Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

4321-) Bize Ma'mer ibn Râşid haber verip şöyle dedi: Bana ez-Zuhrî, Ubeydullah ibn Abdillah'tan; o da İbn Abbâs'tan şöyle haber verdi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'den ramazânda çıktı. Kendisiyle beraber onbin mücâhid vardı. Bu hareket târihi, Medine'ye gelişinden i'tibâren sekizinci yılın başında ve altı ay geçedir. Bu târihte Rasûlüllah ve beraberindeki müslümânlar Mekke'ye doğru yürüdüler. Kendisi oruç tutuyordu, sahâbîleri de oruç tutuyorlardı. Kedîd mevkiine varınca -ki bu Usfân ile Kudeyd arasında bir sudur-Rasûlüllah iftar etti. Sahâbîler de iftar ettiler. senedle) ez-Zuhrî: Rasûlüllah'ın emrinden dâima sonuncu olan alınırdı (yani sonuncu işi, evvelki işi neshedici kılınırdı), demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekke Fethi Gazvesi Ramazânda Oldu Bâbı
4322-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn seferine ramazânda çıktı. İnsanlar muhteliftiler: Kimi oruçlu, kimi oruçsuzdu. Peygamber binek devesinin üzerine oturunca, içi süt veya su dolu bir kap istedi. Onu avucunun içine yahut devesinin üzerine koydu. Sonra(görmeleri için) insanlara doğru baktı. Bunun üzerine oruçsuz olanlar oruçlulara: Artık orucunuzu bozunuz! dediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekke Fethi Gazvesi Ramazânda Oldu Bâbı
4323-) Abdurrazzâk da şöyle dedi: Bana Ma'mer ibn Râşid, Eyyûb'dan; o da İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında, ramazân içinde yola çıktı(yolda bir su göletine uğrayıncaya kadar oruç tuttu) hadîsini haber verdi. Hammâd ibnu Zeyd de Eyyûb'dan; o da İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan; o da Peygamber'den.. şeklinde söylemiştir. Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (Mekke fethi gazvesi için) ramazânda sefere çıktı. Tâ Usfân'a ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Sonra bir kap su istedi de bunu insanlara göstermek için gündüzleyin içti ve orucunu bozdu. Mekke'ye gelinceye kadar oruç tutmadı. İbn Abbâs: Rasûlüllah seferde oruç tuttu ve o seferde orucu bozdu. Artık dileyen oruç tuttu, dileyen tutmadı, diyordu demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekke Fethi Gazvesi Ramazânda Oldu Bâbı
4325-) Urve şöyle demiştir: Mekke'nin fethi yılında Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'den hareket edince, bu haber Mekke'de Kureyş'e ulaştı. (Kureyş ileri gelenlerinden) Ebû Sufyân, Hakîm ibn Hızâm, Budeyl ibn Verkaa, Rasûlüllah'ın hareketinin mâhiyetinden haber aramak üzere Mekke dışına çıktılar. Medine'ye doğru yönetip, tâ Merru'z-Zahrân'a kadar yürüdüler. Ve orada (gece vakti) birçok ateşler yakıldığını gördüler. Bu ateşler hacıların Arafat'ta, arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu. Sufyân: Bu ne ateştir! Vallahi hakîkaten arefe gecesi ateşlerine benziyor! dedi. ibn Verkaa da: Bunlar Huzâalı Amr oğulları’nın ateşleri, dedi. Ebû Sufyân: Hayır, Huzâalı Amr oğulları’nın ateşi bundan daha azdır, dedi. Bu sırada Rasûlüllah'ın muhafızlarından bir kısım insanlar Ebû Sufyân ile arkadaşlarını gördüler, onlara yetişip yakaladılar. Ve akabinde onları Rasûlüllah'a getirdiler. Ebû Sufyân hemen müslümân oldu. Rasûlüllah Merru'z-Zahrân'dan hareket ederken Abbâs'a: "Sen Ebû Sufyân'ı al, ordunun geçeceği yolun dar bir yerine götür de süvarilerin kalabalıklığını, İslâm ordusunun durumunu görsün" buyurdu. da onu öyle dar bir geçit yerine oturttu. (Ordu harekete başlayınca) Arab kabileleri, Peygamber'in maiyyetinde geçmeye başladılar. Bunlar alay alay Ebû Sufyân'ın önünden geçiyorlardı: Önce bir alay (kendi sancağıyle) geçti. Ebû Sufyân, Abbâs'a: Yâ Abbâs! Bunlar kimlerdir? diye sordu. Abbâs: Gıfâr kabîlesidir, dedi. Ebû Sufyân: Benimle Gıfâr arasında ne münâsebet ve düşmanlık var ki buraya kadar geliyorlar? diye hayretini bildirdi. Cuheyne kabilesi (kendi sancağı ile) geçti. Ebû Sufyân evvelki suâli sordu. Sonra Sa'd ibni Huzeym geçti. Ebû Sufyân bunu da öyle sordu. Sonra Suleym kabilesi kendi sancağı ile geçti. Ebû Sufyân yine o suretle sordu. Nihayet Ebû Sufyân'ın ömründe benzerini görmediği yiğitlik örneği bir ketîbe yönelip geldi. Abbâs'a: Bu alay kimlerdir? diye sordu. Abbâs: Bunlar Ensâr'dır, dedi. başında Sa'd ibnu Ubâde bulunuyordu. Ensâr'ın bayrağı da onun beraberinde idi. Sa'd ibn Ubâde, Ebû Sufyân'ın önünden geçerken: Yâ Ebâ Sufyân! Bu gün mehame (yani en büyük harb) günüdür. Bu günde Ka'be'de kan dökmek halâl kılınır! dedi. Sufyân bu sözden sarsılarak, Abbâs'a: Yâ Abbâs! Bu gün Sen'in Ka'be'yi, Mekke halkını ve beni koruyacağın güzel bir gündür! dedi. bir alay daha geldi. Bu alay sayıca alayların en azı idi. Bunların içinde Rasûlüllah ile (Muhacir ve Ensâr'dan bir kısım) sahâbîleri bulunuyordu. Peygamber'in sancağı da Zubeyr ibnu'l-Avvâm'ın beraberinde bulunuyordu. Rasûlüllah, Ebû Sufyân'ın yanından geçerken, Ebû Sufyân: Sa'd ibn Ubâde'nin ne dediğini duyup bilmedin mi? dedi. Rasûlüllah: "Sa'd ne söyledi?" diye sordu. Ebû Sufyân: Şunu şunu söyledi, diye Sa'd ibn Ubâde'nin sözlerini haber verdi. "Sa'd yanlış söylemiştir. Bu gün Allah'ın Ka'be'yi (İslâm'ı izhâr, üstünde Bilâl'in ezanı ve onda bulunan putları ve suretleri gidermek suretiyle) büyülteceği bir gündür. Ve bu gün Ka'be (Tevhîd libâsı ile) kisvelenecektir" buyurdu. Urve devamla: Rasûlüllah bayrağının el-Hacûn mevkiinde dikilmesini emretti, dedi. Yine Urve bir rivayetinde şöyle demiştir: Bana Cubeyr ibn Mut'-ım'ın oğlu Nâfi' haber verip şöyle dedi: Ben(Mekke'nin fethinden bir haylî zaman sonra) Abbâs'tan işittim, Zubeyr ibnu'l-Avvâm'a hitaben: Yâ Ebâ Abdillah! (Mekke'nin fethi günü) Rasûlüllah sana bayrağı işte şuraya dikmeni emretmişti! dedi. Urve dedi ki: Rasûlüllah o gün Hâlid ibnu'l-Velîd'e Mekke'nin üst tarafındaki Kedâ mevkiinden girmesini emretti. Peygamber ise (Mekke'nin alt tarafındaki) Kudâ mevkiinden girmişti. Mekke'ye girerken, Hâlid ibnu'l-Velîd'in süvârî fırkasından iki mücâhid kişi şehîd oldu. Bunlar Hubeyş ibnu'l-Eş'ar ile Kurz ibnu Câbir el-Fıhrî’ dir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4326-) Muâviyetu'bnu Kurre şöyle dedi: Ben Abdullah ibnu Mugaffel(radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Mekke'nin fethi günü Rasûlüllah'ı dişi devesi üzerinde gördüm. O, sesini dalgalandırıp na'me yaparak el-Feth Sûresi'ni okuyordu. Muâviye: İnsanların etrafıma toplanması düşüncesi olmasaydı, Abdullah ibn Mugaffel'in(Rasûlüllah'ın okuyuşunu hikâye ederken) sesini dalgalandırarak yükselttiği gibi, ben de sesimi dalgalandırıp yükseltirdim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4327-) ez-Zuhrî, Alî ibn Hüseyin'den; oda Amr ibn Usmân'dan (tahdîs etti ki), Usâme ibn Zeyd, fetih zamanında: Yâ Rasûlallah, yarın Mekke'de nereye ineceksiniz? diye sormuş. aleyhi ve sellem) de: "Akîl bize evden menzilden birşey bıraktı mı ki?" buyurdu;

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4328-) Sonra da (bunun sebebini bildirerek): "Mü'min kâfire vâris olmaz, kâfir de mü'mine vâris olmaz" buyurdu. Ebû Tâlib'e kim vâris oldu? diye soruldu. ez-Zuhrî: Ona Akîl ile Tâlib vâris oldular, dedi. ibn Râşid, ez-Zuhrî'den yaptığı rivayetinde: “Yarın nereye ineceksiniz?" sorusunu "Haccı sırasında" lâfzıyle söyledi. Yûnus ibn Yezîd el-Eylî ise kendi rivayetinde ne "Haccetihi" lâfzını, ne de "Fetih zamanı" lâfzını söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4329-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) -fetihten bir gün önce: "Allah Mekke'nin fethini müyesser kılarsa, inşâallah yarın konağımız Kinâne oğulları'nın Hayf’ı (yani yurdu)dır, ki orası vaktiyle Kinâne oğulları'yle Kureyş müşriklerinin küfür üzerine andlaştıkları yerdir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4330-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -fetih akabinde- Huneyn gazvesine çıkmak istediği zaman: "Yarın menzilimiz inşâallah Kinâne oğulları Hayfı'ndadır ki, orası vaktiyle Kinâne oğulları'yle Kureyş'in küfür üzerine yemînleştikleri yerdir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4331-) Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) fetih günü Mekke'ye başında miğfer olduğu hâlde girdi. Başından miğferi çıkardığı zaman yanına bir adam geldi de: Abdullah ibn Hatal, Ka'be'nin örtüsüne tutunmaktadır, dedi. "Onu öldür!" buyurdu. râvîsi İmâm Mâlik: Allah en bilendir ki, benim zannıma göre o gün Peygamber ihrâmlı değildi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4332-) Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi günü Ka'be'nin avlusuna girdi. Ka'be'nin etrafında ibâdet için dikilmiş üçyüzaltmış put vardı. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) elindeki deynekle bu putlara dürtmeye ve şu âyetleri söylemeye başladı: geldi, bâtıl gitti yok oldu", (İsrâ-81) geldi, Halbuki bâtıl ne îcâda, ne de öleni diriltmeye muktedir değildir"(Sebe-49).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4333-) Bize Eyyûb, İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhümaJdan tahdîs etti (o, şöyle demiştir):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -fetih günü- Mekke'ye geldiğinde Ka'be'ye girmekten çekindi. Çünkü Ka'be'de birçok ilâhlar (yani putlar) vardı. Rasûlüllah bunların çıkarılmasını emretti ve bütün putlar çıkarıldı, İbrâhîm ve İsmâîl Peygamberler'in suretleri de ellerinde ezlâm (denilen fa'l kalemleri) olduğu hâlde çıkarıldılar. Peygamber(bu iki surete bakarak): "Allah bu suretleri yapanları helak etsin! Allah 'a yemîn ederim ki, bu putperestler bu iki peygamberin hiçbir zaman rızklarını böyle fa'l kalemleriyle aramadıklarını bilmişlerdir!" buyurdu. Beyt'e girdi ve Beyt'in her tarafında tekbîr getirdi. Fakat Beyt'in içinde namaz kılmadan dışarı çıktı. Eyyûb'dan yaptığı rivayetinde Abdu's-Samed'e mutâbaat etti. Vuheyb de: Bize Eyyûb, Îkrime'den; o da Peygamber'den tahdîs etti., demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Fetih Günü Bayrağı Nereye Dikti?
4334-) Ve el-Leys ibn Sa'd şöyle demiştir: Bana Yûnus ibn Yezîd tahdîs edip şöyle dedi: Bana Nâfi', Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle(dediğini) haber verdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fetholunduğu gün, Mekke'nin en yüksek tarafından devesi üzerinde, arkasına Usâme ibn Zeyd'i bindirmiş olarak yönelip geldi. Beraberinde Bilâl'le Ka'be'yi koruyup hizmet edenlerden olan Usmân ibn Talha vardı. Rasûlüllah tâ Mescid'e kadar ilerledi ve orada devesini çöktürdü. Usmân ibn Talha'ya Beyt'in anahtarlarını getirmesini emretti.(O anahtarları getirip Ka'be'yi açınca) Rasûlüllah Ka'be'ye girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Bilâl ve Usmân ibn Talha da içeri girdiler.(Sonra Ka'be kapısı kapandı.) Rasûlüllah içeride uzunca bir müddet kaldı. Sonra dışarıya çıktı. Bu sırada insanlar Ka'be'ye girmek üzere koşuştular. Abdullah ibn Omer, Ka'be'ye ilk giren kimse oldu ve kapının arkasında Bilâl'ı ayakta buldu. Ona: Rasûlüllah nerede namaz kıldı? diye sordu. de ona Rasûlüllah'ın namaz kıldığı yeri işaret edip gösterdi. Abdullah: Rasûlüllah'ın kaç rek'at kıldığını sormayı unuttum, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin -fetih Günü- Mekkeye En Yüksek Tarafından Girmesi Bâbı
4335-) Âişe (r.anha) Urve'ye: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Mekke'ye en yüksek tarafındaki Kedâ mevkiinden girdi, diye haber vermiştir. râvîlerden Hafs ibn Meysere'ye "Kedâ" lâfzında Ebû Usâme ile Vuheyb mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin -fetih Günü- Mekkeye En Yüksek Tarafından Girmesi Bâbı
4336-) Buradaki senedle de Urve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Mekke'ye en yüksek tarafından; Kedâ'dan girdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin -fetih Günü- Mekkeye En Yüksek Tarafından Girmesi Bâbı
4337-) Abdurrâhmân ibn Ebî Leylâ şöyle demiştir: Bize Ummü Hâni'den başka hiçbir kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i duhâ namazı kılarken gördüğünü haber vermemiştir. Ümmü Hâni' Mekke fethi günü Peygamber'in onun evinde yıkandığını, sonra sekiz rek'at namaz kıldığını zikretmiş ve devamla: Peygamber'in bu namazdan daha hafif hiçbir namaz kıldığını görmedim, şu kadar var ki, Peygamber bu hafif namazda rukû'u ve sucûdu tam yapıyordu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekke Fethi Günü Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Konakladığı Yerin Beyânı Bâbı
4338-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) rukû'unda ve sucûdunda "Subhâneke'llâhumme Rabbena ve bi-hamdike'llâhumme ığfirlî (= Ey Rabb'imiz olan Allah'ım, Seni tesbîh ederim; tesbîhi de hamdine bürünerek yaparım. Yâ Allah, bana mağfiret eyle)" sözlerini söylerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4339-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer beni kendi meclisine Bedir ihtiyârlarıyle beraber girdirirdi. Bundan ötürü bâzıları: Bu genci niçin bizimle beraber meclisine girdiriyorsun? Halbuki bizim bunun yaşında oğullarımız var? dediler. de: Muhakkak ki, o sizin bildiğiniz ilim sahibi kimselerdendir, Abbâs dedi ki: Günün birinde Omer yine Bedir ihtiyarlarını da'vet etti; beni de onların beraberinde çağırdı. Abbâs dedi ki: Ben o gün Omer'in kendisinin bende bilmekte olduğu ilmi muhakkak onlara da göstermek için çağırdığını düşündüm. Omer onlara: "Allah'ın nusratı ve fethi gelince, sen de insanların fevc fevc Allah’ın dînine gireceklerini görünce hemen Rabb'ini hamd ile tesbîh et. O'nun mağfiretini iste. Şübhesiz ki O, tevbeleri çok kabul edendir" (en-Nasr: 1-2) sûresi hakkında ne dersiniz? diye sordu. Bâzıları: Bize nusrat ve fetih verildiğinde Allah'a hamd ve istiğfar etmemiz emrolunmuştur, dediler. Biz bilmiyoruz, dediler. da hiçbirşey söylemediler. Omer bana: Yâ Abbâs oğlu! Sen de mi böyle söylersin? diye sordu. Ben de: Hayır! dedim Omer: Ne diyorsun? dedi. Ben de: O, Rasûlüllah'ın ecelidir. Allah O'na ecelini bildirdi. “Allah tarafından Rasûlüllah'a nusrat ve feth gelince”, yani Mekke fethi gelince, Allah: işte bu senin ecelinin alâmetidir. “Artık Rabb'ine hamd ederek Subhânallah de ve Rabb'inden mağfiret dile! Şübhe yok ki, O, tevbeleri çok kabul edendir!” (en-Nasr- 3) buyurmuştur, dedim. Ben de bu sûreden ancak senin bilmekte olduğun şeyi biliyorum, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4340-) Ebû Şurayh el-Adevî (el-Huzâî -radıyallahü anh-), Amr ibn Saîd ibnu’l-Âs'a, Mekke'ye Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e karşı ordular sevkettiği sırada şöyle demiştir: Ey Emîr! Mekke fethinin ertesi günü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ayağa kalkıp îrâd eylediği bir sözü(yani hutbeyi) sana haber vermekliğime izin ver. O hutbeyi şu iki kulağım işitti, kalbim belledi, (söyleyeni de) gözlerim (o anda) gördü.Rasûlüllah, Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: (tâ evvelden beri) haram eden Yüce Allah'tır; onu haram eden insanlar değildir. Bundan dolayı Allah 'a ve âhiret gününe îmân eden kimse için Mekke'de ne kan dökmek, ne de bir ağaca balta vurmak halâl olmaz. Şayet Rasûlüllah burada harb etti diye ruhsat tarafına kaçan biri bulunursa, ona: Allah (yalnız) Rasûlü'ne izin vermiştir, size izin vermemiştir! Deyiniz. Bana da yalnız bir günün bir saati içinde izin verdi. Ondan sonra bu günkü harâmlığı dünkü harâmlığı derecesine döndü. Bu dediklerimi burada hazır olanlar, gâib olanlara, yani burada mevcûd olmayanlara (ve müstakbel nesillere) teblîğ etsin". Şurayh'a: Amr ne dedi? diye soruldu. Şurayh dedi ki: Amr da cevaben: Yâ Ebâ Şurayh! Ben senden daha âlimim. Mekke hiçbir âsîyi, zimmetinde kan olan bir kaçağı, kaçan hiçbir hırsızı sığındırıp kurtarmaz, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4341-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), Rasûlüllah Mekke'nin fethi senesi Mekke'de iken, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan: "Şübhesiz Allah ve Rasûlü şarâbın alışverişini... haram kıldı" buyururken işitmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bâb
4342-)  (İki yoldan gelen bu hadîste) Enes(radıyallahü anh): Peygamber'in beraberinde(Mekke ve civarında) on gün ikaamet ettik. Bu ikaamet süresince namazları kısaltıyorduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Fetih Zamanı Mekkede İkaameti Bâbı
4343-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de ondokuz gün(dört rek'atli namazları) iki rek'at kılarak ikaamet etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Fetih Zamanı Mekkede İkaameti Bâbı
4344-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Biz bir seferdePeygamber'le beraber namazı kısa kılarak ondokuz gün ikaamet ettik, demiştir. geçen senedle) yine İbn Abbâs: Biz (sefer ettiğimizde bir yerde) ondokuz gün kalırsak namazları kısaltır, daha ziyâde kalırsak namazları tam kılardık, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Fetih Zamanı Mekkede İkaameti Bâbı
4345-) Ve îmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Bana Abdullah ibnu Sa'lebete'bni Suayr haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fethi yılında onun yüzüne eliyle dokunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4346-) Bize Hişâm ibn Yûsuf, Ma'mer ibn Râşid'den; o da ez-Zuhrî'den; o da Suneyn Ebû Cemîle'den haber verdi. ez-Zuhrî dedi ki: Biz Saîd ibnu'l-Müseyyeb'le beraber bulunduğumuz sırada Ebû Cemile bize haber verdi. ez-Zuhrî: Ve Ebû Cemile, kendisinin Peygamber’e eriştiğini ve fetih yılında O'nunla beraber çıktığını söyledi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4347-) Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Amr ibnu Seleme'den tahdîs etti. şöyle dedi: Ebû Kılâbe bana; Amr ibn Seleme'ye kavuşur da ona sorar mısın? dedi. Kılâbe dedi ki: Akabinde ben Amr ibn Seleme'ye kavuştum ve kendisine sordum. Amr ibn Seleme şöyle anlattı: Biz aile ve kabîlece insanların yol uğrağı bir yerde otururduk. Bize kervanlar uğrardı. Biz de o yolculara: Bu insanlara ne oluyor, bu insanlara ne oluyor? Ve şu adam nedir? diye sorardık. da bize: O adam, Allah'ın kendisini peygamber gönderdiğini, O'na vahy verdiğini yahut Allah'ın O'na şu sözleri vahyettiğini söylüyor, derlerdi (yani Peygamber'den öğrendikleri bâzı âyetleri bize haber verirlerdi). de o sözleri ezber ederdim. Sanki o âyetler gönlüme yapıştırılır gibi nakş olunuyordu. Esasen(Kureyş'ten başka) Arab kabileleri de İslâm'a girmek için Mekke fethini gözlüyorlardı. Ve: Peygamberlik iddia eden şu adamı kendi kavmi olan Kureyş'le başbaşa kendi hâllerine bırakınız. Eğer O, Kureyş'e gâlib gelirse, hiç şübhesiz O sözünde doğru hakk bir peygamberdir, derlerdi. fetih ehlinin zaferi vak'ası olunca her kavim İslâm'a girmeye koştular. Babam Seleme de kavmimle beraber İslâm'a girmeye koştu. Mekke'den dönüp gelince, bize: Vallahi ben size bir hakk peygamberin yanından geliyorum. O bize: "Şu namazı şu vakitte kılınız, şu namazı da şu vakitte kılınız" dedi(ve bütün namaz vakitlerini bildirdi). Namaz vakti gelince de "Biriniz ezan okusun ve Kur'ân 'ı en çok bileniniz size imamlık etsin" buyurdu, dedi. üzerine kabîle halkı baktılar. İçlerinde benden çok Kur'ân bilen hiçbir kimse bulunmadı. Çünkü ben obamıza uğrayan kervanlardan Kur'ân alıp öğreniyordum. Kur'ân'ı çok bildiğim için kabîle halkı beni önlerine geçirip imâm yaptılar. Halbuki ben o sırada altı yahut yedi yaşında çocuktum. Üzerimde de elbise olarak yalnız bir bürde vardı. Secde ettiğim zaman o bürde avret yerinden yukarı toplanıp aşağısı açılırdı. Benim secdede bu açık hâlimi gören kabilemizden bir kadın, cemâate: Okuyucunuzun kıçını (yani açık yerini)" bizden örtseniz, dedi. üzerine cemâat (Umman kumaşı) satın aldılar ve bana bir gömlek biçtiler. Artık ben bu gömlekle sevindiğim kadar hiçbir şeyle ferahlanmadım.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4348-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi; Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a, Zem'a'nın cariyesinin oğlu Abdurrahman’ı alması için ahid yapmıştı. Utbe: Çünkü o çocuk benim oğlumdur, demişti. fetih zamanında Mekke'ye gelince Sa'd ibn Ebî Vakkaas, Zem'a'nın cariyesinin oğlu Abdurrahmân'ı yakaladı ve onu Rasûlüllah'a getirdi. Onun beraberinde Abd ibnu Zem'a da geldi. Sa d ibn Ebî Vakkaas: Bu benim kardeşimin oğludur. Kardeşim bana onun kendi oğlu olduğunu ve nesebinin kendisine katılmasını bana vasiyet etti, dedi. ibnu Zem'a da: Yâ Rasûlallah, bu benim kardeşimdir; bu Zem'a'nın cariyesinin oğludur, babam Zem'a'nın döşeğinde doğmuştur, dedi. Zem'a'nın cariyesinin oğluna baktı da Utbe ibn Ebî Vakkaas'a en çok benzeyen insan olduğunu gördü. Akabinde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Abd ibne Zem'a! Bu (Abdurrahmân) sana âiddir; o senin kardeşindir. Çünkü o, Zem'a'nın döşeği üzerinde doğmuştur" buyurdu. yine Rasûlüllah, bu çocuğun sîmâca Utbe ibn Ebî Vakkaas'a benzerliğini gördüğü için Sevde'ye: "Yâ Sevde! Sen de bu oğlandan perde arkasına çekil!" buyurdu. Şihâb dedi ki: Âişe: Rasûlüllah: "Döşeğindir; zinâcı erkeğe ise mahrumiyet düşer" buyurdu, dedi. İbnu Şihâb: Ebû Hureyre bu "Çocuk döşeğindir, zinâkâr erkeğe mahrûmluk düşer" sözünü yüksek sesle i’lân ederdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4349-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr şöyle haber verdi: Rasûlüllah zamanında, Fetih Gazvesi sırasında bir kadın hırsızlık yapmıştı. O kadının kavmi Usâme ibn Zeyd'e gittiler de (elinin kesilmemesi için) Rasûlüllah'ın yanında şefaat etmesini istediler. dedi ki: Usâme, o kadın hakkında Rasûlüllah'la konuşunca, Rasûlüllah'ın yüzünün rengi değişti ve: "Allah'ın ta'yîn ettiği dînî cezalardan bir ceza hususunda mı benimle konuşuyorsun?" buyurdu. de: Yâ Rasûlallah, benim için mağfiret isteyiver, dedi. sonra olunca Rasûlüllah hutbe yapmak üzere ayağa kalktı. Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla övdükten sonra "Amma ba'du" diyerek şunları söyledi: "Sizden önceki insanları ancak onların, içlerinde şerefli ve nüfuzlu kimse çaldığı zaman onu cezasız bırakır, içlerinde zayıf kimse çaldığı zaman ona ceza verir olmaları helak etmiştir. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma çalmış olsaydı, muhakkak onun elini de keserdim!" buyurdu. Rasûlüllah o kadınla ilgili emrini verdi ve kadının eli kesildi. Bundan sonra o kadının tevbesi güzel oldu ve evlendi. Âişe: O kadın bundan sonra bana gelirdi de ben de onun hacetini Rasûlüllah'a yükseltirdim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4350-) Bize Âsım, Ebû Usmân'dan tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mucâşi' ibn Mes'ûd(radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Mekke'nin fethinden sonra ben kardeşim (Mucâlid)lePeygamber'e geldim ve: Yâ Rasûlallah, kendisiyle hicret etmek üzere bey'at etmem için sana kardeşimi getirdim, dedim. aleyhi ve sellem): "Hicret etmiş olanlar, ondaki faziletlerle gitmişlerdir" buyurdu. Şimdi sen onunla ne üzerine bey'at edeceksin? diye sordum. "Ben onunla İslâm, îmân ve cihâd üzerine bey'at ederim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4351-) Bu hadîsin râvîlerinden Ebû Usmân en-Nehdî dedi ki: Ben sonra Ebû Ma'bed Mucâlid'e kavuştum. Ebû Ma'bed bu iki kardeşin büyüğü idi. Ben ona Mucâşi'den işitmiş olduğum hadîsi sordum da, o: Mucâşi' doğru söyledi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4352-) Bize Âsim ibn Süleyman, Ebû Usmân en-Nehdî'den; o da Mucâşi' ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Ben Ebû Ma'bed'i, hicret üzerine bey'at etmesi için Peygamber'e götürdüm. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hicretin hükmü (fetihten önce) hicret edenlere âid olarak geçti. Ben onunla İslâm ve cihâd üzerine bey'at ederim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4353-) Râvî Ebû Usmân dedi ki: Ben Ebû Ma'bed'e kavuştum da ona kardeşi Ebû Mucâşi'in bana tahdîs ettiği bu hadîsi sordum; o: Mucâşi' doğru söyledi, dedi. râvî Hâlid de, Ebû Usmân'dan; o da Mucâşi'den, onun kardeşi Mucâlid'i getirdiğini söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4354-) Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben İbn Omer'e: Şam'a hicret etmek istiyorum, dedim. İbn Omer (radıyallahü anh): fethinden sonra) hicret yok, lâkin cihâd vardır. Git, kendini arzet. Eğer kendinde (cihâd ve kudretten) birşey bulursan cihâd yap, kendinde bunu bulamazsan geri dönersin, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4355-) Ve en-Nadr dedi ki: Bize Şu'be haber verdi: Bize Ebû Bişr haber verip şöyle dedi: Ben Mucâhid ibn Cebr'den işittim, şöyle diyordu: Ben İbn Omer'e(Şam'a gitmek istiyorum) dedim, o: Bugün hicret yoktur -yahut da: Rasûlüllah'tan sonra hicret yoktur-, dedi. da geçen hadîsin benzeridir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4356-) Ebû Amr el-Evzâî, Abde ibn Ebî Lubâbe'den; o da Mucâhid ibn Cebr el-Mekkî'den; Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Fetihten sonra hicret yoktur der idi, diye tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4357-) Yahya ibn Hamza tahdîs edip şöyle demiştir: Bana el-Evzâî, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Ubeydullah ibn Umeyr ile beraber Âişe'yi ziyaret ettim. Ubeydullah, Aişe'ye hicretten sordu. Bunun üzerine Âişe şöyle dedi: Bu gün hicret yoktur. (Fetihten önce) mü'minlerin herbiri kendisine fitne yapılması korkusundan dîni ile Allah'a ve Rasûlü'ne kaçar idi. Bugün ise Allah İslâm'ı gâlib kılmıştır. Mü'min Rabb'ine dilediği yerde ibâdet eder. Lâkin bugün (kâfirlerle) cihâd ve niyet vardır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4358-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana Hasen ibnu Müslim, Mucâhid ibn Cebr'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fethi günü ayağa kalktı da şöyle buyurdu: "Şübhesiz ki, Allah Mekke'yi, gökleri ve yeri yarattığı gün haram kılmıştır. Bunun için Mekke Allah'ın haram kılmasıyle kıyâmet gününe kadar haramdır. Benden evvel hiçbir kimse için halâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için halâl olmayacaktır. Benim için de o, ancak gündüzden bir saat halâl olmuştur. Mekke'nin av hayvanı ürkütülmez, dikeni (bile) kesilmez, yaş otları koparılmaz. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz, yalnız sahibini aramak için arayacak kişi alabilir". sırada Abbâs ibnu Abdilmuttalib: Yâ Rasûlallah, ızhırdan başka. Çünkü ızhır bitkisi demirciler için ve evlerimiz için kullanılması zarurîdir, dedi. bu esnada sükût etti, sonra: "Izhır müstesna, çünkü o halâldır" buyurdu. yine Abdulmelik ibnu Cureyc'den (o, şöyle demiştir): Bana Abdulkerîm, İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan, geçen hadîsin benzerini yahut o tarzdaki hadîsi haber verdi, demiştir. bu hadîsi Ebû Hureyre', Peygamber'den rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Bab
4359-) İsmâîl (ibn Ebî Hâlid) haber verip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Ebî Evfâ'nın elinde bir kılıç darbesi gördüm(ve kendisine bu nedir? diye sordum). İbnu Ebî Evfâ: Ben bu yarayı Huneyn günü Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'le beraber muharebede bulunduğum sırada vurularak aldım, dedi. İsmâîl ibn Ebî Hâlid dedi ki: Ben İbn Ebî Evfâ'ya: Sen Huneyn gazvesinde bulundun mu? diye sordum. O da: Ben ondan önce(Hudeybiye'de bile) bulundum, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4360-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim. Ona bir adam geldi de: Yâ Ebâ Umâre! Sen Huneyn gününde geri dönüp kaçtın mı? diye sordu. el-Berâ: Amma bana gelince (bizler kaçtık). Peygamber üzerine şehâdet ederim ki, O, geriye dönmemiştir. Lâkin ordunun öncüleri acele gittiler de onların üzerlerine Hevâzin kabîlesi okçuları ok yağdırdılar. Ebû Sufyân ibnu'l-Hâris, Peygamber'in beyaz katırının başından tutmuştu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ise: "Ben peygamberim yalan yok, ben Abdulmuttalib oğlu'yum" sözlerini söylüyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4361-) Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan tahdîs etti (ki o şöyle demiştir): Ben işitirken el-Berâ'ya: Huneyn gününde sizler Peygamber'in maiyyetinde bulunduğunuz sırada gerisin geri dönüp kaçtınız mı? diye soruldu. ta'mîm üzere olmayarak kaçışlarının isbâtıni içine alıcı ve bedî' olan) şu cevâbı verdi; Peygamber'e gelince; O asla kaçmadı. Hevâzin kabîlesi erleri iyi ok atıcı kimselerdi (onlar bize ok yağdırdılar). Peygamber(yerinde kaya gibi sabit durup): "Ben o peygamberim yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğlu'yum" dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4362-) Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan tahdîs etti ki, o el-Berâ'dan işitmiştir. el-Berâ'ya Kays kabilesinden bir kişi; Sizler Huneyn günü Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanından kaçtınız mı? diye sordu. anh): kaçtık.) Lâkin Rasûlüllah kaçmadı. Hevâzin kabîlesi halkı iyi ok atıcıları idiler. Biz (harb meydanında) bunların üzerine hücum edince, onlar açılıp bozuldular. Bizler de hemen ganîmetler üzerine düştük. İşte bu sırada Hevâzin tarafından ok yağmuruyla karşılandık. (Biz kaçtık.) Yeminle söylüyorum ki, ben Rasülullah'ı beyaz katırının üzerinde gördüm. Ebû Sufyân da katırın gemini tutuyordu. Bu sırada o: "Ben o peygamberim yalan yok, ben o Abdulmuttalib oğlu'yum!" diyordu. ibn Yûnus ile Zuheyr ibn Muâviye kendi rivayet ettikleri hadîslerinde, burasında: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beyaz katırından indi(de "Yâ Allah, yardımını indir" duasını söyledi) demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4363-) Muhammed ibn Şihâb şöyle demiştir: Urve ibnu'z-Zubeyr, kendisine Mervân ibnu'l-Hakem el-Emevî ile el-Mısver ibn Mahrame'nin şöyle haber verdiklerini söyledi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Hevâzin kabilesi hey'eti müslümân olarak geldikleri ve Rasûlüllah'tan mallarını ve esirlerini geri vermesini istedikleri zaman, Rasûlüllah ayağa kalktı da onlara: "Berâberimdeki sahâbilerimi görüyorsunuz. Bana sözün en sevimlisi en doğrusudur. Şimdi siz iki taifenin birini seçiniz: Yâ esirleri, ya da malları. Ben sizin gelmenizi beklemiş idim(zamanında gelmediniz)" buyurdu. hakîkaten Rasûlüllah, Tâif’ten(Cı'râne'ye) döndüğünde on küsur gece onları beklemiş idi. Hevâzin hey'etine Rasûlüllah'ın kendilerine ancak iki taifeden birisini geri vereceği apaçık belli olunca: Biz esîrlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah müslümânlar arasında ayağa kalktı, lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyle sena etti. Sonra "Amma ba'du" deyip hutbesine şöyle devam etti: "Bu Hevâzin hey'eti kardeşleriniz kusurlarından tevbe ediciler olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. Sizden her kim esirlerini bu suretle(karşılıksız olarak) vererek kardeşlerinizin gönlünü hoş etmeyi severse bunu yapsın. Sizden her kim kendi hissesi üzerine bağlı kalmak (karşılıksız vermemek) arzu ederse, biz ona (bu bedeli), Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından veririz, o da bu şartla esirlerini onlara versin" buyurdu. konuşma üzerine oradaki insanlar: Rasûlüllah'ın hatırı için Hevâzin başkanlarına esîrlerini vermekle gönüllerimizi hoş etmişizdir, dediler. da: "Şimdi biz sizden esirini vermeye razı olan kimseleri, rızâsı olmayanlardan ayırıp bilemiyoruz. Haydi, siz gidiniz de bize muvafakat işinizi, iş bilir nakibleriniz arzetsin" buyurdu. yerlerine döndüler. Kabîlelerin nakîbleri kabile halklarıyle konuştular. SonraRasûlüllah'a gelip herbiri kavminin esîrleri geri vermekten hoşnûd olduklarını ve Rasûlüllah'a esîrleri geri vermesi hususunda izin verdiklerini haber verdiler. Şihâb: İşte bana Hevâzin esirlerinden ulaşan budur, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4364-) Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den tahdîs etti ki, Omer ibnu'l-Hattâb: Yâ Rasûlallah!... demiştir. ve yine bana Muhammed ibnu Mukaatil tahdîs etti. Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi. Bize Ma'mer ibn Râşid, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den haber verdi ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Huneyn'den döndüğümüz zaman Omer, Câhiliyet zamanında adadığı bir i'tikâf adağını (yerine getirip getirmemesi hususunu) sordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona adağını yerine getirmesini emretti. hadîsin râvîlerinden bâzısı: Hammâd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da ibn Omer'den.. diye söylemiştir: bu hadîsi Cerîr ibnu Hazım ile Hammâd ibnu Seleme, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer'den; o da Peygamber'den olmak üzere rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4365-)  Bize İmâm Mâlik, Yahya ibn Saîd'den; o da Kesîr ibn Eflâh'ın oğlu Omer'den; o da Ebû Katâde'nin âzâdlısı Ebû Muhammed'den haber verdi ki, Ebû Katâde(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Huneyn senesi Peygamber'in maiyyetinde sefere çıktık. Düşmanla karşılaşınca müslümânlar için bir ilerleme ve gerileme olmuştu. Bu sırada ben müşriklerden birini müslümânlardan bir kimse üzerine çıkmış hâlde gördüm. Hemen arka tarafından yaklaştım ve onu boynu ile kürek kemiğinin bağı üzerinden kılıçla vurdum. Ve onun giydiği zırhı kestim. Hemen benden tarafa dönüp beni öyle bir kucakladı ki, bu sıkı kucaklayıştan ölüm kokusunu hissettim. Sonra ona ölüm yetişti de beni salıverdi. Akabinde ben Omer'e rastgeldim de: Bu insanlara ne oldu? dedim. Omer: Azîz ve Celîl olan Allah'ın işidir (yani onlara isabet eden bu bozgunluk, Allah'ın hükmü ve kazasıdır), dedi. müslümânlar (bozgunluğun ardından) dönüp geldiler. Peygamber de oturup: "Her kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dâir bir beyyinesi de olursa, öldürdüğü kimsenin elbise, silâh ve diğer eşyaları onundur" buyurdu. kalkıp): Benim için kim şâhid olur? dedim. oturdum. Sonra Peygamber tekrar bunun benzerini söyledi. Ben yine kalkıp: Benim için kim şehâdet eder? diye sordum ve sonra oturdum. Peygamber o sözün benzerini yine söyledi. Ben yine ayağa kalktım. Peygamber: "Neyin var yâ Ebâ Katâde?" buyurdu. de kendisine olanı haber verdim. Bu sırada bir kimse: Ebû Katâde doğru söyledi. O maktulün eşyası benim yanımdadır. Artık hakkı olan bu şeyler yerine ona başka şeyler vererek benden râzı kıl, dedi. Bekr: Allah'a yemîn olsun ki, bu olamaz! Peygamber, Allah ve Rasûlü yolunda mukaatele eden Allah arslanlarından bir arslanm hakkını ibtâle yanaşmaz ve onun selebini sana veremez, dedi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ebû Bekr doğru söyledi. Yanındaki o maktule âid şeyleri Ebû Katâde'ye ver!" buyurdu. o kimse maktulün eşyasını bana verdi. Ben de o eşyayı sattım da onun bedeliyle Benû Selime yurdunda bir bustân satın aldım, işte bu bustân, İslâm'da aslına mâlik olduğum ilk maldır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4366-) Ve İmâm el-Leys ibn Sa'd şöyle demiştir: Bana Yahya ibnu Saîd, Kesîr ibn Eflâh'ın oğlu Omer'den; o da Ebû Katâde'nin âzâdlısı olan Ebû Muhammed'den tahdîs etti ki, Ebû Katâde şöyle demiştir: Huneyn günü olduğu zaman müslümânlardan bir adama baktım ki, o müşriklerden bir adamla mukaatele ediyor. Müşriklerden olan bir diğeri ise müslümânı öldürmek için arka tarafından onu aldatmağa uğraşıyordu. Ben hemen onu aldatmağa çalışan kişiye doğru koştum. O beni vurmak için elini kaldırdı. Ben onun elini vurup kestim. Sonra o kişi beni tutup sıkı bir sarmalayışla beni kucakladı; beni o derecede sıktı ki, ölmekten korktum. Sonra beni bıraktı ve çözüldü. Ben de onu iteledim. Sonra onu öldürdüm. Müslümanlar bozuldular, ben de onlarla beraber bozguna uğradım. Bu sırada(bozulmayan insanların içinde) Omer ibnu'l-Hattâb'la karşılaştım. Ona: İnsanlara ne oluyor? dedim. Omer: Allah'ın emri(yâni hükmü ve takdiri), dedi. bozulan insanlar Rasûlüllah'a döndüler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Her kim öldürdüğü bir maktul üzerine beyyine dikerse, öldürdüğü kişinin eşyası onundur" buyurdu. hemen öldürdüğüm maktulün üzerine bir şâhid aramak için kalktım, fakat benim için şehâdet edecek bir kimse göremedim. Sonra aklıma geldi de, o adamın işini Rasûlüllah'a zikrettim. Meclisinde oturanlardan biri: Bunun öldürdüğünü zikretmekte bulunduğu o maktulün silâhı benim yanımdadır. Onun yerine başka şeylerle Ebû Katâde'yi razı kıl, dedi. Bekr: Hayır olamaz.Peygamber o silâhı Kureyş'ten gevşek ve âciz bir kula vermez ve Allah ve Rasûlü yolunda harbeden Allah arslanlarından bir arslanı terkedemez, dedi. dedi ki: Akabinde Rasûlüllah kalktı ve o silâhı bana verdi. Ben de onun bedeliyle bir bustân satın aldım. İşte bu, İslâm içinde aslına mâlik olduğum ilk maldır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı :
4367-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn gazvesini bitirince(amcam) Ebû Âmir'i bir ordu birliği üzerine kumandan yaparak Evtâs'a gönderdi. Ebû Âmir (Huneyn'den buraya kaçmış olanların kumandanı) Dureyd ibn Sımme ile burada karşılaştı. Yapılan muharebede Dureyd öldürüldü, askerlerini de Allah hezîmete uğrattı. Mûsâ devamla dedi ki: Rasûlüllah beni de(amcam) Ebû Âmir ile beraber göndermişti. Bu muharebede Ebû Âmir'in dizine Cuşem kabilesinden birisi tarafından bir ok atıldı. Okçu okunu Ebû Âmir'in dizkapağına yerleştirdi. Ben hemen Ebû Âmir'in yanına koştum ve: Ey amca, sana kim ok attı? diye sordum. O, ben Ebû Musa'ya: İşte ok atan kaatilim şudur! diye gösterdi. hemen kaatile doğru koştum ve ona yetiştim. Kaatil beni görünce dönüp kaçmağa başladı. Ben onun arkasından gittim. Bu sırada ben hem koşuyor, hem: Kaçmaktan utanmaz mısın, yerinde biraz durmaz mısın? diye haykırıyordum. Adam kaçmaktan vazgeçti. Her ikimiz kılıçlarımızla vuruşmaya başladık. Sonunda adamı öldürdüm. Sonra(Ebû Âmir'in yanına geldim) Ebû Âmir'e: Allah senin düşmanını öldürdü, dedim. Amcam bana: Şu oku dizimden çek çıkar, dedi. de hemen çıkardım. Okun çıktığı yerden bir su boşandı. (Amcam hayâtından ümidini kesti.) Bana: Ey kardeşimin oğlu! Peygamber'e selâm söyle ve bana Allah'tan mağfiret istemesini rica et, dedi ve beni kendi yerine mücâhidler üzerine kumandan yaptı. bir zaman yaşadı, sonra vefat etti. Bu seferden dönüp geldiğimde Peygamber'in huzuruna girdim. Peygamber, odasında hasırdan örülmüş ve üzerine ince şilte serilmiş bir sedir üstünde yatıyordu. Hasırın örgüleri vücûdunun arkasına ve iki yanlarına iz yapmıştı. Ben kendisine zafer haberimizi ve Ebû Âmir'in şehîd oluşu haberini ve "Rasûlüllah benim için mağfiret dilesin" diye vasiyet ettiğini arzettim. Bunun üzerine Peygamber abdest suyu istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp: "Yâ Allah, kulcağızın Ebû Âmir'e mağfiret eyle!" diye duâ etti. ederken ben O'nun iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Peygamber: "Yâ A ilah! Kıyâmet gününde Ebû Âmir kulunu şu yarattığın insanlardan çoğunun üstünde yüksek bir makaamda kıl" niyazında bulundu. Bunun üzerine ben: Benim için de mağfiret isteyiver, dedim. Peygamber: "Yâ Allah, Abdullah ibn Kays'ın günâhını mağfiret eyle ve kıyâmet gününde onu kerîm bir makaama girdir" diye duâ etti. Ebû Burde: Bu İki duanın biri Ebû Âmir için, diğeri de Ebû Mûsâ içindir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Evtâs Gazvesi Bâbı
4368-) Bize Hişâm, babası Urve'den; o da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da annesi Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'den tahdîs etti(o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. O sırada yanımda bir muhannes kişi bulunuyordu. İşittim ki o, kardeşim Abdullah ibn Umeyye'ye: Yâ Abdallah! Ne dersin, eğer Allah yarın size Tâif'in fethini müyesser kılarsa sana gereken, Gaylân'ın şişman kızını yakalamandır. O kız (semizlikten karnı) dört büklüm karşılar, sekiz büklüm de arkaya döner! diyordu. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu kabil muhannesler bir daha yanımıza sakın girmesin" buyurdu. Sufyân ibn Uyeyne: İbn Cureyc: Bu muhannesin adı Hît'tır, dedi, demiştir. Mahmûd ibn Gaylân tahdîs etti: Bize Ebû Usâme, Hişâm'dan bu hadîsi tahdîs etti ve "Peygamber o gün Tâif'i muhasara etmekteydi" fıkrasını ziyâde etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Tâif Gazvesi Bâbı
4369-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Tâif şehrini muhasara ettiği zaman, Tâifliler'den herhangi birşey elde edemedi.(Bâzî sahâbîleriyle istişareden sonra): "İnşâallah yarın döneceğiz (yani muhasarayı kaldıracağız)" dedi. söz mücâhidlere ağır geldi de: Tâif'i fethetmeden nasıl gideriz! dediler. -Râvî Sufyân bir kerre de: Nasıl döneriz dediler, şeklinde rivayet etmiştir.- Sahâbîlerin bu i'tirâzlı sözleri üzerine Peygamber: "Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!" buyurdu. Ertesi sabah harb başladı ve sahâbîlerden birçoğuna yara isabet etti. Bunun akabinde Peygamber: "İnşâallah bizler yarın döneceğiz" buyurdu. sefer Peygamber’in bu karârı sahâbîleri sevindirdi. Peygamber de sahâbîlerin sevinmelerine güldü. Sufyân bir kerresinde "Tebessüm etti'", yani gülümsedi şeklinde söylemiştir. dedi ki: el-Humeydî şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne bu haberin hepsini an'anesiz olarak tahdîs etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Tâif Gazvesi Bâbı
4370-) Bize Şu'be, tahdîs etti ki, Âsım şöyle demiştir: Ben Ebû Usmân'dan işittim, o şöyle dedi: Ben Sa'd'dan işittim ki, o Allah yolunda ilk ok atan kişidir. Ve yine ben Ebû Bekre'den işittim ki, o da Tâif halkından müslümân olup Tâif Kalesi'nin üstüne çıkmış ve oradan makara ile aşağıya inip Peygamber'e gelmiş olan insanlar içinde idi. İşte bu iki sahâbî: Biz, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den: "Her kim babasından başka bir kimseye -babası olmadığını bile bile- babası olduğunu iddia ederse, işte o kimseye cennet haramdır” buyururken işittik, dediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Tâif Gazvesi Bâbı
4371-) Ve Hişâm ibn Yûsuf es-San'ânî dedi ki: Bize Ma'mer ibn Râşid, Âsım'dan; o da Ebû’l-Âliye'den yahut Ebû Usmân en-Nehdî'den haber verdi ki, o: Ben Sa'd'dan ve Ebû Bekre'den işittim; onlar da Peygamber'den işittiler, demiştir. dedi ki: Ben Ebû'l-Âliye yahut Ebû Usmân'a: Yemîn olsun bu hadîsi sana iki büyük sahâbî rivayet etmiştir ki, artık bunların şehâdetleri kâfidir, dedim. O da: Evet kâfidir. Bunlardan biri Allah yolunda ilk ok atan kişidir (yani Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tır). Diğeri de Tâif halkından yirmi üç kişinin üçüncüsü olarak kaleden aşağıya inip Peygamber'e gelen kişidir (yani Ebû Bekre'dir), dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Tâif Gazvesi Bâbı