Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

7175-) Huzeyfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize iki hâdise haber verdi. Bunlardan birini gördüm, öbürüsünü görmeyi de gözlüyorum. Rasûlüllah bize (emânetin nasıl indiğim şöyle) haber verdi: "Emânet (yani dîn duyguları, adalet ve emniyet umdeleri ilk önce) sâlih kimselerin gönüllerinin derinliğine iner (fıtrî duygulanırlar). Sonra o kullar, Kur’ân'dan bilgi alırlar, daha sonra sünnetten öğrenirler (kesbî duygulanırlar)", bize emânetin ref ini (geri kaldırıldığını) de haber verip şöyle buyurdu: " (Fıtrî ve kesbî duygulanan bilgin) kişi gece uykusunu uyur. O, uyurken emânet, hâfızasından (silinip) alınır da, emânetin eseri (izi, yeri), rengi uçuk bir nokta hâlinde yanık yeri gibi kalır. Sonra o bilgin kişi bir uyku daha uyurken emânetin (geri kalan kısmı da) alınır. Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki kabarcık gibi kalır, (bir zaman sonra o da söner gider). Şu hâlde (o mübarek) emânet, senin ayağına düşürdüğün bir kıvılcımın düştüğü yeri şişirip, senin onu bir kabarcık hâlinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (vücûdun hayatî uzviyeti üzerinde te'sîr edici) birşey yoktur (bir zaman sonra söner gider). vaziyette halk, birbiriyle alışveriş etmek ve medenî münâsebette bulunmak için (müşkil bir günün) sabahına erişmiş bulunur. Hiç kimse emâneti edâ etmek imkânını bulamaz. Şöyle ki: (Kâh) Fulân oğulları içinde emîn bir kimse vardır (emâneti ona veririm) denilir. birisinin lehine "O ne akıllıdır, ne tedbirlidir, o ne zerâfetli zâttır, o ne kahramandır" diye şehâdet olunur. Halbuki hakkında propaganda yapılan şahsın kalbinde hardal tanesi kadar îmân eseri yoktur." dedi ki: Bana öyle bir zaman karşı geldi (öyle bir zamanda yaşadım) ki, o meymenetli devirde ben kiminle alışveriş edeceğim diye tasalanmazdım. Çünkü medenî münâsebette bulunacağım kimse müslümânsa onu İslâmı (bana hıyanet etmekten) men' ederdi, Eğer Hrıstiyan (ve Yahûdî) ise onu (bulunduğu yerin) vâlîsi hıyanetten men' ederdi. (Bu suretle o devirde umûmî bir emniyet vardı). Bugün ise ben Fulân ve Fulân'dan başka kimse ile alışveriş edemez oldum.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Müslüman, Değersiz Ve Hayırsız İnsanlar İçinde Kaldığı Zaman Ne Yapacaktır?
7177-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Müslümânın hayırlı malı koyun olması yakındır. Müslüman onunla dînine sâhib olmak üzere fitnelerden kaçarak kâh dağların başını, kâh vadilerin yağmur düşen yerlerini(otlak olarak) seçer".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Fitne Sırasında Fesad Yeri Olan Şehirlerden Kaçarak Çöl Arablarıyla Oturmak Bâbı
7178-)  Bize Hişâm ed-Destevâî, Katâde'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: SahâbîlerPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e birtakım sorular sordular ve nihayet sormakta ısrar ettiler. Bunun üzerinePeygamber bir gün minbere çıktı da: "Bana her neden soracak olursanız, muhakkak sizlere beyân ederim" buyurdu. bu sırada sağa ve sola bakmaya başladım ki, herbir insan, başı elbisenin içinde olarak ağlıyordu. Bu sırada bir adam söze başladı ki, o birisiyle kavga ettiği zaman kendisi babasından başkasına nisbet olunurdu. O zât: Ey Allah'ın Peygamberi! Benim babam kimdir? diye sordu. Peygamber: "Baban Huzâfe'dir!" buyurdu. Bunun üzerine Omer söze başlayıp: Biz Allah'ın Rabb'imiz olduğuna, İslâm'ın dînimiz olduğuna, Muhammed'in rasûl olduğuna razı olduk. Bizler fitnelerin kötülüğünden Allah'a sığınırız! dedi. üzerine Rasûlüllah: "Ben hayırda veşerrde aslâ bu günün benzerini görmüş değilim. Şu muhakkak ki bana cennet ve cehennem sûretlendi de nihayet ben bu ikisini şu duvarın önünde gördüm" buyurdu. dedi ki: Bu hadîs şu âyetin yanında zikrolunuyor: "Ey îmân edenler, Allah’ın affettiği şeyleri -ki, eğer size açıklanırsa ve siz bunları Kur'ân inerken sorup da, hükmü kendinize izhâr edilirse fenanıza gidecektir - sormayın. Allah çok mağfiret edicidir, çok halimdir"(el-Mâide: 101).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Fitnelerden Allaha Sığınmak Bâbı
7179-) Ve Abbâs en-Nersî şöyle dedi: Bize Yezîd ibn Zuray' tahdîs etti. Bize Saîd ibn Ebî Arûbe tahdîs etti. Bize Katâde tahdîs etti ki, onlara da Enes (radıyallahü anh): Allah'ın Peygamberi bu hadîsi söyledi, demiş ve şunu ilâve etmiştir: Herbir insan başını elbisesi içine dönerek ağlıyor ve: Ben fitnelerin kötülüğünden Allah'a sığınıcıyım, diyordu. Yâhud da: Ben fitnelerin kötülüğünden Allah'a sığınıyorum, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Fitnelerden Allaha Sığınmak Bâbı
7180-) Buhârî dedi ki: Ve bana Halîfe ibn Hayyât müzâkerede şöyle dedi: Bize Yezîd ibn Zuray' tahdîs etti. Bize Saîd ibn Ebî Arûbe ve Mu'temir, babası Süleyman ibn Tarhân'dan; o da Katâde'den tahdîs etti ki, onlara da Enes, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu hadîsi tahdîs etmiş ve: Peygamber: "Fitnelerin şerrinden Allah'a sığınıcı hâlde bulunuyorum" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Fitnelerden Allaha Sığınmak Bâbı
7183-) İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zikretti ve: "Yâ Allah, Şam'ımızda bize bereket ihsan et! Yâ Allah, Yemen'imizde bize bereket ihsan et!" diye duâ etti. Yâ Rasûlallah, Necd'imizde de! diye niyaz ettiler. Rasûlüllah: "Yâ Allah, bize Şam'ımızda bereket ihsan eyle! Yâ Allah, bize Yemen'imizde bereket ihsan eyle!" diye duâ etti. Yâ Rasûlallah, Necd'imizde de! dediler. Omer dedi ki: Zannediyorum Rasûlüllah, üçüncü defasında: "Zelzeleler ve fitneler işte oradadır. Şeytânın karn'ı (yânı hizib ve ümmeti) de orada çıkacaktır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Fitne Doğu Cihetindedir” Kavli Bâbı
7184-) Saîd ibn Cubeyr şöyle dedi: Bizim yanımıza Abdullah ibn Omer çıktı, biz de kendisinden bize (rahmet ve ruhsatı şâmil) güzel hadîs tahdîs etmesini ümîd ettik. dedi ki: Bizden önce bir insan ona doğru ileri geçti de: Yâ Ebâ Abdirrahmân! Bize fitnedeki kıtalden tahdîs et! Yüce Allah "Fitne kalmayıncaya, dîn de Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın... "(el-Bakara: 193; el-Enfâl; 39) buyuruyor, dedi. üzerine İbn Omer (radıyallahü anh): Sen fitne nedir bilir misin? Anan seni zayi' etsin! Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak müşriklerle mukaatele ederdi. Onların dînlerine girmek bir fitnedir. O'nun kıtali, sizin kıtaliniz gibi mülk, yânı iktidar üzerine değildi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Fitne Doğu Cihetindedir” Kavli Bâbı
7185-) Bize Şakîk Ebû Vâil ibn Seleme tahdîs edip şöyle dedi: Huzeyfe ibnu'l-Yemân'dan işittim, şöyle diyordu: Bizler Omer ibnu'l-Hattâb'ın yanında oturuyorduk. Omer bir ara: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in fitne hakkındaki sözlerini hanginiz ezberinde tutuyor? diye sordu. “İnsanın ehli, malı, evlâdı, komşusu yüzünden uğrayacağı fitnelere namaz, sadaka, ma'rûf ile emr ve münkerden nehy amelleri keffâret eder”, dedi. Huzeyfe'ye: Benim senden sormak istediğim bunlar değildir, lâkin ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in"Denizin dalgalanması gibi dalgalanacak" buyurduğu fitneyi soruyorum, dedi. Omer'e: Yâ Emîra'l-Mü'minîn! O fitneden senin üzerinde bir korku yoktur. Çünkü muhakkak seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır, dedi. Huzeyfe 'ye' Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? diye sordu. Huzeyfe: Evet kırılacaktır, dedi. Omer: Demek ki, o takdîrde ebediyyen kilitlenmeyecek, dedi. Huzeyfe dedi ki: Ben: Evet, dedim. dedi ki: Biz Huzeyfe'ye: Omer kapıyı biliyor muydu? diye sorduk. Huzeyfe: Evet, yarından evvel bu gece olduğunu bilmekte olduğum gibi (biliyordu). Bunun sebebi şudur: Ben ona öyle bir hadîs tahdîs ettim ki, onda yalan yanlış hiçbirşey yoktur, dedi. ibn Seleme el-Esedî: Huzeyfe'ye kendimiz "Kapı kimdir?" diye sormağa cesaret edemezdik de, Mesrûk ibnu’l-Ecda'a sormasını emrettik. Mesrûk, Huzeyfe'ye: Kapı kimdir? diye sordu. da: Omer'dir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Denizin Dalgalanması Gibi Dalgalanacak Olan Fitne Bâbı
7186-)  Bize Muhammed ibrm Ca'fer, Şerîk ibn Abdillah'tan; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den haber verdi ki, Ebû Mûsâ el-Eş'arı(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bir ihtiyâcı için Medine bustânlarından bir bustâna doğru çıktı, ben de O'nun izi üzerinde arkasından çıktım. Peygamber bustânın içine girince, ben O'nun kapısı önünde oturdum ve kendi kendime: "Ben bugün kendisi bana emretmediği hâlde, muhakkak Peygamber'in kapıcısı olacağım" diye ahdettim. gidip ihtiyâcını yerine getirdi ve oradaki kuyunun ağzında örülmüş bileziğin üzerine oturdu ve (serinlemek için) iki baldırını açarak ayaklarını kuyunun içine doğru sarkıttı. Bu hâlde iken akabinde Ebû Bekr geldi de yanına girmek için izin istiyordu. Ben Ebû Bekr'e: Sen olduğun gibi burada dur da ben senin için izin isteyeyim, dedim. Bekr durdu. Ben Peygamber'e gelip: Ey Allah'ın Peygamberi, Ebû Bekr yanına gelmeğe izin istiyor, dedim. "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele!" buyurdu. Bekr girdi ve Peygamber'in sağ yanına gelip oturdu. O da baldırlarını açıp ayaklarını kuyunun içine doğru sarkıttı. Akabinde Omer geldi. Ben ona da: Olduğun yerde bekle de ben senin için izin alayım, dedim. Peygamber: "Omer'e izin ver ve onu da cennetle müjdele!" buyurdu. Akabinde Omer de gelip Peygamber'in sol tarafında oturdu. O da baldırlarını açıp ayaklarını kuyuya sarkıttı. Bu suretle kuyunun bileziği doldu ve orada oturacak başka bir yer kalmadı. Sonra Usmân geldi. Ben ona da: Olduğun yerde dur da ben senin için izin alayım! dedim. Peygamber: "Usmân için de izin ver ve onu kendisine isabet edecek belâ ve imtihan ile beraber cennetle müjdele!" buyurdu. da içeriye girdi ve onların yanında oturacak bir yer bulamadı da değişik bir yere çekildi ve nihayet.onların karşılarına gelip kuyunun bir tarafı üzerine oturdu. O da baldırlarım açtı, sonra ayaklarını kuyunun içine sarkıttı. Mûsâ dedi ki: Ben bu sırada bir kardeşim için temenni etmeye ve Allah'a onun da buraya gelmesini duâ etmeye başladım. ibnu'l-Müseyyeb: Ben bu iki sahâbînin Peygamber’in beraberinde ve Usmân'ın yalnız oluşunu, onların kabirlerinin burada birleşmesi ve Usmân'ın da onlardan ayrı olmasıyle te'vîl ettim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Denizin Dalgalanması Gibi Dalgalanacak Olan Fitne Bâbı
7187-) Süleyman ibn Mıhrân şöyle demiştir: Ben Ebû Vâil Şakîk ibn Seleme'den işittim, o şöyle dedi: Usmân aleyhinde vuku' bulan fitne esnasında Halîfe'nin sevgili dostu olan Usâme'ye: Usmân'a gitsen de halk arasındaki fitneyi anlatarak gidermeye çalışsan! denilmişti. cevaben: Şübhesiz ben Usmân'a bu işleri fitne kapısı açmaksızın gizlice söylemişimdir ve o kapıyı açan ilk kişi ben olmam. Ben, Rasûlüllah'tan işittiğim bir sözden sonra, insanlardan iki kişi üzerine emîr olmasının ardından bir adama "Sen hayırlısın" diyecek değilim: Rasûlüllah şöyle buyuruyordu:"Kıyâmet gününde bir adam getirilir ve cehenneme atılır da cehennem, değirmen eşeğinin değirmen taşlarıyle öğütmesi gibi onu öğütür. Bunun üzerine cehennem halkı onun başına toplanırlar da: Ey Fulân! Sen ma'rûf ile emrediyor ve münkerden nehyediyor değil miydin? derler. O da: Evet ben ma'rûf ile emrederdim de onu kendim yapmazdım ve yine ben münkerden nehyederdim de onu kendim işlerdim, der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Denizin Dalgalanması Gibi Dalgalanacak Olan Fitne Bâbı
7188-) Ebû Bekre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yemîn olsun, Allah beni Cemel vak'ası günlerinde (daha önce Peygamber'den işitmiş olduğum) bir kelime ile menfaatlandırmıştır: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Fars halkının Kisrâ Pervîz'in kızını kendilerine şehinşâh seçtikleri haberi ulaşınca: "Mukadderatını bir kadının eline veren kavim, asla felah bulmaz" buyurmuştu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7189-) Bize Ebû Meryem Abdullah ibnu Ziyâd.el-Esedî tahdîs edip şöyle dedi: Talha, ez-Zubeyr ve Âişe (r.anha) Basra'ya doğru yürüdükleri zaman, Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Ammâr ibn Yâsir ile Hasen ibn Alî'yi (insanları seferber etmeleri için) yolladı. Onlar ikisi Kûfe'ye, bizim yanımıza geldiler (ve mescide girdiler). İkisi de minbere çıktılar. Alî'nin oğlu Hasen, minberin üzerinde üst tarafında oldu. Ammâr ise (minber üzerinde) Hasen'den daha aşağıda ayağa kalktı. Bizler ona doğru toplandık. Meryem dedi ki: Ben Ammâr'dan şöyle derken işittim: Âişe, Basra'ya doğru yürümüştür. Ve Allah'a yemîn ederim ki, Âişe elbette dünyâda ve âhirette sizin Peygamber'inizin zevcesidir. Lâkin Allah Tebâreke ve Taâlâ, Alî ibn Ebî Tâlib'e mi itaat ediyorsunuz yahut da Âişe'ye mi itaat ediyorsunuz? diye belli etmek için, Âişe ile sizleri imtihan etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7190-) Ammâr ibn Yâsir (radıyallahü anh), Küfe minberi üzerinde ayağa kalktı da Âişe'yi ve onun (beraberindekilerle) Basra'ya doğru yürüyüşünü zikretti ve: Muhakkak ki Âişe, dünyâda da, âhirette de sizin Peygamberiniz(sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesidir. Lâkin o, kendisiyle imtihan olunduğunuz zâtlardan biridir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7191-) Ben Ebû Vâil'den işittim, şöyle diyordu: Alî, Ammâr'ı, Küfe ehlinin Alî'nin mâiyyetinde harbe çıkmalarını hazırlamak üzere {…….. Ebû Musa ile Ebû Mes'ûd girdiler ve: Biz senin İslâm'a girdiğinden beri bizim yanımızda bu işe sür'atle girmenden daha sevimsiz bir işi yaptığını görmüş değiliz, dediler... da onlara: Ben de sizin İslâm'a girmenizden beri benim katımda bu işten geri durmanızdan daha sevimsiz bir iş yaptığınızı görmedim, dedi. Ebû Mes'ûd da Ammâr ile Ebû Musa'ya birer takım elbise giydirdi de sonra beraberce mescide gittiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7192-) Şakîk ibn Seleme şöyle demiştir: Ben Ebû Mes'ûd, Ebû Mûsâ ve Ammâr'ın beraberinde oturuyordum. Ebû Mes'ûd, Ammâr'a: Ben senden başka arkadaşlarından herbirine, isteseydim muhakkak şöyle derdim: Ben senin Peygamber'e sahâbîlik yaptığından beri benim nazarımda bu işe sür'atle girişinden daha ayıplı bir iş yaptığını görmedim! derdim, dedi. da: Yâ Ebâ Mes'ûd! Ben de ne senin, ne de arkadaşlarının, Peygamber'e sahâbî olmanızdan beri benim nazarımda bu işten geri durmanızdan daha ayıplı bir iş yaptığınızı görmedim, dedi. üzerine zengin hâlde bulunan Ebû Mes'ûd, hizmetçisine: Yâ Gulâm! İki takım elbise getir de onlardan birini Ebû Mûsâ'ya, diğerini de Ammâr'a ver! dedi ve onlara da: Bu yeni elbiseler içinde cumua namazına gidin, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb
7194-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Bize İsrâîl Ebû Mûsâ el-Basrî tahdîs etti. şöyle dedi: Ben İsrail'e Kûfe'de kavuştum. O Küfe Kaadısı Abdullah ibn Şubrume'nin yanına gelmişti. Ona: Beni Küfe Emîri İsâ ibn Musa'nın huzuruna girdir de, ben ona va'z edeyim! dedi. Şubrume, İsrâîl üzerine emîrden bir tehlike gelir diye korktu da bunu yapmadı. şöyle dedi: Bize Hasen Basrî şöyle tahdîs etti: Alî'nin oğlu Hasen, Muâviye ibn Sufyân'a büyük birliklerle yürüdüğü zaman, Amr ibnu’l-Âs, Muâviye'ye: Ben arkada olanları geri dönmedikçe,, geri dönüp kaçmayacak olan bir ordu görüyorum! dedi. Amr'a: Babalan öldürülürse müslümânların zürriyetlerine bakmaya bana kim tekeffül eder? dedi. Amr; Ben tekeffül ederim -yahut: Muâviye: Nerede ve nasıl tekeffül olunacaktır? dedi.- sonra Abdullah ibnu Âmir ile Abdurrahmân ibnu Semure -bunların ikisi de Kureyş'in Abduşşems oğullarındandır- : Biz Muâviye'ye kavuşur da ona barış istemesini söyleriz, dediler. Basrî (geçen senedle) şöyle dedi: Yemîn olsun ki, ben Ebû Bekre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde hutbe yaparken torunu Hasen içeriye geldi. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şübhesiz benim bu oğlum bir seyyiddir (şeref sahibi bir efendidir). Umarım ki Allah bu oğlum sebebiyle müslümânlardan iki büyük fırkanın arasını ıslâh eder" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Alînin Oğlu Hasen İçin: Benim Bu Oğlum Elbette Bir Seyyiddir. Umarım Ki, Allah Bu Oğlum Sebebiyle Müslümânlardan İki Büyük Fırkanın Arasını Islâh Eder Kavli Bâbı
7195-) Amr ibnu Dînâr şöyle dedi: Bana Muhammed ibn Alî (ibn Hüseyn ibn Alî Ebû Ca'fer el-Bâkır) haber verdi ki, ona da Usâme ibn Zeyd'in himayesinde bulunan Harmele haber vermiştir. Amr ibnu Dînâr: Ben bu Harmele'yi görmüşümdür, demiştir. Harmele şöyle dedi: Usâme ibn Zeyd beni Medine'den Kûfe'ye, Alî'nin yanına gönderdi (de ondan mal istiyordu). Usâme, Harmele'ye dedi ki: Alî senden şimdi soracak ve arkadaşın Usâme (Cemel ve Sıffîn vak'alarında) bana yardımdan niçin geri kaldı? diyecektir. Alî'ye şöyle de: Usâme sana şunu söylüyor: "Eğer sen arslanın ağzının içinde olaydın, ben muhakkak orada seninle beraber olmamı arzu ederdim. Lâkin bu müslümânlarla kıtal öyle bir iştir ki, ben bunu doğru bulmam!" dedi ki: Ben bu sözü getirip Alî'ye haber verdim. Fakat Alî ona hiçbir mal vermedi. dedi ki: Ben akabinde Abdullah ibn Ca'fer'in oğulları Hasen ve Hüseyin'in yanına gittim de onlar beni binek deveme kadar yüklediler, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Alînin Oğlu Hasen İçin: Benim Bu Oğlum Elbette Bir Seyyiddir. Umarım Ki, Allah Bu Oğlum Sebebiyle Müslümânlardan İki Büyük Fırkanın Arasını Islâh Eder Kavli Bâbı
7198-) Huzeyfe ibnu'l-Yemân (radıyallahü anh): Bugün zamanımız münafıkları, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki münafıklardan daha şerirdirler. Çünkü saadet asrındaki münafıklar nifaklarını gizlerlerdi. Bugünküler ise bütün bütün açığa vuruyorlar, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Bir İnsan Bir Kavmin Yanında Birşey Söyler De Sonra Onların Yanından Çıkar Ve Söylediğinin Zıddını Söylerse?
7199-) Yine Huzeyfe (radıyallahü anh): Nifak, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında mevcûd idi. Bugün ise nifak îmândan sonra küfürdür, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Bir İnsan Bir Kavmin Yanında Birşey Söyler De Sonra Onların Yanından Çıkar Ve Söylediğinin Zıddını Söylerse?
7202-) Bana Süleyman itgı Bilâl, Sevr'den; o da Ebû’l-Gays'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kahtan oğullarından bir adam çıkıp insanları asâsiyle sevk ve idare etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Zamanın İlk Hâlinden Değiştirilmesi, Nihayet Putlara İbâdet Etmeleri Bâbı
7203-)  Saîd ibnu'l-Müseyyeb şöyle demiştir: Bana Ebû Hureyre (radıyallahü anh) haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hicaz Arzı'nda bir ateş çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. Öyle bir ateş ki, Busrâ'daki develerin boyunlarını ziyâlandıracaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Hicaz Arazîsinde Ateş Çıkması Bâbı
7204-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Furat (nehrinin suyu çekilerek) kıymetli altın hazînesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim o zaman orada hazır bulunursa, ondan birşey almasın!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Hicaz Arazîsinde Ateş Çıkması Bâbı
7205-) Ukbe şöyle dedi: Ve bize Ubeydullah tahdîs etti: Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den geçen hadîsin benzerini tahdîs etti. Ancak burada "Furat altın bir dağ açıklayacaktır" demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Hicaz Arazîsinde Ateş Çıkması Bâbı
7207-) Bize Ebu'z-Zinâd, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: büyük ordu birbiriyle harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Bu iki camianın ikisi de bir iddiada oldukları hâlde, aralarında büyük bir harb olacaktır. yakın yalancı mel'ûn Deccâller türemedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Bu Deccâl'lerin hepsi: 'Ben Allah'ın Rasûlü'yüm! iddiasında bulunacaktır. (hakîkî âlimlerin vefâtıyle) İslâmî ilimler inkıraza uğramadıkça, zelzeleler çoğalmadıkça, zaman tekaarub edip gece-gündüz bir olmadıkça, fitneler zuhur etmedikçe, herc yâni adam öldürme vak'aları çoğalmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. aranızda mal çoğalıp sel gibi akmadıkça, hattâ mal o derece çoğalacak ki, mal sahibi malının zekâtını kim kabul eder diye endişelenecek, hattâ mal sahibi bâzı kimselere zekât vermek isteyecek, fakat zekât arzettiği kimse 'Benim zekâta ihtiyâcım yok' diyecek; işte bunlar olmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. halk yüksek binalar yapmak yarışına çıkmadıkça ve bir kimse ölen bir kimsenin kabri yanından geçerken 'Keşki bunun yerinde ben olaydım!' diye ölümü temenni etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. böyle güneş batı tarafından doğup insanlar bu (âdete aykırı) hâdiseyi görünce toptan îmân edecekler. Fakat bu îmân, evvelce îmân etmemiş olan yahut îmânında hayır ve fazilet kazanmayan kimselerin îmânları kendilerine fayda vermeyeceği bir zamandır'. ki kıyâmet şübhesiz kopacaktır. Hem de (alım-satım için) satıcı ile alıcı aralarında elbise açacaklar da satış-alış tamam olmadan ansızın kıyâmet kopacak da, o elbisenin dürülmesi mümkin olmayacaktır. muhakkak kıyâmet kopacaktır. Hem de sağmal devesinin sütünü sağıp gelen kişiye sütü içmek nasîb olmayacak, hem de kişi havuzunu sıvayıp ta'mîr edecek, fakat kıyâmet ansızın kopacak da havuzun suyunu kullanmak nasîb olmayacak. muhakkak kopacak, hem de yemek yemekte olan kişi lokmasını ağzına götürecek, kıyâmet ansızın kopacak da o lokmayı yemek nasîb olmayacak".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir.
7208-) Kays ibn Ebî Hazım şöyle dedi: Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) bana şöyle dedi: Hiçbir kimse benim sorduğum kadar Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e Deccâl'den sormamıştır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Deccâl sana zarar vermiyecektir" buyurdu. Ben: (Yâ Rasûlallah, ondan korku vardır.) Çünkü insanlar onun beraberinde ekmek dağı ve su nehri vardır diye söylüyorlar! dedim. "Mü'minlerin sapıtmasına sebeb olacak bu nevi'den birşey yapmak Allah üzerine pek kolaydır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7209-) Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, Nâfi'den; o da ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Zannediyorum ki, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den:"Deccâl'in sol gözü şaşıdır, sanki onun gözü, emsalinden dışa doğru fırlamış üzüm tanesi gibidir" buyurduğunu tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7210-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Deccâl gelecek, nihayet Medine'nin bir tarafına inecek. Sonra Medine üç kerre sallanacak da orada bulunan her kâfir ve münafık ona doğru çıkıp gidecek".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7211-) 7212 Biz Sa'd ibn İbrâhîm, babası İbrahim'den; o da Ebû Bekre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Medine'ye Mesih Deccâl'in (değil kendisi) korkusu (bile) giremiyecektir. O fitne günlerinde Medine'nin yedi kapısı olacak, herbir kapıda(muhafız) iki melek bulunacaktır''.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7213-) Dedi ki: Ve bize İbnu İshâk, Salih ibn İbrahim'den; o da babasından söyledi ki, o şöyle demiştir: Ben Basra'ya geldim, Ebû Bekre bana: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu hadîsi işittim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7214-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) insanlar içinde hutbe için ayağa kalktı da lâyık olduğu sıfatlarla Allah'ı sena etti. Sonra Deccâl’i zikredip şöyle buyurdu: "Ben sizleri kat'î olarak ondan korkutuyorum. Peygamberlerden herbir peygamber, ümmetini muhakkak Deccâl'den inzâr edip korkutmuştur. Lâkin ben sizlere onun hakkında hiçbir peygamberin bilsinler diye kendi kavmine söylemediği bir vasfını söyleyeceğim: Deccâl şaşıdır (kötü kılavuzdur), Allah ise şaşı değildir!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7215-) Bizeel-Leys, Ukayl'den; o da Sâlim'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben bir defasında uyumuştum. (Ru'yâmda) Ka'be'yi tavaf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. Başı su döküyordu yahut su akıtıyordu. Ben oradakilere: Bu kimdir? diye sordum. Onlar: Meryem'in oğlu'dur, dediler. ben ona yönelmek üzere ilerledim. Bu sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu, başı kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat, börtlek, sanki salkımındaki emsalinden dışan çıkmış iri bir üzüm tanesi gibi bir adam gördüm. (Onun kim olduğunu sordum.) Bu Deccâl'dir, dediler. benzerlikçe insanların en yakını İbnu Katan'dır” ki, bu zât Huzâa kabilesinden bir adamdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7216-) Âişe (r. anha): Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan namazı içinde Deccâl fitnesinden Allah'a sığınırken işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7217-) Bana babam Usmân, Şu'be'den; o da Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Rıb'î'den; o da Huzeyfe (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Deccâl hakkında: "Deccâl'in beraberinde bir su ve bir ateş bulunacaktır. Fakat onun ateşi soğuk bir sudur, onun suyu ise yakıcı bir ateştir" buyurmuştur. Mes'ûd (Ukbe ibn Âmir el-Bedrî - radıyallahü anh): Ben de bu hadîsi Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7218-) Bize Şu'be, Katâde'den tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ümmetini sakat gözlü ve pek yalancı olan Deccâl'den sakındırmadık hiçbir peygamber gönderilmedi. Haberiniz olsun ki, o sakat gözlüdür; Rabb'iniz ise sakat gözlü değildir. Şübhesiz Deccâl'in iki gözünün arasında 'Kâfir' yazılmıştır". konuda Ebû Hureyre ile İbn Abbâs'ın da Peygamber'den rivayet ettikleri hadîsleri vardır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Deccâlin Zikri Bâbı
7219-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bizlere Deccâl'den uzun bir hadîs tahdîs etti. O'nun bize tahdîs ettiği hadîs içinde şöyle buyurdu: "Deccâl (Medîne'ye de) gelecektir. Fakat Medine kapılarından içeriye girmek ona haram kılınmıştır. Yalnız Medine etrafındaki bâzı çorak ve çakıllı arazîye inecektir. O gün Medine halkının en hayırlı bir sîmâsı, yahut insanların hayırlılarından birisi, Deccâl'e karşı çıkar ve: Ben şehâdet ederim ki, muhakkak sen,Rasûlüllah'ın bize haber verdiği Deccâl'sin! der. üzerine Deccâl, başındaki şekaavet ehline: Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem, benim (ulûhiyet) iddiası işinde şübhe eder misiniz? diye sorar. da: Hayır şübhe etmeyiz, derler. hemen o adamı öldürür, sonra da diriltir. Ve diriltir diriltmez o adam: Vallahi benim, senin Deccâl olduğun hakkındaki şimdiki kanâatim, bundan evvelki îmânımdan daha kuvvetlidir, der. defa Deccâl bu adamı tekrar öldürmek ister, fakat bir daha ona musallat edilmez (yani onu öldürmeye muktedir olamaz)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Medineye Deccâl Giremez
7220-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh),Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Medine'nin kapıları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Medine'ye tâûn da, Deccâl de giremez" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Medineye Deccâl Giremez
7221-)  Bize Şu'be, Katâde'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Medine'ye de Deccâl gelecek ve birçok meleklerin onu korumakta olduklarını bulacak da, artık ona Deccâl giremiyecek; inşâallah tâûn da giremiyecek" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Bâb: Medineye Deccâl Giremez
7222-) Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb, Urve ibnu'z-Zubeyr'e, Ebû Sufyân'ın kızı ümmü Habîbe'den; o da Cahş kızı Zeyneb(radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün korku ile Zeyneb'in yanına girerek: "Lâ ilahe ille’llah! Vukû'u yaklaşan bir şerrden, büyük bir fitneden dolayı vay Arab'ın hâline! Bu gün Ye'cûc ve Me'cûc'un seddinde şunun gibi bir delik açıldı" buyurdu da, baş parmağı ile ona yakın olan şehâdet parmağını halkaladı. bintu Cahş dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! İçimizde bu kadar iyi kimseler varken biz helak olur muyuz? diye sordum. "Evet, fısk vefucûr, zina ve ma'siyet çoğaldığı zaman (helak olursunuz)" diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Yecûc Ve Mecûc Bâbı
7223-) Bize Adullah ibn Tâvûs, babası Tâvûs'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Redm, Ye'cûc veMe'cûc seddi şunun gibi açıldı" buyurmuştur. Vuheyb ibn Hâlid, Peygamber'in "Şunun gibi" işaretini göstermek için baş parmağın sırtının bir tarafını, şehâdet parmağının iki boğumu arasına koymak ve şehâdet parmağının bir tarafını da onun üzerine koymak suretiyle "Doksan" işareti yapmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-fıten
Konu: Yecûc Ve Mecûc Bâbı
7224-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân haber verdi ki, kendisi Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Her kim bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiştir. Her kim benim emîrime itaat ederse, bana itaat etmiştir. Her kim de benim emîrime isyan ederse, bana isyan etmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı: “ey Îmân Edenler, Allaha İtaat Edin. Rasûle Ve Sizden Olan Emir Sahiblerine De İtaat Edin...” En-nisâ: 59
7225-) Bana Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dikkat ediniz! Herbirerleriniz güdücüdür ve herbirerleriniz elinin altındakilerden sorumludur. Şöyle ki, insanlar üzerinde bulunan en büyük imâm (yâni devlet başkanı) da bir güdücüdür ve o da idaresi altında bulunanlardan sorumludur. Erkek, kendi ev halkı üzerinde bir güdücüdür, o da eli altındakilerden sorumludur. Kadın da kocasının ev halkı ve çocukları üzerinde bir güdücüdür ve o da onlardan sorumludur. İnsanın hizmetçisi de efendisinin malı üzerinde bir güdücüdür ve o da o malların korunmasından sorumludur. Dikkat edin! Hâsılı herbirerleriniz güdücü ve herbirerleriniz güttüğünüz şeylerden sorumlusunuz!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı: “ey Îmân Edenler, Allaha İtaat Edin. Rasûle Ve Sizden Olan Emir Sahiblerine De İtaat Edin...” En-nisâ: 59
7226-) Bize Şuayb tahdîs etti. ez-Zuhrî şöyle demiştir: Muhammed ibn Cubeyr ibn Mut'ım, Kureyş tarafından elçilikle gönderilen bir hey'et arasında bulunduğu hâlde, Muâviye'nin huzurunda iken geçen bir vak'ayı ve ondan işittiklerini şöyle rivayet etmiştir: Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs'ın "Kahtânîler'den birisi ileride melik olacaktır" diye tahdîs ettiğini Muâviye duymuştu. Bundan sinirlenen Muâviye (hey'et karşısında) ayağa kalkıp, Allah'ı şanına lâyık sıfatlarla sena etti. Sonra "Amma ba'du"(fasıl hitâbıyle söze başlayıp şöyle) dedi: Ey Kureyş hey'eti! Kesin olarak bildirildiğine göre, sizden bâzı kimseler Allah'ın Kitâbı'nda olmayan, Rasûrullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan nakledilmeyen birtakım hadîsler tahdîs ve naklediyor oldukları bana ulaştı. Emîn olunuz ki, onlar, sizin câhillerinizdir. Ben, sahibini delâlete sürükleyen bu bâtıl sözlerden sizleri sakındırırım. Çünkü benRasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan: "Şu hilâfet işi Kureyş'te bulunacaktır. Onlar dînî vecîbelerini îfâ ve adâlet icrâ ettikleri müddetçe, onlara hiçbir kimse düşmanlık edemeyecektir. Eğer onlar dinden, adaletten saparlarsa, bu hâlde Allah Kureyş'i yüzüstü ateşe sürçtürür"buyururken işittim, dedi. hadîsi İbnu'l-Mübârek'ten; o da Ma'mer'den; o da Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Cubeyr'den rivayet etmekte Nuaym ibn Hammâd, Şuayb'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Emirler Kureyştendir
7227-) Bize Âsim ibn Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Ben babam Muhammed ibn Zeyd'den işittim, o şöyle diyordu: Dedem İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kureyş'ten iki kişi kaldıkça, şu hilâfet işi Kureyş'ten zail olmaz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Emirler Kureyştendir
7228-) Abdullah ibn Mes'ud (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İki hasletten başkasına hased olunmaz. Bunlar da Allah'ın kendisine bir mal verip de o malı hakk yolunda tüketmeye muktedir kıldığı kimse, diğeri de Allah'ın kendisine hikmet verdiği, o da bu hikmetle hükmeder ve onu başkalarına öğretir olan kimsedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Hikmetle Hüküm Verenin Ecri Bâbı
7229-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizler valilerinizin, kumandanlarınızın emirlerini dinleyiniz ve onlara itaat ediniz; üzerinize ta'yîn olunan vâlî, başı siyah kuru üzüm gibi Habeşli bir köle olsa bile".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Devlet Başkanının, Onun Tayîn Ettiği Emirlerinin Allaha Masiyet Olmayan Emirlerini Dinlemek Ve İtaat Etme Nin Vucûbu Bâbı
7230-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim emîrinden kerîh gördüğü bir iş meydana geldiğini görürse, onun fenalığına sabretsin (isyan etmesin). Çünkü her kim (İslâm) camiasından bir karış ayrılır da ölürse, muhakkak o, Câhiliyet ölümü ile ölür".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Devlet Başkanının, Onun Tayîn Ettiği Emirlerinin Allaha Masiyet Olmayan Emirlerini Dinlemek Ve İtaat Etme Nin Vucûbu Bâbı
7231-) Bana Nâfî Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Devlet âmirlerinin sevdiği yahut sevmediği hususlardaki emirlerini dinlemek ve ma'siyetle emrolunmadıkça itaat ve icabet etmek müslim kişi üzerine vâcib bir haktır. Ma'siyetle emrolunduğu zaman da onları dinlemek ve boyun eğmek yoktur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Devlet Başkanının, Onun Tayîn Ettiği Emirlerinin Allaha Masiyet Olmayan Emirlerini Dinlemek Ve İtaat Etme Nin Vucûbu Bâbı
7232-) Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir seriyye gönderdi de başlarına Ensâr'dan bir adamı kumandan ta'yin etti ve askerlere kumandanlarına itaat etmelerini emretti. Yolda kumandan maiyyetine öfkelendi de: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana itaat etmenizi emretmiş değil mi? dedi. Askerler: Evet emretti! dediler. Kumandan: Kat'î olarak size emrettim ki, muhakkak odun toplayacaksınız ve bir ateş yakacaksınız, sonra da ateşin içine gireceksiniz! dedi. odun topladılar, bir ateş yaktılar. (Bâzısı) ateşin içine girmeyi kasdettikleri zaman, bir kısmı diğer bir kısmına bakmaya ve: Bizler Peygamber'e ancak ateşten kaçmak için tâbi' olmuşuzdur; böyle iken şimdi biz bu ateşe girer miyiz? dedi. böyle konuşma yaptıkları sırada ateşin alevi söndü ve kumandanın da öfkesi sâkinleşti. Sonra bu vak'a Peygamber'e zikrolununca, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer mucâhidler bu ateşe girseler di, ebediyyen ondan dışarı çıkamazlardı. Çünkü âmire itaat, ancak ma'kûl ve meşru' olan emirler hakkındadır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: İmâmın Devlet Başkanının, Onun Tayîn Ettiği Emirlerinin Allaha Masiyet Olmayan Emirlerini Dinlemek Ve İtaat Etme Nin Vucûbu Bâbı
7233-) Abdurrahmân ibn Semure (radıyallahü anh) şöyle demiştir;Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana şu öğüdü verdi: "Yâ Abderrahmân! Sen kimseden emirlik isteme! Eğer sen isteyerek sana emaret ve başkanlık verilirse, istediğin şey ile yalnız bırakılırsın. Eğer emirlik ve başkanlık, sen istemeden sana verilirse, (Allah tarafından) emirlik işi üzerinde yardım olunursun. Bir de sen birşeye yemîn edip de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde, yemininden keffâret verip, o hayırlı işi işle!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Emirlik Ve İdarecilik İstemeyen Kimseye; Allah Bu İşte Ona Yardım Eder.
7234-) Abdurrahmân ibn Semure (radıyallahü anh) şöyle dedi:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdu: "Yâ Abderrahmân ibn Semure! Sakın sen emir olmak isteme! Eğer sen isteyerek sana emirlik verilirse, istediğin şey ile yalnız bırakılırsın (Allah'ın yardımına nail olamazsın). Eğer emirlik ve başkanlık, sen istemeden sana yöneltilirse, bu iş üzerine yardım olunursun. Bir de sen bir şeye yemîn eder de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde, yemininden keffâret verip o hayırlı olan işi işle!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: Emirlik İsteyen Kimse, Emirlik İşinde Yalnız Bırakılıp Yardım Olunmaz.