Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

7290-) Cerîr ibn Abdillah el-Becelî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile emir ve nehiylerini dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettim, O da bana:"Gücümün yettiği kadar" kaydını söylememi telkîn buyurdu. Bir de ben Peygamber'e“herbir müslümâna hayırhah olmak üzerine” de bey'at ettim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7291-) Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: Bana Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: İnsanlar Abdulmelik ibn Mervân'a bey'at ettikleri zaman, Abdullah ibn Omer de Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emîri olan Abdulmelik'e bir mektûb gönderip, bunda: "Ben, Allah'ın sünneti ve Rasûlü'nün sünneti üzere Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emîri olan Abdulmelik ibn Mervân'a gücümün yettiği nisbette emir ve nehiylerini dinlemek ve itaat etmeyi ikrar edip söz veriyorum. Oğullarım da bu suretle ikrar edip bey'at arzetmişlerdir" diye yazmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7292-) Bize Hatim ibn İsmâîl tahdîs etti ki. Yezîd ibn Ebî Ubeyd şöyle demiştir: Ben Seleme.ibnu'l-Ekva'a: Sizler Hudeybiye günü Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e hangi şey üzere bey'at ettiniz? diye sordum. O: (Harb vaktinde kaçmayıp) ölmek üzere bey'at ettik, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7293-)  Cuveyriye ibn Esma, Mâlik'ten; o da Zuhrî'den tahdıs etti ki, ona da Humeyd ibn Abdirrahmân haber vermiş, ona da Misver ibnu Mahrame (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Omer ibnu'l-Hattâb'ın kendisinden sonra halifelik işini kendilerine havale ettiği kimseler toplanıp aralarında halifeliği kendisine verip akdedecekleri kimse hakkında istişare ettiler. O zaman Abdurrahmân ibn Avf, o topluluğa şöyle dedi: Ben bu hilâfet işi üzerine sizlerle çekişecek değilim. (Çünkü benim buna rağbetim yoktur.) Lâkin eğer isterseniz, ben sizin içinizden size, birinizi seçeyim! dedi. teklif üzerine o topluluk bu tercîhi Abdurrahmân ibn Avf'a bıraktılar. Onlar kendilerinden birini tercîh etme işlerini Abdurrahmân'a havale edince insanlar Abdurrahmân üzerine meylettiler, hattâ ben insanlardan hiçbir kimseyi o topluluğa tâbi' olur ve onun izine basar görmüyordum (yani insanları topluluktan yüz çevirip onların ardından yürümezler görüyordum). İnsanlar Abdurrahmân üzerine meylettiler. Çünkü onlar bu geceler içinde halifelik işi üzerine istişare yapıyorlardı. Nihayet sabahlayıp da Usmân ibn Affân'a bey'at yaptığımız gece olunca, Misver ibn Mahrame şöyle dedi: Geceden bir taife geçtikten sonra Abdurrahmân ibn Avf gelip benim kapımı çaldı. Bunun üzerine ben uykumdan uyandım. O bana: Ben seni uyumuş görüyorum. Allah'a yemîn ederim ki, benim bu üç geceden beri gözüme büyük bir uyku girmedi. Haydi yürü de ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm'ı, Sa’d ibn Ebî Vakkaas'ı çağır! dedi. üzerine ben de onun için bu iki sahâbîyi çağırdım. o ikisiyle gizli konuşup istişare etti. Sonra Abdurrahmân ibn Avf beni tekrar çağırdı da: Bana Alî ibn Ebî Tâlib'i çağır! dedi. Alî'yi de onun yanına çağırdım. Alî geldi. Abdurrahmân ibn Avf, tâ gece yarısına kadar Alî ile gizli olarak konuştu. Sonra Alî ibn Ebî Tâlib, onun yanından kendisine tevliyet verilmesi arzusu ile kalkıp gitti. Abdurrahmân ibn Avf da Alî tarafından fitneye yönelik bir muhalefet işi meydana gelmesinden endîşe edip durmuştur. Abdurrahmân: Bana Usmân'ı çağır! dedi. Usmân'ı da çağırdım. Abdurrahmân onunla da tâ müezzin sabah ezam ile aralarını ayırıncaya kadar gizli gizli konuştu. Nihayet insanlara sabah namazını kıldırdığı zaman, bu şûra topluluğu minberin yanında toplandılar. Abdurrahmân Muhacirler'den ve Ensâr'dan hazır bulunan kimselere haber gönderip çağırttı. Ordu kumandanlarına da haber gönderip çağırttı. Bunların hepsi o yıl Omer'le beraber Mekke'ye gelip buluşmuş ve beraber hacc yapmışlardı (ve Medine'ye de beraber dönmüşlerdi). toplandıkları zaman Abdurrahmân(minber üzerinde oturup) şehâdet kelimelerini söyledi. Bundan sonra "Amma ba'du" diyerek, şunları söyledi: Yâ Alî! Ben insanların bu işteki tercihlerine iyice bakıp araştırdım da insanların Usmân'dan sapmalarını görmedim(yânı insanlar Usmân'ı halifelik işinde başkaları üzerine tercih ediyorlar gördüm). Onun için sen (benim Usmân'ı tercih etmemden dolayı) sakın kendi nefsin üzerinde bir kötüleme yolu tutma! dedi. Usmân'a hitâb ederek de: Yâ Usmân! Ben sana Allah'ın sünneti, Rasûlü'nün sünneti ve Rasûlü'nden sonra geçen iki halîfesinin sünneti üzere bey'at ediyorum! dedi. bu konuşmanın ardından Abdurrahmân, Usmân'a bey'at etti. Ardından bütün insanlar; Muhacirler, Ensâr, ordu kumandanları ve bütün müslümânlar da Usmân'a bey'at ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm Yani Devlet Başkanı İnsanlarla Nasıl Beyat Yapar Yâhud: İnsanlar İmâmla Nasıl Beyat Ederler?
7294-) Seleme ibnu’l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Hudeybiye'de ağaç altında yapılan Rıdvan Bey'ati'nde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at etmiştik. (Sonra ağacın gölge tarafına dönüp gelmiştik.) Peygamber bana: "Yâ Selemetu! Sen bey'at etmez misin?" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Ben ilk taife içinde bey'at ettim! dedim. "ikinci defa bey'at et!" buyurdu. Ben de ikinci defa bey'at ettim..

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir Halette Tekîd İçin İki Kerre Beyat Eden Kimse Bâbı
7296-) Bize Saîd ibnu Ebî Eyyûb tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Akıl Zuhre ibnu Ma'bed, dedesi Abdullah ibnu Hişâm'dan tahdîs etti. Bu Abdullah ibnu Hişâm,Peygamber zamanına yetişmiş ve annesi Zeyneb bintu Humeyd, kendisini (Mekke fethinde)Rasûlüllah'a götürdü ve: Yâ Rasûlallah! Oğlumla İslâm bey'ati akdetseniz! dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: "O küçüktür!" buyurdu ve çocuğun başını, eliyle dokunup okşayarak Abdullah'a (bereketle) duâ eyledi. Zuhre: Büyük babam Abdullah ibn Hişâm, bütün ev halkı adına bir tek davar kurban ederdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Küçük Çocuğun Beyatı Bâbı
7297-) Bize Mâlik, Muhammedibnu'l-Munkedir'den; oda Câbir ibn Abdüllah (radıyallahü anh)'tan şöyle haber verdi: Bir A'râbî, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ile İslâm üzere bey'at etti. Akabinde A'râbî'ye Medine'de sıtma hastalığı isabet etti. Bunun üzerine bu A'râbî, Rasûlüllah'a geldi ve: Yâ Rasûlallah! Benim bey'atimi geriye döndür (de ben çöle gideyim)! dedi. bunu kabul etmedi. Sonra A'râbî yine geldi ve: Yâ Rasûlallah! Benim bey'atimi geriye döndür! dedi. Rasûlüllah yine kabul etmedi. Sonra yine gelip: Benim bey'atimi geriye döndür! dedi. yine kabul etmedi. Bunun üzerine o A'râbî Medine'den çıkıp gitti. Rasûlüllah da: "Medine ancak demirci körüğü gibidir; değersizlerini dışarı atar, temizlerini de meydana çıkarır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Beyat Ettikten Sonra Beyatinden Geri Dönmek İsteyen Kimse Bâbı
7298-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Uç (şahıs vardır ki) Allah kıyâmet gününde onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz, onlar için(yaptıklarına karşılık) ağrıtıp incilten müdhiş bir azâb vardır. Birincisi: Yol üzerinde (ihtiyâcından) fazla bir suyu bulunan ve onu yolculardan men' eden kimsedir, ikincisi, devlet başkanına yalnız dünyâ menfâati için muahede eder de devlet başkanı ona istemekte olduğu dünyalığı verirse, ona yaptığı muâhedeye vefa edip yerine getirir, eğer vermezse ona ahdini yerine getirmez. Üçüncüsü metâını ikindiden sonra bir adama satar ve Allah adına yemîn ederek bu mata muhakkak şöyle şöyle fıât verilmiştir der. Müşteri de o mala o kadar fiât verilmemiş olduğu hâlde, onun yaptığı yalan yemini sebebiyle o kimsenin sözünü doğru kabul eder de o malı ondan o yüksek bedelle satın alır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bir İmâma Devlet Başkanına Allaha Tâat Maksadıyle Değil De Sırf Dünyâ Menfaati İçin Beyat Eden Kimse Bâbı
7299-) el-Leys şöyle demiştir: Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. Bana Ebû İdrîs el-Havlânî haber verdi ki, kendisi Ubâde ibnu's Sâmit (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Bizler bir mecliste otururken Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize şöyle buyurdu: "Allah'a (ibâdette) hiçbir şeyi ortak etmemek, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye bühtan etmemek, hiçbir ma'rûf işte isyan etmemek üzere bana bey'at ediniz (yani benimle ahd ediniz). İçinizden her kim sözünde durursa, onun ecri (mükâfatı) Allah'ın fadl ve keremi üzerindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda îkaab edilirse, bu îkaab ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da, yaptığı o fiili Allah Taâlâ örtüp gizlerse, onun işi Allah'a kalır: isterse Allah onu îkaab eder, isterse affeder". de bu şart üzere Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a bey'at ettik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kadınların Beyati Bâbı
7300-)  Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Urve'den haber verdi ki, Âişe (r.anha) şöyle demişti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla “Kadınlar Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmamaları..."(el-Mümtehine: 12) âyetinin sözleri ile bey'at ederdi. Rasûlüllah’ın eli bey'at sırasında hiçbir kadının eline dokunmamıştır, ancak (nikâh veya milk ile) mâlik olduğu kadınlar müstesna, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kadınların Beyati Bâbı
7301-) Ümmü Atıyye (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e İslâm üzere bey'at ettik. Şöyle ki, kendisi bize karşı "...Kadınlar Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmamaları, hırsızlık yapmamaları... ''(el-Mümtehine:12) âyetini okudu. Ve bizi ölü üzerine çığlıkla ma'tem tutmaktan nehyetti. Bunun üzerine kadınlardan birisi (ki Ümmü Atıyye'nin kendisidir) bey'at etmekten elini çekti ve: Yâ Rasûlallah! Fulâne kadın Câhiliyet ma'teminde bana yardım etmişti. Ben şimdi onun bendeki hakkını karşılayıp ödemek istiyorum! dedi. da o kadına hiçbirşey söylemedi. Bunun üzerine kadın gitti. Sonra (o kadından müsâade alarak) dönüp bey'at etti. Atıyye: Benimle beraber bey'at eden kadınlardan ancak (Enes'in anası ve Ebû Talha'nın karısı olan) Ümmü Suleym, Ümmü'l-Alâ, Ebû Sebre'nin kızı Muâz ibn Cebel'in karısı yahut Ebû Sebre'nin kızı ve Muâz ibn Cebel'in karısından başkası bu bey'atteki feryâdla ağlamama şartına vefa etmedi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Kadınların Beyati Bâbı
7302-) Muhammed ibnu'l-Munkedir şöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle dedi: Bir bedevi, Peygamber'e geldi de; Yâ Rasûlallah! Benimle İslâm üzere bey'at et! dedi Peygamber de onunla islâm üzere bey'at etti. Sonra ertesi gün bu bedevi sıtma hastalığına tutulmuş olarak geldi ve: (Yâ Rasûlallah!) Benim bey'atimi çöz! dedi. Rasûlüllah onun bu teklifini kabul etmedi. Adam geri dönüp gittiği zaman: "Medine şehri demirci körüğü gibidir: Değersiz olan kiri pası dışarı atar, temiz olanı da ortaya çıkarır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Yaptığı Bir Beyati Bozan Kimse Bâbı
7303-) Yahya ibn Saîd şöyle demiştir: Ben (Âişe'nin kardeşinin oğlu) el-Kaasım ibn Muhammed'den işittim, şöyle dedi: Âişe (radıyallahü anh-bir kerre şiddetli bir baş ağrısına tutuldu da): Vay başım, (ölüyorum)! demişti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da: "Eğer sen ölür de ben hayâtta kalırsam, senin için mağfiret diler ve senin için duâ ederim!" buyurdu. üzerine Âişe: Vay başıma gelen musibete! Vallahi öyle sanıyorum ki, muhakkak Sen benim ölümümü istiyorsun. Eğer ben ölürsem, muhakkak Sen o son günün gecesinde kadınlarının birisiyle gerdek olup yaşayacaksın! dedi. bu sözü üzerine Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Yâ Âişe! (Endişelenme!) Asıl ben 'Vay başıma!' demeliyim (çünkü senden evvel öleceğim). Yâ Âişe! (Hattâ) şimdi ben Ebû Bekr'e ve oğluna haber göndermek ve -hilâfet dedikoducularının sözlerinden ve hilâfet umanların temennilerinden nefret ederek- hilâfeti Ebû Bekr'e vasiyet etmemi kasdettim (yahut istedim). Fakat sonra düşündüm ki, Allah (hilâfeti Ebû Bekr'den başkasına müyesser kılmaktan) çekinir. Mü'minler de Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını men' ederler. Yâhud Allahü Taâlâ (Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını) men eder. Mü'minler de (Ebû Bekr'den başkasına bey'at ve mutâbaatten) çekinirler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Vefat Ardında Halîfe Tayîn Etmek Bâbı
7304-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Babam Omer(vurulup vaziyeti ağırlaşınca, dostları tarafından): Yerine bir halîfe ta'yîn etmez misin? diye sorulmuştu. Omer: Eğer yerime halîfe ta'yîn ve tavsiye edersem (aykırı bir iş yapmış olmam). Çünkü benden hayırlı olan Ebû Bekr, yerine halîfe ta'yîn ve tavsiye etti. Eğer ta'yin etmez de (bu işi ümmete) bırakırsam, şübhesiz benden hayırlı olan Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da (muayyen bir zâtı açıkça söylemeyip bu işi ümmete) bırakmıştır, dedi. Omer şöyle dedi: Halîfe ta'yîni teklifine karşı Omer'in verdiği cevâbı, mecliste hazır bulunan sahâbîler Omer'e karşı takdirle karşılayıp, onu övdüler. Bunun üzerine Omer de: Ben bir halef ta'yîn etmek ve ta'yîninde isabet ederek medholunmak isterim. Fakat isabet olunamamasından da korkarım. Ben bu hilâfet işinden ne kârlı, ne de zararlı olmayarak; başa-baş kurtuldum. Artık şimdi muayyen bir zâtı yerime halef ederek hayâtımda, ölümümde mes'ûliyetini yüklenmek istemem! Dedi. şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) haber verdi ki, kendisi Omer ibnu'l-Hattâb'ın minber üzerine oturup da yaptığı ikinci hutbesini işitmiştir: Bu hutbe, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatı gününün ertesinde olmuştu. Omer şehâdet kelimelerini söyledi. Ebû Bekr ise hiç konuşmuyor, susuyordu. Omer şöyle dedi: Ben Rasûlüllah'ın yaşayıp da bizim işlerimizi üzerine alıp yazmasını (yahut düşünüp tedbîr etmesini) ümîd ederdim. bu sözüyle, Peygamberin vefatının kendilerinden sonra olmasını kasdetmektedir. devamla şöyle dedi: Muhammed ölmüş ise, şübhesiz Allahü Taâlâ sizin aranızda bir nûr (yânı Kur'ân) bırakmıştır ki, onunla Allah'ın Muhammed'e hidâyet ettiği doğru yolu bulacaksınız. Şübhesiz Ebû Bekr deRasûlüllah'ın sahibi ve (mağarada)"İkinin ikincisidir"(et-Tevbe: 40). Hiç şübhe yok ki, o, müslümânlann işlerini üzerine almaya en lâyık kimsedir.(Ey hazır bulunanlar!) Kalkınız ve ona bey'at ediniz! dedi. bir kısmı bundan önce Sâide oğulları sakîfesinde Ebû Bekr'e bey'at etmişlerdi. Umûmî bey'at ise, sakîfede yapılan bey'at gününün sabahında, minber üzerinde yapılan bu bey'at olmuştu. Enes ibn Mâlik'ten söyledi ki; Enes ibn Mâlik, o gün Omer'in Ebû Bekr'e ısrarla "Minbere çık!" deyip durduğunu işitmiş ve nihayet Ebû Bekr minbere çıkınca, insanlar ona umûmî olarak bey'at ettiler, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Vefat Ardında Halîfe Tayîn Etmek Bâbı
7306-) Bize İbrâhîm ibn Sa'd, babasından (yani Sa'd ibn İbrâhîm ibn Abdirrahmân ibn Avf ez-Zuhrî'den); o da Muhammed ibn Cubeyr ibn Mut'ım'den tahdîs etti ki, babası Cubeyr ibn Mut'ım(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kerresinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kadın geldi. Peygamber'in ona vereceği birşey hakkında onunla konuştu. (Kadın dönerken)Peygamber kadına tekrar müracaat etmesini emretti. Bunun üzerine kadın, sanki Rasûlüllah'ın vefatını ifâde etmek isteyerek: Yâ Rasûlallah! Ben gelir de Sen'i bulamazsam ne buyurursun? diye sordu. da ona: "Şayet beni bulamazsan Ebû Bekr'e gelip müracaat et!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Vefat Ardında Halîfe Tayîn Etmek Bâbı
7307-) Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: Bana Kays ibn Müslim, Târik ibn Şihâb'dan tahdîs etti ki, Ebû Bekr (radıyallahü anh),Rasûlüllah'ın vefatından sonra dînden çıkmış ve harble yenilmiş olan Tayy, Esed, Gatafân ve diğer kabilelerin elçilerine hitaben: Sizler çöllerde develerin kuyruklarının arkalarından gidersiniz, nihayet Allah sizlere, Peygamber'inin halîfesi ve. Muhacirler'i eliyle, bunların sizlere kusur ve günâhı çok saymakta olacakları bir iş gösterir! demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Vefat Ardında Halîfe Tayîn Etmek Bâbı
7308-) Bize Şu'be tahdîs etti ki, Abdulmelik ibn Umeyr şöyle demiştir: Ben Câbir ibn Semure (radıyallahü anh)'den işittim, o şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, O: "Oniki emir olacaktır" buyuruyordu. Câbir: Ben ancak Peygamber'in söylediği bir kelimeyi işitmemiştim. Onu da babam Semure: Rasûlüllah: "Bunların hepsi Kureyş'tendir" buyurdu, diye rivayet etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb Bu, Önceki Bâbdan Bir Fasıl Gibidir
7309-) Bana Mâlik, Ebû'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun, içimden öyle geçiyor ki, emredeyim de birçok odun toplatıp yığdırayım. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birine cemâate imâm olsun diyeyim. Sonra o cemâati bırakıp (namaza gelmeyen) adamların üzerlerine gidip (kendileri içlerinde iken) evlerini üzerlerine yakıver eyim! elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, cemâatten bu geri kalanlarınızın herhangisi burada semiz etli bir kemik parçası yahut iki tane iyi paça bulacağını bilir olsaydı, elbette yatsı namazına gelip hazır bulunurdu". ibn Yûsuf el-Firabrî şöyle dedi: Yûnus şöyle dedi: Muhammed ibn Süleyman şöyle dedi: Ebû Abdillah el-Buhârî: Mırmât", "Minsât" ve "Mîdât" gibi mîmi kesrelenmiş olup, davarın iki tırnağı arasındaki et ma'nâsmadır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Birbirleriyle Çekişen Hasımların, Töhmet Ve Masiyet Ehli Olanların, Bu Sıfatla Tanınmalarından Sonra Evlerden Çıkarılmaları Bâbı
7310-) Bize el-Leys, Ukayl'den; o da İbn Şihâb'dan; oda Abdurrahmân ibn Abdillah ibn Ka'b ibn Mâlik'ten; o da Ka'b ibn Mâlik'in oğlu Abdullah'tan tahdîs etti. Bu Abdullah, Ka'b ibn Mâlik'in gözleri kör olduğu zaman, onun oğulları arasından kendisine.yedicilik yapanı idi. O şöyle demiştir: Ben babam Ka'b ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle dedi: Tebûk gazvesinde Rasûlüllah'tan geri kaldığı zamanki hadîsini zikretti de, bunda şöyle dedi: kendisinden seferde geri kalanlardan işte şu üçümüzle konuşmaktan müslümânları nehyetti. Halk da bizden çekindiler... Bu hâl üzere elli gün kaldık... Rasûlüllah, sabah namazını kıldığı zaman Allah'ın bizim üzerimize tevbesini (pişmanlığımızın kabulünü) i'lân etmiş, halk bize müjdelemeğe koşmuştu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-ahkam
Konu: Bâb: İmâm İçin Mücrimleri Ve Masiyet İşleyenleri Konuşmaktan, Kendilerini Ziyaret Etmekten Ve Benzeri Şeylerden Men Etmesi Câiz Olur Mu?
7311-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: “Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, şayet (âcizlik hâllerinde) kendilerini yükleyecek binekler bulamadığım zamanda bile, cihâddan benim ardımda geri kalmalarını kerîh görüp istemeyecek birtakım adamlar olmasaydı, Allah yolunda cihâda giden hiçbir seriyyemden geri kalmazdım. Allah bilir ki, Allah yolunda öldürülüp diriltilmeyi, ondan sonra öldürülüp diriltilmeyi, ondan sonra öldürülüp diriltilmeyi, sonra öldürülmeyi ne kadar isterdim!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Temenni Hakkında Gelen Şeyler Ve Şehîd Olmayı Temenni Eden Kimse Bâbı
7312-) Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, ben Allah yolunda mukaatele edip öldürülmemi, ondan sonra diriltilip öldürülmemi, ondan sonra diriltilip öldürülmemi, ondan sonra diriltilmemi ne kadar isterdim!" Ebû Hureyre bu "Öldürülmemi" kelimelerini üçer defa söylerdi de: Peygamber'in bunu böyle söylediğine Allah adiyle şehâdet ederim! derdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Temenni Hakkında Gelen Şeyler Ve Şehîd Olmayı Temenni Eden Kimse Bâbı
7314-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"İşimden sonradan bildiğim hacc aylarında umrenin cevazını, evvelden bilmiş olaydım, kurbanlık sevketmez ve insanlarla beraber umre sebebiyle ihramdan çıktıkları zaman elbette ben de ihramdan çıkardım" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Hacc Aylarında Umrenin Cevazını Şimdi Hatırladığım Gibi İhrama Girerken De Önden Bilmiş Olaydım, Kurbanlık Sevk Etmezdim Sözü Bâbı
7315-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler (Veda Haccı yolunda) Rasülullah'ın beraberinde idik. Yalnız hacc niyetiyle ihrama girdik ve zu’l-hiccenin dördünde Mekke'ye geldik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere Ka'be'yi tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y etmemizi ve bu haccımızı umre yapmamızı ve ihramdan çıkmamızı emretti de, "Ancak beraberinde kurban bulunanlar müstesnadır, onlar ihramlarında devam ederler" buyurdu. dedi ki: Bizlerden Peygamber ve Talha'dan başka kimsenin beraberinde kurban yoktu. Bir de Alî, Yemen'den gelmiş, kurbanı beraberinde getirmiş ve: Ben, Rasülullah'ın ihrama girdiği gibi ihrâmlandım! demişti. Haccı umre yapmakla me'mûr olanlar (bu hâle taaccüb ederek): Bizler herbirimizin erkeklik organı(kadınlarımızla faydalanmamız sebebiyle) menî akıtır hâlde Minâ'ya gideceğiz (de Rasûlüllah ihrâmlı kalacaktır)! demişlerdi. sözleri işitince Rasûlüllah: "Ben eğer hacc aylarında umrenin cevazını şimdi bildiğim gibi ihrama girerken de önceden bilmiş olaydım, kurban sevketmezdim. Ve yanımda kurbanım olmasaydı şimdi (ben de sizin gibi) ihramdan çıkardım" buyurdu. şöyle dedi: Surâka ibn Mâlik el-Mudlicî, Peygamber Akabe cemresini taşlarken karşı geldi de: Yâ Rasûlallah! Bu haccı umreye çevirmek bize mi hâsstır? diye sordu. "Hayır size hâss değil, ebedîdir" buyurdu. şöyle dedi: Aişe Mekke'ye hayızlı olarak geldi. Peygamber ona bütün hacc ibâdetlerini yapmasını, yalnız temizleninceye kadar Ka'be'yi tavaf etmemesini ve namaz kılmamasını emretti. Nihayet Bathâ denilen Muhassab mevki'ine konakladıkları zaman Âişe (temizlendi ve tavaf etti de): Yâ Rasûlallah! Sizler bir hacc ve bir umre ile gidiyorsunuz da ben bir tek hacc ile mi döneceğim? dedi. dedi ki: Sonra Rasûlüllah, Âişe'nin kardeşi Abdurrahmân ibn Ebî Bekr es-Sıddîk'a, kızkardeşini Ten'îm'den umre yapması için oraya kadar beraberinde götürmesini emretti. Âişe hacc günlerinden sonra zu’l-hicce ayında oradan bir umre yaptı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Hacc Aylarında Umrenin Cevazını Şimdi Hatırladığım Gibi İhrama Girerken De Önden Bilmiş Olaydım, Kurbanlık Sevk Etmezdim Sözü Bâbı
7316-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem- Medine'ye hicret ettiği zaman düşman saldırısından endîşe ederek) bir gece uyuyamadı da: "Keski sahâbîlerimden elverişli bir kişi bu gece beni, bekçilik edip, muhafaza etseydi!" dedi. bu sırada biz ansızın bir silâh sesi işittik. Rasûlüllah: "Bu kimdir?" diye sordu. Kendisine: Sa'd ibn Ebî Vakkaas'tır yâ Rasûlallah! Seni bekleyip korumak için geldim! diye cevâb verildi. Bunun üzerinePeygamber uyudu, hattâ biz O'nun horladığını işittik. Abdillah Muhammed ibn İsmâîl el-Buhârî şöyle dedi: Âişe, Bilâl'in şu şiiri söylediğini bildirdi: leyte şı'rî hel ebîtenne leyleten, ve havlı ızhırun ve celîlu! hel eriden yevmen miyâhe mıcennetin, hel yebduven lî Şâmetün ve Tafîlu! bilmek isterim ki: Mekke vâdîsinde etrafımı ızhır ve celîl otları sararak bir gece olsun geceler miyim? gün gelip de Ukâz'daki Mecenne sularının başına varır mıyım? Mekke'nin Şâme ve Tufeyl Dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?) Ben Bilâl'in bu sözlerini Peygamber'e haber verdim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Keski Şöyle Şöyle Olsaydı* Demesi Bâbı
7318-) Bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs etti. Bize Cerîr ibn Abdilhamîd bu geçen hadîsi tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Kurân Okumayı Ve İlim Öğrenmeyi Temenni Etmek Bâbı
7320-)  (Tabiî büyüklerinden) Kays ibn Ebî Hazım şöyle demiştir: Biz hastalığında Habbâb ibnu'l-Erett (radıyallahü anh)'e ıyâdet ediyorduk. Vücûdunun yedi yerine dağlama tedavisi uygulamıştı. Habbâb hastalığının şiddetli ıstırabını ifâde ederek: Eğer Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere ölüm temennî etmemizi nehyetmeseydi, muhakkak ölümü temennî ederdim! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Mekruh Olacak Temenniler Bâbı
7321-) Biz Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Ubeyd'den -onun ismi Sa'd ibnu Ubeyd mevlâ Abdurrahmân ibn Ezher'dir- haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin hiçbiriniz sakın ölüm temennî etmesin! Eğer o, sâlih bir kimse ise (hayâtta oldukça) salâh ve faziletini artırması umulur. Eğer fena bir kimse ise onun da tevbe edip Allah'ın rızâsını kazanması umulur!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Mekruh Olacak Temenniler Bâbı
7322-) el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb gününde (Hendek kazılırken) bizimle beraber toprak taşıyordu. Yemîn olsun ben O'nu, karnının beyazlığını toprak örtmüş hâlde gördüm, Kendisi (ibn Revâha'nın) şu beyitlerini söylüyordu: ente me'htedeynâ nahnu, tasaddaknâ velâ salleynâ, sekîneten aleynâ, înne'l-ulâ -ve bazen de şöyle dedi:- kad bağav aleynâ, erâdû fitneden ebeynâ ebeynâ olmasaydın biz doğru yolu bulamazdık. Sadaka da veremez, namaz da kılmazdık. Sen bizim üzerimize sekînet indir. onlar -yahut: O topluluk- bize tecâvüz etmişlerdir. Onlar bize fitne yapmak istedikleri zaman, bizler fitneden çekindik, çekindik!)" bunları söylerken sesini yükseltiyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Kişinin Eğer Allah Olmayaydı, Biz Kendiliğimizden Doğru Yolu Bulamazdık Sözü
7323-) Bize Ebû İshâk, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Omer ibn Ubeydillah'ın himayesinde olan Ebu'n-Nadr Sâlim'den tahdîs etti. Bu Ebu'n-Nadr, efendisi Omer'in kâtibi idi. Ebu'n-Nadr şöyle dedi: Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh), efendisi ve Kureyş ileri gelenlerinden olan Omer ibnu Ubeydillah'a bir mektûb yazdı da bu mektubu ben okudum. Bu mektubun içinde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın:“ (Ey insanlar!) Düşmanla karşılaşmak (harbetmek) temenni etmeyiniz! Fakat Allah'tan harb felâketinden selâmette kılmasını isteyiniz” buyurduğu hadîsi vardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Düşmanla Karşılaşmak Harbetmek Temennisinin Keraheti Bâbı
7324-) Bize Ebu'z-Zinâd tahdîs etti ki, el-Kaasım ibn Muhammed şöyle demiştir: İbn Abbâs radıyallahü anhüma birbirleriyle la'netleşen karakocayı zikretti. Bunun üzerine Abdullah ibnu Şeddâd, ibn Abbâs'a: Bu kadın, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın"Beyyinesiz olarak bir kadını recmeder olaydım (bu kadını recm ederdim)” buyurduğu kadın mıdır? diye sordu. Abbâs: Hayır, o kadın İslâm'da kötülüğü açıktan yapan (lâkin bu kötülükler onun üzerine beyyine üe sabit olmayan ve i'tirâf da etmeyen) bir kadın idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7325-) Bize Alî ibn Abdillah el-Medînî tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Amr ibn Dînâr şöyle dedi: Bize Atâ ibn Ebî Rebâh tahdîs edip şöyle dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı namazını gece karanlığı olan atame vaktine kadar geciktirdi. Bunun üzerine Omer ibnu'l-Hattâb dışarı çıktı da: Namaza gel yâ Rasûlallah! Mesciddeki kadınlar ve çocuklar uyudular! diye seslendi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) başı su damlatarak dışarıya çıktı ve: "Eğer ümmetim üzerine -yahut: İnsanlar üzerine- meşakkat verecek olmasaydım..." -Sufyân ibn Uyeyne yine şöyle dedi: "Ümmetim üzerine meşakkat verecek olmayaydım bu namazı işte bu saatte kılmalarını emrederdim" buyuruyordu. ibn Cureyc de Atâ ibn Ebî Rebâh'tan; o da İbn Abbâs'tan şöyle söyledi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) o yatsı namazını geciktirdi. Omer de geldi ve: Yâ Rasûlallah! Kadınlar ve çocuklar uyudular! diye seslendi. Bunun üzerine Rasûlüllah yan tarafından yıkanma suyunu eliyle silerek dışarı çıktı da: "Şu muhakkak ki yatsı namazı vakti budur. Eğer ümmetim üzerine meşakkat yükleme korkusu olmasaydı..." buyuruyordu. ibn Dînâr şöyle dedi: Bize Atâ bu hadîsi, senedinde İbn Abbâs olmayarak tahdîs etti. Amma Amr ibn Dînâr kendi rivayetinde: Rasûlüllah başı su akıtarak çıktı, dedi. Cureyc de: Bedeninin yanından yıkanma suyunu eliyle silerek dışarı çıktı, dedi. ibn Dînâr: "Eğer ümmetim üzerine meşakkat yüklemem korkusu olmasaydı" demiştir. Cureyc de: "Şu muhakkak ki, yatsı namazı vakti budur. Eğer ümmetime meşakkat vermem olmasaydı (elbette bu saatin yatsı namazı saati oltnasıyle hükmederdim)" diye söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7326-) Ve İbrâhîm ibnu'l-Munzir şöyle dedi: Bize Ma'n tahdîs etti. Bana Muhammed ibn Müslim, Amr ibn Dînâr'dan; o da Atâ ibn Ebî Rebâh'tan; o da İbn Abbâs'tan; o daPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7327-) Bize el-Leys, Ca'fer ibn Rabîa'dan tahdîs etti ki, Abdurrahmân ibn Hürmüz el-A'rec de şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ümmetim üzerine meşakkat vermek korkusu olmasaydı, kendilerine muhakkak misvak kullanmalarını emrederdim" buyurmuştur. Süleyman ibnu'l-Mugîre, Sabit el-Bunânî'den; o da Enes'ten; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7328-) Bize Humeyd et-TavîI, Sabit el-Bunânî'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ramazân ayının sonunda (iftar vaktinde yemeyip içmeyerek) orucunu birbirine uladı. Bunun üzerine birtakım insanlar da oruçlarını (arada birşey yemeyerek) birbirine uladılar. Onların bu oruç ulamaları Peygamber'e ulaşınca: "Eğer ay benim için uzatılsaydı, bu derinlemesine gidicilerin derinleştirmelerini terkedecekleri bir ulamayı muhakkak yapardım, Şübhesiz ben sizin gibi değilim. Ben, Rabb'im beni doyurur ve içirir hâlde bulunurum" buyurdu. ibnu'l-Mugîre, Sâbit'ten; o da Enes'ten; o da Peygam-ber'den olmak üzere rivayet etmekte Humeyd'e mutâbaat etmştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7329-)  Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Abdurrahmân ibnu HâIid, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. Ona da Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ulama orucu tutmaktan nehyetti. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Sen bir günün orucunu öbür güne ekliyorsun? dediler. "Sizin hanginiz bana benzer? Ben, Rabb'im beni doyurur ve Rabb'im bana su içirir hâlde gecelerim" buyurdu. sahâbîler oruçları birbirine eklemekten vazgeçmediklerinde, Rasûlüllah oruçlarını bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) birbirine ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilâli gördüler. Bunun üzerine Rasûlüllah oruç eklemekten vazgeçmeyenleri tevbîh eder gibi: "Eğer hilâl gecikseydi, sizin için(ders olsun diye) ben de o kadar daha artırırdım!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7330-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e İsmâîl'in duvarından: Bu duvar Beyt'ten midir? diye sordum. "Evet (duvar, Beyt'tendir)" buyurdu. yine: Kureyş için ne mâni' vardı ki bu duvarı Beyt'e girdirmediler? dedim. "Senin kavmin Kureyş'in bu hicri Ka'be'ye girdirmeye bütçeleri yetmedi (Beyt'i daralttılar)" diye cevâb verdi. Ka'be'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir? diye sordum. "Senin kavmin dilediklerini Beyt'e koymak, dilediklerini de koymamak için" cevâbını verdi. Rasûlüllah: "Yâ Âişe! Eğer senin kavmin Kureyş, Câhiliyet devrine yakın olmasaydı ben duvarı Beyt'e katmak, Beyt'in kapısını da yer seviyesine indirmek isterdim. Fakat böyle yapıldığında kavminin kalblerinin kırılmasından endîşe ederim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7331-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Eğer hicret olmasaydı, ben muhakkak Ensâr'dan bir kişi olurdum. Eğer Ensâr bir dere yahut bir dağ yoluna girselerdi, muhakkak ben Ensâr'ın vadisine yahut Ensâr'ın dağ yoluna girerdim!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7332-) Bize Vuheyb, Amr ibn Yahya'dan; o da Abbâd ibn Temim'den; o da Abdullah ibn Zeyd(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Eğer (tebdili caiz olmayacak) hicret olmasaydı, elbette ben Ensâr'dan bir kimse olurdum. Eğer insanlar bir vâdîye yahut bir dağ yoluna girip gitselerdi, ben muhakkak Ensâr'ın vadisine ve dağ yoluna girer giderdim". hadîsi Enes'ten; o da Peygamber'den "Bir dağ yoluna girseydi. .." lâfzıyle rivayet etmekte Ebû Teyyâh da Abbâd ibn Temîm'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabut-temennî
Konu: Keşki Şöyle Olaydı Diye Temenni Etmenin Câiz Olması Bâbı
7333-) Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, Ebû Kilâbe'den tahdîs etti. Bize Mâlik ibn Huveyris tahdîs edip şöyle dedi. Biz yaşıt gençler topluluğu olarak Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldik ve O'nun yanında yirmi gece kaldık. Rasûlüllah son derece hassas ve ince yürekli idi. Konukluğumuzun uzamasından ailelerimizi özlediğimizi anlayınca yahut ailelerimize iştiyak duyduğumuzu anlayınca, geride kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de haber verdik. "Ailelerinizin yanına dönünüz, onların içinde ikaamet ediniz, onlara dînî bilgileri Öğretiniz, onlara dînî vecîbelerini eda ve haramlardan çekinmelerini emrediniz" buyurdu. ibn Huveyris'in râvîsi Ebû Kılâbe şöyle dedi: Mâlik ibn Huveyris bana Peygamber'in daha birçok vasiyetini zikredip bildirdi. Ben onların bir kısmını ezberimde tutuyor, bir kısmını da tutamıyorum. Mâlik'ibn Huveyris, Rasûlüllah'ın şunları da buyurduğunu bildirdi: "Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız. Namaz vakti gelince biriniz size ezan okusun, en büyüğünüz, en faziletliniz de size imamlık etsin!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7334-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): herhangibirinizi müezzin Bilâl'ın ezan sesi sahur yemeğini yemekten men' etmesin! Çünkü Bilâl, şafaktan önce ezan okur -yahut:Gece vakti nida eder-. Bunu teheccüd namazı kılanları sahur yemeğine döndürmek ve uykuda olanlarınızı da sahur yemeğine uyandırmak için okur. Fecr şöyle demek değildir" buyurdu da iki şehâdet parmağını kaldırarak ufukta görülen ve dikey ziyadan ibaret olan fecri kâzibe işaret etti. Sonra Rasûlüllah iki şehâdet parmağını yanyana getirerek: "Fecr, böyle olmaktır" buyurmuştur. ibn Saîd el-Kattân iki avucunu birleştirip şöyle diye açıklayıp göstermiştir. yine Yahya el-Kattân, iki şehâdet parmaklarını uzatmış, ufukta sağ ve sol taraftan uzatılıp yayılmış olan dikdörtgen şeklindeki fecri sâdık dediğimiz mustatil ziyâya işaret etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7335-) Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs etti. Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bilâl gece vakti nida eder. Siz, İbnu Ümmi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz," buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7336-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere öğle namazını beş rek'at olarak kıldırdı. (Yâ Rasûlallah!) Namazda artırılma mı yapıldı? diye soruldu. "Namaz hakkındaki bu sorunuz neden?" buyurdu. Sahâbîler: Beş rek'at olarak kıldırdın! dediler. üzerine Rasûlüllah selâm vermesinin ardından iki yanılma secdesi yapmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7337-)  Bana İmâm Mâlik, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle veya ikindi namazlarından birini kıldırırken iki rek'atten sonra (selâm verip) namazdan çıktı. Bunun üzerine Zu'l-Yedeyn denilen zât kendisine: Yâ Rasûlallah! Namaz kısaldı mı? Yâhud unuttun mu? diye sordu. oradaki cemâate: "Zu'l-Yedeyn doğru mu söyledi?" dedi. İnsanlar: Evet doğru söyledi! diye cevâb verdiler. üzerine Rasûlüllah diğer iki rek'at daha namaz kıldırdı, sonra selâm verdi, ondan sonra tekbîr alıp namaz secdesi gibi yahut daha uzun bir secde yaptı, sonra başını secdeden kaldırdıktan sonra yine tekbîr alıp yine namaz secdesi gibi bir secde daha yaptı, sonra başını secdeden yukarı kaldırdı (sonra selâm verdi).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7338-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: İnsanlar Kubâ'da sabah namazı kılmaktalarken, onlara bir kimse geldi de: Rasûlüllah’ın üzerine bu gece Kur'ân indirildi de namazda Ka'be'ye yönelmesi emrolundu. Şimdi sizler de namazınızın içinde Ka'be tarafına yöneliniz! dedi. yüzleri Şâm tarafına doğru yönelmiş idi. Oldukları vaziyette derhâl yüzlerini Ka'be tarafına döndürdüler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7339-) el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret edip geldiğinde onaltı yahut onyedi ay Kudüs'teki Beytu’l-Makdis tarafına doğru namaz kıldırdı. Fakat her zaman kıblesinin Ka'be'ye karşı döndürülmesini arzu eder dururdu (ve bu arzusunu gökyüzüne bakarak Yüce Allah'a karşı izhâr eylerdi). Bunun üzerine Yüce Allah: "Biz, yüzünü çok kerre göğe doğru evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz. Şimdi seni her hâlde hoşnûd olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) yüzünü artık Mescidi Haram tarafına çevir. Siz de nerede bulunursanız yüzlerinizi o yana döndürünüz..." (el-Bakara: 144) âyetini indirdi. Bu suretle kıble, Ka'be tarafına yöneltildi. gün sâhâbîlerden bir zât ikindi namazım Peygamber'le beraber Ka'be'ye doğru kılmıştı. Bu zât sonra (ertesi gün sabah vakti) Medîne'den çıktı ve Küba'da sabah namazı kılmakta olan bir Ensâr cemâatine uğradı. Bunların Kudüs'e doğru namaz kıldıklarını görünce, namâzdakilere: Peygamber'le beraber namaz kıldığını ve Peygamber'in Kabe'ye yöneltildiğini ve kendilerinin ikindi namazında rukû'da iken Ka'be'ye doğru döndüklerini şehâdet suretiyle haber verdi. Kubâ halkı da Şam'a doğru namaz kılarlarken Ka'be tarafına yönediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7340-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben üvey babam Ebû Talha el-Ensârî'ye, Ebû Ubeyde ibnu'l-Cerrâh'a, Ubeyy ibn Ka'b'a hurmadan yapılan fadîh içkisi veriyordum. Bu sırada birisi geldi de: İçki haram kılınmıştır, dedi. Bunun üzerine Ebû Talha bana: Yâ Enes, şu şarâb küplerine, doğru kalk da onları kır! diye emretti. Bu emir üzerine ben taştan oyulup içine içki konulan "Mihrâs" kabımıza doğru kalktım da onun aşağısından vurdum, o da kırıldı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7341-)  Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan; o da Sıla ibn Zufer el-Absî'den; o da Huzeyfe ibnu'l-Yemân (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Necrân hey'eti, kendisinden emîn bir kimse gönderilmesini istediklerinde, onlara: "Size elbette hakkıyle emîn olan bir kimse göndereceğim" buyurmuş. üzerine Peygamber'in sahâbîleri bu emînliğe rağbet ederek herbiri kendisinin gönderilmesini dikkatle bekledikleri sırada Peygamber, Ebû Ubeyde'yi göndermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7342-) Bize Şu'be, Hâlid ibn Mıhrân el-Hazzâ'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Her peygamberin, ümmetinin güvendiği emîn bir kimsesi vardır. Ve şu bizim ümmetimizin emîni de Ebü Ubeyde'dir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7343-)  Bize Hammâd ibn Zeyd, Yahya ibn Saîd'den; o da Ubeyd ibn Huneyn'den; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti ki, Omer ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr'dan (Evs ibn Havlî isminde) bir adam vardı. O,Rasûlüllah'tan ayrı ve uzakta bulunduğu zaman ben Rasûlüllah'ın meclisinde hazır bulunur ve o gün Rasûlüllah'tan olacak söz, fiil ve hâlleri ona getirirdim. Ben Rasûlüllah'ın meclisinden uzakta kaldığım zaman ise, o zât, Rasûlüllah'ın meclisinde hazır bulunur ve o gün Rasûlüllah'tan meydana gelen söz, fiil ve hâlleri bana getirirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı
7344-) Bize Şu'be, Zubeyd'den; o da Sa'd ibn Ubeyde'den; o da Ebû Abdirrahmân'dan; o da Alî (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir asker birliği hazırlayıp başlarına bir adamı kumandan ta'yîn etti. Yolda odun toplatıp ateş yaktırdı da askerlere: Bu ateşin içine girin! dedi. bir kısmı ateşe girmek istediklerinde, diğerleri: Biz ateşten kaçıp Rasûlüllah'a sığınmış kimseleriz! dediler. Seferden dönüşte bu hâdiseyi Peygamber'e zikrettiklerinde, Peygamber ateşe girmek isteyenler için: "Eğer ateşe girmiş olsalardı, kıyâmet gününe kadar ateşten bir daha ayrılmazlardı" buyurdu. hitaben de: "Ma'siyet hakkında kula itaat yoktur. îtâat ancak ma'ruftadır (ma'kûl ve meşru' olan emirler hakkındadır)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Ahbari'l-ahadi
Konu: Son Derece Doğru Ve Doğruluğu Köklü Bir Meleke Hâlinde Bulunan Adil Bir Zâtın Ezan, Namaz, Oruç Ve Bunlara Benzer Farzlar Ve Dînî Hükümler Hakkındaki Haberinin Muteber Ve İnfazı Vâcib, Şerî Bir Delîl Olduğuna Dâir Gelen Hadîsler Bâbı