Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

5836-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir; Hayber fetholunduğu zaman Rasûlüllah'a içi zehirli (kızartılmış) bir koyun hediye edildi. (Bunun zehirli olduğunu vahy ile bilen)Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Burada bulunan Yahûdîler'i benim için toplayınız!" buyurdu. tarafından Yahudiler toplanılıp getirildiler. Rasûlüllah onlara hitâb ederek: "Size birşey soracağım, bana doğru cevâb verir misiniz?" Evet, doğrusunu söyleriz yâ Eba'l-Kaasım! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah onlara: "Sizin (ulu) babanız kimdir?" diye sordu. Onlar da: Babamız Fulân'dır! diye cevâb verdiler. Rasûlüllah onları: "Yalan söylediniz. Sizin babanız Fulân'dır!" diye yalanladı. Doğru söyledin ve güzel söyledin, diyeRasûlüllah'ı tasdik ettiler. . Rasûlüllah, Yahûdîler'e: "Size birşey daha sorsam bana doğru söyler misiniz?" diye sordu. Evet doğru söyleriz yâ Eba'l-Kaasım! Eğer Sana yalan söylersek, Sen babamız hakkında bildiğin gibi, bizim yalanımızı bilirsin, dediler. onlara: "Ateş ehli kimlerdir?" diye sordu. Yahudiler: Bizler az bir zaman onun içinde bulunacağız. Sonra orada siz bize halef olacaksınız! diye cevâb verdiler. üzerine Rasûlüllah onlara: "Yıkılın onun içine! Vallahi cehennemde biz size ebediyyen halef olmayız!" diye onları reddetti. onlara: "Şimdi size birşey sorsam, bunda olsun bana doğru cevâb verir misiniz?" diye sordu. Evet, doğru cevâb veririz, dediler.Rasûlüllah: "Bu koyunun içine zehir koydunuz mu?" diye sordu. Onlar: Evet, koyduk! dediler. Rasûlüllah: "Bu cinayeti işlemeye sizi ne şevketti?" dedi. Yahûdîler de: Biz şöyle düşündük: Eğer Sen bir yalancı (peygamber) isen, (koyunu yer ölürsün;) biz de Sen'den kurtulur istirahata kavuşuruz. Eğer gerçek bir peygamber isen, bu zehir Sana zarar vermez! diye cevâb verdiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Zehirlenmesi Hakkında Zikrolunan Hadîsler Bâbı
5837-) Süleyman el-A'meş şöyle demiştir: Ben Zekvân'dan işittim, o Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs ediyordu ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendini bir dağdan aşağı atıp da kendi kendisini öldürürse, bu intihar eden kimse cehennem ateşi içinde ebedî ve daimî olarak kendisini yüksekten aşağıya bırakır olacaktır. Her kim zehir yudumlar da kendisini öldürürse, o kimse de zehiri elinde, cehennem ateşi içinde ebedî ve daimî olarak zehiri içer olacaktır. Her kim de kendisini bir demir parçasıyle öldürürse, o da demiri elinde kendi karnına vurur ve yarar hâlde ebedî ve daimî surette cehennem ateşinde olacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Zehir İçmek, Zehir Ve Tehlikesinden Korkulacak Şeylerle Ve Habîs Devalarla Tedâvî Olmanın Hükmü Bâbı
5838-) Âmir ibn Sa'd şöyle demiştir: Ben babam Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh)'tan işittim şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "Sabahleyin yedi tane acve hurması yiyen kimseye, bu gün içinde zehir ve sihir zarar vermez" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Zehir İçmek, Zehir Ve Tehlikesinden Korkulacak Şeylerle Ve Habîs Devalarla Tedâvî Olmanın Hükmü Bâbı
5840-) el-Leys de hadîste ziyâde edip şöyle dedi: Bana Yûnus tahdîs etti ki, İbnu Şihâb şöyle demiştir: Ben Ebû İdrîs'e: Bizler dişi eşeklerin sütleriyle abdest alabilir miyiz yahut onları içebilir miyiz yahut canavar hayvanların öd suyunu içebilir miyiz yahut deve sidiklerini içebilir miyiz? diye sordum. İdrîs: Müslümanlar deve sidikleriyle tedâvî yapıyorlardı da bunda bir sakınca görmüyorlardı. Dişi eşeklerin sütlerine gelince, bize Rasûlüllah'ın onların etlerinden nehyettiği haberi ulaşmıştır da sütlerinden herhangibir emir de, nehiy de ulaşmamıştır. öd sularına gelince, İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Ebû İdrîs el-Havlânî haber verdi; ona da Ebû Sa'lebe el-Huşenî: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) canavarlardan azı dişi olanların hepsinin etini yemekten nehyetti, diye haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Dişi Eşeklerin Sütleri Nin Hükmü Bâbı.
5841-) Ubeydullah ibnu Huneyn'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden birinizin (su veya yemek) kabına sinek düştüğü zaman, o kişi onun her tarafını batırsın, sonra çıkarıp atsın. Çünkü onun kanatlarının birinde şifâ vardır, öbürüsünde de hastalık vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb: Kabın İçine Sinek Düştüğü Zaman Hükmü Nasıl Olur?
5843-) Bize Mûsâ ibn Ukbe, Salim ibn Abdillah'tan; o da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Büyüklenerek izârını (uzatıp yerde) sürükleyen kimseye Allah kıyâmet günü (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurmuştur. Bekr es-Sıddîk: Yâ Rasûlallah! Benim izârımın yanlarından birisi -ben onu sürünmekten koruyup dikkat etmezsem- muhakak sarkar (yerde sürünür), dedi. de ona: "Sen bu sarkıtmayı büyüklenmek için yapanlardan değilsin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: İzârını Kibirlenmeksizin Yerde Sürüyen Kimse Bâbı
5844-) Ebû Bekre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber'in yanında bulunurken güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp acele ile elbisesini ardından sürükleye sürükleye yürüdü, nihayet mescide geldi. İnsanlar (mescidden çıkmalarının ardından) hemen mescide döndüler. Peygamber insanlara iki rek'at namaz kıldırdı. Güneş de açıldı. Sonra Peygamber bize yöneldi ve: "Şübhesiz Güneş ve Ay, Allah 'ın âyetlerinden iki âyettir. Siz bu âyetlerden böyle birşey gördüğünüz zaman, hemen namaz kılın ve açılıncaya kadar Allah'a dua ediniz!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: İzârını Kibirlenmeksizin Yerde Sürüyen Kimse Bâbı
5845-) Ebû Cuhayfe (Vehb ibn Abdillah es-Suvâî-radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Bilâl'i gördüm ki, o bir harbe getirdi de, onu dikti. Sonra da namaza ikaamet etti. Bunun üzerine Rasûlüllah'ı gördüm ki, O (kırmızı) bir takım elbise giyinmiş ve çemrenmiş olarak çadırından çıktı da, o dikilen harbeye doğru oradaki insanlara iki rek'at namaz kıldırdı. Bu sırada gördüm ki,Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın önünden, dikili harbenin arkasından insanlar, hayvanlar geçip gidiyorlardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbiselerde Alt Tarafı Yukarı Kaldırıp Cemreme Yapmak Bâbı
5847-) Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):''Allah azgınlık ve kibirden dolayı izârını uzatıp yerde sürükleyen kimseye kıyâmet gününde (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbisesini Kibirlenmekten Dolayı Uzatıp Yerde Sürükleyen Kimse Bâbı
5848-) Bize Muhammed ibn Ziyâd tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -yahut: Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem)- şöyle buyurdu: "Bir adam takım elbisesi içinde, kendini beğenmiş ve başının saçlarını omuzlarına kadar sarkıtmış hâlde çalımlı çalımlı yolda yürüdüğü sırada, Allah onu birden yere geçiriverdi de, artık o kimse kıyâmet gününe kadar kalmak üzere yerin içine doğru gömülüp gidiyordu".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbisesini Kibirlenmekten Dolayı Uzatıp Yerde Sürükleyen Kimse Bâbı
5849-)  Bana el-Leys tahdîs edip dedi ki: Bana Abdurrahmân ibn Hâlid, İbn Şihâb'dan; o da Sâlim'den tahdîs etti. Ona da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: " (Eski ümmetlerden) bir kimse izârını yerde kibirle sürüdüğü sırada birden yere batırıldı da, artık o kimse kıyâmete kadar kalmak üzere yerin içine gömülüp gidiyordu". hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Yunus ibn Yezîd, Abdurrahmân ibn Hâlid'e mutâbaat etti. Bu hadîsi Şuayb ibn Ebî Hamza, Zuhrî'den; o da Ebû Hureyre'den senediyle rivayet etti de, Peygamber'e yükseltmedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbisesini Kibirlenmekten Dolayı Uzatıp Yerde Sürükleyen Kimse Bâbı
5850-) Bize babam Cerîr ibn Hazım haber verdi ki, amcası Cerîr ibn Zeyd şöyle demiştir: Ben Salim ibn Abdillah ibn Omer’le beraber, onun kapısının önünde bulundum. Bu hâlde İbn Omer'in oğlu Salim: Ben Ebû Hureyre'den işittim; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işitti diyerek, yukarıki hadîs tarzında söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbisesini Kibirlenmekten Dolayı Uzatıp Yerde Sürükleyen Kimse Bâbı
5851-) Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Muhârib ibn Disâr'a bir at üzerinde kavuştum. Kendisi Kûfe'de mahkeme hâkimliği yapmakta olduğu yere gitmekte idi. İşte orada kendisine bu hadîsi sordum. Bunun üzerine bana tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kibirden dolayı elbisesini yerde sürükleyen kimseye Allah kıyâmet gününde (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurdu. dedi ki: Ben Muhârib'e: Abdullah ibn Omer bu hadîsinde izârını zikretti mi? diye sordum. Abdullah izâr ve gömlek diye tahsis yapmadı (izâr, gömlek ve diğerlerini şâmil olarak "Elbise" ta'birini kullandı), dedi. hadîsi İbn Omer'den; o da Peygamber'den "Elbise" lafzıyle rivayet etmesinde Muhârib ibn Disâr'a Cebele ibnu Suhaym, Zeyd ibu Eslem, Zeyd ibn Abdillah mutâbaat etmişlerdir. de Nâfi'den; o da İbn Omer'den bunun benzerini söylemiştir. ibn Ukbe, Omer ibnu Muhammed, Kudâme ibnu Mûsâ üçlüsü de "Elbisesini büyüklenerek yerde sürükleyen kimse..." hadîsini İbn Omer'den; o da Peygamber'den rivayet etmekte, Nâfi'e mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Elbisesini Kibirlenmekten Dolayı Uzatıp Yerde Sürükleyen Kimse Bâbı
5853-) Alî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Hamza'nın sarhoşken benim develerimi öldürmesini Peygamber'e söyleyince)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ridâsını isteyip onu giydi. Sonra yürüyerek gitti. Ben ve Zeyd ibn Harise arkasından O'nu ta'kîb ettik. Nihayet Hamza'nın bulunduğu eve geldi. İçeriye girmek için izin istedi. İçeridekiler gelenlere izin verdiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Ridâ Denilen Elbiseler Bâbı
5854-) Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti: Bir adam: Yâ Rasûlallah! İhrama giren kimse elbiselerden ne giyer? diye sordu. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "İhrama giren kimse ne gömlek, ne donlar, ne bornûs, ne de ayakkabı giyer. Ancak na'leyn bulamadığı takdirde topuklardan aşağıda olan birşey giysin!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Gömlek Giyilmesi Bâbı
5855-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah ibn Ubeyy'in yanına, o ölüp de kabrine girdirilmesinden sonra geldi.Peygamber onun çıkarılmasını emretti, o da kabrinden çıkarıldı ve Peygamber'in iki dizleri üzerine konuldu. Peygamber kendi tükrüğünden onun üzerine nefes etti ve kendi mübarek gömleğini ona giydirdi. (Peygamber'in kendi gömleğini ona giydirmesinin sebebini) Allah en bilendir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Gömlek Giyilmesi Bâbı
5856-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Abdullah ibn Ubeyy vefat ettiği zaman onun oğlu Abdullah, Rasûlüllah'a geldi ve: Yâ Rasûlallah! Gömleğini bana versen de babamı onun içine kefenlesem, namazını da kılsanız ve onun için Allah'tan mağfiret is-teyiverseniz! dedi. Abdullah'a gömleğini verdi ve ona: "Cenazenin hazırlanmasını bitirdiğin zaman bize bildirin" buyurdu. babasının cenazesini hazırlayıp bitirince bunu Rasûlüllah'a bildirdi. Rasûlüllah da onun cenaze namazını kıldırmak için gitti. Namazını kıldıracağı sırada Omer,Rasûlüllah'ı çekti de: Allah seni münafıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi? Allah "Onlar için istiğfar et yahut istiğfar etme. Eğer onlar için yetmiş defa istiğfar dahî etsen yine Allah kendilerini asla mağfiret edecek değildir... " (et-Tevbe: 80) buyurdu, dedi. üzerine: "Onlardan ölen hiçbir kimseye ebedî dua etme. (Defin ve ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Rasûlü'nü inkâr ile kâfir oldular, onlar fâsıklar olarak öldüler”(et-Tevbe: 84) âyeti indi. Bu âyetten sonra artık Rasûlüllah, ölen münafıklar üzerine cenaze namazı kıldırmayı terketti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Gömlek Giyilmesi Bâbı
5857-) Bize İbrâhîm ibn Nâfi' el-Mahzûmî, el-Hasen ibn Müslim'den; o da Tâvûs'tan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) cimri ile sadaka verici cömert kimsenin mesellerini şu iki adamın meselleri gibi beyân etti: "Bu iki adamın üzerinde demirden birer cübbe vardır. Bu cübbe onların ellerini memelerine ve köprücük kemiklerine doğru sıkıştırıp zorlamıştır. Sadaka verici kişi bir sadaka verdiği zaman o cübbe onun bedeninden yayılıp genişler, hattâ onun ayak parmaklarının uçlarını bile kaplar da ayak izlerini siler giderir. Cimri ise bir sadaka vermek kasdettikçe cübbesi daralmaya başlar ve herbir halka, vücûdun kendisine değen yerini yakalayıp(şiddetle) sıkar". Hureyre dedi ki: Ben Rasûlüllah'ı parmağıyle yakasına doğru şöyle diye işaret ederken gördüm. Eğer sen onu cübbesini genişletmeye çalışır, cübbenin de genişlemez olduğunu göreydin (elbette hayret ederdin)! oğlu Abdullah, babasından; o da Ebû Hureyre'den senediyle el-Hasen ibn Müslim'e mutâbaat etti. Ebu'z-Zinâd da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre'den senediyle "İki cübbe" sözüyle rivayette yine el-Hasen ibn Müslim'e mutâbaat etti. da şöyle demiştir: Ben Tâvûs'tan işittim, şöyle diyordu: Ben Ebû Hureyre'den işittim, "İki cübbe" sözünü söylüyordu. Ca'fer ibn Rabîa da el-A'rec'den "İki cünne" yani "İki kalkan" sözünü söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Gömleğin Ve Başkasının Başın Çıkması İçin Göğsünün Yanından Oyulan Yakası Bâbı
5858-) el-Mııgîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir hacetini yerine getirmek için gitti. O işini bitirdikten sonra dönüp geldi. Bu sırada ben kendisini su alıp karşıladım. Abdest aldı. Üzerinde bir Şâm cübbesi vardı. Ağzını çalkaladı, burnuna su çekti, yüzünü yıkadı. Akabinde o cübbenin yenlerinden ellerini sıvayıp çıkarmaya davrandı. Yenler çok dar idiler.(Bu sebeble ellerini sığayıp çıkaramadı.) Bu sefer ellerini cübbenin aşağısından dışarı çıkardı ve onları da yıkadı.Başı ile ayakları üzerine de meshetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Seferde İhtiyaçtan Dolayı Yenleri Dar Bir Cübbe Giyen Kimse Bâbı
5859-) el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir seferde bir gece Peygamber'le birlikte idim. Bana: "Yanında su var mı?" diye sordu. Ben: Evet var, dedim. : üzerine bineğinden indi de gecenin karanlığı içinde benden iyice gizleninceye kadar yürüdü. Sonra geldi. Ben O'na kaptan su döktüm, O da yüzünü ve ellerini yıkadı. Üzerinde yünden yapılmış bir cübbe vardı. Peygamber kollarını ondan dışarıya çıkarmaya muktedir olamadı. Nihayet kollarını cübbenin aşağı tarafından çıkardı da, öyle yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra ben ayakkabılarını çıkarmak için ellerimi uzattım. "Onlara ilişme! Çünkü ben ayaklarımı temiz oldukları hâlde (yani abdestli iken) onların içine soktum" buyurdu, ve ayakkabıları üzerine meshetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Gazvede Yün Cübbe Giyilmesi Bâbı
5860-) el-Mısver ibn Mahrame (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerine birçok kaftanlar dağıttı da bunlardan Mahrame'ye birşey vermemişti. Bunun üzerine Mahrame, oğlu Mısver'e hitaben: Ey oğulcuğum! Haydi beraber Rasûlüllah'a gidelim, dedi. (Mısver dedi ki:) Ben, babam Mahrame'nin beraberinde gittim. bana: Haydi Peygamber'in yanına gir de O'nu bana çağır! dedi. dedi ki: Ben Rasûlüllah'ı babam için da'vet ettim. Rasûlüllah omuzunda bu kaftanlardan bir kaftan olduğu hâlde, babamın yanına çıktı ve: "Bunu senin için sakladım!" buyurdu. dedi ki: Babam kaftana baktı da kendisi (yâni Rasûlüllah): "Mahrame razı oldu" dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Kaftan Ve İpek Ferrûce Bâbı
5861-) Bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs etti. Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den tahdîs etti ki, Ukbe ibnu Âmir (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir ipek ferrûc hediye edilmişti. Onu giydi, sonra içinde namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra onu istemez gibi bir tavır içinde bedeninden şiddetle çıkardı. Sonra: "Bu, muttakilere yaraşmaz!" buyurdu. hadîsi el-Leys'ten rivayet etmekte Abdullah ibn Yûsuf, Kuteybe ibn Saîd'e mutâbaat etmiştir. Abdullah ibn Yûsuf'tan başkası "Ferrûcun harîrun = İpek bir ferrûce" şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Kaftan Ve İpek Ferrûce Bâbı
5862-) Buharî dedi ki: Bana Müsedded ibn Muserhed söyledi: Bize Mu'temir tahdîs edip şöyle dedi: Ben babam Süleyman ibn Tarhân'dan işittim: Ben Enes’in üzerinde kalın ipekten sarı bir bornus gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bornuslar Bâbı
5863-) Bana Mâlik, Nâfi' den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) ' den şöyle tahdîs etti: Bir adam: Yâ Rasûlallah! İhrama giren kimse elbiselerden ne giyer? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Gömlekler, sarıklar, donlar, bornuslar, ayakkabılar giymez. Ancak na'leyn bulamayan kimse ayakkabı giysin de topuklardan aşağısına kadar kessin. Bir de cehri ve zağferânla boyanmış kumaştan yapılı elbiseler giymez" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bornuslar Bâbı
5864-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan; o da Câbir ibn Zeyd'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):" (İhrâm'da) izâr bulamayan serâvîl (yâni don) giysin, na'leyn bulamayan da (topuklardan aşağı olan) huffeyn (iki mest) giysin” buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Serâvîl Bâbı
5865-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah! İhrama gireceğimiz zaman bize ne giymemizi emir buyurursun? dedi. "Gömlek, serâvîl, başlıklar, bornuslar, ayakkabılar giymeyiniz. Ancak iki terliği bulunmayan kimse olursa, o topuklardan aşağıda olan ayakkabılar giysin. Bir de kendisine vers veyâ zağferân bitkisi boyaları dokunmuş elbiselerden hiçbirini giymeyiniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Serâvîl Bâbı
5866-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Salim, babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İhrama giren kimse ne gömlek, ne sarık, ne don, ne bornus, ne cehrî veya zağferânla boyanmış bir kumaş, ne ayakkabı giyer. Ancak iki terlik bulamayan kimse için ayakkabı giyme ruhsatı vardır. Şöyle ki, iki terlik bulamayan kimse, ayakkabıları topukların aşağısından keser".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Sarıklar Bâbı
5867-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Müslümanlardan birçok adamlar Habeşistan'a muhacir olarak gittiler. Ebû Bekr de muhacir olmak üzere hazırlık yapmıştı. Bu sırada Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Sabret, çünkü ben, bana da (hicret için) izin verileceğini ümîd etmekteyim" buyurdu. üzerine Ebû Bekr: (Yâ Rasûlallah!) Babam anam Sana feda olsun! Böyle bir izin gelmesini umuyor musun? dedi. da: "Evet umarım!" diye cevâb verdi. sebeble Ebû Bekr de Peygamber'e hicrette yoldaşlık etmek üzere hemen hareket etmekten vazgeçip kendini alıkoydu. Bu arada Ebû Bekr, evinde bulunan kuvvetli iki binek devesini dört ay ağaç yapraklarıyle ev içinde besledi. Urve dedi ki: Âişe şöyle dedi: Bir gün biz güneşin en sıcak zamânında Ebû Bekr'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebû Bekr'e: İşte Rasûlüllah, bize gelmesi alışılmış olmayan bir saatte başını bir sargı ile sarıp örtmüş olarak geliyor! dedi. Bekr de: Babam anam O'na feda olsun! Vallahi O'nu bu saatte buraya muhakkak mühim bir iş getirmiştir! dedi. Peygamber geldi, içeri girmeye izin istedi, Ebû Bekr izin verip buyurun dedi. Bunun üzerine içeriye girdi. Girdiği zaman Ebû Bekr'e:. "Yanında kim varsa dışarı çıkar!" buyurdu, Ebû Bekr de: Babam Sana feda olsun yâ Rasûlallah! Onlar ancak Sen'in ehlin ve mahremindir (yabancı yoktur)! dedi. "Bana Mekke'den çıkmak hususunda izin verilmiştir" buyurdu. Bekr de: Yâ Rasûlallah! Babam Sana feda olsun! Ben de sohbetinde ve beraberinde bulunmak isterim! dedi. "Evet (sen de berâberimdesin)" buyurdu. Bekr: Babam Sana feda olsun, yâ Rasûlallah! Şu iki binek devemden birini al! dedi. "Ancak bedeliyle alırım" buyurdu. dedi ki: Biz Rasûlüllah ile Ebû Bekr'in sefer malzemelerini çabucak hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir mikdâr azık düzenleyip bir sofra olarak koyduk. Ağzı bağlanacağı sıra Ebû Bekr'in kızı kardeşim Esma, belinin kuşağından bir parça kesip ayırdı da onunla dağarcığın ağzını bağladı. İşte bundan dolayı Esmâ'ya "Zâtu'n-Nitâkayn = İki Kuşaklı" diye isim verildi. Sonra Rasûlüllah ile Ebû Bekr Sevr denilen dağdaki bir mağaraya ulaştılar. Ve orada üç gece kaldılar. Her gece yanlarında Ebû Bekr'in oğlu Abdullah gecelerdi. Abdullah çabuk anlayışlı, kavrayışlı, taze bir gençti. Seher vakti Rasûlüllah ile Ebû Bekr'in yanlarından, Mekke'de gecelemiş gibi Kureyş ile sabaha ulaşırdı. Abdullah Rasûlüllah ile Ebû Bekr hakkında Kureyş müşriklerinin hilelerinden duyduğu şeyleri ezberinde tutar, tâ karanlık basınca gelir, Rasûlüllah ile babası Ebû Bekr'e haber verirdi. Ebû Bekr'in kölesi Âmir ibn Fuheyre (o civarda) bol sütlü sağmal koyun otlatır ve akşamdan bir müddet geçtiğinde Rasûlüllah ile Ebû Bekr'e getirirdi. Onlar da taze süt içerek gecelerlerdi. Nihayet gecenin sonunda Âmir ibn Fuheyre (mağaranın önüne gelir) sağmal koyuna seslenirdi (ve alır, yaymağa götürürdü). Rasûlüllah ile Ebû Bekr'in mağarada bulundukları üç gecenin hepsinde Âmir süt işini böyle te'mîn ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Başı Ve Yüzün Çoğunu Örtmek Bâbı
5868-)  Bize Mâlik, ez-Zuhrfden; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih yılında Mekke'ye, başında miğfer olduğu hâlde girmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Miğfer Bâbı
5869-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın beraberinde yürüyordum. Rasûlüllah'ın üzerinde Necrân dokumalarından kalın kenarlı bir bürde (yani kaftan) bulunuyordu. Bir çöl Arab'ı bize yetişti de Rasûlüllah'ın ridâsını şiddetli bir çekişle çekti. Hattâ ben o sırada Rasûlüllah’ın boynu ile omuzları arasına baktım da bedevinin ridâyı şiddetle çekmesinden ridânın kalın kenarı Rasûlüllah'ın boyun safhasında iz bırakmıştı. Bundan sonra bedevî, Rasûlüllah'a hitaben: Yâ Muhammedi Yanında bulunan Allah malından bana birşey verilmesini emret! dedi. üzerine Rasûlüllah, bedeviye doğru (şefkatle) baktı, sonra güldü, sonra da ona bir mikdâr atıyye verilmesini emretti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5870-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir gün bir kadın kenarlı dokunmuş bir bürde ile geldi. râvîsine: Sen bürde nedir bilir misin? diye sordu. da: Evet bilirim. Bürde, kenarında saçaklar bırakılarak dokunmuş bir şemledir, dedi. devamla şöyle dedi:) O kadın: Yâ Rasûlallah! Bu bürdeyi ben kendi elimle dokudum, onu Sana giydireceğim! dedi. üzerine Rasûlüllah o bürdeyi aldı, zâten kendisinin böyle bir bürdeye ihtiyâcı vardı. Sonra Rasûlüllah bu bürde sırtında onun izârı olmuş hâlde bizim yanımıza çıktı. Oradaki topluluktan bir sahâbî bu bürdeye eliyle dokundu da: Yâ Rasûlallah! (Bu ne güzelmiş!) Bunu bana giydir! dedi. Rasûlüllah: "Evet" buyurdu ve mecliste Allah'ın dilediği kadar oturdu. Sonra evine döndü, akabinde o bürdeyi sırtından çıkarıp dürdü. Sonra da onu isteyen adama gönderdi. Mecliste bulunan topluluk o zâta: Sen bunu iyi etmedin, Peygamber'in hiçbir isteyeni reddetmez olduğunu bildiğin hâlde bunu O'ndan istedin (Peygamber'in ise buna ihtiyâcı vardı), dediler. üzerine o zât: Vallahi bu bürdeyi giymek için istemedim. Ben onu ancak öldüğüm gün benim kefenim olsun diye istedim, dedi. Hakîkaten bu bürde o zâtın kefeni oldu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5871-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işitim: "Ümmetimden öyle bir zümre cennete girer ki, onlar yetmiş bindir, yüzleri de ayın ışık saçması gibi ışık saçar" buyuruyordu. sırada Ukâşe ibn Mıhsan el-Esedî, üzerine kaplan derisi gibi çizgili bir şemle kaldırarak: Yâ Rasûlallah! Beni de onlardan kılması için Allah'a duâ ediver! dedi. aleyhi ve sellem) da: "Yâ Allah! Bunu da onlardan kıl!" diye duâ etti. sonra Ensâr'dan bir adam da ayağa kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Beni de onlardan kılmasına Allah'a duâ ediver, dedi. "Bu hususta Ukâşe senin önüne geçti" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5872-) Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes'ten tahdîs etti. dedi ki: Ben Enes'e: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e en sevimli olan elbise hangisi idi? diye sordum. Hibere idi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5873-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e en sevimli elbise hibere (ve "Bürdü Yemânî" denilen çubuklu) elbise giymekti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5874-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân ibn Avf haber verdi. Ona da Peygamber'in zevcesi Âişe (r. anha):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde beyaz hıbere bürdü ile örtüldü, diye haber vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bürde Çeşitleri, Hıbere Ve Şemle Denilen Giyecekler Bâbı
5875-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn Utbe haber verdi ki, Âişe ile İbn Abbâs radıyallahü anhüma, ikisi de şöyle demişlerdir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan bir hamîsayı yüzüne örter dururdu. Hamîsa kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte o hâlde iken: "Allah'ın la'neti Yahûdîler'in ve Hristiyanlar'in üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescidler edindiler" buyurdu ki, maksadı, onların yaptıklarından ümmeti sakındırmaktı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Kısa Ve Hamîsa Denilen Örtüler Bâbı
5876-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında üstünde damgalar bulunan bir hamîsa içinde namaz kıldı. Namaz esnasında üstündeki damgalara bir göz atıp bakmıştı. Namazdan selâm verip çıkınca: "Benim şu hamîsamı Ebû Cehm'e (geri) götürün de Adiyy ibn Ka'b oğulları'ndan Ebû Cehm ibn Cehm ibn Huzeyfe ibn Gânim'în enbicâniyyesini bana getirin. Çünkü bu hamîsa, biraz önce beni namazımdan meşgul etti" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Kısa Ve Hamîsa Denilen Örtüler Bâbı
5877-) Bize Eyyûb, Humeyd ibn Hilâl'den tahdîs etti ki, Ebû Burde şöyle demiştir: Âişe(r.anha) bize bir kisâ ve kaba bir izâr çıkardı da: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in ruhu işte bu ikisi içinde kabzolundu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Kısa Ve Hamîsa Denilen Örtüler Bâbı
5878-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) mülâbeseden (el dokundurma alışverişinden), munâbezeden(birbirine atma suretiyle yapılan alışverişten) nehyetti. İki namazdan da nehy buyurdu: Fecr namazından sonra güneş doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar namaz kılmaktan nehy buyurdu. Ve yine insanın bir tek elbise içinde avret yeri üzerinde onunla gök arasında elbiseden hiçbirşey olmayarak (yânı avret yerini örtmeyerek) ihtibâ etmesinden ve iştimâlu's-sammâ giyinişiyle libâsa bürünmesinden nehy buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: İştimâlıs-sammâ Giyinişi Bâbı
5879-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) iki türlü giyinişten ve iki türlü alışverişten nehyetti. Alışverişte mulâmeseden ve munâbezeden nehyetti. Mulâmese, bir kimsenin gece veya gündüz eliyle diğer birinin kumaşına dokunmasıdır. Bu adam o kumaşı alt üst etmez, sâdece böyle el dokundurur. Munâbeze ise bir adamın kendi kumaşını diğer adama doğru atması ve diğer adamın da kendi kumaşını atmasıdır, ve bu atışma, kumaşa bakmaksızın ve aralarında bir rızâlaşma da olmaksızın onların zoraki alışverişleri olur. türlü giyinişin biri iştimâlu's-sammâ'dır. "es-Sammâ", insanın sevbini, ihramını iki omuzundan biri üzerine koyması ve iki şıkkından birinin açılması, üzerinde hiçbir sevb bulunmamasıdır. Diğer giyiniş ise insanın büründüğü kumaştan bir parçasını ferci üzerinde bulundurmaksızın, oturur hâlde kendi kumaşıyle ihtibâ etmesi, yani onu sarınıp bürünmesidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: İştimâlıs-sammâ Giyinişi Bâbı
5880-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) iki türlü giyinişten (ihtibâ ve istimal giyinişlerinden) nehyetti. İnsanın, büründüğü kumaşın bir parçasını avret yeri üzerinde bulundurmaksızın bir tek kumaşa sarınıp bürünmesinden ve insanın iki şıkktan biri üzerinde birşey bulunmayarak bir tek kumaşla bürünmesinden nehyetti. Bir de mulâmese ve munâbeze sûretleriyle alışveriş yapmaktan nehyetti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bir Tek Kumaş İçinde Sarınıp Bürünmek Bâbı
5881-)  Bize İbn Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana İbn Şihâb, Ubeydullah ibn Abdillah'tan; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) iştimâlu's-sammâ giyinişinden ve insanın, ferci üzerinde birşey yokken bir tek kumaş içinde sarınıp bürünmesinden nehyetmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Bir Tek Kumaş İçinde Sarınıp Bürünmek Bâbı
5882-) Bize İshâk ibn Saîd, babası Saîd ibnu Fulân'dan -ki o Amr ibnu Saîd ibni'l-Âs'tır-; o da Hâlid ibnu Saîd'in kızı Ümmü Hâlid'den tahdîs etti ki, bu kadın şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e birçok elbiseler getirilmişti. Bunların içinde bir küçük siyah yün kumaş vardı.Peygamber oradaki topluluğa: "Bu küçük siyah yün kumaşı kime giydirelim diye düşünürsünüz?" diye sordu. susup cevâb vermedi. Peygamber: "Ümmü Hâlid'i bana getirin!" buyurdu. üzerine Ümmü Hâlid küçük bir kızını taşıyarak huzura getirildi. Peygamber o siyah yün kumaşı eline aldı da onu Ümmü Hâlid'e giydirdi. Ve: "Sen bunu sağlıkla eskit ve parçala!" buyurdu. denilen bu yün kumaşta yeşil yahut sarı damgalar vardı. Bundan sonra Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Ümme Hâlid! Bu yün kumaşın alemi(yani damgası) senehtir senehtir!" buyurdu. "Seneh" kelimesi Habeşçe olup, "Güzel" ma'nâsmadır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Damgalı Siyah Yün Kumaş Bâbı
5883-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Annem Ümmü Suleym, kardeşim Abdullah ibn Ebî Talha'yı doğurduğu zaman bana: Yâ Enes! Şu oğlana bak! Sakın ona zarar verecek hiçbirşey isabet ettirmeden, Peygamber'in yanına götür, Peygamber onun damağını çiğnemle ovuşturur, dedi. üzerine ben çocuğu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdim. O sırada Peygamber bir hurmalık içinde bulunuyordu, üzerinde hureysiyye denilen yün kumaş vardı.Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) fetih zamanında kendisine gelmiş olan yük develerini damgalamakla meşgul oluyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Damgalı Siyah Yün Kumaş Bâbı
5884-) Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, İkrime'den şöyle haber verdi: karısını (Temime bintu Vehb'i) boşadı. Sonra o kadınla Abdurrahmân ibnu'z-Zubeyr el-Kurazî evlendi. dedi ki: Bu kadının üzerinde yeşil bir baş örtüsü vardı. Ben Âişe'ye geldi de kocası Abdurrahmân'dan şikâyet edip derd yandı ve cildi üzerinde (döğmeden meydana gelmiş) yeşil bir lekeyi gösterdi. Nihayet Rasûlüllah gelince -İkrime: Kadınlar, birbirlerine yardım ederler, dedi- Âişe: Yâ Rasûlallah! Ben mü'min kadınların karşılaşmakta oldukları böylesine meşakkat görmedim. Vallahi bu kadının cildi, üzerindeki örtüden daha yeşildir, dedi. dedi ki: Kadının kocası, kadınınRasûlüllah'a gidip şikâyet ettiğini işitti de, o da Peygamber'e geldi. Beraberinde başka kadından doğma iki oğlu da vardı. Karısı Temime: Vallahi (yâ Rasûlallah) benim ona karşı beni döğmesine sebeb olacak hiçbir günâhım yoktur. Ancak ondaki cinsiyet âleti şu elbise saçağı gibi gevşek olduğundan, benim şehvetimi gideremiyor, dedi ve elbisenin kenarında dokunmamış vaziyette sarkmakta olan bir saçağı tuttu (gevşekliği gösterdi). üzerine kocası Abdurrahmân: Vallahi yalan söyledi yâ Rasûlallah! Muhakkak ki, ben onu deri silker gibi silkeliyorum (yânı cima kuvvetim kemâlindedir), fakat o benimle cinsî münâsebet yapmaktan çekiniyor, (eski kocası) Rifâa'yı istiyor! dedi. üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kadına: "İş böyle ise, sen Rifâa'ya halâl olmazsın -yahut: Sen ona elverişli olmazsın-; tâ bu kocan Abdurrahmân senin balcığından tadıncaya kadar!" buyurdu. dedi ki: Rasûlüllah, Abdurrahmân'ın beraberindeki iki oğlana baktı da: "Bunlar senin oğulların mı?" diye sordu. Abdurrahmân: Evet, dedi. kadına: "Kocanın iktidarsızlığından iddia edegeldiğin iddia işte budur! Allah'a yemin ederim ki, Abdurrahmân’ın bu çocuklara benzerliği, karganın kargaya benzerliğinden daha açıktır!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Yeşil Elbiseler Bâbı
5885-)  Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh): Ben Uhud harbinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in solunda ve sağında iki adam gördüm ki, üzerlerinde beyaz elbiseler vardı. Bu iki kişiyi ben Uhud harbinden önce de sonra da görmedim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Beyaz Elbiseler Bâbı
5886-) Ebû'l-Esved ed-Dîlî tahdîs etmiştir. Ona da Ebû Zerr (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Ben bir kerresinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e ziyarete geldim; O, üzerinde beyaz bir elbise olduğu hâlde uyuyordu. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı. Peygamber: "Lâ ilâhe ille'llâh deyip de sonra bu ikrar ve îmân üzerine vefat eden her kul muhakkak cennete girecektir!" buyurdu. O kul zina etse, hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. "Zina etse de, hırsızlık yapsa da girecektir" buyurdu. Ben: Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı? diye tekrar sordum. O: "Zina etse de, hırsızlık yapsa da!" buyurdu. Ben (üçüncü defa): Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. Peygamber: "Evet, Ebû Zerr'in burnu toprakta sürünmesine rağmen o kul zina etse de, hırsızlık yapsa da (cennete girecektir)" buyurdu. Ebû'l-Esved: Ebû Zerr bu hadîsi her rivayet ettiğinde: "Ebû Zerr'in burnu toprakta sürünmesine rağmen" sözünü söylerdi, dedi. Abdillah el-Buhârî: Peygamber'in söylediği bu "Lâ ilahe ille’llâh diyen her kul..." sözü, ancak ölüm sırasında yahut daha önceden günâhlardan tevbe edip bunlara pişman olduğu ve "Lâ ilâhe ille’llâh" dediği zaman mağfiret olunur da cennete girdirilir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Beyaz Elbiseler Bâbı
5887-) Bize Şu'be tahdîs etti. Bize Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Usmân en-Nehdî'den işittim, şöyle dedi: Biz (Cezire fetihlerinde Omer'in kumandanı olan) Utbe ibnu Ferkad'ın maiyyetinde Ezrabîcân'da bulunurken bize Omer ibnu'l-Hattâb'ın mektubu geldi (içinde şu da vardı):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hâlis ipek elbise giymekten nehyetmiştir. Yalnız baş parmağı yanındaki iki parmağıyle (şehâdet ve orta parmaklarıyle) işaret ederek: "Şu kadarı müstesna" demiştir. Ebû Usmân en-Nehdî: Bizim bildiğimize göre, Rasûlüllah bu işaretiyle (libâsın iki parmak mikdârı ipek) alâmetlerini kasdetmektedir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Erkeklerin İpek Elbise Giymesi Ve İpek Yaygı Edinmeleri Nin Hükmü; Erkekler İçin Kullanılması Caiz Olacak İpek Mikdârı Nı Beyân Bâbı
5888-) Bize Âsim tahdîs etti ki, Ebû Usmân en-Nehdî şöyle demiştir: Bizler, Ezrabîcân'da bulunduğumuz sırada Omer bize mektûb yazdı (içinde şu hadîs de vardı):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ipek elbise giymekten nehyetmiştir. Ancak şu kadarı müstesnadır: Peygamber bize parmaklarını dizip gösterdi. Zuheyr, orta parmak ile şehâdet parmağını dikip göstermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Erkeklerin İpek Elbise Giymesi Ve İpek Yaygı Edinmeleri Nin Hükmü; Erkekler İçin Kullanılması Caiz Olacak İpek Mikdârı Nı Beyân Bâbı
5889-)  Bize Yahya ibn Saîd el-Kattân, et-Teymî Süleyman ibn Tarhân'dan tahdîs etti ki, Ebû Usmân en-Nehdî şöyle demiştir: Bizler (Ezrabîcân'da) Utbe ibn Ferkad'ın maiyyetinde idik. Omer (radıyallahü anh), kumandan Utbe'ye şunu yazdı: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Dünyâda hâlis ipek giyilmez,' giyilirse âhirette ondan birşey giyilmez" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-libâs
Konu: Erkeklerin İpek Elbise Giymesi Ve İpek Yaygı Edinmeleri Nin Hükmü; Erkekler İçin Kullanılması Caiz Olacak İpek Mikdârı Nı Beyân Bâbı