Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1848-) Bize Şibl ibn Abbâd, İbnu Ebî Necîh'ten tahdîs etti ki, Mucâhid şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ, Ka'b ibn Ucre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ka'b'ı yüzü üzerine haşereler düşer hâlde gördüğünde: "Haşerelerin sana eziyet veriyor mu?" buyurdu. O: Evet eziyet veriyor, dedi. üzerine Rasûlüllah ona; Hudeybiye'de iken, kendileri ve berâberindeki topluluk Hudeybiye'den hacc yapacakları belirmemiş ve Mekke'ye girmeleri arzusu üzerinde bulunurlarken, tıraş olmasını emretmiştir. Bunun üzerine Allah, tıraş olmakla ilgili fidye (el-Bakara: 196) âyetini indirdi. Bunun akabinde Rasûlüllah Ka'b ibn Ucre'ye: “altı fakîr arasında bir ferak verip doyurması yahut bir koyun kurbân etmesi yahut da üç gün oruç tutması” şıkklarını emretti. Muhammed ibn Yûsuf tan; o, şöyle demiştir: Bize Verkaa ibnu Omer, İbnu Ebû Necîh'ten tahdîs etti ki, Mucâhid şöyle demiştir: 'Bize Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ, Ka'b ibnu Ucre'den: Rasûlüllah'ın, kendisini bitleri yüzü üzerine düşer hâlde gördüğünü yukarıki hadîs gibi haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Ebvabu'l-muhsar Ve Cezâi's…
Konu: Bâb: En-nüsük, Koyundur
1850-) Bize Şu'be, Mansûr ibn Mu'temir'den; o da Ebû Hâzım'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim bu Beyt'i hacc eder de refes (= Cinsî münâsebet yahut sözlü ve fiilî günâh) yapmaz, itaat yolundan çıkmazsa, o kimse, anasının onu doğurduğu gündeki gibi(tertemiz) döner" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Ebvabu'l-muhsar Ve Cezâi's…
Konu: Yüce Allahın Artık Haccda Refes Yoktur El-bakara: Kavli Bâbı
1851-) Bize Sufyân(es-Sevrî), Mansûr'dan; oda Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. O: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim bu Beyt'i hacc eder de refes yapmaz, itaatsizlik etmezse, o kimse anasının onu doğurduğu günkü gibi günahsız döner" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Ebvabu'l-muhsar Ve Cezâi's…
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahın: “haccda İtaatsizlik Yapmak Ve Kavga Etmek Yoktur” El-bakara: Kavli Bâbı
1852-) Abdullah şöyle demiştir: Bâbam Ebû Katâde, Hudeybiye yılında gitti. Arkadaşları ihrama girdiler, fakat kendisi ihrama girmemişti. Çünkü Peygamber'e bir düşmanın kendisiyle harbedeceği haberi söylenmişti. gitti. Ben O'nun sahâbîleri arasında bulunduğum sırada, onların bir kısmı diğer bir kısmına doğru güldü. Ben etrafa baktım. Derhâl bir yaban eşeği ile karşılaştım. Üzerine hücum ettim. Onu mızrakla vurup yerinde hareketsiz bıraktım. Onu yükleyip getirmek için sahâbîlerden yardım etmelerini istedim.(İhrâmlı olduklarından) bana yardım etmekten çekindiler. Nihayet (kendim getirdim ve) hepimiz onun etinden yedik. Biz, Rasûlüllah ile aramızın (düşman tarafından) kesilmesinden endîşe ettik. Ben Peygamber'i aradım. Atımı bâzan şahlandırıyor, bazen da mu'tâd yürüşle sürüyordum. Gece ortasında Gıfâr oğulları'ndan bir kimseye kavuştum. Ve ona: Peygamber'i nerede bıraktın? diye sordum. bana: Ben Peygamber'i Ta'hune mevkiinde bıraktım. O es-Sukyâ köyünde kuşluk uykusu uyumak istiyordu, dedi. Peygamber'e eriştim ve: Yâ Rasûlallah, keşif kolundaki sahâbîlerin sana selâm ve Allah'ın rahmetini okuyorlar. Onlar, düşman tarafından seninle aralarının kesilmesinden endîşe ediyorlar. Binâenaleyh onların gelmesini" bekleyin! Dedim. beklemeye koyuldu. Bu sırada ben: Yâ Rasûlallah, ben bir yaban eşeği vurdum. Yanımda onun etinden artmış bir parça vardır, dedim. yanında bulunan cemâate hitaben: "Bu av etini yiyiniz!" buyurdu. Halbuki onlar ihrâmlı idiler. Ebû Abdillah el-Buhârî: "Şe'ven", "Merreten" demektir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb : İhrâmsız Olan Av Avladığı Ve Avı İhrâmlıya Hediye Ettiği Zaman, İhrâmlı Bunu Yer
1853-) Ebû Katâde tahdîs edip şöyle demiştir: Biz Hudeybiye senesi Peygamber'in beraberinde gittik. Peygamber'in sahâbîleri ihrama girdiler, fakat ben ihrama girmemiştim. Bir ara bize Gayka'da düşman bulunduğu haberi verildi. Biz o düşmanın bulunduğu cihete yöneldik. Arkadaşlarım bir yaban eşeği gördüler. (İhrâmlı bulunduklarından hayretle) birbirlerine gülmeye başladılar. Ben etrafa baktım ve hayvanı ben de gördüm. Ve atımı hemen ona doğru sürdüm. Akabinde yaban eşeğini mızrak ile vurup olduğu yere mıhladım. Hayvanı yüklenip getirmek için arkadaşlarımdan yardım etmelerini istedim. Onlar (ihrâmlı olduklarından) bana yardım etmekten çekindiler.(Nihayet kendim getirdim ve) hepimiz bunun etinden yedik. Sonra ben, düşman tarafından aramızın kesilmesinden endîşe ederek, Rasülulllah ile buluşmak istedim. Atımı kâh şahlandırarak, kâh mu'tâd yürüyüş ile yürütüp giderken, gece yarısında Gıfâr oğulları'ndan bir kimseye kavuştum. Ve ona: Rasûlüllah'ı nerede bıraktın? diye sordum.' Gıfârlı bana: Ta'hune mevkiinde bıraktım; es-Sukyâ'da kuşluk uykusu uyuyacaktı, dedi. Rasûlüllah'a kavuştum ve yanına geldiğimde: Yâ Rasûlallah! Keşif kolundaki sahâbîlerin sana selâm, Allah'ın rahmet ve bereketlerini okuyorlar. Onlar, düşmanın kendileriyle senin arandaki irtibatı kesmesinden endîşe ettiler, onun için onların gelmesini bekle! Dedim. arkadaşlarım gelinceye kadar bekledi. Bu sırada ben: Yâ Rasûlallah! Bizler bir yaban eşeği avladık. Ve yanımızda da onun etinden artmış bir parça vardır, dedim. yanındaki sahâbîlere: (Bu eti)yiyiniz!" buyurdu. Halbuki o sahâbîler ihrâmlı idiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: İhrâmlılar Bir Av Hayvanı Görüp De Güldükleri Ve İçlerindeki İhrâmsız Kimse Avı Avladığı Zaman Hüküm Nedir?
1854-)  Bize Salih ibnu Keysân, Ebû Katâde'nin himayesinde bulunan Ebû Muhammed Nâfi'den tahdîs etti. Ebû Muhammed Nâfi', Ebû Katâde'den şöyle dediğini işitmiştir: Bizler Medîne'den üç merhale uzaklıkta bulunan el-Kaaha mevkiinde, Peygamber'in beraberinde idik. ve yine bize Alî ibnu Abdillah tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sâlîh ibn Keysân, Ebû Muhammed'den; o da Ebû Katâde (radıyallahü anh)'den tahdîs etti, o şöyle demiştir: Bizler Peygamber'in beraberinde el-Kaaha mevkiinde bulunuyorduk. Bizlerden kimimiz ihrâmlı, kimimiz ihrâmsız idi. Arkadaşlarımı gördüm ki, onlar birbirlerine bir şey gösteriyorlar. Ben de baktım ve bir yaban eşeğiyle karşılaştım. dedi ki: Ebû Katâde'nin kamçısı düştü. Oradakiler: Bizler sana o av üzerine hiçbir şeyle yardım etmeyiz; çünkü bizler ihrâmlıyız, dediler. söz üzerine ben kendim bir şeyle o kamçıya uzandım ve onu yerden aldım. Sonra ben taş tepenin arkasından yanaşıp yaban eşeğine geldim ve onu vurup öldürdüm. Akabinde onu arkadaşlarıma getirdim. Onların bâzıları "Bunu yiyiniz" dediler. Bâzıları da "Yemeyiniz!" dediler. Bunun üzerine ben Peygamber'in yanına geldim. Peygamber önümüzde idi. Peygamber'e (ihrâmlının bunu yemesi caiz olur mu diye) sordum. Peygamber: "Onu yiyiniz; o halâldir" buyurdu. dedi ki: Amr ibn Dînâr bize: Sizler Salih ibn Keysân'a gidin de bu mes'eleyi ve diğer şeyleri ondan sorun; Salih ibn Keysân Medine'den, buraya, yani Mekke'ye bizim yanımıza geldi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: İhrâmlı Olan, İhrâmsız Kişiye Avı Öldürmesi Hususunda Fiil Veya Sözle Yardım Etmez
1855-) Ebû Katâde şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Beyt'i ziyaret edici olarak (Medine'den) yola çıktı. O'nun beraberinde sahâbeler de yola çıktılar. (Zu’l-Huleyfe'den otuzdört mil mesafedeki Ravhâ'ya ulaştıklarında müşriklerden bir düşman grubunun kendilerine saldıracağını Peygamber'e haber verdiler.) Bunun üzerine Peygamber sahâbîlerden, içlerinde Ebû Katâde'nin de bulunduğu bir müfrezeyi çevirdi de: "Sizler deniz kenarı yolunu tutunuz, nihayet buluşuruz'' buyurdu. deniz kenarını tuttular. Peygamber'den ayrıldıkları zaman Ebû Katâde hâriç, hepsi ihrama girdiler. Ebû Katâde ihrama girmedi. Onlar bu şekilde yol alırlarken birdenbire bir yaban eşeği sürüsü ile karşılaştılar. Ebû Katâde yaban eşekleri üzerine hücum etti. Ve onlardan bir dişi eşek vurup öldürdü. Nihayet hepsi bineklerinden indiler de o dişi yaban eşeğinin etinden yediler. Bu esnada: Bizler ihrâmlı olduğumuz hâlde av etini yer miyiz? dediler. Akabinde dişi yaban eşeğinin etinden geri kalanı taşıdık. Rasûlüllah'a geldikleri zaman: Yâ Rasûlallah! Bizler ihrama girmiş idik. Ebû Katâde ise ihrama girmemiş hâlde idi. Bir sürü yaban eşeği gördük. Ebû Katâde onların üzerine hücum etti ve onlardan bir dişi yaban eşeğini vurup öldürdü. İnip onun etinden yedik. Sonra kendi kendimize: Bizler ihrâmlı bulunduğumuz hâlde av etini yiyebilir miyiz? dedik. Ve onun etinden arta kalanı beraberimizde taşıyıp getirdik, diye söyledik. aleyhi ve sellem): "Sizlerden herhangi bir kimse Ebû Katâde'ye, o yaban eşeği üzerine hücum etmesini emr veya ona doğru işaret etti mi?" diye sordu. Hayır, dediler. "Öyle ise bu av etinden geri kalanı yiyiniz!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: İhrâmlı Bulunan Kişi, İhrâmsızın Avlaması İçin Av Hayvanına Doğru Fiilî Ve Sözlü İşaret Yapmaz.
1856-) Bize Mâlik, tbnu Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdullah ibn Utbe ibn Mes'ûd'dan; o da Abdullah ibn Abbâs'tan tahdîs etti ki, es-Sa'b ibnu Cessâme el-Leysî(radıyallahü anh) Rasûlüllah'a Ebvâ'da yahut Veddân'da bulunduğu sırada bir yaban eşeği hediye etmişti. Fakat Rasûlüllah bunu kabul etmeyip geri çevirmişti. Rasûlüllah, Sa'b'ın yüzündeki üzülme işaretini görünce (onun gönlünü hoş etmek için): "Biz senin hediyeni reddetmedik, şu kadar ki bizler ihrâmlı bulunuyoruz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: İhrâmsız Olan Kimse İhrâmlıya Canlı Bir Yaban Eşeği Hediye Ettiği Zaman Kabul Etmez
1857-) Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayvanlardan beş (nevi') vardır ki, bunları öldürmekte ihrâmlıya hiçbir günâh yoktur” buyurmuştur. Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Omer'den; Rasûlüllah şöyle buyurdu... demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1858-) Bize Ebû Avâne tahdîs etti ki, Zeyd ibnu Cubeyr şöyle demiştir: Ben İbnu Omer(radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Bana Peygamber'in kadınlarından birisi (yânı Hafsa) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İhrâmlı kişi bu hayvanları öldürür" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1859-) Salim şöyle demiştir: Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Hafsa şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Hayvanlardan beş nevi' var ki, bunları öldüren kimse üzerine günah yoktur: Karga, çaylak, fare, akreb ve yırtıcı köpek".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1860-)  Bana Yûnus ibn Yezîd, İbnu Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Âişe (r.anha)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde gezen hayvanlardan beş nevi' vardır ki, bunların hepsi de fâsıktır. Bunları insan Harem içinde de öldürür (Bunlar): Karga, çaylak, akreb, fare ve yaralayıcı köpektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1861-) Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir gün bizPeygamber ile beraber Minâ'daki bir mağarada bulunduğumuz sırada, Peygamber'e Ve’l-Mürselâti Sûresi inmişti de, Peygamber bu sûreyi okuyor, ben de bu sûreyi O'nun ağzından almaya çalışıyordum. ağzı bu sûrenin verdiği tatlılıkla taze ve yaş hâlde bulunuyordu. Ansızın üzerimize bir yılan hücum etti. Peygamber: "Bu yılanı öldürün!" buyurdu. Biz süratle öldürmeye davrandık. Fakat yılan kaçtı. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin onun şerrinden korunduğunuz gibi, o da sizin şerrinizden korundu" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1862-)  Bana Mâlik, İbnu Şihâb'dan; o da Urvetu'bnu'z Zubeyr'den; o da Peygamber'in zevci Âişe (r.anha)'den tahdîs etti. Âişe; Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), keler cinsi için "Fâsıkcıktır" buyurdu; fakat bunu öldürmeyi emrettiğini işitmedim, demiştir. Âbdillah el-Buhârî dedi ki: Biz bu geçen İbnul Mes'üd hadîsi ile ancak Minâ'nın Harem'den olduğunu ve onların orada yılan öldürmekte bir be's görmediklerini göstermek istedik

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Kimsenin Hayvanlardan Öldürebileceği Nevîler Bâbı
1863-) Ebû Şurayh Huzâî, Amr ibn Saîd ibni’l-Âs'a, Mekke'ye; Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e karşı ordular sevkettiği sırada şöyle demiştir: Ey Emîr, Mekke'nin fethinin ertesi günü Rasûlüllah'ın ayağa kalkıp söylediği bir sözü (yânı hutbeyi) sana haber vermeme bana izin ver. O hutbeyi şu iki kulağım işitti, kalbim belledi, söyleyeni de söylemekte bulunduğu anda gözlerim gördü. Rasûlüllah Allah'a hamd ve sena ettikten sonra, şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, Mekke şehrini (tâ öteden beri)haram eden Allah-ü Teâlâ'dır. Onu haram kılan insanlar değildir. Bundan dolayı Allah'a ve âhiret gününe îmân eden kimse için Mekke'de kan dökmesi ve Mekke'deki herhangi bir ağacı kesmesi halâl olmaz. Şayet herhangi bir kimse Rasûlüllah burada harb etti diye ruhsat tarafına yollanacak olursa, ona: Allah yalnız Rasûlü'ne izin vermiştir, size izin vermemiştir, deyiniz- Bana da yalnız bir günün bir saati içinde izin verdi. Ondan sonra bu günkü harâmlığı dünkü harâmlığı derecesine dönmüştür. Bu dediklerimi burada hâzır bulunanlar, gâib olanlara (yânı burada bulunmayanlara ve müstakbel nesillere) tebliğ etsin". sözlerinden sonra Ebû Şurayh'a: Amr ne dedi? diye soruldu. Amr cevaben: "Yâ Ebâ Şurayh! Ben bunları senden daha çok bilirim. Mekke Haremi hiçbir âsîyi, zimmetinde kan olan bir kaçağı, kaçan hiçbir hayırsızı kurtaramaz" dedi. "Hurbe‏” "Beliyye" demektir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: Haremin Ağacı Kesilmez
1864-) Bize Hâlid el-Hazzâ, İkrime'den; o da İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz Allah Mekke'yi harem kılmıştır. Artık Mekke benden evvel hiçbir kimse için halâl olmadı; benden sonra da hiçbir kimse için halâl olmayacaktır. O benim için de, yalnız bir gündüzün bir saatinde halâl kılınmıştır. Mekke'nin yaş otu koparılmaz, ağacı kesilmez, av hayvanları ürkütülüp rahatsız edilmez, yitiği kimse tarafından el uzatılıp alınamaz, ancak sahibini bildirici kimse alıp muhafaza eder". arada Abbâs: Yâ Rasûlallah! İzhır otu dökümcülerimiz ve kabirlerimiz için bu yasaktan hâriç olsun! dedi. Rasûlüllah: "Izhır müstesnadır" buyurdu. yine Hâlid'den; o da İkrime'den: İkrime, Hâlid'e: Sen "Mekke hareminin avı ürkütülmez" sözünden maksad nedir bilir misin? Ürkütücü kişinin av hayvanının bulunduğu mekâna inerek, onu gölgesinden uzaklaştırmasıdır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: Haremin Av Hayvanı Ürkütülmez
1865-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi fethettiği gün şöyle buyurdu:" (Fetihten sonra) hicret yoktur. Lâkin cihâd ve niyet vardır. Cihâda da'vet olunduğunuzda hemen seferber olup çıkınız. Şübhesiz bu Mekke beldesini Allah, gökleri ve yeri yarattığı günden beri haram kılmıştır. Bu şehir, Allah'ın haram kılması sebebiyle kıyâmet gününe kadar haramdır. Şu muhakkak ki, benden evvel burada kıtal hiçbir kimse için helâl olmamıştır. Benim için de bir gündüzün bir saatinden başkasında halâl olmamıştır. Bu belde Allah'ın haram kılması ile kıyâmet gününe kadar haramdır. Buranın dikeni (bile) kesilmez. Av hayvanı ürkütülmez, yitiğini, sahibini arayacak olan kimseden başkası el uzatıp alamaz, yeşil otları koparılmaz" akabinde Abbâs: Yâ Rasûlallah! Izhır bitkisi bu yasaktan müstesna olsun. Çünkü ızhır, Mekkeliler'in demircileri için ve evleri için (gerekli) dir! dedi. Rasûlüllah: "Izhır müstesnadır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: Mekkede Kıtal Yapmak Helal Olmaz
1866-) Amr ibnu Dînâr dedi ki: Atâ ibn Ebî Rebâh'tan işittiğim ilk şey, şöyle demesidir: Ben, İbn Abbâs'tan işittim; o: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken kendisine kan aldırma tedâvîsî yaptırdı, diyordu. Sufyân dedi ki: Sonra ben Amr İbn Dinar'ı ikinci defa işittim; o şöyle diyordu: Bana Tâvûs el-Yemânî, İbn Abbâs'tan tahdîs etti. Sufyân dedi ki: Ben, belki Amr ibn Dînâr bu hadîsi her ikisinden, yani hem Atâ'dan, hem de Tâvûs'tan işitmiştir, dedim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı İçin Kan Alma Tedavisi Bâbı
1867-) İbnu Buhayne (radıyallahü anh):Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken Lahyu Demel denilen mevkide başının ortasından kan aldırma tedavisi yaptırdı, demiştir..

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı İçin Kan Alma Tedavisi Bâbı
1868-) Bize el-Evzâî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Atâ ibnu Ebî Rebâh, İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Haris kızı Meymûne ile(yedinci hicret yılında umre için) ihrâmlı iken evlendiğini tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlının Eşlendirilip Evlendirilmesi Bâbı
1869-) Bize Nâfı’ tahdîsetti ki, Abdullah ibnu Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! Bize ihramda elbiselerden neleri giymemizi emredersin! dedi. aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Gömlek, donlar, başlıklar, bornuslar giymeyiniz. Ancak iki ediği bulunmayan bir kimse olursa, o mest giysin ve mestlerin de iki topuktan aşağısını kessin. Ve yine sizler ihramda zağferân ve vers (yânı cehri bitkisi) dokunmuş olan hiçbir şey giymeyiniz. İhrâmlı kadın yüzüne peçe takmasın, ellerine eldiven de geçirmesin". ibnu Ukbe, İsmâîl ibnu İbrâhîm ibn Ukbe, Cuveyriye ib-nu Esma ve Muhammed ibn İshâk bu hadîsi Nâfi'den rivayette ve kadınların yüz örtüsü ile eldivenlerini zikretmekte İmâm el-Leys ibn Sa'd'a mutâbaat etmişlerdir ibn Omer el-Umerî de bu hadîsi "Velâ versun" sözüne kadar merfû' olarak rivayet etmekte yukarıdaki dört zâta muvafakat etmiş, hadîsin bundan sonrasını ayırıp İbnu Omer'in sözünden kılmış ve: İbnu Omer: İhrâmh kadın yüzüne örtü takmaz, eldiven de giymez der idi, demiştir. Mâlik de el-Muvatta'da Nâfi'den; o da İbn Omer'den söyledi ki, o: İhrâmlı kadın yüzüne peçe takmaz, demiştir. İmâm Mâlik'e, Leys ibnu Ebî Suleym de mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Erkek Ve İhrâmlı Kadın İçin Nehy Edilen Kokular Bâbı
1870-) İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: (Arafat'ta taşların yanında) bir adamın dişi devesi, sahibi olan bu adamın boynunu kırdı ve onu öldürdü. Akabinde bu zâtın cesedi Rasûlüllah'a getirildi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu yıkayın, kefenleyin, fakat başını örtmeyin ve ona hiçbir koku da yaklaştırmayın. Çünkü bu zât telbiye okuyarak diriltilir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlı Erkek Ve İhrâmlı Kadın İçin Nehy Edilen Kokular Bâbı
1871-) Bize Mâlik, Zeyd ibn Eşlem'den; o da Abdullah ibn Huneyn'in oğlu İbrahim'den haber verdi ki, Bâbası Abdullah ibnu Huneyn şöyle demiştir: Abdullah İbnu'l-Abbâs ile el-Mısver ibnu Mahrame, Mekke yakınındaki Ebvâ mevkiinde ihrâmlının başını yıkaması hususunda ihtilâf ettiler: İbn Abbâs: İhrâmlı kişi başını yıkayabilir, dedi. el-Mısver ise: İhrâmlı yıkamaz, dedi.(Râvî Abdullah ibnu Huneyn dedi ki:) Bu ihtilâf üzerine Abdullah ibnu'l-Abbâs beni Ebû Eyyûb el-Ensâri’ye gönderdi. Ben Ebû Eyyûb'u bir kuyunun iki direği arasında bir bezle kendini perdelemiş olarak yıkanırken buldum. Kendisine selâm verdim. Bu kimdir? diye sordu. Ben Abdullah ibnu Huneyn'im. Beni Abdullah ibnu'l-Abbâs sana yolladı; senden: Rasûlüllah ihrâmlı iken başını nasıl yıkar idi? diye soruyorum, dedim. Ebû Eyyûb elini kendini perdeleyen bez üzerine koydu ve bezi (başı hizasından göğsüne kadar) indirdi. Ve böylece başı bana açılıp göründü. Bundan sonra kendi üzerine su dökecek olan adama: Su dök! diye emretti. O adam da Ebû Eyyûb'un başı üzerine su döktü. Ebû Eyyûb iki elini ileri geri götürerek başını oğuşturdu. Ve: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı, başını böylece yıkarken gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlının Yıkanması Bâbı
1872-) Bana Amr ibnu Dînâr haber verip şöyle dedi: Ben Câbir ibn Zeyd'den işittim şöyle dedi: ben İbnu Abbâs (radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim,(Veda Haccı'nda) Arafat'ta hutbe okurken, ihrâmlı için "İki na'lın, yânı edik bulamayan, iki mest giysin; izâr(yani göbeğinden aşağısını örtecek bir bez) bulamayan da şalvar giysin" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlının İki Edik Bulamadığı Zaman İki Mest Giymesi Bâbı
1873-) Bize İbnu Şihâb, Sâlim'den; o da Bâbası Abdullah ibn Omer'den tahdîs etti(o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ihrâmlı kimse elbiselerden neleri giyer? diye soruldu, Rasûlüllah: "İhrama giren kimse gömlek, başlıklar, şalvarlar, bornus, zağferân ve vers ile boyanmış bir elbise (yani bez ve kumaş)giyemez. Eğer iki edik bulamadığı takdirde, iki mest giysin ve onları topuklardan aşağıya varıncaya kadar kessin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhrâmlının İki Edik Bulamadığı Zaman İki Mest Giymesi Bâbı
1874-) Bize Amr ibnu Dînâr, Câbir ibn Zeyd'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'nda Arafat'ta bizlere hitâb edip: "İhrama girecek kimse izâr (yani belinden aşağısını örtecek bez, kumaş) bulamadığı zaman şalvar, yani don giysin; iki edik bulamayan da iki mest giysin" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: “ihrama Girmek İsteyen Kimse İzâr Bulamadığı Zaman Şalvar Giysin”.
1875-) el-Berâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -hicretin yedinci yılındaki zu’l-ka'de ayında umre yaptı. Mekke ahâlîsi, onu Mekke'ye girmeğe bırakmamışlardı. NihayetPeygamber, Mekkeliler'le, Mekke'ye hiçbir silâh sokulmayacak, ancak kılıf içinde kılıç sokulacak diye hükümleşmişti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhtiyâç Duyduğu Zaman İhrâmlının Silâh Kuşanması Bâbı
1876-) Bize Abdullah ibnu Tâvûs, Bâbası Tâvûs'tan; oda İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan tahdîs etti(o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine ahâlîsi için Zu’l-Huleyfe'yi, Necd ahâlîsi için Karne'l-Menâzil mevkiini, Yemen ahâlîsi için Yalemlem'i mîkaat ta'yîn etti. Bu mahaller, hacc ve umre etmek isteyen bu memleketler ahâlîleri ile diğer memleketler halkından yollan bu mevki'lere uğrayan kimselerin mîkaatlarıdır. Bunlardan başka bu mîkaatlarla Mekke arasındaki memleketler halkı da bulundukları yerden ihrama girerler, hattâ Mekkeliler de Mekke'den ihrama girerler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Hareme Ve Mekkeye Hacc Ve Umre Yapmayacaklar İçin İhrâmsız Olarak Girmek Bâbı
1877-) Bize Mâlik, İbnu Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten haber verdi(o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih senesi Mekke'ye, başında demirden bir miğfer olduğu hâlde girdi. Rasûlüllah bu miğferi başından çıkardığı zaman bir kimse geldi de: İbnu Hatal Ka'be'nin örtüsüne sarılmış (duruyor), dedi. Rasûlüllah sahâbîlerine: "İbnu Hatal'ı öldürünüz!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Hareme Ve Mekkeye Hacc Ve Umre Yapmayacaklar İçin İhrâmsız Olarak Girmek Bâbı
1878-)  Bize Atâ ibn Ebî Rebâh tahdîs edip şöyle dedi: Bana Safvân ibnu Ya'lâ tahdîs etti. Bâbası Ya'lâ ibn Umeyye şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'ın beraberinde idim. O'na; üzerinde bir cübbe, sarılık izi yahut benzeri bir boya izi bulunan bir kimse geldi. Omer ibnu'l-Hattâb bana: Üzerine vahy indiği zamanRasûlüllah'ı görmeyi arzu eder misin? der dururdu. Bu, sırada Rasûlüllah'a vahy indi. Sonra Rasûlüllah'tan vahy hâli sıyrıldı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), o gelen kimseye: "Haccında yapa geldiğin işleri umrende de yap!" buyurdu. bu arada bir adam diğer bir adamın elini ısırdı, yani eli ısırılan kişi, elini çekmekle, ısıranın dişlerinden birini kökünden söktü. Peygamber o sökülen dişi heder kıldı, yani onu diyetsiz bıraktı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Bâb: İnsan Üzerinde Gömlek Olduğu Hâlde; Bilmeyerek İhrama Girdiği Zaman?
1880-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir kimse Arafat'ta Peygamber'in beraberinde vakfe yaparken ansızın devesinden düştü. Düşer düşmez de devesi onun boynunu kırdı (ve öldürdü). Râvî burada aynı ma'nâya gelen iki ta'bîri terdîdle haber vermiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Bu ihrâmlı adamın cesedini su ve sidr ile yıkayın ve onu iki bez içinde yahut iki ihram bezi içinde kefenleyin. Ona koku sürmeyin ve başına bez de sarmayın. Çünkü Allah onu kıyâmet gününde telbiye eder hâlde diriltecektir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Arafatta Ölen İhrâmlının Hükmü Bâbı
1881-) Abdullah İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir kimse Arafat'ta Peygamber'le beraber vakfe yaptığı sırada birdenbire devesinden düştü. Devesi onun boynunu kırdı(ve öldürdü). Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu adamı su ve sidr ile yıkayın ve onu iki bez içinde kefenleyin, ona hiçbir koku sürmeyin, başına bez sarmayın ve onu buhur ile kokulandırmayın. Çünkü Allah onu kıyâmet gününde telbiye eder hâlde diriltecektir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Arafatta Ölen İhrâmlının Hükmü Bâbı
1882-)  Bize Ebû Bişr, Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan haber verdi (o, şöyle demiştir): Bir adam Peygamber'in beraberinde vakfe yapıyordu. İhrâmlı hâlde iken dişi devesi onun boynunu kırdı ve derhâl öldü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): " Onu su ve sidr ile yıkayın ve iki ihram bezi içinde kefenleyin, ona hiçbir güzel koku sürmeyin, başını da bez sarıp örtmeyin. Çünkü o, kıyâmet gününde telbiye eder hâlde diriltilecektir" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: İhramı İçinde Öldüğü Zaman İhrâmlının Yıkanma, Kefenlenme Keyfiyeti İle Diğer İşlerinde Uygulanacak Sünneti Beyân Bâbı
1883-) Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Cuhayne kabilesinden bir kadın Peygamber'e geldi ve: Annem hacc yapmayı adamıştı, fakat hacc yapamadan öldü. Şimdi ben(ona nâib olup da), onun adına hacc yapabilir miyim? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Evet, annen tarafından vekâleten sen hacc yap! Şu hususta ne re'y ettin, bana haber ver: Şayet ananın üzerinde bir kul borcu olaydı, sen ananın o borcunu öder miydin? (Elbette öderdin.) Allah hakkını da ödeyip yerine getiriniz. Hem Allah hakkı vefa edilip ödenmeye, başkalarından daha ziyâde lâyıktır" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Ölü Adına Hacc Yapmak; Ölü Adına Adakları Yerine Getirmek Ve Erkek; Kadın Adına Hacc Yapar Bâbı
1884-) Bize Ebû Âsim, İbnu Cureyc'den; o da İbnu Şihâb'dan; o da Süleyman ibnu Yesâr'dan; o da Abdullah ibnu Abbâs'tan; o da Fadl ibn Abbâs'tan: Bir kadın... diyerek tahdîs etti. ve yine bize Mûsâ ibn îsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdulazîz ibnu Ebî Seleme tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Şihâb, Süleyman ibn Yesâr'dan tahdîs etti ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Haccı yılında Has'am kabilesinden genç bir kadın geldi ve: Yâ Rasûlallah! Allah'ın kulları üzerindeki hacc farizası bâbama çok yaşlı ihtiyarlığında erişti. O binek devesi üzerinde dümdüz durmağa takat yetiremiyor. Onun yerine vekâleten benim hacc yapmaklığım ona kâfî gelir mi? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Evet(vekâleten hacc yapabilirsin)" diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Binek Üzerinde Durmaya Gücü Yetmeyen Kimse Adına Hacc Yapmak Bâbı
1886-) Abdullah İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Fadl ibnu'l Abbâs Peygamber'in bineğinin arka tarafına binmişti. Has'am kabilesinden genç bir kadın geldi. Bu sırada Fadl o kadına bakmaya, kadın da Fadl'a bakmaya başladı. Peygamber de Fadl'ın yüzünü eliyle kadından diğer tarafa çevirmeye başladı. Bu esnada kadın: Allah'ın(bu hacc) farizası Bâbama, binek üzerinde duramaz hâlde yaşlı bir ihtiyarken erişti. Ben onun vekili olup, onun yerine hacc edebilir miyim? Diye sordu. aleyhi ve sellem): "Evet (vekâleten hacc edebilirsin)!"diye cevâb verdi. Bu suâl ve cevâb da Veda Haccı sırasında olmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadının Erkek Adına Vekâleten Hacc Yapması Bâbı
1887-) Ubeydullah ibnu Ebî Yezîd şöyle demiştir: Ben İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan işittim; o: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni -Veda Haccı'nda- Müzdelife'den yolculuk ağırlıkları içinde geceleyin yolladı yahut önden gönderdi, diyordu. İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah, Minâ'da dikilmiş namaz kıldırırken, ben de ihtilâm olma devrine yaklaşmış olduğum hâlde, bana âid dişi bir eşek üzerinde karşıdan geldim. Ben eşeği yürütüyordum. Nihayet birinci saffın bâzısının önünden yürüdüm. Sonra eşekten indim. Eşek yerin bitkilerinden yedi. Ben de insanlarla beraber Rasûlüllah'ın arkasında saff tuttum. Ve Yûnus ibn Yezîd, İbn Şihâb'dan rivayetinde: Veda Haccı'nda, Minâ'da, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Çocukların Hacc Yapması Bâbı
1889-) es-Sâib ibnu Yezîd (radıyallahü anh): Ben yedi yaşında olduğum hâlde Rasûlüllah'ın beraberinde bana hacc yaptırıldı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Çocukların Hacc Yapması Bâbı
1890-) Bize el-Kaasım ibnu Mâlik, el-Cuayd ibnu Abdirrahmân'dan haber verdi; o şöyle demiştir: Ben Abdulazîz'den işittim; o, es-Sâib ibn Yezîd için: Ona Peygamber'in ağırlıkları içinde hacc yaptırılmıştır, diyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Çocukların Hacc Yapması Bâbı
1892-)  Mü'minlerin annesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben: Yâ Rasûlallah! Biz kadınlar sizinle beraber çıkıp gazve yahut mücâhede edemez miyiz? dedim. aleyhi ve sellem): “Siz kadınlar için cihâdın en iyisi ve en güzeli hacc etmektir. Makbul olan haccdır" buyurdu. Artık ben bu sözü Rasûlüllah'tan işittiğim zamandan sonra hacc etmeyi terk etmem, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadınların Hacc Etmesi Bâbı
1893-)  İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): kadın mahrem sahibi bir kimsenin beraberinde (yani nikâh geçmez bir hısımının beraberinde) olmadıkça sefere çıkmasın; kadının beraberinde mahrem kişi bulunmadıkça yanına hiçbir erkek girmez" buyurdu. bu nehyi üzerine sahâbîlerden biri: Yâ Rasûlallah! Ben şu ve şu askerler içinde gazaya çıkmak istiyorum. Halbuki kadınım hacc yapmak istiyor (Ne buyurursun)? diye sordu. "Sen de kadınının beraberinde çık!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadınların Hacc Etmesi Bâbı
1894-)  Bize Habîb el-Muallim, Atâ'dan haber verdi ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haccından (Medine'ye) döndüğü zaman Ensârî bir kadın olan Ümmü Sinan'a: " (Bizimle beraber) hacc etmenden seni men' eden nedir?" diye sordu. Sinan, kocası Ebû Sinan'ı kasdederek: Ebû Fulânın iki devesi vardır. Bunların birine binip hacca gitti. Öbürüsü de bizim bir arazîmizi suluyor! dedi. de: "Ramazân'da umre yapılması (sevâbca) benim beraberimde hacc etmeye bedel olur" buyurdu . hadîsi İbnu Cureyc, Atâ'dan rivayet etti ki, Atâ: Ben ibn Abbâs'tan işittim; o da Peygamber'den, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadınların Hacc Etmesi Bâbı
1895-) Ve Ubeydullah da, Abdulkerîm'den; o da Atâ'dan; o da Câbir'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadınların Hacc Etmesi Bâbı
1896-) Ziyâd'ın âzâdlısı Kazaa şöyle demiştir: Ben Peygamber'in beraberinde on iki defa gaza etmiş olan Ebû Saîd el-Hudrî'den işittim. O, şöyle dedi: Dört şey var ki, ben onları Rasûlüllah'tan işittim. Yâhud da şöyle dedi: Ben Peygamber'den son derece dikkatimi çeken ve hayretimi toplayan dört (hikmetli) şey işittim: kocası yahut nikâh geçmez bir hısımı bulunmaksızın bir kadın, iki günlük mesafeye yolculuk etmez. ve kurbân bayramlarında oruç tutmak yoktur. namazdan sonra namaz kılmak sabit değildir; İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar; sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar. mescide(adayarak)sefer için yükler bağlanmaz. Ancak şu üç mescide sefer edilir: el-Mescidu 'l-Harâm, benim mescidim ve el-Mescidü'l-Aksâ",

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kadınların Hacc Etmesi Bâbı
1897-) Bana Sabit el-Bunânî, Enes'ten tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki oğlunun arasında onlar tarafından sevk olunan ihtiyar bir kimse gördü. Ve: "Bunun hâli nedir ki (böyle yürüyor) ?" dedi. Yaya(Ka'be'ye) yürümeyi adadı, dediler. "Şüphesiz Allah, bu ihtiyarın kendi nefsini azâblandırmasından (yani kendini azâblandırmakla yaptığı ibâdetten) müstağnidir" buyurup, ona binmesini emretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kâbe’ye Kadar Yürümeyi Adayan Kimse Bâbı
1898-) İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu Ebî Eyyûb haber verdi ki, ona da Yezîd ibnu Ebî Habîb haber vermiştir. Ona da Ebu’l-Hayr tahdîs etti ki, Ukbe ibnu Âmir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Kız kardeşim Ümmü Hıbbân Beytullah'a kadar yaya yürüyüp ziyaret etmeyi adamış ve (zayıflığından dolayı) kendisi için Peygamber'in bu husustaki re'yini istememi bana emretmişti. Ben Peygamber'den fetva istedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): " (Evvelâ) yaya yürüsün, (yorulunca) binsin!" buyurdu. ibn Ebî Habîb: Ebu’l-Hayr Mersed ibn Abdillah, Ukbe ibn Âmir'den ayrılmazdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kâbe’ye Kadar Yürümeyi Adayan Kimse Bâbı
1899-) Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: Bize Ebû Âsim, İbn Cureyc'den; o da Yahya ibn Eyyûb'dan; o da Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebu’l-Hayr Mersed ibn Abdillah'tan; o da Ukbe ibn Âmir el-Cuhenî(radıyallahü anh)'den tahdîs edip yukarıdaki hadîsi zikretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu Cezau’s Sayd
Konu: Kâbe’ye Kadar Yürümeyi Adayan Kimse Bâbı
1900-) Bize Asım Ebû Abdirrahmân el-Ahvel, Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "el-Medîne şuradan şuraya kadar haremdir. Bu sahanın ağacı kesilmez, burada bid'at çıkarılmaz. Kim bu Medine Haremi içinde(Kitâb ve sünnete aykırı) bir bid'at ortaya koyarsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti o kimse üzerine olsun" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Haremi Bâbı
1901-) Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi ve Mescid'in bina edilmesini emretti. Bunun için Neccâr Oğulları’na: "Ey Neccâr Oğulları! Bu arsanızın bedelini bana söyleyiniz!" dedi. Biz onun bedelini istemiyoruz; biz onu Allah'a bırakıyoruz, dediler. (bu hibeyi kabul etmeyip bedelini ödedi; sonra) oradaki müşrik kabirlerinin kaldırılmasını emretti. Kabirler açılıp başka tarafa taşındı. Sonra harabelik yerlerin düzeltilmesini emretti; oralar da düzeltildi. İçindeki yabanî hurma ağaçlarının kesilmesini emretti; onlar da kesildi. Bu hurma gövdelerini Mescid'in kıble tarafına dizdiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Haremi Bâbı
1902-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Medine'nin iki kara taşlığı arasındaki saha benim dilimle (Allah tarafından) Harem kılındı” buyurmuştur. Yine Ebû Hureyre dedi ki: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Harise Oğulları’na geldi de: "Ey Harise Oğulları! Ben sizleri Harem sahasından dışarı çıktınız görüyorum" dedi. Sonra(onların Harem dâhilinde bulunduklarını hatırladı da): "Hayır, sizler Harem içinde ikaamet etmektesiniz" diyerek, onlara iltifat etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Haremi Bâbı