Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

3559-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim avuç içi ile yanaklarını, yüzünü döver, yakalarını yırtar ve Câhiliyet âdeti üzere bağırır çağırırsa, o kimse bizden değildir" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Nehyolunan Câhiliyet Davâsı Bâbı
3560-) Bize İsrâîl, Ebû Husayn'dan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Amr ibnu Luhayy ibni Kam'a ibn Hındif, Huzâa kabilesinin (büyük) babasıdır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Huzâa Kıssası Bâbı
3561-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Ben Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den işittim, o şöyle dedi: Bahîra, sütü tâğûtlara, şeytânlara âid olmak üzere sütünden insanların faydalanması men' olunan yânı haram kılınan devedir. Artık bundan sonra bu devenin sütünü insanlardan hiçbir kimse sağamazdı. Sâibe ise Câhiliye Arablarının taptıkları putları için adayıp salıverdikleri devedir. Artık onun üzerine hiçbir yük yüklenmez. ibnu’l-Müseyyeb dedi ki: Ebû Hureyre şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben (kusûf namazı kılarken) cehennemde Huzâalı Amr ibn Âmir ibn Luhayy 'ı kendi bağırsaklarını ateş içinde sürükler hâlde gördüm. Çünkü o develeri putlar için salma adağı yapanların ilki idi" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Huzâa Kıssası Bâbı
3562-) Bana Ebû Cemre tahdîs edip şöyle dedi: İbn Abbâs bize: Ebû Zerr'in İslâm'a girişini size haber vereyim mi? diye sordu. Biz de: Evet, haber ver, dedik. İbn Abbâs şöyle anlattı: Ebû Zerr şöyle dedi: Ben Gıfâr kabilesinden bir kimse idim. "Mekke'de bir adam çıkmış, peygamber olduğunu iddia ediyormuş" haberi bize ulaştı. Ben de kardeşim (Uneys)e: Haydi, (Mekke'ye) şu adama git, görüş ve O'nun haberini bana getir, dedim. gitti, Rasûlüllah'a kavuştu. Sonra dönüp geldi. Kardeşime: Sende ne haber var? Diye sordum. O da: Vallahi bir adam gördüm, O hayırla emrediyor, şerrden nehyediyor, dedi. Gönlüme şifâ verir bir haber getirmedin! Dedim. kendim bir dağarcık, bir de asâ aldım. Sonra Mekke'ye yöneldim. (Mescide girdim.) Fakat ben Rasûlüllah'ı tanımıyordum; O'nu başkasına sormak da istemiyordum. Zemzem suyu içiyor, mescidde bulunuyordum. Zerr devamla şöyle dedi: Bu sırada yanıma Alî uğradı ve: Bu adam yabancı gibidir! Dedi. Ben de: Evet yabancıyım, dedim. Alî; Öyleyse bizim eve buyur! dedi. Zerr dedi ki: Alî'nin beraberinde yürüdüm. (Sabaha kadar) o bana birşey sormadı. Ben de ona haber vermiyordum. Sabahlayınca (kalktım), Rasülullah'ı sormak için kuşluk vakti mescide gittim. Fakat hiç kimse bana O'na dâir birşey bildirmiyordu. Zerr devam edip dedi ki: Bana yine Alî uğradı ve: Bu adam için henüz yerini öğrenmesi zamanı gelmedi mi (yani hâlâ garîb mi; bir yer bulup yerleşemedi mi)? Diye sordu. de: Hayır (burada ikaamet niyetinde değilim), dedim. Alî: Beraberimde yürü(bize gidelim), dedi. (Gittik. Evde) Alî: Senin işin nedir, seni bu beldeye getiren şey nedir? Diye sordu. Ben de: Gizli tutacağına bana söz verirsen, sana haber veririm, dedim. Alî: Emîn ol, öyle yaparım, dedi. Ben de ona şöyle anlattım: Burada peygamber olduğunu iddia eden bir adam çıkmış olduğu haberi bize ulaştı. Onunla konuşmak üzere kardeşimi gönderdim. Fakat kardeşim dönüp geldi; getirdiği haber bana kanâat vermedi. Bunun üzerine kendim bu zâta varıp yüzyüze kavuşmak istedim, (buraya geldim). Şüphesiz sen hidâyete mazhar oldun.(Bu zât Allah'ın Rasûlü'dür. Sabahleyin ben O'nun yanına gideceğim, sen de ardımca gel, dedi. Sabah olunca Alî:) İşte benRasûlüllah'ın yanına gidiyorum, arkamsıra gel, benim girdiğim yere sen de gir! Şayet ben(yolda) sana zarar vereceğinden korktuğum birisini görürsem, ayakkabımı düzeltir gibi bir duvara yönelik dururum. Sen(durma) git. (Ben yürüyüp nereye girersem, sen de oraya gir!) dedi. gitti. Ben de onun beraberinde gittim. Nihayet o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna girdi. Ben de beraberinde girdim. Hemen Peygamber'e: Bana İslâm'ı öğret! Dedim. da İslâm'ı telkîn etti. Ben de bulunduğum yerde hemen müslümân oldum. Bunun üzerine Peygamber bana: "Yâ Ebâ Zerr, bu işi gizli tut ve memleketine dön git. Sonra sana bizim meydana çıktığımız haberi ulaşınca hemen gel!" buyurdu. de: Seni hakk peygamber olarak gönderen Allah'a yemîn ederim ki, ben bu Şehâdet Kelimesi'ni o müşriklerin ortasında(muhakkak) haykıracağım! Dedim. İbn Abbâs dedi ki: Kureyş mescidde toplu bir hâlde iken Ebû Zerr mescide geldi de: Ey Kureyş cemâati! Eşhedu en lâ ilahe ille İlâh ve eşhedu enne Muhammeden rasûlallah = Ben Allah'tan başka ibâdet edilecek hakk ma'bûd olmadığına şehâdet ediyorum; Muhammed'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna da şehâdet ediyorum, dedi. müşrikleri de: Saldırın şu Sâbiî'ye! Dediler de kalktılar ve ölmem için sıra dayağına çekildim. sırada Abbâs bana yetişip üzerime kapandı. Sonra onlara döndü de: Veyl sizlere Gıfâr'dan bir adamı öldürüyorsunuz. Gıfâr ise sizin ticâret yeriniz ve yolunuz Gıfâr üzerindedir, dedi. üzerine Kureyşliler benden çekildiler. Ertesi gün sabah vakti ben yine Mescide gittim. Ve dünkü gibi yine İslâm şehâdetini i'lân ettim. Onlar da yine: Kalkın, şu Sâbiî'ye hücum edin! Dediler. dün yapılanın benzeri öldüresiye bir dayak daha atıldı. Abbâs yine imdadıma yetişip üzerime kapandı. Kureyş'e dün söylediği makaalesinin benzerini söyledi. İbn Abbâs: İşte zikredilen bu vak'a, Allah kendisine rahmet eylesin, Ebû Zerr'in İslâm'a girmesinin evveli oldu, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâblar
3562-) Bana Ebû Cemre tahdîs edip şöyle dedi: İbn Abbâs bize: Ebû Zerr'in İslâm'a girişini size haber vereyim mi? diye sordu. Biz de: Evet, haber ver, dedik. İbn Abbâs şöyle anlattı: Ebû Zerr şöyle dedi: Ben Gıfâr kabilesinden bir kimse idim. "Mekke'de bir adam çıkmış, peygamber olduğunu iddia ediyormuş" haberi bize ulaştı. Ben de kardeşim (Uneys)e: Haydi, (Mekke'ye) şu adama git, görüş ve O'nun haberini bana getir, dedim. gitti, Rasûlüllah'a kavuştu. Sonra dönüp geldi. Kardeşime: Sende ne haber var? Diye sordum. O da: Vallahi bir adam gördüm, O hayırla emrediyor, şerrden nehyediyor, dedi. Gönlüme şifâ verir bir haber getirmedin! Dedim. kendim bir dağarcık, bir de asâ aldım. Sonra Mekke'ye yöneldim. (Mescide girdim.) Fakat ben Rasûlüllah'ı tanımıyordum; O'nu başkasına sormak da istemiyordum. Zemzem suyu içiyor, mescidde bulunuyordum. Zerr devamla şöyle dedi: Bu sırada yanıma Alî uğradı ve: Bu adam yabancı gibidir! Dedi. Ben de: Evet yabancıyım, dedim. Alî; Öyleyse bizim eve buyur! dedi. Zerr dedi ki: Alî'nin beraberinde yürüdüm. (Sabaha kadar) o bana birşey sormadı. Ben de ona haber vermiyordum. Sabahlayınca (kalktım), Rasülullah'ı sormak için kuşluk vakti mescide gittim. Fakat hiç kimse bana O'na dâir birşey bildirmiyordu. Zerr devam edip dedi ki: Bana yine Alî uğradı ve: Bu adam için henüz yerini öğrenmesi zamanı gelmedi mi (yani hâlâ garîb mi; bir yer bulup yerleşemedi mi)? Diye sordu. de: Hayır (burada ikaamet niyetinde değilim), dedim. Alî: Beraberimde yürü(bize gidelim), dedi. (Gittik. Evde) Alî: Senin işin nedir, seni bu beldeye getiren şey nedir? Diye sordu. Ben de: Gizli tutacağına bana söz verirsen, sana haber veririm, dedim. Alî: Emîn ol, öyle yaparım, dedi. Ben de ona şöyle anlattım: Burada peygamber olduğunu iddia eden bir adam çıkmış olduğu haberi bize ulaştı. Onunla konuşmak üzere kardeşimi gönderdim. Fakat kardeşim dönüp geldi; getirdiği haber bana kanâat vermedi. Bunun üzerine kendim bu zâta varıp yüzyüze kavuşmak istedim, (buraya geldim). Şüphesiz sen hidâyete mazhar oldun.(Bu zât Allah'ın Rasûlü'dür. Sabahleyin ben O'nun yanına gideceğim, sen de ardımca gel, dedi. Sabah olunca Alî:) İşte benRasûlüllah'ın yanına gidiyorum, arkamsıra gel, benim girdiğim yere sen de gir! Şayet ben(yolda) sana zarar vereceğinden korktuğum birisini görürsem, ayakkabımı düzeltir gibi bir duvara yönelik dururum. Sen(durma) git. (Ben yürüyüp nereye girersem, sen de oraya gir!) dedi. gitti. Ben de onun beraberinde gittim. Nihayet o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna girdi. Ben de beraberinde girdim. Hemen Peygamber'e: Bana İslâm'ı öğret! Dedim. da İslâm'ı telkîn etti. Ben de bulunduğum yerde hemen müslümân oldum. Bunun üzerine Peygamber bana: "Yâ Ebâ Zerr, bu işi gizli tut ve memleketine dön git. Sonra sana bizim meydana çıktığımız haberi ulaşınca hemen gel!" buyurdu. de: Seni hakk peygamber olarak gönderen Allah'a yemîn ederim ki, ben bu Şehâdet Kelimesi'ni o müşriklerin ortasında(muhakkak) haykıracağım! Dedim. İbn Abbâs dedi ki: Kureyş mescidde toplu bir hâlde iken Ebû Zerr mescide geldi de: Ey Kureyş cemâati! Eşhedu en lâ ilahe ille İlâh ve eşhedu enne Muhammeden rasûlallah = Ben Allah'tan başka ibâdet edilecek hakk ma'bûd olmadığına şehâdet ediyorum; Muhammed'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna da şehâdet ediyorum, dedi. müşrikleri de: Saldırın şu Sâbiî'ye! Dediler de kalktılar ve ölmem için sıra dayağına çekildim. sırada Abbâs bana yetişip üzerime kapandı. Sonra onlara döndü de: Veyl sizlere Gıfâr'dan bir adamı öldürüyorsunuz. Gıfâr ise sizin ticâret yeriniz ve yolunuz Gıfâr üzerindedir, dedi. üzerine Kureyşliler benden çekildiler. Ertesi gün sabah vakti ben yine Mescide gittim. Ve dünkü gibi yine İslâm şehâdetini i'lân ettim. Onlar da yine: Kalkın, şu Sâbiî'ye hücum edin! Dediler. dün yapılanın benzeri öldüresiye bir dayak daha atıldı. Abbâs yine imdadıma yetişip üzerime kapandı. Kureyş'e dün söylediği makaalesinin benzerini söyledi. İbn Abbâs: İşte zikredilen bu vak'a, Allah kendisine rahmet eylesin, Ebû Zerr'in İslâm'a girmesinin evveli oldu, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâblar
3563-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eslem ve Gıfâr ile Muzeyne ve Cuheyne'den bir kısmı - yahut Rasûlüllah: Cuheyne veya Muzeyne'den bir kısmı dedi- Allah yanında -yahut Rasûlüllah: Kıyâmet gününde dedi- Esed, Temîm, Havâzin ve Gatafân 'dan hayırlıdır" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâblar
3563-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eslem ve Gıfâr ile Muzeyne ve Cuheyne'den bir kısmı - yahut Rasûlüllah: Cuheyne veya Muzeyne'den bir kısmı dedi- Allah yanında -yahut Rasûlüllah: Kıyâmet gününde dedi- Esed, Temîm, Havâzin ve Gatafân 'dan hayırlıdır" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâblar
3564-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Arab kavminin cahilliğini bilmen seni sevindirdiği zaman el-En'âm Sûresi'ndeki yüz otuzuncu âyetin üst tarafını oku: "İlimsizlik yüzünden çocuklarını beyinsizce öldürenlerle Allah'ın kendilerine ihsan ettiği (halâl) rızkı, Allah'a iftira ederek, haram sayanlar muhakkak ki maddî ve manevî en büyük zarara uğramıştır. Onlar şüphesiz ki, sapmışlardır ve (ondan sonra) doğru yolu da bulamamışlardır" (el-En'âm: 140)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Zemzem Kıssası Ve Arab Kavminin Cahilliği Bâbı
3565-)  Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: "Sen enyakın hısımlarını (Allah'ın azâbı ile) korkut" (eş-Şuarâ: 214) âyeti indiği zaman, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyş'in soylu boylarını: "Ey Fihr oğulları, ey Adiyy oğulları!.." diye oymak oymak çağırmaya başladı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kendini İslâmdaki Ve Câhiliyet Devrindeki Babalarına Nisbet Eden, Yani Onlara Âid Olduğunu Söyleyen Kimse Bâbı
3566-) el-Buhârî dedi ki: Bize Kabîsa söyledi: Bize Sufyân es-Sevrî, Habîb ibn Ebî Sâbit'ten; o da Saîd ibn Cubeyr'den haber verdi ki, İbn Abbâs şöyle demiştir: “Sen (ilkin) en yakın hısımlarını Allah’ın azâbı ile korkut"(eş-Şuarâ: 214) âyeti indiği zaman, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi aşiretini kabile kabîle çağırmaya başladı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kendini İslâmdaki Ve Câhiliyet Devrindeki Babalarına Nisbet Eden, Yani Onlara Âid Olduğunu Söyleyen Kimse Bâbı
3567-) Bize Ebû'l-Yemân tahdîs etti. Bize Şuayb haber verdi: Bize Ebû'z-Zinâd, el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) - eş-Şuarâ: 214. âyeti indiği zaman- şöyle buyurmuştur: "Ey Abd Menâf oğulları! Allah'tan kendinizi ibâdet bedelinde satın alarak kurtarınız! Ey Zubeyr ibnu'l-Avvâm'ın anası ve Rasûlüllah'ın halası (Abdulmuttalib kızı Safiyye), Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Sizler de kendilerinizi Allah'tan ibâdet mukaabilinde satın alınız da azabından kurtulunuz! Allah'ın azabından kurtulmanız için ben, Allah tarafından verilmiş hiçbir nüfuza mâlik değilim. Malımdan istediğiniz şeyi benden isteyin!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Kendini İslâmdaki Ve Câhiliyet Devrindeki Babalarına Nisbet Eden, Yani Onlara Âid Olduğunu Söyleyen Kimse Bâbı
3568-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensâr'ı çağırdı da: "İçinizde sizden başka bir kimse var mı?" diye sordu. Ensâr: Hayır, bir kız kardeşimizin oğlundan başka kimse yoktur, dediler. üzerine Rasûlüllah: "Bir kavmin kızkardeşlerinin oğlu, kendilerindendir" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb: Bir Kavmin Kızkardeşlerinin Oğlu Ve Bir Kavmin Himayesinde Bulunan Âzâdlı Kölesi Kendilerindendir.
3569-) Bize el-Leys, Ukayl'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Âişe'den tahdîs etti ki, Minâ günlerinde yanında şarkı söyleyen, def vurup def çalan iki kız varken yanına Ebû Bekr girmiş. Bu sıradaPeygamber de örtüsüne bürünmüş, yatağına uzanmıştı. Ebû Bekr o kızları azarlamış. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) hemen yüzünden örtüyü açmış ve Ebû Bekr'e hitaben: "Yâ Ebâ Bekr, onlara ilişme, çünkü bu günler bayram günleridir; bu günler Minâ günleridir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Habeş Kıssası Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ey Erfide Oğulları! Kavli Bâbı
3570-) Yine bu senedle Âişe şöyle demiştir: Ben Peygamber'i şu hâlde gördüm: Habeşliler mescidde oyun oynuyorlar, ben de onlara bakıyordum. Peygamber de(ben oyunlarını seyredebileyim diye kendi ridâsıyle (örtüsüyle) beni perdeliyordu. Habeşliler'i Omer azarlayıp kovmağa kalktı. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Omer'e hitaben: "Bırak onları" (Ve Habeşliler'e de:) "Emniyetli olarak oyununuza devam edin ey Erfide oğulları!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Habeş Kıssası Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ey Erfide Oğulları! Kavli Bâbı
3571-) Âişe (r. anha) şöyle demiştir: (Şâir) Hassan, Kureyş müşriklerini hicvetmek hususunda Peygamber'den izin istemişti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "(Kureyş içindeki) benim nesebim nasıl olacak?" diye sordu. Hassan: Hiç şüphesiz ben Seni(yani Sen'in soyunu) Kureyş soyları arasından, hamurdan kılın çekilmesi gibi muhakkak çeker çıkarırım, diye cevâb verdi. Urve babasından rivayet etti ki, babası Hişâm şöyle demiştir: Ben Aişe'nin yanında Hassân'a sövmeye davrandım. Âişe hemen: sövme! Çünkü o Peygamber'i müdâfaa eder idi" dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Nesebinin Sövülmemesini Arzu Eden Kimse Bâbı
3572-) Cubeyr ibn Mut'ım (radıyallahü anh) şöyle demiştir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bana mahsûs (ve ümmetlerce meşhur) beş isim vardır: Ben Muhammed'im ve Ahmed'im. Ben o Mâhî’yim ki, Allah benim(peygamberliğim)le küfrü mahvedecektir. Ben o Hâşir’im ki (kıyâmet gününde) insanlar beni takip ederek toplanacaklardır. Ben o Âkıb'ım ki, peygamberlerin sonuncusuyum" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Rasûlüllahın İsimleri Hakkında Gelen Haberler İle Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3573-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizler hayret etmez misiniz? Bakınız Allah Kureyş'in sövmesini ve la'netlemesini benden nasıl çevirip def ediyor? Ben Muhammed (adiyle tanınmış ve övülmüş) iken onlar (bunu değiştirerek) Muzemmem diye sebbederler veMuzemmem diye la'net ederler" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Rasûlüllahın İsimleri Hakkında Gelen Haberler İle Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
3574-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Benimle peygamberler zümresinin benzeri, şu kimsenin benzeri gibidir: O kişi bir ev yaptırmış ve binayı tamamlayıp süslemiş de yalnız bir tuğlası eksik kalmış. Bu vaziyette insanlar binaya girip gezmeye başlarlar. Ve (o eksik yeri görüp) hayret ederek: Şu bir tuğlanın yeri boş bırakılmış olmasaydı! derler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamberin Hâtemu’n-nebiyyîn İsmi Bâbı
3575-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz benim meselimle benden önceki peygamberler zümresinin meseli, şu kimsenin meseli gibidir ki, o kimse bir ev yaptırmış ve onu süsleyip güzelleştirmiş; yalnız bir köşede bir kerpiç yeri boş bırakılmış. Akabinde insanlar evi dolaşmaya, evi takdirle beğenmeye ve: Keşke şu tek kerpiç de yerine konulsaydı! demeye başlarlar". Rasûlüllah: "İşte ben, o (yeri boş bırakılan) kerpicim; ben Hâtemu'n-Nebiyyîn'im (peygamberlerin sonuyum)" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamberin Hâtemu’n-nebiyyîn İsmi Bâbı
3576-) Bizeel-Leys, Ukayl'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Urve ibnu'z-Zubeyr'den; o da Âişe (r.anha)'den, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) altmış üç yaşında vefat etti, diye tahdîs etti. geçen sened ile) İbn Şihâb: Ve bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb, yukarıki hadîsin benzerini haber verdi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Vefatı Bâbı
3577-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çarşıda idi. Bir kimse: Yâ Eba'l-Kaasım! diye seslendi. Peygamber ona dönüp baktı da; "Benim öz adımla ad koyunuz. Fakat künyemle künyelenmeyiniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Künyesi Bâbı
3578-) Câbir (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Benim(Muhammed, Ahmed gibi) bir adımla ad koyunuz, fakat künyem ile künyelenmeyiniz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Künyesi Bâbı
3579-) İbn Sîrîn şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre'den işittim, şöyle diyordu: Ebu'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem): "Benim ismimle ad koyunuz, fakat künyemle künyelenmeyiniz" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Künyesi Bâbı
3580-) Bize el-Fadl ibnu Mûsâ, el-Cuayd ibn Abdirrahmân'dan haber verdi(o, şöyle demiştir): Ben es-Sâib ibn Yezîd'i doksandört yaşında, bünyesi sağlam, çevik, boyu boşu dimdik olduğu hâlde gördüm. es-Sâib ibn Yezîd şöyle dedi: Pek iyi bilmişimdir ki, (şu yaşımda) kulağımla, gözümle (işitip görerek) faydalandırılmış olmam, ancak Rasûlüllah'ın duası (bereketi) iledir. Hakîkaten(çocukluğumda) teyzem beni Rasûlüllah'ın huzuruna götürmüştü de O'na: Yâ Rasûlallah, kızkardeşimin oğlu rahatsızdır. Onun için Allah'a duâ etseniz! demişti. dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana duâ etti (de vücûdum zinde, duyu organlarım sağlam olarak yaşıyorum) .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Bâb
3581-) el-Cuayd ibn Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben es-Sâib ibn Yezîd'den işittim, şöyle dedi: Teyzem beni Rasûlüllah'ın yanına götürdü de: Yâ Rasûlallah, kızkardeşimin oğlu hastadır, dedi. aleyhi ve sellem) başımı sıvazladı ve bana bereketle duâ etti. Sonra abdest aldı. Ben de abdest suyundan içtim. Sonra arka tarafında durdum. Ve iki küreği arasındaki Peygamberlik Mührü'nü gördüm . "el-Hucle", at cinsinin iki gözü arasında olan beyazlıklardan bir beyazlıktır, dedi. ibn Hamza da: Peygamberlik Mührü, zifaf yânı gerdek çadırının iri düğmesi hey'etinde ve mikdârında idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamberlik Mührü Bâbı
3582-) Ukbe ibnu'l-Hâris (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Peygamber'in vefatından birkaç gün sonra) Ebû Bekr (radıyallahü anh) ikindi namazını kıldı. Sonra mescidden çıkıp (Alî'yle beraber) yürüyordu. (Yolda Alî'nin oğlu) Hasen'i gördü. Hasen çocuklarla oynuyordu. Ebû Bekr, Hasen'i omuzuna aldı ve: Peygamber'e benziyen Alî'ye benzemiyen (yavru), babam sana feda olsun! dedi. ise gülüyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3583-) Bize İsmâîl tahdîs etti ki, Ebû Cuhayfe (radıyallahü anh): Ben Peygamber'i gördüm, el-Hasen O'na çok benziyordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3584-) Bize İsmâîl ibn Ebî Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Cuhayfe(radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: BenPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm, el-Hasen ibn Alî O'na benzerdi. Cuhayfe'nin râvîsi İsmâîl ibn Ebî Hâlid dedi ki: Ben Ebû Cuhayfe'ye: Peygamber'i bana vasıflayıp bildir, dedim. O da şöyle vasıfladı: Peygamber beyazdı. Siyah saçına beyaz karışmıştı. Peygamber bize (yani Benû Suvâe hey'etine) onüç dişi deve (hediye) verilmesini emretti. Ebû Cuhayfe dedi ki: Fakat biz bu develeri teslim almadan önce Peygamber(Allah dîvânına) alındı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3585-) Bize İsrâîl, Ebû İshâk'tan tahdîs etti ki, Vehb ibn Cuhayfe es-Suvâî(radıyallahü anh): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm, O'nun alt dudağının altında biraz beyazlık gördüm, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3586-) Bize Harîz ibnu Usmân tahdîs etti ki, kendisi Peygamber'in arkadaşı olan Abdullah ibn Büsr'e: Sen Peygamber'i gördün mü, yaşlı mı idi? diye sormuş. Abdullah ibn Büsr de: (Evet gördüm.) Alt dudağı ile çenesi arasında birkaç beyaz saç teli bulunuyordu, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3587-) Rabîa ibnu Ebî Abdirrahmân şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim, o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vasıflıyor, şöyle diyordu: Peygamber kavminin orta boylusu idi. Çok uzun da değil, kısa da değildi. Ezheru’l-levn idi (yânı teni kırmızı rengi iyice emmiş beyazdı). Kireç gibi duru beyaz da değildi, kara yağız da değildi. (Su'dânlılar gibi) kıvırcık, kısa saçlı değildi. Düz ve uzun saçlı da değildi. O, mu'tedil sarkık saçlı idi. Ona kırk yaşında (vahy) indirildi. Vahy indirilmekte olduğu hâlde Mekke'de on yıl ikaamet etti, Medine'de on yıl(yaşadı); başında ve sakalında yirmi tel ak saç bulunmayarak. Ebî Abdirrahmân yukarıdaki senedle şöyle demiştir: Ben Peygamber'in saçından birazını gördüm, kırmızı idi. Enes ibn Mâlik'e: Peygamber saçını boyadı mı ki, bu gördüğüm saçlar kırmızı idi? dedim. (Hayır boyamadı.) O saçlar başına sürdüğü kokudan dolayı kırmızı olmuştur, denildi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3588-) Rabîa, Enes ibn Mâlik'ten şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ifrat derecede uzun da değil, kısa boylu da değildi. O süt gibi safî beyaz da değil, karayağız da değildi. O kısa kıvırcık saçlı da değil, düz uzun saçlı da değildi. Kırk yaşını doldurunca Allah O'nu peygamber gönderdi.(Peygamberliğinde) on sene Mekke'de, on sene de Medine'de ikaamet etti. Başında ve sakalında yirmi tel ak saç bulunmayarak Allah onu vefat ettirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3589-) Ebû İshâk şöyle demiştir: Ben el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sîmâca insanların en güzeli idi.(Ahlâk i'tibâriyle de en güzeli idi.) Vücûd yaratılışı cihetiyle de insanların (insan tiplerinin) en güzeli idi. O ne çok uzundu, ne de kısa boylu idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3590-)  Katâde şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'ten: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) saçını boyadı mı? diye sordum. Enes: Hayır boyamadı; çünkü biraz beyazlık O'nun yalnız -iki gözüyle iki kulağı arasına dökülen iki zülfünde vardı, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3591-) el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) Peygamber'i şöyle vasfetmiştir: aleyhi ve sellem) uzunla kısa boy arası mu'tedil bir endamda yaratılmıştı. O'nun iki omuzu arası genişti. İki kulağı yumuşağına kadar inen gür saçı vardı. Ben bir defasında Peygamber'i kırmızı(ve yeşil çubuklu) bir libâs içinde görmüştüm. Kat'î olarak derim ki, ben güzellikte O'na denk olabilecek hiçbir şey görmedim. Yûsuf ibn Ebî İshâk, babası Ebû Ishâk'tan: Kürek kemiği ile kol başının kavuştuğu yere yânı omuz başlarına kadar uzanan gür saçı vardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3592-)  Ebû İshâk şöyle demiştir: el-Berâ ibn Azib'e: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzü kılıç gibi (parlak) mı idi? diye soruldu. Hayır, kılıç gibi değil, ay misâli(parlak ve toparlak çehreli) idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3593-) el-Hakem ibn Uteybe şöyle demiştir: Ben Ebû Cuhayfe (radıyallahü anh)'den işittim, o şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneşin en sıcak zamanı gün ortasında Bathâ mevkiine çıktı ve abdest aldı. Sonra önünde ucu demirli bir harbe olduğu hâlde öğle ve ikindi namazlarını ikişer rek'at kıldırdı. senedde şunu hatırladı: Avn, babasından; o da Ebû Cuhayfe'den rivayet etti. O şöyle demiştir: O harbenin ardından geçmekte olan kadın geçer idi. (Peygamber çadırdan çıktı.) İnsanlar kalktılar ve Peygamber'in iki elini tutmaya, yüzlerine sürmeye başladılar. Ebû Cuhayfe dedi ki: Bu sırada ben de Peygamber'in yanına sokuldum, elini elime aldım ve onu yüzüme götürüp sürdüm. Bir de gördüm ki, Peygamber'in eli(o sıcak zamanda) kardan daha serin, miskten daha güzel kokulu idi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3594-) Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. En cömert olması da ramazânda Cibril kendisine kavuştuğu zaman görülürdü. Cibrîl, ramazânın her gecesinde Rasûlüllah ile buluşur da kendisiyle Kur'ân'ı müzâkere ederdi. Şübhesiz ki işte bundan dolayı Rasûlüllah, insanların yararı için gönderilen rüzgârdan daha cömert idi(Muhtaçlara daha çok ve daha çabuk yetişirdi).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3595-) Bana İbnu Şihâb, Urve'den; o da Âişe'den haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sevinmiş olarak ve yüz çizgileri parlar bir hâlde Aişe'nin yanına girip şöyle buyurmuştur: " (Yâ Âişe!) Mudlic kabilesinden olan zâtın (iz sürücü Mücezziz'in) Zeyd ile Usâme için söylediği sözü işitmedin mi? O (uyumakta olan) Zeyd ile Usâme'nin ayaklarını gördü de: Muhakkak bu ayaklar birbirindendir, dedi". Abdullah ibn Ka'b şöyle demiştir: Ben babam Ka'b ibn Mâlik'ten işittim. O Tebûk seferinden geri kaldığı zamanı tahdîs ederek şöyle dedi: Rasûlüllah'a selâm verdiğim zaman yüzü sevinçten şimşek çakar (gibi parlar) bir hâlde idi... Esasen Rasûlüllah Allah tarafından sevindirildiği zaman yüzü parlardı, hattâ o yüz bir ay parçasına benzerdi. Biz de sevinçli bir vahiy geldiğini O'nun bu sevimli sîmâsından anlardık...

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3597-)  Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Ben devirden devire ve aileden aileye (süzüle süzüle) geçen Âdemoğulları soylarının en temizinden naklolundum. Nihayet şu içinde bulunduğum topluluktan (Hâşimî soyundan) meydana çıktım".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3598-) Ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah, İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan şöyle haber verdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alın saçlarını alnının üstüne bırakırdı. Müşrikler ise başlarının saçlarını alnın iki tarafına ayırırlardı. Kitâb ehli olanlar da başlarının saçlarını alınlarına salıverirlerdi. Rasûlüllah, hakkında hiçbirşey ile emrolunmadığı hâllerde kitâb ehline uygun olmayı severdi. Sonraları Rasûlüllah da başının saçını iki tarafa ayırıp bıraktı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3599-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sözünde, fiil ve hareketinde taşkınlık yapıcı seciyede değildi. Taşkınlığı zorlanarak da yapıcı değildi, demiştir. Abdullah herkese: “İyi biliniz ki, sizin en güzel huylunuz, en hayırlı olanınızdır” der idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3600-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) - dünyâ, işlerinden - iki şey arasında muhayyer kalındığında muhakkak onlardan - günâh olmadığı müddetçe - en kolay olanını alırdı. Eğer günâh gerektirecek olursa, o kolay şeyden insanların en uzak bulunanı Rasûlüllah olurdu. Rasûlüllah kendisi için kin tutup öc almamıştır. Ancak Allah'ın hürmetine saygısızlık edilmesi hâli müstesnadır. İşte bu hâlde yapılan hürmetsizlik sebebiyle Allah için (öfkelenir), intikaam alırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3601-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Ben hayâtımdaPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elinden daha yumuşak hiçbir ipeğe, hiçbir dîbâca el sürmedim. Yine ben ömrümde Peygamber'in kokusundan daha hoş, daha temiz bir koku da asla koklamadım, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3602-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh), haya cihetiyle kendi köşesinde oturan bakire kızdan daha çok utangaçtı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3603-) Bize Şu'be, senedi ve metni bundan evvelki hadîse benzeyen hadîsi tahdîs etti. Bu rivayette şunu ziyâde etti: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) birşeyden hoşlanmazsa (onu sahibinin yüzüne vurmazdı), hoşnûdsuzluğu (yalnız) yüzünde görülüp bilinirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3604-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir zaman hiçbir yemeği ayıplamadı. Yemeyi arzu ederse onu yerdi, arzu etmezse bırakırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3605-)  Ibnu Buhayne (denmekle ma'rûf olan) Abdullah ibn Malık el-Esedî (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken secde ettiği zaman, koltuk altını göreceğimiz derecede pazularımn arasını açardı, demiştir, hadîsin râvîlerinden İbnu Bukeyr de: Bize Bekr ibnu Mudar: Koltuk altı aklığını görecek derecede... Şeklinde tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3606-)  Bîze Saîd, Katâde'den tahdîs etti ki, onlara da Enes (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir duasında ellerini yukarıya kaldırmazdı, yalnız yağmur duasında kaldırırdı. Çünkü Peygamber bunda(ellerini) koltuklarının beyazı görülünceye kadar kaldırırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı
3607-) Mâlik ibn Mığvel tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Avn ibn Ebî Cuhayfe'den işitittim. O, babası Ebû Cuhayfe'nin şöyle dediğini zikretti: Ben Peygamber'in yanına sokuldum. Peygamber el-Ebtâh mevkiinde bir kubbe yani yuvarlak bir çadır içinde idi, öğlenin sıcak zamanında Bilâl dışarı çıkıp namaza nida etmişti. Sonra içeri girdi ve Rasûlüllah'ın abdest suyunun artanını dışarı çıkardı. İnsanlar o suyun üzerine düşüp ondan bir parça alıyorlardı. Sonra Bilâl tekrar çadıra girdi ve ucu demirli bir harbe çıkardı. Bu sırada Rasülullah da dışarıya çıktı. Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önündedir. Bilâl o harbeyi çadırın dışında bir yere dikti. Sonra Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferi olarak öğle namazım iki rek'at, ikindi namazını da iki rek'at kıldırdı. O sırada önünden eşek ve kadın geçerdi. Sufyân, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den tahdîs etti ki, Âişe(r. anha): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sözü, bir hâdiseyi tahdîs eder anlatırdı. Anlatırken O'nun sözlerini bir sayıcı kişi saysaydı, muhakkak sayabilirdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-menâkıb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Sıfatlamak Bâbı