Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
5043-)
İbn Şihâb dedi ki: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr tahdîs etti. Ona da Mısver ibn Mahrame ile Abdurrahmân ibn Abd el-Kaarî tahdîs etmişlerdir. Onlar da Omer ibnu'l-Hattâb şöyle derken işitmişlerdir; Ben Rasûlüllah'ın sağlığında (namazda) Hişâm ibn Hakîm'i el-Furkaan Sûresi'ni okurken işittim. Ve onun okuyuşuna kulak tutup dinledim. Bir de baktım ki, Hişâm bu sûreyi Rasûlüllah'ın bana okutmadığı birtakım lehçelerle okuyor. Az kaldı namazın içinde onun üzerine atılacaktım. Fakat selâm verinceye kadar güçlükle sabrettim. (Selâm verince kaçırmamak için) hemen ridâsını göğsünün üzerinde toplayıp: Senden işitmiş olduğum bu sûreyi sana kim okuttu? Dedim. Hişâm: Onu bana Rasûlüllah okuttu, dedi. Yalan söyledin. Çünkü Rasûlüllah bu sûreyi bana, senin okuduğundan başka bir lehçe ile okutmuştur, dedim. onu yakasından tutarak Rasûlüllah'a götürdüm. Yâ Rasûlallah! Şunun el-Furkaan Sûresi'ni, Sen'in o sûreyi bana okutmadığın birtakım lehçeler üzerine okurken işittim, dedim. aleyhi ve sellem) bana: "Hişâm'ın yakasını bırak" buyurdu. Ona da: "Yâ Hişâm, oku!" diye emretti. da, kendisini okurken işitmiş olduğum kıraati Rasûlüllah'a karşı okudu. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Bu sûre böyle indirildi" buyuruldu. Bundan sonra: "Yâ Omer, sen de oku!" diye emretti. de vaktiyle bana okutmuş olduğu okuyuşla okudum. Bana da: "Bu sûre böyle indirildi. Şübhesiz bu Kur'ân yedi harf (yedi lügat ve yedi lehçe) üzerine indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, onu okuyunuz" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurân Yedi Harf Üzere İndirildi
5044-)
İbn Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana Yûsuf ibn Mâhek haber verip şöyle dedi: Ben Mü'minlerin annesi Âişe'nin yanında idim. Derken onun yanına Iraklı bir kimse çıkageldi de: Kefenin hangisi daha hayırlıdır? Dedi. Âişe: Yazık sana!(Artık ölümünden sonra hislerin bâtıl olduğu için) sana hangi şey zarar verebilir ki? Dedi. sefer o Iraklı zât: Ey mü'minlerin annesi, bana kendi Mushaf'ını göster, dedi. Âişe: Niçin? Diye sordu. O zât: Ben ümîd ederim ki, Kur'ân'ı senin Mushaf'ına göre te'lîf ederim. Çünkü Kur'ân te'lîf edilmiş olmayarak okunuyor, dedi. Diğer sûrenin kıraatinden evvel Kur'ân'ın hangi sûresini okumuş olsan sana ne zarar verir ki? Kur'ân'dan ilk nazil olan Mufassal'dan, içinde cennet ve ateş zikrolunan bir sûredir. Nihayet insanlar İslâm'a döndükleri zaman, halâl ve haram nazil oldu. Şayet ilk evvel "Şarab içmeyin " yasağı inseydi, insanlar elbette: Biz ebeden şarâbı bırakmayız, derlerdi. Ve şayet yine ilk evvel "Zina etmeyin" yasağı inmiş olsaydı, insanlar muhakkak: Biz zinayı ebeden bırakmayız, diyeceklerdi. Yeminle söylüyorum ki, ben henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Mekke'de Muhammed'e:"Bel’i’s-sâatu meviduhum ve's-sâatu edhâ ve emerru = Daha doğrusu onlara va’d olunan asil vakit, o saattir. O saat daha belâlı ve daha acıdır" (el-Kamer: 46) inmiştir, el-Bakara ile en-Nisâ Sûreleri ancak ben Peygamber'in yanındayken inmişlerdir, dedi. dedi ki: Bundan sonra Âişe, o Iraklı için Mushaf'ı meydana çıkardı ve o şahsa sûrenin -bir rivayette: Sûrelerin- âyetlerini imlâ ettirip yazdırdı
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Telîfi Bâbı
5045-)
Ebû İshâk dedi ki: Ben Yezîd oğlu Abdurrahmân'dan işittim, o şöyle dedi: Ben İbn Mes'ûd'dan işittim, o, Benû İsrâîl (yani el-İsrâ), el-Kehf, Meryem, Tâhâ ve el-Enbiyâ Sûreleri hakkında, bu sûreler ilk atiklerdendirler, bunlar kadîm sûrelerdendirler, diyordu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Telîfi Bâbı
5046-)
el-Berâ (radıyallahü anh): Ben "Sebbih isme Rabbike'l a’lâ"sûresini, Peygamber'in Medine'ye gelmesinden evvel öğrendim, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Telîfi Bâbı
5047-)
Şakîk şöyle dedi: Abdullah (ibnMes'ûd): Ben Peygamber'in herbir rek'atte ikişer ikişer okumak âdetinde olduğu uzunluk ve kısalıkça birbirine yakın bulunan sûreleri kat'î olarak bilmişimdir, dedi. Müteakiben Abdullah oturduğu yerden kalktı, odasına girdi, beraberinde Alkame de girdi. Sonra Alkame dışarıya çıktı. Biz hemen Alkame'ye bu sûreleri sorduk. Alkame: İbn Mes'ûd'un te'lîfi üzere el-Mufassal'ın evvelinden yirmi sûredir. Onların sonuncusu "Hâmîmler"dir, "Hâ. Mim. ed-Duhân" ve "Amme yetesâelûn", dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Telîfi Bâbı
5048-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayırda insanların en cömerdi idi. En cömerd olduğu zaman da ramazân ayında idi. Çünkü ramazân ayı çıkıncaya kadar Cibril her gece O'nunla mulâkî olur, Rasûlüllah da Kur'ân'ı Cibril'e arzeder idi. İşte bundan dolayı Cibril, Peygamber'e kavuştuğu zaman, Peygamber hayırda, esmesi maniaya uğramayan rüzgârdan daha cömerd olurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Cibril Kurânı Peygamberce Arzeder İdi
5049-)
Ebû Hureyre şöyle dedi: Cibril, Peygamber'e Kur'ân'ı her sene bir defa arzederdi. Peygamber'in vefat ettiği yıl içinde O'na iki defa arzetti. Peygamber her sene on gün i'tikâf ederdi. Ruhunun kabzolunduğu yılda ise yirmi gün i'tikâf etti
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Cibril Kurânı Peygamberce Arzeder İdi
5050-)
Mesrûk'tan: Abdullah ibn Amr, Abdullah ibn Mes'ûd'u zikretti de: Ben Abdullah ibn Mes'ûd'u sevmekte devam edeceğim; Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’den: "Kur'ân'ı şu dört kimseden alınız: Abdullah ibn Mes'ûd'dan, Sâlim'den, Muâz ibn Cebel'den ve Ubeyy ibn Ka'b'dan" derken işittim, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5051-)
Şakîk ibn Seleme tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdullah ibn Mes'ûd bir hutbe îrâd etti de şöyle dedi: Allah'a yeminle söylüyorum ki, ben Rasülullah'ın ağzından yetmiş küsur sûre almışımdır. Yine Allah'a yeminle söylüyorum ki, Peygamber'in sahâbîleri, benim onların en hayırlısı olmadığım hâlde Allah'ın Kitâbı'nı en iyi bilenlerinden olduğumu muhakkak bilmişlerdir. dedi ki: Ben topluluk içindeki dâirelerde oturdum da ne söylüyorlar diye dinliyordum. İbn Mes'ûd'un sözünün gayrisini söyleyen bir tek reddedici işitmedim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5052-)
Alkame şöyle dedi: Biz Hımıs'ta bulunuyorduk. İbn Mes'ûd Yûsuf Sûresi'ni okudu. Bir kimse: Sûre böyle nazil olmadı, dedi. İbn Mes'ûd: Ben Rasûlüllah'ın huzurunda okudum da O bana "Güzel okudun" buyurdu, dedi. Ve o şahısta şarâb kokusu buldu. Bunun üzerine: Sen Allah'ın Kitâbı'nı yalanlamakla şarâb içmeyi bir araya mı topluyorsun? Dedi ve o şahsa şarâb içme cezası uyguladı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5053-)
Mesrûk, şöyle dedi: Abdullah (radıyallahü anh) şöyle dedi: Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn ile söylüyorum, Allah'ın Kitâbı'ndan hiçbir sûre inmedi ki, ben onun nerede indirildiğini bilir olmayayım; yine Allah'ın Kitâbı'ndan hiçbir âyet indirilmedi ki, ben onun ne hakkında indirildiğini bilir olmayayım. Allah'ın Kitâbi'nı benden daha iyi bilir, kendisine develerin ulaştırabileceği bir kimsenin mevcûd olduğunu bileydim, muhakkak biner, ona giderdim
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5054-)
Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zamanında Kur'ân'ı cem' edenler kimlerdir? Diye sordum. Dört kişidir; hepsi de Ensâr'dandır: Ubeyy ibn Ka'b, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd, dedi. hadîsi el-Fadl, Hüseyin ibn Vâkıt'tan; o da Sumâme'den; o da Enes'ten isnâdıyle rivayet etmesinde Hafs ibn Omer'e mutâbaat eylemiştir. şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti. Kur'ân'ı şu dört kişiden başkası toplamadı: Ebu'd-Derdâ, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd. Ve biz, bu Ebû Zeyd'e vâris olduk, dedi (Çünkü bu Ebû Zeyd, Enes'in amcası idi ve zürriyet bırakmamıştı)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5056-)
İbn Abbâs dedi ki: Omer şöyle dedi: Alî bizim en iyi hüküm verenimizdir; Ubeyy de bizim en iyi okuyanımızdır. Bizler ise, "Ben onuRasûlüllah'ın ağzından aldım, binâenaleyh ben hiçbir neshedici şeyden dolayı Rasûlüllah'tan almış olduğum okuyuşu terketmem" der olduğu hâlde, Ubeyy'in kavlinden bir kısmını muhakkak terketmekteyiz. Ubeyy: Yüce Allah şöyle buyurdu: "Mâ nensah min âyetin ev nense'hâ ne'ti bi-hayrin minhâ ev mislihâ" (el-Bakara: 106), şeklinde okurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kurân Üstâdları Bâbı
5057-)
Ebû Saîd ibnu'l-Muallâ şöyle dedi: Ben Mescid'de namaz kılıyordum. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) beni çağırdı. Ben de O'na icabet etmedim. (Namazdan sonra vardığımda:) Yâ Rasûlallah, ben namaz kılıyordum, diye özür beyân ettim. Rasûlüllah: "Kur'ân'da Allah: Ey îmân edenler, sizi, size hayât verecek şeylere da'vet ettiği zaman Allah 'a ve Rasûlü 'ne icabet edin... (el-Enfâl: 24)buyurmadı mı?" dedi. Rasûlüllah bana; "Haberin olsun, sen mescidden çıkmadan evvel ben sana muhakkak Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" buyurdu. elimi tuttu. Mescidden çıkmak istediğimiz zaman ben: Yâ Rasûlallah, Sen bana "Muhakkak sana Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" demiştin, dedim. aleyhi ve sellem): "O sûre ‘el-Hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn' dir ki, namazlarda tekrar olunan yedi âyet ve bana verilen azîm Kur'ân 'dır" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Fâtihatul-kîtâbın Fazîleti Bâbı
5058-)
Ebû Saîd Hudrî şöyle dedi: Biz, bize âid bir yolculukta bulunuyorduk. Derken bir yerde konakladık. Akabinde bir kız geldi ve: Kabilenin büyüğü (bir akreb tarafından) sokulmuştur. Erlerimiz yanımızda yoklardır. Binâenaleyh sizlerden bir ilâç yapıcı var mıdır? Dedi. kızm beraberinde bir adam kalktı. Biz onu rukye yapar olarak bilmiyorduk. O kimse, o sokulmuş olan kimseye rukye yaptı. Sokulmuş olan kimse derhâl iyileşti. Ve bizden giden o kimse için otuz koyun verilmesini emretti. Ve bizlere de süt içirdi. Bizden olan kimse bize dönünce ona: Sen rukyeyi güzel yapar mıydın yahut sen rukye yaparmıydın? Dedik. O: Hayır yapmazdım. Ben ona Ümmü'l-Kitâb'ı okumaktan başka bir rukye yapmadım, dedi. kendi kendimize; Biz gelinceye yahut Peygamber'e bu olan işleri arzedip soruncaya kadar hiçbirşey ihdas etmeyin, bildirmeyin, dedik. Medine'ye geldiğimizde bunu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e zikrettik. "Fatiha Sûresi'nin bu kadar müessir bir duâ olduğunu ona öğreten nedir?" dedi. seriyye halkına: "Şimdi sürüyü taksim edin, benim için de bir pay ayırın" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Fâtihatul-kîtâbın Fazîleti Bâbı
5059-)
Ebû Ma'mer de şöyle dedi: Bize Abdu'l-Vâris tahdîs etti. Bize Hişâm tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Sîrîn tahdîs etti. Bana Ma'bed ibn Sîrîn, Ebû Saîd Hudrî'den bunu tahdîs etti
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Fâtihatul-kîtâbın Fazîleti Bâbı
5060-)
Ebû Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim bir gecede iki âyeti okursa..." buyurdu. H
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-bakara Sûresinin Fazîleti Bâbı
5061-)
Ebû Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim bir gecede el-Bakara Sûresi'nin sonundan iki âyeti okursa, artık ona o gece (ibâdet etmek, o gece âfetlerden ve şeytân şerrlerinden emîn olmak üzere) kifayet eder" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-bakara Sûresinin Fazîleti Bâbı
5062-)
Ve Usmân ibnu'l-Heysem şöyle dedi: Bize Avf, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ramazân zekâtını muhafazaya tevkil etti. Bir gece bana birisi geldi. Sadaka hurmasından avuçlamaya başladı. Ben onu yakaladım ve: Seni muhakkakRasûlüllah'ın huzuruna çıkaracağım, dedim. Ebû Hureyre, hadîsi yukarıda geçtiği gibi anlattı(Hadîs, Kitâbu'l-Vekâle'de mufassalan geçti). Nihayet o kimse: Yatağına(uyumaya) girdiğinde "Âyete'l-Kursî"yi bitirinceye kadar oku! (Sabaha kadar) seninle beraber Allah tarafından bir muhafız bulunmakta devam eder. Sabaha girinceye kadar sana şeytân da yaklaşamaz, dedi. üzerine Peygamber: "O, çok yalancı olduğu hâlde, bu sefer sana doğru söylemiş, îşte o (insan suretinde) bir şeytândır" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-bakara Sûresinin Fazîleti Bâbı
5063-)
el-Berâ şöyle dedi: (Sahâbîlerden) bir kimse el-Kehf Sûresi'ni okuyordu. Yanıbaşında da iki uzun iple bağlanmış olan at vardı. Atı bir bulut ihata etti ve gittikçe yaklaşmağa ve yaklaşmağa başladı. Bundan dolayı at da ürkmeğe başladı. Sabaha erişince o kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi ve bunu kendisine zikretti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bulut gibi görünen şey, sekînettir. Kur'ân 'ı tebcil için inmiştir" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-kehf Sûresinin Fazîleti Bâbı
5064-)
Omer ibn Hattâb'ın kölesi Eslem şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferlerinin birinde (Hudeybiye dönüşünde) yoluna devam ediyordu. Omer ibn Hattâb da geceleyin O'nunla beraber gidiyordu. Bu sırada Omer, Rasûlüllah'a birşey sordu. Fakat Rasûlüllah(vahy ile meşgul bulunduğundan) Omer'e cevâb vermedi. Omer sonra yine sordu. Rasûlüllah yine cevâb vermedi. Omer (Rasûlüllah işitmedi sanarak) bir daha sordu. Rasûlüllah yine cevâb vermedi. Bunun üzerine Omer kendi kendine: Ey Omer, anan seni kaybetsin (de yok olasın)! Bak üç kerre Rasûlüllah'a sorguda ısrar ettin de, bunların hepsine Rasûlüllah cevâb vermedi, dedi. dedi ki: Bunun üzerine devemi sürdüm. Hakkımda (tevbîh olarak) Kur'ân inmesinden korktum da kaafilenin önüne geçtim. Fakat çok geçmedi, bir çağırıcının çağırmasını işittim. Ve (kendi kendime): Şimdi hakkımda Kur'ân inmiş olmasından hakîkaten korktum, dedim. korku içinde) Rasûlüllah'a geldim ve selâm verdim. Rasûlüllah(sevinç içinde) bana: “Bu gece bana bir sûre indirildi ki, o sûre bana, üstüne güneş doğan herşeyden muhakkak daha sevimlidir” buyurdu. "Innâ fetehnâ leke fethan mubînâ... = Biz senin istikbâlin için parlak bir fetih ve zafer (kapısını) açtık..." âyetini okudu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-feth Sûresinin Fazîleti Bâbı
5065-)
Ebû Saîd Hudrî şöyle demiştir: Bir kişi, diğer bir kişinin bütün gece tekrar tekrar "Kul huvellâhu ahad" Sûresi'ni okuduğunu işitti. Sabah olunca Rasûlüllah'a geldi ve o diğer kişinin sâdece bu sûreyi okumasını azımsayarak, bunu Rasûlüllah'a zikretti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da cevaben: "Hayâtım elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, bu sûreyi okumak, elbette bütün Kur'ân'ın üçte birine denk olur" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kul Huvellâhu Ahad Sûresinin Fazileti Bâbı
5066-)
Ve râvî Ebû Ma'mer yine Ebî Saîd'e varan diğer bir rivayette şunu ziyâde etti Ebû Saîd şöyle dedi: Bana kardeşim Katâdetu'bnu'n-Nu'mân haber verip şöyle dedi: Bir kimse Peygamber zamanında seher vaktinde kalkıp "Kul huve'llâhu ahad" Sûresi'ni okur, onun üzerine başkasını ziyâde etmezdi. Biz sabaha dâhil olduğumuz zaman bir kimse Peygamber'e geldi. Hadîsin bundan sonrası yukarıki hadîsin şevki gibidir
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kul Huvellâhu Ahad Sûresinin Fazileti Bâbı
5067-)
Ebû Saîd Hudrî şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerine hitaben: "Sizden herhangi biriniz bir gecede Kur'ân 'in üçte birini okumaktan âciz olur mu?" diye sordu. teklîf sahâbîlere güç geldi de: Yâ Rasûlallah! Bizim hangimiz buna takat yetirir? Dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allâhu'l-vâhidu's-samedu sûresi, Kur'ân'ın üçte birisidir" buyurdu Firabrî şöyle dedi: Ben, Ebû Abdillah el-Buhârî'nin varrâkı olan Ebû Ca'fer Muhammed ibn Ebî Hatim'den işittim, o şöyle diyordu: Ebû Abdillah el-Buhârî; Bu hadîs, İbrâhîm en-Nahaî'den; o da Ebû Saîd'den insadiyle mürsel'dir (yani munkatı'dır); ed-Dahhâk el-Meşrıkî'den; o da İbn Saîd'den senediyle ise müsned'dir (yani muttasıl'dır), dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kul Huvellâhu Ahad Sûresinin Fazileti Bâbı
5068-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir rahatsızlık duyduğu zaman kendi üzerine Muavvize (=Sığındırıcı) sûrelerini okur, nefes ederdi. Hastalığı şiddetlendiği zaman O'na ben okur ve O'nun elinin bereketini ümîd ederek, kendi eliyle O'na meshederdim
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-muavvizât Sûrelerinin Fazileti Bâbı
5069-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) her gece yatağına geldiği zaman iki elini birleştirir, sonra bunlara nefes ederdi. Şöyle ki: İki eline "Kul huve'llâhu ahad","Kul eûzu bi-Rabbi'l-felâk" ve “Kul eûzu bi Rabbi'n-nâs'' sûrelerini okur (ellerine nefes eder), sonra bunlarla vücûdundan yetişebildiği yerlere sıvazlardı. Elleriyle sıvazlamaya başı ve yüzü üzerinden başlar, vücûdunun ön kısmını da sıvazlardı. Bu okuyup nefes ederek vücûdunu meshetmeyi üç defa tekrarlardı
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: El-muavvizât Sûrelerinin Fazileti Bâbı
5070-)
Useyd ibn Hudayr(radıyallahü anh) şöyle dedi: Bir kerre Useyd gece vakti el-Bakara Sûresi'ni okuyordu. Atı da yanında bağlanmıştı. Kur'ân'ı okuyorken birden at deprenmeye başladı. Useyd sustu. O susunca at da sâkinleşti. Useyd tekrar okumağa başladı. At yine şahlandı. Useyd sustu, at da sâkinleşti. Bundan sonra Useyd bir daha okumağa başladı, at yine hırçınlaştı. Useyd de artık vazgeçti. Useyd'in oğlu Yahya ise ata yakın bir yerde (yatmakta) idi. Atın çocuğa bir zararı dokunmasından endîşe ederek, çocuğu geriye çekti. Bu sırada başını kaldırıp göğe baktığında (beyaz bulut gölgesine benzer bir sis içinde kandiller gibi birtakım şeylerin parlamakta olduklarını gördü de) nihayet onu göremez oldu olduğunda Useyd, Peygamber'e bunu söyledi. Peygamber ona: "Oku ey Hudayr oğlu, oku ey Hudayr oğlu!" dedi, Yâ Rasûlallah, atın Yahya'yı çiğnemesinden endişelendim. Çünkü çocuk ata yakın bir yerde idi. Başımı kaldırıp çocuğa gittim. Başımı göğe doğru kaldırdığımda, beyaz bulut gölgesine benzer bir sis içinde kandiller gibi birçok şeylerin parlamakta olduklarını gördüm. Artık bu beyaz gölge tabakası içindeki ışıklı parlak cisimler manzumesi göğe doğru çekilip çıktı. Nihayet onu görmez oldum, dedi. aleyhi ve sellem): "Bilir misin onlar nedir?" buyurdu. Useyd: Hayır, dedi.Peygamber: "Onlar meleklerdi, senin Kur'ân okuyuş sesine yaklaşmışlardı. Eğer okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerlerdi. İnsanlar da onlara bakarlardı. Onlar insanların gözünden gizlenemezlerdi" buyurdu İbnu’l-Hâd: Bana bu hadîsi Abdulah ibn Habbâb, Ebû Saîd el-Hudrî'den, Useyd ibnu Hudayr'dan tahdîs etti, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Okunması Sırasında Es-sekînenin Ve Meleklerin İnmesi Bâbı
5071-)
Abdulazîz ibn Rufey' şöyle dedi: Ben Şeddâd ibn Ma'kıl ile beraber ibn Abbâs'ın yanına girdim. Şeddâd ibn Ma'kıl, ibn Abbâs'a: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) birşey bıraktı mı? Diye sordu. İbn Abbâs: Mushaf'ın iki yanını kuşatan cildler arasında bulunandan başka birşey bırakmadı, dedi. yine beraberce Muhammed ibnu'l-Hanefiyye'nin yanına girdik ve ona da aynı suâli sorduk. Muhammed ibnu'l-Hanefiyye de: İki kap arasında bulunandan başka birşey bırakmadı, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Mushafın İki Deffesî Yani Mushafı İki Yanından İhata Eden Cildleri Arasında Bulunandan Başka Birşey Bırakmadı Diyen Kimse Bâbı
5072-)
Ebû Musa'dan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kur'ân okur mü'min kimsenin benzeri, tadı güzel, kokusu güzel turunç -portakal- meyvesi gibidir. Kur'ân okumaz mü'minin benzeri, tadı güzel ve fakat kokusu olmayan hurma gibidir. Kur'ân okuyan fâcir kimsenin benzeri, kokusu güzel, tadı acı reyhâne otu gibidir. Kur'ân okumayan fâcir kişinin benzeri ise tadı acı, kokusu yok Ebû Cehil karpuzu gibidir"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Diğer Sözlere Üstünlüğü Bâbı
5073-)
Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Omer'den işittim, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Geçmiş ümmetlerin müddetlen içinde sizin müddetiniz, ancak ikindi namazı ile güneşin batması arasındaki müddet gibidir. Sizin meseliniz ile Yahûdîler ve Hristiyanlar'ın meseli, birtakım işçiler tutan şu kimsenin meseli gibidir: O kimse: Gündüzün yarısına kadar benim için birer kırat yevmiyeye karşılık kim çalışır? Dedi. çalıştı. Gündüzün yarısından ikindiye kadar birer kırat yevmiyeye kim çalışır? Dedi. çalıştı. sizler ikindiden akşama kadar ikişer kırat ikişer kırat yevmiye ile çalışıyorsunuz. Eski ümmetler: Biz çok çalıştık, az ücret aldık, dediler. Allah: Hakkınızdan eksilttim mi? buyurdu. Hayır, dediler. Allah: İşte bu, benim fadlımdır ki, ben onu dilediğime veririm, buyurdu”
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Diğer Sözlere Üstünlüğü Bâbı
5074-)
Talha tu'bnu Musarrıf tahdîs edip şöyle dedi: Ben, Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vasiyyet etti mi? diye sordum. O: Hayır, dedi. Ben de: Öyle ise, insanlara vasiyyet nasıl yazıldı, yahut Peygamber vasiyyet etmediği hâlde insanlar nasıl vasiyyetle emrolundular? Dedim. ibn Ebî Evfâ: Peygamber, Allah'ın Kitâbı'na tutunmakla vasiyyet etti, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahın Kitabiyle Vasiyyet Bâbı
5075-)
Ebû Hureyre şöyle diyordu:.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah, Peygamber'e Kur'ân'ı tegannî etmesi karşılığı kadar hiçbir şey için mükâfat vermemiştir" buyurdu. Ebû Seleme'nin bir arkadaşı ona "Yeteğannâ bihi" sözüyle "Yecheru bihi(= Demek istiyor)" dedi(aslında: "İstima' etmemiştir", fakat bundan murâd bol mükâfattır)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kur’ânla Yetinmeyen Kimse Ve Yüce Allahın Şu Kavli:
5076-)
Bize Alî ibnu Abdillah tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah, Peygamber'e Kur'ân'ı tegannî etmesi karşılığı kadar hiçbirşey için mükâfat vermedi" buyurdu. ibn Uyeyne: "Yeteğannâ" lafzının tefsiri "Yesteğnî bihi"dir, dedi.(Yani "Kur'ân'la tegannî eder" demek, "Onunla yetinir, mustağnî olur" demektir, dedi.)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kur’ânla Yetinmeyen Kimse Ve Yüce Allahın Şu Kavli:
5077-)
Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Şu iki kişiden başkasına gıbta edilmez: Bunlardan biri, Allah kendisine Kitâb'ı verdi, o da bu Kitâb'la gece saatlerinde kaaim oldu (onu okuyup uyguladı). Diğeri de Allah kendisine mal verdi, o da bu malı gece saatlerinde ve gündüz saatlerinde sadaka yapar durur"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kişinin Kurân Sahibine Gıbta Etmesi Bâbı
5078-)
Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İki kimseden başkasına gıbta edilmez: Biri, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o da gecenin saatleriyle gündüzün saatlerinde Kur'ân okur ve komşusu işitir de: Keski Fulân'a verilen Kur'ân ni'meti gibi bana da verilseydi ve onun amel ettiği gibi ben de amel etseydim, der. İkincisi, Allah ona da mal vermiştir, o da malını hakk yolunda sarfetmektedir. Bunu bilen bir kimse: Keski şu Fulân kimseye verilen mal gibi bana da verilse de onun hayır işlediği gibi ben de işleseydim diye imrenir"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kişinin Kurân Sahibine Gıbta Etmesi Bâbı
5079-)
Usmân (radıyallahü anh)'dan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir" buyurdu. râvîsi Sa'd ibn Ubeyde şöyle dedi: Ebû Abdirrahmân es-Sulemî, Usmân ibn Affân'ın halifeliği zamanından Haccâc ibn Yûsuf es-Sakafî zamanı oluncaya kadar insanları okuttu. Ebû Abdirrahmân es-Sulemî: İşte Kur'ân'ı öğrenen ve öğretenin efdaliyeti hakkında Usmân'ın Peygamber'den rivayet ettiği bu hadîstir ki, beni şu Kur'ân okutma makaamıma oturtmuştur, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Sizin En Hayırlınız Kurân Öğrenen Ve Öğretendir*.
5080-)
Ebû Abdirrahmân es-Sulemî'den: Usmân ibn Affân şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Muhakkak ki en faziletli olanınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğretendir" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Sizin En Hayırlınız Kurân Öğrenen Ve Öğretendir*.
5081-)
Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Peygamber'e bir kadın geldi de kendi nefsini Allah'a ve Rasûlü'ne hibe ettiğini söyledi. Peygamber: "O kadına bir sevb ver" buyurdu. Adam: Bulamıyorum, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona velev demirden yapılmış bir halka ver" buyurdu. O zât özür beyân edip hüzünlendi. sefer Peygamber: "Kur'ân'dan sende ne var?" diye sordu. O zât: Şu ve şu sûreler var, dedi. Peygamber: "Öyleyse Kur'ân 'dan dan sende bulunan o sûreler karşılığında seni o kadınla evlendirdim" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Sizin En Hayırlınız Kurân Öğrenen Ve Öğretendir*.
5082-)
Sehl ibn Sa'd şöyle demiştir: Bir kadın Rasûlüllah'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Ben nefsimi sana hibe etmek için geldim, dedi. kadına baktı. Bakışı yukarıya kaldırıp doğrulttu, sonra başını aşağıya indirdi. Kadın, Peygamber'in kendisi hakkında herhangi bir hüküm vermediğini görünce oturdu. Müteakiben Peygamber'in sahâbîlerinden bir kimse ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! Eğer Sen'in bu kadına ihtiyâcın yoksa beni onunla evlendir, dedi. aleyhi ve sellem) ona: " (Mehr olacak) birşeyin var mı?" diye sordu. O zât: Hayır, vallahi yâ Rasûlallah (yoktur), dedi. Rasûlüllah: "Akrabanın yanına git de bak, birşey bulacak mısın?" buyurdu. üzerine o zât gitti, sonra dönüp geldi de: Hayır, vallahi yâ Rasûlallah, hiçbirşey bulamadım, dedi. Rasûlüllah: "Bak, velev demirden bir yüzük olsun (bul)" buyurdu. O zât yine gitti, sonra dönüp geldi de: Hayır, yâ Rasûlallah, demirden bir yüzük de bulamadım. Velâkin şu izârım(belden aşağı örten ihramım) var. -Sehl: Onun ridâsi, yani belden yukarısını örten ihramı yoktu, dedi.- Bunun yarısı onun olsun, dedi. üzerine Rasûlüllah: "İzârınla ne yapabilirsin; onu sen giyersen kadının üstünde ondan birşey bulunmaz, açıkta kalır; kadın giyerse senin üzerinde ondan birşey kalmaz, sen çıplak kalırsın" buyurdu. bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da nihayet kalkıp(üzüntülü hâlde) gitti. Rasûlüllah bu zâtın(hüzünlü ve ümîdsiz) arkasını çevirip gittiğini görünce, onun geri getirilmesini emretti. O zât çağırıldı. Geldiği zaman: "Kur'ân'dan senin ezberinde ne var?" diye sordu. Ezberimde şu sûre, şu sûre, şu sûre var! Diye birtakım sûreler saydı. ona: "Sen bu sûreleri ezberinden okuyor musun?" diye sordu O zât: Evet,(okuyorum), dedi. Rasûlüllah: "Öyleyse git, Kur'ân'dan ezberindeki sûrelerle seni bu kadına mâlik kıldım" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Mushafa Bakmaksızın Ezberden Kurân Okumak Bâbı
5083-)
İbn Omer'den, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: sâhibi (hâfız kişi)nin benzeri, bağlı devenin sahibinin misâli gibidir. Eğer deve sahibi devesini gözetler durursa onu elinde tutabilir, ona dikkat etmeyip bırakıverirse deve kaçar gider"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Ezber Edilip Ezberden Okunması Ve Ezberde Tutma Ahdinin Dâima Yenilenerek Tekîd Edilip Durması Bâbı
5084-)
Abdullah ibn Mes'ûd şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kur'ân sahiplerinin birisi için şu şu âyetleri unuttum demesi ne fena şeydir. Bunun yerine unutturuldu denilmek gerektir. Kur'ân sahibi olan hafızlar! Sizler Kur'ân 'ı dâima okuyup müzâkere ediniz! Çünkü Kur'ân'ın hafız kişilerin gönüllerinden ayrılıp kaçması develerin boşanıp kaçmasından daha şiddetlidir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Ezber Edilip Ezberden Okunması Ve Ezberde Tutma Ahdinin Dâima Yenilenerek Tekîd Edilip Durması Bâbı
5085-)
Bize Usmân ibn Ebî Şeybe tahdîs etti. Bize Cerîr ibn Abdilhamîd, Mansûr ibnu’l-Mu'temir'den, bundan evvelki hadîsin benzerini tahdîs etti. Bişr ibn Abdillah, bu hadîsi Abdullah ibnu'l-Mubârek'ten; o da Şu'be'den diye rivayet etmekte Muhammed ibn Ar'ara'ya mutabaat etti. ibn Abdilazîz ibn Cureyc de, Abdete'bne Ebî Lubâbe'den; o da Şakîk ibn Seleme'den, Şakîk'in: Ben Abdullah ibn Mes'ûd'dan işittim, ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, diye bu hadîsi bu senedle rivayet etmekte Muhammed ibn Ar'ara'ya mutâbaat etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Ezber Edilip Ezberden Okunması Ve Ezberde Tutma Ahdinin Dâima Yenilenerek Tekîd Edilip Durması Bâbı
5086-)
Ebû Musa'dan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ezberde tutmaya ihtimam ediniz. Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Kur'ân'ın hafızadan çıkıp kaçması, bağlı develerin (ihtimâmsızlık yüzünden) boşanıp kaçmalarından daha şiddetlidir"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânın Ezber Edilip Ezberden Okunması Ve Ezberde Tutma Ahdinin Dâima Yenilenerek Tekîd Edilip Durması Bâbı
5087-)
Abdullah ibn Muğfel: Ben Mekke fethi günü Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı binek hayvanı üzerinde el-Fetih Sûresi'ni okurken gördüm, demiştir
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Binek Üzerinde Kurân Okumak Bâbı
5088-)
Saîd ibn Cubeyr şöyle dedi: Sizin Kur'ân'dan el-Mufassal adını vermekte olduğunuz kısım, içinde hiç nesh bulunmayan el-Muhkem'dir. yine Saîd ibn Cubeyr dedi ki; İbn Abbâs: Ben on yaşında iken, Kur'ân'ın el-Muhkem kısmını okumuş olduğum hâlde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Çocuklara Öğretmek Bâbı
5089-)
Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında el-Muhkem'i hafızamda topladım, dedi. de ibn Abbâs'a: el-Muhkem nedir? diye sordum. İbn Abbâs: el-Mufassal'dır, dedi
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Çocuklara Öğretmek Bâbı
5090-)
Âişe(r.anha) şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde Kur'ân okumakta olan bir kimsenin sesini işitti de: "Allah ona merhamet eylesin. Yemin olsun o bana, fulân sûreden şu şu âyetleri hatırlatmıştır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Unutmak; Bir Kimse Ben Şu Âyetleri Unuttum Der Mi? Ve Yüce Allahın ; Biz Seni Okutacağız Da Sen Asla Unutmayacaksın. Allah’ın Dilediği Başka” El-alâ: 5-kavli Bâbı
5091-)
Buradaki rivayette Hişâm "Ben o âyetleri (unutmak sebebiyle) fulân sûreden düşürmüştüm" lafzını ziyâde etti. ibn Mushir ile Abdetu ibnu Süleyman bu hadîsi Hişâm'dan rivayet etmekte Muhammed ibn Ubeyd'e mutâbaat etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Unutmak; Bir Kimse Ben Şu Âyetleri Unuttum Der Mi? Ve Yüce Allahın ; Biz Seni Okutacağız Da Sen Asla Unutmayacaksın. Allah’ın Dilediği Başka” El-alâ: 5-kavli Bâbı
5092-)
Âişe şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin bir sûre içindeki âyetleri okumakta bulunan bir kimsenin sesini işitti de: "Allah ona merhamet eylesin! And olsun o kimse bana, şu şu sûrelerden bana unutturulmuş bulunan şu ve şu âyetleri hatırlatmıştır" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Unutmak; Bir Kimse Ben Şu Âyetleri Unuttum Der Mi? Ve Yüce Allahın ; Biz Seni Okutacağız Da Sen Asla Unutmayacaksın. Allah’ın Dilediği Başka” El-alâ: 5-kavli Bâbı
5093-)
Abdullah İbn Mes'ûd şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kur'ân 'ı ezberleyenlerin biri için 'Ben şu ve şu âyetleri unuttum' demesi ne kötü sözdür. Bunun yerine söylenmesi gereken söz 'Unutturuldu' sözüdür" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili'l-kur'ân
Konu: Kurânı Unutmak; Bir Kimse Ben Şu Âyetleri Unuttum Der Mi? Ve Yüce Allahın ; Biz Seni Okutacağız Da Sen Asla Unutmayacaksın. Allah’ın Dilediği Başka” El-alâ: 5-kavli Bâbı