Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

5355-) Bize Yezîd ibn Zuray', Süleyman et-Teymî'den; o da Ebû Usmân'dan tahdîs etti. ki, Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sakın sizden hiçbir kimseyi Bilâl'ın nidası -yahut Ezânı- sahûr yemeğinden men'etmesin. Çünkü o ancak kaaim olanınız, yani çalışanınızın geri dönmesi için nida eder -yahut Ezan okur- O kimsenin sanki sabahı yahut fecri sâdıkı kasdederek, sabah yahut fecr olmuş demesi olmaz". Yezîd ibn Zuray' yalancı fecri işaret için iki elini yukarı kaldırdı, sonra da sâdık fecri işaret için, onlardan birini diğeri üzerine uzatmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Talâkta Ve Diğer Şerî İşlerde Anlatıcı İşaretin Hükmü Bâbı
5356-) Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Ca'fer ibnu Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den tahdîs etti. O: Ben Ebû Hureyre'den işittim ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cimri ile infâk eden cömerdin meseli, şu iki kişinin meseli gibidir: Bunların üzerlerinde iki memelerinden köprücük kemiklerine kadar demirden cübbeleri vardır. Cömerd olan infâk eder etmez o demir zırh, onun derisi üzerinde tâ ayak parmaklarını örtünceye ve izlerini silinceye kadar uzar. Cimriye gelince, o her harcama yapmak istedikçe, zırhın herbir halkası kendi yerine yapışıp sıkışır. Artık o cimri, sıkan zırhı genişletmeye çalışır, fakat zırh genişlemez". söylerken parmağı ile boğazını işaret ediyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Talâkta Ve Diğer Şerî İşlerde Anlatıcı İşaretin Hükmü Bâbı
5357-) Bize el-Leys, Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den tahdîs etti. ki, o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitnıiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Dikkat edin! Size Ensâr yurtlarının, mahallelerinin (yâni kabilelerinin) hayırlılarını haber vereyim mi?" buyurdu. Evet(haber ver) yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlüllah: " (Evvelâ) Neccâr oğulları'dır. Sonra onları ta'kîb eden Abdu'l-Eşhel oğulları'dır, sonra onların arkasından gelen el-Hâris ibnu'l-Hazrec oğulları, sonra onları ta'kîbeden Sâide oğulları" buyurdu. sonra da eliyle şöyle işaret etti: Parmaklarını bir topladı, sonra da eliyle birşey atan kimse gibi onları açıp yaydı, sonra: farklı olsa da)"Ensâr yurtlarının hepsinde hayır vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Liân Yânı Lanetleşme Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5358-) Ebû Hazım şöyle demiştir: Ben bu hadîsi Rasûlüllah'ın sahibi olan Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kıyâmet günü ile ben şununla şunun yakınlığı gibi –yahut da: Şu iki parmak gibi-gönderildim" buyurdu. da şehâdet parmağı ile orta parmağın arasını ayırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Liân Yânı Lanetleşme Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5359-) Bize Cebele ibnu Suhaym tahdîs etti: Ben İbn Omer'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): " (Otuz sayısını kasdederek) Ay şöyle, şöyle, şöyledir" buyurdu. da(yine iki eliyle ve yirmidokuzu kasdederek): "Ve şöyle, şöyle, şöyledir" buyurdu. el hareketleriyle bir kerre otuzu, bir kerre de yirmidokuzu işaret ediyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Liân Yânı Lanetleşme Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5360-) Ebû Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) eliyle Yemen tarafına işaret etti. de iki kerrre: "Îmân işte şu taraftadır, îmân işte şu taraftadır. Dikkad edin! Katılık ve kalblerin kabalığı da yüksek sesli çığırtkanlardadır. Şeytânın iki boynuzunun doğacağı yer olan Rabîa ve Mudar kabîlelerindedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Liân Yânı Lanetleşme Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5361-) Bize Abdulazîz ibnu Ebî Hazım, babasından; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan haber verdi ki, Râsulullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben, yetimin işine bakan kimse ile cennette şöyle bulunacağız" buyurdu. ve şehâdet parmağıyle orta parmağını biraz açarak işaret etti (de insanlara gösterdi).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Liân Yânı Lanetleşme Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5362-)  Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu'l- Müseyyeb'den; o'da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Çöl halkından bir adam Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Yâ Rasûlallah! Benim siyah çocuğum oldu (karımdan şübheleniyorum), dedi. da: "Senin develerin var mı?" diye sordu. Bedevi: Evet var! dedi. Rasûlüllah: "O develerin renkleri nasıldır?" diye sordu. da: Kırmızıdır, diye cevâb verdi. Rasûlüllah: "Bunların içinde beyazı siyaha çalar boz deve var mıdır?" dedi. da: Evet vardır! diye cevâb verdi. Rasûlüllah: “O boz renk nereden oldu?" diye sordu. Bedevi: Belki soyunun bir damarı çekmiştir! dedi. Rasûlüllah da: "Senin bu oğlun da eski bir soy köküne çekmiş olabilir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Erkek, Çocuğun Nefyini Tarîz Ettiği Zaman Hükmünün Beyânı
5363-) Bize Cuveyriye, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti. ki, Ensâr'dan bir adam karısına zina isnadı yapmıştı da, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların ikisine de la'netleşme yemini yaptırmış, sonra da aralarını ayırmıştır

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Lanet Edecek Kimseye Yemîn Ettirmek Yânı Bilinen Lanetleşme Kelimelerini Söyletmek Bâbı
5364-) Bize İkrime, Abbâs(radıyallahü anh)'tan şöyle tahdîs etti: Hilâl ibn Umeyye kendi karısını zina etmekle ittihâm etti. Akabinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de (ittihâmmda doğru söyleyenlerden olduğuna Allah adiyle) dört kerre şehâdet etti. Peygamber: "Şübhesiz ki, Allah ikinizden birinizin yalancı olduğunu bilmektedir. İkinizden tevbe edecek var mı?" buyuruyordu. zevcesi ayağa kalkıp o da(kocasının yalancılardan olduğuna Allah adiyle dört kerre) şehâdet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Erkek, Lanetleşmeye Kadından Önce Başlar
5365-)  Sehl ibn Sa' d es-Sâidî şöyle haber vermiştir: Aclân oğulları'ndan Uveymir, Âsim ibn Adiyy el-Ensârî'ye geldi de ona: Yâ Âsim, sen ne düşünürsün, re'yini bana haber ver: Bir kimse karısının beraberinde bir adamı(zina hâlinde) bulsa, kadının kocası o adamı öldürür, sonra siz de kendisini kısas olarak öldürür müsünüz, yoksa bu kimse nasıl yapmalı? (Dört şâhid bulmaya gitse iş bitmiş olacak, sükût etse namusunda susmuş olacak?) Yâ Âsım, sen bu müşkil mes'eleyi benim için Rasûlüllah'a soruver, dedi. Âsım,Rasûlüllah'tan bunu sordu. Fakat Rasûlüllah bu sorulan çirkin gördü ve ayıpladı. Hattâ Rasûlüllah'tan işittiği sözler Âsım'a ağır geldi.Âsim ailesinin yanına dönünce, Uveymir ona geldi ve: Yâ Âsim! Rasûlüllah sana ne söyledi? diye sordu. Âsim da Uveymir'e: Sen bana hayır getirmedin. Rasûlüllah, benim kendisine sormuş olduğum soruları çirkin gördü, dedi. üzerine Uveymir: Vallahi ben vazgeçmeyeceğim, bunu Rasûlüllah'a kendim soracağım, dedi. Uveymir döndü ve Rasûlüllah insanların ortasında iken yanına geldi de: Yâ Rasûlallah! Bana haber ver: Bir kimse, karısıyle beraber bir adamı bulsa, kadının kocası o adamı öldürmeli, sonra siz de kısas olarak onu öldürmeli misiniz? Yoksa bu koca ne yapmalı? diye sordu. üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Senin ve kadının hakkında Allah(Kur'ân âyeti) indirmiştir. Şimdi git, kadını getir!" buyurdu. dedi. ki: Kadını getirince, bu karı-koca Rasûlüllah'ın huzurunda la'netleştiler. Ben de insanlarla beraber Rasûlüllah'ın yanında idim. Bu karı-koca la'netleşmelerini bitirince, kocası Uveymir: Yâ Rasûlallah! Eğer ben bu kadını nikâhımda tutarsam, onun aleyhine yalan söylemiş olurum, dedi. ve Rasûlüllah ona emretmeden önce kadını üç talâkla boşadı. Şihâb: Artık Uveymir ile karısının bu ayrılmaları, la'netleşen çiftlerin(-kocanın talâkıyle- ayrılmalarının) sünneti(yânı âdeti, kaanûnu) oldu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Lanetleşme Ve Lanetleşmenin Ardından Kadını Boşayan Kimse Bâbı
5366-) Bize İbn Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana İbnu Şihâb, la'netleşmeden ve ondaki sünnetten; Sâide oğulları'nın kardeşi Sehl ibn Sa'd hadîsinden şöyle haber verdi: Ensâr'dan bir adam Rasûlüllah'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Bana haber ver: Bir kimse karısıyle beraber bir kişiyi (zina üzerinde) bulsa, kadının kocası o adamı öldürmeli mi? Yoksa bu koca nasıl yapmalı? dedi. üzerine Allah onun şahsı hakkında la'netleşecek çiftin işinden Kur'ân'da zikrettiği âyeti indirdi. Akabinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Allah senin ve zevcen hakkında hükmetmiştir" buyurdu. dedi. ki: Bunun ardından o karı-koca, ben de mescidde hâzır ve şâhid iken mescidde la'netleştiler. La'netleşmeleri bitince o koca (yânı Uveymir): Yâ Rasûlallah! Eğer ben bu kadını nikâhımda tutarsam, ona yalan iftira etmiş olurum, dedi. ve la'netleşmelerinden ayrıldıkları zaman, Rasûlüllah ona emretmeden önce, o karısını üç talâkla boşadı ve böylece Peygamber'in huzurunda o kadından ayrıldı, yahut İbn Şihâb: İşte bu, la'netleşen her çift arasında olan ayırmadır, dedi. Cureyc şöyle demiştir: İbn Şihâb şöyle dedi: Artık sünnet (yânı âdet ve kaanûn), bunların ardından la'netleşen karı-koca arasının ayrılması oldu. La'netleşme yapan Havle kadın (la'netleşme sırasında) hâmile idi. Doğurduğu oğlu anasına nisbetle çağrılır oldu. dedi. ki: Sonra la'netleşen kadının mîrâsı hususundaki sünnet de, kadının kendi nesebine katılan o çocuğa vâris olması, çocuğun da Allah'ın kendisine farz kıldığı mikdâr kadına vâris olması tarzında cereyan etti. Cureyc, İbn Şihâb'dan; o da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî'den olmak üzere bu hadîs şunu da söyledi:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer kadın kızılca keler gibi kırmızı ve kısa bir çocuk getirirse, ben elbette kadının doğru söylemiş olduğunu ve kocasının ona iftira ettiğini düşünürüm. Eğer kadın, vücûdu siyah, gözleri geniş, kıçının iki yanı büyük bir çocuk doğurursa, elbette ben Uveymir'in bu kadına zina isnadında doğru söylediğini sanırım" buyurdu. kadın çocuğu, bu tiplerden sevilmeyen vasıf üzere (yani kocasını doğrulayıcı vasıf üzere) getirdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Mescidde Lanetleşme Bâbı
5367-) Bana el-Leys, Yahya ibn Saîd'den; o da Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım ibni Muhammed'den; o da İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan tahdîs etti.(ki, o şöyle demiştir.): Peygamber'in yanında la'netleşme zikrolundu. Âsim ibn Adiyy de bu konuda (yakışmayacak derecede sert) bir söz söyledi. Bundan sonra Âsim, Peygamber'in yanından ayrıldı. Akabinde kendisine kendi kavminden birisi gelip, karısıyle berâber bir adam bulduğunu ona şikâyet ediyordu. Bunun üzerine Âsim: Ben bu belâya başka değil, ancak kendi sözümden dolayı uğratıldım, dedi. o adamı Peygamber'e götürdü. O kimse de Peygamber'e kansıyle halvet hâlinde bulduğu adamı haber verdi. Âsım'ın getirdiği bu adam çok sarı, az etli, düz ve sarkık saçlı idi. Bu adamın, karısının yanında bulunduğunu iddia ettiği adam ise iri vücûdlu, esmer ve çok etli bir kimse idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ya Allah! (Bu mes'elenin hükmünü) bize beyân et!" dedi. o kadın, kocasının kadınla beraber bulduğunu zikrettiği adama benzer bir çocuk dünyâya getirdi. Peygamber bu karı-koca arasında la'netleşme yaptırmıştı. Bir adam mecliste İbn Abbâs'a: Bu kadın, Peygamber'in"Eğer ben bir kimseyi delilsiz recm etseydim, bunu recm ederdim" buyurduğu kadın mıdır? (Yani bu Uveymir'in karısı mıdır?) diye sordu. ibn Abbâs: Hayır(bu o değildir). Bu, İslâm içinde kötü fiili açığa çıkarmakta olan (fakat bu, kendisinde beyyine ile sabit olmayan, i'tirâf da etmeyen başka) bir kadın idi, dedi. ibn Sa'd'ın kâtibi olan Ebû Salih ile Abdullah ibn Yûsuf, bu hadîsteki "Hadlen" kelimesini noktalı hâ'nın fethi ve dâl'in kesri ile "Hadilen" şeklinde söylemişlerdir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Eğer Ben Beyyinesiz Olarak Bir Kimseyi Recm Edici Olsaydım, O Zânîyi Recm Ederdim Kavli Bâbı
5368-) İbn Cubeyr şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Omer'e, karısına zina isnad eden kimse hakkındaki hükmü sordum. İbn Omer bana şöyle cevâb verdi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Aclân oğullarından bir karı-koca arasında zina töhmetinden dolayı ayırmakla hükmetti. Şöyle ki: Peygamber(la'netleşmeden önce): "Allah, ikinizden birinizin yalancı olduğunu bilmektedir. Binâenaleyh ikinizden tevbe edecek var mı?" diye sordu. de tevbe etmekten çekindiler. Peygamber yine: "Allah ikinizden birinin yalancı olduğunu biliyor. Sizden tevbe edecek var mı?" diye sordu. tevbe etmekten çekindiler. Peygamber üçüncü defa: "Allah, ikinizden birinizin yalancı olduğunu bilmektedir. Binâenaleyh ikinizden tevbe edecek var mı?" buyurdu. bu sefer de tevbe etmekten çekindiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), la'netleşmelerinin ardından bu karı-koca arasını ayırdı. es-Sahtıyânî geçen senedle şöyle demiştir: Amr ibn Dînâr bana: Bu hadîsin içinde birşey daha vardır (ben onu Saîd ibn Cubeyr'den işitip ezber etmiştim) ki, seni onu tahdîs eder görmüyorum, dedi: şunu da söylemişti: La'netleşen erkek: Benim(bu kadına vermiş olduğum) malım ne olacak? dedi. ." Yine Saîd dedi. ki: Ona: "O mal sana âid değildir. Eğer sen zina isnadında doğru olsan bile sen o kadınla o mal mukaabilinde cima etmiştin (böylece kadın onun hepsini hakk etmiş oldu). Eğer sen zina isnadında yalancı isen, o mal senden daha uzaktır" denildi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Lanetleşme Yapan Kadının Mehri Bâbı
5369-) Bize Alî ibn Abdillah el-Medenî tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Ben Saîd ibn Cubeyr'den işittim, o şöyle dedi: Ben İbn Omer'e la'netleşen karı-kocanın hükmünden (bunların arası ayrılır mı diye) sordum. İbn Omer şöyle cevâb verdi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) la'netleşecek karı ile kocaya hitaben: "Sizin hesabınız Allah'a âiddir. (Kulun bildiği şudur:) İkinizden biri yalancıdır" buyurdu. sonra kocaya: "Artık bu kadın üzerinde senin hâkimiyetine hiçbir yol kalmadı" buyurdu. Benim malım(verdiğim mehr bedeli ne olacak)? diye sordu.Peygamber: "O mal senin değildir. Çünkü sen kadına zina isnadında doğru söylemiş olsan bile, o malı sen kadının fercini kendine halâl kılmak mukaabilinde vermiş idin, (mal da kadının olmuş idi). Eğer ona sen zina isnadında yalan söylemiş isen, mehr malını istemek senden daha uzaktır" buyurdu. Sufyân: Ben bu hadîsi Amr ibn Dinar'dan işitip ezberledim, demiştir. es-Sahtıyânî de şöyle dedi: Ben Saîd ibn Cubeyr'den işittim, şöyle dedi: Ben İbn Omer'e: Karısıyle la'netleşmiş kimse (ayrılır mı)? dedim. Omer iki parmağıyle işaret etti.... Sufyân ibn Uyeyne de iki parmağı: Sebbâbe parmağı ile orta parmağı arasını ayırdı. de Aclân oğulları'ndan karı-kocanın arasını ayırdı da: "Allah ikinizden birinizin yalancı olduğunu bilmektedir. Sizden tevbe edecek var mı?" diye üç kerre sordu. şeyhi Alî ibn Abdillah el-Medînî şöyle dedi: Bana Sufyân: Ben bu hadîsi Amr ibn Dinar'dan ve Eyyûb'dan sana haber verdiğim gibi ezberledim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: İmâmın Devlet Başkanının Yâhud Vekili Olan Hâkimin Lanetleşecek Karı-kocaya Hitaben: Şübhesiz İkinizden Biriniz Yalancıdır. Sizden Tevbe Edecek Var Mı? Demesi Bâbı
5370-) Bize Enes ibnu Iyâd, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den tahdîs etti. ki, ona da Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), karısına zina isnâd eden bir adamla karısını ayrı ayrı yemîn ettirerek, aralarını ayırdı, diye haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Lanetleşen Karı-koca Arasını Ayırma Bâbı
5371-) Ubeydullah el-Umeri(şöyle demiştir.): Bana Nâfi' haber verdi ki, İbn Omer (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâr'dan bir karı-koca arasında la'netleşme yaptırdı da, bunların arasını ayırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Lanetleşen Karı-koca Arasını Ayırma Bâbı
5372-) Bana Nâfi', İbn Omer'den tahdîs etti. ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), bir adamla karısı arasında la'netleşme yaptırmıştır. Adam kadından doğacak çocuğu reddetmiş, bunun üzerine Peygamber, o karı-kocanın arasını ayırıp, çocuğu da kadının nesebine katmıştır

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Çocuk, Lanetleşme Yapan Kadının Soyuna Katılır
5373-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah'ın huzurunda la'netleşen iki kişi zikrolundu. Âsim ibn Adiyy de bu konuda -öyle bir kimseyi derhâl öldüreceği nev'inden- bir söz söyledi. Sonra ona karısıyle beraber bir adam bulduğunu zikretti. Bunun üzerine Benim bu işle belâya uğratılmam, başka değil, ancak kendi sözüm (yânı olmamış şeyi sormam) yüzündendir, dedi. o akrabasınıRasûlüllah'a götürdü. O da Rasûlüllah'a karısıyle bir adamı yalnız bulduğunu haber verdi. Âsım'ın hısımı olan bu adam çok sarı, az etli, düz saçlı bir kimse idi. Bunun karısının yanında bulduğu kişi ise esmer, kalın bacaklı, çok etli ve saçları çok kıvırcık bir kimse idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Allah, beyân eyle!" dedi. kadın, kocasının yanında bulduğunu zikrettiği adama benzer bir çocuk doğurdu. Âsım'ın hısımı, karısını yabancı biriyle halvette bulduğunu zikretmesinin ardından, Rasûlüllah o karı-koca arasında la'netleşme yaptırdı. adam bu mecliste İbn Abbâs'a: Bu kadın, Rasûlüllah'ın"Eğer ben bir kimseyi delîlsiz olarak recm eder olaydım, elbette bu kadını recm ederdim " buyurduğu kadın mıdır? diye sordu. Abbâs: Hayır, bu İslâm içinde fahişeliği açıktan yapan (fakat i'tirâf etmeyen, aleyhine bu hususta beyyine de dikilemeyen) bir kadındı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: İmamın Lanetleşmede: Yâ Allah Bu Meseledeki Hükmü Açıkla! Kavli Bâbı
5374-) Bize Amr ibn Alî tahdîs etti. Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân tahdîs etti. Bize Hişâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Urve ibnu'z-Zubeyr, Âişe'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere tahdîs etti. Bize Usmân ibn Ebî Şeybe tahdîs etti. Bize Abdetu, Hişâm'dan; o da babasından; o da Âişe(r.anha)'den şöyle tahdîs etti: Rifâa el-Kurazî bir kadınla evlendi. Sonra da o kadını boşadı. Kadın da başka biriyle evlendi. Sonra bu kadın Peygamber'e geldi de, kocasının kendisiyle cinsî münâsebet yapamadığını ve kocasının erkeklik âletinin ancak elbise saçağı gibi gevşek olduğunu zikretti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına: "Sen ikinci kocanın balçığından tatmadıkça, kocan da senin balçığından tatmadıkça, sen ilk kocana dönemezsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Erkek Karısını Üç Talâkla Boşadığında, Kadın İddetini Beklemesinin Ardından Başka Bir Koca İle Evlense. Fakat İkinci Koca Kadınla Cinsî Münâsebet Yapmasa Bu Hâlde Kadını Boşasa, Bu Kadın Birinci Kocaya Halâl Olur Mu?
5375-) Abdurrahmân ibn Hürmüz el-A'rec şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme Abdurrahmân ibn Avf haber verdi. Ona da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb, Peygamber'in zevcesi olan annesi Ümmü Seleme'den şöyle haber vermiştir: Eslem kabilesinden Subey'a denilen bir kadın(Mekke'den hicret etmesinin ardından Mekke'de vefat eden) kocası Sa'd ibn Havle'nin nikâhı altında idi. Bu Sa'd vefat ettiği zaman, kadın gebe idi. (Doğurunca) bu kadına Ebu's-Senâbîl ibnu Ba'kek evlenmek üzere tâlib oldu. Kadın onunla nikâh olmayı kabul etmedi. Ebu's-Senâbîl (onun başka isteyenler için) süslendiğini görünce: Vallahi sen iki müddetin sonuncusunu (yani dört ay on günü) iddet beklemedikçe, o kimse ile evlenmen uygun olmaz, dedi. doğurmasının ardından on geceye yakın durdu. Sonra Peygamber'e gelip sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: et" (Çünkü iddetin doğurmanla bitmiştir) buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Yüce Allahın: Yüklü Kadınların İddetleri İse Yüklerini Vaz’ Etmeleri Yle Biter Et-talâk: Kavli Bâbı
5376-)  el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den tahdîs etti. ki, İbn Şihâb ona şöyle yazmıştır: Ubeydullah ibn Abdillah, ona babasından(yani Abdullah ibn Utbe ibn Mes'ûd'dan) haber vermiştir ki, o İbnu Erkam'a, Subey'a el-Eslemiyye'den Peygamber'in ona nasıl fetva verdiğini sormasını yazmış. Sorulduğunda kadın: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana, çocuğu doğurduğum zaman nikâh olmama fetva verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Yüce Allahın: Yüklü Kadınların İddetleri İse Yüklerini Vaz’ Etmeleri Yle Biter Et-talâk: Kavli Bâbı
5377-) Bize Mâlik, Hişâm ibn Urve'den; o da Bâbasından; oda el-Mısver ibn Mahrame'den şöyle tahdîs etti: Subey'a el-Eslemiyye, kocasının ölümünün ardından birkaç geceler sonra çocuk doğurdu. Akabinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi ve ondan nikâh olmak üzere izin istedi. Peygamber de ona izin verdi, o da nikâh oldu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Yüce Allahın: Yüklü Kadınların İddetleri İse Yüklerini Vaz’ Etmeleri Yle Biter Et-talâk: Kavli Bâbı
5379-) Bize Şu'be, Abdurrahmânibnu'l-Kaasım'dan; o da babasından tahdîs etti. ki, Âişe: Fâtıma bintu Kays'ın nesi var? Söylediği söz hususunda Allah'tan sakınmaz mı? demiştir. ki, bununla Fâtıma'nın, kesin boşanmış kadın için: Süknâ ve nafaka yoktur, sözünü kasdetmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Fâtımâ Bintu Kays Kıssası Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5380-) Bize Sufyân es-Sevrî, Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım'dan; da babasından tahdîs etti. ki, Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Âişe'ye hitaben: Hakem'in kızı Fulâne'yi görmedin mi? Kocası onu kesin olarak boşadı da bunun üzerine o kadın hemen kocasının evinden dışarı çıktı, dedi. de: O kadın dışarıya çıkmakla kötü bir iş yapmıştır, dedi. Bu sefer Urve, Âişe'ye: Sen Fâtıma bintu Kays'ın (kendisine boşandığı evden dışarı çıkmasına izin verildiği hakkındaki) sözünü işitmedin mi? diye karşılık verdi. üzerine Âişe: Dikkat et! Şu muhakkak ki, o hadîsin zikrinde Fâtıma lehine hiçbir hayır yoktur(Çünkü o hüküm ona hâss idi), dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Fâtımâ Bintu Kays Kıssası Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5381-) İbnu Ebi'z-Zinâd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den olmak üzere şunu ziyâde etti: Urve: Âişe, Fâtıma bintu Kays'ı şiddetli şekilde ayıpladı ve: Şübhesiz Fâtıma vahşî, yani kimsesiz bir mekânda idi de bulunduğu tarafta üzerine endîşe duyuldu. İşte bunun için Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona, taşınmasına ruhsat verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Fâtımâ Bintu Kays Kıssası Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5382-) Bize İbnu Cureyc, İbn Şihâb'dan; o da Urve'den haber verdi ki, Âişe (r. anha): Bu (kesin boşanmış kadın için nafaka ve süknâ yoktur) görüşünü, Fâtıma bintu Kays'a karşı redd ve inkâr etmiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Boşanmış Kadın, Kocasının Evinde İddetini Beklemesi Sırasında Kendisine Hücum Edilmesinden Yâhud Ailesi Aleyhine Kötü Sözler Söylenmesinden Korkulduğu Zaman Bu Kadın Boşandığı Evden Başka Bir Eve Geçebilir Bâbı
5383-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'nın sonunda Mekke'den ayrılmak istediği zaman Safiyye bintu Huyey'i çadırının kapısı önünde hüzünlü bir hâlde gördü de ona: "Ey vuduna akr isabet edesi -yahut: Boğazı ağrıyasıca- kadın! Çünkü sen (hayızınla) muhakkak bizleri yolumuzdan alıkoyucusun! Sen nahr günü farz, olan ifâde tavafını yaptın mı?" buyurdu. Evet yaptım, dedi. Rasûlüllah: "O takdirde (Veda tavafı yapmamakta) be's yoktur, haydi sen de yollan!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Yüce Allah’ın: ... Boşanmış Kadınlara, Eğer Allaha Ve Âhiret Gününe İnanıyorlarsa, Allahın Kendi Rahimlerinde Yarattığını Hayız Ve Gebeliği Gizlemeleri Halâl Olmaz. El-bakara: Kavli Bâbı
5384-) Bize Yûnus tahdîs etti. ki, el-Hasen el-Basrî: Ma'kıl ibn Yesâr, kızkardeşini bir adamla evlendirdi de, akabinde bu adam onun kızkardeşini bir talâkla boşadı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocaları Bu Bekleme Müddeti İçinde Barışmak İsterlerse, Onları Geri Almaya Herkesten Çok Haklıdırlar. Erkeklerin Meşru Surette Kadınlar Üzerindeki Hakları Gibi, Kadınların Da Onlar Üzerinde Hakları Vardır... El-bakara:
5385-) Bize el-Hasen şöyle tahdîs etti: Ma'kıl ibn Yesâr'in kız kardeşi bir adamın nikâhı altında idi. Kocası onu boşadı. Sonra da kadından iddeti tamâm oluncaya kadar ayrı kaldı. Sonra da onu kardeşi Ma'kıl'dan tekrar istedi. Ma'kıl da boşayıp tekrar istemesinden dolayı arlanarak kızdı, sonra ona: Kardeşimden uzak dur! dedi. kocası iddeti içinde iken ona dönmeye muktedir idi. Sonra adam Ma'kıl'dan onu tekrar istedi. Ma'kıl da adam ile kadın arasına engel oldu. Bunun üzerine Yüce Allah:"Kadınları boşadımz da iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru ' bir surette anlaştıkları takdirde artık kendilerini kocalarına nikâh etmelerine engel olmayın..." (el-Bakara: 232) âyetini indirdi. Akabinde Rasûlüllah, Ma'kıl’ı çağırdı da ona karşı bu âyeti okudu. Bunun üzerine Ma'kıl hamiyyeti, kızgınlığı bıraktı ve Allah'ın emrine boyun eğdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocaları Bu Bekleme Müddeti İçinde Barışmak İsterlerse, Onları Geri Almaya Herkesten Çok Haklıdırlar. Erkeklerin Meşru Surette Kadınlar Üzerindeki Hakları Gibi, Kadınların Da Onlar Üzerinde Hakları Vardır... El-bakara:
5386-) Bize el-Leys, Nâfi'den şöyle tahdîs etti: Omer ibnu'l- Hattâb'ın oğlu (radıyallahü anh), hayız hâlinde iken karısını bir boşama ile boşadı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ona karısına dönmesini, sonra kadın temiz oluncaya kadar onu tutmasını, sonra kendisinin yanında kadının diğer bir hayız daha görmesini, sonra bu hayızdan da temizleninceye kadar kadına yine mühlet vermesini, eğer kadını boşamak isterse, onunla cinsî münâsebet yapmaksızın üçüncü defa temizlendiği zaman onu boşamasını emretti ve: "İşte bu temizlik haleti, Allah'ın, kadınların içinde boşanmalarını emrettiği iddettir" buyurdu. dedi. ki: Abdullah ibn Omer, üç defa boşayacak kimsenin hükmü sorulduğunda, soranlardan herbirine: Eğer üç defa boşamış isen, artık o kadın senden başka bir koca ile evleninceye kadar sana haram olmuştur, der idi. başkası bu hadîste şunu ziyâde etti: el-Leys ibn Sa'd'dan; o şöyle dedi: Bana Nâfi' tahdîs etti. ki, İbn Omer: Eğer bir kerre yahut iki kerre boşamış olaydın elbette kadına dönme hakkın vardı. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bununla (yani kadına dönmekle) emretti, demişti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocaları Bu Bekleme Müddeti İçinde Barışmak İsterlerse, Onları Geri Almaya Herkesten Çok Haklıdırlar. Erkeklerin Meşru Surette Kadınlar Üzerindeki Hakları Gibi, Kadınların Da Onlar Üzerinde Hakları Vardır... El-bakara:
5387-) Bize Muhammed ibn Sîrîn tahdîs etti. Bana Yûnus ibn Yezîd tahdîs edip şöyle dedi: Ben ibn Omer'e (karısını hayızlı iken boşayan kimsenin hükmünü) sordum da o(gâib sigasıyle cevâb vererek): İbn Omer de karısını hayızlı iken boşadı. Akabinde Omer bunu Peygamber'e sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, oğlunun kadına dönmesini, sonra kadını iddetinin bitmesinin önünde (temizken cima yapmadan) boşamasını emretti, dedi. Yûnus ibn Cubeyr dedi. ki: Ben İbn Omer'e: Sen bu boşamanı bir boşama sayıyor muydun? diye sordum. İbn Omer: Bana haber ver: Eğer İbn Omer âciz olmuş ve ahmaklık etmişse (onu bir talâk olmaktan ne men' eder)? diye cevâb verdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Kesin Olmayarak Boşanmış Olan Hayızlı Kadına Dönüş Yapma Bâbı
5388-) Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb şu üç hadîsi haber verip şöyle demiştir: Ben, babası Ebû Sufyân ibn Harb vefat ettiği zaman Peygamber'in zevcesi Ümmü Habîbe'nin yanına girmiştim. Derken Ümmü Habîbe içinde sarı renk de bulunan "halûk" adındaki güzel kokulu karışık süslenme boyasını yahut da diğer bir süslenme boyasını istedi. Akabinde bu boyadan (eline sürdüğü boyayı azaltmak için) bir kıza sürdükten sonra kendi iki yanağının safhalarına (ve kollarına) sürdü. Sonra şöyle dedi: Vallahi benim böyle koku ve boya ile süslenmeye hiç ihtiyâcım yoktur. Şu var ki, ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan minber üzerinde şöyle buyururken işittim: "Allah'a ve son güne îmân eden bir kadının kocasından başka bir ölü için yası, üç günden fazla sürdürüp süslenmeyi terketmesi halâl olmaz. Lâkin kadın kocasının ölümü üzerine dört ay on gün hüzünlü olup, zînet ve süsünü bırakır."

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocası Vefat Etmiş Olan Kadın Dört Ay On Gün Süslenmeyi Ve Koku Sürünmeyi Terkeder
5389-) Zeyneb şöyle dedi: Sonra bir kerre de ben erkek kardeşi vefat ettiği zaman Zeyneb bintu Cahş'ın yanına girmiştim. O da bir koku isteyip bundan kendisine sürdü. Sonra şöyle dedi: Dikkat edin! Vallahi benim koku sürünmeye hiçbir ihtiyâcım yoktur. Şu kadar ki, ben Rasûlüllah' tan minber üzerinde şöyle buyururken işittim: "Allah'a ve son güne îmân eden bir kadının, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla matem tutup zînet ve süsünü terketmesi halâl olmaz. Lâkin kadın kocasının ölümü üzerine dört ay on gün hüzünlü kalıp zînet ve süsünü bırakır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocası Vefat Etmiş Olan Kadın Dört Ay On Gün Süslenmeyi Ve Koku Sürünmeyi Terkeder
5390-) Zeyneb şöyle dedi: Ben annem Ümmü Seleme'den şöyle derken işittim: Bir kadın Rasûlüllah'a gelip: Yâ Rasûlallah! Kızımın kocası vefat etti. Şimdi de gözleri rahatsız oldu. Bu durumda ben kızımın gözlerine sürme çekeyim mi? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Hayır!" buyurdu. iki yahut üç defa bu isteğini tekrarladı. Rasûlüllah da bunların hepsinde "Hayır!" diyordu. SonraRasûlüllah: "Kocası ölen kadının iddeti dört ay on gündür. Câhiliyet zamanında sizden biriniz (bir sene beklerdi de) senenin başına geldiğinde bir deve tezeği atardı (ve böylece matemden çıkardı)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocası Vefat Etmiş Olan Kadın Dört Ay On Gün Süslenmeyi Ve Koku Sürünmeyi Terkeder
5391-) Zeyneb'in râvîsi Humeyd dedi. ki: Ben Zeyneb'e: Bu, "Senenin başında deve tersi atardı" sözünden maksad nedir? diye sordum. şöyle cevâb verdi: Câhiliye devrinde kadın kocası öldüğü zaman, evinin en küçük ve en hakir bir odasına(karanlık bir köşesine) girer ve en kötü elbiselerini giyerdi de, artık bir sene geçinceye kadar hiçbir koku sürünmez, hiçbir tuvalet ve temizlik yapmazdı. (Böyle ağır bir hapis hayâtını tamamladıktan) sonra kadının yanına merkeb yahut koyun yahut kuş nev'inden bir hayvan getirilirdi de kadın (efsûnlanır gibi) o hayvanı kendi vücûduna sürterdi. Kadının böyle vücûduna sürte sürte ezdiği hayvan artık yaşayamaz ölürdü. Sonra kadın o çirkin hapis odasından çıkardı. Bu defa kadının eline bir deve tersi verilirdi, o da bunu fırlatır atardı. Bu merasimden sonra artık kadın temizlenir, yıkanır ve istediği gibi süslenerek ortaya çıkar da evlenme teklif edecek isteyicilerine görünebilir, kendini onlara arzederdi. Mâlik'e -Allah ona rahmet eylesin- "Tataddu bihi" ne demektir? diye soruldu. İmâm Mâlik: Kadın onu cildine sürer demektir, diye cevâb verdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Kocası Vefat Etmiş Olan Kadın Dört Ay On Gün Süslenmeyi Ve Koku Sürünmeyi Terkeder
5392-) Bize Humeyd ibnu Nâfi', Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da annesinden olmak üzere şöyle tahdîs etti: Kocası ölen bir kadının yakınları, bu kadının gözlerinin ağrımasından endîşe ettiler de Rasûlüllah'a geldiler ve kadının gözlerine sürme çekmek hususunda O'ndan izin istediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) izin vermeyip şöyle buyurdu: "Gözüne sürme çekme! Câhiliyet zamanında sizden herhangi biriniz (kocası öldüğünde) en kötü elbiseleri içinde -yahut: Evinin en kötü yerinde- (bir sene) beklerdi. Bir sene tamâm olup da yanından bir köpek geçtiği zaman bir deve tezeği atardı (ve bu suretle iddetinden çıkardı). Şimdi sen dört ay on gün geçinceye kadar sakın gözüne sürme çekme!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Ölüm İddeti İçinde Süslenmeyi Terketmekte Olan Kadının Gözüne Sürme Kullanması Nın Hükmü Bâbı
5393-) Humeyd geçen senedle şöyle dedi: Ben Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den işittim, o Ümmü Habîbe'den şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): ve son güne îmân eder müslim bir kadına, kocasından başka bir ölü üzerine üç günden fazla matem tutup zînet ve süsünü terketmesi halâl olmaz. Kocasının ölümü üzerine dört ay on gün süslenmeyi terkeder" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Ölüm İddeti İçinde Süslenmeyi Terketmekte Olan Kadının Gözüne Sürme Kullanması Nın Hükmü Bâbı
5394-) Bize Seleme ibn Alkame, Muhammed ibn Sîrîn'den tahdîs etti. ki Ümmü Atıyye: Bizler, kocanın ölümü sebebiyle olmak müstesna, bir ölü için üç günden çok süslenmeyi terketmemizden nehyolunduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Ölüm İddeti İçinde Süslenmeyi Terketmekte Olan Kadının Gözüne Sürme Kullanması Nın Hükmü Bâbı
5395-) Ümmü Atıyye(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz herhangi bir ölü üzerine üç günden fazla zînet ve süslenmeyi terketmemizden nehyolunurduk. Ancak kocanın ölümü üzerine dört ay on gün zînet ve süslenmeyi terkederdik. Bizler bu süre içinde gözlerimize sürme çekmekten, güzel koku sürünmekten ve Yemen'in asb elbisesi müstesna, süs için boyanmış elbise giymekten de nehyolunurduk. Fakat bizlere temizlenme sırasında, bizlerden biri hayzından yıkanmak istediğinde Azfâr kustundan bir parça kullanmamıza ruhsat verilmiştir. Biz kadınlar cenaze ardından gitmekten de nehyolunurduk. Abdillah el-Buhârî: Kaaf ile "el-Kust" ve kef iIe"el-Küst", yine kef ve kaaf harfleriyle olan "el-Kâfûr" ve "el-Kaafûr" gibidir; "Nübzetun" da "Kıt'atun" ma'nâsınadır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Ölüm İddeti Bekleyen Kadının Hayızdan Temizlendiği Sırada Kust Bitkisi Kullanması Bâbı
5396-) Ümmü Atıvye(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah 'a ve son güne îmân eder bir kadına kocasından başka bir ölü üzerine üç günden fazla zînet ve süslenmeyi terketmesi halâl olmaz. Şübhesiz o kadın bu süre içinde gözüne sürme de çekmez, süs için boyanmış elbise de giymez, ancak Yemen'in asb denilen çizgili kumaşını giyebilir" buyurdu. şeyhi olan Muhammed ibn Abdillah ibni'l-Müsennâ) el-Ensârî söyle dedi: Bize Hişâm tahdîs etti. Bize Hafsa bintu Sîrîn tahdîs etti. Bize Ümmü Atıyye şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -geçen şeyleri- nehyetti ve: "O kadın güzel koku da sürünmez. Ancak hayızdan temizlendiği sıralarda bir parçacık kust yahut tırnak kustu buhuru sürebilir" buyurdu. Abdillah el-Buhârî: "el-Kust" ve "el-Küst", "el-Kâfûr" ve "el-Kaafûr" gibidir, dedi..

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: Ölüm İddeti Bekleyen Kadın, Yemenin Asb Kumaşından Yapılmış Elbise Giyebilir
5398-) Bize Şibl ibn Ubâde, İbn Ebî Necîh'ten tahdîs etti. ki, Mucâhid ibn Cebr "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları zevceler... "(el-Bakara:234) âyetinin tefsiri hakkında şöyle demiştir: Bu iddet(yânı burada zikredilen dört ay on gün bekleme) kadının kocasının ev halkı yanında beklemesi vâcib bir iş idi. Yüce Allah bundan sonra şunu indirdi: "Sizden zevcelerini bırakıp ölecek , olanlar, eşlerinin kendi evlerinden çıkanlmayarak yılına kadar fâidelenmesini vasiyet etsinler. Bunun üzerine onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların bizzat yaptıkları meşru' işlerden dolayı size Sorumluluk yoktur... "(el-Bakara: 240). dedi. ki: Allah bu ikinci âyette senenin tamâmını yedi ay yirmi gün olarak kadın için kocası tarafından bir vasiyet yaptı. Eğer kadın isterse, kocasının kendisi için yaptığı vasiyetinde oturur, isterse dört ay on günün sonunda çıkar gider. Ve bu, Yüce Allah'ın “Evlerinden çıkarılmayarak... eğer çıkarlarsa size günâh yoktur '' kavlidir. Bununla bu (yedi ay yirmi günlük) iddet dahî olduğu gibi kadın üzerine vâcibdir. Bu sözü râvî İbnu Ebî Necîh, Mucâhid'den olmak üzere söylemiştir ibn Ebî Rebâh da İbn Abbâs'ın şöyle dediğini söyledi: Bu birinci âyet, (ikinci âyette zikredilen) kadının ailesi yanındaki iddetini neshetti. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler (çünkü süknâ iddete tâbi'dir. Bir yıllık iddet dört ay on gün ile neshedilince, süknâ da, yânı kocasının evinde oturma da neshedilmiştir). Ve bunun gibi Yüce Allah'ın "Çıkarılmaksızın..." kavli de neshedilmiştir. yine Atâ şöyle dedi: Kocası ölen kadın isterse kendi (kocasının) ailesi yanında iddet bekler ve kendisi hakkında yapılmış vasiyette oturur, isterse Yüce Allah'ın "Kadınların kendi nefisleri hakkında yaptıkları meşru işlerde size günâh yoktur" kavlinden dolayı, çıkar giderler. dedi. ki: Sonra mîrâs âyeti geldi ve süknâyı, yani koca evinde oturma vücûbunu neshetti. Artık kadın istediği yerde iddet bekler ve ona süknâ da yoktur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: İçinizden-ölenlerin Geride Bıraktıkları Zevceler, Kendi Kendilerine Dört Ay On Gün Beklerler. İşte Bu Müddeti Bitirdikleri Zaman Artık Onların Kendileri Hakkında Meşru Veçhile Yaptıkları Şeyden Dolayı Size Günâh Yoktur. Allah Ne İşlerseniz Hakkıyle Haberdârdır El-bakara:
5399-) Bana Humeyd ibnu Nâfi', Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da Ebû Sufyân'ın kızı Ümmü Habîbe'den olmak üzere şöyle tahdîs etti: Ümmü Habîbe, babasının ölüm haberi gelince, (üçüncü günü içinde) bir koku istedi, bunu iki koluna sürdü ve şöyle dedi: Benim güzel koku sürünmeye hiç ihtiyâcım yoktur. Şu var ki, ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmişimdir:"Allah'a ve son güne îmân eder hiçbir kadına, kocasından başka bir ölü üzerine üç günden fazla kokulanma ve süslenmeyi terketmesi halâl olmaz. Kadın ancak kocasının ölümü üzerine dört ay on gün zîneti bırakır''

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Bâb: İçinizden-ölenlerin Geride Bıraktıkları Zevceler, Kendi Kendilerine Dört Ay On Gün Beklerler. İşte Bu Müddeti Bitirdikleri Zaman Artık Onların Kendileri Hakkında Meşru Veçhile Yaptıkları Şeyden Dolayı Size Günâh Yoktur. Allah Ne İşlerseniz Hakkıyle Haberdârdır El-bakara:
5400-) İbn Mes'ûd (radıyallahü anh):Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) köpek bedelinden, kâhin ücretinden ve zina ücretinden nehyetti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Zinâ Ücretinin Ve Bozuk Nikâhın Hükmü Bâbı
5401-) Bize Avn ibnu Ebî Cuheyfe tahdîs etti. ki, babası Ebû Cuheyfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) döğme yapıcıya, kendine döğme yaptırana, ribâ yiyicisine ve ribâ yedirene la'net etti. Köpek bedelinden, zina kazancından nehyetti ve suret yapıcılara da la'net etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Zinâ Ücretinin Ve Bozuk Nikâhın Hükmü Bâbı
5402-) Bize Şu'be, Muhammed ibn Cuhâde'den; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) cariyelerin zina karşılığı olan kazancından nehyetmiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Zinâ Ücretinin Ve Bozuk Nikâhın Hükmü Bâbı
5403-) Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Ben İbn Omer'e, karısına zina isnâd eden kimse hakkındaki hükmü sordum. İbn Omer şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Aclân oğullarından bir karı-koca arasında zina töhmetinden dolayı ayırma yaptı. Şöyle ki: Peygamber la'netleşmeden önce: "Allah biliyor ki, ikinizden biriniz yalancıdır, sizlerden tevbe edecek var mı?" dedi. tevbe etmekten çekindiler. Peygamber yine: "İkinizden birinizin yalana olduğunu Allah bilmektedir, sizden tevbe edecek var mı?" diye sordu. yine tevbeden çekindiler. Bunun üzerine la'netleşmedenı sonra aralarını ayırdı. Eyyûb şöyle dedi: Amr ibn Dînâr bana: Bu hadîste birşey vardır, ben seni onu tahdîs ederken görmüyorum, dedi. O da şöyle dedi: O adam: Benim kadındaki mehrim, malım var? dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Senin malın yoktur. Eğer iddianda doğru söyleyici isen, kadına onun mukaabilinde zifaf ettin. Yok eğer yalancı isen, o mal senden daha uzaktır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-talak
Konu: Kendisiyle Zifaf Olunmuş Kadının Mehri, Duhûlün Nasıl, Yani Ne İle Sabit Olacağı Ve Kadını Duhûlden Yâhud Cimâdan Önce Boşadığında Hükmün Nasıl Olacağı Bâbı
5405-) Bize Şu'be ibnu'l-Haccâc tahdîs etti ki, Adiyy ibn Sabit şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Yezîd el-Ensârî'den işittim; o da Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den. (Abdullah ibn Yezîd dedi ki:) Ben Ebû Mes'ûd'a: Sen bunu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den mi rivayet ediyorsun (yahut: Kendi içtihadınla mı söylüyorsun)? diye sordum. Mes'ûd (radıyallahü anh): Ben bunu ancak Peygamber'den rivayet ediyorum ki, O: "Herhangibir müslümân kendi ev halkına -Allah'ın rızâsını kasdederek- infâk ederse, bu infâk o müslümân için bir sadaka olmuştur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb: Ve Aile Halkı Üzerine Yapılan Nafakanın Fazileti
5406-) Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah: Yâ Âdem oğlu, sen infâk et, ben de sana infâk edeyim! buyurdu" demiştir . Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Dul kadınların ve fakirlerin nafakalarım kazanmaya koşan müslümân kimse, Allah yolunda harb eden mücâhid gibidir, yahut gece namâzlı, gündüz oruçlu âbid kimse -gibidir" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb: Ve Aile Halkı Üzerine Yapılan Nafakanın Fazileti
5408-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (Veda Haccı sırasında) Mekke'de hasta iken,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) beni iyâde ve ziyaret ederdi. Ben kendisine: Benim malım vardır; malımın hepsini vasiyet edeyim mi? diye sordum. "Hayır (vasiyet etme)" buyurdu. Ben: Yarısını? dedim. Peygamber: "Hayır!" buyurdu. Ben: Üçte bir? dedim. "Üçte bir; üçte bir de çoktur. Senin vârislerini zengin bırakman, onları muhtâc ve insanların ellerindekini istemek için insanlara ellerini açar hâlde bırakmandan daha hayırlıdır. Sen her ne infâk edersen, o senin için bir sadakadır. Hattâ (yemek yerken) kadınının ağzına yükselteceğin bir lokmaya varıncaya kadar sevâb alırsın. Ümîd ederim ki, Allah seni yükseltir. Senin yüzünden birtakım insanlar faydalanır ve diğeri de zarar görür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb: Ve Aile Halkı Üzerine Yapılan Nafakanın Fazileti