Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1404-) Âişe (r.anha)'den (o, şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'e geldi de: Annemin canı ansızın çıktı gitti. Öyle zannediyorum ki, annem söylenebilseydi tasadduk (edilmesini vasıyyet) ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, annem için bir sevâb olur mu? diye sordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet (olur)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Birdenbire Ansızın Ölmek Bâbı
1405-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm hastalığında iken, Âişe gününün geç kaldığından şikâyet ederek: “Ben bugün kimin nevbetindeyim? Yarın kimin nevbetinde olacağım?” der(ve benim günümü özlediğinden dolayı) diğer kadınlarına özür beyân eylerdi. Benim nevbetimde olduğu zaman Allah Peygamber'in ruhunu benim göğsüm ile gerdanım arasında kabzedip aldı. Ve bedeni de benim odamın içine gömüldü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Ebû Bekr Ve Omerin Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1406-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha kalkmadığı hastalığı içinde iken:"Allah, Yehûda ve Nasrânîler'i rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler" buyurdu. (Âişe:) Böyle bir endîşe olmayaydı, Rasûlüllah'ın kabri meydana çıkarılırdı.Şu kadar var ki, Peygamber endîşe etti. Yâhud, O'nun kabrinin bir mescid edinilmesinden endîşe edildi, dedi. isnâdla) Hilâl ibn Humeyd el-Vezzân'dan; o: Urvetu'bnu'z-Zubeyr beni künye sahibi kılıp, bir künye ile künyelendirdi; Halbuki benim çocuğum olmadı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Ebû Bekr Ve Omerin Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1407-) Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Bize Ebû Rekr ibnu Ayyaş(193), Sufyân et-Temmâr'dan haber verdi. Sufyân kendisinin, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in kabrini yer seviyesinden biraz yükseltilmiş deve hörgücü gibi hörgüçletilmiş olarak gördüğünü tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Ebû Bekr Ve Omerin Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1408-) Bize Alî (ibn Mushir), Hişâmibn Urve'den; o da Bâbası Urve ibnu'z-Zubeyr'den tahdîs etti(o, şöyle demiştir): el-Velîdu'bnu Abdilmelik zamanında (Halifeliği 86-95 yılları arasıdır)Peygamber'İn gömülü bulunduğu hücrenin bir duvarı yıkılınca, bunu yapmağa giriştiler. Bu sırada dizine kadar baldır ile beraber bir ayak ortaya çıktı. Bu ayak, Peygamber'in ayağıdır zannederek, oradakiler (yani Omer ibnu Abdilazîz ve beraberindekiler) korkup ağlaştılar. Ve hücrenin aslî vazıyyetini bilen bir kimse de bulamamışlardı. Nihayet Zubeyr'in oğlu Urve, oradaki cemâate hitaben: Allah'a yemîn ederim ki, bu ayak Peygamber'in ayağı değildir. Bu ayak ancak Omer ibn Hattâb'ın ayağıdır, dedi (ve böyle yeminle te'yîd ederek müşkili çözdü). yine Hişâm'dan; o da Bâbası Urve'den; o da halası Âişe'den olmak üzere geldi ki, Âişe, erkek kardeşi Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e şöyle vasıyyet etmiştir: "Siz beniRasûlüllah ve iki halîfesinin yanına gömmeyiniz. Onların beraberinde gömülmek sebebiyle ebedî olarak tezkiye ve medh edilmeyeyim. Siz beni el-Bakî' mezarlığında gömülü bulunan kadın arkadaşlarımın(yani Peygamber'in diğer kadınlarının) yanına gömün".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Ebû Bekr Ve Omerin Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1410-)  Amr ibnu Meymûn el-Evdî şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb'ı gördüm. O, Ebû Lu'lü' tarafından hançerle vurulduğu zaman oğlu Abdullah ibn Omer'e: Mü'minlerin Anası Âişe'ye git de ona: Omer ibnu'l-Hattâb sana selâm ediyor, de. Sonra iki arkadaşımın beraberinde gömülmekliğime ondan müsâade iste, dedi. Burayı ben kendim için ayırmıştım. Fakat bu gün elbette Omer'i nefsime tercîh ederim, dedi. dönüp geldiği zaman Omer ona: Yanında ne haber var? diye sordu. Abdullah da: Ey Mü'minlerin Emîri! Âişe, arkadaşlarının yanına gömülmen için sana izin verdi, dedi. üzerine Omer: Bugün benim için o yere gömülmemden başka, bana ehemmiyetli olan hiçbir iş ve arzu yoktur. Benim ruhum alındığı zaman, cenazemi taşıyınız. Sonra Âişe'ye teslîm ediniz. Sonra: Omer ibnu'l-Hattâb sizden müsâade diler, deyin. Eğer benim orada gömülmeme müsâade ederse, beni orada gömünüz. Eğer müsâade etmezse, beni müslümânlarm kabirlerine götürüp orada gömünüz, diye vasıyyet etti. sırada Omer'in yanına bâzı kimseler gelmiş ve: Ey Mü'minlerin Emîri! Yerine bir halîfe tavsiye etsen! demişlerdi. Omer bunlara hitaben:) Ben bu halîfelik makaamına, Rasûlüllah'ın kendilerinden razı olarak vefat ettiği şu kimselerden daha lâyık hiçbir kimse bilmiyorum. Bunlar aralarında kimi halîfe seçip kabul ederlerse, benden sonra halîfe odur. Artık onun emirlerini dinleyiniz, dedi. Rasûlüllah'ın kendilerinden razı olduğu kimseler olarak şu isimleri sıraladı: Usmân, Alî, Talha, Zubeyr, Abdurrahmân ibnu Avf, Sa'd ibnu Avf, Sa'd ibnu Ebî Vakkaas. sırada Ensâr'dan genç bir kimse Omer'in yanına girdi ve: Ey Mü'minlerin Emîri! Allah'ın senin hakkındaki lutûf ve inayeti ile sevin. İslâm Dîni'ne girmekteki kıdeminden dolayı bilmekte olduğum bu kadar yüksek hizmetlerin vardır. Sonra halîfe seçildin ve adalet ettin. Sonra bütün beşerî faziletlerin ardından şehîdlik (rütbesini kazandın), diye teselli etti. üzerine Omer: Ey kardeşim oğlu! Bugün ben ondan, o da benden uzaklaşan bu halîfelik yok mu? Keşki bunun bana ne ikaabı, ne de sevabı dokunsaydı. Benden sonraki halîfeyi seçmek için ilk muhacirleri tavsiye ederim. Bu ilk muhacirlerin hakklarının tanınması, kendilerine yapılan hürmetin muhafaza edilmesi çok hayır ve büyük isabet olur. Sizlere Ensâr'a da hayırlı olmanızı tavsiye ederim. O Ensâr ki, hicretten evvel Medîne'de ikaamet etmişler, îmâna yardım ve yurd hazırlamışlardır. İşte bütün bunların iyilerinin iyilikleri kabul edilmeli, kötülerinin kötülükleri ve kusurları afvedilmeli. Size Allah'ın ve Rasûlü'nün ahd ve emânında olan bütün müslümânlarm (ve Kitâb ehli olanların) hakklarına hürmetkar olmanızı da tavsiye ederim. Bütün bunların haklan verilmeli, işleri görülmelidir. Mukaatele zarurî olursa, bunların arkalarından mukaatele edilmelidir. Ve insanlara, takatlerinin üstünde teklifler yüklememelidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İle Ebû Bekr Ve Omerin Gömülüşleri Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1411-) Bize Âdem ibn Ebî Iyâs tahdîs edip şöyle dedi: BizeŞu'be, el-A'meş Süleyman ibn Mıhrân'dan; o da müfessir Mucâhid ibn Cebr'-den; o da Âişe'den tahdîs etti ki, Âişe(r.anha) şöyle demiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar, önden göndermiş oldukları amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır" buyurdu. bu hadîsi Abdullah ibnu Abdilkuddûs es-Sa'dî er- Râzî, el-A'meş'ten ve Muhammed ibn Enes de yine el-A'meş'ten olmak üzere rivayet etmişlerdir. hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte Âdem ibn Ebî Iyâs'a, Alî ibnu’l-Ca'd, Muhammed ibnu Ar'ara ve İbnu Ebî Adiyy ayrı ayrı mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölülere Sövmek Ve Kötülemekten Nehyedilmesi Bâbı
1412-) Bize Amr ibnu Murre, Saîd ibnu Cubeyr'den; o da İbnu Abbâs'tan tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Allah'ın la'neti üzerine olası Ebû Leheb Abdu’l-Uzza ibn Abdilmuttalib, Kureyş'i Safa üzerinde topladığı günün bakıyyesinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e hitaben: "Tebben leke “ ( = Yûh sana, helak ve ziyan sana)" demişti. İşte bunun üzerine: "Ebû Leheb'in iki eli kurusun, kendisi de kurudu helak oldu" sûresi indi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölülerin Şerrlilerini Anmak Bâbı
1414-) Bize Şu'be, İbni Usmânibn Abdillah ibn Vehb'den; o da Mûsâ ibn Talha'dan; o da Ebû Eyyûb(radıyallahü anh)'dan tahdîs etti(O, şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'e: Bana, kendimi cennete girdirecek bir amel haber ver! Dedi. Orada bulunanlar; Buna ne oluyor? Bunun ne dileği var ki? Dediler. Peygamber: "Bu, bir hacet sahibidir; nesi olacak" buyurdu da, o sorana karşı: ''Allah'a ibâdet edersin ve O'na hiçbir şeyi ortak kılmazsın; namazı kılarsın, zekâtı verirsin, hısımlığa (iyilik)ekler durursun" buyurdu. Behz ibn Esed şöyle demiştir: Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muhammed ibn Usmân ve onun Bâbası Usmân ibn Abdillah tahdîs ettiler ki, bu ikisi de Mûsâ ibn Talha'dan işitmişler; o da Ebû Eyyûb'dan bu hadîsi işitip rivayet etmiştir. Abdillah el-Buhârî: Muhammed isminin hıfz edilmemiş olmasından endîşe ederim, çünkü o, Amr'dir dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekâtın Vâcib Olması Bâbı
1416-) Bize Vuheyb(ibn Hâlid), Yahya ibn Saîd ibn Hayyân'dan; o da Ebû Zur'a'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti (Ebû Hureyre -radıyallahü anh- şöyle demiştir): Peygamber'e bir bedevi Arab geldi ve: Bana, öyle bir işe delâlet et ki, ben onu işleyince cennete girebileyim, dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak, yalnız Allah'a ibâdet edersin, farz yazılan namazı kılarsın, farz kılınmış olan zekâtı verirsin ve ramazân orucunu tutarsın" buyurdu. Arab: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, ben senden işittiğim bu ibâdetler üzerine bir artırma yapmam, dedi de arkasını dönüp gidince, Peygamber: "Kim, cennet ehlinden bir kimseye bakması kendisini sevindirecekse, işte şu zâta baksın!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekâtın Vâcib Olması Bâbı
1417-) Bize Müsedded, Yahya el-Kattân'dan; o da Ebû Hayyân'dan tahdîs etti. Bu Ebû Hayyân Yahya ibn Saîd: Bana Ebû Zur'a, bu hadîsi Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere haber verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekâtın Vâcib Olması Bâbı
1418-)  Bize Hammâd ibnu Zeyd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebû Hamze (Nasr ibn İmrân) tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Abdu’l-Kays hey'eti Peygamber'e geldiler ve: Yâ Rasûlallah! Bu topluluk Rabîa kabîlesindendir. Seninle bizim aramıza Mudâr kâfirleri girmiştir. Biz sana yalnız haram ay içinde ulaşabiliriz. O hâlde sen bize kestirme bir şey emret de bizler onu senden alalım ve arkamızda kalan kimselerimizi de ona çağıralım, dediler. (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ben size dört şey emrediyor ve dört şeyden de nehyediyorum: Allah'a îmân etmek ve Lâ ilahe ille’llah (Allah'tan başka tanrı yoktur hakikatine) şehâdet etmek" buyurdu ve(parmağını) eliyle şöyle bağladı; devamla:"Namazı kılmak, zekâtı vermek ve ganimet aldığınız şeylerin beşte birini (devlete) vermenizdir. Ve sizleri dubbâı', hantem, nakîr ve müzeffet (denilen kablarda yapılan içkiler)den nehyediyorum" buyurdu.. Süleyman ibn Harb ile Ebu'n-Nu'mân Muhammed ibnu'l-Fadl es-Sedûsî, Hammâd ibn Zeyd'den; "Allah'a îmân, Lâ ilahe ille'llah (Allah'tan başka tanrı yoktur) diye şehâdet etmektir" şeklinde söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekâtın Vâcib Olması Bâbı
1419-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman, Ebû Bekr halîfe olup Arab kabilelerinden bâzıları kâfirliğe dönerek tekrar kâfir olduklarında(onlara karşı ordu şevkine giriştiğinde) Omer, Ebû Bekr'e hitaben: Sen bu insanlara nasıl kıtal yaparsın? Halbuki Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben insanlar Lâ ilahe ille'llâh... (= Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed O 'nun elçisidir) deyinceye kadar onlarla harb yapmakla emr olundum. Kim bu sözü söylerse, artık o kimse İslâm kaanûnunun hakkı karşılığı olmak müstesna, benden malını ve canını korumuş olur. (Gizli günâhlarının)hesabı ise Allah'a âiddir" buyurmuştur, dedi. Bekr de Omer'e karşı: Allah'a yemîn ederim ki, ben namaz ile zekât vermek arasını ayıran kimselerle muhakkak harb ederim. Çünkü zekât, mâlî bir haktır. Allah'a yemîn ederim ki, bunlar Allah'ın Rasûlü'ne veregeldikleri bir dişi oğlağı (yani umûmî olarak zekâtı) benden men' ederlerse, bu zekâtı men' etmek suçundan dolayı onlarla muhakkak harb ederim, dedi. üzerine Omer: Vallahi bu mürtedlerle harb edilmesi hakkındaki hüküm, Allah'ın Ebû Bekr'in göğsünü, gönlünü açıp genişletmiş olmasındandır. Ben bu sayede onlarla harb etmenin hakk olduğunu öğrendim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekâtın Vâcib Olması Bâbı
1421-) Kays şöyle demiştir: Cerîr ibnu Abdillah el-Becelî (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e namaz kılmak, zekât vermek ve her müslümâna hayır isteyici olmak üzere bey'at ettim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekât Vermek Üzere Beyat Edip Ahidleşmek Bâbı
1422-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sahibi, kendisindeki zekât hakkını vermediği zaman deve, kıyâmet günü en kuvvetli haliyle sahibinin üzerine gelir ve onu tabanlarıyla çiğner. Koyun da kendisindeki zekât hakkını vermediği zaman en kuvvetli ve besili haliyle sahibi üzerine gelir ve tırnaklarıyla onu çiğner, boynuzlarıyla da ona vurur". devamla buyurdu: "Bu hayvanların haklarından birisi de su başlarında sütlerinin sağılması(ve oradakilere sadaka edilmesi)dır". Peygamber şöyle buyurdu: "Sakın sizden hiçbiriniz kıyâmet günü zekâtını vermediği davarını omuzunda bağırır hâlde taşıyıp gelmesin ve (yardım isteyerek): Ya Muhammed demesin. O zaman ben ona: Ben senin için hiçbirşey yapmaya mâlik değilim; ben(ilâhî emirleri) tebliğ etmişimdir, derim. Yine sizden hiçbiriniz zekâtını vermediği devesini böğürür hâlde omuzu üzerinde taşıyarak gelmesin ve Yâ Muhammedi demesin. Ben ona: Ben senin lehine hiçbirşeye malik olamıyorum; ben(Allah'ın emir ve nehiylerini)tebliğ etmişimdir, derim".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekât Vermeyen Kimsenin Günahı Bâbı
1423-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ki, Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını vermezse, kıyâmet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için çok zehirli erkek bir yılan suretine konulur. Bu yılanın iki gözü üstünde iki nokta vardır. Bu azgın yılan kıyâmet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzı ile sahibinin çenesini iki tarafından yakalar. Sonra: Ben senin (dünyâda çok sevdiğin) malınım; ben senin hazînenim, der". Ebû Hureyre dedi ki: Bundan sonra Rasûlüllah şu maâldeki âyeti okudu: "Allah'ın fadlından kendilerine verdiğini (harcamakta) cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için bir hayr olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu, onlar için bir şerrdir. Onların cimrilik ettikleri şey, kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır"(Âl-i İmrân: 180).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Zekât Vermeyen Kimsenin Günahı Bâbı
1425-) O da Ebû Saîd(radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Beş ûkıyyeden az mıkdâr (gümüş) da zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Beş vesk mıkdârının aşağısında(ki mahsûllerde)da zekât yoktur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Peygamberin: Beş Ûkıyyeden Az Mikdârdaki Gümüşte Zekât Yoktur Kavlinden Dolayı Zekâtı Verilen Mal Kenz Değildir
1426-) Bize Katâde, Enes(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti(ki, o şöyle demiştir): Urayne kabilesinden bedevî bir takım insanlar, mide ağrısına tutulduklarından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bu kimselere sadaka develerinin bulunduğu yere gitmelerine, develerin sütlerinden ve bevllerinden içmelerine ruhsat verdi. (Bunlar oraya gittiler; iyileşince de) oradaki çobanı öldürdüler ve develeri sürüp götürdüler. Bu haber Medine'ye ulaşınca, Rasûlüllah bunların arkasından bir müfreze yolladı. Akabinde yakalanıp Medine'ye getirildiler. Rasûlüllah bunların (suçlarına göre ceza olarak) ellerini,' ayaklarını kestirdi, gözlerini oydurdu ve Harre taşlığına terketti de, ölünceye kadar orada taşları kemirdiler. hadîsi Enes ibn Mâlik'ten rivayet etmekte Ebû Kılâbe, Humeyd et-Tavîl ve Sabit el-Bunânî, Katâde'ye mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Develerinin Ve Sütlerinin Sırf Yolculara Tahsis Edilip O Yolda Kullanılmaları Bâbı
1426-) Bize Alî tahdîs etti. O Hüşeym'den şöyle dediğini işitmiştir: Bize Husayn haber verdi ki, Zeyd ibnu Vehb şöyle demiştir: Ben Rebeze'ye uğradım. Orada Ebû Zerr ile karşılaştım. Ona: Seni bu menziline indiren nedir? dedim. Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Şam'da bulunuyordum. "... Altını, gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, işte onlara elemli bir azâbı muştula... "(et-Tevbe: 34) âyetinin tefsiri hakkında Muâviye ile ihtilâf ettim. Muâviye: Bu âyet Kitâb ehli hakkında indi, dedi. Ben de: Bu âyet hem bizim hakkımızda, hem de Kitâb ehli hakkında indi, dedim. Bu konuda benimle onun arasında bir niza' oldu. Muâviye, Usmân'a bir mektûb yazıp beni şikâyet etti. Bunun üzerine Usmân da bana, Medine'ye gel diye mektûb yazdı. Medîne'ye geldim. İnsanlar beni bundan evvel hiç görmemişler gibi, yanımda toplanıp çoğaldılar. Ben bu hâli Osmân’a söyledim. Usmân bana: İstersen bir kenara çekilirsin ve yakın bir yerde olursun, dedi. İşte beni bu menzile indiren hâdise budur. Eğer benim üzerime bir Habeşli'yi emîr ta'yîn etmiş olsaydılar, ben muhakkak onu dinler ve itaat ederdim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Peygamberin: Beş Ûkıyyeden Az Mikdârdaki Gümüşte Zekât Yoktur Kavlinden Dolayı Zekâtı Verilen Mal Kenz Değildir
1427-) Bize Ayyaş ibnu'l-Velîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdu'l-A'lâ tahdîs edip şöyle dedi: Bize el-Cuveyrî, Ebu'l-A'lâ'dan tahdîs etti ki, el-Ahnef ibn Kays: Ben bir topluluğun yanına oturdum... demiştir. ve yine bana İshâkibnu Mansûr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdussamed haber verip şöyle dedi: Bana Bâbam Abdu'l-vâris tahdîs edip şöyle dedi: Bize el-Cuveyrî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebu'l-A'lâ ibnu'ş-Şıhhîr tahdîs etti. Onlara da el-Ahnef ibn Kays tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Kureyş ileri gelenlerinden bir cemâatin yanına oturdum. Bu sırada sert saçlı, sert elbiseli ve sert görünüşlü bir kimse geldi; nihayet o topluluğun yanında dikeldi ve onlara selâm verdi. Sonra: Altın ve gümüşleri biriktirip infâk etmeyenlere, üzeri cehennem ateşinde kızdırılmış taşlardan haber ver. Sonra bu taşlar, onlardan her birinin memesi ortasına konulur, nihayet iki kürek kemiğinden çıkar. Kürek kemikleri üzerine konulur; nihayet memeleri ortasından dışarı çıkar. Böylece kürek kemikleri ile memeleri arasında gider gelir, dedi. Bunları söyledikten sonra o zât geri döndü ve direğin yanına oturdu. Ben de onun arkasından gittim ve yanına oturdum. Ben onun kim olduğunu bilmiyordum. Ona: Ben bu insanların senin söylediğin sözlerden hoşlanmadıklarını sanıyorum, dedim. O cevaben: Onlar hiçbir şeyi akıl etmiyorlar. bana şöyle buyurdu, dedi. Ben: Senin dostun kimdir? Dedim. Peygamber'dir, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Zerr! Uhud Dağı'nı görüyor musun?" dedi. Ebû Zerr dedi ki: Rasûlüllah bir ihtiyâcı için beni oraya gönderecek zannederek, gündüzden ne kadar zaman kaldı diye güneşe baktım ve evet Uhud'u görüyorum, dedim. Rasûlüllah: "Uhud Dağı gibi altınım olup, üç dînâr hâriç, bunun hepsini infâk etmek isterim" buyurdu. Bu insanlar ise akıl etmiyorlar; ancak dünyâ metâ'ı topluyorlar. Allah'a yemîn ederim ki, ben Allah'a kavuşuncaya kadar onlardan hiçbir dünyâ metâ'ı istemem ve onlara dînden bir şey de sormam.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Peygamberin: Beş Ûkıyyeden Az Mikdârdaki Gümüşte Zekât Yoktur Kavlinden Dolayı Zekâtı Verilen Mal Kenz Değildir
1429-) İbnu Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: kimseden başkasına gıbta olmaz: Biri şu kimsedir: Allah ona mal vermiş; hem de o malı hakk yolunda harcayıp tüketmeye yetecek kudret bahsetmiştir. İkincisi de şu kimsedir: Allah ona hikmet ihsan etmiş, o da bu ilim ve hikmetle hükmetmekte ve onu başkalarına da öğretmektedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Malı Hakklı Yerde Harcama Bâbı
1430-) Bize Abdullah ibn Munîr tahdîs etti. O, Ebu'n-Nadr'ın şöyle dediğini işitmiştir: Bize Abdurrahmân -ki o, Ibnu Abdillah ibn Dinar'dır-, Bâbası Abdullah'tan; o da Ebû Salih'ten tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: halâl kazancından bir hurma değerinde bir sadaka verirse -ki Allah halâl maldan verilen sadakadan başka hiçbir sadakayı kabul etmez- işte Allah bu halâl sadakayı sağ eliyle kabul eder. Sonra o tek hurma değerindeki sadakayı, dağ gibi oluncaya kadar, sizin birinizin sütten ayrılmış tayını büyütüşü gibi, sadaka sahibi için dikkatle büyütür". hadîsi Abdullah ibn Dînâr'dan rivayet etmede Süleyman ibn Bilâl, Abdurrahmân'a mutâbaat etmiştir. Verkaa ibn Omer, Abdullah ibn Dînâr'dan, o da Saîd ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi. yine bu hadîsi Müslim ibn Ebî Meryem, Zeyd ibn Eslem, Süheyl üçlüsü de Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Temiz Kazançtan Verilir Bâbı
1432-) Bize Ma'bed ibn Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Ben Harise ibn Vehb'den işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: veriniz. Çünkü size öyle bir zaman gelir ki, kişi o sırada sadakasıyla yürür de onu kabul edecek bir kimse bulamaz.(Sadaka verilmek istenilen) her kişi: Bu sadakayı dün getirseydin, muhakkak ben onu kabul ederdim. Fakat bu gün benim için bu sadakaya ihtiyâç yoktur, der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Kabul Edilmeyip Geri Çevrişmesinden Önce Sadaka Vermek Bâbı
1433-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İçinizde mal çoğalıp da (her yer) dolup taşmadıkça kıyâmet kopmaz. Hattâ o sırada mal sahibini, sadakasını kim kabul eder ki diye tasalandırır. Hattâ mal sahibi sadakayı arz eder de, kendisine arzedileceği kimse: Benim mala ihtiyâcım yoktur, der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Kabul Edilmeyip Geri Çevrişmesinden Önce Sadaka Vermek Bâbı
1434-) Bize Muhıll ibnu Halîfe et-Tâî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Adiyy ibn Hâtim (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah'ın yanında idim. Rasûlüllah'a iki kişi geldi. Onlardan biri fakirlikten şikâyet ediyordu. Diğeri de yol kesilmesinden(emniyet ve asayişsizlikten) şikâyet ediyordu.Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlara cevaben şöyle buyurdu: yol kesilmesi mes'elesine gelince, o çok sürmez; az sonra sana bir zaman gelir ki, o vakit ticâret kervanı kimsenin himaye ve kefaletine muhtâc olmayarak, tâ Mekke'ye kadar çıkar (gider). Ortalığın darlık ve fakirlik sıkıntısına gelince, sizin biriniz sadakasıyle dolaşıp da kendisinden bu sadakayı kabul edecek bir kimse bulamayacak bir halde müreffeh günler gelmedikçe, kıyâmet kopmaz. Sonra (âhirette) sizden herbiriniz muhakkak Allah'ın huzurunda, Allah ile kendi arasında hiçbir perde olmayarak ve Allah'ın kelâmını terceme edecek bir tercümân da bulunmayarak duracaktır. Sonra Allah o kula: Ben sana mal vermedim mi? diye muhakkak soracak. O kul da: Evet(verdin Allah'ım),diye muhakkak cevâb verecektir. Sonra Allah: Ben sana bir Rasûl (yani elçi) göndermedim mi? diye elbette sorar. kul da: Evet(gönderdin Rabb'im), diye şübhesiz cevâb verir. hâlde o kimse sağına bakar; cehennem ateşinden başka birşey göremez. Sonra soluna bakar; cehennem ateşinden başka birşey göremez. Binâenaleyh şimdi sizin herbiriniz tek bir hurmanın yarısı ile, bunu da bulamazsa güzel bir sözle olsun kendisini cehennem ateşinden korusun".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Kabul Edilmeyip Geri Çevrişmesinden Önce Sadaka Vermek Bâbı
1435-) Ebû Müsâ(radıyallahü anh)'dan: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: üzerine muhakkak öyle bir zaman gelecektir ki, o vakit bir adam altın sadakasıyle (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak bir fakir bulamayacak. Yine o zaman(harb musîbetleriyle) erkeklerin azlığından ve kadınların çokluğundan dolayı (himayesiz) kırk kadının bir erkeğin arkasından gitmekte oldukları ve onun himayesine sığındıkları görülecektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Kabul Edilmeyip Geri Çevrişmesinden Önce Sadaka Vermek Bâbı
1436-) Ebû Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini temizlemiş; bununla onları bereketlendirmiş olasın.. " maâlindeki(et-Tevbe; 103) sadaka âyeti indiği zaman, biz arkamızda ücretle yük taşımağa (kazancımızdan sadaka verip bu sevaba ermeye) çalışırdık. Sahâbîlerden biri çokça bir para getirip sadaka olarak verdi. Bunu gören münafıklar: Bu murâîdir; gösterişçidir; dediler. Sonra diğer bir kimse geldi ve bir sâ' hurma sadaka verdi. Bu defa da münafıklar: Allah bu adamın bir sâ' sadakasından şübhesiz ganîdir, dediler. Bunun üzerine şu âyet indi: "Sadakalarda, bağışlarda bulunan müzminlerle (bir türlü), güçlerininyetebildiğinden başkasını bulamayan fakirlerle (diğer türlü lâf atarak, kaş göz oynatarak)eğlenenler; Allah onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için acıtıcı bir azâb da vardır”(et-Tevbe: 79).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Velev Ki Yarım Hurma İle De Olsa, Kendinizi Cehennem Ateşinden Koruyunuz” Bâbı
1437-) Ebû Mes'ûd el-Ensârî(radıyallahü anh) şöyle demiştir:(Sadaka -et-Tevbe: 103- âyeti inip de) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sadaka ile emrettiği sıralarda(sadaka vermeye kudreti olmayan) herhangi birimiz çarşıya gider ve arkasında ücretle yük taşır da iki avuç hurma kazanırdı. (Ve bu kazancından sadaka verirdi). Ve şübhesiz bunlardan bâzılarının bu gün yüzbinlik serveti vardır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Velev Ki Yarım Hurma İle De Olsa, Kendinizi Cehennem Ateşinden Koruyunuz” Bâbı
1438-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Ma'kıl'dan işittim, şöyle dedi: Ben Adiyy ibn Hâtim(radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: BenRasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim; hurmanın yarısı ile de olsa kendinizi ateşten koruyunuz" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Velev Ki Yarım Hurma İle De Olsa, Kendinizi Cehennem Ateşinden Koruyunuz” Bâbı
1439-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Bir kerre yanıma bir kadın girdi. Beraberinde iki kız çocuğu vardı; bir şey istiyordu. O sırada yanımda bir hurmadan başka birşey bulamadım. Ben kadına o tek hurmayı verdim. Kadın hurmayı iki çocuğu arasında taksim etti ve kendisi ondan birşey yemedi. Sonra kalktı ve çıkıp gitti. Müteakiben yanımıza Peygamber girdi. Bu vak'ayı kendisine haber verdim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kadın erkek, herhangi bir kimse şu kız çocukları yüzünden herhangi bir suretle sıkıntıya uğratılırsa o kız çocukları kendisi için cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Velev Ki Yarım Hurma İle De Olsa, Kendinizi Cehennem Ateşinden Koruyunuz” Bâbı
1440-) Bize Ebû Hureyre(radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kimse geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ecir ve sevâb yönünden hangi sadaka daha büyüktür? Dedi. Rasûlüllah: "Senin sıhhatli, son derece cimri olduğun, fakirlikten korkar ve zenginliği emel edinir bulunduğun hâlde verdiğin sadakadır. Can boğaza ulaşıp, bu malım fulân içindir, şu malım fulân kimse içindir deyinceye ve bunlarda mirasçıların oluncaya kadar sadakanı geriye bırakma!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Hangi Sadaka Daha Faziletlidir? Ve Sıhhatli Cimri Kimsenin Sadakasının Fazileti Bâbı
1442-)  Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: oğullarından) bir kimse: Yemîn olsun (bu gece) muhakkak bir sadaka vereceğim, dedi ve sadakasıyle dışarı çıktı. Akabinde sadakasını (tesadüfen) bir hırsızın eline koydu. Sabaha ulaştıklarında halk: Bir hırsıza sadaka verilmiştir, diye konuşurlar. Sadakayı veren (bu yanlış işten üzülmeyerek): Yâ Allah, hamd ancak sana mahsûstur (sadaka verdiğim için hamd ederim), dedi de yine: Allah 'a yemin olsun, muhakkak bir sadaka vereceğim, deyip sadakasıyle dışarıya çıktı. defa da bilmeyerek sadakasını zina edici bir kadının ellerine koydu. Sabaha girdiklerinde halk: Zina edici bir kadına bu gece sadaka verilmiş, diye konuşur dururlar. Sadaka veren kimse hiç aldırmayarak: Yâ Allah, sadakamı bir fahişeye, yine senin irâdenle vermiş olduğum için, hamd ancak sana mahsûstur, dedi ve yine: Muhakkak bir sadaka vereceğine yemîn ederek, sadakasıyle dışarı çıktı. Bu sefer de sadakasını bilmiyerek bir zenginin ellerine koydu. Sabaha girdiklerinde halk: Bir zengine sadaka verilmiş diye konuşur oldular. Sadaka veren zât: Yâ Allah! Hırsıza, fahişeye, zengine sadaka verdiğim için de hamd ancak sana mahsûstur, dedi. ona gelindi de şöyle müjdelendi: Hırsıza verdiğin sadakana gelince, umulur ki, o sadaka sebebiyle hırsız hırsızlığından vazgeçer; temiz hayâta kavuşur. Fahişeye gelince, umulur ki, bu kadın da zinasından vazgeçip, temiz ve iffetli olur. Zengin kişiye gelince, umulur ki, bu zengin de aldığı sadakadan ibretlenip utanır da, Allah'ın kendisine ihsan eylemiş olduğu zenginliğinden fakirlere infâk etmeye başlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: İnsan Bilmeyerek Bir Zengine Sadaka Verdiği Zaman Sadakası Makbuldür
1443-)  Bize Ebu'l-Cuveyriye tahdîs etti. Ona da Ma'n ibnu Yezîd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Bâbamın ve dedemin beraberinde Rasûlüllah ile bey'at ettim. Rasûlüllah beni nişanladı ve evlendirdi. Ben Rasûlüllah'a da'vâ arzettim.(O, bana hakk verdi.) Bir defa Bâbam Yezîd, sadaka etmek üzere bir takım altın paralar çıkardı da bunları kendi nâmına tasadduk edivermesi için mescidde bir adamın yanına koydu. Sonra ben geldim, o adamdan bu altınları aldım da, Bâbamın yanına bu altınlarla geldim. Bunun üzerine Bâbam: Vallahi bu altınları sana verilsin diye bırakmadım, dedi ve altınları almak istedi. de Rasûlüllah'a bu da'vâyı arzettim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bâbama hitaben: "Yâ Yezîd, niyet ettiğin sadaka sevabı sana âiddir”. Bana karşı da: “Yâ Ma'n, aldığın sadaka paraları da senindir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: İnsan Bilmeyerek Kendi Oğluna Sadaka Verdiği Zaman
1444-) Bana Hubeyb ibnu Abdirrahmân, Hafs ibnÂsım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: sınıf insan vardır ki, Allah kendi gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmayan kıyâmet gününde, bunları kendi arşının gölgesinde gölgelendirir: Âdil imâm(yani devlet başkanı);Allah'a ibâdet ederek temiz bir hayât içinde serpilip büyüyen genç; gönlü mescidlere sevgiyle bağlanmış olan namâzlı kimse; Allah için sevişen ve bu sevgi ile birleşip, bu sevgi ile ayrılan iki kişi; içtimaî mevkf sahibi ve güzelliği olan bir kadın tarafından çağırılıp da kadınlığını kendisine arz ettiğinde; 'Ben Allah 'tan korkarım' cevabiyle karşılık veren er kişi; sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak derecede gizli sadaka veren zengin kişi; insanlardan tenhâ (boş) olarak Allah'ı anıp gözleri yaş döken takvâlı kişi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Rağbet Edilecek Sadaka Bizzat Kendi Sağ Eliyle Verilen Sadakadır Bâbı
1445-) Ben Harise ibn Vehb eI-Huzâî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Sizler sadakalarınızı veriniz. Çünkü sizin üzerinize öyle bir zaman gelecektir ki, o vakit insan kendi sadakasıyle yürür de vermek istediği kimse: Sen bu sadakayı dün getirmiş olaydın ben onu senden kabul eder alırdım, amma bu güne gelince artık benim için ona hiçbir ihtiyâç yoktur, der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Rağbet Edilecek Sadaka Bizzat Kendi Sağ Eliyle Verilen Sadakadır Bâbı
1446-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: evinin yiyeceğinden, aile dirliğini bozucu olmayarak (israf etmeyerek) infâk ve ikram ettiğinde, infâk etmesi sebebiyle kadın için bu infâkın sevabı vardır, bu malı kazanması sebebiyle kocası için de sevabı vardır, bu malı bekleyen bekçi için de bir o kadar sevâb vardır. Bunlardan bâzısının ecri, diğerlerinin sevabından hiçbirşey eksiltmez".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadakasını Bizzat Kendisi Vermeyip De Hizmetçisine Vermesini Emreden Kimse Bâbı
1447-) ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu’l-Müseyyeb haber verdi. O Ebû Hureyre'den işitmiştir.Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sadakanın hayırlısı bir zenginlik üzerinden ayrılıp verilendir. İnfâk ve tasadduka da nafakası üzerine vâcib olan kimse ile başla" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Sadaka Ancak Bir Zenginlik Üzerinden Verilir
1448-) Bize Hişâm, Bâbası Urve ibn Zubeyr'den; o da Hakîm ibn Hızâm (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: el, alçak elden hayırlıdır. Sadaka vermeye nafakası üzerine vâcib olanlara ihsan ile başla. Sadakanın hayırlısı (yânı kâmil olanı) bir zenginlik üzerinden verilenidir. Dilenmekten ve çirkin işlerden çekinip iffetli kalmak isteyeni Allah iffetli kılar; insanlardan müstağni olmak isteyeni de Allah zengin kılar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Sadaka Ancak Bir Zenginlik Üzerinden Verilir
1449-) Bize Ebu'n-Nu'mân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb es-Sahtiyânî'den; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, İbn Omer (radıyallahü anh): Ben Peygamber{sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Sadaka Ancak Bir Zenginlik Üzerinden Verilir
1450-) ve bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde iken sadakayı, iffetli kalmaya çalışmayı ve isteyiciliği zikredip: "Yüksek el alçak elden hayırlıdır. Çünkü yüksek el infâk edici (yani verici), alçak el ise isteyici eldir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Sadaka Ancak Bir Zenginlik Üzerinden Verilir
1451-) Ukbe ibnu'l-Hâris(radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize ikindi namazını kıldırdı. Acele gitti, sonra evine girdi. Akabinde çok geçmeden cemâatin yanına çıktı. Benim tarafımdan yahut başka biri tarafından bu sür'atli girip çıkmasının sebebi kendisine söylendi. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Evde sadakadan bir mıkdâr altın geriye bırakmıştım. Onu bu gece evde bulundurmamı istemedim de hemen onu taksim ettim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadakayı Gününden Geciktirmeyip Acele Vermeyi Seven Kimse Bâbı
1452-) Bize Adiyy(ibn Sabit), Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir bayram günü(musallaya) çıktı ve yalnız iki rek'at namaz kıldırdı. Ondan evvel de, sonra da hiçbir namaz kılmadı. Sonra yanında Bilâl olduğu hâlde kadınların bulunduğu tarafa meyi etti de, onlara va'z etti ve onlara sadaka vermelerini emreyledi. Bunun üzerine kadınlar bilezikleri, altın, gümüş halka ve küpeleri atmaya başladılar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Vermeye Teşvik Etmek Ve Sadaka Verilmesi Hususunda Şefaat Ve Delalet Eylemek Bâbı
1453-) Bize Ebû Burde, İbnu Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir isteyici geldiğinde yahut kendisinden herhangi bir hacet istenildiğinde bize: "Siz de (bu işin meydana gelmesi için bana) delâlet ediniz, ecre nail olursunuz. Gerçi Allah, Peygamber'inin dili üzerine (yânı onun niyaz ve şefaati üzerine) ne dilerse onu yerine getirecek (infâz eyleyecek)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Vermeye Teşvik Etmek Ve Sadaka Verilmesi Hususunda Şefaat Ve Delalet Eylemek Bâbı
1454-) Bize Abdetu(ibnu Süleyman), Hişâm'dan; o da Fâtıma(bintu'l-Munzir)'dan haber verdi ki, Ebû Bekr kızı Esma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Kesenin ağzını iple boğma, senin üzerine de nasibin bağlanıp boğulur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Vermeye Teşvik Etmek Ve Sadaka Verilmesi Hususunda Şefaat Ve Delalet Eylemek Bâbı
1455-) Bize Usmân ibnu Ebî Şeybe, Abdet'ten yukarıdaki senedle tahdîs etti. Bu rivayette Peygamber, Esmâ'ya: "Malım sayıp zabtetme! Allah da sana nimetlerini sayıp zabteder" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka Vermeye Teşvik Etmek Ve Sadaka Verilmesi Hususunda Şefaat Ve Delalet Eylemek Bâbı
1456-) Bize Ebû Âsim, İbnu Cureyc'den tahdîs etti. (Buhârî dedi ki) H ve yine bana Muhammed ibnu Abdirrahîm, Haccâc ibn Muhammed'den tahdîs etti ki, İbnu Cureyc şöyle demiştir: Bana İbnu Ebî Muleyke, Abbâd ibn Abdillah ibni'z-Zubeyr'den haber verdi. Abbâd'a da Bâbası Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Esmâ'dan şöyle haber vermiştir. Ebû Bekr'in kızı Esma bir defasında Peygamber'in yanına geldiğinde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona hitaben: "Sakın çömlekte para saklama! Saklarsan, Allah da sana karşı ni'metini saklayıp tutar. (Ey Esma), gücün yettiği kadar\az olsa da sadaka ver"buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Sadaka, İnsanın Gücü Yettiği Mikdarda Verilmelidir Bâbı
1457-) Bize Cerîr, el-A'meş'ten; o da Ebû Vâil'den tahdîs etti ki, Huzeyfe(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer: Rasûlüllah'ın fitneden bah-, seden hadîsini hanginiz ezberinde tutuyor? Diye sordu. Huzeyfe dedi ki: Onu Rasûlüllah'ın dediği gibi ben ezberimde tutuyorum, dedim. Omer: Sen O'na (yânı Rasûlüllah'a) karşı çok cesursun. Peki nasıldır? Dedi. Huzeyfe dedi ki: "İnsanın ailesi, çocukları, komşusu yüzünden uğradığı fitneyi namaz kılmak, sadaka vermek ve iyilik etmek örter" dedim. -Râvî Süleyman ibn Mıhrân el-A'meş: Ebû Vâil bâzan "Namaz kılmak, sadaka vermek, iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek... " şeklinde söylemiştir, dedi.- Omer: Hayır; sormak istediğim bu fitne değil, lâkin denizin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitneyi sormak istiyorum, dedi. Huzeyfe dedi ki: Ey Mü'minlerin Emîri, o fitneden senin üzerine birşey yoktur; seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedim. Omer: O kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? diye sordu. Huzeyfe dedi ki: Hayır, açılmıyacak; fakat kırılacak, dedim. Omer: Şübhesiz olan şu ki, o kapı kırıldığı zaman ebeden (yani kıyâmete kadar) kilitlenemez, dedi. Huzeyfe dedi ki: Ben evet, dedim. Râvî Şakîk şöyle dedi: Biz Huzeyfe'ye: Kapı kimdir? diye sormaktan korktuk da, Mesrûk'a: Bunu Huzeyfe'den sen sor, dedik. Şakîk dedi ki: Mesrûk bunu Huzeyfe'ye sordu. Huzeyfe:(Kapı) Omer (radıyallahü anh) 'dir, dedi. Şakîk dedi ki: Biz Huzeyfe'ye: Peki Omer senin kasdettiğin kimsenin kendisi olduğunu bildi mi? dedik. Huzeyfe: Evet, yarından evvel bir gece bulunduğunu bildiği gibi. Bunun sebebi şudur: Çünkü ben ona içinde yalan yanlış olmayan bir hadîs söyledim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Bâb: Sadaka Günahı Örter
1458-)  Hakîm ibn Hızâm(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben: Yâ Rasûlallah! Câhiliyet devrinde kendileriyle ibâdet edegelmekte olduğum sadaka vermek, köle âzâd eylemek, hısımlık bağım devam ettirmek nev'inden bir takım işler hakkında ne düşünürsün? Bu işlerde benim için ecr ve sevâb var mıdır? dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen, geçmiş olan hayırların üzerine İslâm'a girdin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Müşrilik Halinde İken Sadaka Veren, Sonra Da Müslüman Olan Kimse ? Bâbı
1459-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kocasının yiyeceğinden, bozguncu olmayarak sadaka verdiği zaman, bu sadakadan dolayı kadının bir ecri olur. Bu malı kazandığı için kocasının da ecri, bu malın bekçisinin de bunun kadar bir ecri olur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Hizmetçi, Efendisinin Emri İle Serveti Bozucu Olmayarak Sadaka Verdiği Zaman, Bu Hizmetçinin De Sevab Alacağı Bâbı
1460-) Ebû Mûsâ(radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: emrini tam olarak yerine getirecek olan -Belki de şöyle buyurdu: Efendisi tarafından kendisine emredilen sadakayı tamamen, derhâl ve gönül hoşluğu ile verilmesi emrolunan kişiye verip teslim edecek olan-müslim, emniyetli bekçi, sadaka veren iki hayır sahibinden birisidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'z-zekât
Konu: Hizmetçi, Efendisinin Emri İle Serveti Bozucu Olmayarak Sadaka Verdiği Zaman, Bu Hizmetçinin De Sevab Alacağı Bâbı