Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6107-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Ben Peygamber’e on sene hizmet ettim. Bana (bir kerre bile canı sıkılıp da) "Öff" demedi, "Niçin böyle yaptın?" da demedi, "Keski böyle yapsaydın!" da demedi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Ahlâk Güzelliği Ve Cömertliğin Sevilmesi, Cimriliğin İse Sevilmemesi Bâbı
6108-)  el-Esved ibn Yezîd şöyle dedi: Ben Âişe (r.anha)'ye: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ailesi içinde ne iş yapardı? diye sordum. Âişe: Peygamber kendi ailesinin hizmetinde bulunurdu, namaz vakti gelince kalkar namaza giderdi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb: Erkeğin Kendi Ailesi İçindeki Hâli Nasıl Olur?
6109-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana Mûsâ ibn Ukbe, Nâfi'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu sevdiği zaman Cibril'e: Allah fulân kulu sever, sen de onu sev! diye nida eder. de o kulu sever. Sonra Cibril gök halkı içinde: Allah fulânı seviyor, onu sizler de sevin! diye nida eder. üzerine o kulu gök ehli de sever. Sonra yerdeki insanların gönlüne o kimse hakkında bir kabul ve sevgi konulur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Sabit Kalacak Sevgi Yüce Allah Tarafındandır Bâbı
6110-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Hiçbir kul bir kişiyi ancak Allah için sevinceye, Allah kendisini küfürden' kurtardıktan sonra tekrar küfre ve şirke dönmektense ateşe atılması kendisine daha sevgili oluncaya ve Allah ile Rasûlü kendisine başkalarından daha sevgili oluncaya kadar îmânın tadını bulamaz” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Allahın Zâtı Hakkında Hiçbir Gösteriş Ve Hevâ Karışmayan Sevgi Bâbı -yani Sırf Allah İçin Sevmek Bâbı-
6111-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Zem'a şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kişinin, insanlardan dışarı çıkan herhangi küçük bir ayıptan dolayı gülmesini nehyetti. Ve: "Sizin biriniz kadınını erkek deveyi döver gibi niçin döver, sonra da belki o kişi kadınıyle boyun boyuna sarmaşacaktır!" buyurdu. es-Sevrî, Vuheyb ve Ebû Muâviye, Hişâm'dan "Köle döver gibi" şeklinde söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6112-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'da hutbe yapıp: "Bugün hangi gündür biliyor musunuz?" diye sordu. Sahâbîler: Allah ve Rasûlü en bilendir! dediler. Peygamber: "Şübhesiz bu haram bir gündür (Allah'ın kıtali haram kıldığı bir gündür) Bu belde hangi beldedir biliyor musunuz?" buyurdu. Allah ve Rasûlü en bilendir! dediler. Rasûlüllah: "Bu haram kılınmış olan beldedir. Bu hangi aydır biliyor musunuz?" dedi. Allah ve Rasûlü en bilendir! dediler. Rasûlüllah: "Bu, haram kılınan aydır" buyurdu da şöyle devam etti: "Şübhesiz Allah, bu ayınızda, bu beldenizde, bugününüzün harâmlığı gibi kanlarınızı, mallarınızı ve ırzlarınızı birbirlerinize karşı haram kılmıştır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6113-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Müslümâna sövmek fâşıklık, onunla kıtal etmek küfürdür" buyurdu. Bu hadîsi Şu'be'den rivayette Ğunder, Süleyman ibn Harb'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6114-) Ebû Zerr (radıyallahü anh)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Hiçbir kimse başka bir kimseye fâsıklık sıfatı atamaz (atmağa hakkı yoktur). Yine böyle diğer bir kimseye küfür sıfatı da atamaz. Şayet atar da attığı kimse atılan fâsıklık veya kâfirliğin sahibi değilse, bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6115-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) aşırılık yapıcı, la'net edici, sövücü bir kimse değildi; O darılma sırasında "Ona ne oldu? Alnı toprak olasıca!" buyururdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6116-) Bize Alî ibnu'l-Mubârek, Yahya ibn Kesîr'den; o da Ebû Kılâbe'den tahdîs etti ki, ona da ağaç altında bey'at eden sahâbîlerden oian Sabit ibnu'd-Dahhâk şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim İslâm 'dan başka bir millet üzerine and içerse, o andığı millet gibidir. Âdem oğluna mâlik olmadığı malı adaması da doğru değildir. Her kim dünyâda bir şeyle kendini öldürürse, kıyâmet gününde intihar ettiği o şeyle azâb olunur. Her kim de bir mü'mine la'net ederse, bu da onu öldürmek gibi (günâh)dır. Her kim de bir mü'mine küfür isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibi (günah)dır”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6117-) Adiyy ibn Sabit tahdîs edip şöyle dedi: Ben Peygamber'in sahâbîlerinden bir adam olan Süleyman ibn Surad (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle dedi: Peygamber'in yanında iki kişi birbirine sövdü. Bunlardan biri öfkelendi ve öfkesi o kadar şiddetlendi ki, yüzü şişti ve rengi değişti. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben bir kelime bilmekteyim ki, eğer şu adam o kelimeyi söylerse, kendisinde bulunan öfke hâli muhakkak gider (o kelime Eûzu billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm dir)"buyurdu. bulunanlardan biri Peygamber'in bu sözünü o öfkeli kişiye gidip haber verdi de: Şeytândan Allah'a sığın! dedi. O kişi de: Bende şiddetli bir hastalık mı var? Ben deli miyim sanıyorsun? Haydi' kendi işine git! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6118-)  Ubâdetu'bnu's-Sâmit (radıyallahü anh) iahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kadir gecesini insanlara haber vermek için dışarı çıkmıştı. Bu sırada müslümânlardan iki kişi kavga ettiler. "Ben sizlere kadir gecesini haber vermek üzere çıkmıştım. Fulan ile fulan kavga ettiler de (ona dâir olan bilgi) benden kaldırıldı. İhtimâl ki, sizin için hakkınızda bu daha hayırlıdır. Artık siz kadir gecesini (ramazânın yirmiden sonraki) dokuzuncu yahut yedinci yahut beşinci geceler içinde arayın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6119-)  Bize el-A'meş, el'Ma'rûr'dan; o da Ebû Zerr (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. el-Ma'rûr ibn Suveyd şöyle dedi: Ben Ebû Zerr'in üstünde bir örtü, hizmetçisinin üzerinde de bir tek örtü gördüm de, ona: Keski şu örtüyü de sen giysen, böylece senin tam bir takım elbisen olsa, hizmetçine de başka bir elbise versen! dedim. Zerr şöyle dedi: Benimle bir adam arasında bir söz olmuştu. Onun anası gayr-ı arab olan yabancı bir kadındı. Ben kavga sırasında onun anasını kötüledim. O kimse beni Peygamber'e zikredip şikâyet etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Sen fulân kimseyle sövüştün mü?" dedi. Ben: Evet, dedim. "Onun anasını kötüledin mi?" buyurdu. Evet, kötüledim, dedim. "Muhakkak ki, sen içinde henüz câhiliyet ahlâkı kalmış bir kimsesin!" buyurdu. (Yâ Rasûlallah!) Bu saatim zamanında, bu büyük yaşımda, bende hâlâ cahillik mi var? dedim. "Evet. O kardeşlerinizi Allah sizin elleriniz, kudretiniz altına koymuştur. Her kimin eli altına Allah kardeşini koymuşsa, artık ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Ona gücü yetmeyecek zahmetli iş yüklemesin. Şayet gücü yetmeyecek bir iş yüklerse kendi o işte hizmetçisine yardım etsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbiriyle Sövüşmenin Ve Lanet Etmenin Nehyedilmesi Bâbı
6120-) Bize Muhammed ibn Sîrîn tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğle namazını iki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Bundan sonra mescidin önünde uzatılmış bir ağaç parçasına doğru kalktı ve elini onun üzerine koydu. O gün cemâatin içinde Ebû Bekr ve Omer de vardı. Bunlar Peygamber'e birşey söylemekten çekindiler. Acele çıkmak isteyen insanlar dışarı çıktılar ve(kendi kendilerine): Namaz kısaldı, dediler. o cemâatin içinde Peygamber'in"Zu’l-yedeyn = Uzun kollu" ismiyle çağırır olduğu bir zât vardı. İşte bu zât: Ey Allah'ın Peygamberi! Unuttun mu, yoksa namaz mı kısaldı? diye sordu. "Ne unuttum, ne de kısaldı" buyurdu. Zu’l-yedeyn: Evet(iki rek'ati) unuttun yâ Rasûlallah! dedi. (Tasdik ettirdikten sonra) Rasulullah: "Zu’l-yedeyn doğru söyledi" dedi de, kalkıp namazdan eksik bıraktığı iki rek'ati kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. Her vakitki sücûdu kadar yahut daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp başını yere koydu. Secdesi gibi yahut daha uzun bir secde daha yaptı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. (Sonra selâm verdi.).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanların Uzun Ve Kısa Sözleri Gibi, Zikretmekte Oldukları Vasıflardan Caiz Olacak Şeyler -çünkü Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem De Zu’l-yedeyn Ne Diyor? Buyurmuştur- Ve İnsanı Ahmak Ve Topal Gibi Lekeleme Ve Kusur Meydana Getirme Kasdedîlmeyen Sözlerin Cevazı Bâbı
6121-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: kasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki kabir üzerine uğradı da: "Bunlar azâb olunmaktadırlar. Hem de azâb olunmaları büyük bir şey için değildir. Şu kabrin sahibine gelince, o, sidiğini yaparken insanlardan perdelenmezdi. Şunun sahibi ise koğuculuk ederdi" buyurdu. yaş bir hurma çubuğu istedi, onu iki parçaya ayırdı, birini şu kabrin üstüne, birini de şu kabrin üstüne dikti. Sonra: "Bunlar kurumayıp taze kaldıkça, onlardan azâblarının hafifletilmesi ümid edilir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gıybet Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6122-)  Ebû Useyd es-Sâidî (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ensâr obalarının hayırlısı Neccâr oğulları'dır" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ensâr Yurtlarının Hayırlısı... Kavli Bâbı
6123-)  Âişe (r.anha) haber verip şöyle dedi: Bir kimse Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna gelmek için izin istedi. Rasûlüllah: "Ona izin veriniz; o, aşiretin ne kötü kardeşidir- yahut: O, aşiretin ne kötü oğludur-!" buyurdu. kimse Rasülullah'ın yanına girince, Rasûlüllah ona karşı yumuşak sözler söyledi. Ben: Yâ Rasûlallah! Biraz önce Sen onun için söylediğin o sözleri söyledin. Sonra da ona yumuşak kelâm ettin? diyerek bunun sebebini sordum. "Ey Âişe! İnsanların en şerrlisi, çirkin hareketlerinden korunmak için insanların kendisini terkettikleri -yahut, karşılaşmak istemeyip yalnız bıraktıkları- kimsedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Fesâd Ve Töhmetler Ehlinin Kötülüğünü Belirtmenin Caiz Olacağı Bâbı
6124-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin hurma bahçelerinin birinden çıktı da kabirlerinde azâb olunan iki insanın sesini işitti. Ve: "Bunlar azâb olunuyorlar, bunların azâb olunmaları, üzerlerine (büyük ve meşakkatli olacak) birşey için de değildir. Şu muhakkak ki, onların günâhları (Allah katında) elbette büyüktür: Biri hacetini yerine getirirken idrardan sakınmaz, yahut insanların gözlerinden avretini perdelemezdi, diğeri de insanlar arasında söz taşıyıp koğuculuk ederdi" buyurdu. sonra yaprakları soyulmuş taze bir hurma dalı istedi, dalı iki parça etti yahut ikiye böldü, şunun kabrine bir parça, şunun kabrine de bir parça koydu ve: "Bu çubuklar kurumayıp yaş kaldıkları müddetçe, bunlardan azabın hafifletilmesi ümîd edilir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb: Gıybet Etmek Büyük Günâhlardandır
6125-) Bize Sufyân es-Sevrî, Mansûr'dan; o da İbrâhîm en-Nahaî'den tahdîs etti ki, Hemmâm ibnu'l-Hâris şöyle demiştir: Bizler Huzeyfe ibnu'l-Yemân'ın beraberinde oturuyorduk. Huzeyfe'ye: Bir adam bu hadîsi Usmân ibn Affân'a yükseltiyor, denildi. Huzeyfe o sözü söyleyene hitaben: BenPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den"Koğuculuk edenfesâdçı kimse cennete girmez" buyururken işittim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Söz Taşımaktan Mekruh Olacak Kısım Ve Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6126-) Bize Ahmed ibn Yûnus tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Zi'b, el-Makburî'den; (yani Saîd ibn Ebî Saîd Keysân'dan); o da babasından; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)Jden tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim yalan söylemeyi, yalanla amel etmeyi ve cahilliği bırakmazsa, onun yemesini, içmesini bırakmasına Allah'ın hiçbir ihiyâcı yoktur" buyurmuştur. Ahmed ibn Yûnus: Bu hadîsi bana İbnu Ebî Zi'b tahdîs ettiği zaman, ben onun lafzından bunun isnadını kesin bilemedim de mecliste benim beraberimde bulunan bir adam bana bu hadîsin isnadını söyleyip anlattı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın: Murdardan, Putlardan Kaçının; Yalan Sözden Çekinin!” El-hacc: Kavli Bâbı
6127-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sen kıyâmet günü Allah katında insanların en şerrlisinden bir nev'ini, (iki sınıf halk arasında) şunlara bir yüzle, bunlara bir yüzle gelmekte olan iki yüzlü (münafık kimse) bulursun" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İkiyüzlü Kimse Hakkında Denilen Söz Bâbı
6128-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Huneyn günü sonunda- ganimet mallarını taksîm etmişti (ve kalbleri İslâm'a alıştırılan bâzı kimselere fazla vermişti). Bundaki gayeyi anlamayan Ensâr'dan bir kimse Vallahi Muhammed bu taksimle Allah rızâsını kasdetmedi, dedi. deRasûlüllah'a geldim ve onun bu sözünü kendisine haber verdim. Rasûlüllah'ın yüzünün rengi değişti ve: "Allah Musa'ya rahmet etsin! Vallahi o bundan daha çok sözlerle ezâlandırıldı da sabretti" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Sahibine Yani Arkadaşına Onun Hakkında Söylenen Sözü Haber Veren Kimse Bâbı
6130-)  Bize Şu'be, Hâlid el-Hazzâ'dan; o da Abdurrahmân ibn Ebî Bekre'den; o da babasından şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda bir adam anıldı, orada bulunanlardan biri de bu adı geçen kimseyi hayır ile anıp övdü (ve övmede aşırı gitti). Bunun üzerine Peygamber: "Vay sana yazıklar olsun! Sen dostunun boynunu kopardın!" buyurdu ve bu sözü birkaç kerre tekrarlıyordu. "Eğer sizden biriniz muhakkak bir dostunu medhetmek zaruretinde bulunursa;(Ben, görünüşe göre) öyle sanıyorum ki, o şöyle iyidir, böyle iyidir desin. Ve bu medhini de o adamın bu vasıflarla vasıflandığını zannediyor ve biliyorsa söylesin. İnsanı (ameline göre) hesaba çekecek olan ancak Allah'tır. Kimse Allah'a karşı herhangibir kimseyi temize çıkaramaz" buyurdu. ibn Hâlid, Hâlid el-Hazzâ'dan yaptığı rivayette "Vay-hake" yerine "Veyleke(= Sana veyl olsun)" şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanlar Arasında Aşırı Ve Mübalağalı Övme Yapmanın Mekruh Olması Bâbı
6131-)  Bize Mûsâ ibn Ukbe, Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) izâr hakkında (izârın kibirle yerlere kadar uzatılıp sürüklenmesi hakkında) söylediği kötüleyici sözleri söylediği zaman, Ebû Bekr: Yâ Rasûlallah! Benim izârım bazen kendiliğinden iki tarafına sarkıp yere düşüyor, dedi. ona: "Şübhesiz sen çalımla yerde elbise sürükleyen o kibirli kimselerden değilsin"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Mümin Kardeşini, Onda Varlığını Bilmekte Olduğu Meziyetlerle Öven Kimse Bâbı
6132-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şu kadar ve şu kadar zaman ikaamet etti ki, bu müddet içinde O'na ehline varmaz olduğu hâlde ehline varıp mübaşeret ettiği hayâlı verilirdi. dedi ki: Bir gün bana: "Yâ Âişe! Şübhesiz Allah bana, hakkında fetva istemiş olduğum bir iş hususunda fetva vermiştir. Şöyle ki: Bana iki kişi geldi. Bunlardan biri ayaklarımın yanına, diğeri de başımın yanına oturdu. Ayalarımın yanındaki, başımın yanındakine: Bu adamın nesi var (bunun hastalığı nedir)? diye sordu. Oda: Tıbb yapılmış, yânı sihir yapılmıştır, dedi. Ona kim sihir yapmış? deyince, öbürü: Lebîd ibn A'sam, diye cevâb verdi. Sonra: Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Zervân Kuyusu'nun içinde büyük bir taşın altında bir tarak, saç ve sakal tarantısında erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile yapılmıştır, diye cevâb verdi" dedi. sahâbîleriyle beraber çıkıp) bu kuyuya gitti ve: "İşte bana ru'yâmda gösterilmiş olan kuyu budur. Kuyunun başındaki, etrafındaki hurma ağaçlarının uçları, sanki şeytânların başları gibidir; onun suyu da (değersizliğinden veya içine atılan şeylerin karışmasından dolayı) kına boyası gibi bozuk renklidir" dedi. emretti de o şeyler dışarı çıkarıldı. Âişe, büyüyü kasdederek: Yâ Rasûlallah! Bunu ve failini yaysaydın da onu rüsvây etseydin! dedi. "Allah bana şifâ vermiştir. Ben bunu söyleyip de insanlar üzerine sihir şerrini yaymak istemem" buyurdu. Velîd ibn A'sam, Zurayk oğullarından Yahûdîler'in yemînli dostu olan bir adamdır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6133-) Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâmibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizleri zarından sakındırırım. Çünkü zarınla söylenen sözler, yalanı daha çok olanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araştırmayınız. Birbirinize hased etmeyiniz, birbirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz, birbirinize buğz ve düşmanlık da etmeyiniz. Ey Allah 'ın kulları, birbirinizle kardeşler (mesabesinde) olunuz!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbirleriyle Hasedleşmenîn Ve Birbirlerine Arka Dönmelerinin Nehyolunması; Bir De Yüce Allahın: Ve Hased Edenin Hased Ettiği Zaman Şerrinden Allaha Sığınırım De El-felâk: Kavli Bâbı
6134-) ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Birbirinizle buğz (ve düşmanlık) yarışına girmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinize arka dönüp ayrılmayınız- Ey Allah'ın kulları, birbirinizle kardeşler (mesabesinde) olunuz. Bir müslümânın dîn kardeşini üç günden fazla bırakması (küs durması) hâlâl olmaz!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Birbirleriyle Hasedleşmenîn Ve Birbirlerine Arka Dönmelerinin Nehyolunması; Bir De Yüce Allahın: Ve Hased Edenin Hased Ettiği Zaman Şerrinden Allaha Sığınırım De El-felâk: Kavli Bâbı
6135-) Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizleri zatından sakındırırım. Çünkü zannla söylenen söz, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksiğini görmeye ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araştırmayınız. Almayacağınız bir malın, alıcıyı zarara sokmak için fıâtını artırmayınız. Birbirinize hased etmeyiniz, buğzlaşma da yapmayınız. Birbirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, birbirinize kardeşler (mesabesinde) olunuz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb: “ey Îmân Edenler, Zannın Birçoğundan Kaçının. Çünkü Zannın Bâzısı Günâhtır. Birbirinizin Kusurunu Araştırmayın... El-hucurât
6136-) Bize el-Leys, Ukayl'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Urve'den tahdîs etti ki, Âişe(r. anha):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben fulan ve f ulan kimseleri bizim dînimizden birşey bilirler zannetmiyorum" buyurdu, demiştir. Râvî el-Leys ibn Sa'd: Onlar münafıklardan iki adamdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Zanndan Caiz Olacak Nevi Bâbı
6137-) Bize Yahya ibn Bukeyr tahdîs etti. Bize el-Leys bu hadîsi tahdîs etti. Bunda Âişe şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün benim yanıma girdi ve: "Yâ Âişe! Ben fulân vefulân kimselerin bizim üzerinde bulunduğumuz şu dînimizi bilir olacaklarını sanmıyorum " buyurdu ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Zanndan Caiz Olacak Nevi Bâbı
6138-)  Salim ibn Abdillah şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimin hepsi(Allah tarafından) af olunmuştur, yalnız açıkça günâh işleyenler değil. Bu açıklayıcı günahkâr delilerden öyleleri vardır ki: Kişi geceleyin bir günâh iş işler, sonra sabaha ulaşır da Allah kendisini örtmüş olduğu hâlde, o: 'Ey fulan! Ben dün gece şöyle şöyle işler yaptım' diye söyler. Halbuki o, Rabb'i onun günâh işini ört-bas ederek gecelemişti. Fakat bu deli, Allah 'in örttüğü perdeyi açarak sabaha çıkıyor (fâsıklığını söyleyip i'lân ediyor)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Kendisinde Ayıplanacak Birşey Meydana Geldiği Zaman Müminin Kendini Setredip Örtmesi Bâbı
6139-) Bize Ebû Avâne, Katâde'den; o da Safvân ibn Muhriz'den şöyle tahdîs etti: Bir adam İbn Omer'e: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın "Necvâ" hakkında söylemekte olduğu beyânını nasıl işittin? diye sordu. Omer de: Rasûlüllah şöyle buyurdu, dedi: "Biriniz Rabb'ine yaklaşır, hattâ Rabb'i onun üzerine şefkat perdesini örter de ona: Sen şu ve şu günâhlarını bildin değil mi? der. Kul da: Evet bildim, der. Yine Rabb'i ona: Şu ve şu günâhlarını da bildin değil mi? der. O da: Evet bildim, der. Böylece Allah o kuluna günâhlarını ikrar ettirir. Sonra: Ben senin üzerindeki bu günâhlarını dünyâda halktan gizledim. Bu gün de onları senin lehine mağfiret ediyorum, der(ve haseneler kitabını ona verir)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Kendisinde Ayıplanacak Birşey Meydana Geldiği Zaman Müminin Kendini Setredip Örtmesi Bâbı
6140-) Bize Ma'bed ibn Hâlid el-Kaysî, Harise ibnu Vehb el-Huzâî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dikkat edin, size cennet ehlini haber veriyorum: Her zaif olan ve her mütevazı' olan kimsedir. O kimse Allah üzerine yemin etse, Allah onu yemininde muhakkak gerçek çıkarır. Yine dikkat edin, size ateş ehlini haber veriyorum: Her katı yürekli, her hilekâr aldatıcı, her ululuk taslayandır". Muhammed ibn Îsâ şöyle dedi: Bize Huşeym tahdîs etti. Bize Humeyd et-Tavîl haber verdi. Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Medine'nin dişi kölelerinden bir dişi köle vardı ki, o kadın muhakkak Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın elinden tutardı da O'nu kendi istediği yere doğru götürür giderdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Kibr İn Kötülüğü Bâbı
6142-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Avf ibn Mâlik ibni'l-Tufeyl tahdîs etti. O, el-Hâris'in oğlu, aynı zamanda Peygamber’in zevcesi Âişe'nin ana-bir erkek kardeşinin oğludur. (O şöyle dedi:) Âişe'ye bir satış veya Âişe'nin bir kimseye vermiş olduğu bir atası hakkında Abdullah ibnu'z-Zubeyr'in "Vallahi Âişe bu satıştan ya kat'î olarak vazgeçer yahut da ben onu bundan muhakkak men' ederim" dediği haberi ulaştırıldı. Bunun üzerine Âişe: Abdullah bu sözü söyledi mi? dedi. Oradakiler: Evet söyledi, dediler. Âişe: Zubeyr'in oğluna ebediyyen konuşmamam Allah için benim üzerime bir nezr olsun! dedi. epey uzayınca İbnu'z-Zubeyr, Muhacirler'in kendisine Âişe yanında şefaat etmelerini istedi. Neticede Âişe: Hayır vallahi, ben onun hakkında ebeden şefaat kabul etmem ve nezrimden de döneklik yapmam, dedi. üzerine bu ayrılık uzayınca, İbnu'z-Zubeyr, Zuhre oğulları'ndan olan el-Misver ibn Mahrame ve Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Abdi Yeğûs ile konuştu ve onlara: İkinizden Allah adiyle istiyorum: Beni muhakkak Âişe'nin huzuruna girdireceksiniz! Muhakkak olan şu ki, Âişe'nin benden kesilip ayrılmaya nezretmesi, ona halâl olmaz! dedi. üzerine Misver ile Abdurrahmân ridâlarına bürünerek Abdullah'ı götürüp Âişe'nin huzuruna girmek üzere izin istediler. Ve: es-Selâmu aleyki ve rahmetullâhi ve berekâtuhû! Huzuruna girebilir miyiz? dediler. Giriniz! diye izin verdi. Onlar: Hepimiz mi girelim? diye sordular. Âişe: Evet, hepiniz giriniz! dedi. onların beraberinde İbnu'z-Zubeyr olduğunu bilmiyordu. Onlar içeri girince İbnu'z-Zubeyr de perdenin arkasına girdi, Âişe'ye sarıldı, ondan kendisini affetmesini istemeye ve ağlamaya başladı. Bu sırada Misver ile Abdurrahmân da muhakkak Âişe'nin onunla konuşmasını ve onu kabul etmesini ısrarla istemeye başladılar. Ve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), senin yapmış olduğun bu ayrılıktan nehyetti, "Şübhesiz ki bir müslümânın, mü'min kardeşini üç geceden fazla bırakması (küsmesi) halâl olmaz" buyurmuştur, dediler. Âişe üzerine bu hatırlatmaları ve baskı yapmayı çoğalttıkça, o da onlara adağını hatırlatmağa ve ağlamaya başladı. Ve: Ben onunla konuşmamaya nezrettim, nezr ise şiddetlidir! diyordu. da devamlı Âişe'ye ısrar ediyorlardı. Nihayet Âişe, İbnu'z-Zubeyr'le konuştu ve bu nezri hakkında kırk tane köleyi hürriyete kavuşturdu. Artık bundan sonra bu nezrini dâima anar ve ağlar oldu, hattâ gözyaşları baş örtüsünü ıslatırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İki Müminin, Karşılaştıklarında Birbirinden Yüz Çevirip Ayrılmalarının Kötülüğü Ve Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın: Bir Kimsenin, Mümin Kardeşini Üç Günden Fazla Bırakması Küs Durması Halâl Olmaz Kavli Bâbı
6143-) Bize Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Birbiriniz/e kînleşmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinize darılıp arka dönmeyiniz ve ey Allah'ın kulları! Birbirinizle sevişip kardeşler (mesabesinde) olunuz. Bir müslümânın, mü'min kardeşini üç geceden fazla küsüp terketmesi halâl olmaz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İki Müminin, Karşılaştıklarında Birbirinden Yüz Çevirip Ayrılmalarının Kötülüğü Ve Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın: Bir Kimsenin, Mümin Kardeşini Üç Günden Fazla Bırakması Küs Durması Halâl Olmaz Kavli Bâbı
6144-) Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Atâ ibn Yezîd el-Leysî'den; o da Ebû Eyyûb Hâlid ibn Zeyd el-Ensârî (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin dîn kardeşini üç geceden fazla küs bırakması halâl olmaz. Öyle bir küslük ki, iki mü 'min birbirine kavuştukları zaman birisi yüzünü şu tarafa çevirir, öbürüsü de öteki tarafa çevirir. Halbuki iki mü'minin hayırlısı, şu önce selâm vermeye başlayandır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İki Müminin, Karşılaştıklarında Birbirinden Yüz Çevirip Ayrılmalarının Kötülüğü Ve Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın: Bir Kimsenin, Mümin Kardeşini Üç Günden Fazla Bırakması Küs Durması Halâl Olmaz Kavli Bâbı
6145-)  Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Ben senin bana öfkelenmeni ve hoşnûdluğunu muhakkak tanırım" buyurdu. dedi ki: Ben: Sen bunu nasıl tanırsın yâ Rasûlallah? dedim. O: "Şübhesiz sen hoşnûd olduğun zaman (birşeyi tasdik ederken): 'Muhammed'in Rabb'i hakkı için evet' dersin; öfkeli olduğun zaman da (birşeyi inkâr ederken): 'İbrahim'in Rabb'i hakki için hayır' dersin" buyurdu. dedi ki: Ben de: Evet öyledir. Fakat ben (öfkeli hâlde) yalnız Sen'in isminden ayrılırım (sevgin gönlümde yaşar), diye saygımı arzettim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Âsî Olan Kimseden İsyanından Vazgeçmesi İçin Ayrılmanın Caiz Olacağı Bâbı
6146-) İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben babamla anamın İslâm Dîni'ni dîn edinmiş hâllerinden başka bir hâlde yaşadıklarını hiç hatırlamadım. O zamanlarda bir günümüz geçmezdi ki, o günde gündüzün iki tarafında sabah ve akşam vakitlerinde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize gelmemiş olsun... Bir gün biz zeval vaktinin ilk saatinde (yani en sıcak zamanda) Ebû Bekr'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri: İşteRasûlüllah! Bize gelmesi âdeti olmayan bir saatte geliyor, dedi. Bekr de: O'nu bu saatte ancak mühim bir iş getirmiştir! dedi. dedi ki: Rasûlüllah geldi, izin istedi, buyurun denildi, içeri girdi) ve: "Bana (Mekke'den Medine'ye) çıkmam hususunda izin verilmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Bâb: İnsan Arkadaşını Her Gün Yâhud Sabahtan Öğleye Ve Öğleden Akşama Kadarki Zaman İçinde Ziyaret Eder Mi?
6147-) Bize Abdulvahhâb, Hâlid el-Hazzâ'dan; o da İbn Sîrîn'den; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Ensâr'dan bir ev halkını ziyaret etmiş ve onların yanında bir yemek yemiş, çıkmak istediği zaman evden bir yere emretmiş, kendisi için bir hasır yaygısı üzerine su serpilmiş, Peygamber o yaygı üzerinde (iki rek'at) namaz kılıp ev halkına duâ etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Ziyaret Etme Nin Meşrûluğu Ve Bir Kavmi Ziyaret Edip Yanlarında Yemek Yiyen Kimse Bâbı
6148-) Yahya ibn Ebî İshâk tahdîs edip şöyle dedi: Salim ibn bana: İstebrak nedir? dedi. Ben: Dîbâc denilen ipek kumaşın kalın ve sert olan nev'idir, dedim. Ben babam Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Omer ibnu'l-Hattâb, bir adamın üzerinde istebrak kumaştan yapılmış bir takım elbise gördü ve o takım elbiseyi Peygamber'e getirdi de: Yâ Rasûlallah! Bu takım elbiseyi satın al da insanların hey'etleri Sen'in huzuruna geldikleri zaman onu giy! dedi. "İpek elbiseyi (halâl sayarak) ancak âhiretten nasibi olmayan kimse giyer" buyurdu. i'tibâren geçen bir müddet geçti. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Omer'e istebrak nev'inden ipek bir takım elbise gönderdi. Omer hemen bu elbiseyiPeygamber'e getirdi de: (Yâ Rasûlallah!) Bunun benzeri olan takım elbise hakkında o söylediğin sözleri söylemiş olduğun hâlde, bunu bana gönderdin? dedi (de sebebini öğrenmek istedi). "Ben bunu sana ancak bunun (satılıp da) karşılığında bir mala nail olasın diye gönderdim" buyurdu. İbn Omer bu hadîsten dolayı kumaşta ipek desen olmasını kerîh görürdü, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gelen Cemâatler İçin En Güzel Elbiseler Giyip Süslenen Kimse Bâbı
6149-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Abdurrahmân ibn Avf, Medîne'ye bizim üzerimize geldiği zamanPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onunla Sa'd ibnu'r-Rabî' arasında kardeşlik akdi yaptı. Sonra Abdurrahmân evlendiği zaman Peygamber ona: "Bir koyun (kesmek sureti) ile olsun düğün aşı yap!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanlar Arasında Kardeşlik Akdi Ve İki Kavim Arasında Yeminli Dostluk Ahidleşmesi Bâbı
6150-) Bize Âsim el-Ahvel, tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in"İslâm'da (Câhiliyet devrinin) yemînleşme akdi yoktur" buyurduğu sana ulaşmadı mı? diye sordum. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)(Medine'de) benim evimde Kureyş ile Ensâr arasında kardeşlik akdi yaptı, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: İnsanlar Arasında Kardeşlik Akdi Ve İki Kavim Arasında Yeminli Dostluk Ahidleşmesi Bâbı
6151-) Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o daUrve'den; o da Âişe (r.anha)'den şöyle haber verdi: Rifâa el-Kurazî karısını boşadı ve boşamayı kesinleştirdi. Ondan sonra o kadınla Abdurrahmân ibnu'z-Zubeyr el-Kurazî evlendi. Bir müddet geçince kadın, Peygam-ber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Yâ Rasûlallah! Bu kadın Rifâa'nın yanında onun karısı idi.Rifâa onu üç boşamanın sonuncusu ile kesin olarak boşadı. Ondan sonra bu kadınla Abdurrahmân ibnu'z-Zubeyr el-Kurazî evlendi. Fakat şu bir gerçek yâ Rasûlallah, vallahi Abdurrahmân'ın beraberinde bulunan erkeklik âleti ancak şu elbise saçağı gibi gevşektir, dedi. üst elbisesinden sarkan bir püskülü elinde tutup gevşekliği gösterdi. dedi ki: Bu sırada Ebû Bekr, Peygamber'in yanında oturmakta, Hâlid ibn Saîd ibni’l-Âs da kendisine izin verilmesi için hücrenin kapısında oturmakta idi. Kadının bu sözlerini işitince Hâlid dışarıdan: Yâ Ebâ Bekr, yâ Ebâ Bekr! Şu kadını Rasûlüllah'ın huzurunda apaçık söylemekte olduğu sözlerinden niye men' etmiyorsun? diye nida etmeye başladı. ise gülümseme üzerine birşey artırmadı. Sonra da kadına: "Sanırım ki sen eski kocan Rifâa'ya dönmek istiyorsun. Fakat sen (ikinci kocan) Abdurrahmân'ın balcığından tadıncaya, o da senin balçığından tadıncaya kadar bu dönüş olmaz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6152-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer ibnu'l-Hattâb, Rasûlüllah'ın huzuruna girmek üzere izin istedi. Halbuki bu sırada Rasûlüllah'ın yanında Kureyş kabîlesinden birtakım kadınlar vardı, kadınlar Rasûlüllah'tan bâzı isteklerde bulunuyorlar ve kendilerine daha fazla vermesini istiyorlardı. Bu konuşmaları sırasında kadınların sesleri Rasûlüllah'ın sesinden yüksek tonda oluyordu. Omer izin isteyince bu kadınlar hemen kalkıp perdeye doğru koşuştular. Peygamber, Omer'in gelmesine izin verdi. Omer huzura girdiğinde Peygamber(kadınların hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Omer: Yâ Rasûlallah! Babam anam Sana feda olsun! Allah Senin dişlerini güldürsün (yani Seni sevindirsin)! dedi (ve bununla gülmesinin, sebebini sormuş oluyordu). "Yanımda bulunan şu kadınların hâline taaccüb ettim: Onlar senin sesini işitince acele perdeye koşuştular" buyurdu. üzerine Omer: Yâ Rasûlallah, Sen onların saygı ve büyültmelerine daha lâyıksın! dedi. kadınların tarafına yöneldi de onlara: Ey nefisleri düşman olan kadınlar! Rasûlüllah'ı ta'zîm etmeyip de benden mi çekmiyorsunuz? dedi. da: Çünkü sen Rasûlüllah'tan yoğun sözlü ve katısın, dediler. Omer'e: "Ey Hattâb oğlu, sen kadınlara cevâb vermeyi bırak! Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, sen bir yolda giderken şeytân asla seninle karşılaşmaz da muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider!" buyurd.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6153-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) -bir rivayette de: Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh)- şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Tâif gazvesini yaptığı zaman (muhasara uzayınca, bâzı sahâbîleriyle istişareden sonra): "İnşâallah yarın dönüyoruz!" diye orduya i'lân etmişti. Bu, Rasûlüllah'ın sahâbilerinden bâzı insanlara ağır geldi de: Biz buradan Tâif’i fethedinceye kadar ayrılmayız! dediler. Bu i'tirâz üzerine Peygamber: "Öyleyse yarın sabah harbe hazır olun!" buyurdu. dedi ki: Ertesi sabah harbe giriştiler ve düşmanla çok şiddetli bir kıtal yaptılar. (Düşmanın attığı ok, taş, kızgın demir çivilerle) müslümânlardan yaralananlar çok oldu. Bunun üzerine Rasûlüllah: "İnşâallah yarın döneceğiz" buyurdu. defa bu kararla (sevinip) sükût ettiler. Rasûlüllah da sahâbîlerin bu sevinçli sükûtlarına (taaccüb edip) güldü. üstadı el-Humeydî: Bize Sufyân ibn Uyeyne bu hadîsin senedinin hepsini ihbar lafzıyle tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6154-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi de: Ben helak oldum, ramazânda oruçlu iken eşimle cinsî münâsebette bulundum! dedi. ona: "Bir köle âzâd et!" buyurdu. O zât: Benim köle âzâd edecek malım yok! dedi. Peygamber: "Öyleyse iki ay arka arkaya zincirleme (keffâret olarak) oruç tut!" buyurdu. Buna güç yetiremem, dedi. Peygamber: "Öyleyse altmış fakire yemek yedir!" buyurdu. O zât: Onları doyuracak şeyin yolunu da bulamam, dedi. sırada Peygamber'e içi hurma dolu -râvî İbrâhîm ibn Sa'd'ın: O, mikteldir, dediği onbeş sâ' hurma olan- bir arak getirildi. "O soran kimse nerededir?" dedi ve o şahsa: "Bu hurmayı al, yoksullara sadaka yap!" buyurdu. O zât: Benden daha fakır olana mı vereceğim? Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin kara taşlı iki yanı arasında benim ailemden daha fakir bir ev halkı yoktur! dedi. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yan dişleri meydana çıkıp görülünceye kadar güldü. Sonra da o adama: "O takdirde bunu sizin ev halkı yesin!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6155-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde yürüyordum. Rasûlüllah'ın üzerinde Necrân doukmalarından kaim kenarlı bir kaftan bulunuyordu. Bir çöl bedevisi Rasûlüllah'a erişti de arkasından kaftanım, şiddetli bir çekişle çekti. dedi ki: O sırada ben Peygamber'in boynu ile omuzu arasına baktım da, bedevinin kaftanını şiddetle çekmesinden, kaftanın kenarı onun boyun safhasında iz bırakmış olduğunu gördüm. Bu çekmeden sonra bedevî: Yâ Muhammed! Yanında bulunan Allah malından bana birşey vermelerini emret! dedi. üzerine Rasûlüllah o bedeviye doğru (şefkatle) baktı da güldü, sonra bu bedevîye biraz atıyye verilmesini emretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6156-) Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben İslâm Dîni'ne girdiğimden beri Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) beni meclisine girmekten men' etmemiş ve beni her gördüğünde de muhakkak yüzüme gülümsemiştir. kabilesinden yüzelli süvarinin başında Zu’l-Halasa putunu kırmaya gittim, Ahmesliler iyi ata binerlerdi, fakat) ben bir türlü at üzerinde duramazdım. Bunu Peygamber'e şikâyet ettim. Peygamber eliyle göğsüme vurdu da: "Allâhumme sebbithu ve'c'alhu hâdiyen mehdiyyen (Allah'ım! Sen Cerîr'i (doğru yolda ve at üstünde) sabit tut ve onu hidâyet edici ve hidâyet edilmiş kıl]" diye dua etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6158-) Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urve, Ummü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da anası Ümmü Seleme'den haber verdi ki, Ümmü Suleym: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz Allah hakkı beyân etmekten haya etmez. Kadın ihtilâm olduğu zaman kendisine yıkanmak vâcib olur mu? diye sordu. (sallallahü aleyhi ve sellem):“ (İhtilâm olup) Suyu (meniyi) gördüğünde evet!” cevabını verdi. Ümmü Seleme güldü de: kadın ihtilam olur mu? Dedi. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)“Bu olmasa, çocuğun benzemesi ne ile olur?” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı
6159-) … Âişe (r. anha) : ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’i küçük dilini görünceye kadar (ağzını açarak) gülmenin tamamını toplayıcı bir şekilde gülerken asla görmedim. O ancak gülümser idi, demiştir. Bize Said ibn ebi Hayyat Katade’den; O da Enres radıyallahü anh’den şöyle tahdes etti: Bir Cuma günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem ) Medine’de hutbe yaparken kendisine bir adam geldi de: Yağmur kıtaldı, Rabbinden yağmur yağdırmasını isteyiver! Dedi. gökyüzüne doğru baktı. Biz gökyüzünde hiçbir bulut görmüyorduk. Peygamber olduğu yerde: “Allahümme’s- gınâ (Allahım bize yağmur ver)!”diye dua etti. bulutlar meydana çıkıp birbirleriyle birleşti. Sonra halk yağmura kavuşturuldu., hatta Medine’nin bütün su arkları ve vadileri sel olup aktı. Ondan sonraki cumaya kadar yağmur hiç kesilmeden devam edip durdu. Sonra bu adam-yahut başkası- Peygamber yine hutbe yaparken ayağa kalktı da; Yağmur çokluğundan sulara gömüldük, Rabbine dua et, bizden bu yağmuru habsetsin! Dedi. bu sözünden dolayı peygamber güldü. Sonra iki yahit üç kerre: “Allahümme havâleynâ velâ aleynâ (Ya Allah! Etrafımıza yağdır, üzerimize değil)!” diye dua etti. da akabinde bulutlar Medine’nin üzerinden sağa sola parçalanmaya başladı, etrafımıza yağmudr yağdırılıyor, fakat ondan Medineye hiçbir yağmur düşmüyordu. Allah onlara Peygamberinin (kendi yanındaki) kerametini, değerini ve duasının kabülünü gösteriyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-edeb
Konu: Gülümseme Ve Gülme Nin Mübâhlığı Bâbı