Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
3023-)
Ürve'den; o da Usâme ibn Zeyd'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) palanı üzerinde saçaklı bir örtü bulunan bir eşeğe binmiş ve Usâme'yi de arka tarafına bindirmişti
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Eşek Üzerine Binicinin Arka Tarafına Binen Kimse Bâbı
3024-)
Yûnus şöyle dedi: Bana Nâfı', Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den şöyle şöyle haber verdi:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih günü Mekke'nin üst tarafındaki Kedâ semtinden devesi üzerinde olarak şehre yöneldi. Usâme ibn Zeyd'i de bineğinin arka tarafına bindirmişti. Rasûlüllah'ın beraberinde Bilâl vardı ve yine beraberinde Ka'be'nin hizmetçilerinden Usmân ibn Talha da vardı. Rasûlüllah ilerledi, nihayet devesini Mescid'in içinde çöktürdü. Ve Usmân ibn Taîha'ya Beyt'in anahtarını getirmesini emretti. (İbn Talha gidip anahtarı getirdi.) Ka'be'yi açtı. Rasûlüllah Ka'be'ye girdi. Beraberinde Usâme, Bilâl ve Usmân ibn Talha da girdiler. Sonra (Beyt'in kapısı kapandı).Rasûlüllah uzunca bir zaman içeride kaldı. Sonra çıktı. İnsanlar Kâ'be'ye girmeye koşuştular. İçeriye ilk giren Abdullah ibn Omer olmuştu. O, Bilâl'i Kâ'be kapısının arkasında dikeliyor buldu. Ve ona: Rasûlüllah(içeride) nerede namaz kıldı? Diye sordu. de ona Rasûlüllah'ın içinde namaz kılmış olduğu yeri işaret edip gösterdi. Ben Bilâl'e, Rasûlüllah'ın kaç rek'at namaz kıldığını sormayı unuttum, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Eşek Üzerine Binicinin Arka Tarafına Binen Kimse Bâbı
3025-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İnsan bedeninden herbir eklem(in sağladığı hareket kolaylığı) üzerine bir sadaka vardır. İçinde güneşin doğmakta olduğu her günün gündüzünde iki (hasım) kişi arasında adalet etmek (yüksek) bir sadakadır. Hayvanına binmek veya metâ'ını yüklemek isteyen kimseye yardım edip hayvanına bindirmek yahut eşyasını yüklemek de bir sadakadır. Güzel söz de bir sadakadır. Namaza giderken sahibinin attığı herbir adım da bir sadakadır. Yoldan (gelip geçene) ezâ veren şeyi gidermek de bir sadakadır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bineğe Binen Kişinin Üzengisini Ve Benzeri Şeylerini Tutup, Yardım Eden Kimse Bâbı
3026-)
Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın, Kur'ân(metni) ile düşman arazîsine sefer edilmesini nehyettiğini tahdîs etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşman Arazîsine Mushaflarla Sefer Etmenin Kerâheti Bâbı
3027-)
Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(Hayber'e yakın bir yerde geceleyip) şafak sökerken. Hayber'e vardı. Sabahleyin Hayberliler belleri omuzlarında tarlalarına çıkmışlardı. Peygamber'i gördükleri zaman: Şu Muhammed'dir ve askeridir, şu Muhammed'dir ve askeridir! Dediler de hemen dönüp kalelerine sığındılar. ellerini kaldırarak: "Allâhu Ekber (Allah büyüktür)! Hayber harâb oldu. Biz bir kavmin yurdu içine indiğimiz zaman korkutulan düşmanların sabahı ne fenadır!" buyurdu. bir takım ehlî eşekler elde ettik, onları pişirdik. Akabinde Peygamber'in nidâcısı: Şübhesiz ki Allah ve Rasûlü sizleri eşek etlerinden nehyediyorlar! Diye nida etti. Bu nida üzerine yemek tencereleri, içindekilerle birlikte ters çevrilip devrildiler. Bu hadîsi Sufyân'dan: "Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) iki elini kaldırdı" şeklinde rivayet etmekte Alî ibnu'l-Medînî, Abdullah ibn Muhammed el-Müsnidî'ye mütâbaat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb Sırasında Tekbîr Getirme Nin Meşrûluğu Bâbı
3028-)
Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demişti: Biz Rasûlüllah'ın beraberinde (seferde) bulunduk. Bizler bir vâdî üzerinde yükseldikçe Lâ ilahe illah tehlîlini ve Allâhu Ekber tekbîrini söylerdik de seslerimiz yüksek olurdu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey insanlar, nefislerinize yumuşak davranın, seslerinizi yükseltmeyin. Şübhesiz sizler sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz. Dua ettiğiniz o Allah muhakkak sizinle beraberdir. Şübhesiz O, pek işiticidir, pek yakındır. İsmi ve zâtı çok mübarek, celâl ve azameti çok yücedir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Tekbir Getirmekte Ses Yükseltmenin Mekruhluğu Bâbı
3029-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh): Bizler seferde yüksek bir yere çıktığımız zaman tekbîr ederdik. Yüksekten (bir vâdîye) inince de tesbîh ederdik (yani Subhânallah derdik), demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yolcunun Bir Vâdî İçine İndiği Zamân Tesbîh Etmesi Bâbı
3030-)
Câbir (radıyallahü anh): Bizler yükseldiğimizde tekbîr eder, aşağıya indiğimizde tesbîh eder idik, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yolcunun Yüksek Bir Yere Yükseldiğinde Tekbîr Etmesi Bâbı
3031-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haccdan yahut umreden döndüğü sırada -ben Peygamber'in muhakkak gazvede de bunu söylediğini bilmekteyim- bir dağ yoluna çıkınca yahut düz yüksek bir sahaya varınca, üç defa tekbîr getirir, sonra da şunları söylerdi: "Tek ve ortaksız olarak Allah'tan başka hakk ilâh yoktur. Mülk O'nundur. Hamd de O'nundur. O, herşey üzerine gücü yetendir. Bizler Allah'a dönücüleriz, bizler (kusurlarımızdan) O'na tevbe edicileriz. Bizler O'na ibâdet edicileriz; ancak Rabb'e secde ediciler, hamd edicileriz. Allah va'dinde doğru çıkmış, kuluna yardım etmiş, bütün düşman topluluklarını yalnız başına hezimete uğratmış, sindirmiştir". Salih ibn Keysân dedi ki: Ben Salim ibn Abdillah'a: Abdullah ibn Omer: İnşâallah demedi mi? diye sordum. Salim: Hayır, bunu söylemedi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yolcunun Yüksek Bir Yere Yükseldiğinde Tekbîr Etmesi Bâbı
3032-)
Bize İbrâhîm Ebû İsmâîl es-Seksekî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Burde'den işittim. O bir seferde Yezîd ibn Ebî Kebşe ile görüşüyordu. (Yıl boyunca oruç tutmak alışkanlığında olan) Yezîd bu seferde de oruçlu idi. Ebû Burde ona: Ben babam(Ebû Mûsâ'dan çok kerreler şöyle derken işittim: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir kul hasta olduğu yahut yolculuk ettiği zaman, mukîm iken, sıhhatte iken işlemekte olduğu ibâdetin benzeri, o gâzî ve o hasta lehine yazılır" buyurdu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yolcu İken, Mukîmlik Hâlinde Yapageldiği Amellerin Benzeri, Yolcu Lehine Yazılır
3033-)
Ben Câbir ibn Abdillah'tan işittim, şöyle diyordu: gazası günü insanlara: "Benû Kurayza'nın vaziyetine dâir bana kim haber getirir?" diye çağırdı. Şu çağrıya ez-Zubeyr icabet etti. Bir zaman sonra yine: "Bana kim haber getirir?" diye da'vet etti. Bu defa da ez-Zubeyr icabet etti. Sonra Peygamber insanlara yine aynı iş için çağrıda bulundu. Yine ez-Zubeyr icabet etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her peygamberin havarisi vardır. Benim havarim de ez-Zubeyr'dir" buyurdu. Hadîsin râvîsi Sufyân: "el-Havâriyyu ", "en-Nâsır "(yani yardım edici) demektir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İnsanın Geceleyin Yalnız Başına Yürümesi Caiz Mi, Mekruh Mu? Bâbı
3034-)
Bana babam, İbn Omer (radıyallahü anh) 'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)' den tahdîs etti. H ve yine bize Ebû Nuaym tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İnsanın Geceleyin Yalnız Başına Yürümesi Caiz Mi, Mekruh Mu? Bâbı
3035-)
Bize Âsım ibn Muhammed ibn Zeyd ibn Abdillah ibn Omer, babasından; o da İbn Omer'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanlar yalnız başına yolculuktaki benim bilmekte olduğum sakıncayı bilir olsalardı, hiçbir süvari geceleyin yalnız başına yolculuk etmezdi”buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İnsanın Geceleyin Yalnız Başına Yürümesi Caiz Mi, Mekruh Mu? Bâbı
3036-)
Hişâm şöyle demiştir: Bana Bâbam Urve haber verip şöyle dedi: Usâme ibn Zeyd'e Veda Haccı'nda Peygamber'in (Arafat'tan Müzdelife'ye) yürüyüşü soruldu. –Buhârî dedi ki: Muhammed ibnu'l-Müsennâ şöyle dedi: Yahya el-Kattân: Ben suâli işitiyordum, der idi. Yahya: Bu "Ben işitiyordum" lâfzı benden düştü, dedi. -Usâme: Peygamber, sür'atle yavaşlık ortası bir yürüyüşle yürür idi. Fakat bir açıklık saha bulunca yürüyebildiği en hızlı bir yürüyüşle yürür idi, dedi. = Hızlı yürüyüş),(el-Anak = Orta yürüyüş)"ın üstündedir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Vatana Dönüş Sırasında Yürüyüşte Çabuk Davranmak Bâbı
3037-)
Eşlem şöyle demiştir: Bir hacc seferinden dönüşte Mekke yolunda Abdullah ibn Omer'in beraberinde bulundum. Yolda Ibn Omer'e, zevcesi Safiyye bintu Ubeyd'in -ki meşhur Muhtar es-Sakafi'nin kızkardeşidir- ağır hasta olduğu haberi erişti. Bunun üzerine o yürüyüşü çabuklaştırdı. Tâ gün batışından sonraki kızıllık gidinceye kadar yürüdü. Sonra bineğinden indi. Akşamla yatsı namazlarını biraraya getirerek kıldı ve: Ben Peygamber'i gördüm: O yolda yürüyüş kızıştığı zaman, akşam namazını yatsı vaktine kadar geri bırakırdı da, bu iki namaz arasını birleştirirdi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Vatana Dönüş Sırasında Yürüyüşte Çabuk Davranmak Bâbı
3038-)
Bize Mâlik, Ebû Bekr (ibn Abdirrahmân ibnu'l- Hâris)'in himayesinde bulunan Sumeyy'den; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Sefer, azâbdan bir parçadır. O sizin herbirinizin uykusunu, yemesini, içmesini men'eder (intizâmını bozar).Onun için sizden herbir yolcu, sefere âid işini, ihtiyâcını yerine getirince ailesine dönmeyi acele yapsın".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Vatana Dönüş Sırasında Yürüyüşte Çabuk Davranmak Bâbı
3039-)
Bize Mâlik, Nâfi'den; o da İbn Omer(radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Omer ibnu'l-Hattâb, Allah yolunda cihâd için birisini bir at üzerine bindirdi. Sonra o atı satılıyor buldu da onu satın almak istedi. Bunu Rasûlüllah'a sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen onu satın alma ve sadakana dönme!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Kimse Diğer Birini Cihâd Etmesi İçin Bir Ata Bindirip De, Sonra O Atı Satılıyor Gördüğünde Onu Satın Alabilir Mi?
3040-)
Eslem şöyle demiştir: Ben Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu. Allah yolunda cihâd etmesi için bir mücâhide bir at verip bindirmiştim. At kendi elinde bulunan bu adam, hayvanı sattı -yahut bakmayarak değerini zayi etti-. Ben de hayvanı ondan satın almak istedim. Onun bu atı ucuza satacağını sanıyordum. Bu düşüncemi Peygamber'e sordum. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu atı satın alma; sana bir dirheme verse de (sadakana dönme) Çünkü hibesine dönen kişi, kustuğu şeyi yemeye dönen köpeğe benzer" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Kimse Diğer Birini Cihâd Etmesi İçin Bir Ata Bindirip De, Sonra O Atı Satılıyor Gördüğünde Onu Satın Alabilir Mi?
3041-)
Bize Habîb ibnu Ebî Sabit tahdîs edip şöyle dedi: Ben eş-Şâir'den işittim. O (şâir olduğu hâlde) hadîsinde ittihâm edilmezdi. Dedi ki: Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber'e bir adam geldi de, O'ndan cihâda (gitmek hususunda) izin istedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Anan Bâban sağ mıdır?" diye sordu. O zât: Evet (sağdırlar), dedi. Peygamber: "O hâlde sen onların rızâsı yolunda çalış" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Ana-babanın İzni İle Cihâda Gidilmesi Bâbı
3042-)
Ebû Beşîr el-Ensârî (radıyallahü anh) haber verip, kendisinin seferlerinden birinde Rasûlüllah'ın beraberinde bulunduğunu söylemiştir. Râvî Abdullah ibn Ebî Bekr ibn Hazm: Ben onun: İnsanlar yerlerinde gecelediği sırada, dediğini zannederim, demiştir. Beşîr devamla dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Zeyd ibn Hârise'yi- bir elçi olarak gönderdi de: "Hiçbir devenin boynunda ok yayı kirişinden yapılmış gerdanlık- yahut hiçbir kılâde- kalmasın; muhakkak kesilip koparılsın" diye i'lân ettirdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Develerin Boyunlarına Takılan Çan Ve Benzeri Şeyler Hakkında Söylenen Şeyler Bâbı
3043-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Hiçbir erkek (mahremi olmayan) bir kadınla yalnız kalmasın. Hiçbir kadın da beraberinde (nikâh geçmez hısımı)bulunmaksızın sakın yolculuk etmesin”. nehiy üzerine bir adam ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! Ben şöyle şöyle bir gazveye yazılmıştım. Halbuki kadınım hacc etmek üzere yola çıkmıştır? diye sordu. "Sen de git, kadınınla beraber hacc et" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kadını Hacca Gitmek Üzere Çıkmış Ve Kendinin Bir Mazereti Olmuşken Askere Yazılan Kimseye İzin Verilir Mi Bâbı
3044-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bize Amr ibn Dînâr tahdîs etti. Ben ondan bunu iki kerre işittim. Dedi ki: Bana Hasen ibn Muhammed haber verdi. Dedi ki: Bana Ubeydullah ibnu Ebî Râfi' haber verdi. Dedi ki: Ben Alî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) beni, ez-Zubeyr'i, el-Mıkdâd'ı gönderdi ve: "Gidin, Hâh bustânına kadar ilerleyin. Oraya vardığınızda mahfe içinde yolculuk eden bir kadın bulacaksınız. O kadının yanında bir mektûb vardır. Onu kadından alıp getiriniz" buyurdu. atlarımız koşarak gittik. En sonunda bustâna vardık. Hakîkaten orada mahfe içinde bir kadın bulduk. Kadına: Mektubu çıkar, dedik. Kadın: Benim yanımda hiçbir mektûb yoktur, diye inkâr etti. Biz kadına: Çaresiz ya sen mektubu çıkaracaksın, yahut biz elbiseni soyup bulacağız! dedik. o mektubu saç örgüsünün arasından çıkardı. Biz de mektubu Rasülullah'a getirdik. Mektûbda "Hâtıb ibn Ebî Beltaa'dan Mekke müşriklerinden bir takım insanlara!" unvanı yazılı olduğunu ve içinde Rasûlüllah'ın harb hazırlığı işlerinin bâzısını onlara haber verir olduğunu gördük. "Ya Hâtıb, bu ne iştir?" diye sordu. Hâtıb şöyle cevâb verdi: Yâ Rasûlallah, benim aleyhime acele etme. Ben Kureyş'e andlaşma ile bağlı bir kişiyim. Fakat ben hiçbir zaman Kureyş'in mahremi ve samimî bir ferdi olmadım. Maiyyetinde Muhacirlerden bu kadar kimseler vardır ki, bunların Mekke'de ailelerini, mallarını koruyacak birtakım hısımları vardır(Benim ise himaye edecek kimsem yoktur). Neseb yönünden olan bu boşluğu, Mekkeliler arasında minnetdârlık kazanarak doldurmak ve bu suretle akrabamı himaye etmek istedim. Yoksa bu işi dînimden dönmek fenalığı ile işlemedim. Ve ben müslümân olduktan sonra kesin olarak küfre razı olmam. bu savunması üzerine Rasûlüllah orada bulunanlara: "Yemin olsun Hâtıb size karşı kendisini doğru savundu" buyurdu. bir türlü öfkesi geçmeyen) Omer: Yâ Rasûlallah, beni bırak da şu münâfığın boynunu vurayım! dedi. "Muhakkak ki Hâtıb, Bedir gazasında hazır bulundu. Sana ne bildirir ki, belki Allah Bedir'de hazır bulunanların yüksek mücâdelelerine muttali olmuştu da: 'Ey Bedir askerleri, bundan böyle ne dilerseniz işleyiniz, ben sizler için mağfiret etmişimdir' buyurmuş olabilir!" dedi. Sufyân ibn Uyeyne: Bu hadîsin isnadı ne kadar azametlidir! demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Câsûs Un Hükmü Bâbı
3045-)
Bize İbnu Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan tahdîs etti ki, o Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan şöyle dediğini işitmiştir: Bedir Harbi günü olunca esirler getirildi. el-Abbâs da getirildi. Onun üzerinde elbise yoktu. Peygamber onun için bir gömlek bakıp aradı. Nihayet Abdullah ibn Ubeyy'in gömleğini buldular. Bu gömlek el-Abbâs'a denk geliyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah ibn Ubeyy'in gömleğini Abbâs'a giydirdi. İşte buna karşılık olmak için, Abdullah ibn Ubeyy'in cesedine giydirdiği gömleği Peygamber kendi sırtından çıkarıp vermişti. Sufyân ibn Uyeyne: Peygamber'in yanında Abdullah ibn Ubeyy'in bir ni'meti, bir iyiliği vardı. Peygamber o iyiliği mükâfatlandırmayı istedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Esirlerin Kisvesi Bâbı
3046-)
Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü (fetih uzayınca): "Ben yarın müslümânların bayrağını öyle bir kişiye vereceğim ki, onun elleriyle fetih yapılacaktır. O Allah'ı ve Rasûlü'nü sever, Allah ve Rasûlü de onu sever" buyurdu. o gecelerim bayrak hangisine verilecek düşüncesiyle geçirdiler. Onların hepsi bayrağı ümîd ederek ertesi güne erdiler. Fakat Rasülullah ertesi gün: "Ali nerededir?" diye sordu. Sahâbîler tarafından: Gözleri ağrıyor, denildi. getirilince) Peygamber onun gözleri içine püskürdü ve ona duâ etti. Bunun üzerine Alî, gözleri hiç ağrımamış gibi oldu. Akabinde Peygamber bayrağı Alî'ye verdi. Alî: Ben, Hayber Yahudileri'yle, onlar bizim gibi müslümân oluncaya kadar vuruşacak mıyım? dedi. da: "Hayberliler'in sahasına ininceye kadar sükûnetin üzere yürü. Sonra onları İslâm'a da'vet et ve üzerlerine vâcib olan İslâm esâslarını onlara haber ver. Allah'a yemin ederim ki, senin irşadınla Allah'ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, senin için birçok kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır" buyurdu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Elleriyle Gayretiyle Bir İnsanın Müslümân Olmasına Sebeb Olan Kimsenin Fazileti Bâbı
3047-)
Bize Muhammed ibn Beşşâr tahdîs etti. Bize Gunder tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Muhammed ibn Ziyâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "(Dünyâda esirlikle)zincirlere bağlanan, (sonra İslâm'a girip esirlikten kurtularak âhirette) cennete giren bir cemâatten Allah razı oldu"buyurmuştur
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Zincirlerle Bağlanan Esirler Bâbı
3048-)
Ben eş-Şa'bî'den işittim, şöyle diyordu: Bana Ebû Burde tahdîs etti ki, kendisi de Bâbası Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan işitmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Üç kişi vardır ki, bunlara sevâbları ikişer kere verilir: Biri şu adamdır ki, yanında bir cariyesi bulunur da onu öğretir ve öğretimini güzel yaptırır, onu edeblendirir ve edebini güzel yapar, sonra ona hürriyet verir ve onunla evlenir. İşte bunun için iki ücret vardır. İkincisi Kitâb ehli mü'mindir ki, o kendi peygamberine inanmış idi, sonra Peygamber Muhammed'e îmân etti. İşte bunun da iki ecri vardır. Üçüncüsü de şu mülk edilmiş kuldur ki, hem Allah hakkını yerine getirir, hem de efendisine âid işlerde halisane çalışır. Bunun için de iki ücret vardır'' eş-'Şa'bî, Salih'e şöyle dedi: İşte bu mes'eleyi yahut makaaleyi ben sana hiçbir ücret almaksızın verdim. Halbuki vaktiyle Peygamber zamanında bundan daha aşağı bir mes'ele hakkında bir adam tâ Medine'ye kadar yolculuk ederdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Tevrat Ve İncîl Ehlinden Müslüman Olan Kimselerin Fazileti Bâbı
3049-)
Bize ez-Zuhrî, Ubeydullah'tan; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti ki, es-Sa'b ibn Cessâme (radıyallahü anh) şöyle demiştir: el-Ebvâ yahut Veddân'da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana uğradı ve o sırada: Müşriklerden aile sahibi bulunanlara gece baskını yapılıyor da (ayırdedilemiyerek) bunların kadınları ve küçük çocukları da musibete uğratılıyor (bunun hükmü nedir)? Diye soruldu. , —"Onlar da müşriklerdendir" diye cevâb verdi. ibn Cessâme: Ve ben Peygamber'den: "Koruma yalnız Allah'a ve Rasûlü'ne hâstır" buyururken işittim, dedi. yine geçen senedle İbn Şihâb ez-Zuhrî'den: O, Ubeydullah'tan işitti ki, ibn Abbâs şöyle demiştir: Bize es-Sa'b, yalnız zürriyetler hakkında tahdîs etti. Sufyân dedi ki: Amr ibn Dînâr bize bu hadîsi İbn Şihâb'dan; o da Peygamber'den olmak üzere tahdîs ederdi. Sufyân dedi ki: Biz bunu daha sonra ez-Zuhrî'den işittik, o şöyle dedi: Bana Ubeydullah ibn Abdillah, İbn Abbâs'tan; o da es-Sa'b ibn Cessâme'den, Peygamberin: -Zürriyetler de onlardandır" dediğim haber verdi de Amr ibn Dinar'ın "Onlar da babalarındandır" dediği gibi söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Gece Baskını Yapılıp Da Çocuklar Ve Zürrîyetleri Musibete Uğratılan Harb Yurdu Ahâlîsinin Hükmü Bâbı
3051-)
Abdullah ibn Omer şöyle haber vermiştir: Peygamber'in gazvelerinden birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu da Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kadınların ve çocukların öldürülmesini çirkin gördü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Çocıkları Öldürmenin Nehyi Bâbı
3052-)
Ben Ebû Usâme Hammâd ibn Seleme'ye: Size Ubeydullah ibn Omer, Nâfî'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den. O dedi ki: Rasûlüllah'ın gazvelerinin birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulundu da, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kadınları ve çocukları öldürmekten nehyetti hadîsini tahdîs etti mi? diye sordum.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Kadınların Öldürülmesinin Nehyi Bâbı
3053-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah bizleri bir seriyye içinde gazaya gönderdi de, Kureyş'ten adlarını söylediği iki kimse hakkında: "Fulân ve Fulân kişileri bulursanız, onların ikisini de ateşle yakınız!" buyurdu. Sonra bizler yola çıkmak istediğimiz zaman Rasûlüllah: "Ben sizlere Fulân ve Fulân kişileri yakınız diye emretmiştim. Halbuki ateşle ancak Allah azâb eder. Bu sebeble sizler o iki kişiyi bulursanız, onları öldürünüz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allahın Azabıyle Azâblandırılmaz”
3054-)
Alî (radıyallahü anh) bir topluluğu yakmış. Bu yakma haberi İbn Abbâs'a ulaşınca, İbn Abbâs: Ben olaydım bu dinden dönenleri yakmazdım. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah'ın azâbıyle azâblandırmayınız!" buyurdu. Ben onları muhakkak öldürürdüm. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Dînini değiştireni öldürünüz!" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allahın Azabıyle Azâblandırılmaz”
3055-)
Ebû Kılâbe'den; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Ukl kabilesinden sekiz kişilik bir topluluk Medine'ye, Peygamber'in huzuruna geldiler. Tutuldukları karın rahatsızlığından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler de: Yâ Rasûlallah, bize süt ara, dediler. aleyhi ve sellem): "Ben size (müslümânların hazînesine âid)sütlü develerin bulunduğu yere gitmenizden başka çâre bulmuyorum" buyurdu. oraya gittiler, develerin sidiklerinden ve sütlerinden içtiler. Sonunda sağlık kazandılar ve semizlendiler. Bu kerre de develerin çobanını öldürdüler, develeri önlerine katıp götürdüler ve İslâm'a girmelerinin ardından kâfir oldular. Akabinde imdâd isteyicinin feryadı Peygamber'e geldi. Peygamber arkalarından arayıcılar yolladı. Gün yükselince o adamlar yakalanıp getirildiler. Peygamber (kısas olarak) bu canilerin ellerini ve ayaklarını kestirdi. Sonra demir çubuklar getirilmesini emretti. Bu demir çubuklar ateşte kızdırıldı. Bu kızgın demirlerle onların gözlerine sürme çektirdi ve onları Harre mevkiine attı. Onlar orada su istiyorlardı, fakat ölünceye kadar onlara su verilmedi. râvîsi Ebû Kılâbe: Bunlar insan öldürdüler, hırsızlık yaptılar, Allah'a ve Rasülü'ne harb açtılar ve yeryüzünde fesâd çıkarmaya çalıştılar, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Müşrik Müslüman Kimseyi Yaktığı Zaman O Müşrik Fiilinin Cezası Olarak Yakılır Mı?
3056-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Bir karınca peygamberlerden birini ısırdı. O peygamber karınca köyünün yakılmasını emretti ve köy yakıldı. Bunun üzerine Allah o peygambere: 'Seni bir karınca ısırdı, sen ise Allah'ı tesbîh etmekte olan ümmetlerden bir ümmeti yaktın' diye azarlama vahyetti".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bâb
3057-)
Bana Cerîr ibn Abdillah el-Ahmesî şöyle dedi:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Şu Zu'l-Halasa’dan beni rahata kavuşturmaz mısın?" dedi. Has'am kabilesi yurdunda(Beytu'llah'a karşı yapılmış içi put dolu) bir bina idi. Yemenlilerin Ka'be'si diye anılırdı. dedi ki: Ben Ahmes kabilesinden yüzelli süvârî içinde Zu'l-Halasa'ya gittim. Ahmesliler at sâhibleri olup iyi biniciler idiler. Fakat ben at üzerinde sabit duramadım (kalbimi sıkardı). Bu sebeble Rasûlüllah göğsüme şiddetle vurdu. Hattâ ben O'nun parmaklarının izini göğsümde gördüm. Ve Rasûlüllah: " Allahım! Sen Cerfr'i(at üstünde) sabit tut ve onu hâdî-mehdî (hidâyet edici, hidâyet edilmiş) kıl" diye duâ etti. Cerîr Zu’l-Halasa'ya gitti, onu yıkıp yaktı. SonraRasûlüllah'a bu haberi ulaştırmak üzere bir haberci yolladı. Cerîr'in gönderdiği bu elçi: Seni hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, ben senin huzuruna ancak (o şirk ma'bedi) Zu’l-Halasa'yi bomboş yahut uyuzlu bir deve gibi harâb bir hâlde bıraktım da geldim, dedi. dedi ki: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) beş kerre: "Ahmes kabilesinin atları ve süvarileri mübarek olsun" diye duâ etti. ibn Omer(radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ben û'n-Nadîr hurmalıklarını yaktı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Müşriklere Ait Olan Evlerin Ve Hurmalıkların Yakılması Nın Cevazı Bâbı
3059-)
el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâr'dan birtakım kimseleri Yahûdî Ebû Râfi'e doğru, onu öldürmeleri için gönderdi. O topluluktan bir adam-gidip onların kalelerinin içine girdi. Bu içeriye giren, Abdullah ibn Atîk dedi ki: Ben onların hayvan ahırına girdim. Dedi ki: Onlar kalenin kapısını kilitlediler. Sonra onlar kendilerine âid bir eşeği kaybettiler de onu aramak üzere dışarı çıktılar. Ben de çıkanların arasında çıktım ve kendimi onlara, onlarla beraber o eşeği arıyorum gösteriyordum. Sonunda eşeği buldular ve içeriye girdiler; ben de girdim. Onlar geceleyin kale kapısını kapattılar da anahtarları benim görmekte olduğum yerdeki bir duvar deliği içine koydular. Onlar uyudukları zaman ben anahtarları aldım ve(Ebû Râfi'in bulunduğu) kale kapısını açtım. Sonra (karanlıkta) Ebû Râfi'in odasına girdim de: Ebâ Râfi'! diye seslendim. cevâb verdi. Ben de karanlıkta sesin geldiği tarafa yaklaştım, ona kılıçla vurdum. Ebû Râfi' haykırdı. Ben hemen odadan dışarı çıktım. Kısa bir zaman sonra geldim, sonra imdâd isteyici imişim gibi yanına döndüm de sesimi değiştirerek: Yâ Ebâ Râfi'! dedim. O: Neyin var, anan cehenneme! dedi. Ben: Hâlin nedir? dedim. O: Bilmiyorum, birisi (senden önce) yanıma girdi ve beni vurdu, dedi. ibn Atîk) dedi ki: Ben kılıcımın keskin ucunu onun karnına koydum da üzerine, kemiğe dayanıncaya kadar yüklenip sapladım. Sonra dehşetli bir hâlde dışarı çıktım. Hemen aşağıya inmek için onlara âid bir kale merdivenine geldim. Merdivenden düştüm, ayağım sakatlandı. Akabinde ben arkadaşlarımın yanına çıkıp vardım da: Ben bu adamın ölüm i'lâncısının sesini işitmedikçe buradan gitmeyeceğim, dedim. Çok beklemedim, nihayet, Hicaz ahâlîsinin taciri Ebû Râfi'in ölümü i'lânlarını işittim. ibn Atîk dedi ki: Ben kendimde bir rahatsızlık olmayarak kalktım, nihayet arkadaşlarımla Peygamber'e geldik ve Ebû Râfi'in ölümünü kendisine haber verdik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Uyumakta Olan Düşman Müşrikin Öldürülmesi Bâbı
3060-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâr'dan bir topluluğu Ebû Râfi'e gönderdi. Abdullah ibn Atîk geceleyin onun evinde Ebû Râfi'in yanına girdi de, o uyumakta olduğu hâlde onu öldürdü, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Uyumakta Olan Düşman Müşrikin Öldürülmesi Bâbı
3061-)
Mûsâ ibnUkbe şöyle demiştir: Bana Omer ibnu Ubeydülah'ın himayesinde bulunan Ebû'n-Nadr Salim tahdîs edip; ben Omer ibn Ubeydillah'ın kâtibi idim diyerek, şöyle söyledi: Kumandan Omer ibn Ubeydillah, Harûriyye taifesine doğru sefere çıktığı zaman Abdullah ibn Evfâ(radıyallahü anh), kumandan Omer ibn Ubeydillah'a bir mektûb yazdı. (Bu mektûb kumandana ulaştığında) mektubu ben okudum. Mektûbda şunların yazılmış olduğunu gördük: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) düşmanla karşılaştığı bâzı harb günlerinde (hemen harbe girişmeyip) tâ güneş semâ ortasından batıya meyledinceye kadar bekleyip düşmanı gözetledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşmayı Harb Etmeyi Temenni Etmeyiniz”
3062-)
Sonra ordu içinde ayağa kalktı da: "Ey insanlar, düşmanla karşılaşmak (harb etmek) temenni etmeyiniz; Allah'tan afiyet isteyiniz. Fakat sizler düşmanla karşılaştığınız zaman (harbin bütün şiddetlerine karşı) sabrediniz. Ve biliniz ki ganimet muhakkak kılıçların gölgeleri altındadır"buyurdu. sonra şu duayı söyledi: " Allahım! Ey Kitâb'ı indiren, ey bulutları akıtıp yürüten, ey toplanıp gelmiş olan düşman ordularını bozup dağıtan (Allah'ım)! Sen düşmanları bozguna uğrat, onlar üzerine bizleri gâlib kıl, yardım et!". Mûsâ ibn Ukbe şöyle dedi: Bana Salim Ebû'n-Nadr tahdîs edip şöyle dedi: Ben (kumandan) Omer ibn Ubeydillah'ın kâtibi idim. Kumandana Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'ın şu mektubu geldi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz" buyurdu. Ebû Âmir Abdulmelik şöyle dedi: Bize Mugîre ibn Abdirrahmân, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz. Düşmanlarla karşılaştığınız zaman da(harbin sıkıntılarına) sabrediniz" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşmayı Harb Etmeyi Temenni Etmeyiniz”
3066-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) “harbe bir hud'adır” diye isim verdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb Bir Kerre Aldatmaktır
3067-)
Bize İbnu Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan haber verdi. O, Câbir ibn Abdillah'tan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Harb bir aldatmadır" buyurdu dediğini işitmiştir
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb Bir Kerre Aldatmaktır
3068-)
Bize Sufyân, Amr ibn Dinar'dan; o da Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki,Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ka'b ibnu'l-Eşref(ı öldürmek) için kim hazırdır? Çünkü o, Allah'a ve Rasûlü'ne ezâ etmiştir" buyurdu. Muhammed ibn Mesleme: Yâ Rasûlallah, ister misin onu ben öldüreyim? Dedi. "Evet" buyurdu. dedi ki: Bunun üzerine Muhammed ibn Mesleme, Ka'b'a vardı da: Şu kişi, yani Peygamber(emirleriyle) bizi yordu ve bizlerden sadaka istedi, dedi. Ka'b da İbn Mesleme'nin dediği gibi söylendi de: Vallahi o sizin usancınızı daha da artıracaktır, sözünü ilâve etti. ibn Mesleme: Bizler O'na uymuş bulunduk, O'na hemen bırakıvermemizi istemiyoruz, O'nun işinin varacağı sonuca kadar bakacağız, dedi. dedi ki: Muhammed ibn Mesleme, Ka'b'la konuşmasını böyle sürdürdü, nihayet onu sımsıkı tutup yakaladı ve öldürdü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Yalan Söyleme Nin Hükmü Bâbı
3069-)
Bize Sufyân, Amr'dan; o da Câbir'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ka'b ibnu'l-Eşref(i öldürmek) için kim hazırdır?" dedi. Muhammed ibnu Mesleme de hemen: Onu benim öldürmemi ister misin? dedi. Peygamber: "Evet" dedi. Mesleme el-Ensârî: Öyleyse (Ka'b'a, kendim ve Senin hakkında ta'rîz nev'inden uygun göreceğim) sözler söylememe bana izin ver, dedi. Peygamber: "Yapmışımdır(yani izin vermişimdir)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb Ehlini, Bir Fırsatını Gözeterek Ansızın Hücum Edip Açıktan Öldürmek Yahut Paralamak Bâbı
3070-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Ubeyy ibn Ka'b olduğu hâlde İbn Sayyâd'ın bulunduğu tarafa gitti. İbn Sayyâd'ın bir hurmalık içinde bulunduğu haber verildi. Rasûlüllah hurmalık içinde onun yanına girince, hurma ağaçlarının arkasına saklanmaya başladı. İbn Sayyâd saçaklı kadife bir örtü içinde idi. Örtü içinde genizden gelen bir hırıltı vardı. Tam bu sırada İbnu Sayyâd'ın annesi, Rasûlüllah'ı gördü ve: Yâ Safi! İşte Muhammed geldi, dedi. Sayyâd sür'atle ayağa kalktı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındakilere: "Şu kadın oğlunu o hâlde bıraksaydı, o kendi hâlini açıklardı" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Fesâd Ve Şerrinden Endîşe Edeceği Kimsenin Beraberinde İken Caiz Olacak Çâre Ve Korunma Tedbîrleri Bâbı
3071-)
el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Hendek günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) toprak taşırken gördüm. Hattâ toz toprak göğsünün kıllarını örtmüştü. Kendisi çok kıllı bir erkek idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah ibn Revâha'nın şu recezini okuyordu, bunları okurken de sesini yükseltiyordu. levla ente me'htedeynâ velâ tasaddaknâ velâ salleynâ Fe-enzilen sekîneten aleynâ, Ve sebbiti'l-akdâme in lâkaynâ. İnne'l-a'dâe kad bağav aleynâ, İzâ erâdû Fitneten ebeynâ. (Allahım! Sen olmayaydın biz hidâyet bulamaz, Sadaka vermez, namaz da kılmazdık. Düşmanlarla karşılaştığımızda ayakları sabit tut,Ve bizim üzerimize muhakkak sekînet indir! Çünkü o düşmanlar bizim üzerimize saldırmışlardır. Onlar bize bir fitne yapmak istediklerinde biz dayatmışızdır.)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Kısa Vezinli Şiirleri Okumak Ve Hendek Kazma İşinde Ses Yükseltmek Hakkında Gelen Şeyler Bâbı
3072-)
Cerîr ibn Abdillah el-Ahmesî(radıyallahü anh) şöyle demiştir: İslâm'a girdiğim zamandan beri kendisinden istediğim hiçbir şeyden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni men' etmedi. Beni her gördüğünde muhakkak yüzüme gülümsedi. olsun ki ben kendisine, ben at üzerinde sabit duramıyorum diye derd yanmışımdır da, O eliyle göğsüme vurup şu duayı söylemiştir; " Allahım, Cerir'i sabit tut ve onu(her hâlinde) hâdî, mehdi (yani hidâyet edici, hidâyet edilmiş) kıl!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: At Üzerinde Sabit Duramayan Kimse Bâbı
3074-)
Bize Ebû Hazım tahdîs edip şöyle dedi: İnsanlar, Sehl ibn Sa'd es-Sâidî'ye: Peygamber'in yarası hangi şeyle ilaçlandı? Diye sordular. Sehl: Bunu benden ziyâde bilen kalmadı. Alî kalkanı içinde su getiriyor, Fâtıma da babasının yüzündeki kanı yıkıyordu. Ve(bu sırada) bir hasır parçası alınıp yakıldı veRasûlüllah'ın yarası onunla dolduruldu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Hasır Yakılmak Suretiyle Yaraya İlâç Yapılması: Kadının, Kendi Babasının Yüzünden Kanı Yıkaması Ve Kalkan İçinde Su Taşınması Bâbı
3075-)
O da dedesi Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz ibn Cebel ile Ebû Musa'yı Yemen'e me'mûr gönderdi de onlara(verdiği emirlerden olarak):'' (Halka) kolaylık gösteriniz, güçlük göstermeyiniz; müjde verip sevindiriniz, nefret ettirmeyiniz; birbirinizi seviniz, ihtilâf etmeyiniz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb İçinde İken Birbiriyle Çekişmenin Ve Görüş Ayrılığı Yapmanın Çirkinliği Ve Kumandanına Karşı İsyan Edenlerin Ukubeti Bâbı
3076-)
Bize Ebû İshâk.tahdîs edip şöyle dedi: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim; o tahdîs edip şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud harbi günü okçu piyadeler üzerine -ki bunlar elli kişi idiler- Abdullah ibn Cubeyr'i kumandan ta'yîn etti de onlara hitaben: "Bizleri kuşlar kapıyor görseniz de ben sizlere haberci gönderinceye kadar asla şu yerinizden ayrılmayın. Ve yine sizler, bizim düşman kavmi bozguna uğrattığımızı ve onları çiğnediğimizi görseniz de size ben haberci gönderinceye kadar yerinizden ayrılmayınız" diye kesi n emreretti. (harb başladı ve ilk hamlede) müslümânlar, müşrikleri bozguna uğrattılar. el-Berâ dedi ki: Vallahi ben (o sırada düşman ordusundaki müşrik) kadınları gördüm ki, onlar elbiselerini toplamışlar, bacaklarındaki halhalları ve baldırları meydana çıkmış hâlde çabuk çabuk koşuyorlardı. bu galebesi üzerine Abdullah ibn Cubeyr'in kumandası altındaki piyade okçular birbirlerine: Ey arkadaşlar, ganimet, ganimet! Cebhedeki arkadaşlarımız düşmana gâlib geldiler. Daha burada ne bekliyorsunuz? Dediler. ibn Cubeyr bunlara hitaben: Rasûlüllah'ın size söylediği emirleri unuttunuz mu? Diye mâni' olmaya çalıştı. Fakat maiyyetindeki askerler: Vallahi insanların yanına muhakkak gideceğiz ve ganimetten elbette nasibimizi alacağız! Dediler (ve görevli oldukları yeri bırakıp ordunun içine karıştılar). onların yanına varır varmaz yüzleri geldikleri tarafa çevrildi ve ordunun büyük kısmı bozularak kaçmaya yöneldiler. İşte bu çirkin vaziyet sırasında idi ki Rasûlüllah askerin geri kalanlarını arkalarından çağırıyordu. O sırada Peygamber'in beraberinde oniki kişiden başka kimse kalmamıştı. harbinde müşrikler bizden yetmiş kişi şehîd ettiler. Halbuki Bedir harbinde Peygamber ve sahâbîleri müşriklerden yüzkırk kişiyi elde ederek, bunlardan yetmiş tanesini esîr etmiş, yetmişini de öldürmüşlerdi. harb kesildiği sırada müşriklerin başkanı) Ebû Sufyân üç defa: Topluluk içinde Muhammed var mı (yani sağ mı)? dîye bağırdı. Fakat Peygamber, sahâbîlerine Ebû Sufyân'a cevâb vermelerini nehyetti. Ebû Sufyân yine üç kerre: Topluluk içinde Ebû Kuhâfe'nin oğlu var mıdır? dedi. Sonra da yine üç kerre: Topluluk içinde Ibnu'l-Hattâb var mıdır? Diye sordu. bunlardan sonra da Mekkeli arkadaşlarına dönerek: Bunların hepsi öldürülmüşler, dedi. üzerine Omer kendine mâlik olamadı da: Yalan söyledin vallahi ey Allah'ın düşmanı! İyi bil ki, senin adlarını saydığın o zâtların hepsi elbette diridirler. İleride sana zarar verecek kuvvetimiz bakîdir! Diye bağırdı. Sufyân, Omer'e karşı şunları söyledi: Bu gün Bedir gününün karşılığıdır. Harb(tâli'i) kuyunun iki kovası gibi, biri iner biri çıkar (bazen siz yenersiniz, bazen de biz). Şimdi siz ölülerinizin içinde işkence ile öldürülmüş kimseler bulacaksınız. Bunu ben emretmedim, fakat bu bana fena da gelmedi. Ebû Sufyân: Yüksek ol Hubel, yüksek ol Hubel! Diye recez okumaya başladı. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ebû Sufyân'a cevâb vermiyecek misiniz?" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, ne söyleyelim? Diye sordular, Rasûlüllah: "Allah en yücedir, Allah en uludur! Deyiniz" buyurdu. (Sahâbîler böyle cevâb verdiler, bu defa) Ebû Sufyân: Muhakkak ki bizim Uzzâ'mız var, sizin Uzzâ'nız yok, dedi.Peygamber, kendi sahâbîlerine: "Ebû Suyfân'a cevâb vermiyecek misiniz?" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, ne cevâb verelim? Diye sordular. Rasûlüllah: "Allah bizim Mevlâmızdır, Halbuki sizin mevlânız yoktur! Deyiniz" buyurdu. da bu şekilde cevâb verdiler.)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harb İçinde İken Birbiriyle Çekişmenin Ve Görüş Ayrılığı Yapmanın Çirkinliği Ve Kumandanına Karşı İsyan Edenlerin Ukubeti Bâbı
3077-)
Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir; Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en güzeli, insanların en cömerdi, insanların en cesuru idi. dedi ki: Bir gece Medine ahâlîsi bir ses işitmişlerdi de düşman baskınından korkmuşlardı. dedi ki: Peygamber Ebû Talha'ya âid çıplak bir at üzerine atlayarak (sesin geldiği tarafa sürmüş Medîneliler'i geride bırakmış, keşfi yapıp dönerken) kılıcını boynuna asmış hâlde Medîneliler'i karşıladı ve: "Korkutulmadılar, korkutulmadılar (yani korkulacak birşey yok, korkmayımz)" buyurdu. Sonra Rasûlüllah o atı kasdederek: "Biz onu bir deniz (gibi akıyor) bulduk” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Ordu Ve Şehir Ahâlîsi Geceleyin Bir Düşman Baskınından Korktukları Zaman Başkanın Bizzat Haber Keşfine Çıkması Gerekir
3078-)
Seleme ibnu'l-Ekva' (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: bir keresinde Gâbe ormanlığı tarafına gitmek üzere Medine'den çıktım. Gâbe'nin yokuşuna vardığım zaman Abdurrahmân ibn Avf'ın hizmetçisi (heyecan içinde) beni karşıladı. Allah sana iyilik versin, senin neyin var? diye sordum. O: Peygamber'in ormandaki sağım develeri alınıp götürüldü, dedi, Onları kim aldı? diye sordum. Gatafân ve Fezâre (kabilelerinin adamları), dedi. hemen üç defa: Ey sabahçılar! Ey erken kalkanlar! Yetişin baskın var! Diye haykırdım ve bu haykırışlarımı Medine'nin iki kara taşlığı arasına duyurdum. kendim (yaya olarak hırsızların arkasına) sür'atle koştum. Nihayet onlara yetiştim. Hakîkaten develeri onlar almışlardı. Hemen onlara ok atmaya ve: Ben İbnu'l-Ekva'yım, bu gün de alçakların öleceği gündür! diye bağırmaya başladım. develeri, onlara su içmelerine bile emân vermeden ellerinden kurtardım. Ve develeri sürerek Medine'ye yöneldim. Yolda Peygamber bana karşı geldi.(Beşyüz yahut yediyüz süvari kuvvetiyle yardıma çıkmıştı.) Ben: Yâ Rasûlallah! Bu şakîler susuzdurlar. Ben acele edip su içmelerine meydan vermeden develeri kurtardım. (Şimdi onlar su tedâriki ile uğraşacaklardır). Onların izi üzerine bir askerî birlik gönderseniz! Dedim. üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ekva' oğlu! Sen alacağım aldın, onlara galebe ettin. Artık onlara şiddetle muamele etme! Şübhesiz o kavim şimdi kendi kabileleri içine varmışlar, ziyafet veriliyorlardır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Düşmanı Görüp De İnsanlara İşittirmek İçin Sesinin En Yükseği İle Yâ Sabâhâh Diye Bağıran Kimse