Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6161-) Bize Cerîr ibn Abdilhamîd, Mansûr'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Doğruluk insanı hâlis iyiliğe götürür, hâlis iyilik de cennete kılavuzluk eder. İnsan doğruluk ede ede nihayet bu seciyyesiyle sıddîk olur. Yalancılık da insanı fucûra, şerre götürür. Şerr de cehenneme götürür. İnsan yalancılık ede ede nihayet Allah katında bir kezzâb (yânı çok yalancı bir kimse sıfatıyle) yazılır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Tevbe:kavli Ve Yalandan Nehyolunması Bâbı.
6162-) Bize İsmâîl ibn Ca'fer, Ebû Süheyl Nâfi' ibn Mâlik ibn Ebî Âmir'den; o da babasından; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Münâfıkın alâmeti üçtür: Söz söylediği zaman yalan söyler, va'd ettiği vakit sözünde durmaz, kendisine birşey emniyet edildiği zaman hıyanet eder" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Tevbe:kavli Ve Yalandan Nehyolunması Bâbı.
6163-) Semure ibn Cundeb (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben bu gece rüyamda iki adam gördüm. Onlar bana geldiler (ve benim elimden tutup beni mukaddes bir sahraya çıkardılar ve birçok yerleri gezdiler. Sonunda ben onlara: Beni iyi gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri bildirin, dedim). Onlar, yani bu iki melek şöyle dediler: Hani şu ağzı parçalanmakta olduğunu gördüğün kimse yok mu, işte o çok yalan söyleyen bir yalancı idi, o dünyâda dâima yalan söylerdi. Onun söylediği yalanlar, ondan alınıp taşınır da nihayet her tarafa yayılırdı. İşte bu yalancı, kıyâmet gününe kadar bu suretle azâb olunacaktır...".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Tevbe:kavli Ve Yalandan Nehyolunması Bâbı.
6164-) Bize İshâk ibn İbrâhîm tahdîs edip şöyle dedi: Ben, Ebû Usâme'ye: el-A'meş size tahdîs etti mi? dedim. (O şöyle dedi:) Ben Şakîk'ten işittim, şöyle dedi: Ben Huzeyfe (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Şübhesiz insanların sîretçe, kasdca ve yolca Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a en çok benzeyeni, İbnu Ümmi Abd'dir. Biz, o evinden çıkıp da tekrar evine döneceği zaman içinde (onu görüyor ve hâlini biliyorduk). Ev halkı içinde onlarla yalnız kaldığı zaman onun ne yapar olduğunu bilmiyoruz. şöyle demiştir: Ben Târik el-Ahmesî'den işittim, şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle dedi: Şübhesiz sözün en güzeli Allah'ın Kitabı, yolun en güzeli de Muhammed'in yoludur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb: El-hedyus-sâlîh Hakkındadır
6166-) Sufyân şöyle dedi: Bana el-A'meş, Saîd ibn Cübeyr'den; o da Ebû Abdirrahmân es-Sulemî'den; o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah'tan daha sabırlı ve aleyhinde işittiği (bâtıl iddiaların verdiği) ezaya hilimli hiçbir ferd -yahut: Hiçbirşey yoktur: Çünkü insanların bir kısmı ona oğul isnâd edip çağırıyorlar, böyle iken şübhesiz Allah onları afiyette kılıyor ve onları türlü ni'metlerle rızıklandırıyor".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Ezaya Zorluk Ve Sıkıntılara Karşı Sabır Ve Yüce Allahın: Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesâbsız Ödenecektir’ Ez-zumer: Kavli Bâbı
6167-) Bize el-A'meş tahdîs edip şöyle dedi: Ben Şakîk'ten işittim, şöyle diyordu: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem- Huneyn günü olup bitince) öteden beri yapageldiği taksîmlerden biri gibi, ganîmet mallarını taksîm etti. Ensâr'dan bir adam: Vallahi bu, muhakkak kendisinde Allah rızâsı gözetilmeyen bir taksimdir, dedi. de: Bu(küstahça) sözü muhakkak Peygamber'e söyleyeceğim! dedim. geldim, kendisi sahâbîleri içinde bulunuyordu, o sözü O'na yavaşça haber verdim. O söz Peygamber'e ağır geldi, yüzünün rengi değişti ve öfkelendi, hattâ ben, keski bunu kendisine haber vermeyeydim dedim. Sonra: "Mûsâ bundan daha fazlasıyle eza edilmiş de sabretmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Ezaya Zorluk Ve Sıkıntılara Karşı Sabır Ve Yüce Allahın: Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesâbsız Ödenecektir’ Ez-zumer: Kavli Bâbı
6168-) Bize Müslim (ibn Subayh) Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) birşey yapmış da o hususta insanlara ruhsat vermişti. Bir topluluk o işten çekindi ve ona yanaşmadılar. Onların bu çekingenliği Peygamber'e ulaşınca, hemen hutbeye çıkıp Allah'a hamdetti, sonra: "Birtakım cemâatlere ne oluyor ki, benim yapmış olduğum işten çekiniyorlar? Allah'a yemîn ederim, ben Allah'ı onların en bileniyimdir ve Allah'a saygısı en şiddetli olanlarıyımdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanları Ceza Verme Ve Azarlama İle Karşılamayan Kimse Bâbı
6169-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) haya yönünden kendi köşesinde oturan bakir kızdan daha çok utangaç idi. İstemediği birşeyi gördüğü zaman biz O'nu yüzünden tanır, anlardık, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanları Ceza Verme Ve Azarlama İle Karşılamayan Kimse Bâbı
6170-) Bize Alî ibnu'l-Mubârek, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bir adam kardeşine hitaben: Yâ kâfir! dediği zaman, ikisinden biri bu sıfatla dönmüş olur" buyurmuştur. ibnu Ammâr da Yahya ibn Ebî Kesîr'den söyledi ki, Abdullah ibn Yezîd, Ebû Seleme'den işitmiş; o da Ebû Hureyre'den işitmiş; o da Peygamber'den işitmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Mü’min Kardeşini Tevîlsiz Olarak Küfre Nisbet Eden Kimsenin Kendisi, Dediği Gibidir Bâbı
6172-) Bana İmâm Mâlik, Abdullah ibn Dînâr'dan; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Herhangibir kimse (mü'min) kardeşine: Yâ kâfir! diye hitâb ederse, ikisinden biri muhakkak bu sıfatla dönmüş olur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Mü’min Kardeşini Tevîlsiz Olarak Küfre Nisbet Eden Kimsenin Kendisi, Dediği Gibidir Bâbı
6173-)  Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den; o da Sabit ibnu'd-Dahhâk'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim İslâm 'dan başka bir milletin adiyle yalancı olarak yemin ederse, o, söylediği millet gibidir. Her kim de dünyâda kendisini herhangi birşeyle öldürürse, cehennemde kendisini öldürmüş olduğu o şeyle azâb olunur. Mü'mine la'net etmek, onu öldürmek gibidir. Kim bir mü'mine kâfirlik isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Mü’min Kardeşini Tevîlsiz Olarak Küfre Nisbet Eden Kimsenin Kendisi, Dediği Gibidir Bâbı
6174-)  Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Muâz ibn Cebel, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkasında namazı kılar, sonra da kendi kavmi olan Benû Selime'ye gelir, o namazı onlara kıldırır ve namazda da el-Bakara Sûresi'ni okurdu. dedi ki: Bir defasında bir adam (cemâatten ayrıldı da) kendi başına hafif bir namaz kıldı. Bu adamın ayrıca namaz kıldığı haberi Muâz'a ulaşınca, Muâz: O bir münafıktır! dedi. bu sözü de o adama ulaştığında, hemen Peygamber'e gitti ve: Yâ Rasûlallah! Bizler ellerimizle işleyen ve su çeken develerimizle sulama yapan bir topluluğuz. Muâz dün bizlere namaz kıldırdı da namazda el-Bakara Sûresi'ni okudu. Ben de namazımı hafif kılıp geçtim. Bundan dolayı Muâz benim bir münafık olduğumu iddia etmiş, dedi. üzerine Peygamber üç kerre: "Ya Muâz! Sen bir fettan mısın? Ve'ş-şemsi ve duhâha, Sebbih isme Rabbike'l-alâ ve benzeri sûreleri oku!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bu Yâ Kâfir Sözünü Tevîl Edici Olarak Yâhud İşin Hakikatini Bilmeyerek Söyleyeni, Küfre Nisbet Etmeyen Kimse Bâbı
6175-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizden her kim yemîn eder de yemininde 'Lât ve Uzzâ hakkı için' derse (bunun keffâreti için) hemen: 'La ilahe ille'llah' desin. Arkadaşına 'Gel seninle kumar oynayalım' diyen de (oynayacağı kumar parasını) fakirlere sadaka versin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bu Yâ Kâfir Sözünü Tevîl Edici Olarak Yâhud İşin Hakikatini Bilmeyerek Söyleyeni, Küfre Nisbet Etmeyen Kimse Bâbı
6176-) Bize el-Leys, Nâfi'den; o da ibn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti: İbn Omer, babası Omer ibnu'l-Hattâb'a bir kaafile içinde giderlerken arkadan yetişti, o sırada Omer, babası adiyle yemîn ediyordu. Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Dikkat edin! Allah sizleri babalarınızla yemîn etmenizden nehyetmiştir. Her kim yemin etmek zorunda olursa, yalnız Allah adiyle yemîn etsin yahut (yemîn etmeyip) sussun!" diye nida etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bu Yâ Kâfir Sözünü Tevîl Edici Olarak Yâhud İşin Hakikatini Bilmeyerek Söyleyeni, Küfre Nisbet Etmeyen Kimse Bâbı
6177-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Evde üzerinde suretler bulunan bir perde vardı. Peygamber onu görünce yüzünün rengi değişti. Sonra o perdeyi uzanıp aldı ve onu yırttı. "Kıyâmet günü azabın en şiddetli olanlarından bir nev'i işte bu resimleri yapan kimselerdir" buyurdu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Emri İçin Öfkelenip Şiddet Göstermenin Caiz Olacağı Bâbı
6178-) Ebû Mes'ûd (el-Bedrî el-Ensârî-radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Fulânca kimse bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, vallahi sabah namazına gitmekten (adetâ) geri kalıyorum! dedi. Mes'ûd dedi ki: Ben Rasûlüllah'ı hiçbir mev'ızada o günkü kadar öfkeli görmedim. Ebû Mes'ûd dedi ki: Bu şikâyet üzerine Rasûlüllah: "Ey insanlar! İçinizden bâzı kimselerde cemâati dînden nefret ettirme hasleti vardır. Herhanginiz namaz kıldıracak olursa hafif tutsun. Çünkü cemâatin içinde hasta olanı var, yaşlı olanı var, iş güç sahibi olanı vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Emri İçin Öfkelenip Şiddet Göstermenin Caiz Olacağı Bâbı
6179-)  Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) cemâatin önünde namaz kıldırırken mescidin kıble tarafındaki duvarda bir tükürük gördü de onu eliyle kazıdı ve öfkelendi. Sonra namazdan çıkınca: "Sizden herbiriniz namaz içinde olduğu zaman Allah onun yüzü mukaabilindedir. Onun için hiçbiriniz namaz içinde iken yüzünün karşısına doğru tükürmesin!"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Emri İçin Öfkelenip Şiddet Göstermenin Caiz Olacağı Bâbı
6180-) Bize Rabîatu'bnu Ebî Abdirrahmân, Munbeis'in âzâdlısından; o da Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî'den şöyle haber verdi: Bir adam RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bulunmuş eşyanın hükmünden sordu. Rasûlüllah: "Bir sene i'lân et, sonra bunun kabının ağız bağını ve içindekini iyi tanı, sonra bununla faydalan. Eğer sahibi gelirse, onu kendisine ver!" buyurdu. zât: Yâ Rasûlallah! Koyun yitiğinin hükmü nedir? dedi. Rasûlüllah: "Onu sen al! Çünkü o ya senin, ya mü'min kardeşinin yahut da kurdundur!" buyurdu. zât: Yâ Rasûlallah! Yitik devenin hükmü nedir? dedi. dedi ki: Bu suâl üzerine Rasûlüllah öfkelendi, hattâ iki yanakları yahut yüzü kıpkırmızı oldu. Sonra: "Ondan sana ne? O hayvanın gezecek tabanı var, karnında su tulumu var, sahibine kavuşuncaya kadar gezer, içer!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Emri İçin Öfkelenip Şiddet Göstermenin Caiz Olacağı Bâbı
6181-) el-Mekkî de şöyle dedi: Bize Abdullah ibn Saîd tahdîs etti. Bana Muhammed ibn Ziyâd tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Cafer tahdîs etti. Bize Abdullah ibn Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bana Salim Ebu'n-Nadr Mevlâ Omer ibn Ubeydillah, Busri ibnu Saîd'den tahdîs etti ki, Zeyd ibn Sabit (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde hurma yaprağı örgülerinden yahut hasırdan küçük bir hücre çevirdi.Rasûlüllah(ramazânda bir gece) çıkıp onun içinde namaz kılıyordu. Kendisini birtakım adamlar ta'kîb ettiler ve gelip onun namazına uyarak namaz kılar oldular. Sonra bir gece daha geldiler ve orada hazır oldular. Rasûlüllah onlardan gecikti ve onların yanına çıkmadı. Bunun üzerine seslerini yükseltip kapıya çakıl taşlan attılar. Bunun üzerine Rasûlüllah öfkelenmiş olarak onların yanına çıktı. Ve Rasûlüllah onlara: "Yaptığınız bu namaz isimsizinle birlikte devam ettirdim. Fakat onun, sizin üzerinize farz yazılacağını zannettim.Onun için sizler bu gece namazını evlerinizde kılınız. Çünkü kişinin namazının hayırlısı, farz namazı müstesna, kendi evinde kıldığı namazdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Emri İçin Öfkelenip Şiddet Göstermenin Caiz Olacağı Bâbı
6182-) Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Çok kuvvetli pehlivan, birçok güreşçileri yere serip gâlib olan değildir. Asıl kuvvetli pehlivan, öfkelendiği sırada nefsine mâlik (ve irâdesine hâkim) olan kimsedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Sözlerinden Dolayı Öfkelenmekten Sakınmak Bâbı:
6183-) Süleyman ibn Sured (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında iki kişi sövüştüler, biz de yanında oturuyorduk. O ikisinden biri arkadaşına öfkelendirilmiş olarak sövüyordu, öfkesinden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Bunun üzerine Peygamber: "Ben bir kelime bilmekteyim ki, bu öfkeli olan kişi onu söylese, kendisinden öfkesi muhakkak gider: Eğer "Eûzu billahi mine'ş-şeytânir-racîm (= Ben taşlanmış şeytândan Allah'a sığınırım)1 dese" buyurdu. sahâbîler o öfkeli adama: SenPeygamber'in söylemekte olduğu sözü (öfke reçetesini) işitmiyor musun? dediler. adam: Ben deli değilim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Sözlerinden Dolayı Öfkelenmekten Sakınmak Bâbı:
6184-) Bize Ebû Bekr -ki, o İbn Ayyâş'tır- Ebû Husayn'dan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle haber verdi: Bir adam -ki o Câriyetu'bnu Kudâme'dir- Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Bana bir nasîhat tavsiye et! dileğinde bulundu. Peygamber ona: "Gadablanma!" buyurdu. üzerine o kişi Peygamber'den tekrar tekrar nasîhat tavsiye etmesini istedi, her defasında Peygamber ona"Gadablanma!" öğüdünü verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Sözlerinden Dolayı Öfkelenmekten Sakınmak Bâbı:
6185-)  İmrân ibn Husayn (radıyallahü anh);Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Haya ancak hayır getirir" buyurdu, demiştir. âlimlerinden Buşeyr ibn Ka'b, İmrân ibn Husayn'dan bu hadîsi işitince: Hikmet kitâblarında: "Şübhesiz vakaar hayadandır, şübhesiz sekinet de hayadandır" diye yazılıdır, demiştir. üzerine İmrân, Buşeyr'e: Ben sana Rasûlüllah'tan hadîs tahdîs ediyorum, sen ise bana hikmet sahîfenden söz söylüyorsun! diye karşılamıştır. ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir adama uğradı. O adam o sırada (kardeşini) hayasından ötürü kınayıp azarlamakta: Sen muhakkak utanıp sıkılıyorsun! diyor ve sanki ona -Bu utanma sana zarar vermiştir, diye söyleniyordu. Rasûlüllah da: hayâlı kardeşini bırak! Çünkü hayâ îmândandır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Haya Bâbı
6187-) Abdullah ibnu ebî Utbe: Ben ebû Saîd (radıyallahü anh)’den işittim, O: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Perdeli odasındaki bâkire kızdan daha hayâlı idi diyordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Haya Bâbı
6189-) Ümmü Seleme (radıyallahü anha) şöyle dedi: Ümmü Suleym, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz Allah, hakkı beyân etmekten hayâ etmez. Kadın ihtilâm olursa, üzerine yıkanmak vâcib olur mu? diye sordu. "Suyu (yani meniyi) gördüğünde evet" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Dînde Fakîh Olmak İçin Hakkı Sormaktan Utanılmaması Bâbı
6190-) Bize Şu'be tahdîs etti. Bize Muhârib ibnu Disâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Omer'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mü'minin meseli, yaprakları düşmez ve dağılmaz yeşil bir ağacın meseli gibidir"buyurdu. bulunan topluluk: O şu ağaçtır, o şu ağaçtır, diye bâzı ağaçların isimlerini söylediler. de onun hurma ağacı olduğunu söylemek istedim. Ben küçük, taze bir oğlan hâlimden dolayı (bunu söylemeye) utandım. Peygamber: "O, hurma ağacıdır" buyurdu. yine Şu'be'den: Bize Hubeyb ibn Abdirrahmân, Hafs ibn Âsım'dan; o da İbn Omer'den bunun benzerini tahdîs etti ve bunda şunu ziyâde etti: İbn Omer: Sonra ben bunu babam Omer'e söyledim de o: Utanmayıp da o sözü söylemiş olaydın, bu bana şu ve şu şeylerden elbette daha sevimli olurdu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Dînde Fakîh Olmak İçin Hakkı Sormaktan Utanılmaması Bâbı
6191-)  Ben Sabit ibn Eslem el-Bunânî'den işittim; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Bir gün bir kadın Peygamber'e geldi, nefsini O'na arzederek: Benimle evlenmeye ihtiyâcın var mı (yani benimle evlenir misin)? dedi. bu hadîsi söylerken orada hazır bulunan kızı: O kadının hayası ne kadar da kıtmış! dedi. Bunun üzerine Enes: Kızım o kadın senden hayırlıdır. (Çünkü o) kendi nefsini Rasûlüllah'a arzetmiş (O'nun ev halkı arasına girme şerefine yönelmiş) bir kadındır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Dînde Fakîh Olmak İçin Hakkı Sormaktan Utanılmaması Bâbı
6192-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ben Ebû Mûsâ ile Muâz ibn Cebel'i Yemen'e gönderdiği zaman, ikisine hitaben: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve işlerde uygunluk gösterin" buyurdu. Mûsâ: Yâ Rasûlallah! Biz Yemen'in bir arâzîsindeniz. Orada baldan "Bıtu”"' denilen bir içki yapılır, arpadan da "Mızru" denilen bir içki yapılır (bunların hükmü nasıl olacaktır)? diye sordu. Rasûlüllah (umûmî bir düstûr olarak): "Her sarhoşluk veren içki, haramdır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın Kavli Ve İnsanlar Üzerine İşleri Dâima Hafifletmeyi Ve Kolaylaştırmayı Sever Olması Bâbı
6193-)  Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; sükûnete kavuşturunuz, ürkütüp nefret ettirmeyiniz!" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın Kavli Ve İnsanlar Üzerine İşleri Dâima Hafifletmeyi Ve Kolaylaştırmayı Sever Olması Bâbı
6194-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -dünyâ işlerinden- iki şey arasında muhayyer kılındı mı, O muhakkak günâh olmadığı müddetçe onlardan en kolayını alırdı. Eğer bir günâh olacaksa, o kolay işten halkın en uzak bulunanı, Rasûlüllah olurdu. Rasûlüllah kendisi için asla kîn tutup öç almamıştır. Ancak Allah'a karşı hürmetsizlik edilmiş olması müstesnadır, bu takdirde işlenen hürmetsizlik sebebiyle Allah için öfkelenir, intikaam alırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın Kavli Ve İnsanlar Üzerine İşleri Dâima Hafifletmeyi Ve Kolaylaştırmayı Sever Olması Bâbı
6195-) Bize Hammâd ibn Zeyd tahdîs etti ki, el-Ezrak ibn Kays şöyle demiştir: Ehvâz'da (Duceyle denilen) bir nehrin kenarında bulunuyorduk. O nehrin suyu kuruyup gitmişti. Ebû Berze Nadle ibnu Ubeyd el-Eslemî atı üzerinde geldi de namaza durdu, atını da salıverdi. Kendisi namazda iken atı yürüdü. Ebü Berze hemen namazını bıraktı ve atının ardından gitti, sonunda ona yetişip yakaladı. Sonra geldi, yarım bıraktığı namazını tamamladı. Bizim içimizde haricî görüşünde olan bir adam vardı. Bu, Ebû Berze'nin böyle namazı içinde atı yakaladığını, sonra yine kıldığını görünce: Şu ihtiyara bakınız, atı için namazını terketti! demeye başladı. Berze de namazdan sonra ona yöneldi de: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan ayrıldığım zamandan beri beni hiçbir kimse sertlik, yoğunluk etmemiş; ayıplamamıştır! diye cevâb verdi ve şöyle devam etti: Benim ineceğim yer uzaktadır. Eğer ben atımı bırakıp da namazı tam kılsaydım, geceye kadar ehlimin yanına varamazdım, dedi. arada kendisinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sahâbîlik ettiğini ve bu beraberliğinde Peygamber'in (namazda ve diğer hususlarda dâima) kolaylık göstermesine şâhid olduğunu zikretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın Kavli Ve İnsanlar Üzerine İşleri Dâima Hafifletmeyi Ve Kolaylaştırmayı Sever Olması Bâbı
6196-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Bir bedevî mescidde bevletti. Oradakiler hemen ona ceza vermek için, ona doğru hareket ettiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da hemen onlara: "Onu bırakınız, sonra idrarının üzerine bir dolu kova su -yahut: İçinde su bulunan bir kova- dökünüz. Çünkü sizler ancak kolaylık göstericiler olarak gönderildiniz, güçlük göstericiler olarak gönderilmediniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kolaylaştırın, Zorlaştırmayın Kavli Ve İnsanlar Üzerine İşleri Dâima Hafifletmeyi Ve Kolaylaştırmayı Sever Olması Bâbı
6197-) Bize Ebu't-Teyyâh tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Şu muhakkak ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim aramıza karışırdı -ve güleryüzle biz çocuklara latife eder- "Yâ Ebâ Umeyr! Nuğayr ne yaptı?" derdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanlara Yayılıp Güleryüzlü Olmak Bâbı
6198-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in yanında birtakım kız timsâlleriyle oyun oynardım. Benim birçok kız arkadaşlarım vardı. Onlar benimle kızlara âid oyunlar oynarlardı. Biz oyun oynarken Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) eve girdiği zaman, oyun arkadaşlarım O'ndan saklanırlardı. Çok defa Rasûlüllah bu kız arkadaşlarımı benimle oynasınlar diye benim yanıma gönderirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanlara Yayılıp Güleryüzlü Olmak Bâbı
6199-) Âişe (r.anha) Urve'ye şöyle haber vermiştir: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna girmeye izin istedi. Peygamber: "Ona izin veriniz. O aşiretin ne kötü oğludur- yahut; Aşiretin ne kötü kardeşidir-!" buyurdu. kimse yanına girince Peygamber ona karşı yumuşak sözler söyledi. Ardından ben kendisine: Yâ Rasûlallah! Biraz önce Sen onun için söylediğin sözü söyledin. Sonra da ona yumuşak konuştun? dedim (sebebini sordum). "Ey Âişe! Allah katında mevki bakımından insanların en şerlisi (dünyâda) kötülüğünden korunmak için insanların terkettiği -yahut:Karşılaşmak ve konuşmaktan vazgeçip bıraktığı- kimsedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanların Beraberinde Mudârât, Yani Yumuşak Sözlü Olup Kaba Ve Sert Davranmamak Ve Mümkin Olduğunca Sürtüşmeden Hoş Geçinmek Bâbı
6200-) Bize Eyyûb, Abdullah ibn Muleyke'den şöyle haber verdi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e dîbâc kumaşında altın düğmeli birçok kaftanlar hediye edilmişti. Kendisi bu kaftanları sahâbîlerinden bâzı insanlar arasında taksim etti de onlardan birini Mahrame için ayırdı. Mahrame yanına gelince: "Bunu senin için sakladım" buyurdu. Eyyûb kendi elbisesiyle işaret edip: Peygamber bu sözü söylerken kaftanı Mahrame'ye böyle gösteriyordu. Mahrame'nin huyunda bir sertlik vardı, demiştir. hadîsi Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan rivayet etti. Hâtem ibnu Verdân da şöyle dedi: Bize Eyyûb, İbnu Muleyke'den; o da el-Misver'den: Peygamber'e birçok kaftanlar gelmişti, diye tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanların Beraberinde Mudârât, Yani Yumuşak Sözlü Olup Kaba Ve Sert Davranmamak Ve Mümkin Olduğunca Sürtüşmeden Hoş Geçinmek Bâbı
6202-) Bize el-Leys Ukayl'den; o da ez-Zuhrî'den; o da İbnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):" (Akıllı ve kâmil) mü'min bir yılan deliğinden iki kerre ısırılıp sokulmaz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb; Akıllı Ve Olgun Mümin Bir Yılan Deliğinden İki Kerre Sokulmaz.
6203-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanıma girdi de: "Bütün gece namaz kılmakta olduğun ve gündüzleri de oruç tutmakta olduğun bana haber verilmedi mi sanırsın?" buyurdu. Evet öyledir, dedim. Rasûlüllah: "Böyle yapma, gecenin bir kısmında kalk ibâdet et, bir kısmında yat uyu, bâzı günler oruç tut, bâzı günler oruç tutma. Çünkü bedenin için senin üzerinde bir hakk vardır, gözlerin için de senin üzerinde bir hakk vardır, ziyaretçilerin için de senin üzerinde bir hakk vardır, eşin için de senin üzerinde bir hakk vardır. Sana uzun bir ömür olması ümîd edilir. Her aydan üçer gün nafile oruç tutman sana yeter. Çünkü her bir haseneye mukaabil onun on misli sevâb vardır. Böylece bu, bütün sene oruç tutmuş sevabı eder". şöyle dedi: Ben kendi nefsime şiddet yaptıkça bana şiddet yapıldı: Ben bundan daha fazlasına güç yetiririm, dedim. "Öyleyse her bir cumuadan (yani her haftadan) üç gün oruç tut" buyurdu. dedi ki: Ben şiddet istedikçe bana şiddetlendirildi. Ben bundan fazlasına da güç yetiririm, dedim. "Öyleyse Dâvûd Peygamber’in orucu gibi oruç tut" buyurdu. Ben: DâvûdPeygamber'in orucu nedir? dedim. Rasûlüllah: "Yılın yarısıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Konuk Hakkı Nı Beyân Bâbı
6204-) Bize (İmâm) Mâlik, Saîd ibn Ebî Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Şurayh el-Ka'bî (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne îmân eden kimse konuğuna ikram etsin. Konuğun gelip geçici olan kısmının ikramı bir gün, bir gecedir. Ziyafet, yânı konukluk üç gündür. Üç günden sonra hazır bulunan kimseye yapılan ikram ise, sadakadır. Konuk için ev sahibinin yanında, onun (göğsünü daraltıp da) kendisini dışarı çıkarmasına kadar ikaamet etmesi halâl olmaz". İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mâlik, bunun benzerini tahdîs etti ve bunda şu ziyâdeyi getirdi: "Allah'a ve son güne îmân eden her kişi, hayır söylesin yahut sussun!" Sufyân es-Sevrî, Ebû Husayn'dan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne îmân eden kişi komşusuna eza etmesin, Allah'a ve son güne îmân eden her kişi konuğuna ikram etsin. Allah'a ve son güne îmân eden her kişi hayır söylesin yahut sussun!". ibn Âmir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz: Yâ Rasülallah! Sen bizleri bir sefere gönderiyorsun, biz de seferde bir kavmin yanına konaklıyoruz ki, onlar bizlere konukluk yemeği yedirmiyorlar. Bu hususta bize ne emredersin? dedik. (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: "Bir kavmin yanına indiğinizde sizin için konuğa lâyık şeyler emrederlerse, onlara yönelip kendilerinden bunu kabul ediniz. Eğer birşey yapmayıp ikramdan çekinirlerse, onların malından kendilerine yakışacak olan konuk hakkını alınız"buyurdu. Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne îmân etmekte olan kimse konuğuna ikram etsin. Allah'a ve son güne îmân etmekte olan her kişi hısımlarıyla ilgilenip ikram etsin. Allah'a ve son güne îmân etmekte olan herkes (ya) hayır söylesin, yahut da sussun!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Konuğa İkram Etmek Ve Bizzat Hizmet Etmek Ve Yüce Allahın: İbrahimin İkram Edilmiş Konuklarının Haberi Sana Geldi Mi? Ez-zâriyât: Kavli Bâbı
6215-) Ubeyy ibn Ka'b (radıyallahü anh), Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Şiirden bir kısmı, şübhesiz hikmettir" buyurduğunu haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Şiirden, Recezden Ve Tegannîden Caiz Olacak Nevilerle Bunlardan Mekruh Kılınan Neviler Bâbı
6216-) el-Esved ibn Kays şöyle demiştir: Ben Cundeb'den işittim şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazvede yürürken, parmağına bir taş isabet etmiş, kanamıştı. Bunun üzerine Peygamber: "Hel enti illâ ısbaun demîti, Ve fî sebîli'llâhi mâ lakîti” Sen ancak bir parmaksın ki kanadın, Allah yolundadır bütün de çattığın)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Şiirden, Recezden Ve Tegannîden Caiz Olacak Nevilerle Bunlardan Mekruh Kılınan Neviler Bâbı
6217-) Bize Ebû Seleme, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şâir sınıfının söylediği en doğru söz, Lebîd'in: Ela küllü şey'in mâ hala’llâhe bâtılu (İyi bilin ki, Allah'tan başka herşey bâtıldır) kelâmıdır. Ümeyye ibnu Ebi's-Salt da (şiirlerinde) müslümân olmağa yaklaşmıştı" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Şiirden, Recezden Ve Tegannîden Caiz Olacak Nevilerle Bunlardan Mekruh Kılınan Neviler Bâbı
6218-) Seleme ibnu’l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde Hayber gazasına çıkmıştık. Bir gece yürüdüğümüz sırada kaafileden bir adam Âmir ibnu'l-Ekva'a hitaben: Yâ Âmir! Bize kısa vezinli şiirlerinden biraz dinletsen ya! dedi. Ekva': Âmir, şâir bir kimse idi, dedi. Bu istek üzerine Âmir, bineğinden aşağıya indi ve kaafileyi şu beyitleri söyleyerek yürütüyordu: Levlâ ente mehtedeynâ, tasaddaknâ velâ sedleynâ, fidâen leke maktefeynâ, sebbiti'l-akdâme in lâkaynâ, elkıyen sekîneten aleynâ, izâ sîha bina eteynâ, bi's-siyâhı avvelû aleynâ. Yâ Allah! Sen olmayaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka da vermez, namaz da kılmazdık. Hayâtımız Sen'in rızân yolunda feda olsun, İşlediğimiz günâhları mağfiret eyle! Düşmanlarla karşılaşırsak ayakları sabit kıl. Üzerimize sekînet ve metanet indir. Biz kıtale çağırıldığımız zaman hemen savaşa geliriz. O düşmanlar bizim üzerimize (yiğitlikle değil) bağırmakla hamle yapmışlardır.] şiir üzerine Rasûlüllah: "Şiir inşâd edip develeri yollandıran kimdir?" diye sordu. Sahâbîler: Âmir ibnu'l-Ekva'dır, dediler. Rasûlüllah: "Allah Âmir'e rahmet eylesin!" diye duâ etti. Kaafileden bir adam (Omer ibnu'l-Hattâb): Ey Allah'ın Peygamberi! Âmir'e cennet vâcib oldu (şehîdliği kesinleşti). Keski onunla (onun şiir ve yiğitliğiyle) bizleri bir müddet daha faydalandırsaydın! dedi. Hayber'e geldik ve Hayber halkını muhasara ettik. (Fakat muhasara yirmi gün sürmüştü.) Hattâ bize şiddetli bir açlık isabet etmişti. Sonra Yüce Allah müslümânlara Hayber kalelerinin fethini müyesser kıldı. Hayber'in müslümânlara açılıp fetholunduğu günün akşamı, mücâhidler yer yer birçok ateşler yakmışlardı. Rasûlüllah: "Bu ateşler nedir? Ne için yakıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler: Et pişirmek için, diye cevâb verdiler. Rasûlüllah: "Hangi et (ne eti)?" sordu. Sahâbîler: Evcil eşeklerin eti! diye cevâb verdiler. Rasûlüllah: "O etleri dökünüz, kaplarını da kırınız!" buyurdu. Bir adam: Yâ Rasûlallah! Etleri döküp de kapları yıkasak olmaz mı? diye sordu. "Yâhud öyle yapınız!" buyurdu. düşman kavim harb saffı bağlayınca (Âmir, Yahûdîler'in en cenkçi pehlivanı Merhab'a karşı mubâriz çıktı). Âmir'in kılıcında bir kısalık vardı. Âmir bu kısa kılıcıyla vurmak için Yahûdî'ye uzandı. Fakat kılıcının keskin yüzü dönüp Âmir'in diz kapağına isabet etti ve kendisi bu yaradan vefat etti. dedi ki:) Rasûlüllah ile beraber ordu Hayber'den döndükleri sırada Rasûlüllah beni rengi değişmiş olarak gördü ve bana: "Senin neyin var?" diye sordu. Ben de O'na: Babam anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler (amcam) Âmir'in amelinin bâtıl olduğunu söylediler! dedim. "Bunu kim söyledi!" dedi. Ben de O'na: Fulân, fulân, fulân kimseler ve Useyd ibn Hudayr el-Ensârî söyledi, dedim. "Bunu söyleyen, yalan söylemiştir. Âmir için muhakkak iki ecir vardır: -Rasülullah iki parmağı arasını birleştirdi-: Hiç şübhesiz o hem bir çalışkandır, hem de bir mücâhiddir. Medine'de Âmir'in benzeri bir Arab az yetişmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Şiirden, Recezden Ve Tegannîden Caiz Olacak Nevilerle Bunlardan Mekruh Kılınan Neviler Bâbı
6219-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sefer esnasında kadınlarından bâzılarının yanına geldi. Onların beraberinde (Enes'in anası) Ümmü Suleym de vardı (Enceşe adında güzel sesli bir hizmetçi, kadınların develerini şiirler tegannî ederek sevkediyordu). Peygamber ona: "Yâ Enceşe! Cam şişeleri (gibi olan kadınların binek develerini) yavaş bir sürüşle sevket!" buyurdu. Ebû Kılâbe: Peygamber Öyle bir söz konuştu ki, eğer biriniz o kelimeyi konuşsaydı sizler muhakkak o kelimeyi o şahıs üzerine ayıplardınız, demiştir. Peygamber'in sözü "Cam şişelerini sevkedişini yavaş yap"tır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Şiirden, Recezden Ve Tegannîden Caiz Olacak Nevilerle Bunlardan Mekruh Kılınan Neviler Bâbı
6234-)  Bize el-Evzâî haber verip şöyle dedi: Bana İbnu Şihâb, Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir adam Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Ben helak oldum! dedi. Rasûlüllah: "Vayhake (= Yazık sana) ne oldu?” buyurdu. O kimse: Ramazânda oruçlu iken eşimin üzerine düştüm (yânı cima yaptım), dedi. "Bir köle âzâd et!" buyurdu. O kimse: Köle bedelini bulamam, dedi. Rasûlüllah: "Öyleyse iki ay zincirleme oruç tut!" buyurdu. O: Buna güç yetiremem, dedi. Rasûlüllah: "Öyleyse altmış fakire yemek yedirip doyur!" buyurdu. O: (Bunun bedelini de) bulamam, dedi. sıradaPeygamber'e(hurma yaprağından örülmüş onbeş sâ' alabilen hurma dolu) bir zenbîl getirildi. “Bu hurmayı al da fakirlere sadaka yap” buyurdu. O kimse: Yâ Rasûlallah! Ailemden başka fakirler üzerine mi sadaka yapacağım? Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin iki yanı arasında benden daha ihtiyâçlı bir kimse yoktur, dedi. üzerine Peygamber, dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü ve: "Bunu al (ailene yedir)"buyurdu. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmesinde el-Evzâî'ye Yûnus ibn Yezîd mutâbaat etmiştir. Abdurrahmân ibn Hâlid de ez-Zuhrî'den rivayetinde "Vayhake" yerine "Veyleke" ta'bîrini söylemiştir. Ebû Amr el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bana İbn Şihâb ez-Zuhrî, Atâ ibn Yezîd el-Leysî'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir bedevî Arab: Yâ Rasûlallah! Bana hicretin hükmünden haber ver, dedi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Vayhake (Yazık sana) Şübhesiz hicret işi çok çetindir. Senin develerin var mı?" buyurdu. Bedevi: Evet vardır, diye cevâb verdi. Rasûlüllah: "Sen onların sadakalarını (yânı zekâtlarını) veriyor musun?" buyurdu. Evet veriyorum, dedi. Rasûlüllah: "Öyleyse sen denizlerin ötesinde olsan da Medine'ye uzak olan (yani yerinde) çalış! Çünkü Allah senin amelinden hiçbirşeyi eksik bırakmayacaktır" buyurdu. Şu'be tahdîs etti ki, Vâkıd ibn Muhammed ibn Zeyd şöyle demiştir: Ben babam Muhammed ibn Zeyd'den işittim; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Veylekum" -yahut "Vayhakum"- ta'bîrini söyledi de sonra -Şu'be: Peygamber'in bu ta'bîrlerden hangisini söylediğinde şekkeden şeyhi Vâkıd ibn Muhammed'dir, demiştir-: "Benden sonra birbirlerinin boyunlarını vuran kâfirlere dönmeyiniz!" buyurdu. en-Nadr ibn Şumeyl de Şu'be'den: "Vayhakum"sözünü söylemiştir. ibnu Muhammed, babası Muhammed ibn Zeyd'den "Veylekum" yahut "Vayhakum" şeklinde söylemişti. Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Çöl ahâlîsinden bir adam Peygamber'e geldi de: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet saati ne zaman ayağa kalkacak (yani kıyâmet ne zaman kopacak)? diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Veyleke (Veyl sana)/ Sen kıyâmet için ne hazırladın?" diye Bedevî'ye sordu. Ben onun için (fazla bir amel) hazırlamadım. Ancak ben Allah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum, dedi. "Şübhesiz sen sevdiğinle berabersin" buyurdu.(Enes dedi ki:) Biz: (Yâ Rasûlallah!) Bizler de böyle miyiz (âhirette sevdiklerimizle beraber miyiz)? diye sorduk. "Evet berabersiniz" diye tasdîk edince, biz o gün bu cevâbdan pek şiddetli bir ferah ile ferahlanıp sevindik. gün Mugîre ibn Şu'be'ye âid olup benim yaşımda bulunan bir oğlan çocuğu uğradı daPeygamber: "Eğer bu çocuğun eceli geri bırakılırsa, ihtiyarlık devri bu çocuğa erişmeden(burada hazır bulunanlar için olan) saat kopar" buyurdu. hadîsi Şu'be, Katâde'den özetle söyledi. Katâde: Ben Enes'ten işittim; o daPeygamber'den, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Kişinin Veyleke Sözü Hakkında Gelen Şey Bâbı
6238-) Bize Muhammed ibn Ca'fer, Şu'be'den; o da Süleyman (ibn Mıhrân el-A'meş)'den; o da Ebû Vâil'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kişi sevdiği ile beraberdir" buyurmuştur. Cerir, el-A'meş'ten tahdîs etti ki, Ebû Vâil şöyle demiştir: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah'ın huzuruna bir adam geldi de: Yâ Rasûlallah! Henüz kendilerine katılmamış olduğu bir kavmi, bir zümreyi seven bir kimse hakkında nasıl bit hüküm söylersiniz? diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kişi sevdiği ile beraberdir" buyurdu. hadîsi el-A'meş'ten; o da Ebû Vâil'den; o da Abdullah'tan; o da Peygamber'den senediyle rivayet etmekte Cerîr ibn Abdilhamîd'e, Cerîr ibn Hazım, Süleyman ibn Karm, Ebû Avâne üçlüsü de mutâbaat etmişlerdir. Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Bir kimse henüz kendilerine kavuşmadığı bir topluluğu seviyor! denildi. "Kişi sevdiği kimse ile beraberdir" buyurdu. hadîsin râvîsi Sufyân es-Sevrî'ye el-A'meş'ten rivayet etmekte Ebû Muâviye Muhammed ibn Hazım ile Muhammed ibn Ubeyd mutâbaat etmişlerdir. Abdan tahdîs etti. Bize babam Usmân ibnu Cebele, Şu'be'den; o da Amr ibnu Murre'den; o da Salim ibn Ebi’l-Ca'd'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle haber verdi: adamPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet ne zaman (olacak)? diye sordu. Oda: "Sen onun için ne hazırladın?" buyurdu. O zât: Ben kıyâmet için çok namaz, çok oruç ve çok sadaka hazırlamadım. Lâkin ben Allah'ı ve Rasûlü'nü seviyorum, dedi. "Sen sevdiklerinle beraber olacaksın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: De Ki: Eğer Allahı Seviyorsanız, Bana Uyun Ki, Allah Da Sizi Sevsin Ve Suçlarınızı Örtsün. Çünkü Allah Çok Mağfiret Edici, Çok Merhamet Eyleyicidir Âlu Îmrân: Kavlinden Dolayı Azîz Ve Celîl Olan Allah Sevgisinin -veya Allah İçin Sevmenin- Alâmeti Bâbı
6292-)  Katâde şöyle demiştir: Ben Ükbe ibn Suhbân el- Ezdî'den tahdîs ederken işittim ki, Abdullah ibn Mugaffel (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) parmaklarla -ve sapanla- küçük çakıl taşı atmaktan nehyetti, demiştir. İbn Mugaffel rivayetine devamla: “Şübhesiz ki, bu parmaklarla ve sapan ile taş atmak, avı öldürmez, düşmanı da yaralamaz. Böyle atılan taş, ancak göz çıkarır ve diş kırar” demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Parmaklarla Küçük Çakıl Taşı Atmaktan Nehy Bâbı
6295-) Bize Saîd el-Makbûrî, babası Keysân el-Medenî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyurduğunu tahdîs etti: ve hafifleme sebebi olan) aksırmayı sever, (gaflet ve tenbellik eseri olan) esnemeyi de çirkin görür. Bir kimse aksırıp da Allah 'a hamdetliği zaman, onun hamdettiğini işiten her müslümân üzerine 'Yerhamuke'llâhu (Allah sana merhamet eylesin)' diye mukaabele etmesi aksıran mü 'min için bir hakk olur. Esnemeye gelince; şübhesiz o, şeytândandır. Biriniz esnemek hâli geldiğinde, gücü yettiği derecede onu gidermeye çalışsın! Çünkü biriniz esneyip de 'Hâ' diye ağzını açıp ayırınca, onun bu gafletinden dolayı şeytân güler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Aksırıp Hapşırmaktan Müstehâb Olacak, Esnemekten De Mekruh Olacak Şey Bâbı
6300-) ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Süleyman ibn Yesâr haber verdi. Bana Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma haber verip şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nahr günü Fadl ibn Abbâs'i kendinin arka tarafına, bineğinin gerisine bindirdi. Fadl, güzel yüzlü, temiz giyimli bir genç idi. Peygamber insanların kendisine sorup öğrenmeleri için bineğini durdurdu. Bu sırada Has'am kabilesinden güzel bir kadın Rasûlüllah'tan fetva istemek üzere geldi. Fadl, bu kadına bakmağa başladı. Kadının güzelliği Fadl'ı hayran etmişti. Fadl o kadına bakarken, Peygamber ona yöneldi de eliyle arkaya döndürdü: Fadl'in çenesini tuttu ve onun yüzünü kadına bakmaktan öbür tarafa çevirdi. Kadın: Yâ Rasûlallah! Allah'ın kulları üzerinde bulunan hacc hususundaki farizası babama çok yaşlı bir ihtiyar hâlinde erişti. Deve üzerine binip düz durmağa gücü yetmiyor. Onun adına (vekâleten) benim hacc yapmaklığım onun haccı yerine geçer mi? diye sordu. "Evet (geçer)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6301-)  Bize Zuheyr, Zeyd ibn Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizleri yollarda oturmaktan sakındırırım" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bizim için oralarda oturmalarımızdan kurtuluş yoktur, biz yollarda oturup konuşuruz! dediler. üzerine Rasûlüllah: "Mâdem ki sizler için oralarda oturmak zarureti vardır, öyleyse yola hakkını veriniz!" buyurdu. Yolun hakkı nedir yâ Rasûlallah? dediler. Rasûlüllah: "Haramdan bakışı kısmak, gelip geçenlere ezâ vermekten çekinmek, selâm alıp vermek, ma'rufu emredip münkerden nehyetmektir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı: