Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

2390-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz cuma gününün gelmesiyle sevinir, ferahlanırdık. Şöyle ki: Bizim ihtiyar bir hanım ninemiz vardı. O her cuma günü, bizim su kenarlarına dikmekte olduğumuz silk (çöğündür) denilen bitkinin köklerinden alıp toplar, onları bizim için bir çömleğin içine koyar ve buna arpa taneleri de ilâve ederek pişirirdi. Râvî Ya'kûb dediki: İyi bilmiyorum amma Sehl; Bu yemeğin içinde ne iç, ne de et yağı vardı, demişti. Cuma namazını kılınca biz bu kadıncağızı ziyaret ederdik. O da hazırladığı bu yemeği bize yaklaştırır, ikram ederdi. İşte biz cuma günü olunca bu kadının hazırladığı bu yemekten dolayı sevinirdik. Biz kuşluk yemeğini cuma namazından sonra yer, öğlen uykusunu da muhakkak cuma namazından sonra uyurduk.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-muzâra'a
Konu: Bitki Ve Ağaç Dikip Yetiştirmek Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
2391-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: İnsanlar: Ebû Hureyre çok hadîs rivayet ediyor, derler. Ben kasden ihtiyarımla yalan söylersem, Allah bunu benden sorar. Yine insanlar: Muhacirler ve Ensâr için Ebû Hureyre'nin hadîsleri kadar hadîs söylemek müyesser olmuyor, derler. Fakat Muhacir kardeşlerimi çarşılardaki alışverişleri meşgul ederdi. Ensâr kardeşlerimi de mallarındaki ekim, dikim işleri meşgul ederdi. Ben ise (Suffe ehlinden) miskin bir kişi idim. Karnım tokluğuna Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın meclisine devam eder, O'ndan ayrılmazdım. Ensâr ve Muhâcirler'in huzurda bulunamadıkları zaman ben hâzır bulunur, onlar Peygamber'in tebliğlerini unuttukları zamanlarda ben ezberler idim. gün Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizden biriniz elbisesini ben şu hitabemi bitirinceye kadar yayar da sonra elbisesini toparlayıp göğsüne basarsa, muhakkak ki o benden işittiği makaalemden hiçbir şeyi ebeden unutmaz" buyurmuştu.Ben de yünden bürdemin bir parçasını Peygamber hitabesini söyleyip bitirinceye kadar yarısını yere serdim. Üzerimde başka elbisem de yoktu. Sonra o elbiseyi toplayıp bağrıma bastım. Peygamber'i hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, O'nun bu konuşmasından bu güne erişinceye kadar hiçbir şeyi unutmadım. (Ebû Hureyre devamla:) Allah'a yemîn ederim ki, Allah'ın Kitâbı'ndaki iki âyet olmasaydı, size ben kat'iyyen bir şey rivayet etmezdim, demiş ve şu âyetleri okumuştur: indirdiğimiz o açık açık âyetlerimizi ve doğruyu, biz Kitâb 'da insanlara onu pek aşikâr bir surette bildirdikten sonra gizleyenler; işte onlara hem Allah lânet eder ve hem lânet etmek şânından olanlar lânet eder. Ancak tevbe edenler, düzeltenler ve hakikati iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbe kabul edenim, en çok merhamet edenim"(el-Bakara: 159-160)

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-muzâra'a
Konu: Bitki Ve Ağaç Dikip Yetiştirmek Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
2392-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir bardak su getirildi. Peygamber bundan (bir mikdâr) içti. Sağında sahâbîlerin en küçüğü bir genç bulunuyordu. Yaşlılar da solunda idiler. Bu vaziyette Peygamber: "Ey genç, bardakta kalanı ihtiyarlara vermeme izin verir misin?"dedi. sahâbî: Yâ Rasûlallah, Sen'den gelecek artığımı hiçbir kimseye ihsan edecek değilim, dedi. Bu cevâb üzerine Rasûlüllah bardakta kalan suyu bu gence verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Bâb: İçmeyi Ve Taksim Edilmiş Olsun Veya Taksim Edilmemiş Olsun Su Sadakasını, Hibesini, Vasiyyet Edilmesini Caiz Gören Kimse Hakkındadır.
2393-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Enes ibn Mâlik'in evinde bulunan bir elcil besi koyununun sütü Rasûlüllah için sağıldı. Bu koyunun sütü yine Enes'in evinde bulunan kuyudan alınan bir mikdâr su ile karıştırıldı ve Rasûlüllah'a bir bardak ile verildi. O da bu bardaktan içti. Nihayet bardağı ağzından ayırdığı sırada solunda Ebû Bekr, sağında da bir A'râbî bulunuyordu. Omer, Rasûlüllah'ın (bu artığı) A'râbî'ye vermesinden korkarak; Yâ Rasûlallah, yanındaki Ebû Bekr'e ver, dedi. Rasûlüllah ise artığını sağındaki A'râbî'ye verdi. Sonra: "Sağa; sıra ile sağa (ver)” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Bâb: İçmeyi Ve Taksim Edilmiş Olsun Veya Taksim Edilmemiş Olsun Su Sadakasını, Hibesini, Vasiyyet Edilmesini Caiz Gören Kimse Hakkındadır.
2394-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Su fazlası men' edilmez. Bu men ile bin'n-netîce ot men edilmiş olur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Peygamberin: Su Fazlası Men Olunmaz” Kavlinden Dolayı Su Sahibi Suya Kanıncaya Kadar Suyu Kullanmaya Herkesten Daha Ziyâde Hakk Sahibidir Diyen Kimse Bâbı
2395-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Fazla suyu(ihtiyâç sâhiblerinden) men' etmeyiniz; bu men' ile neticede ot fazlasını men' etmiş olursunuz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Peygamberin: Su Fazlası Men Olunmaz” Kavlinden Dolayı Su Sahibi Suya Kanıncaya Kadar Suyu Kullanmaya Herkesten Daha Ziyâde Hakk Sahibidir Diyen Kimse Bâbı
2396-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ma'den ocağı hederdir. Kuyu hederdir, hayvan hederdir (yani yaptığı zararı sahibi ödemez).Câhiliyet'ten kalma definede de beşte bir devlet vergisi vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Bâb: Bir Kimse Kendi Mülkünde Bir Kuyu Kazarsa O Kuyuda Meydana Gelen Zararı Ödemez.
2397-) Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan: (O, bir mecliste:)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim müslümân bir kimsenin malını koparmak için yemininde yalancı olarak and içerse, kıyâmet gününde Allah'ın öfkesine uğrayarak Allah 'a kavuşur." buyurdu. Ve müteakiben de Yüce Allah'ın: "Hakikat, Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahayı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azab vardır" (Âlu İmrân: 77) âyetini indirdiğini bildirdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Kuyu Hakkında Husûmet Ve Bu Konudaki Hüküm Ve Kazanın Beyânı Bâbı
2398-) Bu sırada (meclise) Eş'as ibn Kays gelmiş ve dinleyicilere hitaben: Ebû Abdirrahmân ibnu Mes'ûd size ne tahdîs ediyor? Bu âyet benim hakkımda indirildi. Şöyle ki: Amcaoğlumun arazîsinde bana âid bir kuyu vardı. (O bunu inkâr ediyordu.) Rasûlüllah bana: "Şâhidlerini hazırla"buyurdu. Ben: "Şâhidlerim yoktur" dedim. Rasûlüllah: "Öyle ise yemin etmesini iste!" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah, o yalan yere yemîn eder, dedim. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim bir müslümânın malını koparmak için yalan yere yemîn ederse..." hadîsini zikretti. Allah da Peygamberinin bu sözünü tasdik ederek, bu âyeti indirdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Kuyu Hakkında Husûmet Ve Bu Konudaki Hüküm Ve Kazanın Beyânı Bâbı
2399-) el-A'meş şöyle dedi: Ben Ebû Salih'ten işittim, şöyle diyordu: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: şahıs vardır ki Allah kıyâmet gününde onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz, onlar için elem verici bir azâb vardır: (Birincisi) şu kimsedir: Kendisinin yol üstünde ihtiyâcından fazla suyu vardır da, onu yolculardan men' etmiştir. (İkincisi) şu kimsedir: Devlet başkanına yalnız dünyâ metâ'ı için bey'at etmiş; devlet başkanı ona dünyalık verirse hoşlanır, vermezse öfkelenir. (Üçüncüsü) şu kimsedir ki, bu da satılık malını ikindiden sonra (pazara) çıkarır ve: 'Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki, ben bu mala emîn ol kat'î olarak şöyle şöyle para verdim' der, satın alıcı olan kimse de onu tasdik eder (de o fiatla satın alır)." sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu âyeti okudu: Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahayı satın alanlar; işte onlar; Onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onlan temize çıkarmaz. Onlar için pek acıtıcı bir azâb vardır” (Âl-i İmrân: 72).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: İhtiyâcından Fazla Suya Sâhip Olup Da Bunu Yolcuların Kullanmasından Men Eden Kimsenin Günâhı Bâbı
2400-) Abdullah ibnu'z-Zubeyr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr'dan bir kimse, Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta oldukları su yollarından ve su nevbetinden dolayı Rasûlüllah'ın huzurunda Zubeyr ibnu'l-Avvâm hakkında şikâyet arz etti. (Bu yollardan geçen su evvelâ Zubeyr'in hurmalığına uğruyor, sonra da Ensârî'ninkini suluyordu. Bir keresinde Zubeyr suyu tarlasında tutup sulayacağı sırada) Ensârî, Zubeyr'e: Suyu bırak da bize gelsin, demişti. Zubeyr kendi hurmalığını sulamadan bırakmak ve nevbetini komşusuna vermek istemedi. İki taraf Peygamber'in huzurunda muhakeme oldular.Rasûlüllah, Zubeyr'e: "Yâ Zubeyr, tarlanı sula, sonra suyu komşuna doğru salıver!" buyurdu. öfkelendi de: Zubeyr halanın oğlu olduğu için mi? diye (onu kayırdığına) ta'rîz etti. bu saygısızca sözünden dolayı) Rasûlüllah'ın yüzünün rengi değişti. Sonra Rasûlüllah: "Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra suyu hapset; hurma ağaçlarının köklerine erişinceye kadar bırakma!" buyurdu. muhakemeyi nakleden Zubeyr: Vallâhî ben şu âyetin bu hâdise hakkında indiğini sanıyorum, demiştir: değil, Rabbi’ne and olsun ki, onlar aralarında kimi oraya, kimi buraya çektikleri (kavga ettikleri) şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar"(en Nisa: 65). Buhârî'den rivayet eden Firabrî şöyle demiştir:) ibnu'l-Abbâs(Öl. 266) dedi ki: Ebû Abdillâh el-Buhârî: "Abdullah ibnu'z-Zubeyr'den bu hadîsi rivayet edenler içinde senedde Urve ibnu'z-Zubeyr'i zikreder hiç kimse yoktur, sâdece el-Leys ibn Sa'd müstesnadır" demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Su Yollarını Kapatma Ve Suyu Habsetme Günâhını Beyân Bâbı
2401-) Urve ibnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: ez-Zubeyr ile Ensâr'dan bir adam muhakeme oldular. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra suyu salıver" buyurdu. Bu hükme i'tirâz kasdeden Ensârî: (Bu hüküm) o, yani Zubeyr senin halanın oğlu olduğundan mı? Dedi. saygısızca söz üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra su hurma kökleri üzerindeki yumrulara ulaşır; sonra da suyu tut" buyurdu. dedi ki: Ben şu"Öyle değil, Rabb'ına and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp hükmüne teslim oluncaya kadar îmân etmiş olmazlar" (en-Nisâ: 65) âyetinin bu hâdise hakkında indiğini sanırım, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Yüksek Tarafta Bulunanın Aşağı Taraftakinden Önce Suyu Alıp Kullanması Bâbı
2402-) Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle tahdîs etmiştir: Ensâr'dan bir adam Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta olduğu su kanalları hakkında Zubeyr ile muhakeme oldu. Rasûlüllah: "Yâ Zubeyr, sula" buyurdu da, ona aralarında ma'rûf olan su payı mikdârını kullanmasını emretti. "Sonra da suyu komşuna doğru salıver" buyurdu. bunun üzerine: Zubeyr, senin halanın oğlu olduğu için mi? dedi. i'tirâzdan Rasûlüllah'ın yüzünün rengi değişti. Sonra: "Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra su hurma ağaçlarının kökleri etrafındaki yumru çıkıntılara erişinceye kadar habset" buyurdu. Zubeyr kendi hakkını bol bol kullandı. Zubeyr: Vallahi şu 'Öyle değil, Rabb’ına and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde Seni hakem yapıp... hükmüne teslim oluncaya kadar îmân etmiş olmazlar"(en-Nisâ: 65) âyeti muhakkak bu muhakeme hakkında indirildi, demiştir. Cureyc dedi ki: İbnu Şihâb bana şöyle dedi: Ensâr ve diğer insanlar Peygamber'in Zubeyr'e söylediği "Sula, sonra su hurma köklerindeki yumru kabarcıklarına ulaşıncaya kadar salmayıp hapset" sözünün anlattığı yüksekliği ölçtüler ve bu seviye ayak topuklarına kadar oldu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Yukarı Taraftakînin Su Payının Ayak Topukları Yüksekliğine Kadar Olması Bâbı
2403-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Birisi yürürken birden susuzluğu arttı. Hemen bir kuyuya indi, suyundan içti. Sonra kuyudan çıktı. Adam orada bir köpek ile karşılaştı ki, hayvan susuzluktan dilini çıkarıp soluyor, nemli toprağı yalıyordu. Yolcu (kendi kendine): Bana erişen hararet ve susuzluğun benzeri bu hayvana da ulaşmış, dedi ve kuyuya inip ayakkabısını su doldurdu. Sonra (kuyudan çıkarmak için) ayakkabıyı ağzı ile tuttu. Sonra yükselip çıktı ve köpeği suladı. Bu yaptığından dolayı Allah o kulunu övdü ve ona mağfiret eyledi". Yâ Rasûlallah, hayvanları sulamakta bize de ecir var mıdır? dediler. "Her yaş ciğerde (yani: Hayât eseri olanı sulamakta) sevâb vardır" buyurdu. ibnu Seleme ile er-Rabîu'bnu Müslim, bu hadîsi Muhammed ibnu Ziyâd'dan rivayet etmekte buradaki râvîye mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Suya Muhtâc Olan Her Şeyi Sulamanın Fazileti Bâbı
2404-) Esmâ bintu Ebî Bekr (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) güneş tutulduğu bir sırada kusûf namazı kıldı da akabinde: "Bana namazda cehennem gösterildi. Cehennem ateşi bana o kadar yaklaşmıştı ki, hattâ ben: Ey Rabb'im, ben de cehennemliklerle beraber miyim? Demiştim. Ben orada bir kadın gördüm."-Esma, Rasûlüllah'ın "Bu kadının yüzünü bir kedi tırmalıyordu" buyurduğunu sanırım, dedi.- "Bu kadının günâhı nedir?" diye azâb meleklerine sormuştu da, onlar: “Bu kadın dünyâda bir kediyi aç ölünceye kadar hapsetmişti”, diye cevâb vermişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Suya Muhtâc Olan Her Şeyi Sulamanın Fazileti Bâbı
2405-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur."Bir kadın aç ölünceye kadar hapsettiği bir kedi sebebiyle cehenneme girdi de azab edildi". Devamla Rasûlüllah: "Allah en iyi bilir ki, yahut cehennemin bekçisi Mâlik bu kadına: Ey kadın, sen bu kediyi hapsettiğin zaman onu yedirmedin, içirmedin, yerini böceklerinden(nasibini bulup)yemesi için de salıvermedin, demiş (ve kadının ukubet sebebini bildirmiş)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Suya Muhtâc Olan Her Şeyi Sulamanın Fazileti Bâbı
2406-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah'a bir bardak getirildi, O da bundan içti.Sağında sahabelerin en genci olan bir oğlan bulunuyordu. Yaşlılar da solunda idiler. Bu vaziyette Rasûlüllah: "Ey delikanlı! Bardaktan kalanı yaşlılara vermem için bana izin verir misin?" dedi. üzerine o genç sahâbî: Yâ Rasûlallah, ben Sen'den gelen nasibimi hiçbir kimseye ihsan edici değilim, dedi de, Rasûlüllah bardakta kalanı bu gence verdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Havuz Yahut Kırba Sahibinin Kendi Suyuna Herkesten Daha Haklı Olduğu Görüşünde Olan Kimse Bâbı
2407-) Muhammed ibn Ziyâd şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim; Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki (kıyâmet gününde) ben bir takım adamları, yabancı devenin havuz başından kovulup uzaklaştırıldığı gibi, muhakkak havuzumdan kovacağım".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Havuz Yahut Kırba Sahibinin Kendi Suyuna Herkesten Daha Haklı Olduğu Görüşünde Olan Kimse Bâbı
2408-)  İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah İsmâîl Peygamber'in annesi Hâcer'e rahmet etsin! Hâcer Zemzem suyunu (ilk çıkışında) kendi hâline bıraksaydı (yahut da şöyle dedi: Sudan avuçlamasaydı) elbette Zemzem akıcı bir pınar hâlinde kaynar dururdu. Bir müddet sonra Cürhüm kabilesi geldi de bunlar Zemzem'in sahibesi bulunan Hâcer'e: Senin yanına konup mekân tutmamıza izin verir misin? dediler. bunlara: Evet, izin veririm; fakat bu suda sizin mülkiyet hakkınız olmamak şartıyla, dedi. de: Evet, Zemzem'de mülkiyet hakkımız olmamak üzere, dediler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Havuz Yahut Kırba Sahibinin Kendi Suyuna Herkesten Daha Haklı Olduğu Görüşünde Olan Kimse Bâbı
2410-) Sa'b ibnu Cessâme (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem): yalnız Allah'a ve Rasûlü'ne mahsûs (bir hakk) tur" buyurdu. Ebû Abdillah el-Buhârî: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in en-Nakî' mevkiini koru edindiği, Omer ibnu'l-Hattâb'ın da es-Seref ile er-Rebezete mıntıkalarını koru edindiği haberi bize ulaştı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Bâb: Korumak Yalnız Allaha Ve Rasûlüne Hasstır
2411-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "At bâzı kimse için bir sevâbdır. Bâzı kimse için fakirlik ve ihtiyâcına bir perdedir. Bâzı kimse üzerine de bir günâhtır. kendisi için hayır olan kimseye gelince, o, atını Allah yolunda cihâd için bağlamıştır. Atın bağını da bol otlu geniş bir sahada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için birer hasenedir, iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak bir yahut iki yüksek yerde koşsa, tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sahibi için haseneler olur. Bir de hayvan bu arada bir nehre uğrayıp da ondan içerse, sahibi sulamak istememiş olsa bile bu su da sahibi için haseneler olur. Binâenaleyh cihâd için bağlanan bu gazâ atı, sahibi için büyük bir sevâbdır. (onunla kazanmak),halktan müstağni olmak, yâni insanlara muhtâc olmamak, iffetini korumak için bağlayan, sonra hayvanlarının üzerindeki Allah hakkını ve arkalarına takatinden fazla yüklememeyi unutmayan kimse için ise at (fakirliğe karşı) bir engeldir. öğünmek için, gösteriş için, İslâm ehline düşmanlık için bağlayan kimseye ise, bu at büyük bir günâhtır" eşeklerden soruldu da, O: "Her hükmü toplayıcı bir vecize olan şu âyetten başka bana (nasslanmış) birşey indirilmedi:(Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görecek. Kim de zerre ağırlığınca bir şerr yaparsa onu görecek)"(ez-zzilzal: 7-8) âyetini söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: İnsanların Nehirlerden, Akarsulardan Su Alıp İçmeleri Ve Hayvanlarını Sulamaları Bâbı
2412-)  Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah'a bir adam geldi de O'na bulunmuş malın hükmünü sordu. Rasûlüllah ona: "Onun kılıfını ve ağzının ipini belle, sonra onu insanlara bir sene bildir. Eğer sahibi gelirse ona ver; yok sahibi gelmezse ona mâlik ol; kullan" buyurdu. O kimse: Yitik davar (nasıl olacak)? dedi. Rasûlüllah: "O ya senindir, ya kardeşinindir, ya kurdundur" buyurdu. Adam: Yitik deve (nasıl olacak)? Dedi. Rasûlüllah: sana ne var? Su tulumu ve ayakkabıları beraberindedir. Sahibi ona kavuşuncaya kadar subaşına kendisi gelir, ağaçları yer (yânı, onu kendi hâline bırak)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: İnsanların Nehirlerden, Akarsulardan Su Alıp İçmeleri Ve Hayvanlarını Sulamaları Bâbı
2413-) ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (radıyallahü anh)'dan: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Sizden birinizin bir takım ipler alıp da bir demet odun (toplayarak) alıp getirmesi ve bunu satması ve böylece Allah'ın o kulunun şerefini koruması, elbette insanlardan istemesinden hayırlıdır; istediği de ya verilir, ya verilmez".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Odun Ve Yaş, Kuru Ot Toplayıp Satma Bâbı
2414-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yemîn ederim ki sizden birinizin dağdan sırtı üzerine bir demet odun toplaması, bir kimseden sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. O istediği kimse de ya verir yahut da vermez".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Odun Ve Yaş, Kuru Ot Toplayıp Satma Bâbı
2415-) İbnu Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana İbnu Şihâb, Alî ibn Hüseyn ibn Alî'den; o da Bâbası Hüseyn ibn Alî'den; o da Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'den haber verdi. Alî(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah ile beraber bulunduğum Bedr günü ganîmetten yaşı kemâle ermiş bir deveye nail oldum. Alî dedi ki: Rasûlüllah bana başka bir yaşlı deve de verdi. Ben bir gün bu develerimi Ensâr'dan bir kimsenin kapısı yanında indirmiştim. Bunlara ızhır otu yükleyip satmak ve parasıyla Fâtıma'nın düğün yemeği masrafına yardım sağlamak istiyordum. Yahûdî Kaynukaa kabîlesinden(bu işi bilir) bir kuyumcu da benimle beraberdi. Bu sırada Hamza ibnu Abdilmuttalib bu Ensârî'nin evinde, beraberinde bir şarkıcı kadın olduğu hâlde içki içiyordu. Şarkıcı kadın Hamza'ya hitaben: "Elâ yâ Hamze liiş-şurufi'n-nivâi (Ey Hamza, semiz develere bak)" girişi ile başlayan kasideyi söyledi. Bunun akabinde Hamza kılıcı ile hayvana doğru sıçradı ve bunları boğazladı, hörgüçlerini kopardı, böğürlerini yardı. Sonra ciğerlerinden birer parça aldı. Cureyc dedi ki: Ben İbnu Şihâb'a: Hörgüçlerinden de? Dedim. Hörgüçlerini kesti ve onları götürdü, dedi. Şihâb dedi ki: Alî devamla şöyle dedi: Beni korkutan bu manzaraya baktım. Akabinde Allah'ın Peygamberi'ne geldim. Yanında Zeyd ibn Harise vardı. Hâdiseyi kendisine haber verdim. Peygamber beraberinde Zeyd ibn Harise olduğu hâlde çıktı. Ben de beraberinde gittim. Hamza'nın yanına girdi. Hamza'ya karşı gayz ve üzüntü gösterdi. Hamza da gözlerini kaldırdı ve: Siz ancak Bâbam Abdulmuttalib'in köleleri değil misiniz? Dedi. Rasûlüllah da (amcasının şuursuzluğundan sakınarak) arka arkaya çekildi, nihayet odadakilerin yanından çıktı. Bu vakıa şarâbın haram kılınmasından önce olmuştu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Odun Ve Yaş, Kuru Ot Toplayıp Satma Bâbı
2416-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Bahreyn'den bir kısım arazîyi mukaataa suretiyle Ensâr'a vermek istedi. Ensâr: Bize ayırıp vereceğin gibi muhacir kardeşlerimize de arazî ayırıp vermeniz şartıyla, dediler. Peygamber: "Benden sonra sizler yakın gelecekte şiddetli bir hodgâmlığa (yüksek mevkilerde bulunanların dünyâ ni'metlerini hırsla kendilerine ayırışlarına) şâhid olacaksınız. Sizler, bana kavuşuncaya kadar sabrediniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Devlet Başkanının Bâzı Kimselere Kesip Verdiği Arazi Parçaları Bâbı
2417-) el-Leys ibn Sa'd, Yahya ibn Saîd'den; O da Enes (radıyallahü anh)'den söyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bahreyn'den bir kısım arazîyi kendilerine ayırıp vermek için Ensâr'ı da'vet etti. Ensâr: Yâ Rasûlallah! Eğer bu arazî ayırıp vermeyi yaparsan, Kureyş'ten olan kardeşlerimiz için de bunun benzerini yaz, dediler. bu kadar arazî Peygamber'in yanında yoktu. Onların bu sözleri üzerine Peygamber: "Şübhesiz ki, sizler benden sonra şiddetli bir kendine ayırma hodgâmlığı göreceksiniz. Sizler bana kavuşuncaya kadar sabrediniz! "buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Devlet Başkanınca Verilen Arazilerin Sâhibleri Adına Tapularının Yazılması Bâbı
2418-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Develerdeki haklardan biri de bunların sütlerinin su başlarında sağılmalarıdır (yâni sütün fakîrlere ve yolculara sadaka yapılmasıdır)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Develerin Su Başlarında Sağılmaları Bâbı
2419-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyumyordu: "Her kim hurma ağacını (erkek çiçekle) aşıladıktan sonra satarsa, onun meyvesi satanın hakkıdır; ancak müşteri ağaç üzerindeki mahsûlün kendisine ait olacağını şart kılması hâli müstesnadır. Her kim, malı bulunan, yânı mallı bir köleyi satarsa, bunun da malı satanındır; ancak müşteri bu malın da kendisinin olacağını şart etmesi hâli müstesnadır". Bu köle satışı hakkındaki hadîsi râvî Leys, Mâlik'ten; o da Nâ-fi'den; o da İbn Omer'den; o da Omer'den olmak üzere de rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Birisinin Bostanındaki Sudan Su Alma Hakkı Veyahut Hurma Ağacından Faydalanma Hakkı Olan Kimsenin O Bostandan Ve Hurmalıktan Geçme Hakkı Da Olur Bâbı.
2420-) Zeyd ibn Sabit (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru hurma olarak tahmin ve takdir etmek suretiyle, ariyyelerin satılmasına ruhsat verdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Birisinin Bostanındaki Sudan Su Alma Hakkı Veyahut Hurma Ağacından Faydalanma Hakkı Olan Kimsenin O Bostandan Ve Hurmalıktan Geçme Hakkı Da Olur Bâbı.
2421-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) muhâbara'dan, muhâkala'dan, muzâbene'den ve salâhı meydana çıkıncaya kadar ağaç üstündeki yaş meyveyi satmaktan nehyetti. Ve bu yaş meyvelerin dînâr ile ve dirhem ile olmaktan başka şeyle satılmasını da nehyetti. "Yalnız ariyyeler müstesnadır (o, yaş ve kuru hurma ile satılabilir)" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Birisinin Bostanındaki Sudan Su Alma Hakkı Veyahut Hurma Ağacından Faydalanma Hakkı Olan Kimsenin O Bostandan Ve Hurmalıktan Geçme Hakkı Da Olur Bâbı.
2422-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru hurma tahmîn etmek suretiyle beş veskin aşağısında yahut beş vesk mikdârında ariyye satışı hususunda ruhsat verdi, demiştir. Bu "Beş veskin aşağısında yahut beş veskte" diye şekkli söyleyen, râvî Dâvûd ibn Husayn' dır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Birisinin Bostanındaki Sudan Su Alma Hakkı Veyahut Hurma Ağacından Faydalanma Hakkı Olan Kimsenin O Bostandan Ve Hurmalıktan Geçme Hakkı Da Olur Bâbı.
2423-) Râfi' bin Hadîc ile Sehl ibn Ebî Haşmete (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmişlerdir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) muzâbene'den yaş hurmayı (ağacında ölçekle tahmîn ederek) kuru hurma ile satmaktan nehyetti. Bu nehiyden ariyye sâhiplerini müstesna tuttu. Çünkü Rasûlüllah ariyye sahiplerine(bu suretle satışa) izin verdi. Abdillah el-Buhârî dedi ki: Muhammed ibn İshâk da: Bana Beşîr ibn Yesâr bu hadîsin benzerini tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-musakaat
Konu: Birisinin Bostanındaki Sudan Su Alma Hakkı Veyahut Hurma Ağacından Faydalanma Hakkı Olan Kimsenin O Bostandan Ve Hurmalıktan Geçme Hakkı Da Olur Bâbı.
2424-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber gaza ettim.(Dönüşte) Peygamber (bindiğim durgun deve için) bana: "Deven hakkında nasıl düşünüyorsun; bunu bana satar mısın?" dedi. de: Evet satarım, dedim ve deveyi Peygamber'e sattım. Medine'ye gelince kuşluk vakti deveyi kendisine getirdim. Bana devenin bedelini(ziyadesiyle) verdi (sonra deveyi de ihsan buyurdu).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Ödünç İsteme, Borçları Ödeme, Hacr, Teflîs Haklarında Bir Takım Bâblar Kendisinin Parası Olmaksızın Yahut Parası Olup Da Hâzırında Bulunmayarak Borçla Bir Mal Satın Alan Kimse.
2425-) Âişe (r.anha)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Ebu'ş-Şahm denilen- bir Yahudi'den(beli) bir müddete kadar va'de ile bir mikdâr buğday satın aldı ve demirden bir zırhı ona rehin verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Ödünç İsteme, Borçları Ödeme, Hacr, Teflîs Haklarında Bir Takım Bâblar Kendisinin Parası Olmaksızın Yahut Parası Olup Da Hâzırında Bulunmayarak Borçla Bir Mal Satın Alan Kimse.
2426-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Her kim insanların mallarını ödemek isteyerek(bir muamele sebebiyle) alırsa, Allah o kimseye ödemeyi müyesser kılar. Her kim de halkın mallarım telef etmeyi kasdeyleyerek alırsa, Allah da onu telef eyler".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: İnsanların Mallarını Ödemek Yahut Telef Etmek İsteyerek Alan Kimse Bâbı
2427-) Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben(bir seferde) Peygamber'in beraberinde bulundum. (Dönüşte)Peygamber onu, yani Uhud Dağı'nı görünce: "Uhud'un benim için altın olmasını, ondan bir dinarın üç günden fazla yanımda beklemesini arzu etmem. Ancak bir dînâr müstesna; O bir dînârı da ben yalnız bir borç (ödemek)için hazırlarım" buyurdu. devamla: " (Malca zengin) çok kimseler vardır ki, onlar (sevâbca) çok azdırlar; ancak malı (iyilik yolunda)şöyle şöyle sarf etmiş olan müstesna! -Râvî Ebû Şihâb Abdu Rabbih önüne, sağına ve soluna işaret etti-. “Bunlar da pek azdır" buyurdu. Peygamber bana: '' (Ben yanına gelinceye kadar) yerinde dur!" buyurdu ve uzak olmayan bir yere gitti. Bu sırada ben bir ses işittim de Peygamberin yanına gitmek istedim. Sonra O'nun "Ben gelinceye kadar yerinde bekle!" sözünü hatırladım (da gitmedim). Gelince: Yâ Rasûlallah! O işittiğim(ne idi)? Yâhud: O işittiğim ses(ne idi)? Diye sordum. Rasûlüllah: "Sen de(bir ses) işittin mi?" buyurdu. de: Evet (işittim), dedim. Rasûlüllah: "Yanıma Cibril aleyhisselâm geldi de bana: Ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayarak ölürse cennete girer, sözünü söyledi" dedi. Ben: (Yâ Rasûlallah) şöyle şöyle (zina ve hırsızlık gibi) bir günah işlerse de mi? diye sordum. Rasûlüllah: "Evet" diye tasdik buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borçları Ödeme Nin Vucûbu Bâbı
2428-) Ebü Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Uhud Dağı gibi altınım olsa, ondan bir miktâr şey yanımda bulunduğu hâlde üzerimden üç (gece) geçmesi beni sevindirmez; ancak bir borç (ödemek) için hazır tutmakta olduğum miktâr beni sevindirir". hadîsi Salih ibn Keysân ile Ukayl ibn Hâlid de ez-Zuhrî'den rivayet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borçları Ödeme Nin Vucûbu Bâbı
2429-) Selemetu'bnu Kuheyl şöyle dedi: Ben Ebû Seleme'den işittim; bizim evde Ebû Hureyre'den şöyle tahdîs ediyordu: Bir adam RasûlulIah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan borcunu ödemesini istedi. Ve isteyişinde Rasûlüllah'a kabalık gösterdi. Sahâbîleri derhâl o kimseye(kavlen ve fiilen ezaya) azmettiler. Fakat Rasûlüllah: "Onu serbest bırakınız. Çünkü hakk sahibinin söz söyleme hakkı vardır. Bu zât için bir deve satın alın da onu bu adama verin!" buyurdu. Sahabeler: (Aradık;) bunun devesinden daha yaşlı ve kıymetli olandan başka deve bulamadık, dediler.Rasûlüllah: "O daha kıymetli olan deveyi satın alın da, onu bu zâta verin. Şüphesiz sizin hayırlınız, ödemeyi en güzel yapanınızdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Devenin Ödünç İstenmesi Nin Cevazı Bâbı
2430-) Huzeyfe ibnu'l-Yemân(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamberimden işittim, şöyle buyuruyordu: "Bir kimse ölmüştü. (Melekler tarafından) ona: (Dünyâda ne hayır işledin? diye) soruldu. O da: Ben insanlara mal satardım. (Alacaklarımı tahsil ederken) zenginden feragat ve müsamaha eder, fakirden alacağımı hafifletirdim, dedi. Bundan dolayı o kimse mağfiret olundu". Mes'ûd Ukbe ibn Amr(radıyallahü anh) Bu hadîsi ben de Peygamber'den işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Alacakların Güzellikle İstenmesi Bâbı
2431-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den (şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'e geldi de, alacağı olan deveyi kendisine ödemesini istiyordu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): deve veriniz" buyurdu. Sahâbîler: (Aradık; onun devesinden daha fazla yaşta (ve kıymette) olan deveden başkasını bulamadık, dediler. Bunun üzerine o zât, Peygamber'e: Sen hakkımı bana mükemmel surette verdin, Allah da sana mükâfatını mükemmel surette versin! Diye duâ etti. Rasûlüllah: "Ona bu daha kıymetli olan deveyi verin. Şüphesiz sizin borç ödemeyi en güzel yapanlarınız, insanların hayırlılarındandır” buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb; Alacaklıya Kendi Devesinden Daha Büyük Olarak Verilir Mi?
2432-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'in üzerinde(bedevi) bir kimsenin genç bir deve alacağı vardı. Bu zât Peygamber'e geldi ve alacağının ödenmesini istiyordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu adama devesini veriniz!" buyurdu. onun devesi yaşında bir deve aradılar, fakat ona verilecek yaşta deve bulamadılar, ancak ondan daha yüksek yaşta ve değerde deve buldular. Peygamber: "Bu daha yüksek kıymetteki deveyi ona veriniz" buyurdu. Bu emir üzerine o bedevî: Sen benim hakkımı bana mükemmel bir surette verdin; Allah da sana mükâfatını eksiltmeden versin! Diye duâ etti. Peygamber: "Şübhesiz sizin hayırlınız, borç ödeme yönünden en güzel olanınızdır (yani borcunu en güzel ödeyeninizdir)" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borç Ödeyişin Güzel Olması Bâbı
2433-) Bize Muhârib ibnu Disâr tahdîs etti ki, Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben(bir sefer dönüşünde) Peygamber'e geldim. Kendisi mescidde bulunuyordu. Râvî Mıs'ar ibnu Kidâm: Öyle zannediyorum ki, Câbir'den bana bu hadîsi rivayet eden Muhârib ibnu Disâr duhâ vaktinde demişti, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: iki rek'at namaz kıl” buyurdu. Benim Peygamber üzerinde (deve bedelinden) bir alacağım vardı. Peygamber bu alacağımı bana ödedi ve (bir kîrât da) ziyâde verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borç Ödeyişin Güzel Olması Bâbı
2434-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), Ka'b ibnu Mâlik'e Babası Abdullah ibn Amr'ın üzerinde borç bulunduğu hâlde Uhud günü şehîd olarak öldürüldüğünü haber verip, şöyle demiştir: Alacaklılar haklarını istemekte şiddet gösterdiler. Bunun üzerine benPeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim (durumu anlattım). Peygamber alacaklılara hurmalığımın mahsûlünü kabul etmelerini ve babam üzerindeki haklarından temize çıkarmalarını istedi. Fakat alacaklılar bu teklifi kabul etmediler. Peygamber de hurmalığımı vermedi ve bana: "Sana kuşluk vakti geleceğim" buyurdu. Ertesi sabah olduğunda kuşluk vakti bana geldi. Hurmalıkta dolaştı. Hurmalığın mahsûlü hakkında bereket duası yaptı. Müteakiben ben hurma mahsûlünü kestim. Alacaklıların haklarını tamamen ödedim. Bize de hurma mahsûlünden(bir mikdâr) kaldı

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb: Alacaklının Rızâsı İle Borçlunun Borcunun Aşağısında Bir Miktar Vererek Borcunun Tamâmını Ödediği Yahut Alacaklı, Alacağının Hepsini Borçluya Helâl Ettiği Zaman Bu Caiz Ve Meşru’dur.
2435-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), Vehb ibn Keysân'a şöyle haber vermiştir: Babası Abdullah, üzerinde Yahûdî bir adama otuz vesk hurma borcu bırakarak vefat etmiş. Câbir bu borcu ödemek için Yahudi'den mühlet istemiş, fakat Yahûdî ona mühlet vermekten çekinmiş. Bunun üzerine Câbir, Rasûlüllah'ın Yahûdî yanında kendisine şefaat etmesi için, Rasûlüllah ile konuşmuş. Akabinde Rasûlüllah geldi ve Yahudi'nin alacağı otuz veska bedel bir hurmalığın mahsûlünü alması için Yahûdî ile konuştu. Fakat Yahûdî bu teklîfi kabul etmedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmalığa girdi, içinde yürüdü. Sonra Câbir'e: "Hurmayı kes ve Yahudi'nin hakkı olan alacağını ona tamamen ver!" buyurdu. geri döndükten sonra Câbir mahsûlü kesip topladı. Ve Yahudi'ye otuz vesk borcu tamamen verdi. Mahsûl on yedi vesk de kendisine fazla oldu. Müteakiben Câbir olup biteni haber vermek için Rasûlüllah'a geldi. Onu ikindi namazı kılarken buldu. Rasûlüllah namazdan ayrılınca, o kalan fazla mahsûlü kendisine haber verdi. Rasûlüllah: "Sen bu vak'ayı Omer ibnu'l-Hattab'a haber ver" buyurdu. Câbir, Omer'e gitti ve haber verdi. Omer de Câbir'e: Ben esasen senin hurmalığında Rasûlüllah gezip dolaşınca hurma mahsûlünde elbette bir bereketlenme olacağım kat'î olarak bilmiştim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb: Borçlu, Hurmayı Hurma İle Yahut Hurmayı Arpa, Buğday Gibi Hububat İle Takas Ederek Yahut Mahsûlü Ölçüp Tartmakşızın Tahmin Eyleyerek Alacaklıya Borç Ödediği Zaman Bu Caizdir
2437-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim mal bırakırsa o mal ölenin mirasçılarına âiddir. Her kim de borç ve aile ağırlığı bırakırsa bu da bize âid olur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borç Bırakarak Ölen Kimsenin Cenaze Namazı Bâbı
2438-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her bir mü'mine ben muhakkak dünyâ ve âhiret işlerinde daha yakınımdır. İsterseniz (delîl için) şu âyeti okuyunuz:“O Peygamber, mü’minlere öz nefislerinden daha yakındır. Zevceleri de (mü'minlerin) analarıdır. Hısımlar da Allah’ın Kitabı'nda birbirlerine diğer mü’minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. (el-Ahzâb: 6). İşte bundan böyle herhangi bir mü'min ölür de mal bırakırsa, bu mala kim olurlarsa olsunlar onun asabesi mirasçı olsun. Herhangi bir mü'min de borç yahut (fakir bir) aile bırakırsa, o da bana gelsin; ben onun velîsiyim".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borç Bırakarak Ölen Kimsenin Cenaze Namazı Bâbı
2439-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Zengin kişinin borcunu ödemeyi uzatması zulümdür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb: Zengin Kişinin Borcunu Ödemeyi Uzatması Zulümdür
2440-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den (şöyle demiştir):Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi; Peygamber'in kendisine olan borcunu ödemesini istiyordu. Peygamber'e karşı kabalık etti. Bunun üzerine sahâbîleri onu ezâlandırmayı kasdettiler. Peygamber hemen: "Onu(serbest)bırakın. Şüphesiz her hak sahibinin (hakkını) söylemek hakkı vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb: Hakk Sahibinin Söz Söyleme Hakkı Vardır ,
2441-) Bize Yahya ibnu Saîd tahdîs edip şöyle dedi:Bana Ebû Bekr ibn Muhammed ibn Amr ibn Hazm haber verdi. Ona da Omer ibnu Abdilazîz haber verdi. Ona da Ebû Bekr ibn Âbdirrahmân ibn Haris ibn Hişâm haber verdi. O da Ebû Hureyre'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu (yahut: Rasûlüllah'tan işittim, şöyle diyordu): "Her kim (veresiye) satmış olduğu malına, iflâs etmiş olan kimsenin -yahut insanın- yanında ayniyle ulaşırsa, o kimse o mala sâhip olmaya başkalarından daha haklıdır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb; Bir Kimse Satma, Ödünç Verme, Emânet Bırakma Suretlerinden Biri İle Elinden Çıkardığı Kendi Malını, İflâs Etmiş Bir Şahsın Yanında Bulduğu Zaman, O Kimse Bu Malı Geri Almaya Başka Alacaklılardan Daha Haklıdır.