum! dedi. de ona: "Örfe göre sâna ve çocuklarına yetecek mikdâr al!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Allah Haklarında Değil De İnsan Hakları Hususunda Hazır Olmayan Kimse Üzerine Hüküm Verme Bâbı
7268-)  İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, ona da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb haber vermiş; ona da Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme (radıyallahü anha)Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan haber vermiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Seleme hücresinin kapısı önünde şiddetli bir kavga işitti de onların yanına çıktı ve şöyle buyurdu: "Şübhesiz ben de bir insanım. Şu muhakkak ki bana sizden iki hasım gelir de bâzınız (haksızken) diğerinizden meramını daha düzgün ve açık anlatmış olabilir, ben de o belîğ sözleri doğru zannederek onun lehine hükmedebilirim. Bunun için ben kimin lehine bir müslümânın hakkını hükmettim ise, bilsin ki, bu hakk ancak ateşten bir parçadır. İster onu alsın yahut onu terketsin!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Her Kimin Lehine Mümin Kardeşinin Hakkı Hükmolunmuşsa Sakın O Kimse Bu Hakkı Almasın. Çünkü Hâkimin Hükmü Haramı Halâl Kılmaz, Halâlı Da Haram Kılmaz.
7269-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a vasiyet edip: Zem'a’nın cariyesi oğlu (Abdurrahmân) bendendir. Bu çocuğu almalısın! demiş. dedi ki: Mekke'nin fethi senesi(Mekke'ye varıldığında) Sa'd ibn Ebî Vakkaas, çocuğu yakaladı ve: Bu, kardeşim Utbe'nin oğludur. Bunun nesebinin kendisine katılması için bana vasiyet etmiştir, dedi. üzerine Abd ibn Zem'a ayağa kalkıp: Bu benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğludur; babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi. iki taraf bu niza' ve da'vâlarını arka arkaya Rasûlüllah'a arzettiler. Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Yâ Rasûlallah, bu çocuk, kardeşim Utbe'nin oğludur. Nesebinin kendisine katılmasına dâir bana vasiyeti vardır, dedi. ibn Zem'a da: Bu, benim kardeşimdir ve babamın cariyesi doğurmuştur; babamın döşeği üstünde doğmuştur, dedi. aleyhi ve sellem): "Yâ Abd ibne Zem 'a! Bu (Abdurrahmân), senin (kardeşin)dir" da Rasûlüllah: "Çocuk, döşek sahibinindir; zina edene de mahrumiyet vardır" buyurdu. da Rasûlüllah, da'vâ konusu olan bu çocuğun sîmâca Utbe'ye benzediğini görerek, zevcesi Sevde bintu Zem'a'ya: "Ey Sevde! Bundan sonra sen de Abdurrahmân'dan perde arkasına çekil!" buyurdu. sonra Abdurrahmân, Sevde (vefat edip de) Yüce Allah'a kavuşuncaya kadar mü'minlerin annesinin yüzünü görmedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Her Kimin Lehine Mümin Kardeşinin Hakkı Hükmolunmuşsa Sakın O Kimse Bu Hakkı Almasın. Çünkü Hâkimin Hükmü Haramı Halâl Kılmaz, Halâlı Da Haram Kılmaz.
7270-)  Abdullah ibn Mes'üd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bir kimse müslümân bir kimsenin malını koparmak için, yemininde yalancı olarak habsedip bağlayıcı yalan bir yemîn ederse, kıyâmet gününde o kimse Allah kendisine gadablı olduğu hâlde kavuşacaktır" buyurdu. üzerine Allah şu âyeti indirdi: "Hakikat, Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azab vardır"(Âl-i Îmrân: 77).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kuyu Ve Benzerî Havuz, Ev Ve Su Harkı Hakkında Hüküm Verme Bâbı
7271-) Abdullah meclistekilere bu hadîsi tahdîs ederken, bu sırada meclise el-Eş'as ibn Kays gelmiş ve dinleyicilere: Bu âyet benim hakkımda ve bir kuyu hususunda kendisiyle davâlaştığım bir kimse hakkında indi. Pegamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Beyyinen var mı?" diye sordu. Ben: Beyyinem yoktur! dedim.' Peygamber: "Öyleyse o yemîn etsin!" buyurdu. Ben: Bu takdirde o adam (yalan yere) yemîn eder! dedim. Bunun üzerine "Hakikat Allah'a olan yeminlerine ve ahidlerine..." âyeti indi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kuyu Ve Benzerî Havuz, Ev Ve Su Harkı Hakkında Hüküm Verme Bâbı
7272-)  Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, ona da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb haber verdi ki, ona da Ümmü Seleme haber verip şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kapısının yanında bir husûmet gürültüsü işitti de hemen onların yanına çıkıp vardı ve onlara: "Ben ancak bir beşerim. Şu da bir gerçek ki, bazen bana hasımlar gelir. Bâzısı diğerinden daha belîğ konuşucu olabilir. Ben de bu sebeble onu doğru söyledi sanarak, onun lehine hüküm veririm. Öyleyse ben kimin lehine bir müslümânın hakkını hüküm vermiş isem(iyi bilsin ki) bu hüküm ateşten bir parçadır. Artık o kimse bu ateşi alsın yahut onu terketsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Malın Çoğu Ve Azı Hakkında Hüküm Vermek Bâbı
7273-) Bize Seleme ibnu Kuheyl, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti ki, Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e sahâbîlerinden (Ebû Mezkûr denilen) bir adamın kölesini "Hayâtımdan sonra sen hürsün" deyip rnüdebber olarak azâd ettiği haberi ulaştı. Halbuki bu zâtın bu köleden başka hiçbir malı yoktu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) o köleyi sekizyüz dirhem rnukaabilinde sattı da sonra onun bedelini o zâta gönderdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Devlet Başkanının İnsanların Mallarını Ve Akarlarını Borçlarını Tam Ödetmek Ve Faydalandırmak İçin Satın Alması Bâbı
7274-) Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbnu Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir ordu birliği hazırladı da başına Zeyd'in karısının oğlu Usâme'yi kumandan yaptı. Akabinde onun kumandanlığı konusunda i'tirâzlar yapıldı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler şimdi Usâme'nin kumandanlığı hususuna ta'n ediyorsanız, muhakkak ki siz bundan önce onun babasının kumandanlığı hakkında da dil uzatmıştınız. Allah'a yemin ederim ki, Zeyd, kumandanlığa nasıl tamâmiyle lâyık olduysa ve o bana insanların en sevimlilerinden biri idiyse, hiç şübhesiz şu Usâme de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kumandanlar Hakkında Hiçbir Söz Bilmiyerek Kötüleme Yapanın Kötülemesine Aldırmayan Kimse Bâbı
7276-) Bıze Ma'mer ibn Hâlid, ez-Zuhrî'den; o da Sâlim'den tahdîs etti ki, babası Ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hâlid ıbnu'l-Velîd'i Cezîme oğulları kabilesi üzerine bir askerî birlikle gönderdi. (Hâlid onları İslâm'a çağırdı.) Fakat onlar ('Eslemnâ - Biz müslümân olduk" demeyi güzel yapamıyorlardı da onun yerine "Saba'nâ, saba'nâ - Şirkten çıktık, şirkten çıktık (yani müslümân olduk)!" dediler. Bunun üzerine Hâlid bunlardan bir kısmını öldürmeğe, bir kısmim da esîr etmeğe başladı. Ve bizden, seriyyede bulunan herbir askere kendi esirini verdi de, bizden herbir askere kendi elindeki esirini öldürmesini emretti. Bu emir üzerine ben: Vallahi ben esirimi öldürmem; arkadaşlarımdan hiçbirisi de esirini öldürmeyecektir! dedim. oğulları ise esirlerini öldürmüşlerdi.) Sefer sonunda Peygamber'in huzuruna vardığımızda bunu kendisine arzettik. Bunu duyunca Rasûlüllah iki kerre: "Allah'ım! Ben Hâlid'in işlediği bu işten Sana sığınıyorum!" diye duâ etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Hakim Zulüm İle Hükmettiği Yâhud İlim Ehline Zıdd Bir Hüküm Verdiği Zaman, Onun Bu Hükmü Reddedilir
7277-) Bize Ebû Hazım el-Medînî tahdîs etti ki, Sehl ibn Sa'd es-Sâidî şöyle demiştir: Medine civarındaki Ensâr'dan Amr ibn Avf oğulları arasında bir kavga vardı. Bu kavga Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştı. Peygamber öğle namazını kıldıktan sonra, onların aralarını düzeltmek üzere yanlarına gitti. Nihayet ikindi namazı vakti gelince müezzin Bilâl ezan okudu, ikaamet etti ve Ebû Bekr'e namazı kıldırması için emretti. Ebû Bekr öne geçip namaza durdu. Ebû Bekr namaz içinde iken Peygamber geldi, insanların safflarını yara yara nihayet Ebû Bekr'in arkasına geldi ve ona yakın olan saffın içine geçip namaza durdu. dedi ki: İnsanlar (Ebû Bekr'e Peygamber'in gelişini haber vermek için) el çırptılar. Ebû Bekr ise namaza girdiği zaman, namazı bitirinceye kadar yüzünü başka tarafa çevirmezdi. Ebû Bekr cemâatin kendisi üzerine el çırpmasının durdurulmamasını görünce başım çevirdi ve Peygamber'i arkasında namaza durmuş gördü. Peygamber Ebû Bekr'e, namazını kıldırmağa devam et, diye işaret etti ve eliyle de yerinde durmasını işaret eyledi. Ebû Bekr yerinde birazcık eğlendi de Peygamber'in"Yerinde dur" sözünden dolayı Allah'a hamdediyordu. Sonra Ebû Bekr geri geri yürüyerek saffa girdi. Peygamber, Ebû Bekr'in geri çekildiğini görünce öne geçti ve Peygamber böylece insanlara bu namazı kıldırdı. Namazı bitirince: "Yâ Ebâ Bekr! Ben sana yerinde olup namaza devam etmeni işaret ettiğim zaman seni yerinde durmaktan men' eden neydi?" diye sordu. Bekr: Ebû Kuhâfe oğlu için Peygamber'in önünde imamlık yapması lâyık olmaz, dedi. sonra Peygamber, cemâate: "Namazda iken size herhangibir iş ârız olursa erkekler tesbîh etsin, kadınlar da el çırpsın!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâm Yani Devlet Başkanı Bir Kavme Gelir Ve Onların Aralarını İyileştirip Düzeltir Bâbı
7278-) Zeyd ibn Sabit (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Bekr, Yemâme'de şehîd olanların şehîd olmalarından dolayı bana geldi, yanında Omer de vardı. Ebû Bekr şunları söyledi: Omer bana geldi ve: Yemâme gününün şiddetli harbinde Kur'ân hafızlarından birçoğu şehîd oldu. Ben diğer harb sahalarında da harbin şiddetli olup Kur'ân hafızlarının şehîd edilmelerinden, bu sebeble de Kur'ân'dan büyükçe bir kısmın zayi' olup gitmesinden endîşe ediyorum. Binâenaleyh ben senin Kur'ân'ın kitâb hâlinde toplanmasını emretmeni düşünüyorum, dedi. Bekr, Zeyd'e şöyle dedi: Ben Omer'e: Rasûlüllah'ın yapmadığı bir işi nasıl yaparsın? dedim. Omer bana: Vallahi bu toplama bir hayırdır, dedi ve bana bu hususta müracaatta devam etti. Allah benim göğsümü, Omer'in göğsünü açmış olduğu iş için açtı da ben de bu işte Omer'in düşündüğü gibi düşündüm. dedi ki: Ebû Bekr bana şunları söyledi: Sen genç ve akıllı bir erkeksin. Biz seni hiçbir kusurla ittihâm etmiyoruz. Sen Rasûlüllah için vahyi yazıyordun. Binâenaleyh şimdi sen Kur'ân'ı tetebbu' et ve onu bir araya topla! buna karşı: Allah'a yemîn ederim ki, eğer bana dağlardan bir dağın nakledilmesini teklif etmiş olsalardı, o iş benim üzerime, Ebû Bekr'in bana teklîf ettiği bu Kur'ân'ı toplama işinden daha ağır olmazdı, dedi. dedi ki: Ben: Sizler Rasûlüllah'ın yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz? Bekr: Allah'a yemîn ederim ki, bu hayırlı bir iştir, dedi ve Ebû Bekr beni teşvik etmeğe, bana müracaata devam etti. Allah, Ebû Bekr'le Omer'in göğüslerini genişletip akıllarını yatırdığı bu işe benim de aklımı açtı ve gönlümü ferahlandırdı da ben de bu işi onların gördüğü gibi gördüm. Bunun üzerine ben de Kur'ân'ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu hurma dallarından, inceltilmiş deri ve bez parçalarından, ince taş levhalardan ve hafızların ezberlerinden toplamağa koyuldum. Nihayet et-Tevbe Sûresi'nin sonunu "Le-kad câekum rasûlun min en-fusikum azîzun aleyhi mâ anittum..." âyetini nihayetine kadar Huzeyme'nin yahut Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin beraberinde buldum. Ve en sonu o âyeti de Mushaf'taki sûresine kattım. toplanan bu sahîfeler tâ Azîz ve Celîl olan Allah kendisini vefat ettirinceye kadar Ebû Bekr'in yanında kaldı sonra hayâtı müddetince Allah onu vefat ettirinceye kadar Omer'in yanında kaldı. Bundan sonra Omer'in Hafsa'nın yanında kaldı. ibnu Ubeydillah: "el-Lihâf" ile "el-Hazef'i kasdediyor, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Hüküm Yazıcısının Emîn Ve Akıllı Bir Kimse Olması Müstehâb Olur
7279-) Bize Abdullah ibnu Yûsuf tahdîs etti. Bize Mâlik, Ebû Leylâ'dan haber verdi. Yine bize İsmâîl ibn Ebî Uveys tahdîs etti. Bana Mâlik Ebû Leylâ ıbn Abdillah ibn Abdirrahmân ibn Sehl'den; o da Sehl ibn Ebî Hasme'den haber verdi. O ve kavminin büyüklerinden birtakım adamlar şöyle haber vermişlerdir: Abdullah ibn Sehl ile Muhayyısa kendilerine isabet eden bir kıtlık ve fakîrlikten dolayı hurma satın almak için Hayber'e doğru çıkmışlardır. (Orada birbirlerinden ayrılıp kendi işleriyle meşgul olmuşlardı.) Sonunda Muhayyısa'ya, Abdullah ibn Senl'ın öldürülüp bir çukura -yahut bir pınar içine- atılmış olduğu haber verildi. Bunun üzerine Muhayyısa, Yahûdîler'e geldi de onlara: Vallahi onu sizler öldürdünüz! dedi. Yahudiler de ona: Vallahi onu biz öldürmedik! dediler. sonra Muhayyısa döndü ve Medine'ye, kendi kavminin yanına geldi ve onlara hâdiseyi zikretti. Bundan sonra Muhayyxsa ve kardeşi Huveyrısa -ki Huveyrısa, kardeşi Muhayyısa'dan daha büyük idi- ve öldürülenin kardeşi Abdurrahmân ibn Sehl; her üçü geldiler. Hayber'de bulunmuş olan Muhayyısa, Peygamber'e bu da'vâyı konuşmaya girişti. Peygamber de Muhayyısa'ya hitaben: "İlk sözü büyüğe bırak, ilk sözü büyüğe bırak!" buyurdu. Peygamber bu emriyle yaşça büyük olanı kasdediyordu. Bunun üzerine Huveyrısa konuştu, ondan sonra Muhayyısa konuştu. Bunun ardından Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara Hayber Yahudileri hakkında: "Ya Yahudiler arkadaşınızın diyetini öderler yahut da onlar bizimle harb i'lân etmiş olur!" buyurdu ve bunu Yahûdîler'e yazıp gönderdi. tarafından da Rasûlüllah'a: "Abdullah'ı biz öldürmedik" diye mektûb yazıldı. üzerine Rasûlüllah, Huveyrısa, Muhayyısa ve Abdurrahmân üçlüsüne hitaben: "Sizler bu cinayetin Hayber Yahudileri tarafından işlendiğine yemîn eder de arkadaşınızın kan badeline hakk kazanır mısınız?" diye sordu. da: Bizler buna yemîn edemeyiz, dediler.Rasûlüllah: "Öyleyse Yahudiler onu öldürmediklerine dâir size yemin ederler" buyurdu. (Yâ Rasûlallah!) Onlar müslümân değillerdir (onların yemînlerine nasıl inanalım)? diye söylediler. üzerine Rasûlüllah, öldürülenin diyetini kendi yanından yüz deve olarak ödedi de sonunda bu develer onların evine girdirildi. Sehl ibn Ebî Hasme, bu develerden bir dişi deve bana ayağıyle vurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkimin, Kendi Emrindeki Âmir Ve Memurlarına; Kaadının Da İnsanların Mallarını Ve Haklarını Yazıp Korumakla Vazifeli Eminler Denilen Memûrlarına Yazı Yazması Bâbı
7280-)  Ebû Hureyre ile Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (radıyallahü anh); ikisi şöyle demişlerdir: Bir bedevî Arab (hasmıyle beraber) geldi de: Yâ Rasûlallah, aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet! dedi. Ardından hasmı olan adam da ayağa kalkıp: Bu doğru söyledi. Sen bizim aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet! dedi. da'vâyı şöyle anlattı: Benim oğlum bu adamın yanında ücretli idi. Onun karısıyle zina etmiş. Bâzı kimseler bana: Oğlunun üzerinde taşlanmak cezası vardır, dediler. Ben de bu adama, oğlum adına yüz koyun ile bir câriye fidye verip, oğlumu kurtardım. Sonra ben bu mes'eleyi ilim ehli olanlara sordum. Onlar da bana: Oğlum üzerinde ancak yüz deynek vurulmak ve bir yıl da gurbete sürgün gönderilmek cezası vardır dediler. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yemin olsun ki, ben muhakkak aranızda Allah'ın Kitabı ile hükmedeceğim: Câriye ile koyunlar sana geri verilir, oğlun üzerine yüz deynek vurulmak ve bir yıl gurbete sürgün edilme cezası uygulanır" buyurdu. Eslem kabilesinden olan Uneys adındaki bir sahâbîye hitaben: "Yâ Uneys! Bu adamın karısına git!(İ'tirâf ederse) ona taşlama cezası uygula!" buyurdu. Uneys, o kadına gitti. (Kadın zina suçunu i'tirâf ettiği için) Uneys ona taşlama cezası uyguladı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Hâkime, Müslümanlara Âit İşlerde Bakıp Tahkik Etmesi İçin Tek Başına Bir Adamı Göndermesi Caiz Olur Mu?
7281-) Hârice ibnu Zeyd ibn Sabit, babası Zeyd ibn Sâbit'ten söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd ibn Sâbit'e, Yahûdîler'in yazısını öğrenmesini emretmiştir. ibn Sabit: onlara gönderdiği mektûblarını yazardım, onların da Peygamber'e yazdıkları zaman, onların yazıp göndermekte oldukları mektûblarını kendisine okuyordum, demiştir. ibnu'l-Hattâb da yanında Alî ibn Ebî Tâlib, Abdurrahmân ibn Avf ve Usmân ibn Affân bulunurlarken, yanlarında hazır bulunan bir kadına: kadın ne söylüyor? diye sormuş. Abdurrahmân ibn Hâtib ibn Ebî Beltea da o kadının sözlerini Omer'e terceme ederek: Ben "Bu kadın sana iki arkadaşı ile yapmış olduğu işi haber veriyor" dedim, demiştir. Cemre (Nasr ibnu İmrân ed-Dab'î el-Basrî) de: Ben İbn Abbâs ile insanlar arasında tercümanlık yapıyordum, demiştir. Âdem oğlu da: Hâkim için iki mütercim zarurîdir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkimlerin İfâdeleri Tercüme Ettirmeleri Yani Sözleri Kendi Dilinden Başka Bir Dille Tefsîr Ettirmeleri Ve Bir Tek Tercüman Caiz Olur Mu? Bâbı
7282-) Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. BanaUbeydullah ibnu Abdillah haber verdi ki, ona da Abdullah ibn Abbâs haber vermiş, ona da Ebû Sufyân ibn Harb şöyle haber vermiştir: Kendisi Kureyş'ten bir ticâret hey'eti içinde Şam'da bulunduğu sırada Bizans Kayseri Hırakl, onları bir haberci gönderip çağırtmış. Onun huzuruna gelmişler. Sonra Hırakl, kendi tercümanına hitaben: Şu adamlara söyle de: Ben, bu Ebû Sufyân'a, "Peygamber'im" diyen o adamın vasıflarından bâzı şeyler soracağım. Eğer bu bana yalan söylerse, sizler bunun sözünü yalanlayınız! dedi... Ve o hadîsin tamâmını zikretti. Hırakl, kendi tercümanına: Ona şöyle de: Eğer bu dediklerin doğru ise o zât, yakında şu iki ayağımın bastığı yere mâlik olacaktır! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hâkimlerin İfâdeleri Tercüme Ettirmeleri Yani Sözleri Kendi Dilinden Başka Bir Dille Tefsîr Ettirmeleri Ve Bir Tek Tercüman Caiz Olur Mu? Bâbı
7283-) Bize Hişâm ibn Urve, babası Urve'den; o da Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) İbnu'l-Utebiyye (veya İbn Luteybiyye denilen) bir zâtı Suleym oğulları sadakaları üzerine âmil ta'yîn etmişti. Bu adam zekât mallarını toplayıp geldiği ve Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onu hesaba çektiği zaman, bu adam: Bu sizin zekât malınızdır. Bu da bana hediye verilmiştir, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah ona: "Eğer sen doğru söyleyen bir kimse isen (mal me'mûru olmayıp da) babanın evinde yahut ananın evinde otursaydın sana hediyen gelir miydi?" buyurdu. sonra Rasûlüllah mescidde ayağa kalktı ve insanlara bir hutbe yaptı, Allah'a hamdedip O'na sena eyledi. Sonra "Amma ba'du”(Sözün bundan sonrası şudur)diyerek şunları söyledi: "Ben sizlerden birtakım adamları, Allah'ın bana tevliyet verdiği bâzı işler üzerine âmil ta'yîn ediyorum, sonra sizlerden herhangibiriniz geliyor ve: Bu mal sizindir, şu da bana verilen bir hediyedir, diyor! O zât doğru söyleyici bir kimse ise babasının evinde yahut anasının evinde otursa da kendisine verilen hediyesi ona gelecek miydi bir görseydi ya! Allah'a yemîn ederim ki, zekât âmillerinden herhangibiriniz topladığı mallardan haksız olarak herhangi birşey alırsa, muhakkak kıyâmet günü o kimse, aldığı malı boynuna yüklenerek Allah'ın huzuruna gelecektir. Dikkat edin: Sakın ben sizlerden hiçbir kimseyi, boynunda inlemesi olan bir deve ile yahut böğürmesi olan bir sığır ile yahut melemekte olan bir davar ile Allah 'ın huzuruna gelmesini tanımayayım!" buyurdu. iki elini, ben O'nun iki koltuk altlarının beyazlığım görünceye kadar kaldırdı da: "Dikkat edin! Sizlere Allah'ın emirlerini tebliğ ettim mi?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Yânı Devlet Başkanının Vâlî, Âmir, Kumandan Ve Memûrlarını Hesaba Çekmesi Bâbı
7284-) Bize Esbağ tahdîs etti. Bize İbnu Vehb haber verdi. Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allahü Taâlâ bir peygamber gönderdiği ve bir kimseyi halîfe yaptığı zaman, muhakkak onun iki nevi' sırdaşı olmuştur: Bunun biri ona ma'rûfu, hayır yolunu emreder ve onu o yola teşvik eyler durur. Öbürüsü de ona şerri emreder ve onu şerr üzerine teşvik eder durur. Ma'sûm olan ise Yüce Allah'ın fenalıklardan koruduğu kimsedir". Süleyman ibn Bilâl söyledi ki, Yahya ibn Saîd el-Ensârî: Bana İbn Şihâb bu hadîsi haber verdi, demiştir. İbn Ebî Atîk'ten, Mûsâ ibn Ukbe'den ve İbn Şihâb'dan da bunun benzeri rivayet gelmiştir. Şuayb da ez-Zuhrî'den şöyle dedi: Bana Ebû Seleme, Ebû Saîd'den Peygamber'in bu sözünün benzerini tahdîs etti. el-Evzâî ile Muâviye ibnu Selâm da şöyle dediler: Bana ez-Zuhrî tahdîs etti. Bana Ebû Seleme, Ebû Hureyre'den; o daPeygamber'den tahdîs etti. Ebî Hüseyin ile Saîd ibnu Ziyâd da Ebû Seleme'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî'den Peygamber'in bu sözünü söylediler. ibn Ca'fer de şöyle dedi: Bana Safvân, Ebû Seleme'den tahdîs etti ki, Ebû Eyyûb Hâlid ibn Zeyd el-Ensârî: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu hadîsi işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Yani Devlet Başkanının Sırdaşları Ve Devlet İşlerini Danışıp İstişare Ettiği Kimseler Bâbı
7287-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb sırasında soğuk bir günün sabahında Hendek kazılan yere çıkıp vardı. Muhacirler ve Ensâr hendek kazıyorlardı. Peygamber: "Allâhumme inne'l-hayra hayru'l-âhire Feğfir lil-Ensâri ve'l-Muhâcire (Yâ Allah! Hayır ancak âhiret hayrıdır. Sen Ensâr'ı ve Muhâcirler'i mağfiret eyle!)" sözlerini söyledi. Oradaki sahâbîler de O'na: Nahnu'llezîne bâyeû Muhammeden Alel-cihâdı mâ bakînâ ebeden (Bizler yaşadıkça dâima cihâd etmek üzere Muhammed'e bey'at edip söz vermiş kişileriz!) diye cevâb verdiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7288-)  Bize Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan haber verdi ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’a, emirlerini dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettiğimiz zaman, O bizlere(şefkat ederek):"Gücünüzün yettiği kadar" buyururdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7289-) Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle demiştir: Ben, insanlar Abdulmelik ibn Mervân'ın halifeliği üzerinde birleştikleri zaman, İbn Omer'in yanında hazır bulundum. O: "Ben de Allah'ın sünneti ve Rasûlüllah'ın sünneti üzere Allah'ın kulu ve Emîru'l-Mü'minîn Abdulmelik'e gücümün yettiği kadar emirlerini dinlemek ve itaat etmeye ikrar edip söz veriyorum. Oğullarım da bu suretle bey'at ve ikrar etmişlerdir" diye mektûb yazdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?