Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6453-) Ve Hişâm ibn Zeyd'den; o: Ben Enes ibn Mâlik'ten, bunun benzerini işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Mal Çokluğu İle, Bereketle Duâ Etmek Bâbı
6454-) Katâde şöyle dedi: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle dediğini işittim: Ümmü Suleym: Enes Sen'in hizmetçindir (onun için Allah'a duâ ediver)! dedi. aleyhi ve sellem): "Allâhumme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a'teytehû!" diye duâ etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Mal Çokluğu İle, Bereketle Duâ Etmek Bâbı
6455-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere Kur'ân'dan bir sûre öğretir gibi (büyük küçük) işlerin hepsinde İstihare Duâsı'nı öğretir, şöyle buyururdu: "Sizin biriniz bir işi kasdettiği zaman iki rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı söylesin: innî estehîruke bi-ilmike, ve estakdiruke bi-kudretike, ve es'eluke min fadlike'l-azîm, Fe-inneke takdiru velâ akdiru. Ve ta’lemu velâ a’lemu, ve enteAllâmu’l-Ğuyûbi. Allâhumme in kunte ta 'lemu enne hazâ’l-emre hayrun lî fî dîni ve maâşî ve akıbeti emrî-ev kaale: Âcili emri ve êcilihi- fakdurhu lî- Ve in kunte ta'lemu enne hazâ'l-emre şerrun lî fî dînî ve maâşî ve akıbeti emrî -ev kaale: Fî â'-cili emrî ve êcilihi fasrifhu annî vasrıfnî anhu-, Vakdur lîye'l-hayra haysu kâne.Summe raddinî bihi! der ve hacetinin ismini söyler!" = Yâ Allah! (Hakkımda hayırlısını) bildiğin için ben Sen'den hayırlısını (bildirmeni) isterim. Ve Sen'in kudretinden beni kudretlendirmeni dilerim. Ve bunu Sen'in büyük fadlından isterim. Çünkü Sen'in herşeye gücün yeter, benim ise gücüm yetmez. Sen herşeyi bilirsin, ben ise bilmem. Sen bütün gaybleri en mükemmel bilen'sin! Yâ Allah! Şu azmettiğim işin benim için dînim, yaşayışım ve işimin sonu hakkında bir hayır olduğunu bilmekte isen- yahut: İşimin dünyâsı ve âhireti hakkında... der- onu benim için takdîr et! Eğer bu işin benim için, benim dînim, yaşayışım ve işimin akıbeti hakkında bir şerr olduğunu bilmekte isen- yahut: İşimin dünyâsı ve âhireti hakkında... der- bu işi benden çevir, beni de bu işten çevir. Ve hayır nerede ise onu benim için takdîr et. Sonra beni bu (takdîr edilen) işe razı kıl! der ve (bu iş dediği) hacetinin ismini söyler!].

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Hayırlısını İsteme Sırasında Okunacak Duâ Bâbı
6456-) Ebû Mûsâ el-Eş'ari (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) abdest suyu istedi ve o su ile abdest aldı. Sonra iki elini kaldırıp: "Allâhumme'ğfir lî Ubeydin Ebî Âmirini Allâhumme'c'al-hu yevme 'l-kıyâmeti fevka kesîrin min halkıke mine'n-nâsi (= Yâ Allah! Ebû Âmir Ubeyd kulunu mağfiret eyle! Yâ Allah! Ebû Âmir kulunu kıyâmet gününde şu yarattığın insanlardan çoğunun üstünde yüksek bir makaamda kıl)" diye duâ etti. ederken (ellerini o kadar kaldırdı ki) ben O'nun iki koltuğunun beyazlığını gördüm.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Abdest Almak Sırasında Duâ Etmek Bâbı
6457-) Ebû Mûsâ el-Eş'ârî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: BizlerPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in maiyyetinde bir seferde bulunduk. Vâdîden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbîr getiriyorduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yükseltmeyin) Çünkü sizler sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz- Lâkin sizler Semî' ve Basîr olan Allah'a duâ ediyorsunuz!" buyurdu. benim yanıma geldi. Ben kendi kendime "Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi (= Değişiklik ve kuvvet ancak Allah iledir)" zikrini söylüyordum.Rasûlüllah: "Yâ Abdallah ibne Kays! Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi zikrini söyle. Çünkü bu, cennet hazînelerinden bir hazînedir" buyurdu -yahut: "Sana cennet hazînelerinden bir hazîne olan bir kelâma delâlet edeyim mi? O: Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi sözüdür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İnsanın Yüksek Bir Yere Çıktığında Duâ Etmesi Bâbı
6458-) Bana Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazveden yahut bir haccdan yahut bir umreden döndüğü zaman yolda yüksek bir yere çıktığında üç kerre tekbîr getirir, sonra şu sözleri söylerdi: ilahe ille’llâhu vahdehû lâ şerike lehü, lehu'l-mulku ve lehu'l-hamdu ve huve alâ kullî şey’in kadîrur. Âyibûne, tâibûne, âbidûne li-Rabbinâ hâmidûne. Sadaka'llâhû va'dehû ve nasara abdehû ve hezeme’l-ahzâbe vahdehû! = Yoktur tapacak Çalap'tır ancak. O birdir. O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur. Hamd O'nundur. O herşeye gücü yetendir. Biz ancak Rabb'imize dönücüleriz, O'na tevbe edicileriz, O'na ibâdet edicileriz, O'na hamdedicileriz. Allah va'dinde doğru çıkmış, kulu (Muhammed'e)na yardım etmiş, bütün düşman topluluklarını yalnız başına bozguna uğratmıştır!].

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İnsanın, Bir Sefere Çıkmak Yâhud Seferden Dönmek İstediği Zamanlarda Söyleyeceği Duâ Bâbı
6459-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Abdurrahmân ibn Avf'ın üzerinde (evlenenlere mahsûs olan) safran boyasından yapılmış güzel koku) eseri gördü de: "Hâlin nedir -yahut: Bu ne-?" diye sordu. Abdurrahmân: Bir çekirdek ağırlığı altın (mehr) karşılığında bir kadınla evlendim, dedi. üzerine Rasûlüllah ona: "Allah (bu evliliği) sana mübarek eylesin! Bir koyun (kesmek sureti) ile olsun düğün aşı yap!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Evlenen Kimseye Yapılacak Duâ Bâbı
6460-) ez-Zuhrî tahdîs edip şöyle demiştir: Bana Abbâd ibnu Temîm, amcası Abdullah ibn Zeyd el-Ensârî'den haber verdi ki, o: Ben Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı mescidin içinde sırtüstü yatıp bir ayağını diğeri üzerine koymuş hâlde gördüm, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Sırtüstü Yatmak Bâbı
6460-) Câbir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Babam Abdullah, arkasında yedi yahut dokuz kız bırakıp vefat etti. Bir müddet geçince ben bir kadınla evlendim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Evlendin rni yâ Câbir?" diye sordu. Ben: Evet evlendim! diye cevâb verdim. O: "Bakire kız ile mi, yoksa dul ile mi evlendin?" dedi. Ben: Dul bir kadınla evlendim, dedim.Peygamber: "Kendisiyle oynaşacağın, seninle oynaşacak- -yahut: Kendisiyle gülüşeceğin, seninle gülüşecek- bir kızla evlenseydin ya!" bu yurdu. Babam vefat etti, arkasında yedi yahut dokuz kız bıraktı. Ben onların arasına, kendileri gibi bir kız getirmekten hoşlanmadım. Bu sebeble onların işlerini görecek bir kadınla evlendim, dedim.Rasûlüllah: "Bareke'llâhu aleyhe ( = Allah eşini sana mübarek eylesin)” diye duâ etti. ibn Uyeyne ile Muhammed ibn Müslim, Amr ibn Dînâr dan; o da Câbir'den rivayet ettikleri hadîslerinde "Bâreke'llâhu aleyke duasını söylemediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Evlenen Kimseye Yapılacak Duâ Bâbı
6461-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Onların herhangibiri (cinsî münâsebet yapmak için) eşine gelmek istediği zaman Bismillâhi, Allâhumme cennibna'ş-şeytâne, ve cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ, (= Bismillâhi. Yâ Allah, bizleri şeytândan uzaklaştır, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl) derse, şu muhakkak ki, eğer o karı-koca arasındaki bu cinsî münâsebette bir çocuk takdir olunursa, o çocuğa ebediyyen şeytân zarar veremez”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Cinsi Münasebet İçin Eşine Geldiği Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
6462-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in en çok okuduğu duâ: "Allâhumme, Rabbena âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kına azâbe'n-nâri( = Yâ Allah, ey Rabb'imiz, bize dünyâda da bir güzellik ver, âhirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru)"duası idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Rabbena Âtinâ Fi’d-dünyâ Haseneten.., Kavli Yani Duâsı Bâbı
6463-)  Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere şu duâ kelimelerini yazı -yahut kitâb- öğretir gibi öğretirdi: 'Allahümme, innî eûzu bike mine’l-buhli ve eûzü bike mine’l-cubni. Ve eûzu bike min en uredde ilâ erzeli’l-umuri. Ve eûzu bike min fîtneti'd-dünyâ ve azâbi’l-kabri” = Yâ Allah, ben cemrilikten, Sana sığınırım, korkaklıktan da Sana sığınırım. Ömrün en kötüsüne (ihtiyarlığın bunaklık devrine) döndürülmemizden de Sana sığınırım. Dünyâ fitnesinden ve kabir azabından da Sana sığınırım!].

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Dünyâ Fitnesinden Allaha Sığınmak Bâbı
6464-) Bize Enes ibnu Iyâd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a sihir yapılmıştı. Hattâ kendisine bâzı işi yapmadığı hâlde yaptım hayâl ettirilirdi. Rasûlüllah, Rabb'ine (tekrar tekrar) duâ etti. Sonra bana: " (Yâ Âişe) Hissettin mi? Fetva istemekte olduğun şey hakkında Allah bana fetva verip bildirmiştir" buyurdu. Âişe de: Yâ Rasûlallah! Bu nedir? diye sordum.Rasûlüllah şöyle anlattı: "Bana iki adam geldi. Bunlardan biri başımın yanına, diğeri de ayaklarımın yanına oturdu. Biri arkadaşına: Bu zâtın hastalığı nedir? diye sordu. O da: Sihir yapılmıştır, diye cevâb verdi. Öbürü: Ona kim sihir yapmıştır? dedi. Öteki: Lebîd ibnu'l-A'sam! diye cevâb verdi. Bu sihir ne ile yapılmıştır? diye sordu. O da: Bir tarak, saç sakal tarantısı ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile! diye cevâb verdi. Nerede yapılmıştır? sorusuna da: Zervân da! diye cevâb verdi." Zurayk oğulları yurdunda bir kuyudur. Âişe dedi ki: Rasûlüllah bâzı sahâbîleriyle o kuyuya gitti. (Ona baktı, üzerinde hurma ağacı vardı.) Sonra dönüp Âişe'ye geldi de: " (Yâ Âişe!) Vallahi kuyunun suyu, içinde kına bekletilmiş gibi kıpkırmızı, kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları şeytânların başları gibidir!" buyurdu. dedi ki: Rasûlüllah geldi de ben Âişe'ye o kuyunun hâlinden haber verdi. Ben: (Yâ Rasûlallah!) Sen o sihri çıkarıp çözseydin? dedim. "Bana gelince, Allah benim şifâmı vermiştir. Ben o sihri çıkarıp da insanlar arasında bir şerri yaymayı istemedim" buyurdu. ibn Yûnus ile el-Leys ibn Sa'd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den; o da Âişe'den yaptıkları rivayette şu ziyâde vardır: Âişe: Peygamber'e sihir yapılmıştı da O tekrar tekrar duâ etti, dedi ve hadîsi şevketti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Duayı Tekrar Tekrar Yapmak Bâbı
6465-) Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) müşrik orduları aleyhine şöyle duâ etti: munzile'l-Kitâbi, serîa'l-hisâbi, Ehzimi’l-ahzâbe, ehzimhum ve zelzilhum [ = Yâ Allah! Ey hesabı çabuk görücü olan (Rabb'im)! Sen (Medine önünde toplanan) şu Arab kabilelerini dağıt, onların topluluklarını kır, irâdelerini sars]".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Aleyhine Beddua Bâbı
6466-)  Bize Hişâm ed-Destevâî, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazının son rek'atinde başını rukû'dan kaldırıp “Semiallâhu limen hamideh” dediği zaman, kunût yapar, şu duayı söylerdi: "Yâ Allah! el-Velîd ibnu'l-Velid'i kurtar. Allah, Seleme ibnu'l-Hişâm'ı kurtar! Allah, (müşrikler elinde) zaif ve âciz görülen diğer mü'minleri de kurtar! Allah, Mudar (müşrikleri) üzerine baskını şiddetlendir. Allah, içinde bulundukları bu yılları onlara Yûsuf Peygamber'in kıtlık yıllarına benzet!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Aleyhine Beddua Bâbı
6467-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)(Munzir ibn Amr'ın başkanlığı altında) kendilerine Kurrâ denilen (kırk yahut yetmiş kişilik) bir birliği Necd halkının isteği üzerine, onlara dîni öğretmek üzere göndermişti. Bunlar Maûne Kuyusu başında pusuya düşürülüp öldürüldüler. Ben Peygamber'in onların öldürülmelerine üzüldüğü kadar hiçbirşeye üzüldüğünü görmedim. Peygamber, sabah namazında bir ay kunût yaptı da; "Usayya kabilesi Allah'a ve Rasûlü'ne âsî oldular!" buyururdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Aleyhine Beddua Bâbı
6468-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Yahudiler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine selâm verirler de "es-Sâmu aleykum ( = Ölüm üzerinize)" derlerdi. (Ben) Âişe onların bu sözlerini farkedip anladı da: Aleykumu’s-sâmu ve'l-la'netu ( = Ölüm ve la'net sizin üzerinize olsun)! dedi. üzerine Peygamber: "Yavaş ol yâ Âişe! Muhakkak ki Allah herşeyde yumuşak muamele etmeyi sever!" buyurdu. Ey Allah'ın Peygamberi! Onların söylemekte oldukları sözü işitmedin mi? dedi. "Sen de benim bu sözü onlara reddettiğimi işitmedin mi? Ben onlara: Ve aleykum (-Sizin üzerinize de)! şeklinde söylüyordum" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Aleyhine Beddua Bâbı
6469-)  Bize Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Biz Hendek harbi gününde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bulunduk. O: "Allah bu müşriklerin kabirlerine ve evlerine ateş doldursun! Çünkü onlar bizi tâ güneş batıncaya kadar orta namazını kılmaktan alıkoydular; orta namazı ikindi namazıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Aleyhine Beddua Bâbı
6470-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: et-Tufeyl ibnu Amr ed-Devsî, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna geldi de: Yâ Rasûlallah! Devs kabilesi halkı Allah'a âsî oldular ve İslâm'ı kabulden çekindiler! Bu sebeble Sen onların aleyhine duâ et! dedi. bu sözü üzerine oradaki insanlarRasûlüllah'ın Devs kabîlesi halkı aleyhine duâ edeceğini sandılar. Rasûlüllah ise: "Yâ Allah! Devs halkına hidâyet eyle de onları İslâm topluluğumuza getir!" diye duâ etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Müşrikler Lehine Duâ Bâbı
6471-) Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan; o da Ebû Burde'den; o da babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî(radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şu duâ ile duâ ederdi: lî hatîetî ve cehli ve israfı fî emri kullihî, ve mâ ente a’lemu bihi minnî. Allâhumme’ğfir lî hatâyâye ve amdî ve cehli ve hezlî, ve küllü zâlike indî! Allâhumme'ğfir lî mâ kaddemtu ve mâ ahhartu vemâ esrertu vemâ a'lentu. Ente’l-Mukaddimu ve ente’l-Muahhıru. Ve ente alâ külli şey'in kadîrun! = Ey Rabb'im! Benim günâhımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bilmekte olduğun kusurlarımı mağfiret eyle! Yâ Allah! Benim hatâlarımı, kasdımla ve bilgisizliğimle işlediklerimi, şakalarımı mağfiret eyle! Bunların hepsi bende vardır. Yâ Allah! Evvelden yaptığım, sonradan yapacağım; gizlediğim, açığa çıkardığım bütün günâhlarımı Sen mağfiret eyle! Öne geçiren ancak Sen'sin, sonraya bırakan da ancak Sen'sin. Sen herşeye gücü yetensin!)"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Peygamberin Allâhummeğfir Lî Mâ Kaddemtu Ve Ahhartu Duası Bâbı
6472-) Ubeydullah ibnu Muâz şöyle dedi: Ve bize Şu'be, Ebû İshâk'tan; o da Ebû Burde'den; o da babası Ebû Musa'dan; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bunun benzeri olan hadîsi tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Peygamberin Allâhummeğfir Lî Mâ Kaddemtu Ve Ahhartu Duası Bâbı
6473-) Bize Ebû İshâk, Ebû Bekr ibnu Ebî Musa'dan ve Ebû Burde'den; sanırım ki, o da babası Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi: lî hatîetî ve cehli ve isrâfi fî emri ve mâ ente a’lemu bihî minnî. Allâhumme'ğfir lî hezlî ve ciddî ve hatâye ve amdî ve küllü zâlike indî!" Allah! Benim günâhımı, bilgisizliğimi, isimdeki israfımı ve benden daha iyi bilmekte olduğun bütün kusurlarımı mağfiret eyle! Allah! Benim latifemi, ciddî hâlimi, hatâmı ve dileyerek işlediğim günâhımı mağfiret eyle! İ'tirâf ederim ki, bu kusurların hepsi bende vardır!).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Peygamberin Allâhummeğfir Lî Mâ Kaddemtu Ve Ahhartu Duası Bâbı
6474-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cumua gününde öyle bir saat vardır ki, herhangibir müslümân dikelip namaz kılar olduğu hâlde Allah'tan bir hayır işler ve bu istemesini o saate denk getirirse, Allah ona dilediğini muhakkak verir" buyurdu ve o saatin kısa olduğunu anlatmak için eliyle işaret etti. bu işaretiyle o saatin azlığını gösteriyor, dedik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Cumua Günü İcabet Ümîd Edilen Saatte Duâ Etmek Bâbı
6475-)  Bize Eyyûb, İbnu Ebî Muleyke'den; o da Âişe (r.anha)'den şöyle tahdîs etti: YahudilerPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiler ve ("Ölüm üzerine olsun" demek olan) "es-Sâmu aleyke" dediler. de: "Ve aleykum ( = Sizin üzerinize de olsun)"dedi. Âişe de: es-Sâmu aleykum ve laanekumu'llâhu ve gadıbe aleykum ( = Ölüm sizin üzerinize olsun, Allah size la'net etsin ve gadab eylesin)! dedi. üzerine Rasûlüllah: "Yavaş ol yâ Âişe! Rıfk ile, yumuşaklıkla muamele etmen lâzımdır. Ben seni katılıktan, sertlikten sakındırırım -yahut: Çirkin sözden sakındırırım-!" buyurdu. Onların söyledikleri sözü işitmedin mi? dedi. Rasûlüllah: "Sen de benim söylediğimi işitmedin mi? Ben (söylediklerini) onlara reddettim. Benim onlar hakkındaki duam kabul olunur. Fakat onların benim hakkımdaki dilekleri kabul olunmaz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Bizim Yahudiler Hakkındaki Duamız Kabul Olunur, Onların Bizim Hakkımızdaki Duaları Kabul Olunmaz Kavli Bâbı
6476-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bu hadîsi bize ez-Zuhrî, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Okuyucu, yânı Fatiha okuyan kimse ‘Âmîn’ dediği zaman sizde ‘Âmîn’ deyiniz. Çünkü melekler de 'Âmîn' derler. Her kimin 'Âmîn' demesi meleklerin 'Âmîn' demesine uyarsa, geçmiş günâhları mağfiret olunur" .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Duâ Sonunda Âmîn Demek Bâbı
6477-) Bize Abdullah ibn Mesleme, Mâlik'ten; o da Sumeyy'den; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim günde yüz kerre ‘Lâ ilahe ille’llâhu vahdehû lâ şerike leh lehu'l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve ala kullî şey’in kadîr(= Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsûstur. Herşeye kudreti yeten O'dur)' tehlîlini söylerse, bu onun lehine on köleyi hürriyete kavuşturmaya denk sevâb olur ve onun lehine yüz hasene yazılır, ondan yüz seyyie de silinir. Ve bu, o kimse için bu gününde tâ akşama girinceye kadar şeytândan da bir sığınma olur. Hiçkimse onun yaptığından daha faziletlisini yapmış olmaz, ancak onunkinden daha çok çalışmış olan adam müstesnadır". Abdullah ibnu Muhammed tahdîs etti. Bize Abdulme-lik ibnu Amr tahdîs etti. Bize Amr ibnu Ebî Zaide, Ebû İshâk'tan tahdîs etti ki, Amr ibnu Meymûn: "Her kim günde on kerre 'Lâ ilahe ille'llâhu...' tehlîlini okursa, İsmail Peygamber neslinden on esîr âzâdlamış gibi sevaba hakk kazanır" diye söylemiştir. ibnu Ebî Zaide şöyle dedi: Ve bize Abdullah ibnu Ebi's-Sefer, eş-Şa'bî'den; o da er-Rabî' ibnu Hüseyin'den bunun benzerini tahdîs etti. Ben, er-Rabî'e: Sen bunu kimden işittin? diye sordum. O: Amr ibnu Meymûn'dan, dedi. Akabinde Amr ibnu Meymûn'a geldim ve ona: Sen bunu kimden işittin? diye sordum. O: İbnu Ebû Leylâ'dan, dedi. İbnu Ebî Leylâ'ya geldim ve ona: Sen bunu kimden işittin? diye sordum. O: Ebû Eyyûb el-Ensârî (radıyallahü anh)'den işittim, o bunu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs ediyordu, dedi. îbrâhîm ibn Yûsuf da babası Yûsuf ibn İshâk'tan; o da dedesi Ebû İshâk Amr'dan söyledi ki, o şöyle demiştir: Bana Amr ibnu Meymûn, Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ'dan; o da Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan,Peygamber'in bu hadîsini tahdîs etti. Abdillâh el-Buhârî: Sahîh olan, Amr'ın, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olan sözüdür, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Lâ İlahe İllellâh Demenin Fazileti Bâbı
6479-) Ve (Buhârî'nin şeyhi) Mûsâ ibnu İsmâîl şöyle dedi: Bize Vuheyb, Dâvûd ibnu Ebî Hind'den; o da Âmir eş-Şa'bî'den; o da Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ'dan; o da Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan; o da Peygamber'den tahdîs etti. İsmâîl ibnu Ebî Hâlid, eş-Şa'bî'den; o da er-Rabî'den onun sözünü söyledi. Âdem ibnu Ebû Iyâs şöyle dedi: Bize Şu'be tahdîs etti.Bize Abdulmelik ibnu Meysere tahdîs etti. Ben Hilâl ibn Yesâf'tan işittim; o da er-Rabî’ ibn Huseym'den ve Amr ibnu Meymûn'dan; onlar da Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan, Peygamber'in bu sözünü söylediler. el-A'meş ile Husayn; bunların ikisi de Hilâl ibn Yesâf'tan; o da er-Rabî'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan O'nun kavlini söylediler. bu hadîsi Ebû Muhammed el-Hadramî de Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den:"Bu tehlîli söyleyen, İsmâîl evlâdından on köle âzâd eden kimse gibi olur" hadîsini rivayet etti ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Lâ İlahe İllellâh Demenin Fazileti Bâbı
6481-) Bize İbnu Fudayl, Umâre ibnu'l-Ka'kaa'dan; o da Ebû Zur'a'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Subhânallahi ve bi-hamdihi, Subhânallâhi’l-azîm (= Allah’a hamdederek tesbîh ederim, ve yine büyük olan Allah'ı tekrar tekrar tesbîh ederim), dile hafif, mizanda ağır, Rahman 'a sevgili iki kelimedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Subhânallah Demenin Fazileti Bâbı
6482-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Rabb'ini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin benzeri, diri ile ölü gibidir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahı Anmanın Fadlı Bâbı
6483-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın bir sınıf melekleri vardır ki, bunlar yollarda, sokaklarda dolaşırlar, zikir ehlini ararlar. Onlar (Azîz ve Celîl olan) Allah'ı anan bir cemâat bulunca birbirlerine: Aradığınıza geliniz, diye seslenirler. üzerine melekler zikir ehlini dünyâ semâsına kadar kanatlarıyle tavaf edip etrafını kuşatırlar. Rabb'leri onları pek iyi bildiği hâlde, meleklere: Kullarım ne söylüyorlar? diye sorar. Onlar da: (Subhânallah' diyerek) Sen 'i tesbîh ediyorlar, ('Allâhu Ekber’ diyerek) Sen 'i tekbîr ediyorlar, ('el-Hamdu lillâhi' diyerek) Sen’i hamd ve sena ediyorlar! suretinde cevâb verirler. Allah: Bu kullarım Beni görürler mi ki? diye sorar. Melekler: Hayır, vallahi onlar Sen'i görmezler! derler. Allah: O kullarım ya Beni görseler nasıl olurlar? buyurur. Melekler: Onlar Sen 'i görseler, Sana ibâdet ve ubudiyetleri daha şiddetli; temcîd ve tahmîdleri daha çetin; tesbihleri daha çok olur! derler. Allah: Benden ne diliyorlar? diye sorar. Melekler: Cennet istiyorlar! diye cevâb verirler. Allah: Onlar cenneti görmüşler mi? Hayır, vallahi onlar cenneti görmemişlerdir! Ya onlar cenneti görselerdi? Eğer görselerdi cennete karşı hevesleri daha çok, talebleri daha şiddetli, rağbetleri daha büyük olurdu. O kullarım neden istiâze ederler? Melekler: Cehennem ateşinden! Cehennemi gördüler mi? Hayır, vallahi onu görmediler. Ya görselerdi nasıl olurlardı? Ondan daha çok kaçınırlardı, korkuları daha çok olurdu. Bunun üzerine Yüce Allah, meleklere: Ey melekler, ben sizleri şâhid yapıyorum ki, ben bu zikreden kullarımı mağfiret ettim! buyurur. birisi: O zikredenlerin arasında fulan kişi var ki, o zikredenlerden değildir, bir haceti için gelmiş oturmuştu! der. Allah: O mecliste oturanlar öyle kemâl sahibi kimselerdir ki, onlarla birlikte oturanlar şakı olamaz! cevâbını verir." hadîsi Şu'be, el-A'meş'ten, Peygamber'e yükseltmeyerek rivayet etti. Keza bu hadîsi Süheyl, babası Ebû Salih es-Semmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o daPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahı Anmanın Fadlı Bâbı
6484-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir dağ yolunda yahut bir tepede yol alıp yürüdü. Mûsâ dedi ki: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) katırının üzerinde yol alıyordu: "Sizler sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz!" buyurdu. "La ilahe illellâhu vallâhu ekber {= Hiçbir ilâh yok, ancak Allah vardır. Allah en büyüktür)" tehlîl ve tekbîrini söyledi. Mûsâ dedi ki: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) katırının üzerinde yol alıyordu: "Sizler sağırı ve gaibi çağırmıyorsunuz!" buyurdu. da: "Yâ Ebâ Mûsâ -yahut: Yâ Abdallah-!Ben sana cennet hazînesinden bir kelimeye delâlet edeyim mi?" diye sordu. Evet (delâlet buyur), dedim. Rasûlüllah: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi (= Tahavvül ve kuvvet ancak Allah iledir)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billahi Kavli Nin Fazîleti Bâbı
6485-) Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Biz bu hadîsi Ebu'z-Zinâd'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet olarak ezberledik. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah 'ın doksandokuz, yani bir müstesna olmak üzere yüz ismi vardır. Bunları ezber eden herbir kişi muhakkak cennete girer. Yüce Allah tek'tir, tek olanı sever" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Bâb: Azîz Ve Celîl Olan Allahın, Bir Hâriç Olarak Yüz İsmi Vardır.
6486-) Bize Şakîk tahdîs edip şöyle dedi: Biz Abdullah ibn Mes'üd'u bekleyip duruyorduk. Bu sırada Yezîd ibn Muâviye el-Absî yanımıza çikageldi. Biz ona: (Yâ Yezîd!) Ders meclisi yapmaz mısın? dedik. O: Hayır, lâkin ben İbn Mes'ûd'un evine girer ve sahibiniz Abdullah ibn Mes'ûd'u size çıkarırım. Eğer onu çıkaramaz isem, ben gelir sizin için ders meclisine otururum, dedi. Abdullah ibn Mes'ûd, Yezîd'in elinden tutarak evinden dışarı çıktı, gelip bizim yanımızda dikeldi ve şöyle dedi: Dikkat edin! Sizin benden (sık sık) ders isteme durumunda olduğunuz bana haber verildi. Fakat gerçek şudur: Beni sizin yanınıza va'z ve ders için çıkmaktan men' eden şey, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın va'z ve ders hususunda bize bıkkınlık gelmesini istemediği için hâlimize bakıp kollar ve ona göre bâzı günlerde va'z eder olmasıdır, dedi. Kitabı, Kur'ân'dan Bâzı Duâ Metinleriyle Bitirelim güzel, en vecîz, en câmialı dualar Kur'ân-ı Kerîm'dedir. Bunların bir kısmı peygamberlerin ve iyi kulların dualarıdır. Muhammed Ümmeti'nin bunlarla duâ etmeleri için, bunlar Kur'ân-ı Kerîm'de tescil edilmişlerdir. Bunlar âdeta Yüce Allah'a bir dilekçe örnekleridirler. Peygamber ekseriya bunlarla duâ ederdi. Bunların dışında Peygamberin de ümmetine öğrettiği yine vecîz, kısa, özlü bâzı dualar da vardır. İşte bu iki grup dualar, yânı Kur'ân'daki dualarla Peygamberin duaları, kendileriyle duâ edilmeye en lâyık duâ metinleridir. Bunların dışında daha sonraki devirlerde düzülüp geliştirilen, tekrarlar, lüzumsuz sözlerle doldurulmuş uzun duâ metinlerine i'tibâr edilmemelidir. duâ metinlerinden bâzılarını burada ma'nâlarıyle birlikte verelim: Fatiha Sûresi: Dünyâda başka hiçbir dînde eşi ve benzeri olmayan en câmialı duadır. Ondan sonra: lâ tuâhıznâ in nesınâ ev ahta'nâ, Rabbena ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, Rabbena velâ tuhammilnâ mâ lâ takate lehâ bihi va'fu annâ vağfir lenâ ve'r-hamnâ ente mevlânâ fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirin"(Ey Rabb'imiz, unuttuk yahut yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme. Ey Rabb'imiz! Bizden evvelkilere yüklediğin gibi, üstümüze ağır yük yükleme. Ey Rabb'imiz!Takat getiremiyeceğimizi bize taşıtma. Bizden (günâhları) sil, bağışla, bize mağfiret et, bize merhamet eyle. Mevlâ'mızsın. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et)" (el-Bakara: 286). Her zaman ve her vesîle ile okunacak duâ: el-bakara: 201. Başarı duası: 'Rabbena âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi’lenâ min emrina râşeden(= Ey Rabb'imiz, bize tarafından bir rahmet ver ve işimizden bizim için bir başarı hazırla)"(el-Kehf: ıo). İbrahim'in duası: mukîme's-salâti ve min zurriyeti, Rabbena ve tekabbe’l-duâ. Rabbena'ğfır lî veli-vâlideyye ve lil-mü 'minine yevme yekûmu'l-hisâbi (= Ey Rabb'im, beni doğru namaz kılmakta sabit tut. Zürriyetimden de (böyle namaz kılanlar yarat)! Ey Rabb'imiz, duamızı kabul eyle! Hesâb ayağa kalkacağı gün beni, ana-babamı ve bütün mü'minleri mağfiret eyle)" (ibrahim: 40-41). Her hareket ve sükûnda, her gidiş-gelişte, her giriş-çıkışta okunacak duâ: edhilnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhraca sıdkın. Ve’c'allî minledunke sultanen nasıra (= Rabb'im, beni sıdk girdirişiyle girdir, sıdk ve selâmet çıkarışı ile çıkar ve tarafından bana hakkıyle yardım edici bir kudret ver)" (el-isrâ: 80). Hitabet, konuşma, ders, imtihan duası: sadrî ve yessirlî emrî vahlul ukdeten min lisânî yeflehû kavlî (= Rabb'im, benim göğsüme genişlik ver, işimi benim için kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar)"(Tâhâ: 25-28). Dâim okunacak duâ: lenâ zunûbenâ ve ısrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfîrin {Ey Rabb'imiz, bizim günâhlarımızı ve işimizde israfımızı mağfiret eyle. Ayaklarımızı sabit kıl. Kâfirler güruhuna karşı bizlere yardım et)" (Âlu İmrân: 147). Diriler ve Ölüler için duâ: 'ğfir lenâ ve li ihvâninellezîne sebekûnâ bil-îmâni ve lâ tec'al fî kulûbinâ ğullen lillezîne âmenû. Rabbena inneke Raûfun Rahîmun (= Ey Rabb'imiz, bizi ve îmân ile daha önden bizi geçmiş olan (dîn) kardeşlerimizi mağfiret eyle! İmân etmiş olanlar için kalblerimizde bir kîn bırakma. Ey Rabb'imiz, şübhesiz ki, Sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin)"(el-Haşr: 10).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Usandırmamak İçin Zaman Zaman Vaz Ve Ders Yapmak Bâbı
6487-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sağlık ve boş vakit, insanlardan pekçoğunun bunlardan faydalanmak hususunda aldandıkları iki büyük ni'mettir" buyurdu, demiştir. el-Anberî şöyle dedi: Bize Safvân ibnu İsâ, Abdullah ibn Saîd ibn Ebî Hind'den tahdîs etti ki, babası Saîd: Ben, İbn Abbâs'tan işittim; o Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den geçen hadîsin benzerini rivayet etti, demiştir. Şu'be, Muâviye ibn Kurre'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem - Hendek kazılması sırasında, Abdullah ibn Revâha'ya âid olan-) şu beyti söylemiştir: lâ ayşe illâ ayşu'l-âhire Fe-eslihi'l-Ensâra ve 'l Muhâcire (Yâ Allah, yaşama ancak âhiret yaşamasıdır. Sen Ensâr ve Muhâcirler'i iyileştir!)" benzeri hadîsi Peygamber'den rivayet etmekte Sehl ibn Sa'd da Enes'e mutâbaat etmiştir.)'.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Sağlık Ve Boş Vakit Hakkında Gelen Şeyler Ve Yaşama, Ancak Âhiret Yaşamasıdır Bâbı
6490-) Bize Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Bizler Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın maiyyetinde idik. Kendisi hendek kazıyor, bizler de toprak taşıyorduk. Rasûlüllah bizim yanımıza uğrar ve şu beyti söylerdi: lâ ayşe illâ ayşu'l-âhire lî'l-Ensârî ve'l-Muhâcire Yâ Allah, âhiret yaşayışından başka gerçek yaşayış yoktur. Sen Ensâr'ı ve Muhâcirler'i mağfiret eyle!)" benzeri hadîsi Peygamber'den rivayet etmekte Sehl ibn Sa'd, ona mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Sağlık Ve Boş Vakit Hakkında Gelen Şeyler Ve Yaşama, Ancak Âhiret Yaşamasıdır Bâbı
6491-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Cennette bir kamçı kadar yer, dünyâdan ve dünyâdaki şeylerden daha hayırlıdır. Sabahleyin veya akşamleyin -herhangibir zamanda- Allah yolunda cihâd için bir yürüyüş, hiç şübhesiz dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden daha hayırlıdır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyânın Âhirete Nisbetle Meseli Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6492-) el-A'meş şöyle demiştir: Bana Mucâhid ibn Cebr tahdîs etti ki, Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) benim omuzumu tuttu da bana: "Abdullah, sen dünyâda yabancı kimse gibi yahut yolcu gibi ol!" buyurdu. dedi ki:) İbn Omer de: " (Ey mü'min!) Akşama eriştiğinde sabahı gözleyip bekleme, sabaha eriştiğinde de akşamı gözleme(işlerini zamanında yap)! Sıhhatinden bir kısmını hastalık zamanına ayır, hayâtından bir kısmını da ölümün için faydalı kıl!" diye vasiyet ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Sen Dünyâda Bir Yabancı Yâhud Bir Yolcu Gibi Ol! Sözü Bâbı
6493-) Abdullah ibn Mes'üd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kum üzerine bir murabba', yani kare resmi çizdi. Sonra (başlangıcı) karenin ortasından olarak, kare dışına uzanan bir çizgi çizdi. Sonra bu çizginin ortasından i'tibâren bu ortadaki çizgiye dik açıyla dayanan birtakım küçük çizgiler çizdi. Sonra Peygamber (bu çizgileri ta'rîf ederek): "Şu (karenin ortasındaki uzun çizgi) insandır. Şu (kare de) eceldir, her tarafından onu kuşatmıştır. Şu kare dışında uzanan çizgi de, insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insana arız olan âfetler, musibetlerdir. İmdi insana şu âfet oku hatâ eder, dokunmazsa, öbür âfet isabet eder, o da hatâ eder dokunmazsa, Öbürü isabet eder (en sonu ecel -denilen ölüm- onu yakalar)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Emel Ve Emelin Uzunluğu Hakkındadır
6494-) Bize Hemmâm ibn Yahya, İshâk ibn Abdillah ibn Ebî Talha'dan tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) birçok çizgiler çizdi de: "Şu (insanın beslemekte olduğu) emeldir. Şu da insanın ecelidir... İnsan böyle uzak emelinin talibi iken, kendisine en yakın olan çizgi birden ona geliverir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Emel Ve Emelin Uzunluğu Hakkındadır
6495-) Bize Omer ibnu Alî, Ma'n ibn Muhammed el-Gıfârî'den; o da Saîd ibn Ebî Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allahü Taâlâ altmış seneye kadar yaşatıp ölümünü geri bıraktığı (hâlde yaratanı ve yaşatanı tanımayan) kimsenin özrünü izâle ve reddeder" buyurmuştur. hadîsi el-Makburî'den rivayet etmekte Ebû Hazım ile İbnu Aclân da, Ma'n ibn Muhammed'e mutâbaat ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah, Altmış Sene Yaşayan Kimseye Ömür Hususunda Maziretini Giderip Reddetmiştir.
6496-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)tan işittim: "İhtiyar kimsenin gönlü iki huyda her zaman genç bir hâlde bulunur: Dünya sevgisinde ve emel uzunluğunda!" buyuruyordu. Bana Yûnus tahdîs etti, dedi. İbn Vehb de yine Yûnus'tan söyledi ki, İbn Şihâb: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Ebû Seleme haber verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah, Altmış Sene Yaşayan Kimseye Ömür Hususunda Maziretini Giderip Reddetmiştir.
6497-)  Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): “Âdem oğlu büyür, onunla beraber şu iki şey de büyür: Mal sevgisi ve uzun ömür (temennisi)" buyurdu. hadîsi Şu'be, Katâde'den rivayet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah, Altmış Sene Yaşayan Kimseye Ömür Hususunda Maziretini Giderip Reddetmiştir.
6498-)  ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi ve bu Mahmûd, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı hatırladığını söyledi. bu Mahmûd, Rasûlüllah'ın, onların yurdunda bulunan bir kuyudan ağzına su alıp bunu yüzüne püskürttüğünü de hatırladığını söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Gösteriş Ve Şöhret İçin Değil Sırf Allahın Rızâsı İstenilerek Yapılan Amel İn Fazileti Bâbı
6499-) Bu Mahmûd şöyle dedi: Ben İtbân ibn Mâlik el-Ensârî'den işittim. Sonra Salim oğulları'nın birinden de işittim, şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) gün yükseldiği zaman benim yanıma geldi. (İki rek'at nafile namaz kıldırdıktan sonra) şöyle buyurdu; "Kıyâmet gününe ‘Lâ ilahe ille’llah' tevhidini söyleyerek ve bununla da sırf Allah'ın rızâsını isteyerek ulaşan mü'min kula, Allah muhakkak ateşi haram kılacaktır!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Gösteriş Ve Şöhret İçin Değil Sırf Allahın Rızâsı İstenilerek Yapılan Amel İn Fazileti Bâbı
6500-)  Bize Ya'kûb ibn Abdirrahmân, Amr'dan; o da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Yüce Allah şöyle buyurur; Mü'min kulumun dünyâdaki ailesinden en sevdiği birisini elinden aldığımda, sonra o da benden ecrini istediğinde, benim katımda o kulumun mükâfatı ancak cennettir!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Gösteriş Ve Şöhret İçin Değil Sırf Allahın Rızâsı İstenilerek Yapılan Amel İn Fazileti Bâbı
6501-) Ensâr'dan Amr ibn Avf -ki kendisi Âmir ibn Lueyy oğulları'nın yemînli dostu idi ve RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın beraberinde Bedir'de hazır bulunmuştu- şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah, harb etmeksizin Bahreyn ahâlîsiyle bir sulh akdi yapmış ve üzerlerine Alâ ibn Hadramî'yi emîr tayin etmişti. Toplanan cizye mallarını getirmek üzere de bilâhare Rasûlüllah, Ebû Ubeyde ibnu’l-Cerrâh'ı Bahreyn'e gönderdi. Ebû Ubeyde onların cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde, Ensâr onun gelişini işitti. Onun bu gelişi, Ensâr'ın Rasûlüllah'la beraber sabah namazı kıldıkları zamana denk gelmişti. Ensâr sabah namazını kılınca, hemen Ebû Ubeyde'ye karşı çıktılar. Rasûlüllah sahâbîleri bu hâlde görünce gülümsedi de onlara: "Öyle sanıyorum ki, sizler Ebû Ubeyde'nin gelişini ve onun birçok mal getirdiğini işitmişsiniz!" buyurdu. da: Evet yâ Rasûlallah! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Sevininiz ve sizi sevindirecek nîmetleri (bundan sonra her zaman) ümîd ediniz! Vallahi ben bundan sonra sizin üzerinize fakirlik geleceğinden korkmam. Fakat sizin üzerinize geleceğinden korktuğum şey, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünyâ ni'metlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılarak, onların birbirlerine hased ettikleri ve nefsâniyet güttükleri gibi, sizin de birbirinize düşmeniz ve bunun onları âhiret işlerinden alıkoyduğu gibi, sizleri de âhiret işlerinden alıkoymasıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6502-)  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebû'l-Hayr'dan; o da Ukbe ibnu Âmir (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -vefatına yakın- bir gün çıktı da Uhud şehîdleri üzerine ölüye namaz kılar gibi namaz kıldı. Sonra Medine'ye dönüp minbere çıktı ve (dirilere ve ölülere veda eder gibi bir hutbe yapıp) şöyle buyurdu: "Ben sizin Kevser havuzuna önden gideniniz olacağım. Ben sizin Hakk yolundaki hizmetlerinize şâhidlik edeceğim. Vallahi ben şu anda (cennetteki) havuzumu görüyorum. Ve emîn olunuz ki, bana Arz hazînelerinin anahtarları -yahut: Arz'ın anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben vefatımdan sonra sizlerin müşrikliğe döneceğinizden hiç endîşe etmem. Fakat ben sizlerin dünyâya aşırı düşkünlük yapıp nefsâniyet yarışına kalkışmanızdan (birbirinizle didişmenizden) korkarım!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6503-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin üzerinize en çok korkmakta olduğum şey, Allah'ın sizler için çıkaracağı Arz bereketleridir (dünyâ zenginlikleridir)" buyurdu. Arz bereketleri nedir? diye soruldu. Rasûlüllah: "Dünyâ çiçekleri, dünyâ güzellikleridir" buyurdu. Bir sahâbî O'na: Hayır, şerr getirir mi? diye sordu. soru üzerine Peygamber sustu, hattâ biz üzerine vahiy indiriliyor olduğunu zannettik. Sonra Rasûlüllah alnından terlerini silmeye başladı da: "Soran kimse nerede?" buyurdu. O zât; Benim (yâ Rasûlallah)! dedi. Saîd dedi ki: Biz and olsun, o adamı bu meydana çıktığı zaman övdük. Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Hayır, hayırdan başka birşey getirmez. Şübhesiz bu dünyâ malı yeşildir, tatlıdır. Baharın bitirdiği şeylerin hepsi çok yiyen ve karnını şişiren hayvanı öldürür yahut da ölüme yaklaştırır. Ancak yeşil ot yiyen hayvan böyle değildir, onu otlayan hayvan ölüm tehlikesinden uzaktır. Bu hayvan o yeşil otu yer, nihayet iki böğrünü şişirince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini çıkarır, bevleder, genişler. Sonra yine otlamağa döner, ve bol bol otlar. İşte bu dünyâ malı da (yeşil ot gibi) tatlıdır. Bundan hakkıyle alan ve aldığını da hakkı olan yere koyup harcayan kimseye bu ne güzel bir ni'mettir. Dünyâ malını haksız olarak hırsla alan kimseye gelince o da dâima yiyen, fakat bir türlü doymayan obur kimse gibi olmuştur!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6504-) Zehdem ibnu Mudarrıb şöyle demiştir: Ben İmrân ibnu Husayn (radıyallahü anh)'dan işittim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin hayırlı olanlarınız, benim asrımda yaşayanlarınızda. Sonra onların ardından gelenlerdir. Sonra onların ardından gelenlerdir". Ben Peygamber'in, kendi asrından sonra hayırlı nesiller olarak iki nesil mi, yahut üç nesil mi zikrettiğini bilmiyorum, demiştir. Peygamber devamla şöyle buyurdu: "Onlardan sonra öyle bir kavim olur ki, onlar kendilerinden şahidlik yapmaları islenilmeden şâhidlik yaparlar, hıyanet ederler, bunlara güvenilmez. Bunlar nezr ederler, fakat nezrlerini ifâ etmezler. Bunlar arasında (çok yemek yemek) semizlik, şişmanlık meydana çıkar (hayâtın gayesi bu olur)”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6505-) Bize Abdan, .... Abîde'den; o da Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahclîs etti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanların hayırlısı benim asrımdır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra onların ardından bir kavim gelir ki, onlardan herbirinin şehâdetleri yeminlerinin, yeminleri de şehâdetlerinin önüne geçer!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı