Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

3504-) Bize Ebu'z-Zinâd, Abdurrahmân'dan tahdîs etti: o da Ebû Hureyre'den işittiğini tahdîs etmiştir.Ebû Hureyre (radıyallahü anh) de Rasûlüllah'tan şöyle buyururken işitmiştir: oğulları'ndan emzikli bir kadın bir gün oğlan çocuğunu emzirdiği sırada yanından yakışıklı bir süvârî geçti. Kadın: Yâ Allah, oğlumu bunun gibi olmadan öldürme! dedi. Çocuk hemen: Yâ Allah, beni bunun gibi yapma, dedi de sonra tekrar memeye döndü. sefer oradan sürüklenen ve kendisiyle oynanan bir kadın geçirildi. Çocuğun annesi: Yâ Allah, oğlumu bu kadın gibi yapma, dedi. Oğlu yine: Yâ Allah, beni bu kadın gibi yap! dedi. çocuğuna: Niçin böyle dedin? diye sordu da çocuk şöyle dedi:) O süvariye gelince, o bir kâfirdir. O kadına gelince: Sahipleri ona: Sen zina ettin, diyorlardı da o Hasbiye'llâhu ( = Allah bana yeter) diyordu; sâhibleri ona: Sen hırsızlık yapıyorsun diyorlardı da, o yine Hasbiye'llâhu ( = Allah bana kâfidir) diyordu".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3505-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyIe buyurdu: "Susuzluk kendisini öldürmeye yaklaştırmış bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp durduğu sırada onu İsrâîl oğulları fahişelerinden birisi gördü, hemen ayakkabısını çıkardı da onunla köpeğe su içirdi. İşte bu işi sebebiyle o fahişenin günâhları mağfiret olundu".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3506-) - Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da İbn Şihâb'dan; o da Humeyd ibn Abdirrahmân'dan tahdîs etti: O, Muâviye-tu'bnu Ebî Sufyân'dan, hacc yaptığı yıl minber üzerinde hutbe yaparken işitmiştir. Muâviye bu arada bir muhafız askerinin elinde bulunan bir tutam saç demetini el uzatıp aldı da şöyle dedi: Ey Medîne ahâlîsi! Sizin âlimleriniz nerededir? Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, o, şu elimdeki gibi saçlar (ı takınmak)tan nehyediyor ve "İsrâîl oğulları, ancak onların kadınları şu takma saçları edindikleri zaman helak olmuşlardır" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3507-) Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Şu muhakkak ki, sizden evvel geçen ümmetler içinde (Allah tarafından) kendilerine haber ilham olunan kimseler vardı. Şu da muhakkak ki, eğer benim şu ümmetim içinde onlardan bir kimse bulunursa şübhesiz o Omer ibnu'l-Hattâb'dır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3508-) Ebû's-Sıddîk en-Nâcî'den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"îsrâîl oğulları içinde doksan dokuz insan öldürmüş olan bir kimse vardı. Sonra bu adam evinden çıkıp (zamanın âlimlerine: Benim için tevbe var mıdır? diye) soruyordu. Bir rahibe vardı da ona: Benim için tevbe var mıdır? diye sordu. Râhib: Hayır yoktur, diye cevâb verdi. cevâb üzerine kaatil onu da öldürdü. Sonra bu adam yine sormağa başladı. Sorduklarından biri ona: Sen fulân karyeye ve oradaki fulân ma'bede git, dedi. da o karyeye giderken yolda ona ölüm erişti. Tevbekâr olmak için göğsünü, gittiği karyeye doğru yöneltip, öldü. Şimdi rahmet melekleriyle azâb melekleri orada çekişmeye başladılar... Bunun üzerine Allah, tevbe için gideceği köye: "Biraz yaklaş!" diye; ölen kimsenin kendi köyüne de: "Biraz uzaklaş!" diye vahyetti. Rahmet ve azâb meleklerine de: Haydi şimdi her iki taraf arasındaki uzaklığı ölçün de mukaayese ediniz, diye emretti. Ölen o kimse tevbe köyüne bir karış daha yakın bulundu da, bu sebeble mağfiret olundu".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3509-) Bize Alî ibn Abdillah tahdîs etti: Bize Suyân tahdîs etti: Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rac'dan; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazım kıldırdı, sonra yüzünü insanlara karşı yöneltti de şöyle buyurdu: (İsrâîl oğullarından) bir kimse bir öküzünü önüne katıp sürer giderken, birden öküze bindi ve ona deynekle vurdu. Bunun üzerine o hayvan: Şübhesiz biz bunun için yaratılmadık, bizler ancak tarla sürmek için yaratıldık, dedi". bu haberden taaccüb ederek: Subhânallah! Söz söyleyen bir öküz! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Ben hayvanın böyle söylediğine inanıyorum, Ebû Bekr ile Omer de inanıyorlar" buyurdu. Hureyre dedi ki:) Rasûlüllah bu kıssayı naklettiği sırada Ebû Bekr ile Omer orada cemâat içinde değillerdi. yukarıki senedle) Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bir adam koyun sürüsü içinde bulunduğu sırada birden kurt hücâm etti de, o sürüden bir koyunu alıp götürdü. Çoban koyunu aradı, nihayet onu kurttan kurtardı. Bunun üzerine kurt, o adama: Sen bu koyunu(şimdi) benden kurtardın! Fakat yırtıcı hayvanlar gününde, koyunun benden başka çobanı bulunmadığı o günde koyunu benden kim kurtaracak? dedi" kıssa üzerine insanlar yine: Subhânallah! Kelâm edip söz söyleyen bir kurt! dediler. Rasûlüllah: "Ben kurdun böyle söylediğine inanıyorum, Ebû Bekr ile Omer de inanıyorlar" buyurdu. Ebû Bekr'le Omer orada değillerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3510-) Buhârî dedi ki: Ve bize Alî tahdîs etti: Bize SufyâivMıs'ar'dan; o da Sa'd ibn İbrahim'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den bunun benzerini tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3511-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: (İsrâîl oğulları'ndan) bir kişi öbür kişiden, ona âid olan bir akarı satın aldı. Akarı satın alan kimse satın aldığı akarında içi altın dolu bir testi buldu. Akarı satın alan kimse, satana: Şu altınlarını benden al. Çünkü ben senden yalnız bu toprağı satın aldım, altınları satın almadım, dedi. eski sahibi olan kimse de müşterisine: Ben sana bu toprağı içindeki şeylerle beraber sattım, dedi. Bu sefer satan ile satın alan, üçüncü bir kimseye varıp muhakeme oldular. Kendisine muhakeme için vardıkları kimse de bunlara: Sizin oğlunuz kızınız var mı? diye sordu. Bunların biri: Benim bir oğlum var, dedi. Ötekisi de: Benim bir kızım var, dedi. Hakem kılınan kişi: Bu oğlana bu kızı nikâh ediniz ve yeni evlilere bu altından bir kısmını harcayınız, bir kısmını da kendinize sadaka yapınız, diye hükmetti!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3512-)  Sa'd ibn Ebı Vakkaas, Usâme ibn Zeyd'e: Sen Rasûlüllah'tan tâûn hastalığı hakkında ne duydun? Diye soruyordu. de: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Tâûn bir azâbdır. İsrâîl oğulları 'ndan bir taife üzerine yahut sizden önce geçen bir ümmete gönderilmiştir. Siz bir yerde tâûn çıktığını işittiğiniz zaman, o tâûnlu yere gitmeyiniz. Sizin bulunduğunuz yerde tâûn meydana gelirse, tâûndan kaçmak için oradan çıkmayınız". Ebu'n-Nadr: "Sakın sizleri oradan hiçbir sebeb çıkarmasın, bu takdîrde o muhakkak taundan kaçmak için olur ki, bu, kesin surette yasaktır" şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3513-) Peygamber'in zevcesi Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'a taundan sordum da O bana şöyle haber verdi: "Şübhesiz tâûn bir azâbdır. Allah onu dileyeceği kimseler üzerine gönderir. Ve yine muhakkak ki, Allah tâûnu mü'minler için şehîdlik sebebi bir rahmet kılmıştır. Bir yerde tâûn vâki' olur da orada bulunan mü'min, sabrederek ve sabrının sevabını ümîd ederek, bu tâûnun yalnız Allah 'ın takdir ettiği kimselere isabet eder olduğunu bilerek bulunduğu şehirde eğlenirse, muhakkak ona şehîd ecrine benzer sevâb olur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3514-) Âişe(r. anha) şöyle demiştir: Kureyş'i, Mahzûm oğulları'ndan olup da hırsızlık etmiş bulunan kadının durumu hüzünlendirmişti. Birisi: Bu kadın hakkında Rasûlüllah ile kim konuşur? dedi. Diğer birtakımları: Bu kadına şefaat sözünü, Rasûlüllah'ın sevgilisi olan Usâme ibn Zeyd'den başka hiçbir kimse söylemeye cesaret edemez, dediler. Usâme,.Rasülullah'la bu hususta konuştu. Bunun üzerine Rasûlüllah, Usâme'ye: "Sen, fenalıkları men' için Allah'ın ta'yîn ettiği cezalardan bir cezanın affı hakkında şefaat mı etmek istiyorsun!" buyurdu. Sonra kalkıp bir hutbe îrâd etti. Sonra şöyle buyurdu: "Sizden evvel gelip geçen ümmetleri ancak şu hâlleri helâk etmiştir: Onlar içlerinde şeref li bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, onu cezalandırmazlardı, fakat aralarında zaîf olan kimseler çaldığı zaman o zaîflere ceza verirlerdi. Allah'ayemîn ederim ki, şayetMuhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse, hiç tereddüd etmeden muhakkak onun elini de keserdim".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3516-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Şimdi ben Peygamber'in yüzüne bakıyor gibiyim: O, peygamberlerden bir peygamberi hikâye ediyordu ki, kavmi onu dövmüş de kan içinde bırakmışlar. Fakat o, yüzünden hem kanı siliyor, hem de: “Yâ Allah! Kavmime mağfiret eyle! Çünkü onlar bilmiyorlar! diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3517-) Ukbe ibn Abdilgâfir'den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ''Sizden evvelki milletlerden bir kimseye Allah bol bir mal verdi. Ona ölüm geldiği zaman oğullarına: Ben sizin için hangi çeşit bir baba oldum? diye sordu. Oğulları: Hayırlı bir baba oldun, dediler. O zât: Ben asla bir hayır işlemedim. Ben öldüğüm zaman sizler beni yakın. Sonra kemiklerimi ezip öğütün. Sonra da rüzgârı şiddetli bir günde benim tozlarımı havaya saçıp savurun, dedi. onun bu emrini yaptılar. Akabinde Azîz ve Celîl Allah, onun zerrelerini topladı da ona: Böyle yapmana seni sevkeden nedir? diye sordu. Oda: Sen'den korkmamdır, dedi. cevâb üzerine Allah onu rahmetiyle karşıladı".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3518-) Ve Muâz el-Anberî şöyle dedi: Bize Şu'be tahdîs etti ki, Katâde şöyle demiştir: Ben Ukbe ibn Abdilgâfir'den işittim; o da: Ben Ebû Saîd el-Hudrî'den işittim; o da Peygamber'den... demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3519-)  Rib'î ibn Hırâş şöyle demiştir: Ukbe, Huzeyfe'ye: Bizlere Peygamber'den işittiklerinden tahdîs etmez misin? dedi. O da şöyle dedi: Ben Peygamber'den işittim, şöyle buyuruyordu: " (Sizden evvelki ümmetlerden) bir kişiye ölüm gelip çattı da hayâttan ümidini kesince ailesine şöyle vasiyet etti: Ben öldüğüm zaman benim için birçok odun toplayın. Sonra bu odunları çakmak çakıp ateşleyin(beni de bu ateşe atın). Ateş benim etimi yediği ve kemiklerime ulaştığı zamana kadar bırakınız. Sonra yanmış kemikleri alın, onları ezip öğütün. Sonra sıcak yahut rüzgârlı bir günde o tozları deniz içine savurun! Allah, akabinde onun zerrelerini bir yere getirdi de ona: Niçin böyle yaptın? diye sordu. O kimse: Senin korkundan, diye cevâb verdi. cevâb üzerine Allah ona mağfiret etti. " ibn Amr dedi ki: Ve ben Huzeyfe'den işittim, şöyle diyordu: Ve yine bu isnâdla bize Mûsâ ibn İsmâîl tahdîs etti: Bize Ebû Avâne tahdîs etti: Bize Abdulmelik tahdîs etti ve: "Rüzgârlı bir günde" diye söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3520-)  Bize İbrâhîm ibn Sa'd, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Bir adam insanlarla alışveriş borçlanmaları yapardı da işlerini gören genç adamına: Fakır borçluya vardığın zaman ondan geç, umulur ki Allah da bizden geçer, der idi". ki: "O kimse Allah 'a kavuştu, Allah da ondan (yani onun günâhlarından) geçti".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3521-)  Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (Sizden evvelki ümmetlerden) nefsi aleyhine günâh işlemekte aşırı gider bir adam vardı. Buna ölüm geldiği zaman oğullarına şöyle dedi; Ben öldüğümde beni yakın, sonra kemiklerimi ezip öğütün. Sonra da tozlarımı rüzgâr içine savurun. Allah'a yemin ederim ki, muhakkak Allah benim zerrelerimi toplamaya kaadir olacak da hiçbir kimseyi azâblamadığı şiddetli bir azâbla bana azâb edecektir, dedi. zaman bu vasiyeti yerine getirildi. Akabinde Allah, Arz'a emredip: Sende o zâttan ne varsa topla! buyurdu. derhâl bunu yaptı. Birden o zât ayakta dikildi; Allah ona: Bu yaptığın işe seni ne şevketti? diye sordu. O da: Yâ Rabb'im, Senden haşyet, diye cevâb verdi. Bunun üzerine Allah ona mağfiret etti. Hureyre'den başkaları "Senin korkundan yâ Rabbl" diye söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3522-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kadın bir kedi yüzünden azâb edildi. Kadın o kediyi acından ölünceye kadar habsetmiş ve kedi yüzünden cehenneme girmiştir. Kadın o kediye ne yiyecek vermiş, ne de su içirmişti. Çünkü onu habsetmiş, onu yerin haşerelerinden yemesi için de bırakmamıştır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3523-) Bize Ebû Mes'ûd Ukbe ibn Amr tahdîs edip şöyle dedi: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Vaktiyle gelip geçen peygamberlerin sözlerinden, bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri nevi'den insanlığın eriştiği yüksek bir düstûr: Utanmazsan dilediğini işle! sözüdür".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3524-) Ben Rıb'îibn Hırâş'tan işittim; Ebû Mes'ûd'dan şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Utanmazsan dilediğin şeyi yap! sözü, peygamberlerin kelâmından, (onların ittifakla teblîğ edip de) insanların eriştiği eskimez bir düstûrdur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3525-) Bize Yûnus, ez-Zuhrî'den haber verdi: Bana Salim haber verdi. Ona da babası İbn Omer tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Bir adam kibirden dolayı üst elbisesini yerde sürükleyerek yürüdüğü sırada yerin içine batırıldı. Artık o kıyâmet gününe kadar yerin içinde hareket edip duracaktır''. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Abdurrahmân ibnu Hâlid, Yûnus ibn Yezîd'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3526-) Bana Abdullah ibnu Tâvûs, babası Tâvûs'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bizler en sonra gelmişleriz; kıyâmet gününde en başa geçecek olanlarız. Ancak her ümmete bizden önce kitâb verildi; bize de onlardan sonra kitâb verildi. Şu cumua günüdür ki, onlar bu ibâdet gününde ihtilâf ettiler: Artık yarın Yahûdiler'in (ibâdet günü), yarından sonra da Hrıstiyanlar 'ın ibâdet günüdür. Her yedi günde bir gün, her müslümân üzerine gusledip başını ve bedenini yıkamak vazifesi vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3527-)  Bize Amr ibn Murre tahdîs etti: Ben Saîd ibnu'l Müseyyeb'den işittim, şöyle dedi: Muâviye ibn Ebî Sufyân Medine'ye geldiği en son gelişinde bizlere hutbe yaptı da, bir saç demeti çıkardı ve: Ben bunu Yahûdîler'den başka bir kimsenin zînet yapar olduğunu zannetmiyorum. Şübhesiz ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna, yânı saçta ekleme yapmaya yalan ismini vermiştir, dedi. hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte Âdem ibn Ebî İyâs'a, Gunder mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-enbiyâ
Konu: Bâb
3528-) Bize Ebû Bekr ibn Ayyaş, Ebû Husayn'dan; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti: "Sizi birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cem'iyyetlere ve kabilelere ayırdık" (el- (Hucûrât: 13) hakkında İbn Abbâs: "eş-Şuûb" büyük büyük kabileler topluluğu; kabileler ise batn, soylar topluluğudur, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3529-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah, insanların en şereflisi kimdir? diye soruldu. O da: "Günahtan en çok sakınanlarıdır" diye cevâb verdi. Sahâbîler: Biz sana dînen ve ahlâkan en şerefli olan kimseyi sormuyoruz (biz kökü yönünden en kerîm olan kimseyi soruyoruz), dediler. aleyhi ve sellem): "Öyle ise Allah'ın Peygamberi Yûsuf'tur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3530-) Tâbiûn'dan Kuleyb ibn Vâil tahdîs edip şöyle demiştir: Bana Peygamber'in üvey kızı Zeyneb ibnetu Ebî Seleme tahdîs etti. Kuleyb dedi ki: Ben, Zeyneb'e: Bana haber ver, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mudar'dan mıdır? Diye sordum. da: Ya kimden olacak? Rasûlüllah (Kureyş'in büyük babası) Mudar (ırkın)dan(ve onun bir şu'besi olan) Nadr ibn Kinâne oğulları'ndan idi, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3531-) Yine Kuleyb dedi ki: Bana Peygamber'in üvey kızı tahdîs etti. Ben onun Zeyneb olduğunu zannediyorum. O da: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dubbâ'dan, hantem'den, mukayyar'dan ve müzeffet'ten (yani bu isimlerle anılan kaplara hurma yahut üzüm şırası koymaktan) nehyetti, dedi. de ona: Bana haber ver, Peygamber kimin soyundan idi; Mudar'dan mı idi? diye sordum. da: Ya kimden olacak? Peygamber Mudar'dan, Nadr ibn Kinâne(kabîlesi) çocuklarından idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3532-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: insanları ma'denler gibi (kimi hâlis, kimi kalp) bulursunuz. İnsanların câhiliyet devrinde hayırlı olanları, dînî emirleri anlayıp amel ettikçe, İslâm devrinde de hayırlılarıdır. Siz şu emaret (devlet başkanlığı, valilik, kumandanlık) hususunda da insanların hayırlısı, (emîr olmazdan evvel) emarete çok isteksiz olan (emirlik arzu etmeyen) kimseleri bulursunuz. İnsanların şerrlisi de ikiyüzlü olan şu (münafık) kimselerdir ki (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3533-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: şu emaret işinde Kureyş'e tâbi' idiler. Arablar'ın müslimleri (Hanîfler) Kureyş'in müslimlerine; müşrikleri de Kureyş'in müşriklerine uyarlardı. İnsanlar ma'denler gibidirler. Onların câhiliyette hayırlı olanları, dîni anladıkları zaman İslâm devrinde de hayırlılarıdırlar. Siz insanların hayırlısı, emîr oluncaya kadar emirliği çok ağır görenleri (onu hiç arzu etmeyen kimseleri) bulursunuz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3534-) 3535- 3536- 3537 Şu'be ibnu'l-Haccâc dedi ki: Bana Abdulmelik ibn Meysere, Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan"Ben bu tebliğime karşı akrabalıkta sevgiden başka hiçbir mükâfat istemiyorum" (eş-Şûrâ: 23) kavli hakkında tahdîs etti. Tâvûs dedi ki: Hemen Saîd ibn Cubeyr: Bu Muhammed'in en yakın hısımlarıdır, dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, Saîd'e hitaben şöyle dedi: Kureyş kabîlesinden hiçbir batn yoktur ki, onda Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir karabet(soyca bir yakınlık) olmasın. Bunun için kendisi üzerine "Ey Kureyş, benimle aranızdaki hısımlığı eklemenizi, gözetmenizi istiyorum" (mealindeki eş-Şûrâ: 23. âyeti) indi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3538-) Ebû Mes'ûd (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştırıp şöyle buyurduğunu rivayet etti:"Fitne işte şu taraftan, doğu tarafından gelmiştir -gelecektir-. Kabalık ve kalblerin katılığı, develerin ve sığırların kuyrukları dibinde, onlara haykıranda, yün ve kıl sahibi bedevilerde, Rabia ve Mudar kabîlelerindedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3539-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Kendini beğenme ve büyüklenme, yüzlerce deve sahibi olan çığırtkan bedevilerde, sekînet ise koyun sâhiblerindedir. îmân Yemenli'dir, hikmet Yemen'e mensûbdur". Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: "Yemen", Yemen diye isimlendirildi; çünkü o Ka'be'nin sağındadır. Şâm da Ka'be'nin solundadır. "el-Meş'emetu ve’l-Meyseretu", "Sağ ve sol" demektir. "el-Yedu’l-yusrâ", "Sol el"; "ve’l-Cânibu'l-eyseru", "Sol taraf" demektir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3540-) Bize Şuayb haber verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Muhammed ibn Cubeyr, Kureyş tarafından sefirlikle gönderilen bir hey'et arasında bulunduğu hâlde Muâviye'nin huzurunda geçen bir vak'ayı ve ondan işittiklerini şöyle tahdîs ediyordu: Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs'ın: İleride Kahtânîler'den bir melik olacak... diye tahdîs eder olduğu Muâviye'ye ulaştı. bu sözden sinirlendi de hemen hey'et karşısında ayağa kalktı ve Allah'ı lâyık olduğu sıfatlarla sena etti. Sonra "Amma ba'du" deyip şöyle hitâb etti: (Ey Kureyş hey'eti!) Sizden bâzı adamların Allah'ın Kitâbı'nda olmayan ve Rasûlüllah'tan da rivayet edilmeyen birtakım sözler söyleyip nakletmekte oldukları haberi bana ulaşmıştır. Bu adamlar sizin câhillerinizdir. Sizler, sahibini sapıklığa sürükleyen bâtıl sözlerden sakınınız! Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle buyururken işittim: "Şübhesiz bu iş (yani devlet başkanlığı) Kureyş üzerinde bulunacaktır. Onlar dînî vecîbelerini îfâ ettikleri ve adâleti yürüttükleri müddetçe, onlara hiçbir kimse bu hususta düşmanlık edemiyecektir. Meğer ki onlar dinden, adaletten saparlar, bu hâlde Allah Kureyş'i yüzüstü sürçtürür, rezîl eder".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kureyş Kabilesinin Menkabeleri Bâbı
3541-) Bize Âsım ibn Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Ben babam Muhammed ibn Zeyd'den işittim; o da İbn Omer'den. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kureyş'ten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş (hilâfet işi) Kureyş'ten ayrılmaz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kureyş Kabilesinin Menkabeleri Bâbı
3542-) Cubeyr ibn Mut'ım (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah ganîmet malından kendisine âid beşte bir hisseyi hısımları arasında taksîm ederken, Nevfel oğulları'ndan olan ben, Abduşems oğulları'ndan olan Usmân ibn Affân ile yürüdüm. -Rasûlüllah, Nevfel oğulları ile Abduşems oğulları'na birer pay ayırmamıştı.- Rasûlüllah’ın yanına geldiğimizde Usmân: Yâ Rasülallah! Muttalib oğulları'na verdiniz de bizi bıraktınız. Halbuki biz, nesebimiz cihetiyle bizimle Muttalib oğulları bir soyda (hepimiz büyük babamız Abdu Menâf’ da) birleşiyoruz, dedi. aleyhi ve sellem) de: "Hâşim oğutları'yla Muttalib oğulları bir soydur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kureyş Kabilesinin Menkabeleri Bâbı
3543-) Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Ebû'l-Esved Muhammed tahdîs etti ki, Urve ibnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Zuhreoğullarından birtakım insanların beraberinde Âişe'ye gitti. Âişe Me-dîneli Zuhreoğulları'nın, anası tarafından Rasûlüllah'a yakınlıklarından dolayı, onlara çok şefkatli idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kureyş Kabilesinin Menkabeleri Bâbı
3544-) Buradaki iki senedde Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kureyş, Evs ileHazrec, Cuhayne, Muzeyne, Eşlem, Eşca', Gıfâr (kabileleri ferdleri) benim hâlis yardımcılarımdır. Onların da Allah'tan ve Rasûlüllah'tan başka velîleri (himaye edenleri) yoktur". şöyle demiştir: Abdullah ibnu'z-Zubeyr, Âişe'ye Peygamber'den ve Ebû Bekr'den sonra insanların en sevgilisi idi. Abdullah da Âişe'ye insanların en itaatlisi idi. Âişe öyle bir cömert idi ki, kendisine gelen Allah rızkından hiçbirşeyi tutmaz, sadaka yapar idi. Âişe'nin elleri üzerlerinden tutulmaya(yânı atıyye vermekten men' olunmaya ve hacr edilmeye) lâyık olur, dedi. duyan Âişe: Benim ellerim üzerlerinden tutulur mu? Eğer Abdullah ile kelâm edersem üzerime adak olsun! dedi. Abdullah, Kureyş'ten birtakım adamlarla ve hassaten Rasûlüllah’ın dayıları vâsıtasıyle kendisinden razı olması, darılmaması için Âişe'den şefaat istedi. Âişe bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Peygamber'in dayıları olan Zuhrîler -ki Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Abdi Yegûs ile el-Mısver ibnu Mahrame de bu Zuhre oğulları'ndandılar- Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e: Bizler Âişe'nin yanına girmek için izin istediğimiz zaman sen de bizimle beraber izin istemeden kendini pencereden içeriye at! Dediler. onların dediğini yaptı. Âişe onların şefaatini kabul ettiği için Âişe'ye -yeminine keffâret olarak istediği kadarını âzâd etmesi için- on tane köle gönderdi. Âişe onların hepsini âzâd eyledi. Bundan sonra Âişe köleleri âzâd etmeye devam etti. Nihayet kırk sayısına ulaştığında: Yemîn ettiğim zaman işleyip de kendisinden kurtulabileceğim belli bir iş, bir sayı ta'yîn etmiş olmamı çok arzu ettim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kureyş Kabilesinin Menkabeleri Bâbı
3546-) Bize İbrâhîm ibnu Sa'd, İbn Şihâb'dan; o da Enes'ten şöyle tahdîs etti: Usmân, Zeyd ibn Sâbit'i, Abdullah ibnu'z-Zubeyr'i, Saîd ibnu’l-Âs'ı ve Abdurrahmân ibnu'l-Hâris ibni Hişâm'ı çağırdı. Onlar da asıl Mushaf'taki sûreleri diğer mushaflara istinsah edip naklettiler. Usmân bu istinsah işinin başlangıcında(Zeyd'in Medîneli olması yüzünden) Kureyşli olan diğer üç kişiye hitaben: Sizler Zeyd ibn Sabit ile Kur'ân'dan herhangibir şeyde ihtilâf ettiğiniz zaman, Kur'ân'ı Kureyş lisânı ile yazınız. Çünkü Kur'ân, Kureyş lisânı ile nazil olmuştur, dedi. da işte böyle yapıtlar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kurân, Kureyş Lisânıyle İndi
3547-) Seleme (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kerresinde Eslem oğulları'ndan bir topluluk çarşıda ok atma yarışı yaparlarken üzerlerine çıkıp vardı da: "Ok atınız ey İsmail oğulları! Çünkü sizin (büyük) babanız da usta bir atıcı idi. (Bu yarışta) ben de -iki fırkadan biri olan -fulân oğullarıyle beraberim (Mıhcen ibn Edra' kolu ile beraberim)" buyurdu. bu sözünü işitince iki taraftan biri ellerini ok atmaktan çektiler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Bunlara ne oluyor ki ok atmıyorlar?" buyurdu. Onlar da: Sen muhalifimiz grup ile beraberken biz (o tarafa) nasıl ok atarız? dediler. "Haydi atınız! Ben sizin hepinizle beraberim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Yemen Ehlinin İsmâîl İbn İbrahime Nisbet Edilmesi Bâbı
3548-) Ebû'l-Esved ed-Dîlî, Ebû Zerr (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Bir kişi babasından başkasına -babası olmadığını bile bile- neseb iddia ederse, hiç şübhesiz o kimse (ni'mete) küfr etmiştir. Herhangi bir kişi de aralarında yakınlık olmayan bir kavimden olduğunu iddia ederse, o da (o soysuz kişi de bizden değildir -Müslim-) cehennemdeki durağına hazırlansın"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3549-) Vasile ibnu’l-Eskâ' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: " (Üç şey) yalan ve iftiranın en büyüklerindendir: Kişinin kendi babasından başkasına neseb iddia etmesi. Yâhud ru'yâsında görmediği bir şeyi kendi gözüne göstermesi (yani ru'yâsında görmediği bir şeyin kendisine ru'yâda gösterildiğini iddia eylemesi), Yâhud daRasûlüllah'ın söylemediği birşeyi söyledi demesi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3550-) Bize Hammâd tahdîs etti ki, Ebû Cemre şöyle demiştir: Ben İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Abdu’l-Kays hey'-eti Rasûlüllah'ın huzuruna geldiler ve: Yâ Rasûlallah! Bizler şu Rabîa kabîlelerindeniz. Bizimle Sen'in arana kâfir olan Mudar kabileleri perde olmuşlardır. Bizler Sana ulaşamıyoruz, ancak her haram ayda ulaşabiliyoruz. Bizlere, Sen'den alacağımız ve geride kalanlarımıza tebliğ edeceğimiz bir iş emretseniz! Dediler. aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: dört şey emrediyor ve dört şeyden nehyediyorum: îmân etmeyi, Lâ ilahe illellah = Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet etmeyi; dosdoğru kılmayı; vermeyi; ganimet aldığınız şeylerin beşte birini Allah'a tediye etmenizi emrediyorum. sizleri dubbâ, hantem, nakîr, müzeffet (denilen kaplara hurma yahut üzüm şırası koymak) nehy ediyorum".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3551-)  Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh)-şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'tan işittim, kendisi minber üzerinde bulunuyor ve doğu tarafa işaret ederek: "Muhakkak ki fitne işte bu taraftadır, şeytânın boynuzunun doğacağı yerdendir" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3552-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kureyş, Ensâr (Evs ve Hazrec), Cuheyne, Muzeyne, Eşlem, Gıfâr, Eşca' (kabileleri ferdleri) benim hâlis yardımcılarımdır. Onların da Allah 'tan ve Rasûlüllah 'tan başka velîleri (himaye edicileri) yoktur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Eslem İbn Efdâ Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne Ve Eşca Kabilelerinin Zikri Bâbı
3553-) Abdullah ibn Omer şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde (hutbe yaparken) şöyle buyurdu:"Allah Gıfâr kabilesini mağfiret etsin, Eşlem kabilesini de Allah selâmette kılsın (barış içinde yaşatsın) Usayye (kabîlesi ferdleri) ise Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne isyan ettiler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Eslem İbn Efdâ Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne Ve Eşca Kabilelerinin Zikri Bâbı
3554-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah, Eşlem kabilesini selâmette kılsın, Gıfâr'ı da mağfiret eylesin" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Eslem İbn Efdâ Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne Ve Eşca Kabilelerinin Zikri Bâbı
3555-) Abdurrahmân ibnu Ebî Bekre, babasından: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Re'yiniz nedir bana haber verin: Eğer Cuheyne, Muzeyne, Eşlem, Gıfâr kabileleri Benû Temim, BenûEsed, BenûAbdillah ibni Gatafân, Benû Âmir ibn Sa'saa kabilelerinden hayırlı iseler (bu ikinciler için eli boşluk ve ziyan değil midir)?" buyurdu. karşılık bir adam(yani Akra' ibn Hâbis): İkinciler eli boş olmuşlar ve ziyan etmişlerdir, dedi. Peygamber de: "Onlar(yani Cuheyne, Muzeyne, Eşlem, Gıfâr kabileleri), Benû Temîm, Benû Esed, Benû Abdillah ibn Gatafân, Benû Âmir ibn Sa'saa kabilelerinden hayırlıdırlar" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Eslem İbn Efdâ Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne Ve Eşca Kabilelerinin Zikri Bâbı
3556-) Muhammed ibn Ebî Ya'kûb şöyle demiştir: Ben Abdurrahmân ibn Ebî Bekre'den işittim; o da babasından ki, el-Akra' ibn Hâbis, Peygamber'e: Sana ancak Eslem, Gıfâr, Muzeyne -zannederim ki- Cuheyne -İbnu Ebî Ya'kûb şekk etmiştir- kabîlelerinden hacıları soyan hırsızlar tâbi' olmuştur! dedi. aleyhi ve sellem) de ona: "Ey Akra', düşündün mü: Eğer Eslem, Gıfâr, Muzeyne -sanıyorum ki- ve Cuheyne kabileleri Benû Temîm, Benû Âmir, Esed, Gatafân kabîlelerinden hayırlı iseler, bu ikinciler eli boş olmuş ve ziyan etmiş değil midir?" buyurdu. Evet, elleri boş olmuş ve ziyan etmişlerdir, dedi. da: "Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, onlar (yani Eslem, Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne) bunlardan(yani Benû Temîm, Benû Esed, Benû Âmir, Gatafân'dan) elbette daha hayırlıdırlar" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Eslem İbn Efdâ Gıfâr, Muzeyne, Cuheyne Ve Eşca Kabilelerinin Zikri Bâbı
3557-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kahtân oğulları'ndan bir kişi çıkıp insanları asâsıyle sevk ve idare etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb: Kahtân İsminin Zikri Bâbı
3558-) Câbir (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Biz Peygamber'in beraberinde gazveye(Mureysî seferine) çıkmıştık. Muhacirlerden birtakım insanlar da toplanmış, Peygamber'in beraberinde sefer etmişti. Hattâ Muhacirler (Ensâr'dan) çok oldular. Muhacirlerden şakacı bir kimse vardı. Bu zât Ensâr'dan birisinin kıçına (şaka olarak) vurmuştu. Ensârî bundan aşırı derecede öfkelendi. Nihayet (kavga başladı) iki taraf da kendi kabilelerini imdada çağırdılar. Ensâr'dan olan kimse: Ey Medîneliler, imdadıma koşunuz! Diye feryâd etti. Muhacir şakacı da: Ey Muhacirler, imdadıma geliniz! Diye bağırdı. Bu sesler üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı ve: "Câhiliyet ahâlîsinin çığlığı ile bağırmak ne oluyor?" buyurdu. Sonra da: "Onların işi nedir (neden câhiliyet âdetiyle çağırışıyorlar)?" diye sordu. Muhâcir'in Ensâr'dan birisine şaka ile vurduğu kendisine haber verildi. dedi ki: Bunun üzerine Peygamber:' "O Câhiliyet çığlığını bırakınız! Soyunu çağırmak (onunla hakk kazanmak) kötü bir şeydir" buyurdu. başı olan) Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl de: Şunlar bizim Medine halkı üzerine Muhâcirler'i ayaklandırmak mı istiyorlar? Yemîn olsun eğer biz Medine'ye dönüp varırsak, Medîne'nin en azîz olanı (gûyâ kendisi), onlardan en zelîl olanı (gûyâ Peygamber'i) elbette ve muhakkak Medine'den çıkaracaktır, dedi. üzerine Omer, İbn Übeyy için: Ey Allah'ın Elçisi! Şu habîsi öldürmez miyiz? Dedi. Peygamber: "İnsanlar 'Muhammed kendi sahâbîlerini öldürtür oldu' diye dedikodu etmesin!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Nehyolunan Câhiliyet Davâsı Bâbı