Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1574-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in nasıl telbiye eder olduğunu elbette biliyorum: Allâhumme lebbeyk Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk İnne 'l-hamde ve 'n-ni 'mete leke . hadîsi el-A'meş'ten rivayet etmekte Ebû Muâviye, Sufyân es- Sevrî'ye mutâbaat etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Telbiye Nin Keyfiyeti Bâbı
1575-) Şu'be ibnu'l-Haccâc da şöyle dedi: Bize Süleyman el-A'meş ha­ber verip şöyle dedi: Ben Hayseme'den işittim; o da Ebû Atıyye'den. O da: Ben Âişe'den işittim, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Telbiye Nin Keyfiyeti Bâbı
1576-) Bize Eyyûb (es-Sahtıyânî), Ebû Kılâbe'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah" (sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'na giderken öğle namazını Medine'de, biz de kendisiyle beraber olduğumuz hâl­de dört rek'at kıldı. İkindiyi de Zu’l-Huleyfe'de (kısaltarak) iki rek'at kıldı. Sonra sabaha kadar orada geceledi. Sonra (sallallahü aleyhi ve sellemabahleyin devesine) bindi. Nihayet devesi onu Beydâ yokuşu üzerine doğrult­tu. Rasûlullah, Allah'a hamdetti, tesbîh etti ve tekbîr getirdi. Sonra hacc ile umreye beraberce niyet ederek, telbiye yaptı. Beraberindeki insanlar da hacc ile umreye niyet edip, telbiye eylediler.(Ve böylece ihrama girdiler). Mekke'ye geldiğimizde Rasûlullah insanlara emretti. Onlar ihramdan çıktılar . Nihayet terviye (yani Zu’l-hicce ayının se­kizinci) günü olunca, insanlar hacc için ihrama girdiler. Râvî Enes: Peygamber kendi eliyle ayakta durdukları hâlde birçok kurbanlık de­veler kesip boğazladı. Rasûlullah Medine'de de alacalı iki koç boğaz­ladı, dedi . Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Bâzıları, bu Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da bir adamdan -ki o Ebû Kılâbe'dir veya Hammâd ibn Seleme'dir denildi- o da Enes'tendir, dediler .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Binek Heyvanı Üzerine Binişten Sonra Yapılan Telbiyeden Önce Tahmid, Tesbih Ve Tekbir Yapılacağı Bâbı
1577-) İbnu Umer (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), devesi ayağa kalkıp kendisini dümdüz doğrulttuğu zaman telbiye etti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Binek Vasıtası Kendisini Dümdüz Doğrulttuğu Zaman Telbiye Eden Kimse Bâbı
1578-) Bize Eyyûb es-Sahtiyânî, Nâfi'den tahdîs etti. Nâfi' şöy­le demiştir: İbn Umer Zu'l-Huleyfe'de sabah namazını kıldığı zaman binek devesinin hazırlanmasını emreder, deveye semeri bağlanır, sonra da devesine biner idi. Devesi onu dümdüz yükselttiği zaman, ayakta olarak kıbleye yönelir, sonra da tâ Harem'e ulaşıncaya kadar telbiye eder idi. Harem'e girdikten sonra telbiyeyi keserdi. Nihayet Zu Tu-vâ'ya geldiğinde, burada gecelerdi. Nihayet sabaha girip sabah na­mazını kılınca da (Mekke'ye giriş için) yıkanırdı. İbn Umer, Rasûlullah'ın da böyle yaptığını söyledi . Yıkanmak hakkındaki bu hadîsi Eyyûb'dan rivayet etmekte İsmâîl ibn Uleyye, Abdulvâris'e mutâbaat etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kıble Tarafına Yönelerek Telbiye Etmek Bâbı
1579-) Bize Fuleyh tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: İbnu Umer (radıyallahü anh) Mekke yönüne yola çıkmak istediği zaman, içinde güzel bir koku bulunmayan bir yağ ile yağlanır, sonra Zu’l-Huleyfe Mescidi'ne gelir, orada namaz kılar, sonra bineğine binerdi. Bineği onu ayakta olarak dümdüz doğrulttuğunda telbiye ederdi. Bundan sonra da: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i işte böyle yapar gördüm, der idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kıble Tarafına Yönelerek Telbiye Etmek Bâbı
1580-) Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Bizler ibn Abbâs'ın yanında idik. Oradakiler Deccâl'ı konuşup, Peygamber'in: "Onun iki gözü arasında kâfir yazılmıştır" buyurduğunu zikrettiler. Bunun üzerine İbn Abbâs: Ben Peygamber'den bunu işitmedim. Velâkin Pey­gamber: "Musa'ya gelince; ben onu (Ezrak) vadisinin içinde aşağıya inerken telbiye eder hâlde görüyor gibiyim" buyurdu, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramlının, Vadinin İçine İndiğinde Telbiye Etmesi Bâbı
1581-) Peygamber'in zevcesi Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Peygamber'in beraberinde Veda Haccı için yola çıktık. Ve umre niyetiyle tel­biye ettik. Sonra Peygamber: "Beraberinde hedy, yâni kurbanlık hayvanı bulunan, umre ile birlikte hacca niyet edip telbiye eylesin, sonra da umre ile haccdan birlikte ihramdan çıkıncaya kadar da, ih­ramdan çıkmasın!" buyurdu. Ben hayızlı olarak Mekke'ye geldim. Beyt'i tavaf etmedim; Safa ile Merve arasında sa'y etmedim. Bu du­rumumu Peygamber'e şikâyet tarzında arzettim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ba­na: "Başının saç örgülerini çöz, saçlarını tara, umreyi terk et ve yalnız hacca niyetle telbiye et!" buyurdu. Ben de böyle yaptım. Hacc fiille­rini yerine getirip tamamladığımız zaman, Peygamber beni erkek kardeşim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'in beraberinde olarak, Ten'îm mevkiine gönderdi de, ben oradan umre yaptım. Peygamber: "İşte bu, senin umrenin yeridir" buyurdu. dedi ki: Umre niyetiyle telbiye etmiş olanlar Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y ettikten sonra ihramdan çıktılar. Sonra Minâ'dan dönmelerinin akabinde diğer bir tavaf daha yaptılar. Am­ma hacc ve umreyi cem' edenlere gelince, onlar ancak bir tavaf yap­tılar .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Hayızlı Ve Nifaslı Kadınlar Nasıl İhrama Girerler?
1582-) Bize el-Mekkî ibnu İbrâhîm, İbn Cureyc'den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Atâ şöyle dedi: Câbir (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Alî ibn Ebî Tâlib'e(Yemen'den, beraberinde kurbanlık olduğu hâlde Mekke'ye geldiği zaman) girmiş bulunduğu ihramı üzerinde kal­masını emretti. Atâ yâhud Mekkî dedi ki: Câbir bu hadîsinde Surâka'nın sözünü de zikretmişti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Zamanında Peygamberin İhrama Girmesi Gibi İhrama Girip Telbiye Eden Kimse Bâbı
1583-) Bize Suleym ibnu Hayyân tahdîs edip şöyle dedi: Ben Mervân el-Asfar'dan işittim ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Alî, Yemen'den(Mekke'ye) Peygamber'in yanına geldi. Peygamber, Alî'ye: "Ne niyetle ihrama girip telbiye ettin?" diye sordu. Alî: Pey­gamber'in ihrama girdiği gibi ihrâmlanıp telbiye ettim, dedi. Peygam­ber: "Benim yanımda hedy (yani kurbanlık)olmayaydı (Mekke'ye varınca ziyaret tavafı ve sa'yden sonra tıraş olup) ihramdan çıkardım" buyurdu. Muhammed ibnu Bekr İbnu Cureyc'den şunu ziyâde etti: Enes dedi ki: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Alî'ye: "Yâ Alî! Sen ne niyetiyle ihrama gi­rip telbiye ettin?" diye sordu. Alî: Peygamber'in ihram ve telbiye ettiği gibi, dedi. Peygamber: "Öyleyse sen Beyt'e kurbanlık hediye et ve şu hâlinde olduğun gibi ihrâmlı olarak kal" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Zamanında Peygamberin İhrama Girmesi Gibi İhrama Girip Telbiye Eden Kimse Bâbı
1584-) Bize Muhammed ibnu Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân es-Sevrî, Kays ibn Müslim'den; o da Târik ibn Şihâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Mûsâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'ndan evvel- beni Yemen'deki bir kavme vazife ile göndermişti. Yemen'­den dönüşümde Peygamber'e Bathâ'da ihrâmlı olarak kavuştum. Peygamber bana: "Ne niyetiyle ihrâmlandın?" diye sordu. Ben de: Peygamber'in ihrama girişi gibi ihrâmlanıp telbiye ettim, dedim. Peygamber yine: "Beraberinde herhangi bir hedy var mı?" dedi. Ben: Hayır, yoktur, dedim. üzerine bana tavaf ve sa'y etmemi emretti. Ben de Beyt'i tavaf, Safa ile Merve arasını da sa'y ettim. Sonra Peygamber ihram­dan çıkmamı emretti. Ben de ihramdan çıktım. Akabinde kavmimden bir kadının yanına geldim. O kadın başımı taradı yâhud başımı yıka­dı. zamanındaki bir hacc mevisiminde Mekke'ye) geldi ve şöyle dedi: Allah'ın Kitâbı'nı alırsak, o bize(başlama aka­binde umre ile haccı) tamamlamamızı emrediyor. Yüce Allah: "Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın.." (el-Bakara: 196) buyurdu. Eğer Peygamber'in sünnetini alırsak, o da kurbânı kesinceye kadar ihrama dan çıkmamıştır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Zamanında Peygamberin İhrama Girmesi Gibi İhrama Girip Telbiye Eden Kimse Bâbı
1585-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Biz Rasûlullah'ın beraberin­de, hacc aylarında, hacc gecelerinde ve hacc hâllerinde (Medine'den) çıktık. Nihayet(Mekke'nin hududu olan) Serif mevkiine indik. dedi ki: Rasûlullah, sahâbîlerine doğru çıktı da: "Sizden her kimin beraberinde hedyi (kurbânı) yoksa ve haccını umreye çevirmek isterse, o (haccını feshedip)umre yapsın! Be­raberinde hedyi bulunan da haccını umreye çevirmesin" buyurdu. dedi ki: Peygamber'in bu Öğretmesinden sonra, sahâbîlerinden umreyi alanlar da oldu, terkedenler de bulundu. Âişe dedi ki: Fakat Rasûlullah ile sahâbîlerinden bir takım kimselerin -ki bunlar kuvvet sahibi kişilerdi- kurbanlıkları beraber­lerinde idi. Bunlar(hacci feshedip) umre yapmaya muktedir değiller­di. Âişe dedi ki: Rasûlullah bu emri verdikten sonra(çadıra) benim yanıma girdi. Ben ise ağlıyordum. Rasûlullah: "Ey kadın! Seni ne ağlatıyor ki?" dedi Ben de: Senin sahâbîlerine söylediğin sözünü işittim. Demek ki ben umreden(tavaf ve sa'y edemiyerek) men' olundum, dedim . "Senin hâlin nedir ki?" dedi. Ben: Namaz kılamıyorum, dedim. Rasûlullah: "Bu sana zarar vermez. Sen de ancak Âdem kızlarından bir kadınsın. Allah, bütün Âdem kızları üzerine yazdığı şeyi senin üzeri­ne de yazmıştır. Böyle olunca sen hacca niyetinde sabit ol. Allah sa­na umreyi de nasîb eder" buyurdu. dedi ki: Rasûlullah'ın bu (Veda) haccında Arafat'a çıktık. Nihayet Minâ'ya geldik. Ben de artık temiz olmuştum. Sonra Minâ'dan çıktım. (Ve Mekke'ye gelip) Beyt'e ifâda tavafı yaptım. Âişe de­vam edip dedi ki: Sonra Minâ'dan sonuncu dönüşte, Rasûlullah'ın beraberinde yola çıktım. Rasûlullah Muhassab mevkiine gelip, ko­nakladı. Biz de O'nunla beraber orada konakladık. Rasûlullah, kar­deşim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'i çağırdı ve: "Kızkardeşini haremden çıkar, (hıll ile harem hududunda)um­re niyetiyle ihram ve telbiye yaptır.(Tavaf ve sa'y ettikten)sonra ih­ramdan çıkınız, sonra buraya geliniz. Ben burada ikiniz benim yanıma gelinceye kadar sizleri gözlüyorum" buyurdu. devamla şöyle dedi: Kardeşimle birlikte çıktık. Nihayet (Ten'îm'de) ihrâmlandiktan; tavaf ve sa'yi de yaptıktan sonra, seher vaktinde Rasûlullah'ın yanına geldim. Rasûlullah: "Umreyi bitirdiniz mi?" dedi. Ben de: Evet bitirdik, dedim. üzerine Rasûlullah, sahâbîlerine (Medîne'ye doğru) hareketi ilân etti. İnsanlar hareket ettiler. Rasûlullah da Medîne'ye yönelici olarak yürüdü . dedi ki: Hadîsteki "Dayra", "Dara yadîru dayran" fiilindendir. Bu fiilde "Dara yadûru davran" dahî denilir. Ve (ma'nâsı) "Darra yadurru darran"dır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
1587-) Âişe (radıyallahü anhaa) şöyle demiştir: Bizler Veda Haccı yılında Rasûlullah'ın beraberinde hacca çıktık. Bizden kimimiz umre niyetiyle ihrâmlanıp telbiye etti. Kimimiz hacca ve umreye birlikte niyetle ihrâmlanıp telbiye etti. Kimimiz de yalnız hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Rasûlullah da hacca niyetle ihrâmlanıp telbiye etti. Yalnız hacc niyetiyle ihrama girip telbiye edenler, yâhud hacc ile umreye niyetle cem' eden hacılara gelince, onlar kurbân bayramının ilk günü oluncaya kadar ihramdan çıkmadılar .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1588-) Mervân ibnu'l-Hakem şöyle demiştir: Ben Usmân ve Alî'ye (hacc sırasında) şâhid oldum. Usmân halkı temettü' haccından ve hacc ile umreyi cem' etmekten (tenzîhen) nehyediyordu. Alî bu nehyi görünce, her ikisine birden niyet ederek Lebbeyke bi-umretin ve haccetin diye yüksek sesle telbiye edip ihrâmlandı. Ve: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünnetini kimsenin sözünden dolayı terk edici değilim, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1589-) Abdullah ibnu Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Câhiliye Arabları hacc aylarında umre etmeyi, yeryüzünde işlenen günâhların en büyüğü nev'indendir diye i'tikaad ederlerdi. Ve bunlar Muharrem ayındaki harâmlığı da safer ayına naklederlerdi de: Devenin arkasındaki yara iyi olur, ayak izleri silinir gider, safer ayı da çıkarsa artık umre yapmak işte o zaman umreciye halâl olur derlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîleri ile beraber (zu’l-hicce'nin) dördüncü gecesi sabahında hacc niyetiyle telbiye ediciler olarak (Mekke'ye) geldiler. Peygamber sahâbîlerine, hacclarını umreye çevirmelerini ve (tavaf, sa'y, tıraşla) ihramdan çıkmalarını emreyledi. (Hacc aylarında umre yapmayı bü­yük günâh gördükleri için) hacc aylarında umre ile emredilmesi, kendilerine ağır geldi ve: Yâ Rasûlallah! Bu hangi hılldır; nasıl umredir (İhrâmın ha­ram kıldığı şeyleri bu da halâl kılar mı)? diye sordular. " (Hacc aylarındaki) bu umrenin yerine getirilmesi de bunların hepsini halâl kılar" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1590-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh): Ben (Yemen'den) Peygamber'in huzuruna geldim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ben Ebû Musa'ya (umreyi yerine getir­dikten sonra) ihramdan çıkmayı emreyledi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1591-) Bize İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mâlik tahdîs etti. H ve yine bize Abdullah ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Ibn Umer'den tahdîs etti ki, Peygamber'in zev­cesi Hafsa (radıyallahü anh): Yâ Rasûlallah! İnsanların hâli nedir ki, umre ile ihramdan çıktılar; Halbuki sen umrenden çıkmadın? diye sormuş. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben başımın saçlarını yapışkan bir madde ile telbîd edip top­ladım, kurbânımı da (Ka'be nâmına) kılâdeledim. Artık ben kurbâ­nımı kesmedikçe ihramdan çıkamam" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1592-) Bize Ebû Cemre Nasr ibnu İmrân ed-Dubaiyyu haber verip şöyle dedi: Ben temettü haccı yapmak istedim de insanlar beni temettu'dan nehyetti. Ben de bunu İbn Abbâs'a sordum. O da bana temettü' üzerinde devam etmemi emretti. Müteakiben ben ru'yâmda, bir adamın bana: Temettü', mebrûr bir hacc ve kabul edilmiş bir umredir, demekte olduğunu gördüm. Ben bu ru'yâmı İbn Abbâs'a haber verdim. İbn Abbâs bana: Temettü', Peygamber'in sünnetidir, dedi ve tekrar bana: Yanımda otur da sana kendi malımdan bir pay ayırayım diye ilâve etti. Şu'be dedi ki: Ben Ebû Cemre'ye: İbn Abbâs'ın sana pay vermesinin sebebi nedir? diye sordum. Ebû Cemre: Görmüş olduğum o ru'yâdan dolayı, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1593-) Bize Ebû Şihâb Mûsâ ibn Nâfi' tahdîs edip şöyle dedi: defasında Mekke'ye mutemetti' hacısı olarak umre niyetiyle gel­dim. Terviyeden üç gün evvel Mekke'ye girdik. Mekke ahâlîsinden bâzı insanlar bana: Şimdi senin haccın Mekkeliler'in (az meşakkatli ve az sevâb-ı) haccına dönmektedir, dediler. de hemen Atâ ibn Ebî Rebâh'ın yanına gittim ve kendisin­den fetva istiyordum. Atâ şöyle dedi: Bana Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Kendisi, Peyamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye kurbanlık develer gönderdiği hacc günü, Pey­gamber ile beraber hacc etmiştir. Sahâbîler o günü mufred hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etmişlerdi. Peygamber onlara: "Haccınızı umreye çeviriniz: Beyt'i tavaf, Safa ileMerve ara­sını sa'y etmek ve saçlarınızı kısaltmak suretiyle ihramlarınızdan çı­kınız. Sonra ihrâmsız olarak Mekke'de ikaamet ediniz. Tâ terviye (yani Zu’l-hicce'nin sekizinci) günü olduğu zaman hacc niyetiyle ihrama girip, telbiye ediniz. Ve evvelki ihrâmlanmış olduğunuz mufred hac­cınızı (böylece) temettü' haccı yapınız" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Biz ilk ihrama girişimizde hacc diye isimlendirdiğimiz hâlde, o haccımızı nasıl mut'a' (yani umre) yaparız? dedi­ler. "Siz benim emrettiğim şeyi yapınız! Eğer ben de kurbân sevk etmemiş olaydım, muhakkak size emrettiğim gibi yapardım. Lâkin şim­di kurbânım varacağı yere ulaşıncaya (yani Minâ'da kesilinceye) ka­dar, ihrâmlıya haram olan şeylerden hiçbirisi bana halâl olmaz" buyurdu. üzerine sahâbîler de Peygamber'in emrettiği gibi yaptılar .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1594-) Saîd ibnu'l-Müseyyeb şöyle demiştir: Alî ibn Ebî Tâlib ile Usmân ibn Affân (radıyallahü anh) Usfân mevkiinde bulunurlarken, mut'a (yani temettü') hakkında ihtilâf ettiler. Alî, Usmân'a: Sen, başka değil; ancak Peygamber'in yapmış olduğu bir işten nehyetmek istiyorsun, dedi. İbnu'l-Müseyyeb dedi ki: Alî, Usmân'ın bu nehyini görünce, umre ile haccı birlikte niyetle ihram edip, telbiye etti" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü, Ikran, İfrad Hacclarının Beyânı İle Beraberinde Hedy Kurban Bulunmayan Kimseler İçin Haccın Feshedilmesi Ve Umreye Çevrilmesinin Cevazı Bâbı
1595-) Ben Mucâhid ibn Cebr'den işittim, şöyle diyordu: Bi­ze Câbir ibnu Abdillah (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Bizler Rasûlullah'ın beraberinde ve Lebbeyke Allâhumme, Lebbeyke bihacc diyerek Mekke'ye geldik. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere, bu haccımızı umre yapma­mızı emreyledi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Hacc Niyetiyle İhrama Girip Telbiye Eden Ve Haccın Nevini İsimlendirip Tayin Eden Kimse Bâbı
1596-) Katâde şöyle demiştir: Bana Mutarrıf tahdîs etti ki, İmrân ibn Husayn(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında temettü' haccı yaptık. Kur'ân da (temettü'un câizliği hakkında) in­di. Bir adam da kendi re'yi ile dilediği şeyi söyledi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü Bâbı .
1597-) Ve Ebû Kâmil Fudayl ibnu Huseyn el-Basrî (237) şöyle de­di: Bize Ebû Ma'şer tahdîs etti. Bize Usmân ibnu Gıyâs, İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs (radıyallahü anh), hacc nıut'a'sından sorulduğunda o şöyle dedi: Veda Haccı'nda Muhacirler, Ensâr ve Peygamber'in zevceleri ihrama girip telbiye ettiler. Biz de ihrama girip telbiye ettik. Mekke yakınına geldiğimiz zaman Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hedy kılâdeleyip beraberinde getirmiş olanlar müstesna, hacc niyetiyle yaptığınız ihram ve telbiyelerinizi umreye çeviriniz!" buyurdu. Beyt'i tavaf, Safa ile Merve'yi sa'y edip (ihramdan çık­tık), kadınlara geldik ve âdetimiz olan dikişli elbiseleri giydik. Rasûlullah: "Kurbanlığa kılâde ve nişan takmış olan kimselere, kurbân varacağı yere ulaşıncaya (yani Minâ'da kesilinceye) kadar ihramın ha­ram kıldığı şeylerden hiçbiri halâl olmaz" buyurdu. bizlere zu’l-hiccenin sekizinci terviye günü öğlenin ardından hacc için ihrama girmemizi emretti. Nihayet biz Arafat'ta vak­fe, Müzdelife'de geceleme, bayram günü Minâ'da cemre atma ve tıraş gibi hacc rmenseklerini bitirip de akabinde Mekke'ye geldiğimiz, Beyt'i tavaf, Safa ile Merve arasım sa'y ettiğimiz zaman, artık bizim haccımız tamâm olmuş ve üzerimize kurbân vâcib gelmiştir. Nitekim Yü­ce Allah şöyle buyurdu: Kim hacca kadar umre ile fâidelenmek isterse kolayına ge­len bir kurbânı keser. Fakat onu bulamazsa hacc günlerinde(ihrâmlı olarak) üç, döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere oruç tutmak (vâcib olur ki), bunlar tam on gün eder. Bu, ailesi Mescidi Haram 'da bu­lunmayanlara âiddir. Allah'tan ittikaa edin ve bilin ki, Allah, cezası cidden çetin Olandır"(el-Bakara: 196). "Döndüğünüz”ta'bîri, "Memleketlerinize döndüğünüz zaman" demektir. Kurbân olarak bir davar kâfi gelir. Böy­le yapanlar bir yılda iki büyük İbâdeti, hacc ile umre arasını birleştirmişlerdir. Çünkü Yüce Allah kendi Kitâb'ında hacc ile um­reyi cem' etmeyi indirmiş, Peygamber'i de bunu şeriat ve kaanûn yapmış ve temettu'u Mekke ahâlîsinden başka olan insanlar için mu­bah kılmıştır. Allah: “Bu hüküm, ailesi Mescidi Harâm'da bulun­mayanlara âiddir..."(el-Bakara: 196) buyurdu. Yüce Allah'ın Kitâbı'nda (el-Bakara: 197) zikretmiş olduğu hacc ayları ise, şevval, zu’l-ka'de ve zu’l-hicce'dir. Her kim bu aylar içinde umre ile fâidelenirse, ona bir kurbân kesmek yâhud oruç tutmak vâcib olur . cinsî münâsebet;el-Fusûkالْ, ma'siyetfer; el-Cidâl ise kav­ga etmek'tir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Yüce Allahın: ... Bu, Ailesi Mescid-i Harâmda Bulunmayanlara Âiddir. Allahtan İttikaa Edin Ve Bilin Ki Allah, Cezası Cidden Çetin Olandır El-bakara: Kavlinin Tefsiri Bâbı
1598-) Bize Eyyûb (es-Sahtiyânî), Nâfi'den haber verdi. O şöyle demiştir: İbnu Umer (radıyallahü anh), Harem'in en yakın hudûd mevkiine girdiği zaman telbiyeyi keser. Sonra Zû Tuvâ'da geceyi geçirir, sonra orada sabah namazını kılar ve (Mekke'ye girmek için de) yıkanırdı. İbnu Umer, Allah Peygamberi'nin de böyle yapar idiğini söylerdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekkeye Girme Sırasında Yıkanmak Bâbı
1599-) Ubeydullah şöyle demiştir: Bana Nâfi' haber verdi ki, ibnu Umer(radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Zû Tuvâ mevkiinde geceyi geçirip sa­baha ulaştı. Sonra (gündüzleyin) Mekke'ye girdi demiştir. Nâfi': İb­nu Umer de böyle yapardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekkeye Gündüzleyin Yahud Geceleyin Girilmesi Nin Meşruluğu Bâbı
1600-) Bana Mâlik,Nâfi'den tahdîs etti ki, İbn Umer (radıyallahü anh): Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke'ye Seniyyetu'l-UIyâ'dan girer ve(çıkarken de) Seniyyetu's-Suflâ'dan çıkar idi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramlının Mekkeye Nereden Gireceği Bâbı
1601-) Bana Müsedded ibnu Muserhed el-Basrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Yahya(ibn Saîd el-Kattân), Ubeydullah'tan; O da Nâfi'den tahdîs etti ki, İbn Umer (radıyallahü anh): Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye Kedâ de­nilen Bathâ'daki Seniyyetu’l-UIyâ' yolundan girdi;(çıkışta da) Kudâ denilen es-Seniyyetu's-Suflâ yolundan çıktı, demiştir . Abdillah el-Buhârî dedi ki; Müsedded, ismi gibi sağlamlaştırılmış dosdoğru bir zâttır denilir idi. Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Ben Yahya ibnü Maîn'den işittim, şöyle diyordu: Ben Yahya ibn Saîd el-Kattân'dan işittim, şöyle diyordu: Şayet ben evinde Müsedded'e gelsem de ona hadîs söyle­sem, o buna elbette lâyıktır; ben, kitâblarım yanımda olmuş yâhud Müsedded'in yanında bulunmuş olsun, buna aldırmam .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1602-) Bize Sufyân ibnu Uyeyne, Hişâm ibn Urve'den; o da Bâbası Urve'den; o da Âişe (radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mek­ke'ye geldiği zaman, içeriye Mekke'nin yüksek tarafından girmiş; çı­karken de aşağı tarafından çıkmıştır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1603-) Bize Hişâm ibn Urve, Bâbası Urve'den; o da Âişe (radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki (o şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih yılında Mekke'­ye Kedâ Tepesi yolundan girdi. Çıkarken de Mekke'nin yukarı tara­fındaki Kudâ'dan çıktı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1604-) Bize Amr, Hişâm ibn Urve'den; o da Bâbası Urve'den; o da Âişe (radıyallahü anha)'den: "Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) feth yılında Mekke'ye, Mekke'nin yüksek tarafındaki Kedâ yolundan girdi" diye tahdîs etti. Hişâm dedi ki: Urve, Mekke'ye Kedâ ve Kudâ yollarının her ikisinden de girer idi. En çok da Kedâ yolundan girerdi. Bu Kedâ yolu, O'nun ineceği yere en yakın olanı idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1605-) Urve: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih yılında Mekke'nin yüksek tarafından Kedâ'dan girdi, demiştir. Hişâm: Urve de ekseriya bu Kedâ'dan girer idi. Halbuki bu yol, kendi menziline iki yolun en yakını İdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1606-) Bize Hişâm, Bâbası Urve'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih yılında Kedâ yolundan girdi, diye tahdîs etti. Hişâm: Urve, bu yolların her ikisinden de Mekke'ye girer idi. En çok girmekte olduğu yolu da bu ikisinin kendi evine en yakını olan Kedâ'dan idi . Abdilîah el-Buhârî: Kedâ ve Kudâ, Mekke'de iki yer ismi­dir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: İhramlı Mekkeden Çıkışta Nereden Çıkar?
1607-) Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan işittim; şöyle dedi: Kureyş tarafından Ka'be bina olunurken, Peygamber ile amucası Abbâs gidip, birlikte taşları omuzlarında taşıyorlardı. Abbâs Peygamber'e: İzârını çıkar da boynun üzerine koy, dedi. İzârını çıkarıp koyacağı sırada hemen yere düştü. Ve iki gözü semâya dikilerek; Abbâs'a: "îzârımı bana göster" dedi. Akabinde izârını alıp onu kendi üzerine bağ­ladı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Ve Mekkenin En Meşhur Binası Olan Kâbe’nin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Tefsiri Bâbı:
1608-) Muhammed ibn Ebî Bekr'in oğlu Abdullah, Abdullah ibn Umer'e, Âişe'den haber vermiştir: Peygamber'in zevcesi Âişe şöyle demiştir: Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem), ben Âişe'ye hitaben: ''Kavmin Kureyş'in Ka'be'yi bina ederlerken, İbrâhîm Pey­gamber'in koyduğu temellerden bir kısmını terkederek kısalttıkları­nı bilmez misin?" dedi. Yâ Rasûlallah! Sen Ka'be'nin duvarlarını İbrâhîm'in temel­leri üzerine döndürmez misin? dedim. "Kavminin zamanı kâfirlik devrine yakın olmasaydı, muhak­kak ben Ka'be 'nin duvarlarını İbrâhîm'in temelleri üzerine yapardım'' buyurdu . ibnu Umer: Vallahi Âişe bu sözü muhakkak Rasûlullah'tan işitmiştir. -Ben Rasûlullah'ın Hicr'a yakın bulunan o iki Ka'be köşesini isti'lâmı terkettiğini sanmam; ancak şu var ki, herhalde Beyt, İbrâhîm'in temelleri üzere tamâm olmamıştır, demiş (böylece Âişe'yi te'yîd etmiş)tir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Ve Mekkenin En Meşhur Binası Olan Kâbe’nin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Tefsiri Bâbı:
1609-) Bize Eş'as, el-Esved ibn Yezîd'den tahdîs etti ki, Âişe(radıyallahü anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber'e İsmâîl Hicri'nin duvarından sorup: Bu duvar Beyt'ten midir? dedim. Rasûlullah: "Evet, duvar Beyt 'tendir" buyurdu. Ben yine: Kureyş için ne mâni' vardı ki duvarı yani Hıcr'i Beyt'in içine katmadılar? dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kavmin olan Kureyş'in bu Hıcr'ı, Ka'be'ye girdirmeye ve Ka'­be içine katmaya büdçeleri kısa gelip yetmedi" buyurdu. yine: Ka'be'nin kapısı neden bu kadar yüksektir? diye sordum. : "Senin kavmin, dilediklerini Ka'be'ye girdirmeleri, diledik­lerini de girmekten men' etmeleri için böyle yaptılar. Eğer kavmin Câhiliyet devrine yakın olmasaydı, Hıcr'ın duvarını Beyt'e katmak ve Beyt'in kapısını yer seviyesine indirmek isterdim. Fakat duvarı Beyt 'e girdirmem ve Ka 'be kapısını yer seviyesine indirmemden ötü­rü, onların gönüllerinin kırılmasından endîşe ederim" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Ve Mekkenin En Meşhur Binası Olan Kâbe’nin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Tefsiri Bâbı:
1610-) Bize.Ebû Usâme, Hişâm'dan; o da Bâbası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle bu­yurdu: "Eğer senin kavminin küfrden ayrılması yeni olmasaydı, ben elbette Beyt'i bozar, sonra onu İbrâhîm Peygamber'in temeli üzeri­ne bina ederdim. Şübhesiz Kureyş Beyt 'in binasını kısattmıştır ve Beyt için bir half yânı kapı yapmıştır. (Diğer zabta göre mütekellim zamîri ile: Ben ona bir half yani bir kapı yapardım)" buyurdu. Muâviye Muhammed ibn Hazım şöyle dedi: Bize Hişâm, "Halfen", yani bir kapı diye tahdîs etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Ve Mekkenin En Meşhur Binası Olan Kâbe’nin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Tefsiri Bâbı:
1611-) Bize Cerîr ibn Hazım tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yezîd ibnu Rûmân, Urve'den; o da Âişe (radıyallahü anha)'den tahdîs etti ki, Peygam­ber (sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe'ye hitaben şöyle buyurmuştur: "Yâ Âişe! Senin kavmin Câhiliyet.devrine zamanca yakın olmayaydı, ben Beyt'in yıkılmasını emrederdim ; o da yıkılırdı. Sonra Beyt'ten dışarıda bırakılan Hıcr'ı, Beyt'e katar ve kapısını da yere yapışık yapardım. Bir de Beyt'e biri şark tarafında, öbürü de garb tarafında olmak üzere iki tane kapı koydururdum. Bu suretle de Beyt'i, İbrâhîm Peygamber'in temeline ulaştırmış olurdum". İşte Abdullah ibn Zubeyr'i Beyt'i yıkmaya ve yeniden inşâya sevk eden sebeb, Âişe'nin haber verdiği Peygamber'in bu arzu­sudur, demiştir. ibn Hazım dedi ki: Bana Yezîd ibn Rûmân: İbn Zubeyr, Beyt'^yıktığı ve yeniden bina ettiği zaman, ben de hâzır bulundum. O, Hıcr'dan bir mıkdârını Beyt'e katmıştı. Bu sırada ben, İbrâhîm Peygamber'in deve hörgüçleri gibi olan temel taş­larını gördüm, dedi. dedi ki: ben de Yezîd'e: İbrâhîm'in bu temellerinin yeri neresidir? diye sordum. Yezîd: Şimdi onu sana göstereyim, dedi. Ben kendisiyle beraber Hıcr'e girdim. O bana: İşte şurasıdır, diye Hıcr'ın aslî hududunun bulunduğu bir yer işaret edip gösterdi. dedi ki: Ben Hıcr'den olan bu yerin altı zıra' yâhud ona yakın mikdâr olduğunu takdîr ettim .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Ve Mekkenin En Meşhur Binası Olan Kâbe’nin Fazileti İle Yüce Allahın Şu Kavlinin Tefsiri Bâbı:
1612-) İbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi günü şöyle buyurdu: "Şübhesiz bu beldeyi Allah, Harem kılmıştır. (Bu hürmetten dolayı)onun dikeni kesilmez, av hayvanı ür­kütülmez, yitik eşyası el uzatılıp alınmaz, ancak i'lân edip sahibini bulmak için muhafaza edilir" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Hareminin Fadlı Ve Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı
1613-) Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh)'den, Usâme: Yâ Rasûlallah! Yarın Mekke'de nereye ineceksin, kendi evi­ne mi? diye sormuştur. aleyhi ve sellem): "Akîl burada evlerden yâhud yurdlardan birşey bıraktı mı?" buyurdu. anhâvî bunu tefsir ederek dedi ki:) Akîl ve kardeşi Tâlib, Ebû Tâlib'e mîrâsçı oldular. Halbuki Ca'fer ile Alî (radıyallahü anh), Ebû Tâlib'e mirasçı olmadılar. Çünkü Ca'fer ile Alî müslümân idiler. Akîl ile Tâlib ise kâfir idiler . ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh): Mü'min, kâfire vâris olmaz, der idi . Şihâb da şöyle dedi: Selef âlimleri Yüce Allah'ın şu âyetindeki velayeti, mîrâs velayeti ile tefsîr ederlerdi: "Îmân edip hicret eden­ler, Allah yolunda mallarıyle, canlarıyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıp yardım edenler, işte onlar biribirlerinin (mîrâsta) velîleridirler. Îmân getirip de hicret etmeyenlere ise, hicret ede­cekleri zamana kadar, sizin onlara hiçbirşey ile velayetiniz yoktur.(Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterler­se, yardım etmek üstünüze borçtur. Şu kadar ki, sizinle aralarında muahede bulunan bir kavm aleyhinde değil. Allah yapacaklarınızı hakkıyle görücüdür" (el-Enfâl: 72).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mekke Evlerinin Miras Edilmeleri, Satılıp Alınmalarının Hükmü Ve Bütün İnsanların Hassaten El-mescidül-haremde Müsavi Oldukları Bâbı
1614-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Minâ'dan- Mekke'ye gelmek istediğinde: "Yarın inşâallah menzilimiz Kinâne oğulları yurdunda olacaktır ki, orada Kureyş ile Kinâne oğul­lan küfr üzerinde ahidleşmişlerdi" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Mekkeye İnmesi Bâbı
1615-) Bize el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bana ez-Zuhrî, Ebû, Seleme'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygam­ber (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'da iken kurbân kesme gününün üçüncüsünde şöyle bu­yurdu: "Bizler yarın Kinâne oğulları yurduna ineceğiz ki, orada Kureyş ile Kinâne oğulları küfr üzerine yeminleşip ahidleşmişlerdi." ki: Peygamber bu Kinâne oğullan yurdu demekle, Muhassab mevkiini kasdetmiştir. Bu ahidleşme, Kureyş ile Kinâne oğul­ları arasında, Hâşim oğulları'yle Abdulmuttalib oğulları -yâhud Muttalib oğulları- aleyhine, Peygamber'i kendilerine teslîm edinceye (itaatli kılıncaya) kadar onlarla kız alıp vermemek, alışveriş yapma­mak üzere yazılmıştı . Selâme ibn Ravh, Ukayl ibn Hâlid ile Yahya ibn Dahhâk'tan, onlar da el-Evzâî'den olmak üzere söyledi ki, Evzâî: Bana ibn Şihâb haber verdi demiştir. Bu Selâme ile Yahya: Hâşim oğulları ve Muttalib oğulları diye söylediler. Ebû Abdillah el-Buhârî: Muttalib oğullan ta'bîri daha doğrudur, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Mekkeye İnmesi Bâbı
1617-) Bize el-Leys, Ukayl'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Âişe'den tahdîs etti. ve yine bana Muhammed ibn Mukaatil tahdîs edip şöyle de­di: Bana Abdullah ibn Mübarek haber verip şöyle dedi: Bize Muhammed ibn Ebî Hafsa, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den haber verdi ki, Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Müslümanlar, ramazân farz kılınmadan ev­vel Âşûrâ(Muharremin onuncu) günü oruç tutarlardı. Ve o günü Ka'be'ye (yeni) örtü örterlerdi. Allah ramazân orucunu farz kılınca Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Âşûrâ orucunu tutmak isteyen, onu yine tutsun; onu terketmek isteyen de onu ter ketsin" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
1618-) Bize İbrâhîm ibn Tahmân, el-Haccâc ibnu Haccâc'dan; o da Katâde'den; o da Abdullah ibnu Ebî Utbe'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ye'cûc ve Me'cûc'un çıkmasından sonra da Beyt elbette hacc edilecek ve umre yapılacaktır" buyurmuştur . hadîsi Katâde'den rivayet etmekte Abdullah ibnu Ebî Utbe'-ye, Ebân ibnu Yezîd ile İmrân el-Kattân mutâbaat etmişlerdir . ibn Mehdî de Şu'be'den; o da Katâde'den sene­diyle "Beyt hacc edilmez oluncaya kadar kıyamet kopmaz" dedi de­miştir. Birinci rivayet (isimleri zikredilen zâtların o lâfızda ittifak ettikleri için) daha çoktur. Şu'be ise bu ikinci lâfızla infirâd etmiştir. Katâde Abdullah ibn Ebî Utbe'yi işitti, Abdullah ibnu Ebî Utbe de Ebû Saîd'i işitti (böylece Katâde'nin tedlîs töhmeti kalktı) .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı
1619-) Bize Sufyân (es-Sevrî) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Vâsıl el-Ahdeb tahdîs etti ki, Ebû Vâil: Ben Şeybe'ye geldim, demiştir. H ve bize Kabîsa tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân es-Sevrî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den tahdîs etti. Ebû Vâil şöyle dedi: Ben bir kerre Şeybe ibn Usmân el-Hacebî ile Ka'be içindeki bir serîr üzerin­de oturdum. Şeybe bana dedi ki: Şu kürsîye Umer ibn Hattâb (radıyallahü anh) da oturmuştu: Konuşma arasında bana: Ka'be içinde altın, gümüş, ne kadar kıymetli eşya varsa bunların hiçbirini bırakmayıp, hepsini fakirler arasında taksîm edeyim diye düşünmüşümdür, demişti. de: Ey Mü'minlerin Emîri! Senin iki arkadaşın Rasûlullah ile Ebû Bekr bu işi yapmadılar, dedim. Onlar mürüvvet sahibi iki kâmil insandırlar. Ben de onların izine uyarım(onların işlemedikleri bir şeyi ben de işlemem), dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabe Örtüsü Nde Tasarrufun Hükmü Bâbı
1620-) Bana İbnu Ebî Muleyke; ona da İbn Abbâs (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ka'be'yi yıkacak olan o apışık, iri ayaklı, koyu siyah Habeşli'yi Ka'be'nin (duvar) taşlarını birer birer koparır hâlinde görür gibiyim" buyurmuştur . Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem):" (Zamanın sonun­da) Ka'be'yi Habeşliler'den iki cılız bacaklı birisi tahrîb eder" buyurdu, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabenin Zamanın Sonunda Yıkılması Bâbı
1622-) Bize Sufyân es-Sevrî, el-A'meş'ten; o da İbrâhîm ibn Yezîd en-Nahaî'den; o da Abis ibnu Rabîa'dan haber verdi ki, Umer (radıyallahü anh) -bir haccında- Haceri Esved'e yaklaşıp onu öpmüş ve akabinde: Ben çok iyi biliyorum ki, sen zarar veremez, menfaat veremez bir taş parçasısın. Eğer Peygamber'in seni öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: El-hacerul-esved Hakkında Zikredilen Şeyler Bâbı
1623-) İbn Umer (radıyallahü anh) şöyle demiştir:(Mekke'nin fethi günü) Rasûlullah, Beyt'e girdi. Beraberinde Usâme ibn Zeyd, Bilâl ve Usmân ibn Talha da girdiler. Üzerlerine Beyt'in kapısını kapadılar. (Bir müddet sonra) kapıyı açtıklarında içeriye ilk giren ben oldum. Ve Bi­lâl'e kavuştum. Bilâl'e: Rasûlullah Beyt'in içinde namaz kıldı mı? diye sordum. Yemen tarafındaki ilk iki direk arasında kıldı, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabenin Kapısının Kapatılması Ve İçeriye Giren Kimsenin Beytin Nahiyelerinden Hangisinde İsterse Namaz Kılabileceği Bâbı
1624-) Nâfi' şöyle demiştir. îbn Umer,Ka'be'ye girmek isteyip girdiğinde, mukaabil tarafa doğru yürürdü. Kapıyı sırtı tarafında kı­larak ilerlerdi. Nihayet yüzü tarafındaki duvarla kendi arasında üç zirâ'ya yakın bir uzaklık kalınca, Bilâl'in: Rasûlullah burada namaz kıldı, diye haber verip gösterdiği yeri kasdederek, orada namaz kı­lardı. Maamâfîh hiçbir kimse için Beyt'in, istediği herhangi bir cani­binde namaz kılmakta be's yoktur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabe İçinde Namaz Kılmak Bâbı
1625-) Abdullah ibnu Ebî Evfâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (kaza) umre (sallallahü aleyhi ve sellemini) yaptı. Bunda Beyt'i tavaf edip, Makaam'ın arkasında iki rek'at namaz kıldı. Yanında kendisini insanlardan per­deleyen bir kimse de bulunuyordu. O koruyucu ve gözcü olan kişiye birisi gelip: Rasûlullah bu umresinde Ka'be'ye girdi mi? diye sordu. Oda: Hayır(girmedi), diye cevâb verdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kabe Binasının İçine Girmeyen Kimse Bâbı
1627-) İbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah, sahâbîleriyle (beraber kaza umresi için Mekke'ye) geldi. Müşrikler kendi kendi­lerine: Muhammed sizin üzerinize geliyor, hâlleri şu ki Yesrib'in humması onları zayıflatmış! dediler. Peygamber bunun üzerine sahâbîlerine tavaf ın ilk üç şavtında koşmalarını, Yemen tarafındaki iki köşe arasında da (mu'tâd yürüyüşle) yürümelerini emretti. Peygamber'i, tavafın bütün şavtlarında koşmalarını emretmekten men' eden bir şey varsa, o da ancak sahâbîlerine şefkatından ibarettir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kabeyi Tavafta Remel Yanı Kısa Adımlarla Hızlı Yürüyüşünün Başlaması Nasıl Oldu?