Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
3662-)
Câbir ibn Semure (radıyallahü anh) şu hadîsi Peygamber'e yükseltti: aleyhi ve sellem): "Kisrâ helak olduğu zaman ondan sonra hiçbir kisrâ yoktur. Kayser helak olduğu zaman, artık onun ardında hiçbir kayser yoktur"buyurdu. Hadîsi, geçen hadîs gibi zikretti de: "Yemîn olsun o ikisinin hazîneleri muhakkak Allah yolunda harcanacaktır" buyurdu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3663-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Museylimetu'l-Kezzâb(Medine'ye) geldi de: Eğer Muhammed kendisinden sonra beni halef kılarsa kendisine uyarım! demeye başladı. Medîne'ye kendi kavminden kalabalık bir hey'et içinde gelmişti. Rasûlüllah, Museylime'nin yanına gitti. Rasûlüllah'ın beraberinde (Rasûlüllah'ın hatîbi denilen) Sabit ibn Kays ibn Şemmâs da gitmişti. Rasûlüllah'ın elinde hurma dalından bir deynek bulunuyordu. Rasûlüllah, kavmi içinde oturan Museylime'nin tâ karşısında durdu.(Onunla İslâm hakkında konuştu. Museylime, peygamberlik payesinden kendisine bir hisse verilmesini istedi.) Rasûlüllah: " (Değil bir pay) şu dal parçasını benden istesen onu bile sana vermem. Sen de Allah'ın hakkındaki hüküm ve takdîrini tecâvüz edemezsin. Eğersen bana ve Hakk'a muhalefet edersen, Allah seni muhakkak helak eder. Ve ben muhakkak sanırım ki, sen -onda gördüğüm şekillere göre- ru'yâmda hana gösterilen (uğursuz) kişisin..."
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3664-)
ibn Abbâs (geçen senedle) şöyle demiştir: (Ben Ebû Hureyre'ye, Rasûlüllah'ın Museylimetu'l-Kezzâb'a: "Benzeyişine göre sen, muhakkak bana ru 'yâmda gösterilen uğursuz şahıs olacaksın " sözünün mâhiyetini sordum.) Ebû Hureyre bana şöyle haber verdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben uyurken ru'yâmda iki kolumda iki altın bilezik gördüm. Bunlar kadın zîneti olduğu için, bunların durumu beni kederlendirdi. Sonra ru'yâmda bana bu bileziklere üflemekliğim vahyolundu. Ben de bunlara üfledim. Bunların ikisi de uçtu. Ben bu iki bileziği benden sonra türeyecek iki yalancı (peygamber) ile te'vîl ettim ki, bunun birisi el-Ansî (Esved) 'dir. Öbürüsü de Yemâme'nin sahibi Museylimetu'l-Kezzâb'dır" .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3665-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan - Buharî, şeyhinden Peygamber'e yükseltme sığasını işitip işitmediği hususunda şekkedip: Zannederim Peygamber'den işitti, dedi - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben ru'yâmda kendimi Mekke 'den, hurmalıkları bol olan bir yere muhacir gidiyor gördüm. Zihnim, o gitmekte olduğum yerin Yemâme yahut Hecer olduğu fikrine saptı. Bir de gördüm ki, o yer, Câhiliyet'te Yesrib denilen Medine imiş . yine bu ru 'yâmda kendimi gördüm ki, bir kılıç hareket ettirdim de bu kılıcın göğsü kırıldı. Bu da Uhud harbinde mü'minlerden isabet alanlara işaret imiş. Sonra o kılıcı diğer bir defa daha hareket ittirdim. Bu sefer kılıç, olduğundan daha güzel hâline döndü. Bu da fetih ve mü'minlerin toplanması nev'inden Allah'ın getirdiği neticeler imiş. Ben yine o ru 'yâda bir sığır (ın boğazlandığım) görmüştüm. Allah'ın yapağı en hayırlıdır. Bu da Uhud gününde şehîd olan mü'min neferleri remzediyormuş. Bir de gördüm ki, asıl hayır Uhud günü musibete uğramalarının ardından Allah'ın onlara hayır nev'inden getirdiği şeylerdir. Ve Bedir gününden sonra Allah'ın bizlere verdiği doğruluk ve sebat mükâfatıdır" .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3666-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir; Fâtıma yürüyerek yönelip geldi. Fâtîma'nın yürüyüşü tıpkı Rasûlüllah'ın yürüyüşü gibidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Merhaba kızım'' dedi. onu sağ tarafına yahut sol tarafına oturttu. Sonra kızına gizlece bir söz söyledi. Bunun üzerine Fâtıma ağladı. Ben Fâtıma'ya: Niçin ağlıyorsun? dedim. Fâtıma'ya gizlice bir söz daha söyledi. Bu sefer Fâtıma güldü. Ben, kendi kendime: Bugünkü gibi bir sevincin bir hüzne bu kadar yakın olduğunu görmedim, dedim. Hemen Fâtıma'ya Peygamber'in ne söylediğini sordum. Fâtıma: Ben Rasûlüllah'ın sırrını, yânı gizli söylediği sözü açıklayıp ifşa edecek değilim, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3667-)
Nihayet, Peygamber'in ruhu kabzolunduğu zaman kendisine bu ağlama ve gülmenin sebebini sordum. Fâtıma şöyle cevâb verdi: Rasûlüllah bana: "Cibril'in her sene bir kerre Kur'ân 'ı kendisi ile mukaabele eder olduğunu, bu sene ise Cibril'in bu mukaabeleyi kendisi ile iki defa yaptığını" (haber verdi) ve: "Ben bundan ancak ecelimin gelmiş olduğunu sanıyorum. Muhakkak ki sen, ailem içinden bana ilk yetişecek kimsesin" buyurdu. İşte ben bundan dolayı ağladım. Akabinde Peygamber, bana (gizlice): "Sen cennet ehli kadınlarının seyyidesi olmandan, yahut mü'minlerin kadınlarının seyyidesi olmandajı razı olmuyor musun?" buyurdu. İşte ben bundan dolayı da sevinip güldüm .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3668-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm sebebi olan hastalığı sırasında kızı Fâtima'yı yanına çağırdı ve ona gizli birşey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra onu bir daha çağırıp gizli birşey söyledi. Fâtıma bu defa güldü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3669-)
Âişe dedi ki: Ben Fâtıma'ya bu ağlama ve gülmenin sebebini sordum. Fâtıma: Peygamber bana vefat sebebi olan bu hastalığı neticesinde ruhunun Hakk canibine alınacağını gizlice haber verdi; ben bunun üzerine ağladım. Sonra bana ev halkından kendisinin ardından ilk gelecek kimse ben olduğumu gizlice haber verdi; bundan dolayı da güldüm, dedi .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3670-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, İbn Abbâs'ı meclisine yaklaştırırdı. Abdurrahmân ibn Avf, Omer'e hitaben: Bizim de İbn Abbâs'a akran oğullarımız vardır (onları meclisine yaklaştırmadın), dedi. Omer de ona: Şu muhakkak ki sen onu meclisime hangi sebebden yaklaştırdığımı biliyorsun (ilminden dolayı yaklaştırıyorum), dedi. Omer, İbn Abbâs'a şu "İzâ câe nasrullâhi ve'l-fethu"(en-Nasr 1) âyetinden sordu. ibn Abbâs: O, Rasûhıllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ecelidir. Allah O'na ecelinin geldiğini bildirdi, dedi. Ben de bu sûreden, senin bilmekte olduğundan başka bir ma'nâ bilmiyorum, dedi .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3671-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm hastalığı içinde üzerinde bir örtü ile ve (ağrıyan) başı üzerine de boz renkli bir kumaş parçası çatmış olduğu hâlde (Mescide) çıktı, tâ minbere varıp üzerine oturdu. Akabinde Allah'a hamd ve sena ettikten sonra "Amma ba'du" diye başladığı hutbesine şöyle devam etti: "Hiç şüphesiz müslümânlar çoğalıyor, fakat Ensâr (günden güne) azalıyor. Hattâ onlar, yemek içindeki tuz derecesinde azalmış olacaklar. Şu hâlde (ey Muhacirler) sizden her kim diğer kimselere zarar verebileck yahut fayda verebilecek bir iş başına geçerse, Ensâr'ın iyilerinin iyiliklerini alıp kabul etsin; kötülerinin kötülüklerini de affetsin". Abbâs: İşte bu oturum, Peygamber'in oturduğu son oturuş öldü, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3672-)
Ebû Bekrete (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün el-Hasen (ibn Alî)'i mescide çıkardı da onu minberin üzerine yükseltti. Akabinde:"Bu benim oğlumdur, Seyyiddir (şeref sahibi bir efendidir). Umarım ki, Allah bu oğlum sebebiyle müslümânlardan iki fırkanın arasını düzeltip iyileştirir" buyurdu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3673-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten; o: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ca'fer ibn Ebî Tâlib ile Zeyd ibn Hârise'nin ölüm haberleri gelmeden önce, gözleri yaş akıtarak onların öldürüldüğünü haber verdi, demiştir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3674-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Câbir evlendiği zaman) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Câbir, etrafı saçaklı oda döşemeleriniz var mı?" diye sordu. Ben: Bizde öyle döşemeler nereden olacak? diye cevâb verdim. Peygamber: "Fakat ben yemin ediyorum ki, yakında sizin öyle süslü döşemeleriniz olacaktır" buyurdu. dedi ki: Ben kadınıma: Şu süslü döşemelerini gözümün önünden geri kaldır, derdim; o da bana: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizin yakında süslü ev ve yatak döşemeleriniz olacaktır" buyurmadı mı? derdi. söz üzerine ben de bu döşemeleri yerinde bırakırdım.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3675-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Sa'd ibnu Muâz umre yapmak için Mekke'ye gitmişti. Abdullah dedi ki: Mekke'ye vardığında Ebû Safvân, Umeyye tu'bnu Halefin evine inmiş, ona konuk olmuştu. Umeyye de (ticâret) için Şam'a gittiğinde Medîne'ye uğrar, Sa'd ibn Muâz'a konuk olurdu.(İkisi arasında bir dostluk vardı.) Umeyye, Sa'd'a: Biraz bekle! Gündüz yarı olduğu ve insanlar kuşluk uykusuna daldığı zaman git Ka'be'yi tavaf et, dedi. bu suretle hareket edip vaktinde tavafa başladı. (Umeyye, Sa'd'la beraber bulunduğu) bu sırada Ebû Cehl çıkageldi ve: Ka'be'yi tavaf eden şu adam kimdir? diye sordu. Sa'd da: Ben Sa'd ibn Muâz'ım, dedi. Ebû Cehl: Ey Sa'd, sen Ka'be'yi emniyetle tavaf ediyorsun. Halbuki siz (Medîneliler) Muhammed'le sahâbîlerini sığındırıyorsunuz (onlara yardım ediyorsunuz)! dedi. Evet öyledir, diye Ebû Cehl'i karşıladı ve aralarında bir çekişme ve husûmet başladı. Bunun üzerine Umeyye, Sa'd'a: Ebû'l-Hakem'e (Ebû Cehl'e) karşı sesini yükseltme! Çünkü o, Mekke vâdîsi halkının seyyididir, dedi. Muâz, Ebû Cehl'e hitâb ederek: Eğer sen beni Ka'be'yi tavaf etmekten men' edersen, vallahi ben de sana (daha ağırını yapar, Medine'deki) Şâm ticâret yolunu keserim! diye haykırdı. sırada Umeyye, Sa'd'a: Sesini yükseltme, demeye ve Sa'd'ı tutmaya başladı. Bunun üzerine Sa'd, Umeyye'ye öfkelenerek: Sen de (Ebû Cehl'i koruyarak) beni tutma, bırak! Ben Muhammed'den işittim ki, kendisi seni öldüreceğini söylüyordu, dedi. Beni mi? diye sordu. Sa'd: Evet seni, dedi. Bunun üzerine Umeyye: Vallahi Muhammed birşey söylediği zaman yalan konuşmaz, dedi de (korku ve heyecan içinde) dönüp karısına gitti. Ve: (Yâ Ümme Safvân!) Yesribli kardeşimin bana ne dediğini bilir misin? diye yanıktı. Ne söyledi? diye sordu. Umeyye: (Yesribli kardeşim) Sa'd: Muhammed'in Umeyye'yi ben öldüreceğim dediğim işittim diyor, diye cevâb verdi. Safvân: Allah'a yemîn ederim ki, Muhammed yalan söylemez! diye Sa'd'ın haberini te'yîd etti. müddet sonra Bedir günü gelince) Mekkeliler'i bir nidâcı çağırıp onlar da Bedir'e çıktıkları zaman, karısı Ümmü Safvân, kocası Umeyye'ye: Yesribli dostun Sa'd'ın vaktiyle sana söylediği sözü hatırlamaz mısın? dedi. Umeyye de: (Vallahi Mekke'den çıkmam! diye) Kureyş ile Bedir'e çıkmamak istedi. Fakat Ebû Cehl, Umeyye'ye: Sen Mekke vadisinin eşrâfındansın, bir iki gün olsun sefere katılıp yürü! deyip kandırdı de onlarla iki gün yürüdü. Neticede Allah onu öldürdü .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3676-)
Abdullah ibn Omer (Ryden. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Ru'yâmda) insanları bir meydanlıkta toplu olarak gördüm. O sırada Ebû Bekr kalktı. (Halkı sulamak için kuyudan) bir yahut iki kova su çekti. Fakat Ebû Bekr'in su çekmesinde za'f ve güçlük vardı. Allah Ebû Bekr'i mağfiret etsin. Sonra bu kovayı Omer aldı. Ve alınca bu kova Omer'in elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, insanların içinde Omer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kuvvetli ve kâmil bir kişi göremedim. En sonu insanlar o meydanı develerin sulak ve eylekyeri edindiler (yani onun zamanında insanlar bir meydan bulup istirahat ettiler)". ibn Münebbih de Ebû Hureyre'den söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ebû Bekr iki kova su çekti" buyurmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3677-)
Bize Ebû Usmân Abdurrahmân en-Nehdî tahdîs edip şöyle dedi: Bana haber verildi ki, Cibrîl aleyhi's-selâm (bir insan güzeli olan Dıhyetu'l-Kelbî suretinde) Peygamber'in yanına gelmişti. Bu sırada Peygamber'in yanında (kadınlarından) Ümmü Seleme bulunuyordu. Cibrîl, Peygamber'le konuşmağa başladı. Sonra kalkıp gitti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Ümmü Seleme'ye: "Bu kimdir?" diye sordu, yahut buna benzer bir soru söyledi. Seleme: Bu, Dıhye'dir, dedi. Seleme dedi ki: Allah'a yemîn ediyorum, Peygamber'in Cibril'den(aldığı vahyi sahâbîlere) haber vermek üzere yaptığı hutbesini işitinceye kadar ben Cibril'i hiç şüphesiz Dıhye sandım. Ümmü Seleme böyle veyâhud buna benzer bir söz söyledi, dedi. ibn Tarhân dedi ki: Ben, Ebû Usmân'a: Sen bu hadîsi kimden işittin? diye sordum. Usmân: '" Usâmetu'bnu Zeyd'den işittim, dedi .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: İslâmda Peygamberlik Alâmetleri Bâbı
3678-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den (şöyle demiştir): Birtakım Yahûdîler (Medine'de) Rasûlüllah'a geldiler de O'na içlerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini söylediler (ve ne hükmedersin? dediler). aleyhi ve sellem) onlara: "Sizler recm hükmü hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu. Biz zina edenleri teşhir ederiz, bunlar deynekle de döğülürler, dediler. ibn Selâm bunlara: Yalan söylediniz! Tevrat'la, recm(âyeti) vardır, dedi. Bunun üzerine Tevrat'ı getirdiler ve kitabı açtılar. Yahûdîler' den birisi (Abdullah ibn Surya) elini recm âyeti üzerine koydu da ondan önceki ve sonraki âyetleri okumağa başladı. Abdullah ibn Selâm, ona: Elini kaldır! dedi. da elini kaldırınca recm âyeti görülüverdi. Yâ Muhammed! Abdullah ibn Selâm doğru söylemiştir: Tevrat’ta. recm âyeti vardır, dediler. Akabinde subût üzerine Rasûlüllah bunların recm olunmalarına hüküm ve emretti. ibn Unıer: Ben o Yahûdî erkeğini, taşlardan kadını korumak için kadının üzerine kapanıyor hâlde gördüm, demiştir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3679-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay iki yarıya bölündü de Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şâhid olunuz!" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Mekkedeki Müşriklerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemnen Bir Âyet İstemeleri Ve Onun Da Kendilerine Ayın İkiye Bölünmesini Göstermesi Bâbı
3680-)
(Buradaki iki senedle gelen hadîste) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) râvîlerine: Mekke ehli Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan, bir âyet(yani bir mu'cize) göstermesini istediler, O da kendilerine ayın ikiye bölünmesini gösterdi, diye tahdîs etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Mekkedeki Müşriklerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemnen Bir Âyet İstemeleri Ve Onun Da Kendilerine Ayın İkiye Bölünmesini Göstermesi Bâbı
3681-)
Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan: O: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ay ikiye bölündü, demiştir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Mekkedeki Müşriklerin Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemnen Bir Âyet İstemeleri Ve Onun Da Kendilerine Ayın İkiye Bölünmesini Göstermesi Bâbı
3682-)
Bize Enes (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Peygamber'in sahâbîlerinden iki kişi, karanlık bir gecede Peygamber'in yanından çıktılar. Onların beraberlerinde önlerini ışıklandıran iki kandil benzeri şeyler vardı ki, bu iki zât birbirlerinden ayrıldıkları zaman onlardan herbirinin beraberinde tâ ailesine gelinceye kadar bir ışık verici oldu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3683-)
Kays (ibn Ebî Hazım) şöyle tahdîs etmiştir: Ben el-Mugîre ibn Şu'be'den işittim, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmetimden birtakım insanlar gâlib gelmekte devam edeceklerdir. Onlar bu gâlib hâlde bulunurlarken, Allah'ın emri onlara gelecektir" buyurmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3684-)
Bana Umeyr ibn Amr ibn Hânî' tahdîs etti ki, kendisi Muâviye'den şöyle derken işitmiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Benim ümmetimden bir topluluk Allah'ın emirlerim yerine getirmekte devam edecektir. Onlara yardımdan çekinenler ve onlara muhalefet edenler bu taifeye zarar veremiyecek, Allah'ın(kıyâmet) emri onlara gelinceye kadar, onlar bu gâlib ve muzaffer hâl üzere olacaklardır". dedi ki: Mâlik ibn Yuhâmir şöyle dedi: Muâz ibn Cebel: O Allah'ın emrini yerine getirenler Şam'da ikaamet edecekler, dedi. ibn Ebî Sufyân: Bu Mâlik ibn Yuhâmir, Muâz'dan: "Onlar Şam'da olacaklar" derken işittiğini söylüyor, demiştir .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3685-)
Bize Şebîb ibnu Garkade tahdîs edip şöyle dedi: Ben (Yemen'deki Bârık kabîlesine mensûb) bir topluluktan işittim; onlar Urvetu'bnu’l-Ca'd el-Bârıkî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs ediyorlardı: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir koyun satın alması için Urve el-Bârıkî'ye bir dînâr vermiş. O da bir dînâr ile iki koyun satın almış, sonra bu koyunların birisini bir dînâra satmış, Peygamber'e bir dînâr ve bir koyunla gelmiş. Bunun üzerine Peygamber, Urve'ye alım satımında bereket olması suretiyle duâ etmiş. Artık Urve bundan böyle toprak satın alsa, ondan da muhakkak kazanır olmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3686-)
Sufyân ibn Uyeyne dedi ki: el-Hasen ibnu Umâre bu hadîsi bize Şebîb ibn Garkade'den getirirdi. el-Hasen ibn Umâre: Bu hadîsi Şebîb, Urve el-Bârıkî'den işitti, demiştir. Sufyân şöyle dedi: Ben Şebîb'e geldim. Şebîb: Ben bu hadîsi Urve el-Bârıkî'den işitmedim, fakat ben hadîsi el-Bârıkîler topluluğundan işittim, onlar hadîsi Urve'den haber veriyorlardı, dedi. Yine Şebîb:(Ben geçen hadîsi Urve'den işitmedim) lâkin ben Urve'den şöyle derken işittim: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Atın alnına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlüdür (hayır; ecr ve ganîmettir)" buyuruyordu. Şebîb: Ben Urve'nin evinde yetmiş tane at görmüşümdür, dedi. Sufyân: Urve el-Bârıkî, Peygamber'e kurbanlık bir koyun satın alıyordu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3687-)
İbn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Atların alınlarına dökülen saçlarında kıyâmet gününe kadar hayır düğümlüdür" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3688-)
Ebu't-Teyyâh şöyle demiştir: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim; aleyhi ve sellem): "Atların alınlarına dökülen saçlarında hayır düğümlüdür" buyurmuştur .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3689-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ırkı üç sınıf kimse içindir; Bir adam için sırf ecirdir. Bir adam için (ihtiyâcına) bir perdedir. Bir adam için de günâhtır. kendisi için ecir ve sevâb olan kimse, öyle bir kimsedir ki, o, atını Allah yolunda(cihâd için) bağlamıştır. Atının ayağının bağını da bol otlu geniş bir sahada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için birer hasenedir; iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak (ön ayaklarını kaldırıp) bir veya iki mil çeviklikle koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sahibi için hasenat olur. Bir de hayvan (bu arada) bir nehre uğrayıp da ondan içerse, -sahibi sulamak istememiş olsa bile- bu su da sâhibi için haseneler olur; bu da onun için büyük bir sevâbdır. kimse de atını (onunla kazanmak), halktan müstağni olmak, iffetini muhafaza etmek için bağlar da sonra o kimse gerek hayvanlarının üzerindeki Allah hakkı (olan zekâtı)nı, gerek arkalarına gücünden fazla yüklememeyi unutmazsa, bu at da o kimse için (fakirliğe karşı) bir perdedir. kimse de atını öğünmek için, riya için, müslümânlara düşmanlık için bağlar; bu hayvan da onun için büyük bir vebaldir". eşekler soruldu da, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Eşekler hakkında bana her hükmü câmi’ bir vecize olan şu âyetten başka birşey indirilmedi: “İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyor idiyse onu görecek. Kim de zerre ağırlığınca şerr yapıyor idiyse onu görecek" (ez-Zilzâl: 7-8)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3690-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'e erkenden baskın yaptı. Hayberliler(başlarına geleceklerden habersiz) kazma ve kürekleriyle tarlalarına doğru çıkmışlardı. Rasûlüllah'ı görünce: İşte Muhammed ve ordu! dediler ve koşa koşa kalelerine döndüler. sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini kaldırdı da: "Allâhu Ekber (Allah büyüktür), Hayber harâb oldu (yahut: Harâb olsun)! Biz bir kavmin yurduna indik mi, inzâr edilmiş olanların hâli yaman olur” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3691-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yâ Rasülallah! Ben Sen'den birçok hadîs işittim, akabinde onları unutuyorum, dedim. aleyhi ve sellem): "Ridânı yay!" buyurdu. Kendisi eliyle birşey avuçlayıp ridânın içine attı. Sonra: "Topla!" diye emretti. ridâmı topladım. İşte ondan sonra artık hiçbir hadîsi unutmadım.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3692-)
Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle diyordu: Bize Ebû Saîd el-Hudrî(radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zamanda insanlardan bir cemâat gaza eder. Onlara: İçinizde Peygamber'le sohbet eden kimse var mıdır? Diye sorarlar. da: Evet vardır! Diye cevâb verirler. Nihayet (ordu içindeki sahâbîye hürmeten zafer kapısı) onlara açılır. Sonra insanlar üzerine bir zaman daha gelir. İnsanlardan bir gurup daha gaza eder. Onlara da: İçinizde Peygamber'in sahâbîleriyle görüşen kimse var mıdır? sorulur. Onlar da: Evet var! Diye cevâb verirler; onlara da fetih müyesser olur. Sonra insanlar üzerine bir zaman daha gelir, yine bir topluluk harb ederler. Onlara da: İçinizde Peygamber'in sahâbîlerini gören ile görüşen tabiî kimse var mıdır? Diye sorulur. Bu defa onlar da: Evet vardır! Derler; onlara da fetih müyesser olur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Ve Müslümanlardan Peygamber İle Sohbet Eden Yahut Onu Gören Kimse, Onun Sahâbîlerindendir, Bâbı
3693-)
Ebû Cemre şöyle demiştir: Ben Zehdem ibn Mudarrib'den işittim, şöyle dedi: Ben İmrân ibn Husayn(radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmetimin hayırlısı, benim asrımdır. Sonra onlara yakın olan (tab'iî)lerdir. Sonra onlara yakın olanlardır" buyurdu. Rasûlüllah, kendi asrından sonra(hayırlı olarak) iki asır mı, yoksa üç asır mı zikretti bilmiyorum, demiştir. devamla: "Sizden sonra bir kavim gelecektir ki, bunlar şehâdet etmeleri istenmeden şehâdet edecekler, bunlar hıyanet edecekler, kendilerine i'timâd edilmeyecek, yine bunlar adak adayacaklar, fakat adaklarını yerine getirmeyecekler. Artık bunlarda (aşırı yemek içmek hayâtın gayesi olduğundan) semizlenme meydana gelecektir" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Ve Müslümanlardan Peygamber İle Sohbet Eden Yahut Onu Gören Kimse, Onun Sahâbîlerindendir, Bâbı
3694-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanların hayırlısı benim asrımdır. Sonra onlara yakın olanlardır (yani tâbiîler'dir). Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra bir kavim gelir ki, onlardan birinin şehâdeti (ihtiras ile) yeminine; yemîni de şehâdetinin önüne geçer". râvîlerinden İbrâhîm en-Nahaî: Bizler çocuk iken velîlerimiz bizi "Eşhedü billahi..." gibi şehâdet sözlerimizden ve "Allah ile ahdim olsun" şeklindeki ahd sözlerimizden dolayı döverlerdi, demişti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Ve Müslümanlardan Peygamber İle Sohbet Eden Yahut Onu Gören Kimse, Onun Sahâbîlerindendir, Bâbı
3695-)
el-Berâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Bekr(radıyallahü anh) Âzib'den onüç dirhem mukaabilinde bir binek devesi satın aldı. Akabinde Ebû Bekr,(babam) Âzib'e hitaben: (Oğlun) el-Berâ'ya emret de devemi bana naklediversin! dedi. Bu isteğin olmaz. Ancak sen ve Rasûlüllah beraberce Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktığınız zaman, müşrikler de sizi aramaktalarken nasıl yaptığınızı bize anlatırsan olur, dedi. Bekr şöyle dedi: Mekke'den hareket ettik. Bütün gecemizi ve gündüzümüzü ihya ettik, yahut yürüdük. Nihayet sıcak vakte girdik. Güneş gündüzün yarısına gelip dikildi. Ben, kendisine sığınıp barınabileceğimiz bir gölge görebilir miyim diye etrafa bir göz attım. Büyük bir kaya gördüm. O'nun yanına geldim ve onun kalan gölgesine baktım. Oradan bir yeri düzelttim. Sonra orayı Peygamber için döşedim. Sonra O'na: Yâ Nebiyyallah, yat! dedim. yattı. Sonra ben, etrafıma bakmak üzere, arayıcılardan herhangi bir kimse görür müyüm diye gittim. Derken koyunlarını bulunduğumuz kayaya doğru sürüp getirmekte olan bir koyun çobanı ile karşılaştım. O da bizim gibi o kayanın gölgesinden faydalanmak istiyordu. Ona sorup: Sen kimin çobanısın ey delikanlı? dedim. Kureyş'ten bir adamın çobanıyım, dedi ve onun ismini söyledi. onun söylediği adamı tanıdım. Sonra: Senin koyunlarında süt var mı? dedim. O: Evet vardır, dedi. Ben: Sen bize süt sağar mısın? dedim. Evet sağarım, dedi; Ben ona emrettim de o sürüsünden bir koyunu durdurup tuttu. ona, koyunun memesini tozlardan silkelemesini emrettim. Sonra da ona ellerini silkeleyip temizlemesini emrettim. Avuçlarından birini diğerine şöylece vurup silkeledi. Ve çoban benim için bir adam kandıracak kadar az bir süt sağdı. Ben Rasûlüllah için ağzında bir bez parçası olan deriden bir su kabı yapmıştım. Ondan sütün üzerine biraz su döktüm, hattâ süt kabının aşağısı serinledi. Akabinde o süt kabını Peygamber'in yanına götürdüm ve kendisini uyanmış buldum. O'na: İç yâ Rasûlallah! dedim. içti, ben de bundan hoşnûd oldum. Sonra: Hareket etme vakti gelmiştir yâ Rasûlallah! Dedim. O: "Evet" dedi ve hareket ettik. bizi arıyorlardı. Bize onlardan atının üzerinde Surâka tu'bnu Mâlik ibn Cu'şum'dan başka hiçbir kimse erişmedi. Ben: İşte arayanlar bize yetiştiler yâ Rasûlallah! dedim. "La tahzen inne'llâhe maanâ- Tasalanma, çünkü Allah hiç şübhe yok bizimle beraberdir"(et-Tevbe: 40) dedi. getirirken, sabahleyin salıverirken onlarda sizin için güzel bir zînet (ve zevk) vardır" (en-Nahl: 6).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Muhacirlerin Menkabeleri Ve Üstünlükleri Bâbı
3696-)
Ebû Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz mağarada iken (bizi aramağa çıkan müşrikler bize çok yaklaşmış, üstümüze gelmişlerdi). Ben: Yâ Rasûlallah! Bunlardan birisi eğilip de ayaklarının altına baksa bizi muhakkak görecekler, dedim. aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Bekr! Üçüncüleri Allah olan iki kimseyi ne zannediyorsun?" dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Muhacirlerin Menkabeleri Ve Üstünlükleri Bâbı
3697-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) son -hastalığında - insanlara bir hutbe yaptı da: "Allah bir kulunu dünyâ ile kendi yanında bulunan şeyler ara-'sında muhayyer bıraktı. O kul da Allah katındaki şeyleri tercih etti" buyurdu. dedi ki: (Bu söz üzerine) Ebû Bekr ağlamaya başladı. Biz, Rasûlüllah'ın muhayyer kılınmış bir kuldan haber vermesi sebebiyle onun ağlamasına hayret ettik. Meğer o muhayyer kılınan kul Rasûlüllah'ın kendisi imiş, Ebû Bekr de o sözü en bilenimiz imiş. Rasûlüllah (Ebû Bekr'i ağlar görünce): "Sohbeti (yani arkadaşlığı) hususunda da, malı hususunda da insanların bana en çok vergisi olanı Ebû Bekr'dir. Bir halîl edinecek olaydım elbette Ebû Bekr'i bir halîl edinirdim. Lâkin İslâm yönünden meydana gelen kardeşlik ve sevgi (şahsî dostluktan daha faziletlidir). Mescidde Ebû Bekr'in kapısından başka kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamberdin Şu Kavli Bâbı:
3698-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hayâtı zamanında: İnsanlar arasında fulân fulândan hayırlıdır, fulân da fulân kimseden hayırlıdır, diye konuşurduk. Neticede Ebû Bekr'i, sonra Omer ibnu'l-Hattâb'ı, sonra Usmân ibn Affân'ı (Allah onların hepsinden razı olsun) hayırlıdır, derdik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamberden Sonra Ebû Bekrin Fazileti Bâbı
3699-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmetimden birini sevgisi samîmi ve silinmesi kaabil olmayan bir dost edinecek olsaydım, hiç şüphesiz Ebû Bekr'i edinirdim. Fakat o benim dîn kardeşim ve (hazarda, seferde) sahibim, arkadaşımdır" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Eğer Bir Halîl Edinecek Olaydım...” Kavli Bâbı
3700-)
Eyyüb es-Sahtıyânî'den: o da İkrime'den; o da ibn Abbâs'tan gelen hadîste Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer bir halîl edinecek olsaydım, elbette onu(Ebû Bekr'i) halil edinirdim. Fakat İslâm kardeşliği daha üstündür" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Eğer Bir Halîl Edinecek Olaydım...” Kavli Bâbı
3701-)
el-Buhârî dedi ki: Bize Kuteybe tahdîs etti: Bize Abdulvahhâb, Eyyûb es-Sahtıyânî'den geçen hadîsin benzerini tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Eğer Bir Halîl Edinecek Olaydım...” Kavli Bâbı
3702-)
Abdullah ibn Ebî Muleyke şöyle demiştir: Bir kerre Küfe ahâlîsi (yani Küfe kaadısı Abdullah ibn Utbe ibn Mes'ûd), Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e, dedenin mîrâsı hakkında bir mektûb yazıp bu mes'eleyi sordu. İbnu'z-Zubeyr de: Hakkında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın "Eğer İslâm Ümmeti içinden bir kimseyi sâdık, samîmi dost edinecek olsaydım, muhakkak onu dost edinirdim" buyurmuş olduğu zât (yani Ebû Bekr), dedeyi, mîrâs hükmünde baba yerine koymuştur, diye cevâb verdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Eğer Bir Halîl Edinecek Olaydım...” Kavli Bâbı
3703-)
Cubeyr ibn Mut'ım (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kerre Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına bir kadın geldi. (Giderken) Peygamber kadına tekrar kendisine müracaat etmesini emretti. Kadın sanki Peygamber'in ölümünü ta'rîz ederek: Ben gelir de seni bulamazsam? diye sordu. Peygamber: “Şâyet beni bulamazsan Ebû Bekr'e müracaat et” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3704-)
Hemmâm (ibnu'l-Hâris en-Nahaî el-Kûfî) şöyle demiştir: Ben Ammâr-ibn Yâsir (radıyallahü anh)'den işittim; o: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı gördüğümde, O'nun beraberinde (ilk müslümânlar olarak) beş köle, iki kadın, bir de Ebû Bekr'den başka kimse yoktu, diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3705-)
Ebu'd-Derdâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında oturuyordum.. Bu sırada Ebû Bekr, elbisesinin eteğini diz kapaklarını açıncaya kadar toplayarak(telâşla) çıkageldi. Peygamber bize: "Arkadaşınıza gelince, o birisiyle çekişmiş olacak" buyurdu. Bekr selâm verdi ve: Yâ Rasûlallah! Benimle Hattâb oğlu arasında bir şey (bir çekişme) oldu. Ben bu çekişmede Omer'e tecâvüz ettim. Sonra pişman oldum da kendisinden beni affetmesini istedim. Fakat Omer kabul etmedi. Ben de Sana geldim, dedi. üzerine Rasûlüllah üç kerre: "Allah seni mağfiret etsin yâ Ebâ Bekr!" dedi Sonra Omer de bu dargınlıktan pişman oldu da Ebû Bekrin evine gitti ve: Ebû Bekr burada mı? diye sordu. Ev halkı: Hayır, burada değil, diye cevâb vermeleri üzerine, Omer de Peygamber'in huzuruna geldi ve O'na selâm verdi. sırada Peygamber'in yüzü değişmeye başladı. Hattâ Ebû Bekr korktu da iki dizi üzerine çöktü ve iki kerre: Yâ Rasûlallah! Vallâhî bu işte Omer'den ziyâde ileriye gitmişimdir, dedi. üzerine Peygamber (hepimize hitaben): "Şübhesiz ki, Allah beni size peygamber göndermişti. Bunu size tebliğ ettiğimde hepiniz bana: 'Yalan söyledin' demiştiniz- Ebû Bekr ise: 'Doğru söyledin' demiş ve bana canı ile malı ile yâr ve yardımcı olmuştur” buyurdu. Rasûlüllah iki kerre: "Şimdi sizler benim bu dostumu, bu nisbeti ve bu hususiyeti ile bana bırakırsınız değil mi?" buyurdu. Ebu'd-Derdâ: Ebû Bekr, hakkında Peygamber'in ortaya koyduğu bu büyütmeden sonra artık O'nun hatırı için hiç incitilmedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3706-)
Amr ibnu’l-Âs (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Amr'ı Zât-ı Selâsil ordusu üzerine kumandan yapıp göndermişti. Amr dedi ki: Bu gazveden döndüğümüzde Peygamber'in huzuruna geldim ve: İnsanların hangisi sana en sevimlidir? Diye sordum. Peygamber: "Âişe'dir" dedi. Ben: Erkeklerden en sevimli olan kimdir? dedim. Peygamber: "Âişe'nin babasıdır" buyurdu. Ben: Sonra kimdir? dedim. Peygamber: "Sonra Omer ibnu'l-Hattâb'dır" buyurup, birtakım adamların adlarını saydı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3707-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Bir çoban, sürüsünün içinde bulunduğu sırada sürüye kurt saldırdı ve ondan bir koyun aldı. Çoban (ondan koyunu geri almak için) ardından araştırdı. Derken kurt çobana döndü de: Yırtıcı hayvan (ların sürüye saldıracağı o fitne) gününde, koyun sürüsünün benden başka çobanı bulunmayacak o günde, koyunu benden kim kurtarır? Dedi. yine bir adam bir sığırın üzerine yük yüklemiş olarak onu sevkeder giderken, sığır o kimseye yüzünü çevirdi de onunla kelâm edip: Ben bunun için yaratılmadım, lâkin ben tarla sürmek için yaratıldım, dedi ". dedi ki:) İnsanlar (bu hikâyeden hayret ederek): Subhânallah! dediler. Peygamber ise: "Ben bu hayvanların böyle söz söylediklerine inanıyorum; Ebû Bekr de, Omer ibnu'l-Hattâb da (inanıyorlar)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3708-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ben kendimi ru'yâmda üzerinde bir kova olan bir kuyu başında gördüm. O kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çektim. Sonra kovayı Ebû Kuhâfe'nin oğlu aldı, o da kova ile bir yahut iki kova su çekti. Ebû Kuhâfe oğlu Ebû Bekr'in su çekmesinde bir zayıflık vardı. Allah Ebû Bekr'e bu za'fından dolayı mağfiret etsin. Sonra bu küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Onu Omer ibnu'l-Hattâb aldı. Ben insanlar içinde Omer'in çekişi gibi su çekebilecek kuvvette kavi ve kâmil bir kişi göremedim. Nihayet insanlar o kuyu başını develerin sulak ve eylek yeri edindiler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3709-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim giydiği elbisesini büyüklenerek (yerde) sürüklerse, kıyâmet gününde Allah ona (rahmet bakışıyle) bakmaz" buyurdu. Bekr: Benim elbisemin iki tarafından birisi -ben onu sürünmekten korumazsam- muhakkak yerde sürünür (ne buyurursun)? Diye sordu. ' 'Sen kaftanını sürüklemeyi büyüklenerek yapar değilsin'' buyurdu. râvîlerinden Mûsâ ibn Ukbe, Sâlim'e: Abdullah ibn Omer: "Kim izârını yerde sürüklerse" sözünü zikretti mi? diye sordu. de: Ben babam Abdullah'tan ancak "Elbisesini" sözünü zikrettiğini işittim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3710-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Kim Allah yolunda (yani Allah rızâsı için) şeylerden herhangi birşeyden çift sadaka verirse, kapılardan, yani cennet kapılarından: Ey Allah'ın kulu! Bu kapı hayırlıdır! Diye çağırılır. Her kim de devamlı namaz kılanlardan olursa, o da (cennetin) namaz kapısından çağırılır. Cihâd ehlinden olan ise cihâd kapısından çağırılır. Sadaka verenlerden olan kimse ise sadaka kapısından çağırılır. Oruç tutanlardan ise oruç kapısından ve Reyyân kapısından çağırılır". Bekr: Bu kapıların hepsinden çağırılan kimse üzerine bir zarar var mıdır? dedi. Ebû Bekr: Yâ Rasûlallah, bir kimse bu kapıların hepsinden çağırılır mı? Diye sordu. "Evet, hepsinden da'vet olunur ve ben senin onlardan olacağını ümîd ediyorum yâ Ebâ Bekr!" dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3711-)
Bize Süleyman ibn Bilâl, Hişâm ibn Urve'den; o da Urve tu'bnu'z-Zubeyr'den; o da Peygamber'in zevcesi Âişe(r.anha)'den tahdîs etti(o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti, Ebû Bekr, es-Sunh denilen yerde idi. Râvî İsmâîl: Âliye mevkiini kasdediyor, demiştir. Omer ayağa kalktı da: Vallahi Muhammed ölmedi, diyordu. Âişe dedi ki: Omer yine: Vallahi gönlüme şundan başka birşey vâki' olmuyor: Rasûlüllah ölmedi ve Allah O'nu muhakkak (dünyâda) diriltecek de(O'na öldü diyen) bir takım adamların ellerini ve ayaklarını kesecektir! dedi. Bekr geldi. Rasûlüllah'ın yüzünden örtüyü açtı ve O'nu öptü de: Babam anam sana feda olsun. Sen ölü olarak da, diri olarak da tertemizsin. Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Allah sana ebeden iki ölüm taddırmayacaktır, dedi. odadan dışarıya çıktı da: Ey Rasûlüllah’ın ölmediğine yemîn eden adam, yavaş ol; acele etme! Dedi. Ebû Bekr konuşunca Omer oturdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb