Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1955-) Enes ibn Mâlik'ten; o da Zeyd ibn Sâbit (radıyallahü anh)'den.Zeyd ibn Sabit şöyle demiştir: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde sahur yemeği yedik. Sonra Peygamber (sabah) namazına kalktı. Enes dedi ki: Ben de Zeyd'e: Sabah ezanı ile sahur arasında ne kadar zaman bulundu? diye sordum. Elli âyet(okuyacak) kadar, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Sahur İle Sabah Namazı Arasında Ne Kadar Zaman Vardır? Bâbı
1956-)  Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den(o şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) orucunu arka arkaya ekledi. Bâzı kimseler de oruçlarını arka arkaya eklediler. Fakat bu onlara ağır geldi de, Peygamber onları, orucu, sahur yemeğini yemeksizin birbirine ulamaktan nehyetti. Onlar: Sen orucunu ekliyorsun, dediler. Peygamber: "Benim hâlim sizin hâliniz gibi değildir. Çünkü ben (Rabb'im tarafından) doyurulurum ve sulanırım" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Ve Sahâbileri, Oruçlarını Arka Arkaya Ekledikleri Ve Geceleyin Sahur Yemeği Yemek Zikrolunmadığı İçin, Bunu Vâcib Kılmayarak Sahur Yemeği Yemenin Bereketi Bâbı
1957-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Ve Sahâbileri, Oruçlarını Arka Arkaya Ekledikleri Ve Geceleyin Sahur Yemeği Yemek Zikrolunmadığı İçin, Bunu Vâcib Kılmayarak Sahur Yemeği Yemenin Bereketi Bâbı
1958-) Seleme ibnu'l-Ekva'(radıyallahü anh)'dan (o, şöyle demiştir): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) âşûrâ günü gündüzü bir kimseyi insanlar arasında şunu nida ve i'lân etmesi için gönderdi:"Her kim yemek yedi ise (gününün kalanını yemeyerek)gününü tamamlasın -yahut- oruç tutsun. Bir şey yememiş olan da artık bir şey yemesin!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: İnsan Oruç Tutmaya Gündüzleyin Niyet Ettiği Zaman Sahîh Olur Mu, Olmaz Mı?
1959-)  Sumeyye, efendisi Ebû Bekr ibnu Abdirrahmân'dan işitmiştir. Ebû Bekr şöyle demiştir: Ben ve Bâbam Abdurrahmân ibnu'l-Hâris, Âişe'nin ve Ümmü Seleme'nin yanına girdiğimiz zaman...

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Cünüb Olarak Sabaha Giren Oruçlunun Hâli Bâbı
1960-) Hadîsi bize Ebû'l Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb ibnu Ebî Hamza, ez-Zuhrî'den haber verdi. O şöyle demiştir: Bana Ebû Bekr ibnu Abdirrahmân ibn Haris haber verdi ki, bâbası Abdurrahmân, Mervân ibnu'l-Hakem'e (vefatı: 65 H. Ramazânı) şunu haber vermiştir; Âişe ve Ümmü Seleme bu Abdurrahmân'a, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ehliyle cinsî münâsebetten dolayı cünüb olduğu hâlde fecr ona erişirdi. Fecrden sonra Rasûlüllah yıkanır ve orucu tutardı, diye haber verdiler. haber üzerine vâlî Mervân, Abdurrahmân ibnu'l-Hâris'e hitaben: Allah'a yemîn ediyorum ki, sen bu haberi makaale ile Ebû Hureyre'yi muhakkak zorluğa düşürüyorsun, dedi. Ve Mervân, o günlerde (Muâviye ibn Ebî Sufyân tarafından) Medîne üzerinde hâkim bulunuyordu. Ebû Bekr dedi ki: Abdurrahmân, Mervân'ın bu sözünden hoşlanmadı. Bundan bir müddet sonra Zu’l-Huleyfe'de bizim Ebû Hureyre ile birleşmemiz mukadder oldu. Ebû Hureyre'nin orada bir arazîsi vardı. İşte bu buluşmada Abdurrahmân, Ebû Hureyre'ye: Ben sana bir iş söyleyeceğim. Eğer Mervân o iş hususunda bana yemîn etmiş olmayaydı, ben o işi sana zikretmezdim, dedi. Ve akabinde ona Âişe ile Ümmü Seleme'nin yukarıda geçen sözlerini zikretti.(Ebû Hureyre'nin yüzü renklendi ve:) Görüşüm böyledir (yani cünüb olarak sabaha giren oruç tutmaz). Bana el-Fadl ibnu Abbâs tahdîs etti, o daha iyi bilendir, dedi. Hemmâm ibn Münebbih ile Abdullah ibn Omer'in oğlu, Ebû Hureyre'den olmak üzere, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle kişiye iftâr ile emrederdi, diye söylemişlerdir. (Buhârî dedi ki): Birincisi, yani Âişe ve Ümmü Seleme hadîsi ittisal bakımından daha sağlamdır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Cünüb Olarak Sabaha Giren Oruçlunun Hâli Bâbı
1961-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken öper ve sarmaşıp derisini kadının derisine dokundururdu. O, sizin nefsine en hâkim olanınızdı. dedi ki: İbn Abbâs: "Me'reb", hacet; "Meârib" (Tâhâ: 18), hacetler demektir, demiştir. da:"Gayri ulul-ırbeti(en-Nûr: 31), kendisinin kadınlara bir ihtiyâcı olmayan ahmak kişi demektir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu Olan Erkek Ve Kadının Derilerinin Birbirlerine Sürüşmeleri Nin Hükmü Bâbı
1962-) Âişe(r.anha): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken kadınlarının bâzısını muhakkak öperdi, demiş; sonra da gülmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu İçin Öpme Nin Hükmü Bâbı
1963-) Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den: Annesi Ümmü Seleme şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah ile beraber saçaklı kadife örtünün altında yattığımız sırada birden hayz oldum. Bunun üzerine ben yavaşça sıyrılıp, hayza mahsûs elbisemi aldım. Rasûlüllah: "Neyin var, hayızın mı geldi?" diye sordu. Evet, dedim. Akabinde O'nunla beraber saçaklı kadife örtünün içine girdim. Ümmü Seleme ve Rasûlüllah, ikisi de cünüblükten dolayı bir kab içinde yıkanırlardı. Ve Rasûlüllah oruçlu olduğu hâlde (ben) Ümmü Seleme'yi öperdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu İçin Öpme Nin Hükmü Bâbı
1964-) Âişe (r. anha): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazânda ihtilâm olmaktan başka sebeble cünüb olduğu hâlde kendisine fecr erişirdi, akabinde yıkanır ve orucunu tutardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlunun Yıkanması Bâbı
1965-) Bize İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mâlik, Ebû Bekr ibnu Abdirrahmân ibni'l-Hâris ibn Hişâm ibni'l-Mugîre'nin himayesinde bulunan Sumeyy'den tahdîs etti ki, bu Sumeyy, efendisi olan Ebû Bekr ibn Abdirrahmân'dan şöyle dediğini işitmiştir: Ben Bâbamla beraber gitmiş ve nihayet onun beraberinde olarak Âişe'nin yanına girmiştik. Âişe (r. anha): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine şehâdet ediyorum ki, O, ihtilâmdan dolayı değil, cinsî münâsebetten ötürü cünüb bulunduğu hâldemuhakkak sabaha girer, sonra da cünüb olarak girdiği o gününde oruç tutardı, dedi. Bundan sonra biz Ümmü Seleme'nin yanına girdik. O da Âişe'nin söylediği gibi söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlunun Yıkanması Bâbı
1966-) Ve Atâ: Oruçlu burnuna su çektikten sonra geri püskürürken burnundaki deliklerden boğazına su girerse, kendisi buna mâlik olamamış ise, bunda be's yoktur, demiştir. de: Eğer oruçlunun boğazına sinek girerse, oruçluya bir şey lâzım gelmez, demiştir. ve Mücâhid: Eğer oruçlu orucunu unutarak cinsî münâsebet yaparsa, kendisine hiç bir şey lâzım gelmez, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlunun Unutarak Yediği Ve İçtiği Zamandaki Hükmü Bâbı
1967-) Muhammed ibn Sîrîn, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yediği ve içtiği zaman, orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlunun Unutarak Yediği Ve İçtiği Zamandaki Hükmü Bâbı
1968-) Humrân şöyle demiştir: Ben Usmân ibn Affân (radıyallahü anh)'ı abdest alırken gördüm. Şöyle ki: Evvelâ elleri üzerine üç kerre su döküp yıkadı. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su verip yine çıkardı. Sonra yüzünü üç kerre yıkadı. Sonra sağ elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra sol elini dirseğe kadar üç kerre yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra sağ ayağını üç kerre, sonra sol ayağını da üç kerre yıkadı. Sonra: Rasûlüllah'ı şu benim abdest alışım gibi abdest alırken gördüm. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) abdesti aldıktan sonra: "Her kim benim şu abdest alışım gibi abdest alır, sonra da iki rek'at namaz kılar ve bu iki rek'at içinde kendi nefsini bir şeyle konuşturmaz (yani hatırına namazla ilgisi olmayan bir şeyi getirmez) ise, muhakkak o kimsenin geçmiş günâhları kendi lehine mağfiret olunur" buyurdu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlunun Yaş Ve Kuru Misvakla Dişlerini Fırçalaması Bâbı
1969-) Âişe (r.anha) şöyle diyordu: Peygamber'e bir adam geldi de, kendini kinaye ederek: O yanmıştır, dedi. Peygamber ona: "Senin neyin var (hâlin nedir)?" diye sordu. O zât: Ramazân gündüzünde bilerek eşime isabet ettim (yani cinsî münâsebet yaptım), dedi. arada Peygamber'e "Arak" denilen bir mıktel(yani zenbile benzer bir sepet) içinde hurma getirildi. Peygamber: "O yanan / helak kişi nerededir?" diye sordu. O adam: Benim; buradayım, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu hurmaları (altmış fakire) sadaka yap!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlu Ramazan Gündüzünde Bilerek Cinsî Münâsebet Yaptığı Zaman Kendisine Keffâret Vâcib Olur
1970-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in yanında oturmuş bulunduğumuz sırada O'na bir kimse geldi de: Yâ Rasûlallah, helak oldum! dedi. Rasûlüllah ona: "Sana ne oldu ki?" diye sordu. O kimse: Oruçlu olduğum hâlde kadınımın üzerine düştüm (yani onunla cinsî münâsebet yaptım), dedi., Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hürriyete kavuşturacağın bir köle bulabilir misin?" buyurdu. O zât: Hayır(bulamam), dedi. Rasûlüllah: "Öyle ise iki ay zincirleme oruç tutmaya gücün yeter mi?" diye sordu. zât: Hayır, buna güç yetiremem, dedi. Rasûlüllah: "Altmış yoksulu doyurmak yolunu bulabilir misin?" buyurdu. zât: Hayır(bulamam), dedi. Hureyre dedi ki: Peygamber bir süre bekledi. Bizler de bu bekleyiş üzerinde iken Peygamber'e içinde hurma dolu bir arak getirildi. Arak, mıktel demektir. Peygamber: "O mes'ele soran kimse nerededir?" buyurdu. O zât: Benim(buradayım diye ayağa kalktı). "Bu hurmayı al da yoksullara sadaka eti" buyurdu. O adam: Benden daha fakîr olana mı vereceğim, yâ Rasûlallah? Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin iki kara taşlığı arasında benim ev halkımdan daha fakîr bir ev halkı yoktur, dedi. İki lâbe ile, iki kara taşlığı kastediyor, demiştir. Bu sözü üzerine Peygamber, azı dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Sonra da o zâta: "Haydi bu hurmayı (al da) ailene yedir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlu, Keffâret Yapacağı Hiçbir Şeyi Yok İken Ramazân Gündüzünde Bilerek Cinsî Münâsebet Yapar Da Bu Arada Kendisine Sadaka Verilirse, O Bunu Keffâret Yapsın
1971-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber'e geldi ve: Kavmin en gerisinde olan bu insan ramazân gündüzünde kadınının üstüne düştü, dedi. ona: "Bir köleyi hürriyetine kavuşturacak imkânı bulabilir misin?" buyurdu. zât: Hayır(bulamam), dedi. Peygamber: "Öyle ise zincirleme iki ay oruç tutmağa güç yetirebilir misin?" buyurdu. zât: Hayır(güç yetiremem), dedi. Peygamber: "Altmış fakiri doyurabileceğin bir şey bulabilir misin?" buyurdu. zât: Hayır(bulamam), dedi. Hureyre dedi ki: Bu sırada Peygamber'e içi hurma dolu bir arak getirildi. O zebbîl yânı zenbil denilen kabdır. Peygamber o şahsa: "Bu hurmayı kendinden keffâret olmak üzere fakirlere yedir" buyurdu. zât: Bizim aileden daha muhtâc olanlara mı? Medine'nin iki lâbesi, iki kara taşlık nahiyesi arasında bizim ailemizden daha muhtâc bir ev halkı yoktur, dedi. "Öyleyse bunu kendi ailene yedir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Ramazân Gündüzünde Cinsî Münâsebet Yapan Oruçlu, Aile Ferdleri Muhtâc Bulunduklarında Keffâret Erzakından Kendi Ailesine Yedirir Mi Bâbı
1973-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan(o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken kendisinden kan aldırdı. Peygamber, oruçlu iken de yine kendisinden kan aldırdı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu İçin Kan Aldırmanın Ve Kusmanın Hükmü Bâbı
1974-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlu iken kendisinden kan aldırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu İçin Kan Aldırmanın Ve Kusmanın Hükmü Bâbı
1975-) Bize Âdem ibn Ebî Iyâs tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Sabit el-Bunânî'den işittim; o, Enes ibn Mâlik'e: oruçlu için kan aldırmayı kerîh görür müydünüz? Diye soruyordu. Hayır, yalnız oruçluyu zaîf düşüreceği için hoş görmem, dedi. Şebâbe şunu ziyâde edip dedi ki: Bize Şu'be ibn Haccâc bu hadîsi "Peygamber zamanında" kaydıyle tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçlu İçin Kan Aldırmanın Ve Kusmanın Hükmü Bâbı
1976-) Abdullah ibn Ebî Evfâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah ile beraber(ramazân içinde) bir seferde bulunduk. Rasûlüllah birisine(yânı Bilâl'e): "İn de benim için sevîk karıştır!" buyurdu. Bilâl: Yâ Rasûlallah! Güneş(yânı güneşin nuru) bakîdir, dedi. Rasûlüllah tekrar: "İn de bana sevîk bulamacı yap!" buyurdu. Bilâl yine: Yâ Rasûlallah, daha güneş var! Dedi. Rasûlüllah üçüncü defa: "İn de benim için sevîk karıştır!" buyurdu. üzerine Bilâl (devesinden) indi ve Rasûlüllah için sevîk buladı. Rasûlüllah o bulamacı içti de sonra elini şu doğu tarafa atıp işaret etti, sonra: "Gecenin bu doğu taraftan belirdiğini gördüğünüzde, oruçlunun iftar vakti girmiştir" buyurdu. hadîsin aslım Ebû İshâk eş-Şeybânî'den rivayet etmekte Cerîr ibn Abdilhamîd ile Ebû Bekr ibn Ayyaş, râvî Sufyân ibn Uyeyne'ye mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Yolculukta Oruç Tutma Ve Oruç Tutmama Nın Hükmü Bâbı
1977-)  Âişe (r.anha)'den(o, şöyle demiştir): Hamza ibn Amr el Eslemî: Yâ Rasûlallah, ben arka arkaya oruç tutuyorum, dedi. zevcesi Âişe (r.anha)'den(o, şöyle demiştir): Hamza ibn Amr el-Eslemî,Peygamber'e: Ben yolculukta oruç tutayım mı? diye sordu. Bu zât çok oruç tutardı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İstersen oruç tut, istersen ye!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Yolculukta Oruç Tutma Ve Oruç Tutmama Nın Hükmü Bâbı
1979-)  İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan(o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fethi seferine ramazân ayında çıktı. Tâ Kedîd mevkiine ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Orada iftar etti, O'nun beraberinde insanlar da iftar ettiler. Abdillah el-Buhâri: el-Kedîd, Usfân ile Kadîd arasında bir sudur, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: İnsan Ramazândan Birkaç Gün Oruç Tutsa, Sonra Yolculuk Etse?
1980-) Ebu'd-Derdâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in maiyyetinde onun seferlerinden birisine(ramazânda) sıcak bir günde çıktık.O kadar ki, insan sıcağın şiddetinden elini başı üzerine koyuyordu. İçimizde Peygamber ile İbnu Revâha'dan başka oruçlu kimse yoktu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb
1981-)  Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde idi. Bir ara halkın izdihamını ve üzerine güneşe karşı gölgelik tutulmuş bir kimse gördü ve: "Bu nedir?" diye sordu. Oruçludur, dediler. üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Seferde oruç tutmak birr(yani hâlis ibâdet)cümlesinden değildir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Sıcak Şiddetliyken Güneş Çarpmış Da Gölgelendirilen Kimse İçin Seferde Oruç Tutmak Hâlis İbâdet Cümlesinden Değildir Sözü Bâbı
1982-) Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh): Bizler Peygamber'in beraberinde yolculuk ederdik de, oruçlu olan oruç tutmayanı ve oruç tutmayan da oruç tutanı ayıplamazdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Peygamberin Sahâbîleri Seferde Oruç Tutmak Ve Tutmamak Hususunda Birbirlerini Ayıplamadılar
1983-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'den (fetih için) Mekke yönünde yola çıktı. Yolda tâ Usfân mevkiine varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra bir mikdâr su istedi. Su dolu kabı, insanların kendinin bu fiilini görmeleri için, iki elinin uzanabildiği kadar yukarıya kaldırdı ve onu içip orucunu bozdu. Nihayet Mekke'ye geldi. Bu, ramazân ayında idi. Abbâs şöyle der idi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde oruç tutmuş, bazen de tutmamıştır. Sahâbîlerden de isteyen seferde oruç tutmuş, isteyen de tutmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Yolculuk Sırasında İnsanlar Kendisini Görmeleri Ve Ona Uymaları İçin Orucunu Bozan Kimse Bâbı
1984-) İbn Ebî Leylâ tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muhammed'in sahâbîleri şöyle tahdîs ettiler: Ramazân orucu nazil oldu. Bu onlara ağır geldi. Oruç tutmaya takat getirenlerden kimisi oruç tutmayı bıraktı da her gün bir fakîri doyurur oldu. Çünkü bu hususta kendilerine ruhsat verilmişti. Müteakiben oruç tutmaya gücü yetenlerin bu fidye verme ruhsatını "Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır, eğer bilirseniz" (el-Bakara: 184) âyeti nesh edip kaldırdı da (mukîm ve kuvvetlilerin) hepsi oruç tutmakla emrolundular.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruca Takat Getirenler Üzerine Eğer Oruç Tutmazlarsa Bir Fidye Vardır El-bakara: 184
1985-) Nâfi' şöyle demiştir: İbn Omer (radıyallahü anh) "Fidyetun taâmu mesâkîne” (Miskinlerin taamı olan fidye) şeklinde cemi' olarak okudu da: Bu fidye âyeti neshedilmiştir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruca Takat Getirenler Üzerine Eğer Oruç Tutmazlarsa Bir Fidye Vardır El-bakara: 184
1986-) Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, o şöyle diyordu: Bazen üzerimde ramazân orucundan borç bulunduğu olurdu da ben bu kaza borcumu ödemeye muktedir olamazdım, ancak Şa'bân ayında Öderdim. Râvî Yahya ibn Saîd: Şuğl, yani Âişe'ye mâni' olan iş, Peygamber'den yahut da Peygamber'le ilgilenmek, sebebidir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Ramazân Orucunun Kazası Ne Zaman Yerine Getirilip Ödenir?
1987-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kadın hayız gördüğü zaman namaz kılmaz ve oruç tutmaz değil mi?" buyurdu.(Evet dediler.) Rasûlüllah: "İşte bu da kadının dîninin eksikliğinden" cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Hayızlı Kadın Orucu Ve Namazı Bırakır Bâbı
1988-) Âişe(r.anha)'den (o, şöyle demiştir): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Herhangi bir kimse üzerinde oruç borcu olduğu hâlde ölürse, bu ölünün velisi onun adına (niyâbeten) oruç tutabilir" buyurdu. hadîsi Amr ibnu'l-Hâris'ten rivayet etmekte Muhammed ibn Musa'nın Bâbasına Abdullah ibnu Vehb mutâbaat etmiştir. Ve yine bu hadîsi Yahya ibnu Eyyüb da Ubeydullah ibnu Ebî Ca'fer'den rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Üzerinde Oruç Borcu Olduğu Halde Ölen Kimse Bâbı
1989-) Bize Muhammed ibnu Abdirrahîm tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muâviye ibnu Amr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Zaide, el-A'meş'ten; o da Müslim el-Batîn'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbnu Abbâs'tan tahdîs etti, o şöyle demiştir: Peygambere bir adam geldi de: Yâ Rasûlallah! Anam üzerinde bir ay oruç borcu varken öldü. Ben anam adına bu orucu kaza edebilir miyim? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Evet, sen kaza et! Çünkü Allah 'a olan borç ödenmeye daha lâyıktır" buyurdu. ibn Mıhrân dedi ki: Müslim el-Batîn bu hadîsi tahdîs ettiği sırada bizler üç kişi oturmuş olduğumuz hâlde, el-Hakem ibnu Uyeyne ve Seleme ibn Kuheyl ikisi de şöyle dediler: Biz Mücâhid ibn Cebr'den işittik, o bu hadîsi İbn Abbâs'tan zikrediyordu. Ebû Hâlid el-Ahmer'den zikrolunuyor ki, o şöyle demiştir: Bize el-A'meş, el-Hakem'den, Müslim el-Batîn'den ve Seleme ibn Kuheyl'den; onlar da Saîd ibn Cubeyr'den, Atâ ibn Ebî Rebâh'tan ve Mucâhid'den; bu son üçü de İbn Abbâs'tan tahdîs ettiler. İbn Abbâs şöyle demiştir: Bir kadın Peygamber'e hitaben: Kız kardeşim öldü, dedi'. Yahya ibn Saîd ile Ebû Muâviye Muhammed ibn Hazım şöyle dediler: Bize el-A'meş, Müslim el-Batîn'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti. İbn Abbâs: Bir kadın Peygamber'e hitaben: Annem öldü dedi, demiştir. Ubeydullah, Zeyd ibn Ebî Uneyse'den; o da el-Hakem ibn Uyeyne'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da ibn Abbâs'tan olmak üzere söyledi ki, İbn Abbâs: Bir kadın Peygamber'e hitaben: Annem, üzerinde bir adak orucu borcu olduğu hâlde öldü dedi, demiştir. Ebû Harız dedi ki: Bize İkrime, İbn Abbâs'tan tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma: Bir kadın, Peygamber'e hitaben: Annem, üzerinde on beş günlük oruç borcu olduğu hâlde öldü dedi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Üzerinde Oruç Borcu Olduğu Halde Ölen Kimse Bâbı
1991-) Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: şu taraftan (yani doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüz de şu taraftan (yani batıdan) arkasına dönüp gittiği, güneş de battığı zaman oruçlu orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlunun İftar Etmesi Ne Zaman Halâl Olur?
1992-) Abdullah ibn Ebî Evfâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz, bir seferde Rasûlüllah'ın beraberinde idik, kendisi oruçlu hâldeydi. Güneş battığı zaman, topluluktan bir kimseye hitaben: "Yâ Fulân! Kalk da bizlere sevîk bulamacı yap!" buyurdu. zât: Yâ Rasûlallah, keşki biraz daha geceye girseydin! dedi. Rasûlüllah: "İn ve bizler için sevîk karıştır!" buyurdu. O kişi: Yâ Rasûlallah, biraz daha geceye girseydin! dedi. Rasûlüllah: "İn ve bizler için sevîk karıştır!" buyurdu. O kişi: Gündüz(yani aydınlık) henüz üzerindedir! dedi. Rasûlüllah: "İn ve bizler için sevîk karıştır!" buyurdu. üzerine o zât bineğinden indi de, kendileri için sevîk bulamacı karıştırdı. Peygamber ondan içti ve sonra: "Geceyi şu doğu tarafından yönelip gelmiş gördüğünüz zaman işte bu ân, oruçlunun iftar etme vaktidir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlunun İftar Etmesi Ne Zaman Halâl Olur?
1993-) Abdullah ibn Ebî Evfâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber'in maiyyetinde yolculuk ettik, kendisi oruçlu hâldeydi. Güneş batınca sahâbîlerden birisine: "İn de bizim için sevîk karıştır!" buyurdu. zât: Yâ Rasûlallah! Keski akşama girseydin! dedi. "İn de bizim için sevîkı su ile ezip karıştır!" buyurdu. zât: Yâ Rasûlallah! Gündüzün aydınlığı henüz üstündedir, dedi. "İn de bizim için sevîk bulamacı karıştır!" buyurdu. üzerine o zât bineğinden indi de sevîk bulamacı karıştırdı. Onu içtikten sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) parmağıyla doğu tarafına işaret ederek: "Geceyi şu taraftan gelmiş gördüğünüzde bu ân oruçlunun iftar vaktidir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlu Kendisine Kolay Gelen Su Ve Diğer Herhangi Bir Şeyle Orucunu Bozar
1994-) Sehli ibn Sa'd (radıyallahü anh)'den (o şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): vakti girince iftar etmeye acele davrandıkları müddetçe dâima hayırla beraberdirler" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: İftarın, Vaktinden Geciktirilmemesi Bâbı
1995-) Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Peygamber ile beraber bir yolculukta bulundum. Peygamber oruç tuttu. Nihayet akşama girince birisine: "İn de benim için sevîk bulamacı karıştır" buyurdu. O zât: Akşama girinceye kadar bekleseydin! dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) "İn de benim için sevîk bulamacı karıştır. Sen gecenin şu (doğu) taraftan geldiğini gördüğünde, oruçlu iftarını yapar" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: İftarın, Vaktinden Geciktirilmemesi Bâbı
1996-)  Esma bintu Ebî Bekr(radıyallahü anh): Bizler Peygamber'in hayatında yağışlı bir günde iftar ettik, sonra da güneş meydana çıktı, demiştir. Esma hadîsinin râvîsi Hişâm ibn Urve'ye: Onlar Peygamber tarafından bu günün orucunu ödemekle emrolundular mı? diye soruldu. Hişâm: Kaza etmekten kurtuluş yoktur (yani ödemek lâzımdır), dedi. Ma'mer ibn Râşid şöyle dedi: Ben Hişâm ibn Urve'den işittim; o: Bu günün orucunu ödediler mi, yahut ödemediler mi, bilmiyorum, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruçlu Ramazânda Güneş Battı Sanarak Orucunu Bozsa, Sonra Da Güneş Meydana Çıksa?
1997-) er-Rubeyyi' bintu Muavviz (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), âşûrâ günü kuşluk zamanı -Medine yakınındaki- Ensâr köylerine şu haberi gönderdi: "Her kim iftar ederek sabahladı ise gününün geri kalan zamanında imsak etsin. Her kim de oruçlu olarak sabaha ulaştı ise, orucunu tamamlasın". dedi ki: Biz bundan sonra âşûrâ orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de bunlardan biri yemek üzerine ağladığı zaman, iftar vakti oluncaya kadar ona bu oyuncağı verirdik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Çocukların Orucu Bâbı
1998-)  Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) ten: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir günün orucunu öbür günün orucuna eklemeyiniz" buyurdu. Sen orucu ekleyip duruyorsun? Dediler. "Ben sizden hiçbiriniz gibi değilim. Çünkü ben yedirilir, içirilirim" yahut: "Çünkü ben yedirilir ve içirilir olduğum hâlde gecelerim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Visal Orucu Yani Bir Günün Orucunu Öbür Günün Orucuna Yemeden İçmeden Ekleyip Ulamanın Hükmü
1999-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) visal orucu tutmaktan nehyetti. Sahâbîler: Sen birbirine ekleyerek oruç tutuyorsun? dediler.Rasûlüllah: "Çünkü ben sizler gibi değilim. Ben doyurulur ve sulanırım" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Visal Orucu Yani Bir Günün Orucunu Öbür Günün Orucuna Yemeden İçmeden Ekleyip Ulamanın Hükmü
2000-)  Ebû Saîd (radıyallahü anh),Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiştir: "Sizler, orucunuzu öbürüsüne eklemeyiniz. Hanginiz bir günün orucunu diğer günün orucuna eklemek isterse, nihayet sahur vaktine kadar ulaştırsın". Yâ Rasûlallah! Sen birbirine ekleyerek oruç tutuyorsun? dediler. "Ben sizin hey'etiniz gibi değilim. Çünkü ben geceyi, beni doyuran bir doyurucum ve beni sulayan bir sulayıcım olduğu hâlde geçiririm" buyurdu 157.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Visal Orucu Yani Bir Günün Orucunu Öbür Günün Orucuna Yemeden İçmeden Ekleyip Ulamanın Hükmü
2001-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine rahmeten oruçları birbirine eklemekten nehy buyurdu. Sahâbîler: Sen bir günün orucunu diğer günün orucuna ekleyip ulaştırıyorsun? dediler. "Ben sizin hey'etiniz gibi değilim. Çünkü Rabb'im beni doyurur ve sular" buyurdu. Abdillâh el-Buhârî dedi ki: Râvîlerden Usmân ibn Ebî Şeybe bu hadîsteki "Rahmeten lehum(= Ümmete rahmeten)" kısmını zikretmedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Visal Orucu Yani Bir Günün Orucunu Öbür Günün Orucuna Yemeden İçmeden Ekleyip Ulamanın Hükmü
2002-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçta birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan bir kimse Rasûlüllah'a hitaben: Yâ Rasûlallah! Sen bir günün orucunu, öbür günün orucuna ekliyorsun! Dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Sizin hanginiz benim gibidir? Ben, Rabbim beni doyurur ve sular bir hâlde gecelerim" buyurdu. sahâbîler bir günün orucunu diğer günün orucuna eklemekten vazgeçmekten(yine) çekindiklerinde, Rasûlüllah oruçlarını bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) birbirine ekletti. Sonra (üçüncü günü) hilâli gördüler. Bunun üzerine Rasûlüllah orucu birbirine eklemekten vazgeçmek istemeyenleri cezalandırma yapar gibi: "Eğer hilâl (bir ay) geri kalsaydı, eklemeyi sizin için(bir i'tibâr olsun diye)o kadar artırırdım" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Orucunda Birbirine Eklemeyi Çoğaltanlara Peygamber Tarafından Ceza Verilmesi Bâbı
2003-) Hemmâm ibn Münebbih es-San'ânî, Ebû Hureyre'den işitmiştir. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerine iki kerre: "Sizleri, orucunuzu öbür günün orucuna eklemekten nehyediyorum" buyurdu. Kendisine: Sen orucunu öbür, günün orucuna ekliyorsun, denildi. Peygamber:"Ben, Rabb'im beni doyurur ve sular hâlde gecelerim. Bunun için sizler amellerden (ibâdetlerden) gücünüzün yeteceği mikdârını mahabbet eyleyin (yânı: üzerinize alın)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Orucunda Birbirine Eklemeyi Çoğaltanlara Peygamber Tarafından Ceza Verilmesi Bâbı
2004-) Ebû Saîd el-Hudrî, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiştir: "Sizler orucunuzu öbür günün orucuna eklemeyiniz. Hangi biriniz orucunu öbür günün orucuna eklemek isterse, nihayet onu seher (yani sahur) vaktine kadar ulaştırsın". Yâ Rasûlallah, sen orucunu öbür günün orucuna ekliyorsun, dediler. "Ben sizin hey'etiniz yani hâliniz gibi değilimdir. Çünkü ben, beni doyurmakta olan bir Doyurucum ve beni sulamakta olan bir Sulayıcım olduğu hâlde gecelerim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bir Günün Orucunu Seher Vaktine Kadar Ulaştırmak Bâbı
2005-) Ebû Cuheyfe(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Selmân el-Fârisî ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik akdi yaptı. Selmân, Ebu'd-Derdâ'yı ziyarete gitti.(Ebu'd-Derdâ'yı evde bulamadı) ve karısı Ümmü'd-Derdâ'yı eski bir elbise içinde perişan gördü de: Bu hâlin nedir? Diye sordu. Ümmü'd-Derdâ: Kardeşin Ebu'd-Derdâ'nın dünyâda bir işi ve ihtiyâcı yoktur (o, gündüz oruç tutar, gece namaz kılar), deyip dert yandı. sırada Ebu'd-Derdâ da geldi. Selmân için yemek yaptı (ve önüne getirdi). Selmân, Ebu'd-Derdâ'ya: Sen de ye! dedi. Ben oruçluyum! Demesi üzerine Selmân: bu orucu bozacaksın!) Ve sen yemedikçe ben de yemeyeceğim, dedi. Cuheyfe dedi ki: Ebu'd-Derdâ da (orucunu bozup konuğu ile) yedi. Gece olunca Ebu'd-Derdâ, gecenin evvelinde namaza kalkmak istedi. Selmân onu: Uyu! diye men' etti. da uyudu. Sonra bir daha kalkmaya davrandı. Yine Selmân: Uyu! Deyip, onu kalkmaktan men' etti. Gecenin son vakti olunca Selmân: Şimdi kalk, dedi. (Kalktılar, abdest alıp) namaz kıldılar. Müteakiben Selmân, Ebu'd-Derdâ'ya: İnne li-Rabbike aleyhe hakkan Ve li-nefsike aleyke hakkan Ve li-ehlike aleyke hakkan(Ve li dayfike aleyke hakkan) fe â'tı külle zî hakkın hakkahu ki senin üzerinde Rabb'in için bir hakk vardır. yine senin üzerinde kendin için bir hakk vardır. yine senin üzerinde ailen için de bir hakk vardır. hattâ senin üzerinde misafir için de bir hakk vardır). sen her hakk sahibine hakkını ver! dedi. Sonra Ebu'd-Derdâ Peygamber'e geldi de bu vak'ayı O'na zikretti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Selmân doğru söylemiştir" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Nafile Olarak Oruçlu Bulunan Din Kardeşine Bu Orucunu Bozdurmaya Yemîn Eden Ve Orucu Bozmak Kendisine Daha Hayırlı Olduğu Takdirde Orucunu Bozan Kimseye Bir Ödeme Gerekmediği Görüşünde Bulunan Kimse Bâbı
2006-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -bâzı aylarda çok- oruç tutardı. Hattâ biz O'nu (bu ayda) hiç iftar etmiyor sanırdık.(Bâzı aylarda da o kadar çok) iftar ederdi ki, biz O'nu hiç nafile oruç tutmuyor sanırdık. Ben Rasûlüllah'ın ramazândan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şa'bân ayındaki kadar da kendisinde çok oruçlu olduğu bir ay görmedim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Şabân Ayında Tutulan Oruc Un Fazileti Bâbı
2007-) Âişe(r. anha), Ebû Seleme'ye tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), hiçbir ayda şa'bândakinden daha çok nafile oruç tutar değildi. Çünkü Peygamber şa'bân ayının çoğunda oruç tutar idi. Ve: "Amellerden (devam etmeye) gücünüzün yeteceği mikdârı alınız. Çünkü Allah, sizler (amelden) bıkmadıkça (sevâb vermekten) bıkmaz" buyururdu. Ve Peygamber'e en sevimli olan namaz, az olsa bile üzerinde devam edilen namazdı. Peygamber herhangi bir (nafile) namazı kılmaya başlayınca ona devam ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Şabân Ayında Tutulan Oruc Un Fazileti Bâbı