Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
2917-)
ez-Zuhrî şöyle demiştir: Ben Urvetu'bnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkamatu'bnu'l-Vakkaas'tan, Ubeydullah ibn Abdillah'tan bu Âişe hadîsini işittim. Bu râvîlerin her biri bana bu hadîsten bir taifeyi tahdîs etti. Âişe şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sefere çıkmak istediği zâmân kadınları arasında kur'a çekmek âdetinde idi. Onlardan hangisinin kur'ası çıkarsa Peygamber o kadınla sefere çıkardı.(Musta'lık oğulları'na doğru) çıkmak istediği bir gazvede Peygamber biz kadınlar arasında kur'a çekti. Bu kur'a da benim payım çıktı. Bu sebeble ben Peygamber'in beraberinde sefere çıktım. Bu sefer, Hicâb (el-Ahzâb: 53,59) âyeti indirildikten sonra
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Erkeğin Kadınlarından Bâzısını Bırakıp, Birini Beraberinde Gazveye Taşıması Bâbı
2918-)
Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Uhud harbinde insanlar bozulup Peygamber'in yanından dağılmışlardı. Enes dedi ki: İşte bu tehlikeli harb gününde Ebû Bekr'in kızı Âişe ile(anam) Ümmü Suleym'i muhakkak şöyle gördüm: Bunlar kollarını sıvamışlardı. Ben onların ayaklarının halhallarını görüyordum. Bunlar çabuk çabuk ve devamlı arkalarında su kırbalarıyle koşuyorlardı. râvî (Ca'fer ibn Mihrân) şöyle demiştir: Onlar sırtlarında su kırbalarını taşıyorlar, sonra bunu yaralıların ağızlarına boşaltıyorlar, sonra tekrar çabucak dönüyorlar, kırbaları dolduruyorlar, sonra yine acele gelip kırbaları yaralı askerlerin ağızları içine boşaltıyorlardı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Cenk Etmeye Çıkmaları Ve Erkeklerle Beraber Harbe Katılmaları Bâbı
2919-)
Sa'lebe ibnu Ebî Mâlik şöyle demiştir: Omer ibnu'l- Hattâb (radıyallahü anh) Medine kadınlarından bir takım kadınlar arasında birçok futalar taksim etti de iyi bir fûta arta kaldı. Yanında bulunan bâzı kimseler ona: Ey Mü'minlerin Emîri! Şu futayı da yanındaki Rasûlüllah'ın kızına ver! Dediler ve onunla Alî'nin kızı Ummü Kulsüm'ü -ki Omer'in zevcesidir- kasdetmişlerdi. Bunun üzerine Omer: Bu futaya Ümmü Selît daha lâyıktır. Ümmü Selît,(hicretten sonra) Rasûlüllah'a bey'at eden Ensâr kadınlarındandır, dedi ve (lâyıklık sebebinden olmak üzere) şunu da söyledi: Çünkü Ümmü Selît, Uhud günü su kırbalarını yüklenir, bize su taşırdı. Abdillah el-Buhârî: Metindeki "Kânet", "Tezfiru” =Diker idi ma'nâsına da gelir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Gazvede Askerlere Su Kırbaları Taşımaları Bâbı
2920-)
Muavviz kızı er-Rubeyyı'(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz kadınlarPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber (gazvede) bulunurduk da mücâhidlere su verir ve onlara hizmet ederdik. Yaralıları ve şehîdleri Medine'ye geriye götürür idik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Cenk Esnasında Yaralıları Tedâvî Etmeleri Bâbı
2921-)
er-Rubeyyı' bintu Muavviz(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz kadınlarPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde gazve ederdik ve mücâhidlere su verir, onlara hizmet ederdik. Yaralıları ve şehîdleri Medine'ye geri götürür idik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadınların Yaralıları Ve Şehîdleri Geri Götürmeleri Bâbı
2922-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Amcam) Ebû Âmir, dizkapağından vuruldu. Hemen ben Ebû Âmir'in yanına vardım. O bana: Şu oku dizimden çek, çıkar! Dedi. Ben de hemen oku çekip çıkardım. Fakat okun yerinden bir su boşanıp aktı... Sonra ben Peygamber'in huzuruna girdim ve Ebû Âmir'in haberini kendisine haber verdim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şu duayı söyledi: li ubeydin Ebî Âmirin = Yâ Allah! Kulcağızın Ebû Âmir'e mağfiret eyle!)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Îsabet Almış Olan Bedenden Okun Çekilip Çıkarılması Bâbı
2923-)
Bize Abdullah ibn Âmir ibn Rabîa haber verip şöyle dedi: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret edip geldiği zaman (düşman baskınından endîşe ederek) uykusuz kalıyordu ve: "Keski sahâbîlerimden elverişli bir kimse bu gece beni bekleyip korusa" dedi. Tam bu sırada ansızın bir silâh sesi işittik. Peygamber: "Kimdir o?" diye seslendi. Ben Sa'd ibnu Ebî Vakkaas'ım; sana bekçilip edip korumak için geldim, dedi. üzerine Peygamber uyudu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Allah Yolunda Düşman Baskınından Korunmak İçin Nevbet Bekleme Nin Fazileti Bâbı
2924-)
Ebû Salih, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Altın, gümüş, saçaklı kadife, siyah zencefil kumaş kulu olan kişiler kahrolsun! Böyle kişiye verilirse razı olur, verilmezse razı olmaz". hadîsi İsrâîl ibn Yûnus ile Muhammed ibn Cuhâde ref etmediler; her ikisi de Ebû Husayn'dan söylediler; onlar bu hadîsi onun üzerinde durdurdular. .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Allah Yolunda Düşman Baskınından Korunmak İçin Nevbet Bekleme Nin Fazileti Bâbı
2925-)
Buhârî şöyle dedi: Bize Amr ibnu Merzûk şunu ziyâde edip şöyle dedi: Bize Abdurrahmân ibnu Abdillah ibn Dînâr kendi Bâbasından; o da Ebû Salih Zekvân'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: kulu, gümüş kulu, dört köşeli ve zencefil kumaş kulu kahrolsun! Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse kızar. Böyle (dünyâ düşkünü) kişi sürünsün; zarara yuvarlansın! Vücûduna diken battığında cımbızla çıkaran bulunmasın! hayır ve saadet şu kula lâyıktır ki, o Allah yolunda cihâd için atının dizginini tutmuş, başı dağınık, iki ayağı tozlanmıştır. Eğer bu gâzî (öncü olarak) ileri karakolda düşman beklemekte ise, o tam ma'nâsıyle düşman beklemekte olur. Eğer askerin gerisinde (ardçı olarak)vazifede ise, orada hakkıyle nevbeiçilik vazifesinde olur. Bu mücâhid bir meclise girmek için izin isterse (küçük görülüp) kendisine izin verilmez. Bir hususta şefaat edecek olursa şefaati kabul edilmez" Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Bu hadîsi İsrâîl ile Muhammed ibn Cuhâde, Ebu'l-Husayn'dan olmak üzere ref etmediler. Kur'ân'da 'Fe ta'sen lehum = O küfredenlere gelince, onların hakkı yüzükoyun kapanmaktır"(Muhammed: 8) buyurdu. Bu, "Allah onları yüzükoyun kapatsın" buyuruyor gibidir. "Tûbâ"(er-Ra'd: 29) kelimesine gelince, o her tayyib ve güzel şeyden fu'lâ veznidir. O aslında "tı"dan sonra "yâ" idi. "Yâ", "vâv"a tahvîl edildi. O, "Tâbe; Yetîbu" fiilindendir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Allah Yolunda Düşman Baskınından Korunmak İçin Nevbet Bekleme Nin Fazileti Bâbı
2926-)
Sabit el-Bunânî'den taridîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben(bir seferde) Cerîr ibn Abdillah el-Becelî'ye yoldaşlık ettim. Cerîr bana hizmet ediyordu. Halbuki Cerîr, Enes'ten daha yaşlı idi. Cerîr: Ben Ensâr'ın (Rasûlüllah'a ta'zîm ve hizmet nev'inden) yapmakta olduklarını gördüğüm bir şeyi, onlardan bulacağımı herkese muhakkak ikram ederim, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Hizmet Etmenin Fazileti Bâbı
2927-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Ben Peygamber'e hizmet eder olduğum hâlde O'nunla birlikte Hayber gazvesine çıktım. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) oradan dönerek(Medine'ye geldiği ve) kendisine Uhud Dağı göründüğü zaman: "Şu Uhud'dur, O bizi sever, biz de onu severiz" buyurdu. Sonra Peygamber eliyle Medine'ye işaret ederek şunları söyledi: " Allahım! Ben Medine'nin şu iki kara taşlık arasındaki sahasını, İbrâhîm Peygamber'in Mekke'yi haram kılması gibi, hürmet edilmesi vâcib bir yer kılıyorum. Allahım! Bizim sâ' ölçeğimiz içinde ve müdd ölçeğimiz içinde (ölçülen yiyeceklerimizi) bize bereketli kıl!"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Hizmet Etmenin Fazileti Bâbı
2928-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber ile beraber (bir seferde) bulunduk. (Bizden kimi oruçlu, kimi oruçsuzdu. Sıcak bir günde bir konak yerine indik.) Bizden çoğumuz kendi elbisesiyle gölgeleniyordu. Fakat şu oruç tutanlar (takatsizliklerinden) hiçbir iş yapmadılar. Oruçsuzlar ise develeri sürdüler, hizmet ettiler, yemek pişirme, hayvanları sulama ve yemleme işlerini gördüler. Bütün bu faaliyetler üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bugün oruç tutmayanlar tam ücret alıp gittiler"buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gazvede Hizmet Etmenin Fazileti Bâbı
2929-)
Bize Abdurrazzâk, Ma'mer'den; o da Hemmâm'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: bir parmak kemiğinin bahşettiği iyilik ve hizmete karşı bir sadaka vardır. Herbir gün içinde hayvanına binmek veya eşyasını yüklemek isteyen kimseye yardım etmek, hayvanına bindirmek yahut eşyasını yüklemek de bir sadakadır. Güzel bir söz de bir sadakadır. Namaza gitmek yolunda sahibinin attığı her bir adım da büyük bir sadakadır. (İhtiyâcı olana) yol göstericilik yapmak da bir sadakadır"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yolculukta Arkadaşının Eşyasını Taşıyan Kimsenin Fazileti Bâbı
2930-)
Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir gün Allah yolunda sınır muhafazasına bağlı kalıp nevbet beklemek (sevabı)dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetten işgal ettiği az bir yer de dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır. Kulun Allah yolunda yürüyeceği bir akşam yürüyüşü yahut bir sabah yürüyüşü de dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Bir Gün Sınır Muhafazasına Bağlı Kalıp Nevbet Beklemenin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Fazileti Bâbı:
2931-)
Bize Ya'kûb, Amr'dan; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Talha'ya: "Benim için oğlan çocuklarınızdan bir çocuk ta'yîn et de Hayber'e çıkıp varıncaya kadar bana hizmet etsin" buyurdu. üzerine (üvey Bâbam) Ebû Talha beni hayvanının arkasına bindirerek çıkardı. Ben bulûğa yaklaşmış bir oğlan çocuğu hâlinde idim. Artık ben konakladığı zaman Rasûlüllah'a hizmet ediyordum ve O'ndan çok kerre şunları söylemekte olduğunu işitir dururdum: innî eûzu bike mine'l-hemmi vel-hazeni ve'l-aczi ve'l-keseli ve'l-buhli ve’l-cubni ve dalaı'd-deyni ve galebeti'r-ricâli (Yâ Allah! Ben gamdan, hüzünden, acizlikten, tenbellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç ağırlığından ve adamların birbirini öldürmelerinden Sana sığmıyorum)". Hayber'e geldik. Allah O'na kaleyi açınca, kendisine Huyey ibn Ahtab'ın kızı Safiyye'nin güzelliği zikrolundu. Safiyye yeni gelin olduğu hâlde kocası öldürülmüştü. Rasûlüllah, Safiyye'yi kendisi için ayırdı. Ve Safiyye ile yola çıktı. Nihayet Seddu's-Sahbâ denilen yere ulaştık. Safiyye orada hayızdan temizlendi,, akabinde Rasûlüllah onunla evlendi. Sonra küçük bir sofra içinde hurma, yağ ve keşten yapılan hays aşı yaptı. Bundan sonra Rasûlüllah: "Etrafındaki insanlara bildir(yemeğe gelsinler)" buyurdu. İşte bu, Rasûlüllah'ın Safiyye üzerine yaptığı düğün aşı oldu. Sonra Medine'ye doğru yola çıktık. Enes dedi ki: Bu sırada ben Rasûlüllah'ı gördüm ki, O, Safiyye'yi kendi arkasında bir abâ ile örtüyordu. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi binek devesinin yanında oturuyor, kendi dizini koyuyor, Safiyye de kendi ayağını Rasûlüllah'ın dizi üzerine koyarak deveye biniyordu. Nihayet Medine üzerine yükseldiğimizde Rasûlüllah, Uhud'a baktı da: "Bu, bizleri seven bir dağdır; biz de onu severiz" buyurdu. Sonra Medine'ye baktı da şöyle duâ etti: " Allahım! Ben Medine'nin iki kara taşlığı arasındaki sahayı, İbrahim Peygamber'in Mekke'yi haram kıldığı gibi haram kılıyorum. Allahım! Sen Medîneliler'e müdd ve sâ' ölçeklerinde bereket ver!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Hizmet Ettirmek İçin Çocukla Gazaya Giden Kimse Bâbı
2932-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bana (teyzem) Ümmü Haram tahdîs etti. Ona bir gün kendi evinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) söylemiştir: Peygamber gülerek uykusundan uyanmış. Ümmü Haram: Yâ Rasûlallah! Seni güldüren nedir? Demiş. Rasûlüllah: "Ümmetimden bir kavme hayret ettim ki, tahtları üzerine kurulmuş hükümdarlar gibi gemilere binip deniz yolculuğu ediyorlar" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et! dedim. "Sen onlarla berabersin" buyurdu. yine bir süre daha uyudu. Bundan da gülerek uyandı da yine evvelki sözleri gibi söyledi. Bu, iki yahut üç kerre oldu. Ben: Yâ Rasûlallah! Beni de onlardan kılması için Allah'a duâ et! dedim. üzerine Rasûlüllah: "Sen evvelkilerden oldun" buyuruyordu. ardından Ubâdetu'bnu's-Sâmit, Ümmü Haram ile evlendi ve Ümmü Harâm'la beraber deniz gazasına çıktı. Sonunda Ümmü Haram geriye döneceği zaman binmesi için kendisine bir binek hayvanı yaklaştırıldı. Akabinde hayvandan düştü ve boynu kırıldı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cihâd Ve Başka Maksadlar İçin Gemilere Binip Deniz Yolculuğu Yapmak Bâbı
2933-)
Mus'ab şöyle demiştir: Bâbam Sa'd ibn Ebî Vakkaas diğer sahâbîler üzerinde kendisinde (yiğitlik ve zenginlik yönünden) bir üstünlük olduğunu düşünürdü. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler ancak zaîflarınız (ın duası) sebebiyle yardım ediliyor ve rızıklandırılıyorsunuz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Zayıflarla Ve İyi İnsanlarla Yânı Onların Bereketi Ve Duâlarıyle Yardım İsteyen Kimse Bâbı
2934-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dînâr'dan -ki o, Câbir'den işitmiştir- ve Ebû Saîd el-Hudrî'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir zaman gelir ki, o zamanda insanlardan bir cemâat gaza eder. Onlara: İçinizde Peygamber'le sohbet eden kimse var mıdır? Diye sorulur da: Evet var! Diye cevâb verirler. ordu içindeki sahâbîye (hürmeten zafer kapısı) açılır. Sonra bir zaman daha gelir. Onlara da: İçinizde Peygamber'in sahâbîlerine yoldaşlık eden kişi var mıdır? Diye sorulur. Bu soranlara da: Evet, vardır! Diye cevâb verilir ve zafer yolu açılır. Sonra (üçüncü) bir zaman daha gelir. (Yine harb edilir).Onlara da: İçinizde Peygamber'in sahâbîlerinin sahâbîsiyle sohbet eden kimse var mıdır? Diye sorulur. Bu defa da: Evet vardır! Denilir. Ve yine feth verilir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Zayıflarla Ve İyi İnsanlarla Yânı Onların Bereketi Ve Duâlarıyle Yardım İsteyen Kimse Bâbı
2935-)
Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ve müşrikler karşılaşıp harb ettiler. (O günün harbi sona erip)Rasûlüllah kendi askerinin karargâhına, düşman tarafı da kendi askeri karargâhlarına dönmüşlerdi. Rasûlüllah'ın sahâbîleri içinde bir adam vardı ki, o, düşman ordusundan ayrı düşen yahut orduya katılmamış bulunan her bir düşmanın arkasını bırakmayıp amansız ta'kîb ediyor ve onu kılıcıyla vuruyordu. Bir sözcü: Bu gün bizden hiçbir kişi fulânın gösterdiği kahramanlık derecesinde yeterlilik gösteremedi! Bunun üzerine Rasûlüllah: "Fakat o, cehennem ehlindendir!" buyurdu. Sahâbîlerden biri: Ben o kimseyle beraber olup onu gözleyeceğim, dedi , dedi ki: Bu sahâbî o adamın beraberinde harb sahasına çıktı ve harb saffının neresinde durdu ise o da onunla beraber durdu. O, harbde ne derece çeviklik gösterdi ise, o sahâbî de onunla bile çeviklik gösterdi. dedi ki: Nihayet o fulân kimse ağır bir surette yaralandı. (Bu ağır yara acısıyle) ölümü çabuklatmak istedi de kılıcının demirini yere koydu, kılıcın sivri tarafını da iki memesi arasına koydu, sonra kılıcın üstüne meyledip yüklendi. Ve bu suretle kendini öldürdü. Bunun üzerine onu izleyip gözeten sahâbî(Huzâî) Rasûlüllah'ın yanına vardı da: Şehâdet ederim ki, Sen muhakkak Allah'ın Rasûlü'sün, dedi. Rasûlüllah: "Bu (şehâdetin sebebi) nedir?" diye sordu. Huzâalı sahâbî şöyle dedi: Biraz evvel şu cehennem ehlinden olduğunu söylediğin kişi; işte onun hakkında verdiğiniz haberi insanlar büyüttü. Ben de: Ben sizin için bu adamı izleyip gözetleyeceğim dedim. Ve hakîkaten arkası sıra çıkıp, onun her hareketini araştırdım. Sonunda bu adam ağır surette yaralandı. Ve ölümün çabuk gelmesini isteyerek kılıcının demirini yere, keskin ağzını da iki memesi arasına koydu. Sonra kılıcının üstüne meyledip yüklendi. Ve bu suretle kendisini öldürdü. Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şübhesiz bir kısım adam vardır ki, insanlara görünen işlerde cennet ehline-yaraşan hayırlı işler yapar. Halbuki o, cehennem ehlindendir. Ve yine insanlardan öyle kimse vardır ki, insanlara görünen işlerde cehennem ehlinin yapacağı kötü işler yapar. Halbuki o, cennet ehlindendir" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Kimse Kesin Surette Fulân Şehîddir Demez
2936-)
O şöyle demiştir: Ben Seleme ibnu’l-Ekva(radıyallahü anh)'dan işittim; o şöyle dedi: Bir kerre Eslem oğullarından bir cemâat ok atma ta'lîmi yarışı yaparlarken Peygamber yanlarına uğradı da: "Ey İsmâîl (Peygamber'in) oğulları, ok atınız; çünkü sizin (o büyük)Bâbanız usta bir atıcı idi. Siz de atınız!(Bu yarışta) ben de Fulân oğulları ile beraberim" buyurdu. Seleme dedi ki: (Peygamber böyle deyince) o iki fırkanın biri (yânı karşı taraf) ellerini atıştan çektiler (ok atmadılar). Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Size ne var ki atmıyorsunuz?" diye sordu. Onlar: Sen onlarla (yani Mıhcen oğulları grubu ile) beraberken biz nasıl atarız! Diye cevâb verdiler. Peygamber: "Haydi, atın, ben sizin hepinizle beraberim" buyurdu (da oradakileri atışa teşvik eyledi).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atış Talimine Teşvîk Etmek Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2937-)
Ebû Useyd Mâlik ibn Rabîa(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bedr günü biz Kureyş'e karşı saff bağladığımız ve Kureyş de bize karşı harb saffı nizâmına girdikleri zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Düşman ok menziline girdiğinde ok atmaya devam ediniz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Atış Talimine Teşvîk Etmek Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2938-)
ez-Zuhrî'den; o da İbnu'l-Müseyyeb'den haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Habeşliler, Peygamber'in yanında harbeleriyle oyun oynadıkları sırada Omer içeriye girdi ve çakıl taşlarına uzanıp Habeşliler'e çakıl taşlan attı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Omer, onları serbest bırak!" buyurdu. Ve Alî ibnu'l-Medînî şunu ziyade edip, dedi ki: Bize Abdurrazzâk tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ma'mer haber verdi ki, bu oyun mescidde vâki' olmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kısa Mızraklarla Ve Kılıç, Yay Gibi Harb Aletleriyle Oyun Oynamak Bâbı
2939-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Talha, Peygamber'in beraberinde bir tek kalkanla sütrelenip korunmaya çalışırdı. Ebû Talha güzel atıcı idi. O attığı zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yukarıya yükselir de onun okunun düştüğü yere bakardı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kalkan Ve Harbde Arkadaşının Kalkanıyle Sütrelenip Korunan Kimse Bâbı
2940-)
Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Uhud günü)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in miğferi başı üzerinde kırıldığı, yüzü kanlara bulandığı ve azı dişleri ile ön dişleri arasındaki dişleri kırıldığı zaman Alî kalkan içinde arka arkaya su getiriyor, Fâtıma da kanı yıkıyor idi. Nihâyet Fâtima kanın sudan daha çok artmakta olduğunu görünce bir hasır parçasına yöneldi de onu yaktı ve külünü Peygamberin yarası üzerine yapıştırdı, akabinde kan kesildi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kalkan Ve Harbde Arkadaşının Kalkanıyle Sütrelenip Korunan Kimse Bâbı
2941-)
Omer ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Benû'n-Nadîr malları, Allah'ın kendi Rasûlü'ne fey olarak tahsis ettiği şeylerdendir. Bunlar müslümânların at sürerek, deveye binerek (harb ile) elde ettikleri ganimetlerden değildir. Bu sebeble Benû'n-Nadîr malları husûsî olarakRasûlüllah'a âid olmuş idi. Rasûlüllah ailesi halkının bir senelik nafakasını bundan harcar idi. Sonra bundan geri kalanı da Allah yolunda gaza hazırlığı olarak silâha ve atlara harcar idi. Müsedded tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yahya ibn Saîd, Sufyân'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bana Sa'd ibnu İbrâhîm, Abdullah ibn Şeddâd'dan; o da Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'den tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kalkan Ve Harbde Arkadaşının Kalkanıyle Sütrelenip Korunan Kimse Bâbı
2942-)
Bana Abdullah ibnu Şeddâd tahdîs edip şöyle dedi: Alî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in babasını, anasını, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tan başka bir kişiye feda ederek hitâb ettiğini görmedim. (Fakat Uhud günü Sa'd'e:) "Ey Sa'd, Bâbam anam sana feda olsun! Düşmana ok at!” derken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kalkan Ve Harbde Arkadaşının Kalkanıyle Sütrelenip Korunan Kimse Bâbı
2943-)
Âişe (r.anha)'den(şöyle demiştir): -Minâ günlerinden birinde, yani kurbân bayramının ilk üç günlerinden birinde- Rasulullah yanıma girdi. Karşımda Buâs ezgilerini (def çalarak) okuyan iki kız vardı. Rasûlüllah yatağına uzanıp yüzünü çevirdi. Derken Ebu Bekr girdi. (Bu ne hâl?) Rasûlüllah'ın yanında şeytân mızmarı mı? diyerek beni azarladı. üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ona döndü de: "Onlara ilişme!" buyurdu. Bâbamın zihni başka şey ile meşgul olunca, ben kızlara işâret ettim, onlar da çıktılar.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Deriden Yapılmış Kalkan Edinilmesinin Cevazı Bâbı
2944-)
Âişe dedi ki: Yine bir bayram günü idi ki, o gün siyâhîler kalkanlar ve kısa mızraklarla oyun oynuyorlardı. Ya ben Rasûlüllah'tan bakmağa izin istedim(de izin verdi), yahut (kendiliğinden): "Bakmak istiyor musun?" dedi. Evet, dedim. Bunun üzerine beni arkasında, yanağım yanağına değecek şekilde ayaküstü durdurup, Habeşliler'e: "Haydin (devam edin) Erfide oğulları!" buyurdu. Nihayet seyretmekten usandığımda: "Artık yeter mi?" diye sordu. Evet, dedim. "Öyleyse git" buyurdu. Abdillah el-Buhârî dedi ki: Ahmed ibnu Ebî Salih el-Mısrî, İbnu Vehb'den "Felemmâ ğafele" diye söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Deriden Yapılmış Kalkan Edinilmesinin Cevazı Bâbı
2945-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en güzeli ve en yiğidi idi. Yemîn olsun bir gece Medîne ahâlîsi(bir düşman baskınından) korkmuştu. İnsanlar sesin geldiği yöne doğru çıkmışlardı. İnsanlar giderlerken Peygamber onları karşıladı. Kendisi Ebü Talha'ya âid çıplak bir at üzerinde (sür'atle gidip) durumu tahkîk etmiş, dönüyordu. Karşılaşma sırasında Peygamber, kılıcı boynunda asılı hâlde: "Korkmadılar, korkmadılar (yânı korkmayın)"buyuruyordu. Sonra Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz bu atı (yürüyüşte) bir deniz bulduk" yahut da "Şübhesiz bu at bir denizdir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kılıç Bağları Ve Kılıcı Boyuna Asmak Bâbı
2946-)
Ben Ebû Umâme'den işittim, şöyle diyordu: Yemîn olsun bir çok fetihler yapan bir cemâat vardı ki, onların kılıçlarının süsü altın ve gümüş değildi. Onların kılıçlarının süsü ancak kınlarına, kabzalarına bağlanan sırımla kalay ve demirden ibaret olmuştu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kılıçların Süsleri Hakkında Gelen Şeyler Bâbı
2947-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), Rasûlüllah'ın beraberinde Necd tarafına gazaya gittiğini, Rasûlüllah o gazveden döndüğü zaman kendisi de beraberinde döndüğünü, dönüşte büyük ağacı çok bir vâdîde kendilerine gün ortası sıcağı eriştiğini, istirahat için konakladıklarını haber verip şöyle demiştir: Rasûlüllah devesinden indi. Sefer halkı da ağaçlar altında gölgelenmek için dağılmışlardı. Rasûlüllah da bir sakız ağacı altına inip kılıcını o ağaca asmıştı. Bizler birazcık uyumuştuk. Birden Rasûlüllah'ın bizi çağırmakta olduğunu işittik. Bir de baktık ki yanında (müşriklerden) bedevi bir Arab var! Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şu bedevi Arab ben uyurken (gelmiş), kılıcımı alarak kınından sıyırmış, yanımda durmuş. Bu arada ben uyandım. Kılıç, kınından sıyrılmış olarak bu adamın elinde idi. Bu hâlde bedevi bana: Benden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Ben de üç defa; Allah korur, dedim." dedi ki:) O bedevi orada oturdu, Rasûlüllah onu cezalandırmadı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Seferde Sıcak Vakti Uykusu Sırasında Kılıcını Bir Ağaca Asan Kimse Bâbı
2948-)
Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd'den tahdîs etti ki, Sehl'e Peygamber'in Uhud günündeki yaralanması soruldu da, o şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzü yaralandı, rabâiye dişi kırıldı, başındaki miğferi de yarıldı. Fâtıma aleyhi's-selâm kanı yıkıyor, Alî de tutuyordu. Fâtıma kanın arttığını görünce bir hasır parçası alıp onu kül oluncaya kadar yaktı. Sonra o külü yaraya yapıştırdı ve kan durdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Başa Miğfer Giyme Nin Meşrûluğu Bâbı
2949-)
(Mü'minlerin anası Cuveyriye'nin kardeşi) Amr ibnu'l- Hâris (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) silâhından, beyaz katırından, bir de (sağlığında) sadaka yaptığı Fedek arazîsinden başka birşey geriye bırakmadı, demiştir
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Ölüm Sırasında Silâhın Kırılmasını Düşünmeyen Kimse Bâbı
2950-)
Buradaki iki senedle gelen hadîste Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), kendisinin Peygamber'in beraberinde(Necd tarafına doğru) gazaya gittiğini,(dönüşte) dikenli büyük ağaçları çok bir vâdî içinde sıcak vakti istirahatının kendilerine eriştiğini haber verip şöyle devam etmiştir: Gün ortası istirahatı verilince insanlar ağaçlık içinde, ağaçlarla gölgelenmek üzere dağıldılar. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de bir ağaç altına indi, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Peygamber uyandığında yanında bir adam vardı. Kendisi bu adamı hissetmemişti. Peygamber (sahâbîlerine bu adamın hâlini) şöyle anlattı: "Bu zât benim kılıcımı sıyırdı da: Seni kim korur? Dedi. Ben: Allah (korur), dedim. Bu cevâbım üzerine kılıcı kınına koydu. Dikkat edip ibret alın! Bu hâdisenin kahramanı işte şu oturan bedevidir". Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onu cezalandırmadı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Sıcak Vaktindeki İstirahat Sırasında İnsanların İmâmın Yanından Dağılmaları Ve Ağaçlarla Gölgelenmeleri Bâbı
2951-)
Ebû Katâde el-Ensârî'nin himayesinde bulunan Nâfi'den; o da Ebû Katâde'den haber verdi ki, Ebû Katâde(Hudeybiye yılı) Rasûlüllah'ın beraberinde idi. Nihayet Mekke yolunun bir yerinde oldukları zaman Ebû Katâde umre niyetiyle ihrama girmiş bulunan birtakım arkadaşlanyle beraber bir keşif vazifesi için geri kaldı. Ebû Katâde kendisi ihrâmlı değildi. Bu sırada birden bir yaban eşeği gördü. Hemen atının üstünde doğruldu. Arkadaşlarından kendisine kamçısını uzatıp vermelerini istedi. Onlar(ihrâmh oldukları gerekçesiyle) bunu kabul etmediler. Yine onlardan kendi mızrağını vermelerini istedi. Onlar yine çekindiler. Bunun üzerine Ebû Katâde mızrağını kendisi aldıktan sonra yaban eşeği üstüne atını koşturdu ve onu öldürdü. O eşeğin etinden Peygamber'in sahâbîlerinin bâzısı yedi, bâzısı da yemekten çekindi. Nihayet Rasûlüllah'a eriştikleri zaman bu eti yemenin hükmünü kendisine sordular. Rasülullah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu, Allah'ın sizlere ihsan ettiği bir yiyecektir" buyurdu. ibn Eşlem; o da Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Katâde'den bu yaban eşeği hakkında Ebu'n-Nadr'ın hadîsinin benzeri gelmiştir. Bunda Rasülullah: "Beraberinizde onun etinden bir parça var mı?" buyurdu fıkrası vardır
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Mızraklar Edinip Kullanmanın Fazileti Hakkında Söylenen Şeyler Bâbı
2952-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) toparlak bir çadır içinde İken: " Allahım! (Peygamberlerine yardım edeceğin hakkındaki) ahdini ve (zafer) va'dini (yerine getirmeni) senden istiyorum! Allahım! Eğer (mü'minlerin helakini) dilemişsen bu günden sonra ibâdet edilmez!" diye duâ etti. Ebû Bekr, Rasûlüllah'ın elini tuttu da: Bu kadar dilek sana yetişir yâ Rasûlallah, Sen Rabb'ine karşı duada ısrar ettin (Allah sana va'dini verir), dedi. Bu sırada Rasülullah bir zırh içinde idi. Bu duadan sonra Rasülullah şu mealdeki âyetleri okuyarak çadırdan çıktı: "Yakında o cemiyet bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır. Daha doğrusu onlara va'd olunan asıl azabın vakti, o saattir, O saat, daha belâlı, daha acıdır" (el-Kamen 45-46). Vuheyb şöyle dedi: Bize Hâlid el-Hazzâ(İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan: Bu söylediği şey) Bedir gününde oldu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin Zırhı Nın Neden Olduğu Hakkında Söylenenlerle Harbde Gömlek İn Hükmünü Beyân Bâbı
2953-)
Âişe (r. anha) : Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem), zırhı bir Yahudi'nin yanında otuz sâ' ölçeği arpaya karşılık rehin edilmiş bulunduğu hâlde vefat etti, demiştir. Ya'lâ, (er-Rehn Kitâbı'ndaki rivayette): Bize el-A'meş: "Demirden yapılmış bir zırh" şeklinde tahdîs etti, demiştir. Muallâ ibn Esed de (el-İstikrâz Kitâbı'ndaki rivayette): Bize Abdulvâhid tahdîs edip şöyle dedi: Bize el-A'meş tahdîs edip: Rasûlüllah o Yahudi'ye demirden bir zırhı rehin verdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin Zırhı Nın Neden Olduğu Hakkında Söylenenlerle Harbde Gömlek İn Hükmünü Beyân Bâbı
2954-)
Bize Abdullah ibn Tâvûs, Bâbasından; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cimri ile sadaka vericinin meseli, şu iki adamın meselidir: Üzerlerinde demirden iki cübbe vardır. Onların elleri köprücük kemiklerine kadar sarılıp sıkışmıştır. Sadaka verici olan, sadakasını vermeyi her kasdettikçe cübbesi onun bedeni üzerinde genişler, uzar, hatta sadaka verenin ayak izlerini siler giderir. Cimri olan ise sadaka vermek istedikçe onun demir cübbesinin her bir halkası kendine bitişik olan halkaya doğru büzülür, sıkışır da onun bedeni üzerinde sıkışıp büzülür ve onun iki eli köprücük kemiklerine doğru toplanır". Hureyre Peygamber'den: "O cimri kişi bu sıkan demir cübbeyi genişletmeye çalışır, fakat o zırh genişlemez" derken işitmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin Zırhı Nın Neden Olduğu Hakkında Söylenenlerle Harbde Gömlek İn Hükmünü Beyân Bâbı
2955-)
el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtiyâcı için (uzağa) gitti. Sonra döndü. Ben kendisini su ile karşıladım. Üzerinde bir Şâm cübbesi vardı. Ağzını su ile çalkaladı, burnuna su çekti ve yüzünü yıkadı. Ellerini o cübbenin yeninden çıkarmaya davrandı. Yenler dar olduğundan ellerini cübbenin altından çıkardı, onları yıkadı, başını ve ayakkabıları üzerini mesnetti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Seferde Ve Harbde Cübbe Giyme Bâbı
2956-)
Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den tahdîs etti ki, onlara da Enes: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Abdurrahmân ibn Avf ile ez-Zubeyr'e, kendilerinde meydana gelen kaşıntı hastalığından dolayı ipekli gömlek giymelerine ruhsat ve müsâade verdiğini tahdîs etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde İpek Giyme Nin Cevazı Bâbı
2957-)
Buradaki iki senedde de Hemmâm ibn Yahya el-Avzî, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Abdurrahmân ibn Avf ile ez-Zubeyr, Peygamber'e bitten şikâyet etmişler. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara ipek gömlek giymek hususunda ruhsat vermiştir. Enes: Ben bir gazvede o ikisinin üzerinde ipek gömleği gördüm, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde İpek Giyme Nin Cevazı Bâbı
2958-)
Buradaki senedde de Enes; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdurrahmân ibn Avf ile ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm'a ipek giymek hususunda ruhsat verdi, diye tahdîs etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde İpek Giyme Nin Cevazı Bâbı
2959-)
Buradaki senedde de Enes: Bu iki sahâbîde meydana gelen bir kaşıntı hastalığından dolayı ruhsat verdi, yahut da ruhsat verildi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde İpek Giyme Nin Cevazı Bâbı
2960-)
Amr ibn Umeyye (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamberi pişmiş koyun küreğinden et kesip yerken gördüm. Sonra namaza çağrıldı da (yeniden) abdest almadan namaz kıldırdı. Bize Ebû'l-Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb, ez-Zuh-rî'den haber verdi. Bu rivayette râvî: "Peygamber bıçağı elinden bıraktı" fıkrasını ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bıçak Kullanmanın Cevazı Hakkında Zikrolunan Şeyler Bâbı
2961-)
Umeyr ibnu'l-Esved el-Ansî şöyle tahdîs etmiştir: Kendisi Ubâde ibnu's-Sâmit'e gelmiş. Ubâde o sırada Hımıs sahilinde kendisine âid bir bina içine inmiş, beraberinde de zevcesi Ümmü Haram bulunuyormuş. dedi ki: Bize Ümmü Haram bintu Mılhân, kendisinin Peygamber'den: "Ümmetimden denizde gaza eden ilk muhâribler (mağfiret olunmayı) vâcib kılmışlardır (yâni hakk etmişlerdir)" buyururken işittiğini tahdîs etti. Haram dedi ki: Ben de: Yâ Rasûlallah! Ben bunların içinde miyim? diye sordum; "Sen onların arasındasın" diye cevâb verdi. Bundan sonra Peygamber: "Ümmetimden Kaysar'ın şehrine gaza eden ilk muhâribler de mağfiret olunmuşlardır" buyurdu. Ben bunların içinde miyim yâ Rasûlallah? diye sordum. O: "Hayır!" diye cevâb verdi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Rûmlarla Harb İn Fazileti Hakkında Söylenen Şeyler Bâbı
2962-)
Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Siz müslümânlar (ileride) Yahûdîler'le harb edeceksiniz (onları kıracaksınız). Hattâ onlardan bir Yahudi taş arkasına saklanacak da o taş (dile gelerek): Ey Allah'ın kulu! Şu arkamdaki bir Yahûdîdir, onu da öldür! Diyecektir”
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin İstikbâlde Yahûdîlerle Yapılacak Harbi Haber Vermesi Bâbı
2963-)
Ebû Zur'a'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler Yahûdîlerle umûmî bir harb etmedikçe kıyâmet kopmaz. Hattâ arkasında bir Yahudi bulunan taş, Yâ Müslüman! Şu arkamdaki Yahudi'dir, onu öldür! Der”
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Peygamberin İstikbâlde Yahûdîlerle Yapılacak Harbi Haber Vermesi Bâbı
2964-)
Ben el-Hasen el-Basrî'den işittim, şöyle diyordu: Bize Amr ibnu Tağlîb tahdîs edip şöyle dedi; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şübhesiz sizin, keçe ayakkabılar giyinen bir kavimle harbetmeniz kıyâmet alâmetlerindendir. Ve yine sizin, yüzleri geniş ve yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanlar gibi kalın etli olan bir kavimle harbetmeniz kıyâmet gününün alâmetler indendir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Türklerin Kıtali Bâbı
2965-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Siz müslümânlar gözleri küçük, yüzleri kırmızı, basık burunlu, yüzleri üst üste deri kaplanmış kalkanlar gibi kalın etli olan Türk ile harbedinceye kadar kıyâmet kopmaz. Ve yine sizler ayakkabıları kıl olan bir kavimle harb etmedikçe kıyâmet kopmaz".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Türklerin Kıtali Bâbı
2966-)
ez-Zuhrî, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den söyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizler ayakkabıları kıl keçe olan bir kavimle muharebe etmedikçe kıyâmet kopmaz. Ve yine sizler yüzleri üstüste deri kaplanmış kalkanlar gibi kalın etli olan bir kavimle muharebe etmedikçe kıyâmet kopmaz". ibn Uyeyne geçen senedle söyledi ve bunda Ebu'z-Zinâd, el-A'recden; o da Ebû Hureyre'den rivâyeten: "Gözleri küçük, burunları yassı, yüzleri üstüste deri kaplanmış kalkanlar gibi etli olan" fıkrasını ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kıl Ayakkabılar Giyinen Kavimlerin Harbi Bâbı