Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

3450-) ve 3451.......Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir Yahûdî ticâret eşyasını satışa arz ederken, bu eşyaya mukaabil hoşlanmadığı birşey verilmişti. Bunun üzerine: Musa'yı beşer üzerine tercîh eden Allah'a yemîn ederim ki, hayır! Dedi. sözü Ensâr'dan bir kimse işitti. Kalkıp Yahûdî'ye bir tokat vurdu ve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda bulunduğu hâlde sen Musa'yı beşer üzerine tercîh eden Allah'a yemîn ederim diyorsun öyle mi? dedi. üzerine Yahûdî, Peygamber'e gitti ve: Yâ Eba'l-Kaasım! Muhakkak ki benim için bir zimmet ve ahid vardır. Fulan kimseye ne oluyor ki, o benim yüzüme tokat vurdu? dedi. o sahâbîye: "Bunun yüzüne niçin tokat vurdun?" buyurdu. Yahudi'yle olan işini zikretti. Bundan dolayı Peygamber öfke izi yüzünde görülecek derecede öfkelendi. Sonra şöyle buyurdu: "Allah'ınpeygamberleri arasında üstün kılmalar yapmayınız. Şunda hiç şübhe yok ki: Sûra üfürülmüş, artık Allah 'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde kim var, yerde kim varsa hepsi düşüp ölmüştür. Sonra bir daha üfürülmüştür. Ben ilk diriltilen olacağım. O anda bir de bakacağım ki, Mûsâ, Turu Sînâ günündeki çarpılması ile muhasebe mi olundu, yoksa benden evvel mi diriltildi; bilmiyorum. Ve ben: Muhakkak bir kimse Yûnus ibn Mettâ'dan daha faziletlidir, sözünü de söylemem".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3452-) Ben Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hiçbir kul için: Ben Yûnus ibn Mettâ'dan hayırlıyım demesi yakışmaz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3453-) BizeMa'mer, Hemmâm'dan; odaEbû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Dâvûd Pey'gamber'e (Zebur'u) okumak kolaylaştırıldı. Dâvûd kendisinin binek hayvanlarının sefere hazırlanmasını emrederdi de onlar eğerlenirdi. Bunlar eğerlenmezden evvel Zebur'u okurdu. Dâvûd yalnız kendi elinin emeğinden yer idi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3454-) Bu hadîsi Mûsâ ibn Ukbe de Safvân'dan; o da Atâ ibn Yesâr'-dan; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den senediyle rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3455-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Benim "Vallâhî yaşadığım müddetçe ben gündüzleyin oruç tutacağım, geceleyin namaz kılacağım" demekte olduğum, Rasûlüllah'a haber verilmiş. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah'a: "Vallahiben muhakkak yaşadığım müddetçe gündüzleyin oruç tutacağım, geceleri namaz kılacağım demekte olan kimse sen misin?" diye sordu. Evet, ben bu sözü söyledim, dedim. Rasûlüllah: "Sen bu ağır ibâdeti yerine getirmeye güç yetiremezsin. Onun için bazen oruç tut, bazen tutma; geceleyin kalk namaz kıl ve bir kısmında uyu. Ve her aydan üç gün oruç tut. Çünkü haseneler on misli ile karşılanır. Böylece bu üçer günlük oruçlar bütün bir yıl orucu gibi olur" buyurdu. Yâ Rasûlallah, ben bundan fazlasına da güç yetiririm, dedim. "Öyleyse bir gün oruç tut, iki gün oruç tutma" buyurdu. Abdullah dedi ki: Ben yine: Ben bundan fazlasına da güç yetiririm, dedim. Rasûlüllah: "Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu, Dâvûd Peygamber'in orucudur. Bu, oruçların en âdilidir" buyurdu. Yâ Rasûlallah, ben bundan fazlasına da güç yetiririm, dedim. Rasûlüllah: "Bundan daha faziletli oruç yoktur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3456-)  Abdullah ibn Amr ibni’l-Âs şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Senin geceleyin namaz kılar, gündüzleyin oruç tutar olduğun bana haber verilmedi mi?" buyurdu. Evet, dedim. Rasûlüllah: "Muhakkak ki sen bunu yaptığın zaman gözler içeri çöker, beden de yorulup zayıflar. Sen her aydan üç gün oruç tut. Bu da bütün yıl orucu gibidir" buyurdu. Ben kendimi kuvvetli buluyorum, dedim.(Râvî Mıs'ar: Kuvveti kasdediyor demiştir.) "Öyleyse DâvûdPeygamber orucu tut. O, bir gün oruç tutar, bir gün yerdi ve düşmanla karşılaştığı zaman kaçmazdı" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3457-) Amr ibn Evs es-Sakafî, Abdullah ibn Amr'dan, şöyle dediğini işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Allah'a en sevimli olan oruç, Dâvûd Peygamber'in orucudur. Dâvûd bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Allah'a en sevimli olan namaz da yine Dâvûd Peygamber'in namazıdır, O gecenin yarısını uyur, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde tekrar uyurdu" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3458-)  Mucâhid şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'a: Sâd Sûresi'nde secde ediyor muyuz? dedim. O: "Daha evvel de Nuh'u ve onun neslinden Davud'u, Süleyman 'ı, Eyyûb’u, Yûsuf'u, Mûsâ 'yı ve Hârûn'u (nübüvvetle) hidâyete kavuşturduk... İşte bunlar Allah'ın hidâyet ettiği kimselerdir. O hâlde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy... "(el-En'âm: 84-90) âyetlerini okudu da: Peygamberimiz(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara uymakla emrolunanlardandır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3459-) Bize Eyyûb, İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma: secdesi vâcib kılınan secdelerden değildir, fakat ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu sûrede secde ederken gördüm, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3460-) Bize Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cinn taifesinden bir ifrit, dün gece namazımı kesip bozmak için bana ansızm hücum etti. Allah beni gâlib getirip ona istediğimi yapma kuvveti verdi. Ben onu yakaladım ve hepiniz onu güresiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman Peygamber'in: Rabbim bana mağfiret et ve benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülkü bana bağışla (Sâd: 35) duasını hatırladım da, ifriti köpek gibi kovdum". insten ve cânn taifesinden mütemerrid yânı çok inadçı, isyancı, kibirli demektir. Bu "Zebîne" gibidir; bunun cem'i de "ez-Zebâniyetu"dur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3461-) el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Davud'un oğlu Süleyman: Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım da onlardan herbiri Allah yolunda mücâhede edecek birer süvârî oğlana gebe kalır, diye kesin konuştu. Arkadaşı olan melek ona: İnşâallah de, dedi. O diliyle inşâallah demedi. O hakîkaten o kadınları dolaştı, fakat içlerinden yalnız biri iki şıkkından biri düşük bir oğlana hâmile kalmıştır". Süleyman İnşâallah deseydi, elbette o çocukların hepsi Allah yolunda cihâd ederlerdi" buyurdu. Şuayb ile İbnu Ebi'z-Zinâd "Doksan kadın" demişlerdir ki, bu daha sahihtir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3462-)  Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde: Yâ Rasûlallah, ilk konulan mescid hangisidir? dedim. Rasûlüllah: “el-Mescidu’l-Harâm'' buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sonra el-Mescidu'l-Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. "Kırk sene" buyurdu, sonra şunu söyledi: "Sana namaz her nerede yetişirse, sen namazı orada kıl, bütün yeryüzü senin için bir mesciddir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3463-)  Bize Ebû'z-Zinâd haber verdi; ona da Abdurrahmân ibn Hürmüz tahdîs etmiş ki, o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitmiş; o da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle buyururken işitmiştir: "Benim benzerimle insanların benzeri şu bir kişinin hâli gibidir ki, o bir ateş yakmış, kelebekler ve şu birtakım hayvanlar ateşe düşmeye başlarlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3464-) Yine dedi ki: "İki kadın ve beraberlerinde onların iki oğlan çocukları vardı. (Bunlar yolda giderken) kurt geldi, bunlardan birisinin çocuğunu kapıp gitti. Bunun üzerine (çocuğunu kurt kapan büyük) kadın, arkadaşı küçük kadına: Kurt senin çocuğunu götürdü, dedi. Diğer kadın da: Hayır, senin çocuğunu götürdü, dedi. bu iki kadın muhakemelerini Davud'a arzettiler. O da büyük kadın lehine hükmetti (Kurdun kaptığı çocuk, küçük kadına âid oldu). Bunlar mahkemeden çıkıp Davud'un oğlu Süleyman'a gittiler. Ve babasının hükmünü yeniden ona bildirdiler. O da: Bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım, dedi. üzerine küçük kadın: Aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu kadınındır, dedi. bu söz üzerine çocuğun küçük kadına âid olduğuna hükmetti". Hureyre: Vallahi ben "Sikkîn" sözünü o güne kadar hiç işitmemiştim; biz bıçağa sâdece "Müdye" diyorduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3465-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Îmân edenler, bununla beraber îmânlarına zulüm karıştırmayanlar; işte onlar, emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (el-En'âm: 82) âyeti indiği zaman, Peygamber'in sahâbîleri: Bizim hangimiz îmânına bir zulüm karıştırmaz ki? dediler. Bunun üzerine "Allah 'a ortak koşma. Çünkü şirk elbette büyük zulümdür" (Lukmân: 13) âyeti indi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3466-) Bize el-A'meş, İbrahim'den; o da Alkame'den tahdîs etti ki, Abdullah(radıyallahü anh) şöyle demiştir: "îmân edenler, bununla beraber îmânlarına zulüm karıştırmayanlar; işte onlar, (korkudan) emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir"(el-En'âm: 82) âyeti indiği zaman bu, müslümânlara ağır geldi de: Yâ Rasûlallah, bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki? dediler. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu âyetteki zulüm, sizin anladığınız gibi değildir. O zulüm ancak şirktir. Lukmân'ın oğluna öğüt verirken: Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma. Çünkü Allah 'a ortak koşmak büyük zulümdür dediğini işitmediniz mi?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3467-) Bize Katâde, Enes ibn Mâlik'ten; o da Mâlik ibn Sa'saa'dan tahdîs etti ki, onlara daPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) göklere yürütüldüğü geceden şöyle tahdîs etmiştir: yükseldi, ikinci semâya varınca oranın kapısının açılmasını istedi. Kimdir o? denildi. Cibril'dir, dedi. Beraberindeki kimdir? denildi. Muhammed'dir, diye cevâb verdi. O'na vahy ve mi'râc gönderildi mi? denildi. Cibril: Evet gönderildi, dedi. ayrılıp da ikinci semâya vardığımda, orada Yahya ve İsâ Peygamberlerle karşılaştım. Yahya ile îsâ teyze oğullarıdır. bana: Bu gördüklerin Yahya ile Îsa'dır; bunlara selâm ver! dedi. Ben de onlara selâm verdim. Onlar da selâmımı mukaabele ettiler. Sonra: Merhaba hayırlı kardeş ve sâlih peygamber! dediler...".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3468-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb tahdîs edip şöyle dedi: Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Âdem çocuklarından doğurulan hiçbir çocuk yoktur ki, doyurulurken şeytân ona dokunmuş olmasın. İşte şeytânın dokunmasından dolayıdır ki, çocuk anasından doğduğu anda feryâd ederek ağlar. Şeytânın bu dokunmasından Meryem oğlu ile annesi müstesnadır". Ebû Hureyre: "Ben onu ve zürriyetini o taşlanmış şeytândan Sana sığındırırım" (Âlu -Îmrân: 36) âyetini söylerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3469-)  Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Ca'fer'den işittim, o şöyle dedi: Ben Alî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Zamanındaki dünyâ kadınlarının hayırlısı İmrân kızı Meryem'dir. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hadîce'dir" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3470-)  Bize Şu'be tahdîs etti ki, Amr ibn Murre şöyle demiştir: Ben Murre el-Hemdânî'den hadîs tahdîs ederken işittim. Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Âişe'nin, ümmetimin kadınlarına karşı üstünlüğü, tirid yemeğinin diğer yemeklere karşı üstünlüğü gibidir. Erkeklerden bir çokluk (fazilette) kemâle erdi. Kadınlardan ise İmrân kızı Meryem ile Fir'avn'ın kadını Âsiye'den başkası kemâle ermedi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3471-) İbn Vehb dedi ki: Bana Yûnus haber verdi: İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Kureyş kadınları deveye binen Arab kadınlarının hayırlısıdır. Onlar, kadınların çocuğa en şefkatlisi, elindeki zevcinin malını korumak hususunda kocaya en riâyetlisidir". hadîsin râvîsi Saîd ibnu'l-Müseyyeb dedi ki:) Bu rivayetin ardından Ebû Hureyre: "İmrân kızı Meryem asla deveye binmedi" der idi. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Yûnus el-Eylî'ye, ez-Zuhrî'nin kardeşinin oğlu Muhammed ibn Abdillah ile İshâk el-Kelbî mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3472-)  Bana Cunâde ibnu EbîUmeyye, Ubeyde ibn Sâmit (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Her kim: Allah'tan başka ibâdet olunacak hiçbir ma'bûd yoktur, yalnız Allah vardır; ortağı yoktur, Muhammed de muhakkak Allah'ın kulu ve Rasûlü 'dür. İsâ da Allah’ın kulu ve Rasûlü'dür. Ve (tekvînî bir emirle) Meryem'e bıraktığı bir kelimesidir ve (bu suretle) Allah tarafından hayât verilen bir ruhtur. Cennet haktır, cehennem de haktır, diye diliyle ikrar ve kalbiyle tasdik ederse, Allah o kimseyi cennete kor. O kul hangi mal üzerinde olursa (olsun ayırdetmez)". el-Velîd dedi ki: Bana İbnu Câbir, Umeyr'den; o da Cunâde'den tahdîs etti de "Cennetin sekiz kapısından hangisini isterse oradan" fıkrasını ziyâde etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
3474-) Bize Cerîr ibn Hazım, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşıur: "Beşikte yalnız üç çocuk konuşmuştur: Biri isa'dır.(İkincisi de şu kıssadaki çocuktur:) İsrâîl oğulları zamanında Cureyc denilen ruhban bir kişi vardır. Cureyc savmıasında namaz kılarken annesi gelmiş, kendisini çağırmış. Cureyc: Namazı bozup anama cevâb mı vereyim, yoksa namaz mı kılayım? diye düşünmüş. (Anası üç defa çağırdığı hâlde namaza devam etmiş.) üzerine anası: Yâ Allah! Bu oğluma fahişe kadınların yüzlerini göstermedikçe onun canını alma! diye beddua etmiş. savmıasında bulunduğu sırada bir kadın gelip kendisine musallat olmuş ve ona zina teklif etmiş. Fakat Cureyc bundan çekindiği için, bu kızgın kadın bir çobana gitmiş ve kendini ona teslim etmiştir. Kadın bu cinsî münâsebetten bir oğlan doğurmuş. (Kendisinden sorulduğunda) bu çocuğun Cureyc'den olduğunu söylemiş. Bunun üzerine halk rahibe gelmişler, savmıasını(baltalarla, kazmalarla) kırıp yıkmışlar, kendisini de savmıadan aşağı indirip çıkarmışlar ve kendisine küfürler etmişler. Cureyc abdest alıp namaz kıldıktan sonra o piç çocuğun yanına gelmiş ve: Ey oğul, baban kimdir? diye sormuş. Çobandır! diye cevâb vermiş. garîb hâdiseyi gören halk, rahibe: Senin savmıanı, yânı ibâdet verini altından yaparız! demişler. Hayır, eskisi gibi çamurdan yapın, demiştir. de şudur:) İsrâîl oğulları'ndan emzikli bir kadın vardı. Bir gün erkek çocuğunu emzirirken yanından yakışıklı ve haşmetli bir süvârî geçmiş. Bunu gören kadın: Yâ Allah! Oğlumu bunun gibi heybetli kıl! diye dua etmiş. Çocuk hemen anasının memesini bırakıp süvârîye dönmüş ve: Yâ Allah! Beni bunun gibi kılma! diye duâ etmiş. Sonra anasının memesine dönüp yine emmeye koyulmuş". Ebû Hureyre dedi ki:(Peygamber bunu bize hikâye ederken parmağını ağzına koyarak çocuğun emişini misâllendirmişti; O' nun bu hâli gözümün önündedir.) Şimdi ben Peygamber'in kendi parmağını emişini görür gibiyim. sonra da o emzikli kadının yanından bir câriye geçmiş. Bu defa kadın: Yâ Allah! Benim oğlumu şu câriye gibi (hakîr) yapma! diye duâ etmiş. sefer çocuk yine anasının memesini bırakmış ve: Yâ Allah! Beni bunun gibi kıl! demiş. Bunun üzerine kadın, çocuğuna: Niçin böyle söyledin? diye sormuş. Çocuk da şöyle cevâb vermiştir: O süvârî kibirli zâlimlerden birisi idi. Şu câriye ise (zavallı bir kadındır; insanlar ona): Sen çaldın, sen zina ettin diye söz ederler; Halbuki o bunların hiçbirisini yapmamış (ma'sûm) bir kadındır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3475-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa'ya kavuştum".-Râvî dedi ki: Rasûlüllah onu tavsif etti.- "Bir de gördüm ki, ot Şenûe kabilesi erkeklerinden biri gibi karayağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zâttır." Rasûlüllah dedi ki: "Ben isa'ya da kavuştum". Peygamber onu da tavsif edip şöyle dedi: "İsâ, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi. Ben İbrahim'i de gördüm. Çocukları içinde ona en çok benzeyeni benim". Peygamber dedi ki: "Sonra bana birinin içinde süt, diğerinde şarâb bulunan iki kap getirildi ve bana: Bunların hangisini dilersen al, denildi. Ben sütü aldım ve onu içtim. Bana: Fıtrata hidâyet olundun yahut fıtrata isabet ettin. Eğer sen şarâbı almış olsaydın, ümmetin azgın olurdu, denildi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3476-)  Bize Usmân ibnu'l-Mugîre, Mucâhid ibn Cebr'den haber verdi ki, İbnu Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben Îsa'yı, Musa'yı ve İbrahim'i gördüm: Amma İsâ al çehreli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslü idi. Amma Mûsâ, karayağız, iri uzun boylu, düz saçlı idi. Sanki Sudan’lı erkeklerden birisi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3477-) Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün insanların arasında Deccâl Mesîh'i zikretti de şöyle buyurdu: "Şübhesiz Allah şaşı değildir. Dikkat edin ki, Deccâl Mesih 'in sağ gözü şaşıdır. Onun gözü sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış, iri bir üzüm tânesi gibidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3478-) Ben geceleyin kendimi Ka'be yanında gördüm. Ansızın esmer bir zâtla karşılaştım. Sanki o görülen esmer erkeklerin en güzelidir. Başının saçı iki omuzu arasında sarkıyor. Saçları taranıp arınmıştı da başı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin omuzlarına koyarak o iki kişi arasında Beyt'i tavaf ediyordu. Bu kimdir? dedim. Meryem 'in oğlu Mesîh 'tir, dediler. onun arkasında gayetle kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve börtlek, gördüğüm insanlar arasında İbnu Katan'a en çok benzeyen birisini gördüm. Bu da iki elini iki kişinin omuzlarına koyarak Beyt'i tavaf ediyordu. Bu kimdir? diye sordum. Bu Mesih Deccâl'dir, dediler". hadîsi Nâfi'den rivayet etmekte Ubeydullah, Mûsâ ibn Ukbe'ye mutâbaat etmiştir. Bana ez-Zuhrî, Sâlim'den tahdîs etti ki, babası Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Hayır vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İsâ için "Kırmızı (çehrelidir)" demedi. Lâkin o, şöyle buyurdu: uyumuştum, ru'yâmda Ka'be'yi tavaf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. İki kişi arasında onlara dayanarak iki tarafa bocalayarak sevkediliyordu (tavafı böyle yapıyordu), başı da su damlatıyordu yahut başı su akıtıyordu. Ben: Bu kimdir? diye sordum. Meryem oğlu'dur, dediler. yönelmek üzere yürüdüğüm sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, börtlek; sanki salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi. (Orada bulunanlara:) Bu kimdir? diye sordum. Bu, Deccâl'dir, dediler. benzerlikçe insanların en yakın olanı İbnu Katan'dır." İbnu Katan, Huzâa kabilesinden Câhiliyet devrinde helâk olmuş bir adamdır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3480-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ben Meryem oğlu'na insanların en yakınıyım. Peygamberler anaları ayrı, babaları bir evlâdlardır. Benimle İsâ arasında başka bir peygamber yoktur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3481-) Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben Meryem oğlu Îsa'ya dünyâ ve âhirette insanların en yakınıyım. Esasen peygamberler babaları bir kardeştirler, anaları ayrı ayrıdır, dînleri birdir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3482-) Ve İbrahim ibn Tahmân, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Safvân ibn Suleym'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan söyledi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3483-) Bize Ma'mer, Hemmâm'dan; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kerresinde Meryem oğlu İsâ, hırsızlık yapmakta olan bir kimse görmüş de ona: Sen çaldın mı? diye sormuş. O da: Kendisinden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, ben asla çalmadım, diye cevâb vermiş. üzerine İsâ: Allah'a îmân(ve O'nun adına yemin edeni tasdik) ettim ve kendi gözümü yalanladım, demiştir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3484-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle diyordu: Bana Ubeydullah ibn Abdillah, İbn Abbâs'tan haber verdi. O da Omer(radıyallahü anh) 'den işitmiştir. Omer minber üzerinde şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Nasrânîler'in Meryem oğlu'nu bâtıl ve aşırı surette medhettikleri gibi, sakın sizler de beni medhde aşın gitmeyiniz. Şübhesiz ki, ben ancak bir kulum. Onun için bana Allah'ın Kulu ve Rasûlü deyiniz" duyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3485-) Bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs etti. Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verdi: Bize Salih ibn Hayy haber verdi ki Horâsân ahâlîsinden bir adam eş-Şa'bî'ye bir suâl sordu. Bunun üzerine eş-Şa'bî şöyle dedi: Bana Ebû Burde haber verdi ki, babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kişi, cariyesini güzel edeblendirir ve terbiyesini güzel yapar, onu öğretir ve öğretmesini yani okutmasını güzel yapar, sonra ona hürriyet verir de onunla evlenirse, o kişiye iki ecir vardır. Bir kişi de Îsa'ya îmân eder, sonra bana îmân ederse, buna da iki ecir vardır. Bir köle de hem Rabb'ine muttaki olur, hem de efendilerine itaat ederse, bunun için de iki ecir vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3486-) İbn Âbbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizler yalınayaklılar, çıplaklar, erlik yerleriniz sünnetsizler olarak haşrolunacaksınız" buyurdu. Sonra: "O günü hatırla ki, biz göğü, kitâbların sahîfesini dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratışa nasıl başladıksa, üzerimize hakk bir va'd olarak yine onu iade edeceğiz. Hakkıyle failler biziz”(el-Enbiyâ: 104) âyetini okudu. Ve şöyle devam etti: "Kıyâmet günü ilk elbise giydirilecek kişi İbrâhîm dir. Yine kıyâmet günü sahâbîlerimden birtakım insanlar sağ taraflarından ve sol taraflarından yakalanırlar da ben: Onlar benim sahâbîlerimdir, derim. Bana: Sen onlardan ayrıldığından beri onlar ökçeleri üzerinde geri dönmekte devam etmiş mürtedlerdir, denilir. Ben de: Allah'ın sâlih kulu Meryem oğlu Îsa'nın dediği gibi derim: "Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu idim. Fakat sen beni vefat ettirdiğin vakit üzerlerinde kontrolcu yalnız Sen oldun. Zâten Sen herşeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki onlar Sen 'in kullarındır. Eğer onlara mağfiret edersen mutlak gâlib, yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten Sensin Sen" (el-Mâide: 117-118). ibn Yûsuf el-Firabrî şöyle dedi: Ebû Abdillah el-Buhârî'den zikrolundu ki, Kabîsa: Onlar Ebû Bekr zamanında dînden dönen mürtedlerdir; Ebû Bekr onlarla harb etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3487-) Saîd ibnu'l, Müseyyeb, Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den şöyle dediğini işitmiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, muhakkak ileride Meryem oğlu İsâ sizin içinize adaletli bir hakem olarak inecektir. O zaman o, salîbi kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, mal o kadar çoğalacak ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecek. Nihayet bir tek secde dünyâ ve dünyâdaki her şey den daha hayırlı olacaktır". ardından Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle derdi: İsterseniz şu âyeti okuyunuz: "Ehli kitâbdan hiçbiri hâriç olmamak üzere, ölümünden evvel, and olsun ona(İsâ'ya) mutlakaa îmân edecek, o da kıyâmet günü kendileri aleyhine bir şâhid olacaktır" (en-Nisâ: 159).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Meryem Oğlu Îsâ Aleyhimas-selâmın İnmesi Bâbı
3488-) Bize el-Leys, Yûnus ibn Yezîd'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Ebû Katâde el-Ensârî'nin himayesinde bulunan Nâfi'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İmamınız (devlet başkanınız) kendinizden olduğu hâlde, Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman (İsâ da (îmânınıza)imâmınıza? uyduğunda) acaba sizler nasıl olursunuz?". hadîsi rivayet etmekte UkayI ile el-Evzâî, Yûnus'a mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Meryem Oğlu Îsâ Aleyhimas-selâmın İnmesi Bâbı
3489-)  Rıb'î ibn Hırâş şöyle demiştir: Ukbe ibn Amr, Huzeyfe'ye: Sen bize Rasûlüllah'tan işittiğin şeyleri tahdîs etmez misin? dedi. de şöyle dedi: Ben Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Deccâl çıktığı zaman beraberinde bir su, bir de ateş bulunacaktır. Amma insanların ateş olarak gördükleri şeye gelince, o, soğuk bir sudur. Amma insanların soğuk bir su olduğunu görecekleri şey ise, işte o, yakıcı bir ateştir. Sizlerden her kim Deccâl'in çıkması zamanına erişirse, ateş suretinde göreceği şeyin tarafında bulunsun. Çünkü o, tatlı soğuk bir sudur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3490-) Yine Huzeyfe şöyle dedi: Ve ben Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Sizden evvel geçen ümmetlerden bir kişi vardı. Onun ruhunu almak için ölüm meleği ona geldi (ve ruhunu alıp gitti, diriltildiğinde) ona: Dünyâda bir hayır işledin mi? diye soruldu. da: Bir hayır işlediğimi bilmiyorum, dedi. Ona: İyi düşün! denildi. Oda: Ben (ömrümde) hiçbir hayır işlediğimi bilmiyorum. Ancak şu var ki, ben dünyâda insanlarla alışveriş yapardım da, alacaklarımı toplardım. Hâli vakti yerinde olan borçluya va'de verirdim. Fakır borçluya da borcunu bağışlardım, dedi. üzerine Allah o kimseyi cennete girdirdi". yine Huzeyfe şöyle dedi: Ben yine Rasülullah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: " (Sizden evvelki ümmetler içinde) bir kişiye ölüm gelip çatmıştı. O, hayâttan ümidini kesince ailesine şöyle vasiyet etti: Ben öldüğümde birçok odun toplayınız. Bu yığını bir ateşle tutuşturup yakınız (ve beni bu ateşe atınız). Ateş benim etimi yiyip de kemiğime ulaşıncaya kadar bırakınız. Kemiğimi yakınca bu yanmış kemikleri alınız, onu döğüp un yapınız. Sonra rüzgârı şiddetli bir günü bekleyiniz. Ve (bu unu fırtınalı günde) deniz içine savurunuz. halkı bu vasiyetin gereğini yaptılar. Fakat Allah onun zerrelerini topladı da ona: Niçin böyle yaptın? diye sordu. O kişi: Ben Sen'den korktuğumdan dolayı böyle yaptım, diye cevâb verdi. üzerine Allah onu mağfiret eyledi." Ukbe ibn Âmr, Huzeyfe'ye: Ben de RasûIullah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim; bu hadîsi söylüyordu. O vasiyet eden kişi bir kefen soyucu idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3492-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdillah haber verdi ki, Âişe ile İbn Abbâs(Allah onlardan razı olsun) şöyle demişlerdir: Rasülullah'a son hastalığında inen indiği zaman, (çektiği sıkıntıdan dolayı) yanında olan bir hamîsayı yüzüne örter dururdu. Hamîsa kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte o hâlde iken: "Allah'ın lâneti Yahudiler ve Hrıstiyanlar üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescidler edindiler" buyurdu. Bununla onların yaptıklarından ümmeti sakındırıyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3493-) Bize Şu'be tahdîs etti ki, Furât el-Kazzâz şöyle demiştir: Ebû Hâzım'dan işittim, şöyle dedi: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh) ile beş sene beraber oturdum. Ondan işittim ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu tahdîs ediyordu: "İsrâîl oğulları zamanında onları peygamberler idare ederdi. Her ne zaman bir peygamber ölürse, onun yerine bir başka peygamber geçerdi. Şübhesiz ki benden sonra peygamber yoktur. Artık halîfeler olacaktır. Halîfeler çok da olabilirler". Halîfeler birden fazla olursa, bize ne emredersin? dediler. Peygamber: "Birinciye yaptığınız bey'ate bağlı kalınız, birinciye. Onlara haklarını veriniz(emirlerini dinleyip itaat ediniz). Şübhesiz ki Allah da onlara idare ettikleri milletlerin haklarından soracaktır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3494-) Bana Zeyd ibn Eşlem, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpatıp muhakkak uyacaksınız! O dereceye kadar ki, şayet onlar (daracık) keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak (onlara uyarak) oraya gireceksiniz!" Ebû Saîd dedi ki:) Biz: Yâ Rasûlallah! Bu ümmetler Yahûdîler'le Hrıstiyanlar mı? diye sorduk. "Onlardan başka kim olacak?" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3495-) Bize Hâlid el-Hazzâ, Ebû Kılâbe'den tahdîs etti ki, Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir:(Sahâbîler çoğalıp da namaz vaktini tanıyacakları bir şeyle bildirmek istedikleri zaman) ateş yakmak, çan çalmak hatırlarına geldi. Yahudiler ve Hrıstiyanları da, yani bunların onlara âid işler olduğunu da düşündüler (ve vazgeçildi). Sonra Bilâl'e ezan lâfızlarını ikişer ikişer; ikaamet lâfızlarını birer birer söylemesi emrolundu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3496-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, el-A'meş'ten; o da Ebu'd-Duhâ'dan; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r. anha), namaz kılan kimsenin elini kalçasına koymasını çirkin görürdü de: Bunu Yahûdîler yapar, derdi. hadîsi el-A'meş'ten rivayet etmekte Şu'be, Sufyân'a mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3497-) Bize el-Leys, Nâfi'den; o daîbnOmer (radıyallahü anh) 'dentahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Sizden evvel geçen ümmetlerin dünyâdaki müddetlerine nisbetle sizin müddetiniz ancak ikindi namâzıyle güneşin batmasına kadar olan müddet gibidir. Sizlerin meseli ile Yahûd ve Nasârâ'nın meseli şu kimsenin meseli gibidir: O, birtakım işçileri çalıştırmak istedi de: Bana günün yarısına kadar birer kîrât, birer kîrât ücretle kim çalışır? dedi. birer kîrât birer kîrât ücretle günün yarısına kadar çalıştılar. Sonra o zât: Günün yarısından ikindi namazına kadar birer kîrât birer kîrât ücretle bana kim çalışır? dedi. günün yarısından ikindi namazına kadar birer kîrât birer kîrât ücretle çalıştılar. Sonra adam: İkindi namazından güneşin batmasına kadar bana ikişer kîrât ikişer kîrât ücretle kim çalışacak? dedi". buyurdu ki: "Dikkat edin! İkindi namazından güneşin batmasına kadar ikişer kîrât ikişer kîrât ücretle çalışanlar, sizlersiniz. Dikkat edin! Sizin ücretiniz iki kerredir. üzerine Yahudiler ve Hrıstiyanlar öfkelendiler de: (Ey Rabb'imiz!) Bizler daha çok çalıştık, fakat daha az ücret aldık! dediler. Ben sizin hakkınızdan herhangi birşey kesip zulmettim mi? buyurdu. Hayır (ücretimizden kesmedin yâ Rabb), dediler. Allah da: İşte o benim fadlımdır ki, ben onu dilediğime veririm, buyurdu".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3498-) İbnAbbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Allah Fulân kimseyi öldürsün! O Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:"Allah Yahûdîler'e la'net etsin! Onlara (gerek meyte, gerek gayrisi olsun) yağlar haram kılındı da onlar bu yağları erittiler ve sattılar" buyurduğunu bilmedi mi? hadîsi Peygamber'den rivayet etmekte İbn Abbâs'a Câbir ile Ebû Hureyre mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3499-) Hassan ibn Atıyye, Ebû Kebşe'den; o da Abdullah ibn Amr'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Benim tarafımdan (teblîğ edilen Kur'ân'dan) bir âyet olsun halka ulaştırınız. İsrâîl oğulları'ndan da (ibretli kıssalar) haber verebilirsiniz. Bunda darlık yoktur. Her kim (benim söylemediğim birşeyi söyledi diye) bile bile bana yalan isnâd ederse, o da cehennemdeki yerine yerleşmeye hazırlansın".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3500-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Ebû Seleme ibn Abdirrahmân şöyle dedi: Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yahudiler ve Hrıstiyanlar (ak saçlarını ve sakallarını) boyamazlar. Siz onlara muhalefet ediniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3501-) Bize Cerîr, el-Hasen'den tahdîs etti: (Hasen Basrî şöyle demiştir:) Bize Cündüb ibn Abdillah şu Basra Mescidi'nde Peygamber'den aşağıdaki hadîsi tahdîs etti. Biz onun bunu bize tahdîs ettiği zamandan beri bu hadîsi unutmadık, Cündüb'ün Rasûlüllah üzerine yalan söylemiş olacağından endîşe de etmiyoruz. Cündüb şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden önce geçen ümmetlerden birisi içinde bir kişi vardı. Önün bedeninde bir yarası vardı. Bu kişi yaranın elemine dayanamadı da bir bıçak aldı ve onunla elini kesti. Fakat kan bir türlü kesilmedi ve nihayet o kişi öldü. Yüce Allah: Kulum kendi kendisine (ölüme teşebbüs edip) benim önüme geçmeye davrandı. Ben de ona cenneti haram kıldım, buyurdu"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarından Zîkrolunagelen İbretli Ve İnsanı Hayrete Düşüren Hadîsler Bâbı
3502-) Bana Abdurrahmân ibn Ebî Amre tahdîs etti ki, ona da Ebû Hureyre, Peygamber'den işiterek tahdîs etmiştir. ve yine bana Muhammed tahdîs etti: Bize Abdullah ibn Recâ tahdîs etti: Bize Hemmâm ibn Yahya haber verdi ki, İshâk ibn Abdillah şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Ebî Amre haber verdi ki, ona da Ebû Hureyre tahdîs etmiştir: Ebû Hureyre, Rasûlüllah'tan şöyle buyururken işitmiştir: "İsrâîloğulları'nda derisi hastalıklı, kel, kör üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek abraşa geldi: En çok neyi seversin? dedi. Abraş: Güzel renk, güzel ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüyor, benden iğreniyorlar, dedi." buyurdu ki: "Melek, abraşın vücûdunu sıvadı.Ondan bu çirkinlik gitti de ona güzel bir renk ve güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona: En çok hangi malı seversin? diye sordu. Abraşlıktan kurtulan kişi: Deveyi yahut da sığırı, dedi". Râvî İshâk ibn Abdillah ibn Ebî Talha abraşla kelden birisinin deve, bürünün de sığır istediğini kestiremediğinden terdîd ile ikili rivayet etmiştir.-Abraşla kelden biri deve dedi, diğeri de sığır dedi. "Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi. Bunun üzerine melek ona: Bu deve mübarek olsun! diye dua etti. melek, başı kel kişinin yanına vardı. Ona da: En çok neyi seversin? diye sordu. O da: Güzel bir saç, şu kellik benden gitsin! Herkes benden iğreniyor, dedi." buyurdu ki: "Melek onun başını sıvadı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç verildi. Melek ona: En çok hangi malı seversin? diye sordu. Oda: Sığırı severim, dedi. ona gebe bir sığır verdi de, melek ona: Bu sığır sana mübarek olsun! diye duâ etti. Melek körün yanına geldi ve ona da: En çok neyi seversin? diye sordu. da: Allah gözümü bana geri versin de, ben de onunla insanları göreyim, dedi". buyurdu ki: "Melek onun gözünü sıvadı da Allah ona gözünü geri verdi. Melek, köre: Hangi malı çok seversin? diye sordu. Oda: Koyunu severim, dedi. de ona kuzulu bir koyun verdi. müddet sonra deve ve sığır sahiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle deve isteyen kişinin bir vâdî dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kimsenin de bir vâdî dolusu sığırı oldu. Koyun isteyen körün de bir vâdî koyunu oldu. Bundan sonra (günün birinde) o melek, bu üç kişi ile ilk görüştüğü suret ve hey'etinde abraş kişiye geldi de şöyle dedi: Ben fakir(ve garîb yabancı) bir kişiyim. Yol üzerinde yaşama ve memleketime ulaşma sebebleri kesilmiştir. Artık bu gün benim için muradıma erişebilmek ancak evvelâ Allah'ın inâyetiyledir, sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana güzel bir renk, güzel bir vücûd ve bir çok mal veren Allah rızâsı için, senden bir deve isterim ki, bu seferimde onun üzerinde muradıma ve vatanıma erişebileyim! istek üzerine eski abraş ona: İyi amma hak sahihleri (yani isteyen fakirler) çoktur (her dilenciye bir deve vermek olmaz), dedi. de ona: Öyle sanıyorum ki ben seni tanıyacağım. Sen insanların iğrendiği abraş kimse değil misin? Sen fakir idin de bu malı sana Allah vermişti, dedi. eski abraş, meleğe: Hayır yemin olsun ben bu mala atadan ataya geçerek vâris oldum, dedi. de ona: Eğer sen bu iddianda yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin! dedi. melek, ilk buluştuğu suretinde ve hey'etinde kel adama gitti de, abraşa dediği gibi ona da söyledi. Kel de abraşın reddettiği gibi reddetti. Melek de ona: Eğer sen bu iddianda yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin! diye beddua etti. defa melek(gözlerini sıvadığı) köre geldi de şunları söyledi: Ben fakır ve(vatanından uzak düşmüş) garîb bir kimseyim. Sefer hâlinde iken geçimim ve memleketime dönmem sebebleri benden kesilmiştir. Bu gün benim için muradıma ulaşabilmek ancak evvelâ Allah'ın inâyeti, sonra senin yardımınla olur. Şimdi ben sana gözlerini geri veren Allah rızâsı için senden bir koyun isterim ki, bu yolculuğumda onunla muradıma ve vatanıma erişebileyim, dedi. kişi de meleğe: Hakîkaten ben kör idim, Allah gözlerimin nurunu bana geri verdi. Fakır idim. Allah beni zengin kıldı. (İşte koyunlarım) dilediğin kadar al. Allah'ayemîn ederim ki, bu gün Allah rızâsı için benden alacağın birşeyin mikdârını hudûdlandırmak ile sana güçlük vermek istemem, dedi. de ona: Malını tamamen muhafaza et! Allah ancak sizin üçünüzü imtihan etti de, Allah senden razı oldu. İki dostun abraşla kel de Allah'ın gazabına uğradılar, dedi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: İsrâîl Oğullarında Derisi Hasta Kimse İle Körün Ve Kelin Hadîsi
3503-) - Bize İsmâîl ibn Halîl tahdîs etti: Bize Alî ibn Mushir, Ubeydullah ibn Omer'den; o da Nâfi'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: evvelki gelip geçen ümmetlerden üç kişilik bir topluluk yürüyüp giderlerken birden kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya sığındılar. Akabinde mağaranın kapısı bunların üzerine kapandı. Bunlar birbirlerine: Şu muhakkak: Vallahi ey şu mağara içinde bulunanlar! Sizi buradan doğruluktan başka birşey kurtarmaz. Onun için sizden herbir kişi doğru söylediğini bilmekte olduğu birşeyle Allah 'a dua etsin, dediler. birisi: YâAllah! Kat 'î olarak bilmektesin ki, benim ücretti bir işçim vardı, o bana üç sâ' ölçeği pirince karşılık çalışıyordu. Bu işçi o ücreti bırakıp gitti. Ben bu ücret pirincine yöneldim de onu ektim. O ekim işinden iyi mahsûl oldu. Ben ondan bir sığır satın aldım. Bir müddet sonra o işçi bana gelip ücretini istiyordu. Ben de ona: Şu sığırlara git ve onları önüne kat da sür git, dedim. O: Benim, senin yanında ancak üç sâ' ölçeği pirinç darısı hakkım vardır, dedi. Ben yine ona: Şu sığırlara git, onlar senin o üç sâ' ölçeği ücretinden çoğaldılar, dedim. İşçi onları sürüp gitti. Ey Allah 'ım, sen bilmektesin ki, ben bunu senin haşyetinden ötürü böyle yaptım. Onun hatırına bizden şu kayayı aç! diye dua etti. Kaya onlardan biraz açıldı. de: Yâ Allah! Şübhesiz sen bilmektesin ki, benim yaşlı ihtiyar anamla babam vardı. Ben her gece bunlara koyunlarımın sütünü getirip içirirdim. Bir gece bir engel sebebiyle bunlara süt getirmekte geciktim. Geldiğimde bunlar uyumuşlardı. Ehlim ve çocuklarım açlıktan feryâd ediyorlardı. Fakat ben anam babam içmeden çocuklarıma süt içiremezdim. Bu durumda ben onları uyandırmayı istemedim. Onları terkedip de yataklarında içmelerini bekleyiciler olarak kalmalarını da istemedim. Süt tası elimde tâ fecr doğuncaya kadar bekledim. Allah 'ım, sen pek iyi bilmektesin ki, ben bunu senin haşyetinden dolayı yaptım. Bizden bu sıkıntıyı aç! dedi. kaya onlardan biraz açıldı, hattâ gökyüzünü gördüler. Diğeri de: Yâ Allah! Sen kat 'î bilmektesin ki, benim bir amca kızım vardı. O bana insanların en sevgilisi idi. Ben ondan emelime nail olmak istedim. Fakat o benden çekindi. Ancak kendisine yüz dînâr getirmemi söyledi. Ben bu yüz altını araştırdım ve bunu kazanmaya muktedir oldum. Sonra yüz dinârı kendisine getirdim ve bunları ona teslim ettim. Kendisinden murâd almaya beni muktedir kıldı (yânı kendini bana teslim etti). Ben onun iki bacağı arasına oturunca kız: Allah 'tan kork! Yaratıcı kudretin bekâret mührünü bozma, o mühür ancak bir hakla, nikâh hakkıyle açılır, dedi. Bu sözü üzerine ben üstünden kalktım, yüz dînârı da ona bıraktım. Şübhesiz sen bilmektesin ki, ben bunu ancak senden korktuğum için böyle yaptım. Binâenaleyh bizden bu mağarayı aç! dedi. duâ akabinde Allah onlardan mağarayı tamamen açtı, onlar da çıkıp gittiler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Hadîsü’l-gâr -mağara Hadîsi