Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
2812-)
Bize Ebû Âsim tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Avn, Nâfi'den; o da İbn Omer'den şöyle tahdîs etti: Omer(radıyallahü anh) Hayber'de bir mal buldu.Akabinde Peygamber'e geldi de o mal ile ilgili kararını ve sözlerini Peygamber'e haber verdi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de "İstersen onun aslını sadaka yap!" buyurdu. Omer de bu arazîyi fakirlere, yoksullara, yakınlığı olan hısımlara ve zaîflere sadaka yaptı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Zengin İçin, Fakîr İçin, Zaîf İçin Vakıf Yapma Nın Cevazı Bâbı
2813-)
Bize Ebu't-Teyyâh tahdîs edip şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiği zaman mescid kurulmasını emretti ve: "Ey Neccâr oğulları, şu arsanızın bedelini bana söyleyiniz!" buyurdu. da: Olmaz vallahi, biz onun bedelini ancak Allah'tan isteriz, dediler.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Mescid İnşâsı İçin Arazî Vakfetmenin Cevazı Bâbı
2814-)
İbn Omer (radıyallahü anh)'den(şöyle demiştir): Omer kendisine âid olan bir at üzerine bir kimseyi Allah yolunda cihâd etmesi için bindirdi. O atı Omer, üzerine bir mücâhid kişiyi bindirmesi için Rasûlüllah'a vermişti. (Yâhud, bir zabta göre: Rasûlüllah atı ona bu maksadla vermişti.) Sonra Omer'e, o adamın atı durdurup satmaya kalktığı haberi verildi. Omer Rasûlullâh'a, bu atı ondan satın almayı sordu. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sen bu atı satın alma ve sakın yapmış olduğun sadakana bir daha dönme!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Hayvanları, Atları, Ticâret Metâlarını Ve Sessiz Serveti Yani Altın Ve Gümüşü Vakfetmek Bâbı
2815-)
Bize Abdullah ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Benim mirasçılarım bir tek dinarı dahî paylaşmasınlar. Bıraktığım şeyin kadınlarımın nafakasından ve işçimin ücretinden geri kalanı sadakadır(vakıftır)"buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Vakfın İşlerine Bakıp Yürütecek Kimsenin Nafakası Yani Ücreti Bâbı
2816-)
Bize Kuteybe ibnu Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh), kendi vakfı hususunda, onun işlerini yürütmeyi üzerine alan kimsenin ondan mal edinici olmayarak yemesini ve dostuna yedirmesini şart kılmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Vakfın İşlerine Bakıp Yürütecek Kimsenin Nafakası Yani Ücreti Bâbı
2817-)
Ve Abdan şöyle dedi: Bana babam Usmân ibn Cebele, Şu'-be'den; o da Ebû İshâk'tan; o da Ebû Abdirrahmân'dan şöyle haber verdi: Usmân ibn Affân (radıyallahü anh) Mısırlılar tarafından kuşatıldığı sırada evinin üstüne çıktı da, aşağıdakilere(hitâb ederek) şöyle dedi : Allah aşkına size sorarım. Ve kimseye sormam, ancak Peygamber'in sahâbîlerine sorarım. Sizler bilmez misiniz ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"Rûme kuyusunu kim kazarsa onun için cennet vardır" buyurmuştu da ben hemen o kuyuyu kazmıştım. Yine bilmez misiniz ki, Rasûlüllah: "Ceyşu'l-usreyi(yani zorluk ordusunu: Tebûk seferine çıkacak orduyu) kim teçhiz ederse, onun için cennet vardır" buyurmuştu da, ben hemen o orduyu techîz etmiştim. dedi ki: Oradaki sahâbîler Usmân'ın bu söylediklerini doğruladılar. Omer ibnu'l-Hattâb kendi vakfı hakkında: "Vakfın işlerini yürütmeyi üzerine alan kimseye vakıftan yemesinden günâh yoktur" demiştir. dedi ki: O vakfa, vakfedenin kendisi de, başkaları da mütevelli olabilir. Onun için vakıf, vakfediciden ve başkasından olan herkesi kaplayıcı, içine alıcıdır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Bir Kimse Bir Arazî Veya Kuyu Vakfettiği Ve Vakfından Kendisinin De İstifâde Etmesini Şart Kıldığı; Meselâ Vakfettiği Kuyunun Suyundan Diğer Müslümanların Kovalarıyla Su Aldıkları Gibi, Kendisinin De Su Almasını Şart Kıldığı Zaman Bu Caiz Olur.
2818-)
Bize Abdulvâris, Ebu't-Teyyâh'tan; o daEnes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Neccâr oğulları! Arsanızın bedelini bana söyleyiniz!" buyurdu. oğulları: Biz onun bedelini hiçbir kimseden istemeyiz, ancak Allah'tan isteriz, dediler.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Vakfedici Kimseler Biz Onun Bedelini Ancak Allahtan İsteriz Dedikleri Zaman, Bu Caizdir
2819-)
Ve bana Alî ibnu Abdillah söyledi: Bize Yahya ibn Adem tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Ebî Zaide, Muhammed ibn Ebî'l-Kaasım'dan; o da Abdulmelik ibn Saîd ibn Cubeyr'den; o da babası Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Benû Sehm'den (müslümân) bir kişi (Hristiyan) Temîm ed-Dârî ve Adiyy ibn Beddâ ile birlikte sefere çıkmış ve müslümân bulunmayan bir yerde ölmüştü. Bu iki hıristiyan kişi Sehmî'nin terikesiyle mirasçılarının yanına geldiklerinde, mirasçılar eşya arasında altın kakmalı gümüş bir bardağı bulamadılar.(İki yoldaşın inkârı ve da'vânın Rasûlüllah'a arzı üzerine) Rasûlüllah bu iki hırıstiyan kişiye yemîn ettirdi. Sonra o bardak Mekke'de bulundu. Ve bardağın yeni sahipleri: Biz bunu Temîm ile Adiyy'den satın aldık, dediler.Bunun üzerine Sehmî'nin velîlerinden iki kişi kalktılar ve: Bizim şehâdetimiz onların şehâdetinden şübhesiz daha haklıdır. Ve bu bardak kesin surette ilk sâhiblerine(yani Sehmî'nin mirasçılarına) âiddir, diye yemîn ettiler. İbn Abbâs: İşte bu "Ey îmân edenler..."(el-Mâide: 105-108) âyeti bu kıssadakiler hakkında indi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2820-)
Şa'bî şöyle dedi: Bana Câbir ibn Abdillah el-Ensârî (radıyallahü anh), babası Abdullah'ın Uhud günü şehîd edildiğini, geriye altı tane kız ile bir mikdâr borç bıraktığını tahdîs edip, şöyle dedi: Hurma mahsûlünün kesim ve toplama zamanı geldiğinde benRasûlüllah'ın huzuruna vardım ve: Yâ Rasûlallah! İyice bilmişsindir ki, babam Abdullah Uhud günü şehîd düştü, arkasında birçok borç bıraktı. Ben bu alacaklıların Seni görmelerini arzu ediyorum, dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen git, hurmaları topla, her cins hurmayı ayrı ayrı yerlere yığıp ayrı ayrı harman et(sonra gelip bana haber ver)" buyurdu. bu işleri yaptıktan sonra Rasûlüllah'ı da'vet ettim.(Geldi; alacaklılar da geldi.) Alacaklılar bu saatte Rasûlüllah'ı orada gördüklerinde isteklerini artırıp beni sıkıştırdılar. Rasûlüllah onların yaptıkları ısrarı görünce, hurma harmanlarının en büyüğünün etrafında üç defa dolaştı, sonra onun yanına oturdu. Sonra: "Şu alacaklıları çağır!" buyurdu. alacaklarına mukaabil onlara ölçüp ölçüp hurma vermeye devam etti. Nihayet Allah babamın borçlarını tamamen ödedi. Vallahi ben, Allah babamın borçlarını tamamen ödesin de kız kardeşlerime bir tek hurma ile dönüp gitmemeye razı idim. Allah'a yemîn ederim ki, hurma yığınlarının hepsi kurtuldu. Ben, Rasûlüllah'ın yanına oturduğu yığına bakıp duruyordum. (Rasûlüllah alacaklılara bu harmandan verdiği hâlde) sanki ondan bir tek hurma eksilmemiş gibi idi. Abdillah Buhârî dedi ki: "Uğru bî = "Benim üzerime iyice düştüler; yani bana karşı isteklerini artırdılar" demektir. Kur'ân'dan şahidi şudur: "Biz de aralarına kıyâmet gününe kadar düşmanlığı, kin ve buğzu yapıştırdık " (el-Mâide: 14).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-vesâyâ
Konu: Mirasçılar Hazır Bulunmaksızın Vasînin; Ölünün Borcunu Ödemesinin Cevazı Bâbı
2822-)
Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: Bana Mansûr ibn Mu'temir, Mucâhid ibn Cebr'den; o da Tâvûs'tan tahdîs etti. İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mekke fethinden sonra Medine'ye hicret yoktur. Velâkin cihâd ve niyet vardır. (Onun için devlet başkanı tarafından) Allah yolunda gazaya çağrıldığınız zaman hepiniz icabet edip seferber olunuz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cihâdın Ve Sîretlerin Fazîleti Bâbı
2823-)
Âişe (r.anha): Yâ Rasûlallah! Biz (Kur'ân'da) cihâdı en faziletli amel görüyoruz. Biz cihâda çıkamaz mıyız? diye sordu. Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Fakat (siz kadınlar için) cihâdın en faziletlisi mebrûr (yâni makbul) haccdır" buyurdu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cihâdın Ve Sîretlerin Fazîleti Bâbı
2824-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Rasûlüllah'a bir adam geldi ve: Bana cihâda denk olacak bir amele delâlet et, dedi. Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben cihâd değerinde bir amel bulamıyorum" buyurdu da şöyle devam etti: "Mücâhid sefere çıktığı zaman sen mescide girip de (o geriye dönünceye kadar) hiç gevşemeden devamlı namaz kılmaya; hiç iftar etmeden devamlı oruç tutmaya gücün yeter mi?" buyurdu. zât: Buna kimin gücü yeter ki? Dedi. Hureyre: "Mücâhidin atı, mer'asında kösteklendiği ipinin çevresinde şahlanarak ileri geri elbette koşar. İşte atının bu koşması da mücâhid lehine haseneler olarak yazılır" demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cihâdın Ve Sîretlerin Fazîleti Bâbı
2825-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir (Bir kerre): Yâ Rasûlallah, insanların hangisi daha faziletlidir? Denildi. Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Canıyle, maliyle Allah yolunda cihâdeden mü'mindir" buyurdu. Sonra kimdir? dediler. Rasûlüllah: "Vadilerden bir vâdî içinde(yalnızlığa çekilen)bir mü'mindir ki, o, Allah'tan korkar da insanların şerrinden kendini rahat bırakır" buyurdu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İnsanların En Faziletlisi Allah Yolunda Canı İle Malı İle Cihâd Eden Mümindir.
2826-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Allah yolunda (çarpışan) mücâhidin meseli, hâli -Allah, kendi yolunda cihâd eden kimseleri en bilendir-(gündüz) oruç tutan, (gece) namaz kılan kimsenin meseli gibidir. Allah, kendi yolunda döğüşen mücâhidi, onu vefat ettirip cennete girdirmeyi yahut da sevâb ve ganimetle beraber onu salimen evine döndürmeyi üzerine almıştır (yani bunlardan birini mücâhide garanti etmiştir)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İnsanların En Faziletlisi Allah Yolunda Canı İle Malı İle Cihâd Eden Mümindir.
2827-)
İshâk, Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah, teyzem Ümmü Haram bintu Milhân'ın yanına girerdi de, o kendisine yemek yedirir idi. O sırada Ümmü Haram Ubâde ibnu's-Sâmit'in nikâhı altında idi. Yine bir gün Rasûlüllah, Ümmü Harâm'ın ziyaretine geldi. Teyzem O'na yemek ikram etti ve Rasûlüllah'ın başını tarayıp temizledi. Akabinde Rasûlüllah bir müddet uyudu. Sonra gülerek uyandı. Ümmü Haram dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! Seni güldüren nedir? diye sordum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bana ru'yâmda ümmetimden bir takım insanlar şu engin deniz üstünde tahtları üzerine kurulmuş hükümdarlar hâlinde- yahut: hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi- gemilere kurulmuşlar da ihtişamla Allah yolunda deniz harbine giderlerken gösterildiler. - Râvî İshâk ta'bîrde şekk edip böyle terdîdli söyledi-de ona gülüyorum" buyurdu. Haram dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! Beni de o deniz gazilerinden kılması için Allah'a duâ ediver! dedim. Rasûlüllah Ümmü Haram için duâ etti. Sonra Rasûlüllah başını yastığa koyup bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülerek uyandı. Ben yine: Yâ Rasûlallah! Seni güldüren nedir? Diye sordum. Rasûlüllah bu defa da evvelkinde söylediği gibi: "Ümmetimden yine bir takım insanlar bana meliklerin tahtlarına kuruldukları gibi (kara nakil vâsıtaları üstünde) debdebeli bir kaafile hâlinde Allah yolunda gazaya gider hâlde gösterildi" buyurdu. Ümmü Haram dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! Beni de (karadaki) o mücâhidlerden kılması için Allah'a duâ ediver! dedim. Rasûlüllah: "Sen birincilerden(yani deniz gazilerinden)" buyurdu. (Enes ibn Mâlik dedi ki:) Hakîkaten Ümmü Haram, Muâviye ibn Ebî Sufyân'ın Şâm Valiliği zamanında ve onun kumandasında tertîb edilen bir deniz gazasında gemiye bindi ve denizden karaya çıktığı zaman bindiği hayvanından düştü de gaza yolunda şehîden vefat etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Erkeklerin Ve Kadınların Mücâhid Olmak Ve Şehîd Olmak İçin Duâ Etmeleri Bâbı
2828-)
Bize Yahya ibn Salih tahdîs edip şöyle dedi: Bize Fulayh, Hilâl ibn Alî'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan tahdîs etti. Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Herkim Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne îmân eder de namaz, kılar, ramazânda oruç tutarsa onu cennete girdirmek Allah üzerine bir hakk olur. O kimse ister Allah yolunda cihâd etsin, isterse içinde doğduğu toprağında otursun." üzerine sahâbîler: Yâ Rasûlallah, bu haberi insanlara müjdelemez miyiz? Dediler. Rasûlüllah: "Şübhesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları Allah yolunda mücâhede edenler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki uzaklık, gökle yer arasındaki uzaklık gibidir. Siz Allah'tan (cennet) istemek dilediğinizde, O'ndan Firdevs'i isteyin! Çünkü o, cennetin en ortası(yânı en faziletlisi) ve en yücesidir". Yahya ibn Salih şöyle demiştir: Öyle sanıyorum ki üstadım Fulayh : “Fidevsin üstünde Rahman’ın arşı vardır” demişti. Ebû Recâ Semure ibn Cundeb(radıyallahü anh)'den tahdîs etti. O, şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Bu gece rüyâmda iki adam gördüm ki, o iki adam bana geldiler ve benimle bir ağaca çıktılar. Akabinde beni en güzel ve en faziletli bir eve girdirdiler ki, ben asla bundan güzel bir ev görmedim. O iki adam(yâni, iki melek) bana: Şu (içine girdiğin ikinci)eve gelince, o şehîdlerin evidir, dediler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Mücâhede Edenlerin Dereceleri Bâbı
2830-)
Bize Humeyd et-Tavîl, Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere (cihâd için) yürüyüş, hiç şübhesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden hayırlıdır" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Sabah Yürüyüşü Ve Akşam Yürüyüşü Ve Herbirinizin Cennetten Bir Yay Kadar Yeri Bâbı.
2831-)
Bana Bâbam Fulayh, Hilâl ibn Alî'den; o da Abdurrahmân ibn Ebî Amrete'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennette bir kavs (yani yay) kadar bir yer, (âlemde)üzerine güneş doğup batan şeylerin hepsinden muhakkak hayırlıdır." Rasûlüllah: "Sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir zamânda Allah yolunda (cihâda çıkıp) bir yürüyüş yapmak, üzerine güneş doğup batan şeylerin hepsinden hayırlıdır" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Sabah Yürüyüşü Ve Akşam Yürüyüşü Ve Herbirinizin Cennetten Bir Yay Kadar Yeri Bâbı.
2832-)
SehlibnSa'd (radıyallahü anh)'dan. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah yolunda (cihâd için) bir akşam yürüyüşü, bir sabah yürüyüşü dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden dahafaziletlidir" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Sabah Yürüyüşü Ve Akşam Yürüyüşü Ve Herbirinizin Cennetten Bir Yay Kadar Yeri Bâbı.
2833-)
Bize Ebû İshâk, Humeyd et-Tavîl'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim; Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Ölüp de Allah katında büyük bir hayra mâlik olan hiçbir kulu, tekrar dünyâya dönmesi ve dünyâ ile dünyâdaki herşeyin kendisinin olması sevindirmez; yalnız şehîd müstesnadır. Çünkü o, şehid olmanın faziletinden görmekte olduğu şeylerden dolayı tekrar dünyâya dönmek ve dünyâda diğer bir defa daha öldürülmek onu sevindirir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: El-hûrul-ıyn Kara Ve İri Gözlü Cennet Kadınları Ve Onların Sıfatları Bâbı
2834-)
Humeyd et-Tavîl dedi ki: Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Akşamleyin veya sabahleyin herhangi bir zamanda Allah yolunda bir kerre (cihâd için) yürüyüş, hiç şübhesiz dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden hayırlıdır. Ve cennetten herhangi birinizin bir yay Kadar yeri yahut bir deynek yeri; yâni kamçısı kadar bir yer, dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden hayırlıdır. Şayet cennet ehlinden bir kadın yer ahâlîsine baksaydı, hiç şübhesiz o, cennetle yer arasındaki fezayı aydınlatır ve o arayı bir güzel koku doldururdu. Ve yine muhakkak ki, o cennet kadınının başı üzerindeki baş örtüsü, dünyâdan ve dünyâdaki her şeyden hayırlı ve değerlidir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: El-hûrul-ıyn Kara Ve İri Gözlü Cennet Kadınları Ve Onların Sıfatları Bâbı
2835-)
ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, kendilerini üzerine bindirebileceğim binekler bulamamam hâlinde cihâd yolunda benim arkamda kalmalarına gönülleri bir türlü razı olmayacak (ve bundan çok üzülecek) bir takım mü'min kimseler mevcûd olmasaydı, ben Allah yolunda gazaya çıkan hiçbir seriyyeden (cihâd müfrezesine katılmaktan) geri kalmazdım. Yine nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Allah yolunda öldürülüp diriltilmemi; ondan sonra öldürülüp diriltilmemi; ondan sonra öldürülüp diriltilmemi; ondan sonra öldürülüp diriltilmemi; ondan sonra öldürülmemi ne kadar çok isterdim".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Şehitliği Temenni Etme Bâbı
2836-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir hutbe yaptı da şöyle buyurdu: "Sancağı Zeyd ibn Harise aldı, akabinde vuruldu. Sonra sancağı Ca'fer ibn Ebî Tâlib aldı, o da vuruldu. Sonra sancağı Abdullah ibn Ravâha aldı, o da vuruldu. Bundan sonra sancağı emirsiz olarak Hâlid ibn Velîd aldı ve ona fetih ve zafer ihsan olundu". Peygamber (onların ulaştığı yüksekliği bildiği için) devamla:"Bu şehîd olanların bizim yanımızda olmaları bizi sevindirmez'' buyurdu. Râvî Eyyûb es-Sahtıyânî dedi ki: Yâhud Peygamber: "O şehîdlerin bizim yanımızda olmaları kendilerini sevindirmez" buyurdu. Bunu söylerken iki gözü yaş akıtıyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Şehitliği Temenni Etme Bâbı
2837-)
O da Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti ki, teyzesi Mılhân kızı Ümmü Haram şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bana yakın bir yerde uyudu, sonra gülümseyerek uyandı. Ben: Seni güldüren nedir ki? Dedim. O, şöyle dedi: "Ümmetimden bir takım insanlar şu gök deniz üstünde, hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi gemilere binerek deniz harbine giderlerken ru'yâmda bana gösterildiler (de ona güldüm)''dedi. Haram: Beni de o deniz gazilerinden kılması için Allah'a duâ ediver, dedi. de onun için duâ etti. Bundan sonra Peygamber ikinci defa uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram da O'na: Seni güldüren nedir? Dedi. de ona evvelki gibi cevâb verdi. (Bu sefer kara ordusunun cihâda gittiklerinin kendisine gösterildiğini söyledi.) Ümmü Haram: Beni de onlardan kılmasını Allah'a duâ ediver! Dedi. Peygamber: "Sen birincilerdensin" buyurdu. Ümmü Haram, kocası Ubâdetu'bnu's-Sâmit'in beraberinde, müslümânların Muâviye kumandasında gemilere binip çıktıkları ilk deniz gazasına bir gazî olarak çıktı. Nihayet o gaziler gazvelerini bitirip Şam'a inmek üzere dönerlerken, Ümmü Harâm'a binmesi için bir hayvan getirildi. Hayvan Ümmü Harâm'ı yere çarptı; o da bundan öldü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâda Giderken Binek Tarafından Yere Çarpılıp Ölen Ve Böylece Mücâhid Şehîdlerden Olan Kimsenin Fazileti Bâbı
2838-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) - bir da'vet üzerine Kur'ân bilenlerden - yetmiş kişilik bir topluluğu Suleym oğulları'ndan bâzı soylara ve Âmir oğullarına (din öğretmek için) göndermişti. Bunlar Maûne Kuyusuna vardıkları zaman, dayım(Haram ibn Milhân) arkadaşlarına: Sizden önce ben (Suleym oğulları'na) varayım da, eğer onlar bana Rasûlüllah'tan kendilerine tebliğ edinceye kadar emân verirlerse, ben tebliğ edeyim. Emân vermezlerse sizler bana yakın bir yerde bulunmuş olursunuz, dedi ve ilerledi. oğulları evvelâ dayıma emân verdiler. O da Peygamber'den onlara hadîs ve teblîğ söylerken, onlar ansızın aralarından (Amir ibnu't-Tufeyl isminde) bir adama işaret ettiler. O da dayıma(arkasından şiddetle) mızrak sapladı ve mızrağı göğsünden çıkardı. Bu ölüm darbesi üzerine dayım Haram, (göğsünden fışkıran kanları ellerine bulayıp yüzüne ve başına sürerek): Allâhu ekber ( = Allah en büyüktür). Ka'be'nin sahibine yemin ederim ki, ben(şehîdlik rütbesi) kazandım! Diye bağırdı. (bu gaddar) Suleym oğulları dayımın geri kalan arkadaşlarına döndüler. Ve dağa kaçan(Ka'b ibn Zeyd denilen) topal bir kşiden başka, onları da öldürdüler. Râvî Hemmâm: Bunun beraberinde (bulunan Amr ibnu Umeyye ed-Demrî isminde) diğer bir adamı da söylediğini sanıyorum, demiştir. anda Cibril aleyhi's-selâm bu faciayı Peygamber'e: Seriyyedeki bütün sahâbîler Rabb'lerine kavuştular. Allah onlardan razı oldu; onları da razı etti! Diye haber verdi. zamanlar biz Cibril'in bu haberini(Kur'ân olarak): "Bizi kavmimize haber veriniz: Biz Rabb'imize kavuştuk. O bizden razı oldu; bizi de razı kıldı" diye okurduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesh olundu. facia üzerine Peygamber; Allah'a ve Rasülü'ne isyan eden şu Rı'l, Zekvân, Lıhyân oğulları ve Usayya oğulları aleyhine kırk sabah la'net duası yaptı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâda Giderken Bir Musibete Uğrayan Yahut Göğsüne Mızrak Saplanan Kimsenin Fazileti Bâbı
2839-)
Bize Mûsâ ibn İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebû Avane, el-Esved ibn Kays'tan; o da Cundeb ibn Sufyân'dan tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şehîd olma yerlerinin birinde ayak parmağı (yaralanıp) kanamış idi. Bunun üzerine Rasûlüllah: enti illâ ısbaun demîti Ve sebîlillâhî mâ lakıyti " (= Sen ancak bir parmaksın ki kanadın Allah yolundadır bütün de çattığın) recezini söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Cihâda Giderken Bir Musibete Uğrayan Yahut Göğsüne Mızrak Saplanan Kimsenin Fazileti Bâbı
2840-)
el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda yaralanan hiçbir kimse müstesna olmamak üzere -ki Allah kendi yolunda yaralananı en bilendir-muhakkak kıyâmet gününde, rengi kan rengi; kokusu ise misk kokusu hâlinde gelir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Azîz Ve Celîlolan Allah Yolunda Yaralanan Kimsenin Fazileti Bâbı
2841-)
Abdullah ibn Abbâs haber vermiş; ona da Ebû Sufyân şöyle haber vermiştir: Hırakliyus, Ebû Sufyân’a: O’nunla muharebeniz nasıldır? Diye sana sordum. Sen: Aramızda harb nevbet iledir; bazen O bize zarar verir, bazen biz O'na zarar veririz dedin. İşte rasûller böyle denenirler. Sonra da akıbet onlann lehine olur, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2842-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Amcam Enes ibnu'n- Nadr, Bedr harbinden uzakta bulunmuştu. Bunun için o: Yâ Rasûlallah! Müşriklerle yaptığın ilk muharebeden uzakta bulundum. Yemîn olsun, eğer Allah beni müşrikler harbinde hazır bulundurursa ne yapacağımı Allah muhakkak insanlara gösterecektir! Demişti. günü gelip de müslümânlar cebhesi açılınca Enes ibnu'n-Nadr: Yâ Allah! Ben Sen'den şunların; yâni Peygamber'in sahâbîlerinin yaptıkları bozulma ve kaçma suçundan dolayı özür ve bahanelerinin kabulünü isterim. Şunların; yâni müşriklerin Peygamber'e karşı yaptıkları harbden ve cinayetten de Sana sığınırım, dedi. Sonra(müşriklere doğru) ilerledi.Bu sırada Enes ibnu'n-Nadr'a Sa'd ibnu Muâz rastgeldi. Enes ibnu'n-Nadr ona: Yâ Sa'de'bne Muâz! Ben cennet istiyorum. Ve Nadr'ın Rabb'ine yemîn ederim ki, ben cennetin kokusunu Uhud'un berisinden hissedip buluyorum! Dedi. Sa'd ibn Muâz, Rasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah! Ben İbnu'n-Nadr'ın düşmanlara karşı yaptığı hârika kahramanlıkları anlatmaya muktedir değilim, dedi. Enes ibn Mâlik(Sa'd ibn Muâz'ı te'yîd ederek) şöyle demiştir: Biz Enes ibnu'n-Nadr'ı şehîd edilmiş hâlde bulduğumuzda, onun bedeninde kılıç darbesi yahut mızrak dürtmesi veya ok saplanması olarak seksenden fazla yara bulduk. Müşrikler bu mücâhidin burnunu, kulaklarını ve diğer bâzı uzuvlarını kesmek ve gözlerini oymak suretiyle müsle, yani işkence etmişlerdi. Bu sebeble onu hiçbir kimse tanıyamadı da ancak kızkardeşi (halam) onu parmaklarının ucuyla tanıyabildi. Enes ibn Mâlik dedi ki: Biz şu âyetin Enes ibnu'n-Nadr ile benzerleri hakkında indiğini düşünür yahut zannederdik:"Müminler içinde Allah 'a verdikleri sözde sadâkat gösteren nice erler vardır. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de(bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler" (el-Ahzâb:23). Enes ibn Mâlik şöyle demiştir: Enes ibnu'n-Nadr'ın kızkardeşi -ki o er-Rubeyy' adiyle anılır- bir kadının ön dişlerini kırmıştı. Da'vâ Rasûlüllah'a götürüldüğünde, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kısas yapılmasıyle emretti. Bu hüküm üzerine Enes ibnu'n-Nadr: Yâ Rasûlallah! Seni hakk ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim(ve Allah'tan umarak derim ki) Rubeyy'in ön dişi kırılmaz! Dedi. Hakîkaten da'vâcılar, sonunda diyete razı oldular da kısası bıraktılar. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Allah'ın kullarından öylesi vardır ki, o, Allah'a yemin etse, muhakkak Allah onun yeminini doğru çıkarıp yerine getirir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2844-)
Bize Ebû'l-Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi, dedi. H Bize -bâzı nüshalarda- bana İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bana erkek kardeşim Abdulhamîd, Süleyman ibn Bilâl'den; zannederim ki o, Muhammed ibn Ebî Atîk'ten; o da İbn Şihâb'dan; o da Hârice ibn Zeyd'den tahdîs etti ki, Zeyd ibn Sabit (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (Kur'ân yazılı) sahîfeleri Mushaf'lara naklettim. Bu sırada el-Ahzâb Sûresi'nden bir âyeti kaybettim. Halbuki ben Rasûlüllah'ın onu okuduğunu her zaman işitir dururdum. O âyeti (yazılı olarak) bulamadım, yalnız Rasûlüllah'ın, tek başına şâhidliğini iki kimsenin şâhidliğine denk tuttuğu Ensâr'dan Huzeyme ibn Sâbit'in yanında buldum. İşte o âyet Allah'ın şu kavlidir: içinde Allah 'a verdikleri sözde sadâkat gösteren nice erler vardır. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler" (el- Ahzâb: 23).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
2845-)
Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben-el-Berâ(ibnÂzib-radıyallahü anh-)'dan işittim, şöyle diyordu: (Uhud harbinde) Peygamber'e demir zırh ile yüzü örtülü bir kişi geldi de: Yâ Rasûlallah! (Hemen) harb edeyim de (sonra) müslümân mı olayım? Diye sordu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Müslüman ol, sonra harbet!" buyurdu. da hemen müslümân oldu, sonra da harbe girişti, nihayet şehîd edildi. üzerine Rasûlüllah: işledi, fakat çok ecir kazandı" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbe Girişmeden Evvel İyi Amel.
2846-)
Katâde şöyle dedi: Enes ibn Mâlik bize şöyle tahdîs etti: el-Berâ kızı Ümmü'r-Rubeyy'ki bu kadın, Harise ibn Surâka'nın da anasıdır Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi ve: Ey Allah'ın Peygamberi! Hârise (nin hâlin)den bana haber vermez misin? Ona Bedir günü serseri bir ok isabet edip öldürülmüştü. Eğer oğlum cennette ise(bu acıya) sabrederim. Cennette değilse ona gücüm yettiği kadar ağlamağa çalışırım, dedi. Peygamber cevaben: "Ey Hârise'nin anası! Sana şanlı bir haber vereyim: Cennette birçok dereceler vardır. Ve şübhesiz senin oğlun bunlardan el-Firdevsu'l-A'lâ'ya, yânı en yüksek Firdevs'e erişti" buyurdu. cevâb üzerine kadın: İyi iyi, yâ Harise! Ne mutlu sana! diye dönüp gitti.) ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kendisine, Atanı Ve Nereden Atıldığı Bilinmeyen Serseri Bir Ok Gelip De Bu Sebebden Ölen Kimse Bâbı
2847-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kimse geldi de: Bir kısım kimseler ganîmet malı için muharebe eder, bir kısım kimseler de insanlar arasında adının söylenip övülmesi için muharebe eder; bir kısım insanlar da yiğitlikteki mevkii derecesi görülsün diye cihâd eder. Şu hâlde Allah yolunda cihâd eden kimdir? Diye sordu. "Her kim Allah'ın kelimesi en yüksek olsun diye mukaatele ederse, onunkisi Allah yolundadır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allahın Kelimesi En Yüksek Olsun Diye Kıtal Eden Kîmse Nin Fazîleti Bâbı
2848-)
Râfi' ibnu Hadîc'in oğlu Abâye haber verip şöyle demiştir: Bana Ebû Abs -ki o Abdurrahmân ibn Cebr'dir- şöyle haber verdi:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Herhangi bir kulun ayakları Allah yolunda tozlanırsa, cehennem ateşi ona dokunmaz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: İki Ayağı Allah Yolunda Pek Tozlanan Kimse Bâbı
2849-)
Bize Hâlid ez-Hazzâ, İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs, kölesi İkrime ile kendi oğlu Alî'ye hitaben: İkiniz Ebû Saîd'e gidin de, onun rivayet ettiği hadîslerden de bir miktâr işitin, demiştir. Bu emir üzerine bizler Ebû Saîd'e geldik. O, sütkardeşi ile beraber kendilerine âid olan bir bahçede idi, onu suluyorlardı. Bizi görünce yanımıza geldi, ridâsını bürünüp oturdu. Ve şöyle dedi: Bizler Mescid'in kerpiçlerini birer kerpiç birer kerpiç taşıyorduk. Ammâr ise kerpiçleri ikişer ikişer taşıyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına geldi, başından tozları eliyle sildi de: "Vah Ammâr! Kendisini bâğîye bir topluluk öldürecektir. Ammâr onları Allah'a da'vet ediyor, onlar ise onu cehenneme da'vet eder" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolundayken Bulaşmış Olan Tozları İnsanlardan Silme Nin Kerîh Olmadığı Bâbı
2850-)
Urve ibnu'z-Zubeyr, Âişe(r.anha)'den şöyle haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek günü (evine) döndüğü ve silâhını koyduğu ve baştan aşağı da yıkandığı sırada, kendisine Cibril geldi. Cibril'in başını tozlar kaplamıştı. Bu hâlde Cibril: Silâhı bıraktın mı? Vallahi ben silâhı bırakmadım, dedi.Rasûlüllah: "Öyleyse nereye?" diye sordu. O da: İşte şuraya, dedi de Benû Kurayza'ya doğru işaret etti. Âişe dedi ki: Bu (konuşma)nın üzerine Rasûlüllah. Kurayza oğulları'na doğru(yola) çıktı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbden Ve Tozlardan Sonra Bedeni Boydan Boya Yıkamak Bâbı
2851-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) otuz sabah namazında, Maûne Kuyusu sahiblerini öldüren, Allah'a ve Rasûlü'ne isyan etmiş olan kimseler aleyhine Rı'l, Zekvân ve Usayya kabileleri aleyhine beddua etti. dedi ki: Maûne Kuyusu'nda öldürülen kimseler hakkında Kur'ân indirildi. Biz onu okuduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesholundu: "Bizi kavmimize haber veriniz: Biz Rabb'imize kavuştuk; O bizden razı oldu, biz de O'ndan razı olduk".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavlinin Fazileti Bâbı:
2852-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle derdi: Uhud günü insanlar sabah içkisi şarâb içtiler, sonra şehîdler olarak öldürüldüler. Hadîsin râvîsi Sufyân ibn Uyeyne'ye: "Bu günün sonundan" lâfzı bu hadîste mevcûd mudur? diye soruldu. Sufyân: Bu lâfız hadîste yoktur, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Yüce Allahın Şu Kavlinin Fazileti Bâbı:
2853-)
Câbir şöyle diyordu: Bâbam, organları kesilmiş hâlde Peygamber'e getirildi ve önüne konuldu. Ben yüzünün örtüsünü açmaya davrandım. Kavmim beni bundan nehyetti. Bu sırada Peygamber feryâd eden bir kadın sesi işitti. Amr'ın kızı yahut Amr'ın kızkardeşi (Fâtıma'dır), denildi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Niçin ağlıyor -yahut: ağlamasa da- melekler o şehide kanatlarıyla gölge yapmakta devam ediyorlar" buyurdu. dedi ki: Ben hadîsin râvîsi Sadaka'ya: Bu hadîste "Şehîd kaldırılıncaya kadar" lâfzı var mıdır? diye sordum. Sufyân ibn Uyeyne: Belki bu lâfzı Câbir söyledi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Meleklerin Şehid Üzerine Toplanıp Onu Gölgelemeleri Bâbı
2854-)
Katâde dedi ki: Ben Enes ihn Mâlik'ten işittim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki herşeye mâlik olmak üzere dahî olsa, tekrar dünyâya dönmeyi istemez. Bundan şehîd müstesnadır. O, görmekte olduğu kerametten dolayı tekrar dünyâya dönmeyi ve on kerre öldürülmeyi temenni eder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Allah Yolunda Şehîd Edilen Mücâhidin Dünyâya Dönmeyi Temenni Etmesi Bâbı
2855-)
Bize Abdullah ibn Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Bize Muâviye ibn Amr tahdîs etti: Bize Ebû İshâk, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Omer ibn Ubeydillah'ın himayesinde bulunan Salim Ebî'n-Nadr'dan tahdîs etti. Bu Salim, Omer ibn Abdillah'ın kâtibi idi. Salim dedi ki: Abdullah ibn Ebî Evfâ, Omer ibn Ubeydillah'a (gönderdiği) mektûbda: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İyi biliniz ki, cennet kılıçların gölgeleri altındadır" buyurdu, diye yazmıştır. el-Uveysî Abdulazîz ibnu Abdillah, İbnu Ebî'z-Zinâd'dan; o da Mûsâ ibn Ukbe'den olmak üzere bu hadîsi rivayet etmekte Muâviye ibn Amr'a mutâbaat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cennet Kılıçların Şakıyan Yıldırımı Altındadır
2856-)
el-Leys şöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den işittim; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Süleyman ibn Dâvûd (Allah'ın selâmı onlara olsun): Yeminle söylüyorum ki, ben bu gece yüz kadına, yahut doksan dokuz kadına dolaşırım da, onların herbiri Allah yolunda cihâd edecek bir süvari getirir, dedi. Arkadaşı kendisine: İnşâallah de, dedi. o İnşâallah demedi.(Bütün kadınları dolaştı), neticede bir tek kadın müstesna, kadınlardan hiçbiri hâmile olmadı. Hâmile olan o tek kadın da yarım bir erkek çocuğu(dünyâya)getirdi. Muhammed'in nefsi elinde olan(Allah)a yemin ederim ki, eğer Süleyman inşâallah deseydi, o çocukların hepsi de Allah yolunda birer süvârî olarak muhakkak cihâd ederlerdi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Cihâd İçin Çocuk İsteyen Kimse Bâbı
2857-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en güzeli, en yiğidi ve cömerdi idi. Yemîn olsun bir gece Medîne halkı düşman baskınından korkmuştu da Peygamber(Ebû Talha'ya âid Mendûb adlı durgun ve çıplak) bir atın üstüne atlayarak (düşman sesinin geldiği tarafa sürmüş), Medîneliler'i geride bırakıp hepsinin önüne geçmişti. Yine Enes: Rasûlüllah'ın altında o durgun atı biz bir derya bulduk(yani: bir derya olmuş da su gibi akıyor bulduk)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Yiğitlik Ve Korkaklık Bâbı
2858-)
Cubeyr ibn Mut'ım'ın oğlu Muhammed şöyle demiştir: Bana Cubeyr ibn Mut'ım (radıyallahü anh) şöyle haber verdi: Kendisi Rasûlüllah'ın maiyyetinde yol aldığı ve Rasülullah beraberinde bir takım insanlar olduğu hâlde Huneyn (seferin)den döndüğü sırada(bir takım bedevî) insanlar Rasûlüllah'a takılmış, ondan ganimet istiyorlardı. Hattâ onlar Rasûlüllah'ı semure (denilen dikenli bir) ağacın altına sığınmaya mecbur etmişlerdi de, o ağac (ın iri dikenleri) Rasûlüllah'ın ridâsını çekip kapmıştı. Bu sebebden Peygamber bir müddet orada durmuş ve: "Bana ridâmı veriniz! Eğer benim şu iri dikenli ağacın dikenleri sayısınca ganimet devesi ve sığırım olaydı, muhakkak ben onları aranızda taksim ederdim. Sonra sizler beni ne bir cimri, ne yalancı, ne de korkak bulurdunuz" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Yiğitlik Ve Korkaklık Bâbı
2859-)
Abdullah ibnu Umeyr şöyle demiştir: Ben Amr ibnu Meymün el-Evdî'den işittim, şöyle dedi: Sa'd ibn Ebî Vakkaas kendi oğullarına şu duâ kelimelerini, muallimin çocuklara yazı yazmayı öğretişi gibi öğretirdi. Sa'd şöyle derdi: Şübhesiz Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz arkasında şunlardan Allah'a sığınırdı: " Allahım, ben korkaklıktan Sana sığınırım; ömrün en değersizine döndürülmemden de Sana sığınırım; dünyâ fitnesinden Sana sığınırım; kabir azabından da Sana sığınırım". Abdulmelik ibn Umeyr dedi ki: Ben bu hadîsi Mus'ab ibn Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a tahdîs ettim de, o bunu doğruladı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Korkaklıktan Allaha Sığınılması Bâbı
2860-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -duâda- şöyle der idi: innî eûzu bike mine l-aczi ve 'l-keseli ve 'l-cubni ve l-heremi ve eûzu bike min fitnetil-mahyâ vel-menâti ve eûzu bike min azâbil-kabri. ben aczden, tenbellikten, korkaklıktan, fazla ihtiyarlıktan Sana sığınırım. Hayât ve ölüm fitnesinden de Sana sığınırım. Kabir azabından da Sana sığınırım)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Korkaklıktan Allaha Sığınılması Bâbı
2861-)
es-Sâib ibn Yezîd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Talha ibn Ubeydillah'a, Sa'd ibn Ebî Vakkaas'a, el-Mıkdâd ibnu'l-Esved'e ve Abdurrahmân ibnu’l-Avf a -Allah onlardan razı olsun- arkadaşlık ettim. Ben bunların hiç birini Rasûlüllah'tan hadîs tahdîs ederken işitmedim. Şu kadar var ki, ben Talha'yı Uhud gününden tahdîs ederken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Harbde Hazır Bulunduğu Yerleri Tahdîs Edip Anlatan Kimse Bâbı
2862-)
Bize Sufyân (es-Sevrî) tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mansûr, Mücâhid ibn Cebr'den; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fethi günü: "Fetihten sonra (artık Mekke'den Medîne'ye) hicret yoktur, lâkin cihâd ve niyet vardır (Mekke'den yalnız cihâd kasdıyle ve faziletler tahsili niyetiyle çıkılabilir). Binâenaleyh cihâda da'vet olunduğunuzda hemen icabet ve hareket ediniz" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Kâfirlere Karşı Elbirliğiyle Harbe Çıkmanın Vucûbu İle Cihâd Ve Niyetten Vâcib Olacak Mikdârı Beyân Bâbı
2863-)
Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle söylemiştir:"Allah iki kişiyi rızâsı ile karşılar: Bunlar birbirini öldürüp cennete giren iki kimsedir. Şu (müslümân) Allah yolunda çarpışır. Şehîd düşer (de cennete girer). Sonra Allah onu öldürene hidâyet eder ve sonunda o da şehîd edilir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Kâfir Bir Müslümânı Öldürür. Sonra Bu Kaatil Müslümân Olur Ve Dînine Bağlı Kalır, Sonunda O Da Öldürülür Yânı Harbde O Da Şehîd Edilirse, İkisi De Cennete Girer Bâbı
2864-)
Bize ez-Zuhrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Anbese ibnu Saîd, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi. Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'i fethettikten sonra kendisi henüz Hayber'de iken, ben(Yemen'den) O'na geldim.(O ganimet dağıtıyordu.) Ben: Yâ Rasûlallah! Bana da bir pay ver! Dedim. ibnu’l-Âs oğulları'ndan bâzısı(ki Ebân ibn Saîd'dir): Yâ Rasûlallah, ona pay verme! Dedi. Bunun üzerine Ebû Hureyre: Bu (adam), İbnu Kavkal'ın kaatili, dedi. Ebân ibnu Saîd Âs da: Vay hayret şu dağ kediciğine! O (Yemen'in Devs illerindeki) Da'nin Dağı'nın başından üzerimize yuvarlanıp geldi de, müslümân bir kişinin katlini bana yükleyerek beni ayıplıyor. Allah İbn Kavkal'a benim ellerim üzerinde şehîd olmak (saadetini) ikram etti de, beni onun iki elinde (kâfir bir hâlde öldürerek) hakir kılmadı. yahut onun berisindeki bir râvî: Rasûlüllah, Ebû Hureyre'ye pay verdi mi, yahut vermedi mi; bilmiyorum, demiştir. Sufyân ibn Uyeyne şöyle dedi: Bu hadîsi bana es-Saîdî, dedesinden; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere tahdîs etti. Abdillah el-Buhârî dedi ki: es-Saîdî, Amr ibnu Yahya ibn Saîd ibn Amr ibn Saîd ibni'l-Âs'tır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-cihad Ve's-siyer
Konu: Bir Kâfir Bir Müslümânı Öldürür. Sonra Bu Kaatil Müslümân Olur Ve Dînine Bağlı Kalır, Sonunda O Da Öldürülür Yânı Harbde O Da Şehîd Edilirse, İkisi De Cennete Girer Bâbı